1

Regresyon

Hipnoterapisi

Kavramlar ve Yöntemler

İleri Hipnoz Eğitimi

2. Modül Kurs Notları

2

3

İçindekiler

GİRİŞ ....................................................................................................................................... 5

REGRESYON HİPNOTERAPİSİ ................................................................................................... 6

Kavramlar ve Yöntemler ........................................................................................................ 6

1.DUYGUYU GÜÇLENDİRMEK .............................................................................................. 6

Duygu mu yoksa bilinçli olarak anlatılan bir olayı mı? .............................................................. 7

Bilinçaltındaki sorun (duygu ya da algı) nasıl oluştu? ............................................................... 7

Eğer iki akıl birbirinden kopmuşsa bilinçli akıl düşünemez, bilinçaltı ise hissedemez. .................... 7

Sorunlar bu iki zihin parçasının ayrı ve dengesiz çalışmasıyla ortaya çıkar. ................................. 7

Sorunlar gerçekten çözülmüş müdür? ................................................................................... 9

Bilinçaltı her şeyi kaydeder ................................................................................................ 10

2.REGRESYON İÇİN HİPNOZ İNDÜKSİYONU ..................................................................... 10

Güçlendirecek duyguyu araştırmak ..................................................................................... 10

Sezgilerinize güvenin ........................................................................................................ 11

İLK OLAYA REGRESYON .................................................................................................... 18

Sorunların oluşmasında ters pramit benzetmesi ................................................................... 18

Standart sorular ile müşteriyi sahneye oryante etmek ........................................................... 19

İlk olay nasıl bulunur? ....................................................................................................... 19

Yeni bir duygu mu eski bir duygu mu? ................................................................................ 20

İlk olayın en gerçek kanıtı .................................................................................................. 20

3.DUYGULARI BOŞALTMAK ............................................................................................... 21

Duyguları nasıl salacağız? .................................................................................................. 21

İYİLEŞME SÜRECİ ............................................................................................................. 24

4.REGRESYONDA AF NE ANLAMA GELİYOR? ...................................................................... 25

Affetme anına doğru yaklaşmakta olduğumuzu nasıl anlayacağız? .......................................... 26

Samimi af öfke duygusunun tümü çözülmeden gerçekleşmez ................................................ 26

Müşteri affa hazır değilse ne yapmalıyız? ............................................................................. 27

Özde affı elde etmek ......................................................................................................... 27

5.KENDİNİN AFFI ............................................................................................................. 29

Kendinin affını başkalarının affından önce yapmamız gereken durumlar var mıdır? .................... 29

Kendini affetmek nasıl gerçekleşir? ..................................................................................... 29

4

6.İYİYİ BULMAK ............................................................................................................... 30

Bir tecavüzün ya da saldırının içindeki iyiyi nasıl bulabiliriz? ................................................... 30

REGRESYON ÖNGÖRÜŞMESİ ................................................................................................... 30

Olumlu beklenti yaratmak ................................................................................................... 30

Kendi görüşme tarzınızı yaratmak ....................................................................................... 30

Sistemi müşteriye anlatmak ................................................................................................ 30

Telefon görüşmesi ile temeli oluşturmak ................................................................................ 30

Telefonda hipnozu açıklamak ............................................................................................. 32

Tekrar tekrar sistemi anlatmak .......................................................................................... 33

Ne kadar seansa ihtiyacım var? ............................................................................................. 33

Regresyonu anlamalarına yardımcı olmak .............................................................................. 33

Form doldurulması .............................................................................................................. 34

Hipnozu anlatmak ............................................................................................................... 36

Ters yerleşmiş konserve benzetmesi ................................................................................... 37

SEANS ÇÖZÜMLEMELERİ - 1 .................................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

Merle Ann - 1. Seans ............................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

SEANS ÇÖZÜMLEMELERİ - 2 .................................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

Merle Ann - 2. Seans ............................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

5

Giriş

Yılardır regresyon hipnoterapisiyle uğraşıyorum. Binlerce regresyon yaptım. Basit bir hipnoz merakı olarak

başlayan serüvenim, tamamen bu işle uğraşmakla sonlandı ama serüven hala devam ediyor. Öğrendiklerimi,

keyifle paylaşmak ve bu sisteme daha çok insanı katmak istiyorum. Bu çalışma gerçekten harika bir çalışma.

Hipnozun ötesinde bir çalışma. Hipnoz demeye bile dilim varmıyor. Çünkü bu bir arınma ve hipnozdan çıkma

süreci.

Ben kendi üzerimde de çok çalışma yaptırdım. Bu işe başladığım zamanlara göre kendimi harika ve değişmiş

hissediyorum. Çok daha huzurluyum, mutluyum ve yaşamla barışığım.

Regresyon çalışması birçok açıdan terapistlerin kullanmaktan çekindiği bir çalışma. Normal bir hipnoza göre

daha ileri ve derin bir çalışma. Hem uygulayanın hem de uygulananın çok daha derin anlayış ve kavramlara

sahip olmasını gerektiren bir çalışma. Çalışmanın kendisi de hem uygulayana hem de uygulanana çok daha

derin anlayışlar ve kavramlar sağlayan bir çalışma.

Bu nedenle bu çalışmayı anlatabilmek ve sunabilmek için hem kendi deneyimlerimi ve bilgimi hem de bu konu

da çalışma yapan arkadaşların çalışmalarını bu eğitim programında bir araya getirmeye çalıştım. Dıştan bakan

için oldukça karışık bir çalışma gibi görünen bu çalışmaları mümkün olduğunca basitleştirerek sunmak için bu

programı geliştirdim.

Bu sistem; başarıyı garantileyen bir sistemdir. Basit hipnozun çok ötesinde bir sistemdir. Basit bir rahatlama

veya gevşeme sağlamanın çok ötesinde açılımlar sunmayı vaat eder. Bugüne kadar öğrendiklerinizin çok daha

ötesinde açılımlar sunmayı vaat eder. Çalışma alanlarınızda hem başarıyı hem tatmini garanti eden bir sis-

temdir. Tedaviyle ya da psikoterapiyle uzaktan yakından alakası yoktur.

Bu sistem içinde hedeflerimizin ne olduğunu tanımlayacağız ve standartlarımızı belirleyeceğiz. Mükemmelliğe

doğru nasıl adım adım ilerleyeceğimizi öğreneceğiz.

Birçok hipnoz eğitimi vardır. Hepsi üç aşağı beş yukarı aynı kavramları öğretiyorlar. Ama gerçek başarıyı, ger-

çek değişimi nasıl sağlayacağınızı öğreten kurslar ya da eğitimler yok denecek kadar az. Olumlu, iyileştirici

sonuçları garanti eden eğitimler yok. Öğretilen teknikler regresyon çalışmasını başarıyla sonuçlandırmaya

uygun teknikler değil ne yazık ki.

Regresyon hipnoterapisi neden bu kadar etkin ve ben neden bu kadar iddialıyım? Gerçekten bunun bir iyileşti-

rici yöntem olduğunu neden bu kadar vurguluyorum? Hekimlik yaşamımın hiçbir döneminde regresyonla ça-

lışmaya başladıktan sonra aldığım tatmini almadım. Yani bir ölçüsü olsa, tüm tıp yaşamımda aldığım tatmin

bir tarafa regresyon çalışma dönemimde aldığım tatmin bir yana. Bu tatmini sadece maddi olarak algılamayın.

Gerçek bir tatminden bahsediyorum. Bu gerçekten bir şeyler yapmış olmanın, bir insana gerçekten yararlı

olmuş olmanın verdiği tatmin. Bir kadın doğum uzmanı olarak tüm diğer uzmanlık dallarından daha fazla tat-

min alabileceğim bir branşta çalışmış olmama rağmen, bir bebek doğurtmanın tatmininden çok daha büyük

bir tatmin bu: Bir insanı yeniden doğurtmak diyebiliriz buna.

Neden regresyon çok farklı etkisi olan bir durum? Örnekle açıklayayım. Aynı sorunu olan aynı yaşlarda iki

kadın müşteriyi ele alalım. İkisinin de sorunu klostrofobi olsun. Yani karanlık ve karanlık yerlere girmekten

korkuyorlar. Birinci müşteri tamamen sevgi ve anlayışla büyütülmüş olsun. Doğduğu andan 12 yaşına kadar

nasıl sevilmesi ve sevmesi gerektiğini öğrenmiş birisi. Kendi içindeki güce güvenen yani özgüveni olan bir

bayan. Yani kutsal bir hayatı tatmış az şanslılardan birisi. Ama şanssızlık bu ya. 20 yaşında bir tuvalete kapa-

tılıp tecavüze uğruyor. Bu durum onun klostrofobisi için tetik oluyor. Bu deneyimden sonra da ailesi onun

6

etrafında pervane oluyor ve iyileşmesi için ne gerekiyorsa yapıyor. Ama bu travmatik deneyimin etkisinde

kurtulamıyor.

İkinci müşteri ise tam tersi bir dünyadan geliyor. O bozuk anlayışa sahip ailelerin birinden geliyor. Sık sık taci-

ze uğramış, emosyonel ve fiziksel olarak dövülmüş, 12 yaşına kadar ne kadar çeşit taciz varsa hepsiyle tekrar

tekrar karşılaşmış birisi. Ne zaman yaramazlık yapsa evde küçük bir kilere kapatılmış ve orada tutularak ceza-

landırılmış. Bu durumlar, erişkin yaşamında kendini klostrofobi olarak göstermiş. Ne zaman bu meseleleri

ailesiyle konuşmak istese onların çok üzüldüğünü fark edip susmuş.

Bu iki müşteride bilinen konuşma terapilerini bol bol yaşamış, seanslar geçirmiş ama bir sonuç alamamışlar.

Ve hipnotiste bir hekim tarafından gönderilmişler. Sonuç olarak her ikisi de aynı soruna sahip ama temel et-

kenler tamamen farklı. İkinci müşteri tam bir bozukluklar yığınına sahipken birinci müşterinin olumsuz dene-

yimi çok sınırlı. Yani buz dağının üstü aynı ama altı bambaşka. Buzdağının altı yani bilinçaltı bambaşkadır.

Birinci müşteri, sevgi ve destekle büyüdüğünden yüzeysel bir yaklaşıma iyi bir yanıt verebilir. Yani onun bilin-

çaltı basit bilinçaltı telkinlerle huzura kavuşabilir. O hafif bozuk enerji ortadan kaldırılabilir ve bu kişi yaşamına

teklemeden devam edebilir.

Ama esas işte bizim yararlı olacağımız müşteri ikincidir. Regresyondur çözecek olan onun sorunlarını. Basit

sözler ya da telkinler bu müşteride ya hiçbir değişiklik yaratmayacak ya da çok az olumlu değişiklik yaratacak-

tır.

Birinci tip müşteriler bir iki seanslık EFT, NLP gibi tekniklerden ya da direk telkin hipnozundan ‘’mucize’’ so-

nuçlar elde edecektir. İkinci müşteri ise 7 seanslık regresyon çalışması ve EFT desteğiyle sıkıntılarından kur-

tulmuştur.

Bu program gerçekten kendi yaşamlarında ciddi değişiklikler yaratacak terapistler içindir. Gerçekten insana

yardım etmek isteyen terapistler içindir. Regresyonu ben kendi yaşamımda da kutsal bir ağaç olarak görüyo-

rum. Benim yaşamımı da birçok açıdan değiştirdi. Hele çalıştığım insanlar, her zaman yüzümü güldürdü. Keş-

ke bir gün gelse de bu eğitim her hekimin, her psikoloğun eğitiminin değişmez bir parçası olsa.

Regresyon Hipnoterapisi

Kavramlar ve Yöntemler

Bir regresyon seansı her ne kadar kendi içinde bağımsızsa da yine de bazı temel kurallarımız ve bir felsefemiz

vardır. Bu felsefe, kullandığımız tekniklere büyük bir etkinlik ve akıcılık kazandırır. Bu programda 7 temel

adım vardır. Her bir adıma gereken odaklanma verildiği takdirde regresyon çalışmanız gerçekten mükemmel

sonuçlar vermeye adaydır. Tabii ki bu adımları bir yemek tarifesi gibi algılamayın. Seansların akıcılığı içinde bu

adımlar birbiri içine girer. Sıraları farklı olabilir, birbiri içine girebilir, tekrarlayabilir. Bu sistemi bu kadar üret-

ken yapan şey esnekliği ve akıcılığıdır. Herkese göre uyumlu hale getirilebilmesidir. İşte adımlarımız;

1. Duyguyu güçlendirmek

2. Duyguya regresyon yapmak

3. Olayın duygusunu boşaltmak

4. Diğerlerinin affı

5. Kendinin affı

6. Olaydaki iyi yanı bulmak

7. Direkt telkin

1. Duyguyu güçlendirmek

Müşteri sorunun bilinçli olarak nerede yattığını bilemez. Ama köke ulaşmamız için ihtiyacımız olan duyguya

ulaşmamızda yardımcı olacaktır. Çoğu müşterinin tabii ki kendine göre sorununu yaratan olaylarla ilgili kana-

7

atleri vardır. Bunlar doğru olabilir ama çoğu zaman ya doğru değildir ya da sadece sorunu yaratan olayların

çok küçük bir kısmıdır. Çoğu zaman bilinçli aklın tahmin ettikleriyle bilinçaltının sorun kayıtları arasında dağlar

kadar fark vardır. Bilinçaltı bilincin sorun olarak gördüğü olayların yanından bile geçmez.

Müşteriyle konuşurken amacımız, onun bilinçli olarak anlattığı hikâyedeki duyguları hissetmesini ve açığa çı-

karmasını istememizdir. Çünkü bizi ilerletecek olan bu duygudur. Duygular bilinçaltına giden direkt yollardır.

Sorunun gücü duygulardır. Sorunu süren duygulardır. Bu duyguları yaratan kaynaklara ulaşmak için yine bu

duyguları kullanmak zorundayız.

Duygu mu yoksa bilinçli olarak anlatılan bir olayı mı?

Bilinç olayın yüzeysel tarafını ortaya koyar. Esas neden derinlerde, bilinçaltındadır. Bilinç bizi esas nedenden

uzaklaştırır. Sonuçları geçici ve yüzeyseldir. Eğer sadece bilinçli sorunlara odaklanırsak sadece o seviyede

değişiklikler sağlarız. Bilinçaltıyla ilgilenmeyiz. Çoğu zamanda yaptığımız değişiklikleri yeterli bulur, kendimiz-

den memnun olabiliriz. Ama bu yöntemle köklü ve kalıcı değişiklikler yapmak mümkün değildir.

Bilinçaltındaki sorun (duygu ya da algı) nasıl oluştu?

Aslında bu odak bir zamanlar bilinçteydi. Ama bilinç bunu itmek ve bastırmak istedi. Yok, saymak istedi. Ama

zihin yapısı bu itilmelere ve yok sayılmalara izin vermiyor ya da veremiyor. Ve o itilen şey -duygu, algı- bir

enerji yayarak kişiyi rahatsız etmeye devam ediyor. Bu nedenle sorunları anlamada, ortaya çıkarmada ve

düzeltmede bilinçli akıl yeterli olamaz ve aksine çoğu zamanda yanlış yönlendirir.

Bilinçli zihinde düşünen akıl işler. Düşünen akıl analiz eder, mantık yürütür, irade ortaya koyar. Bilinçaltı zihin

ise uzun süreli hafızayı saklayan, alışkanlıkları tutan ve duygusal akıla sahip olan tarafımızdır.

Eğer iki akıl birbirinden kopmuşsa bilinçli akıl düşünemez, bilinçaltı ise hissedemez.

Bu zihinsel bölümlerin tekrar bu asli işlevlerini kazanmanın yolu da bu iki zihinsel parçanın tekrar ortak bir

şekilde işlev görmesiyle mümkün olur. Bir şekilde iki akıl ortak bir frekansta atmaya başlar. Uyum içinde ça-

lışmaya başlar.

Sorunlar bu iki zihin parçasının ayrı ve dengesiz çalışmasıyla ortaya çıkar.

Terapiden anladığımızda budur. Kişi bir şekilde analitik olarak düşündüğü ile içinde hissettiği duygu arasındaki

bu dengesizliği fark eder ve sizden yardım ister. Eğer bu iki akıl dengesizlik içindeyse ya da birbiriyle bir şekil-

de mücadele ediyorsa onları bir araya getirmek için her ikisinden de yararlanmamız gerekir.

Ama odağımız bilinçaltı olmalıdır. Onunla çalışmaya odaklanmamız gerekir. Çünkü kontrol ondadır. Bilinçli

akıldan çok daha güçlüdür. Bilinçaltı çözülmeye başladıkça bilinçli aklıda devreye girmeye başlar. Şeyleri an-

lamlı kılmaya başlar.

Eğer sadece analize odaklanırsanız, duyguları yok sayarsanız bilinçaltı kendini terk edilmiş, ilgi görmeyen bir

çocuk gibi hisseder ve tepki göstermeye başlar. Sizin bilinçli olarak analiz etmeye çalıştığınız şeylere karşı

olumsuz enerji üretmeye başlar.

Hisseden duygusal akıl mantık yürütmek ya da analiz yapmak istemez. Aslında yapamazda. Kendi duyguları

çözülene kadar bilinçli akılı dinlemez bile. Bu nedenle bilinçaltını dinlemek çok önemlidir. Güç ondadır. Soru-

nun kökleri ondadır.

Bazı kişiler kendilerine göre sorunlarının suçlusunu bulmuşlardır. Örneğin babayı suçlarlar bilinçli akıllarıyla.

Ama çalışma başladığı zaman bakarsınız ki bilinçaltı hiç oralarda değil. Tamamen anne odaklı çalışmaktadır.

Sorunların kökü annedir. Eğer biz bir şekilde babaya odaklanır ve bilinçaltını baba üzerinde çalışmaya zorlar-

sak bu çalışmadan beklediğimiz iyileşmeyi ve aydınlanmayı elde edemeyiz.

8

Bu nedenle öncelikle duyguya odaklanmamız ve duyguyu açığa çıkarmamız gerekir. Sonra bu duygular bizi

olaylara götürmeye başlar. Bilinçaltı hangi olayların temizlenmesi gerektiğini bilir. Olaylar ve duygular bilinçal-

tında birlikte depolanmıştır. Kişi o duyguyu yaşamında birçok olayda aynısıyla hissetmiştir ve bu bağlantı bi-

linçaltında mevcuttur. İlk olaya kadar bağlantılıdır. Algılarıyla birlikte bu bağlantı orada mevcuttur.

Bu nedenle çözümü bulmak için duygular vazgeçilmez bir aracıdır. Unutmayın, “bir araya gelmedikçe bilinçli

akıl hissedemez, bilinçaltı akılda düşünemez.”

Bu nedenle kendinde değişiklik yapmak isteyen kişi şunu bilmelidir:

"Senin üzerinde çalışmayacağım. Birlikte çalışacağız. Ben sana öğreteceğim. Bilinçaltını nasıl harekete geçire-

ceğini öğreteceğim. Çünkü o biliyor. Ne yanlıştır, ne doğrudur. Ne ben ne de sen bilmiyorsun onun bildiklerini.

İyileşmek için onun derinlerden yüzeye doğru çıkardıklarını gördükçe şaşıracaksın. Bu nedenle duygularla ça-

lışıyoruz. Bilinçaltının malı olan duygularla. Bilincin hafızası geçicidir ve geçmişe uzanamaz. Ama ana rahmi-

ne düştüğün andan bugüne kadar her türlü bilgi bilinçaltında kayıtlıdır."

Aslında insanlar size daha iyi hissetmek için gelirler. Daha iyi düşünmek için gelen bir müşteri görmedim bu-

güne kadar. Zaten bu düşünme eylemini aşırı bir şekilde uzun süredir yapmaktadırlar. Çoğu ne yapmak iste-

diklerini biliyorlardır. Ama bilinçaltı onlara bu izni vermemektedir. Arzu ettiklerine kavuşmalarını engellemek-

tedir. Bu nedenle duyguları kullanarak rahatlıkla hipnoz hali elde ederiz. Duygular hissedildikçe kritikal faktör

baypas olur. Duygusal akıla geçince ne salınması gerekiyorsa salınmaya başlanır. Böylece bilinçaltı müşterinin

bilinçli olarak istediğiyle aynı sayfaya gelmeye başlar. Bu şekilde her iki aklın birlikte çalışması kişi için son

derece ilham verici açılımları sağlar.

Bazen müşteri bilinçli olarak iyileşmesi gereken bir şey ortaya koyar. Çoğu zaman kişinin size anlattığı hikâye-

nin bilinçaltındaki sorunlarla bir ilgisi olmadığını söyledim. Ama yine de açık olmak gerekir. Bu kural değildir.

Bazen anlatılan hikâye duygusal olarak çok yüklü olabilir. Bu nedenle hikâyenin bilinçli olup olmaması yanında

taşıdığı duygusal yükü de göz önüne almak gerekir.

Duygusal yük taşıyan her olay iyileştirilmesi gereken bir olaydır. Ayrıca bu hikâye nereden aklına geldi? Yine

bir şekilde bilinçaltından kaynaklanan bir zorlama olabilir. Çoğu zaman bilinçaltı basit hikâyelerle önce sanki

bizi denemektedir. Bilinçaltı için en sıkıntılı ve yüklü olaylar en gerilerde, bebekliktedir. Ama hemen bu yükü

açık etmez. Önce yüzeysel olaylarla neler olup olmadığını test eder.

Bilinçaltı tanıdık olanı korumak ister. Daha önce yaşayıp da ona göre risk taşımamış her olayı ve duygusunu

korumak ister. Onun için ne doğrudur ne yanlıştır önemi yoktur. O olay duygu biriktiriyordur, umursamaz.

Tanıdık; güven ve emniyettir.

Kişi neyi değiştirmek ister? Aslında bilinçaltındaki inançları değiştirmek ister. Ama bilinçli olarak bunu değiş-

tirmek istediğinin farkında değildir. Ama bu değişim isteğinin bu olduğunu bir şekilde bilinçaltı bilir. Bunun

kökünün nerelere kadar dayandığını da bilir. Ama kişi gerçekten bu yükü değiştirmekte yeterli midir? Bunlarla

başa çıkabilecek midir? Bilinçaltının şüphesi vardır. Bu nedenle kişi hiçbir zaman esas nedenlerinin farkında

değildir. Bilinçli farkındalığın dışında tutulur bunlar. Kritikal faktör bu işe yarar. Bilinçaltında bastırılmış olayları

farkındalığın dışında tutmaya yarar. Bu olaylar ne kadar çok tekrarla yerleşmişse, ne kadar güçlüyse ve bilin-

çaltı açısından ne kadara çok korunmaya hizmet ediyorsa, yani ne kadar tanıdıksa, bilinçaltı esas olayları açı-

ğa çıkarmadan önce o kadar çok yüzeysel olaylarla bizi oyalar durur.

Bazı kişiler ise yılarca değişik iyileşme teknikleri uygulamışlardır. Terapistlere gitmişlerdir. Onlara göre halle-

dilmeyecek bir meseleleri kalmamıştır. Tüm her şey konuşulmuş ve bir anlayış geliştirilmiştir. Ama konuşma

terapilerinin hiç biri o en derinlerde yatan duyguları temizlemede ve iyileşmeyi sağlamada etkin değildir.

Çoğu insan bilince meselenin halledildiğini zanneder. Bilmenin, analiz etmenin, mantık yürütmenin bilinçaltın-

daki olayları sökmede hiçbir etkisi olamaz. Kişi sadece bildiğiyle kalır. Yani çimlerin nasıl kesileceğinin biliyo-

rum deseniz çimler kesilmiş olmaz. Bir şekilde eyleme geçip çimleri kesmeye başlarsan sonuç alırsın.

9

Analiz mantık bilinçaltının dili değildir. Onun dili duygulardır. O zaman onun dilini kullanmak ve onun dikkatini

çekmek zorundayız. Bilinçaltı bakar, izler. Orada onu ilgilendiren yeteri kadar duygu ve kanıt var mıdır? Bilin-

çaltı tembeldir ve ekonomiktir. Değişimi sevmez. Mevcudu korumaya çalışır. Duygu yükünü bile korumaya

çalışır. Bir şekilde daha iyi alternatifi görmeden harekete geçmez. Bilinçaltı da mantık ve analiz kapsam dışı-

dır. Bilinçaltı çocuktur. Bir çocukla iletişim kurmanın en iyi yolu onun seviyesine inmektir. Duygu olarak ve

deneyim olarak onun seviyesine indikçe onunla iletişim şansımız artar.

Duygusal olarak yüklü olduğunuz zamanlarda mantık dışı kalırsınız. Öfkelendiğiniz bir anı düşünün. Öyle bir

öfke içindesiniz ki o anda mantıklı bir söylem ya da davranış üretemezsiniz. Bu duygusal sıkışıklıktan hiçbir

mantık ya da analiz sizi kurtaramaz. Hatta küçük bir çocuk gibi nöbet bile geçirebilirsiniz. Ancak belli bir oran-

da duyguyu boşalttıktan sonra ancak biraz aklınız başınıza gelmeye başlar. Hatta kendinize neden kendinizi

bu kadar kontrolsüz bıraktığınız için kızarsınız bile. Duygu yükü altında zihinsel berraklığınız yok olur. Sağlıklı

düşünce devre dışı kalır. Duygu yükü tüm bedeni esir alır. Duygusal akıl sonsuz güce sahiptir. Ama bu duygu-

sal enerji makul bir düzeye getirilince ve yorulunca zihinsel berraklık oluşmaya başlar. Meseleleri akılla gör-

meye başlarsınız.

Duygularla buluşmamış müşteriler için sorunlar çözülmez gözükür. Ne kadar uğraşsalar da sanki bir şeyler

tıkalıdır. Duygular yıllarca ama yıllarca boşaltılmadıkça sıkışmış olarak bilinçaltında bekler. Duygularla temas

etmeliyiz. Onlarla temas etmeden boşaltma şansımızda yoktur.

Duyguların akmasına izin verilmezse birikirler. Duyguların biriktiği oranda iradeyi, akılı, mantığı kullanmak

güçleşir. Gençlikte bu meseleler bu kadar beni zorlamıyordu derler. Doğrudur. Çünkü henüz bilinçaltında top-

lanan enerji iradeyi yenmekte zayıftır. Ama ilerleyen yıllarda duygular çözülmezse birikme devam eder. Bu

birikme bir süre sonra bilinçaltı bilincin gücünü aşar. Bilinç artık çaresizdir. Bilinçaltında biriken duygu ve algı-

lar güçlüdür. Bilinçaltı gücünü koruyucu özelliğinden alır. Koruyucu olduğuna inandığı alışkanlıklarını büyük bir

güçle korur.

Sorunlar gerçekten çözülmüş müdür?

Bazen bazı müşteriler kendi geçmişleriyle barıştıklarını iddia ederler. Herkesi affetmişlerdir. Ama yine de bir

şeyler çözülmemiş gibidir. Bu durumda ona o hallettikleri zannettikleri olaylardan birini düşünmelerini isterim.

Gözlerini kapatıp olayı anlatırlar. Anlatırken eğer bazı duygusal işaretler gösterirlerse –sesleri titrer, bedeni

gerilir, gözleri dolar vs- ayrıntılara girmelerini isterim. Ayrıntıya girildikçe o temizledikleri zannettikleri duygu-

lar ortaya çıkmaya başlar. Affettikleri zannettikleri kişiyi aslında affetmemişlerdir. Hala duygusal yükü içinde

taşımaktadırlar. Beden hemen itiraz eder. (Beden=bilinçaltı).

Bazen sadece bu çalışma bile kişide derin değişimler yapar. Daha hala içlerinde duyguyu tuttuklarını anlarlar.

İçlerinde çözülmemiş bozuk enerji işgal ediyordur. Ve basit bir çalışma ile nasıl ortaya çıkmaktadır. Bu tip

çalışmalar müşterinin güvenini arttırır. İyileşme şansını arttırır. Sizin başarı olasılığınızı arttırır.

Böylece akıl yürüterek bir şey çözemediklerini anlarlar. Geçmişi çok sık analiz etmişlerdir. Ama duygular hala

oradadır. Bilinçaltı aynı emosyonel yükü saklıyordur. Artık aynı tip enerjiyi çekmeye devam eder. Negatif bir

vakum olmuştur. Artık bilincin istediği –her neyse- ona karşı savaşabilir. Çünkü bilinçaltı tanıdıklığı sever ve

ilişki kurma ilkesine göre çalışır.

İşte burası hipnotik regresyonun devreye girdiği yerdir. Regresyon kişilere duygularını fark etme ve nedenleri

bularak boşaltma imkânı sağlar. Duygular boşalır, algılar değişir, Bilinçaltı daki enerji boşalır ve Bilinç ve Bilin-

çaltı tekrar uyum içinde çalışmaya başlar.

Bu sanki ikinci bir şanstır. Artık yeni kaynaklarla, bilgelikle, beceriyle geçmişe gidip o zaman çözemediği me-

seleleri çözebilir.

10

Bilinçaltı her şeyi kaydeder

Bilincin bilgi alışı çok kısıtlıdır. Bir anda tüm resmi göremez. Bu nedenle mantık yürütür. Ama yürüttüğü man-

tığın gerçekle bir alakası yoktur. Ama farkında olmadan kendini aldatır. Ama kurulan mantık onu tatmin eder.

Hâlbuki Bilinçaltı tüm resme sahiptir.

Örneğin bir müşteri kızlarla buluşmaya korkuyordu. Regresyonda bu korkusu onu ilkokul 3.sınıfa götürdü.

Tahtada sözlüde öğretmenin sorduğu soruyu yapamıyor. Basit bir soru ama kaygı nedeniyle donup kalmış.

Duygu boşaltıyoruz. Tekrar olayı yaşıyor. Öğretmene odaklanıyor. İlk turda kaygı öğretmenden kaynaklanı-

yordu çünkü. Şimdi öğretmenin aslında onun bilmesi için gayret ettiğini fark ediyor. Tekrara baştan olayı ya-

şatıyorum. Hala içindeki kaygının sınıftaki bazı kızların gülmesinden kaynaklandığını fark ediyor. Tekrar bu

kaygıyı boşaltıyoruz. Tekrar olaya baktığında aslında kızların kendisine değil öğretmenin o gayretine güldük-

lerini fark ediyor. Bu onu çok rahatlatıyor. Ve hem öğretmeni hem kızları rahatlıkla affediyor. Seanstan sonra

hep kızların kendisine güldüğünü zannettiğini söylüyor.

Yıllardır yanlış algılama nedeniyle yıllardır kızlardan uzak durduğunu anlıyor. Bilinçaltı duyguların salınmasın-

dan sonra gerçek resmi gösterir. Sıkışmış duygular zihinsel tıkanıklık yaratıyor ve algıları çarpıtıyor.

Bazen de olayla ilgili hiçbir anıları yoktur.

Çoğu zaman bilinçaltı sorunu çok geçmişlerde çözer. Çoğu müşteri regresyonda yaşadıklarına inanamaz. Nasıl

olurda o yaşları bu kadar net hatırlıyorum diye sorarlar. Ama Bilinçaltı böyledir.

2. Regresyon için Hipnoz İndüksiyonu

Klasik olarak hipnoz eğitimlerinde önce bir kişiyi hipnoz haline sokmayı öğretiriz. Tabi burada amaç önce kişiyi

somnanbulistik hale getirmektir. Ama bundan çok daha iyisi doğrudan duygu köprüsüyle indüksiyonu sağla-

maktır. Çünkü duygular aracılığıyla regresyonu ağlamak çok daha kolaydır. Duygu köprüsü duyguyu açığa

çıkarır. Duygu güçlendikçe kritikal faktör baypas olur. Duygu güçlendikçe bilinçli akıl devre dışı kalır. Bilinçaltı

rahatlıkla o duyguyla bağlantılı olayları açığa çıkarma potansiyeline sahiptir. Duygularla olayları birbirine bağ-

lamıştır. Daha önce aynı şekilde hissettiği olaylarla bağlantıları açığa çıkarmaya başlar. Yani duygular bilinçal-

tıyla doğrudan ilişki kurar. Özellikle gevşetici indüksiyonlardan uzak durmak gerekir. Kişi gevşedikçe olumsuz

duygulardan uzaklaşır.

Güçlendirecek duyguyu araştırmak

Genelde iki tip kişiyle karşılaşırız. Duyguları üzerinde gelenler ve duygularının farkında olmayanlar. Eğer 1.tip

kişi karşınızdaysa o gün şanslı gününüzdesiniz demektir. Onlar size bir engel çıkarmaz. Her şey planlandığı

gibi akar gider. Rahatlıkla duyguyu yakalar, duyguyu güçlendirir sonra da regresyonları yapmaya başlarsınız.

Ama çoğunluk böyle değildir. Sıkıntılarını size gözü açık bir hikâye anlatır gibi anlatırlar. Bu sırada size düşen,

hikâyeyi dinlemekten çok o sırada bedeninin hangi duygusal işaretleri verdiğini araştırmaktır. Bazen bir göz

kısılması, yüzde hafif bir renk değişikliği, hafif bir gerginlik, bazen gözler içeri doğru yönlenir. Hafif el ayak

hareketleri. Nefes alışverişte bir değişme. Yani aslında bedenleri şunu söylemektedir: “Bu anlattıklarım benim

kabul ettiğimden çok daha fazla duygu içeriyor.”

Böyle bir an yakaladığınızda gözlerini kapattırın ve "Gayet iyi şimdi hikâyenin bu kısmını yeniden anlatın". di-

yin.

Belki ilk kez bu hikâyeyi gözleri kapalı anlatıyorlardır. Ve ilk kez kendi içlerinde bu kadar derine gidiyorlardır.

Ayrıca müşteriniz hikâyesini anlatmaya odaklanmışken birden ondan gözlerini kapatarak anlatmasını isteme-

niz onun için beklenmedik bir durumdur. Bu bir anda geçici bir şok hali ve klasik olarak bilinen kritikal faktö-

rün baypas halini yaratır. Ayrıca sizin dediğinizi yaptıkça sizinle uyum içine giriyor demektir.

11

Çoğu kişi için gözleri kapalı bir şey anlatmak tedirgin edicidir ve siz bir şey sorduğunda gözlerini açarlar. Ben

bu şekilde konuşmalara izin vermem ve tekrar gözlerini kapamalarını isterim. Çünkü; gözleri kapalı konuşur-

ken hissettikleri tedirginlikle sorunlarının yarattığı tedirginlik arasında bir fark yoktur. Bu duyguyu bile daha

derin duygulara ulaşmada bir basamak olarak kullanabiliriz.

Eğer daha önce hipnoz eğitimi almışsanız hala nerede ne zaman hipnoz başlayacak diye düşünebilirsiniz. Ama

hipnoz başladı bile. Öyle standart hipnoz indüksiyonuna ihtiyacımız yok. Çünkü gözleri kapalıyken hikâye an-

latmak imajinasyonu çağrıştırır. Zaten duygusunu hissettiği için gözlerini kapattırdık. Yani imajinasyon + duy-

gu = hipnoz. İmajinasyon ve duygular kolaylıkla kritikal faktörü baypas eder ve doğrudan bilinçaltıyla temas

başlar. Tabii ki duygularla sağlanan temas her zaman imajinasyonla sağlanan temastan çok daha güçlü ola-

caktır. Eğer müşterinize "gözlerini kapat " dediğiniz anda gözlerini kapatırsa son derece uyumlu bir kişiyle

çalıştığınızı anlarsınız. Uyumlu bir müşteriyle çalışmak regresyonda başarıyı garantileyen bir durumdur. Eğer

hemen gözlerini kapatmasalar da yine de hikâyeyi anlatmak ve duygularını hissetmek onları bilinçaltlarıyla

buluşturacaktır.

Gözler kapanınca kişi fiziksel bedenindeki değişikliklerle çok daha farkında olmaya başlar. Bir şeyler anlatırken

fiziksel bedeninin reaksiyonlarını anlamaya başlar. Bu sırada da bedenindeki değişiklikleri gözlemlemeye ve

ona fark ettirmeye devam ederiz. Bu sırada özellikle fiziksel bedeninin ne kadar çok duyguyu sıkıştırmış oldu-

ğunu ona gösteririz. Hissetmek istemediği her duygunun orada sıkışmış kalmış olduğunu anlamaya başlar.

Çoğu kişi bedenlerindeki bu hislerin bilinçaltlarıyla bu kadar sıkı bağlandığının farkında değildir. Bu anlar bu

bilgileri pekiştirmek için uygun anlardır.

Şöyle deriz; "Bilinç ve Bilinçaltı çatışma içinde olunca bu bedenimize yansır. Fiziksel, duygusal ve zihinsel duru-

mumuz değişir. Şimdi bu çatışmanın gözlerinize yansıdığını fark edin. Gözlerinizin sıkıştığını fark edin.” deriz ve

fiziksel bedeni izlemeye devam ederiz. Kişi bunların farkında oldukça kendisi de bize rapor vermeye başlar.

Ben özellikle bu şekilde rapor vermelerini teşvik ederim. Böylece güçlü bir duyguyu yakalamaya başladığımız

zaman bunu güçlendirmek ve regresyon yapma şansımız artar.

Sezgilerinize güvenin

Müşteriniz anlatırken işaretleri gözlemleyin. Hemen ilk duyguda regresyona başlamayın. Ama bu kararı verir-

ken içgüdülerinize ve sezgilerinize güvenin. Hangi duygunun gerçekten verimli olacağını hissedin ve o duygu-

nun oluşmasını bekleyin. İçinizden bir ses size "henüz değil" diyecektir. O anlatırken siz "doğru zamanı ve

doğru duyguyu " bekleyin. Eğer bir şekilde doğru duygunun geride kaldığını düşünürseniz de mesele yoktur.

O parçayı tekrar anlattırın. Duygu yeniden canlanacaktır. Orada bir yük varsa biraz anlatmakla hemen oradan

boşalmaz. O tekrar anlatırken biz zaman zaman durup "evet şimdi nerende ne hissediyorsun" diye sorarız. Bu

çaba müşterinin de içinde sıkışmış duyguların daha iyi farkında olmasını sağlayacaktır.

Eğer ucu açık cümle tamamlatmayı biliyorsanız hikâyeye uygun tamlamalar üretmek de müşterinin içinde

duyguların uyanmasına neden olacaktır. Bunun için biz bir cümleye başlarız ve ondan cümlenin gerisini ta-

mamlamasını isteriz. "Burada kendimi kötü hissediyorum çünkü…" tarzı cümlelerdir bunlar. İlk birkaç cümlele-

rin sonu bilinçaltından gelmeye başlar. Doğrudan ilişkiler ortaya çıkmaya başlar. Bu tip bir çalışmada bilinç

çabuk sıkılır ve devre dışı kalmaya başlar.

Aynı tekrarları hikaye anlatma sırasında da yaparız. Hikâyenin belli bölümlerini tekrar tekrar anlatmak bilinçli

aklı yorar ve bastırdığı duyguların açığa çıkmasını sağlar.

Örneğin; müşteri anlatıyor ve hipnotist de onu duygulara odaklandırıyor.

Müşteri (M): Bir erkek arkadaşım var. Bana alkol almayacağına söz vermişti ama bu sözünü tutmuyor.

Eğer bir daha içerse onunla olan ilişkimi keseceğimi söyledim ona. Ama beni dinlemiyor. Bende her şeye

rağmen ondan kurtulamıyorum ama bu ilişkiyi bitirmek istiyorum.

Hipnoterapist (H): Tamam hadi bana bu hikâyeyi gözlerini kapatarak tekrar anlat.

12

M: Bir yıldır süren bir ilişkimiz vardı ve O tekrar alkol kullanmaya başladı.

H: Burada dur. Onun tekrar alkole başlaması seni nasıl hissettiriyor?

M: Beni dinlemiyor ve bana önem vermiyor gibi hissediyorum.

H: Tamam sorumu tekrar dinle ama düşünerek yanıt oluşturma gerçekten bu durumda ne hissettiğini his-

set. Sen ona eğer içerse tekrar birlikte olmayacağını söylemene rağmen onun içmeye devam etmesi karşı-

sında içinde hangi duyguların kabardığını hissediyorsun?

Bu anda müşterinin gerçekten duygularına odaklanmasını istiyoruz. Şu ana kadar bilinçli aklını kullanarak gü-

zel bir analiz ortaya koydu. Ama henüz duygularıyla temasa geçmedi.

M: Sanırım bencil ve ilişkimize önem vermiyor. Bu güzel ilişkimizi mahvetmek için elinden geleni yapıyor.

Benim ne hissettiğimle ilgilenmiyor.

“Sanırım” dediği anda aslında yine düşünen aklı davet etmektedir. Ne hissettiklerini düşünerek bulmaya çalı-

şıyor. Çoğu kişi de bu alışkanlık vardır. “Ne hissediyorsun?” dediğimiz zaman aklıyla ne hissettiğini keşfetme-

ye çalışırlar. Bu hisleri hakkındaki düşüncelerinden başka bir şey değildir tabii ki. Yani "demek ki burada bir

şey hissetmem gerekir diye düşünürler ve ne hissetmeleri gerektiğine karar verirler sadece". Daha hala duy-

gularının içine girmemişlerdir. Duygularına odaklanmak yerine hala durumu açıklamaya çalışmaktadırlar. Bu

durumda ona hafif bir yardım vermek gerekir. Biraz itelemek gerekir.

H: Evet şimdi bir şeyler hissetmeye başladın. Onun bencil ve düşüncesiz olduğunu düşündüğün zaman

gerçekten ne hissediyorsun?

M: Evet, onun bencil olduğunu ve bana önem vermediğini hissediyorum.

Hala duygularından uzak kalmaya çalışıyor. Hala onun hakkındaki düşüncelerini duygu diye ifade ediyor. Bu-

rada onun akışına kapılırsanız hem zaman kaybedersiniz hem de onun duygularından kaçmasını desteklemiş

olursunuz. O nedenle bu durumun daha fazla ilerlemesine izin vermeyin.

Bunu isteyerek yapmıyor. İçsel programı öyle. Ama bize düşen de ona bu durumu fark ettirmek ve onun tek-

rar duygularına odaklanmasını sağlamak ve onu bu konuda eğitmektir.

H: Tamam gözlerini kapatmaya devam et. (Bunu sık sık söylememiz gerekir. Çünkü duygularına yaklaştık-

ça duygularından kaçmak için gözlerini açmaya çalışacaktır.) Şimdi sorduğum soruyu dikkatle dinle. Şu

ana kadar senin ne düşündüğünü gayet iyi anladım. Ama duygusal olarak bu konuya odaklandığın zaman

bu seni nasıl hissettiriyor?

M: Kızıyorum… (sessizlik)

Burada komik bir şey olur. Deminden beri uzun cümlelerle düşündüklerini analiz ederken duygusunu çok kısa

bir şekilde ifade eder ve arkasından sessizleşir. Yani artık düşünen akıl meselenin etrafında dönmeyi bırakmış

ve duygularının içine girmeye başlamıştır.

H: Hah, aferin. Şimdi artık hisseden aklınla birliktesin. Şimdi bu kızgınlığına odaklan.

Şimdi artık güçlendirecek bir duygu yakaladık. Bununla regresyona başlamadan önce bu duyguyu mümkün

olduğunca güçlendirmemiz gerekir. Kalkış platformumuz ne kadar yüksek olursa duygusunu temizleyecek bir

olaya rastlama şansımız o kadar artar.

H: Bu duyguya odaklan ve sesli olarak söyle; kızıyorum.

M: Kızıyorum

H: Sesli olarak tekrar söyle…

M: Kızıyorum

H: Bir kez daha

M: Kızıyorum (daha güçlüdür artık)

13

Burada da yine fiziksel bedenini izleriz. Yumrukları sıkılmıştır. Dişlerini kasıyordur. Bu nedenle cümle ağzından

kolay çıkmıyordur.

H: Kızıyorum çünkü…………Tamamla.

M: Kızıyorum çünkü bana karşı bencilce davranıyor.

Şimdide belki demin kullandığı aynı cümleleri kullanıyor ama artık duygu gelmeye başlıyor. Bu duyguyla bera-

ber diğer duygular ve algılarda sökün etmeye başlayacaktır.

H: Devam et. Kızıyorum çünkü..

M: Bana ihanet etti. Kızıyorum, ona güvendim ama beni kullandı. Yarı yolda bıraktı. Hep böyleler zaten.

Ötekilerde böyle yaptı.

Burada seans öncesi yaptığımız konuşmada anlattıklarımızı pekiştiririz. Hipnozda pekiştirme çok önemlidir.

Hipnozun başarısı pekiştirmeye bağlıdır. (compounding).

H: Bu duyguya dikkat et ve bu duyguyla bağlantılı kal. Bu duygu geçmişte böyle hissettiğin ama sevmedi-

ğin kalıpla bağlantılı. Daha önce söylediğim gibi burada iyi olan değil bilinçaltı alışık olana tekrar ediyor.

Doğru ve yanlış yok. İyi ve kötü yok. Sadece alışık olduğun bir şey var.

Bu anda müşterinin içinde gerçekten bir öfke duygusu kabarıyordur. Ama yine de bundan emin olmamız ge-

rekir. Ama her müşteride yeteri düzeyde bir duygu yoktur. Ya da gerçekten bir duygu yoktur. Daha az "duy-

gusal" müşterilerde esas ihtiyacımız olan dürüst bir duygudur. Az olsun dürüst olsun.

H: Bu kızgınlık duygusuna odaklan. (ya da bulduğunuz hangi duyguysa.) Burası bu duyguyu hissedebile-

ceğin en emniyetli ve mükemmel bir yer. Bunu bilerek şimdi bu duygunun içine doğru girmene ve onu te-

mizlemeni sağlayabiliriz. (burada bu duyguyu temizlemeye çalıştığımızı yeniden pekiştiriyoruz. Bunu ön

görüşmede zaten konuştuk, hissettiğimiz şeylerden kurtulabiliriz.) Bu şekilde bu duygunun seni engelleme-

sini ve istediğin gibi hissetmeni engellemesini ortadan kaldırabiliriz. (burada zaten bilinçli aklın bildiğini

bilinçaltında söylüyoruz. Bu telkinler bilinçaltı amacımızın ne olduğunu bilinçaltına söylemiş oluyoruz.) O

halde şimdi bu duyguya odaklanırken devam et ve tekrar "ben kızıyorum" de.

M: Kızıyorum.

H: Kızmamı onaylıyorum.

M: Kızmamı onaylıyorum.

H: Kızmamı onaylıyorum çünkü geçmişte yaşadığım bir şey hala böyle hissetmeme neden oluyor.

Burada masum " çünkü " müşterinin duyguyu hissetmesi gerektiğini bilinçaltına güçlü bir şekilde çakar. Çünkü

geri planda müşteri hala "hey tüm bunların anlamı ne?" diye düşünüyor olabilir. Sürekli duyguyu tekrar etti-

ğimize de dikkat edin. Bilinçaltı odaklanmış dikkati sever. Odaklanmayla beraber duyguyla daha derin bir bağ-

lantı oluşturuyoruz ve duyguyu güçlendiriyoruz. Hipnozu bu şekilde pekiştirerek derinleştirmiş oluyoruz. Duy-

gusal enerjinin sorunla bağlantısı bilinçaltı kapıları açmaya başlıyor.

H: Şimdi sana soracağım soruya dikkatle odaklan.

Bu şekilde merak uyandırıp kritikal faktörü daha da baypas etmiş oluyoruz. Büyük an… Merakla şimdi ne ge-

lecek diye bekliyor… Bu bekleme anlarında hipnozu yakalarız.

H: bu kızgınlık duygusunun bedeninde bir yerde olduğunu bilerek şimdi başından ayaklarına kadar tüm

bedenini tara ve bu duyguyu nerede hissettiğini bana söyle.

Çoğu zaman yeteri kadar hazır hale geldikleri için hemen yanıt verirler. Ya da kısa bir an bedenlerini tarayıp

yanıt verirler. Ama gereğinden fazla zaman alırsa yine düşünmeye başlıyorlar demektir. Eğer düşünüyor gibi

görünüyorlarsa yine onlara hafif bir destek vermemiz gerekir.

H: Bu duyguyu nerede hissediyorsun, başında mı, boğazında mı, göğsünde mi, kollarında bacaklarında

mı?

14

Böylece onu bedenine doğru itmiş oluyoruz. Çünkü düşünme eylemi bedenin dışında olan bir eylemdir.

M: Göğsümde ve ensemde

Şimdi bilinçli olarak duyguyla beden arasında köprü kurmuş demektir. Bu duyguya olan bağlantısını ve tabii ki

bilinçaltına olan bağlantısını arttırır. İşte artık burada duygu güçlendirme ve regresyon eylemine geçme za-

manıdır.

H: Şimdi bu göğsünde ve ensende hissettiğin duyguya odaklan. Sen ona odaklandıkça o şiddetlenmeye

başlıyor. Ben, 1 den 5 e doğru sayarken. Buradaki duygunu daha önce hissettiğin kadar güçlü hissedecek-

sin. 1) işte bu duygu 2) onu güçlü hissediyorsun 3) şimdi bunu hissetmenin tam yeri ve zamanı, böylece

bundan kurtulmanı ve yaşamına bundan özgür devam etmeni sağlayabiliriz.

Burada müşteriyle konuştuklarımızı tekrar konuşuyoruz. Yani duyguyu güçlendirmek kurtulmak için gerekiyor.

Ne kadar güçlü hissedersen ondan kurtulma şansın o kadar artıyor. Bu şekilde duyguyu hissetmeye karşı olan

direnci kırmaya çalışıyoruz.

H: 4) bu duyguyu hissetmene hakkın var çünkü onu açığa çıkardıkça onun acıtıcı etkisinden kurtuluyor-

sun. Onu tekrar evrene salıyorsun. Evren de sana bu sorundan kurtulman için yardım etmeye başlıyor. 5)

Sanki bir barajın kapakları açılıyor da bu duygu sular seller gibi içine dolmaya başlıyor. İşte geliyor. Bana

bir kelimeyle bu duyguyu tanımla.

Duyguyu neden güçlendirmemiz gerektiğini hatırlayalım: Duygu güçlendikçe, bilinçaltı duyguya odaklandıkça

bu duyguyla bağlantılı geçmiş olayları, durumları, sahneleri titreştirme ve yeniden canlandırma gücü ve olası-

lığı artıyor. Duyguların kaynağına ulaşma şansımız artıyor. Şu anki sorun bu duyguyla bağlantılı geçmiş olay-

larla bağlantı kuruyor. Geçmişteki duyguyu boşalttıkça, bu sıkılmış enerjiyi ortadan kaldırdıkça müşterinizin

bugününde onu rahatsız eden olaylarında duygusal yükü ortadan kalkmış oluyor. Bu olumsuz enerji, kişiyi

tıkama etkisini kaybediyor. Zihnin çalışması için daha büyük boşluk kalıyor. Düşünceler, kararlar, seçimler fark

edilir ve seçilebilir hale geliyor.

Duyguyu güçlendirme, hipnotistin kendi seçtiği sözlere göre değiştirilebilir. Ya da müşterinin özelliklerine göre

ufak değişiklikler yapabilirsiniz. İkinci bir örneğe bakalım:

H: Şimdi ben birden beşe doğru sayıyorum. Ben 1 den 5 e doğru sayarken bu duygu gittikçe içinde güç-

lenmeye başlıyor. 1) İşte duygu 2) Bu seni daha kötü hissettiriyor 3) Bunun göğsünde olduğuna dikkat et

(ya da bedenin her neresindeyse), seni huzursuz ediyor 4) İşte gittikçe güçleniyor. 5) İşte akıyor ve bedeni-

ni dolduruyor.

Amaç belli kalıpları ezberleyip iyi bir ezberci olma değil. Sözlerin o anda sizin içinizden, duygularınızdan gel-

mesi gerekiyor. İçinizden geldikçe müşteriyi daha derin düzeylerde yakalar ve titreştirir. Müşteri sizin kendini-

ze olan güveninizi hisseder. Çok daha ikna edici olursunuz.

Sayıları sayarken sesinizin tonunu da beklentinize göre ayarlıyorsunuz. Her sayıda biraz daha güçlü ve arzulu

bir ses tonu kullanıyorsunuz. Bu arada müşteri telkine açıktır. Ve sesin ton değişimi de bir telkin özelliği taşır.

Duyguyu güçlendirme tekniğimiz tüm seans boyunca tekrar kullanacağız. Sadece başlangıç aşamasında değil

sürekli kullanacağımız bir teknik olacak. Yani en temel tekniklerden bir tanesidir. Bu nedenle duygu uyandır-

ma çabamızı, gücümüzü sürekli güçlendirebiliriz.

Artık duyguyu güçlendirdik. Şimdi geriye doğru sayarak bu duyguyla bağlantılı olayı canlandırmanın zamanı

geldi. Eğer hala duygu güçlendirme ihtiyacımız varsa şu ifadeyi kullanırız.

T: Bana bir kelimeyle bu duyguyu tanımla. Çabuk

Müşteri duyguyu adlandırdıktan sonra tekrar 1 den 5’e doğru sayarak duyguyu güçlendiririz. Ama eğer müş-

teri yeteri kadar duygunun içine girmişse bu ek çalışmaya gerek yoktur. Bunun yerine doğrudan olayın içine

doğru sıçrarız.

M: Korku. Korkuyorum.

15

H: Simdi 5 den 1 e (ya da 10 dan 1’e) doğru saymaya başlıyorum. Ben sayarken senin zihnin bu duyguyu

her şeyiyle içinde taşıyan, her şeyiyle yaratmış olan, hala içinde canlı capcanlı etki eden, bir sahne, bir

olay, bir duruma doğru götürüyor. 5) Zamanda geriye doğru gidiyorsun 4) Bu duyguyu her şeyiyle içinde

taşıyan bir an bir sahne ya da bir olaya doğru 3) İşte gittikçe güçleniyor 2) İşte zamanda geridesin, bir da-

ha ki sayımda kendini bu duyguyu yaşadığın deneyimin ya da olayın içinde buluyorsun. 1) bilinçaltının

seni bu korku duygusunun olduğu yere getirdiği bu anda ilk izlenimin gece mi gündüz mü?

Kişinin durumuna göre – ön görüşmeden aldığımız izlenimlere dayanarak- bu geriye sayma işlemi sırasında

değişik eklemeler yaparız. Örneğin fazla analitik bir kişiyse ve duygu hissetme sırasında bizi zorlamışsa bu

geriye doğru gidiş sırasında da yine bilinçli aklını kullanmak ve bir şeyler hatırlamaya çalışacaktır:

T: Zihninin bir parçası olayı düşünmek isteyebilir. Şimdi düşünen bir parça bir adım geriye çekiliyor ve sa-

dece meraklı bir parça olarak neler çıkacağını bekliyor. Sen sadece duyguya odaklanıyorsun ve benim söz-

lerimin içinde nelerin iyileşmesi gerekiyorsa onların açığa çıkmasına izin vermesini bekliyorsun.

Bu sözler önemli. Çünkü analitik bir müşteri bu sayma işlemi sırasında nelerin kendisi için önemli olduğunu

hatırlamaya kalkabilir. Hâlbuki yapması gereken sadece zihninin açılım yapmasını ve nelerin ortaya çıkacağını

heyecanlı ve sorunlara çözmeye hazır bir coşkuyla beklemesi gerekmektedir. Burada analiz yapmaya kalkıldığı

zaman ortaya çıkacak olanı da engellemiş olur. Bu durumu zaten önceden defalarca konuşmuş olmamız gere-

kir. Ama burada tam yerinde bir kez daha pekiştirmiş oluruz. Ama eğer müşteri şu ana kadar tüm söylenenle-

ri analiz etmeden yerine getiriyorsa bu hatırlatmaya gerek kalmaz. Bilinçaltı kolaylıkla deneyimi farkındalığa

çıkarır ve yolumuza devam ederiz.

H: Gece mi? gündüz mü? (yanıt alırız) İçerde misin? Dışarıda mı? (yanıt) Yalnız mısın? Kimse var mı? (ya-

nıt)

Bu son sorular son derece rutindir ve hemen her sahnenin başlangıcında sorarız. Bazen müşteri bu sorulara

emin değilim, bilmiyorum gibi yanıtlar verir. Burada tecrübe devreye girer. Tecrübeli bir hipnoterapist iseniz,

müşterinin yüzünden, beden dilinden, ses tonundan bilinçaltının onu bir yere getirdiğini anlarsınız. Ama henüz

bazı bloklar var demektir.

H: Gece mi? gündüz mü?

M: Emin değilim.

H: Tamam "işte buradayım" de.

Bu anda henüz ne hipnotist ne de müşteri nerede olduklarını bilmiyorlardır. Ama "işte buradayım" iyi bir çapa

olur ve bilinçaltını orada tutmaya yarar. Hem de sahneyi şimdiki zamana çekmiş oluruz.

H: İçerde misin? Dışarıda mısın?

M: Emin değilim.

H: Tamam. Söyle "işte buradayım ve hissettiğim şey..."

Böyle anlardan nerede olduklarından daha çok ne hissettiklerine odaklanmalarını isteriz. Bu nedenle tekrar ne

hissettiklerini sorarız ya da ifade ettiririz. Çünkü duygu görüntünün üzerinde bir tabaka gibidir. Sanki bir ka-

buktur. Gittiği yerde o kadar kötü hissediyordur ki, tekrar bir şeylerle yüzleşmek istemiyordur. Bu nedenle

duyguyu fark etmesini sağlayıp biraz o acıtan duyguyu akıtmasını isteriz. Duygunun basıncı azaldıkça sahne-

nin görüntüleri netleşmeye başlar. Duygu bazen o kadar acıtıcıdır ki sahnenin detayları önemsizdir. Duygunun

boşalması bu basıncı alır.

M: Korkuyorum.

H: Bu duyguya odaklan. Bilinçaltı seni buraya iyileştirilmesi gereken bir şey olduğu için getirdi. Bilinçaltı

yanlış bir yere gelmez. Bilinçaltına güven ve onun işini yapmasına izin ver.

Bu tip konuşma onun kaçmasını engeller. Gerçekten onun şu anda burada olmasının bir nedeni vardır. Ona

işkence temek gibi bir niyetimiz yoktur. Daha önce yaptığımız konuşmaların etkisinin burada kendisini gös-

16

termesi gerekir. Müşteri şimdi burada bu sahnede iyileşmek için olduğunu bilecektir. Bu duyguyu yok etmek

için buradadır.

H: Bu iyi bir duygu mu yoksa kötü bir duygu mu?

M: Kötü duygu.

H: Bu duyguyu hala tutmak mı istiyorsun yoksa onu salmak mı istiyorsun?

M: Salmak istiyorum.

Burada tekrar müşterinin uyumunu sağlıyoruz. Bu kısa cümlelerle ne yapmak istediğimizi kendisine onaylat-

mış oluyoruz.

H: Bu duyguyu bedeninde nerede hissediyorsun?

Burada da yine müşterinin Bilinçaltı ile duygu arasında bağlantı olduğu bilgisini pekiştiriyoruz. Hem de duygu-

ya olan odaklanmasını güçlendiriyoruz. Böylece onu düşünmekten uzak tutuyoruz.

M: Göğsümde

H: Göğsünde hissettiğin bu duyguyu tanımla. Nasıl bir his bu?

M: Sıkı. Oldukça sıkı.

Bu esnada artık eğer duygu yoğunsa bunu biraz boşaltmamız gerekir. Duygu yoğunluğu olayla ilgili berraklığı

kapatır. Duygu boşaltmada tercihan yastıkla çalışırız. Ama gerekirse EFT de son derece etkilidir.

H: Göğsümdeki tüm enerjiyi hisset ve şimdi o enerjinin omuzların ve kolların aracılığıyla yumruklarına

akmasına izin ver. Göğsündeki korkuya odaklan ve şimdi o korkunun yoğunluğunu ve sıklığını yumrukla-

rına taşı. Yumruklarında aynı sıklıkta olsun. 10 üzerinden ne kadar şiddetli bu korkun?

M: 8

H: Tamam şimdi 8 şiddetindeki bu korkuyu yastığa vurarak, yumruklarından yastığa doğru akıtmaya baş-

la. Akıtırken de “korkuyorum” de.

M: Korkuyorum.

H: Tekrar söyle

M: Korkuyorum

H: Tekrar

M: Korkuyorum

Bu anda değişik şeyler olabilir: Birincisi, duygu azalmaya başlayabilir. Bu iyidir çünkü detaylar yüzeye çıkma-

ya başlar. İkincisi, duygu gittikçe kabarmaya başlar. Ama bu esnada detayları da ortaya çıkarmaya başlar.

Üçüncüsü, duygu o kadar yoğunlaşır ki hiçbir detay görünmez. Bu durumda duyguyu boşaltmaya devam ede-

riz. Çünkü bir süre sonra rahatlama olacak ve ayrıntılar görünmeye başlayacaktır. Tüm bu durumlar iyidir.

Çünkü enerji harekete geçmiş demektir. Bastırılmış duygular salınmaya başlanmış demektir.

Buradan itibaren yavaş yavaş olayın detayına girmeye başlayabiliriz. Ama burada bir hipnoterapist olduğumu-

zu ve bilinçaltı ile konuştuğumuzu unutmayalım. Bir psikoterapistin soracağı tipte soru kalıplarından uzak

durmalıyız. Yani "acaba neden korkuyorsun. Burada korkacak bir şey var mı gerçekten" gibi sorular hemen

bilinçli aklı devreye sokabilir ve ortaya çıkmaya başlayan ayrıntılar tekrar kaybolmaya başlayabilir. Bu nedenle

en uygun soru şekli cümle tamamlatması şeklinde olmalıdır.

H: Korkuyorum çünkü……………………

Çünkü her zaman güçlü bağlantı çağrıştıran bir kelimedir.

M: Korkuyorum çünkü evde babam anneme bağırıyor.

H: Gece mi? Gündüz mü?

17

Burada daha önce 5-PATH eğitimi almış olanların aklına şöyle bir soru takılabilir. 5-PATH ‘in 2. aşamasında

regresyonda duyguyu hiç ellemeden ilk olaya kadar gidiyorduk. Evet, bu doğru. Oradaki eğitimde duygunun

kaybedilmesinden korkulur. Ama bu konuda çalışan ustaların deneyimleri ve benim de gözlemlerim duyguyu

boşaltmanın ilk olayı bulmada olumsuz bir etkisi olmadığı aksine akışı kolaylaştırdığı yönündedir.

Bazen müşteri duygusal yükü olmayan bir olaya geriler. Bu ana kadar duyguyu güçlendirdiysek ve bu duygu-

ya bağlı kalarak regresyon yaptıysak ama yine de müşteri, hiçbir duygusal etkisi olmayan bir olaya gittiyse bu

ne demektir? Bazen kişi olaya içine girmeden bakmayı tercih eder. Bu bir kalıptır. Bilinçaltının kendini koruma

kalıbıdır. Buna disosiasyon diyoruz. Zihin, acılı olaylardan kendini ayırmayı başarmıştır ve bunu alışkanlık

haline getirmiştir. Bunun yaptığının farkında bile değildir. Bu nedenle bu ana kadar yaptığımız konuşmaları

tekrar güçlendirmenin zamanıdır. Duyguları hissetmesinde yarar olduğunu tekrarlayan cümlelerle oto telkin

şeklinde veririz. Örneğin;

M: Evdeyim. Annemle babam kavga ediyor. Annem sessiz sessiz dinliyor.

H: Bilinçaltın seni bu olaya tekrar getirdi. Bunun bir nedeni var. Senin bu olaya yeniden gitmeni istiyorum.

Ama bu sefer her türlü duyguyu hissetmeye ve halletmeye hakkın olduğunu bilerek gideceksin. 3 den 1 e

doğru sayacağım ve ben 1 e ulaştığımda tekrar bu olayın başında olacaksın. Aynı ilk yaşadığın zaman ki

kadar gerçek olacak. Duygularını hissederek orda olacaksın. 3) İşte yeniden canlanıyor. Sahneyi en başına

alıyorsun. Aynı ilk defa yaşadığın gibi yaşıyorsun. Ama bu sefer farklı bir farkındalıkla yaşıyorsun. 2) Ay-

rıntılara dikkat ediyorsun. Fark etmediğin ayrıntıları fark ediyorsun. Bilinçaltının seni buraya neden getir-

diğini anlamaya başlıyorsun. 1 dediğimde daha önceki gerçekliğiyle olayın içine giriyorsun. 1) İlk izlenimin

hangi farklı duyguları hissediyorsun.

M: Çok kızgınım.

Bazen duygu önce gelir. Bazen de olay. Her iki şekilde de aynı sonuca ulaşırız. Burada bizim istediğimiz bilinçli

farkındalıkla bilinçaltı duygusallığın birlikte çalışmasıdır. Bu iki yapı birleşmeye başladıkça kişinin yararlanımı

artar.

Müşteriyi olaydaki duygulara odaklandıracak bir başka yöntem daha vardır. O sahnede bulunan kişilere odak-

lanmasını sağlanır.

M: Evdeyim, annem babam kavga ediyor. Babam anneme bağırıyor. Annem sessizce oturuyor.

H: Tekrar anlat

M: Babam anneme bağırıyor.

H: Burada dur ve annene bak. Ona odaklanırken nasıl hissediyorsun?

M: Annemi seviyorum ama babamdan nefret ediyorum.

H: O zaman babana odaklan ve içinden hangi duyguların açığa çıkmaya başladığına dikkat et.

M: (Duygusunu da belli ederek) Ondan nefret ediyorum.

H: Anneme çok kötü davranıyor. Bana da kötü davranıyor. O bir pislik. Annemin bu adama nasıl dayandı-

ğını anlayamıyorum.

Evet! İşte şimdi gerçek duygularını fark etmeye başlıyor. Şimdi bize düşen görev onun bu acılarına odaklan-

masını devam ettirmemizdir. Bu amaçla hipnozunu derinleştirmek ve Kritikal Faktörü baypas etmeyi hızlan-

dırmamız gerekir. Son cümlenin bilinçli bir düşünce olduğuna dikkat edin.

H: Öfkene odaklan. Saçından ayalarına kadar tüm vücudunu tara ve duygularını bedeninin neresinde his-

settiğine dikkat et.

M: Omuzlarımda (bu sırada omuzlarını oynatır.)

Burada da yine duygu güçlendirme safhasında yararlandığımız elemanlardan yararlandık. Duyguyu fark ettir-

dik. Bedenle ilişki kurduk. Bu, fazların her birbiriyle rahatlıkla karışır.

18

Regresyon çalışmalarında iyi sonuç almak için ortaya çıkan olayı tekrar tekrar baştan "oynatırız". Her seferin-

de farklı bir detay ortay çıkar. Sanki eski bir şarkıyı söylemek gibidir. İlk söylediğinizde birçok kelime aklınıza

gelmez. Ama tekrar tekrar söyledikçe her serfinde daha fazla kelime zihninize akmaya başlar. Bu şekilde çalı-

şacak kadar ayrıntı yüzeye gelene kadar aynı olayı tekrar tekrar izletmek gerekir.

İlk olaya regresyon

Regresyon çalışmalarında ana hedef ilk olayı bulmaktır. İlk olay müşterinin yaşamında şu anda sorun olarak

gördüğü durumun yaşamında ilk başladığı olaydır. Şu anda çözmesi gereken çatışmayı her şeyiyle içinde ba-

rındıran ilk olaydır.

Olaylar hiçbir yerden gelmez. Kendiliğinden doğuştan gizli bilgi olarak gelmez. Hepsi bir şekilde bu yaşamda

öğrenilir. İnsanlık tarihi bu tip örneklerle doludur. Daha önce hiçbir nedene bağlı olmadan ortaya çıkan bir

hastalığın -Tanrının gazabı- mikroplar tarafından ve basit hijyen kurallarına uyulmadığından ortaya çıktığı

anlaşılmıştır. O mikropla mücadele edildikçe hastalıklarda ortadan kalkmaya başlamıştır.

İlk olay yaşandığı anda bir şekilde çözümlendiği için zihin tarafından olumsuz olarak kaydedilmiştir. Daha son-

ra yaşanan benzer olaylarda aynı yükü bu olayın üzerine eklemiştir. İlk olay zihne yerleştikten sonra ömür

boyu orada aynı etkiyi korur. Tabi eğer müdahale edilmezse. İlk olay hiçbir şekilde hatırlanan bir olay değildir.

Bu nedenle müşterilerden böyle bir talepte bulunmayın. Onu sadece yanlış yönlendirmiş olursunuz.

İlk olaylar her zaman büyük aklının bakışıyla son derece anlamsızdır. Örneğin onu ölecek kadar rahatsız eden

panik atak olgularını geriye doğru izlediğimizde o kadar "basit" olaylarla karşılarız ki müşteri şaşırır kalır. "Bu

olayın beni bu kadar etkilediğine inanamıyorum" der. Basit bir küvezde kalma olayı yalnızlık korkusu olarak

bilinçaltına işlemiştir ve zamanla ciddi korkular üreten bir enerjiye dönmüştür.

Zihnin en bilinen ve güçlü kuralı şudur:"Zihin neye inanırsa onu gerçekleştirme eğilimine girer." Yani bu tip

durumların hayati tehlike olduğuna inanırsa benzer her durumda aynı korkuyu yaşamaya başlar.

Regresyonda her türlü olaya açık olmamız gerekir. Ön tahminlerde bulunmamamız gerekir. Köpek korkusu ile

çalıştığımız bir müşteride ilk olay olarak çocuklukta başlayan bir köpek korkusu bekleriz çoğu zaman ama belki

de ilk ısıran ablasıdır. Ya da korku kendisinin değil de aslında annesinindir. İlk başlatan olayın enerjisi orada

birikip kalır. Daha sonra yaşanan her olumsuz durum bu ilk korkuyu bir çağlayanın oluşması gibi çoğaltır du-

rur. Erişkin yaşamında basit bir olayın neden onu ölecekmiş gibi kötü hissettirdiğini anlayamaz. Anlam vere-

mez. Ama bilinçaltının bu tip anlam verememelerle ilgisi yoktur. Onun için bu bir koruma programıdır ve so-

nuna kadar işletilmelidir.

İlk olay çözülünce, bilinçaltı (hisseden akıl), tüm diğer olayları yeniden işlemden geçirir. Bunları yeni anlayış,

berraklık ve bakışa göre yeniden çerçeveler.

Bilinçaltı seçici olarak algılar. Eğer bir kişi bir şekilde kötü olarak bellendiyse artık onun her yaptığı kötü olarak

algılanır ve ona göre duygu üretir. Kaldı ki çoğu zaman o kişinin davranışı iyidir. Bilinçaltı mantık kullanmaz,

sadece deneyimlere göre yaşar. Duygularla, ilişkilerle işler. Bunlara göre otomatik yanıtlar formülüze eder ve

işleme koyar.

ISE bitkinin köküdür. Yaban bitkisinin kökü. Eğer kökü ortadan kaldırmazsanız her budadığınızda yaban otu

eskisinden daha güçlü büyür. Bilinçaltı her geçen olayda duyguyu abartarak kaydeder. Çocuklukta zorla içiri-

len bir bardak süt, erişkinlikte kahvaltıdan nefrete döner.

Sorunların oluşmasında ters pramit benzetmesi

Stephen Parkhill, bilinçaltında meselelerin oluşmasını ters piramit şeklinde dizilmiş konservelere benzetir. En

alt sırada bir konserve vardır. 2. sırada 2, 3. sırada 4, 4. sırada 6, 5. sırada 8 ve altıncı sırada 10… şeklinde

yığılma devam eder. Biz genellikle sorun olarak üst sıraları görürüz ve üst sıraları temizlemeye çalışırız ama

19

bilinçaltı yaşanan her benzer olayda üst sıraları yeniden dizer. Ama en alt konserve kutusunu çekersek tüm

sıralar yıkılır gider. Artık üst sıralar yoktur ve yeni konserveleri yerleştiremezsiniz. Eğer ilk olay o şekilde ya-

şanmasaydı sonraki olaylarda o şekilde izah edilmeyecekti. Regresyon bir şekilde o kişiye geri gidip o ilk olay-

daki algıyı değiştirme şansı vermektedir. Böylece zihinde yeni bir program yazılabilir.

Standart sorular ile müşteriyi sahneye oryante etmek

Bir sahne oluşmaya başlarken, ilk üç standart sorumuzla kişiyi sahneye oryante etmeye çalışıyoruz. “İlk izle-

nim” diyoruz. Kişinin düşünmesini istemiyoruz. "Gece mi? Gündüz mü? İçerde misin? Dışarıda mı? Yalnız mısın?

Kimse var mı? " diye sorarken sorgulayıcı olmamak gerekiyor. Bu nedenle doğru yanıtı değil o andaki izlenimin

önemli olduğunu hissetmesi gerekir. Bu nedenle "içerde gibi misin? Dışarıda gibi mi?" diyerek sorular yumu-

şatılabilir. Ya da "içerde gibi mi hissediyorsun, yoksa dışarıda gibi mi hissediyorsun?" diyerek hislere odak-

lanması bir kez daha vurgulanmış olur.

Bazen yalnızdır ya da sadece bir kişi var gibidir ama sonra sahneye katılanlar artabilir. Bu nedenle her duygu

boşaldıkça sahneye bir kez daha bakması gerekir. Her baktığında yeni bir ayrıntı yeni kişiler sahneye dahil

olur. Her yeni ayrıntı kişinin olaya bakış açısını, algısını değiştirmeye başlar. Bilinçaltının gerçeği açığa çıkmaya

başlar.

Daha sonra kaç yaşında olduğunu sorarız. En uygun soru şu şekildedir.

H: Bilinçaltının seni getirdiği şu anda, kendini kaç yaşında gibi hissediyorsun? (ya da kaç yaşında gibi

tahmin ediyorsun?)

Bu soru kişinin bilincini zorlamamalıdır. Bu nedenle kesin bir şey değil içine ne doğduğu, yaklaşık bir tahmin

önemlidir. Genellikle daha sonra birkaç yıllık hatalar ortaya çıkar ve kişi bunu zaten kendi düzeltir.

Yaş sorusu standart olarak ilk üç klasik sorudan sonra sorulabilirse de bazen ya da çoğu zaman sahne tüm

ayrıntılarıyla ortaya çıkana kadar beklemek daha akıllıca olabilir. Ayrıntılar çıktıkça zaten müşteri orada kendi-

sinin kaç yaşında olduğunu anlar ve bize belirtir.

Yaşı bilmenin önemi şudur: İlk olaya ne kadar yakın olduğumuzu anlarız. İlk olay genelde 0-3 yaş arasında bir

yerdedir.

Bilinçaltının hemen doğrudan ilk olaya gitmesi istisnadır. Genellikle önce güçlendiren olaylarla uğraştırır bizi.

Önce oralarda biraz temizlik ister. Çoğu zaman 10-20 yaş arası bir yere gider. Orada bir temizlik yapmadan

geriletmeye çalışsak bile başarılı olamayabiliriz. Ne iş yapacağımızı görmek ister gibidir bilinçaltı. Bir çeşit test-

ten geçiyoruzdur. Bu testi layıkıyla geçersek bilinçaltı hemen bizi daha erken ve daha kritik olaylarla ödüllen-

dirmeye başlar. Bu sonraki olayların yükünü almak daha geriye giden yolları temizlemek gibidir.

Bilinçaltına saygı duymak gerekir. Var ki bir bildiği bizim bu olayla uğraşmamızı istemiştir. Yani çalışırken sa-

dece müşterinin bilincini değil, kendi bilincimizi de devre dışı bırakmamız ve bilinçaltının akışını izlememiz

gerekir. Bilinçaltını zorladıkça karşımızdaki duvar güçlenir.

Güçlendiren olaydaki tüm duyguyu ya da baskıyı temizlemek gerekmez. Biraz baskıyı kaldırmak daha derin

olaylara ulaşmak için yeterlidir. Tabii buradaki baskıyı kaldırmak sorunu hemen çözmez. Ama gerek müşteri-

nin bilincine gerek bilinçaltına diğer deneyimlerde çok daha iyi işler çıkacağı garantisi verir. Müşterinin hisse-

deceği iyilik hali yönteme olan güvenini artıracaktır.

İlk olay nasıl bulunur?

Deneyimleriniz arttıkça, müşterinin ilk olayda olup olmadığını hissedersiniz. Ama standart olarak şunlara dik-

kat ederiz.

1. Yeni bir duygu mu? Eski bir duygu mu? Eğer müşteri yeni bir duygu gibi algılıyorsa ilk olayda olabili-

riz.

20

2. Geriye doğru gönderdiğimizde aynı olaya giderse.

3. 5 yaşın gerisindeyse.

4. Olayın gerisine (öncesine-henüz yaşamadığı ana) gönderildiğinde rahat hissederse.

Yeni bir duygu mu eski bir duygu mu?

Bunu bulmanın yolu müşteriye sormaktır.

H: Şimdi sana bir soru soracağım. Bu soruyu aklınla yanıtlama. Yanıtı hisset. Bilinçaltının getirdiği bu 3

yaşta (ya da hangi yaştaysa) hissettiğin üzüntü duygusu. Sanki ilk kez bunu hissediyor gibi misin yoksa

daha önce benzer duyguyu hissettin gibi mi geliyor?

Bir şekilde yanıt verecektir. Yeni gibi derse tüm duyguyu sonuna kadar boşaltmaya başlarız. Ama genellikle

boşalan bir duygunun ardından yeni bir duygu çıkmaya başlayacaktır. Bu çıkınca yine aynı soruyu sorarız.

Eğer tanıdık derse yeniden regresyon yaparız.

Bazen de tanıdık duygu dediği zaman yeniden geriye doğru regresyon yaparız ama ilginç bir şekilde bilinçaltı

daha yeni bir olaya ilerler. Bu aslında esas olaya yaklaştığımızın bir belirtisidir. Sanki kritikal faktör, olayı giz-

lemeye çalışıyor gibidir. Böyle bir durumda ustaca yaklaşım sergilemek gerekir. Hafifçe müşterinin kulağına

doğru eğilirsiniz. Bu yaklaşım değişimi kritikal faktörü daha güçlü baypas eder ve müşterinin dikkatini sese

odaklar.

H: Şimdi sadece X ’in bilinçaltına konuşuyorum. O buraya sorununu çözmek için geldi ve bu üzüntü duy-

gusunu daha erken bir olayda yakalamak isterken sen onu daha yeni bir olaya getirdin. Bunu niçin yaptı-

ğını biliyorum. Onu bir şeylerden korumak istiyorsun. Evet, O da yaşamının bir bölümünde bundan bilinçli

olarak korunmak istedi. Ama şu anda burada bu olayla tekrar yüzleşmek için bulunuyor. Ne varsa yüzle-

şecek ve yaşamına daha iyi bir şekilde devam edecek.

Daha sonra müşteriye dönüp onun onayını alırız.

H: Buraya derinlerde ne varsa onunla yüzleşmeye geldin. Bu şekilde bundan sonraki yaşamını huzurlu ve

sorunsuz yaşamak istiyorsun. Orada geride her ne varsa onun bilincine çıkmasına izin veriyor musun? Şu

anda ne olduğunu bilmezsin. Evet ya da hayır diye yanıt verebilirsin. İstekli misin?

M: Evet.

Eğer hayır derse biraz durumu dramatize ederiz.

H: Tabii ki böyle yaşamaya hakkın var. Bu sorunla 1 yıl, 5 yıl, daha yaşadığını hayal et ve şu andakine gö-

re nasıl bir durumda olacağını anla. Bu sonuç seni tatmin edecek mi?

Genellikle buna benzer konuşmalar olumlu sonuç verir ve seans devam eder.

Burada biraz ufak bir numara çekip, ilk olaya gitmesine engel olan duyguya odaklayabiliriz. Bu duyguyu bu-

lunca bu duyguyu temizlemek geriye gitmenin önündeki direnci kırar.

İlk olayı bulmakla ilgili detaylar daha önceki kursun kitapçığında ayrıntılarıyla verildiğinden burada tekrar de-

ğinmiyorum.

İlk olayın en gerçek kanıtı

İlk olayının bulunduğunun tek bir kanıtı vardır: Geçen sürede sorunun tekrarlanmamış olması. Bazen çözdü-

ğümüzü zannettiğimiz bir mesele tekrar karşımıza gelebilir. Bu nedenle zaman bize gerçeği söyler.

Bu örnek birçok açıdan öğreticidir: Çikolataya düşkünlüğü olan bir kadın klasik telkin hipnozuyla 3 ay boyunca

bu düşkünlüğünden kurtulmuş. Ama daha sonra alışkanlık tekrar ortaya çıkmış. Bunun üzerine regresyon

terapisine karar veriyor. Regresyonda 4-5 yaşlarına gidiyor. Annesi markete giderken, çocuğunu komşunun

oğluna bırakıyor. Ama oğlan bu sürede çocuğa uygunsuz davranışlarda bulunuyor. Bundan çok huzursuz olu-

yor. Annesi gelince söylemek istiyor. Ama anne yüzünde büyük bir keyifle "bak sana ne getirdim" diyerek eve

21

giriyor. Annesinin elinde çikolata var. Annesini bu halde görünce, onu üzmemek için söylemiyor. Annesi keyif-

le çikolatayı açıyor ve çocuğa veriyor. Birlikte yiyorlar. Sıkıntı bu esnada yok oluyor. Bilinçaltı da “sıkıntılı du-

rumlarda çikolata yemek gerekir” diye bir anlayış yerleştiriyor. Kendini her kötü hissettiğinde çikolataya sarılı-

yor.

Bu seansta bu olay ilk olay gibiydi. Birkaç ay sorun yoktu. Ama sonra tekrar alışkanlık ortay çıktı. Bu durum

henüz ilk olayı bulamadığımızın göstergesidir. İkinci seansta bu defa 3 yaşına gitti. Oturma odasında, anne,

büyükanne ve müşteri bir aradalar. Büyükanne sürekli aynı şeyi söylüyor:"Bu kızda bir sorun var. Gereğinden

fazla beyaz." Müşterinin cilt rengi ailesininkinden biraz daha açık renkte. Seans sırasında müşteri çığlık atıyor.

"Tüm çikolata alışkanlığımın bunun beni daha esmer yapma inancına bağlı olduğunu söyleme sakın".

Renginin açık olması hep hayatında bir sorun olmuş. Duygular boşalıyor. 4 yıl sonra bile müşteri hala çikolata

yemiyor.

3. Duyguları boşaltmak

Duyguları boşaltmak neden gerekli? Farkındalık yetmiyor mu? Çoğu geleneksel konuşma terapileri (bilişsel

terapi) ve bazı regresyon terapilerinde olayın açığa çıkarılması yeterli görülür. Açığa çıkan olayı müşteri analiz

eder ve anlar. Davranışların ardında yatan nedenlerine bir açıklama getirmiş olur. Amaç burada erişkine artık

bu davranışlara gerek olmadığını fark ettirmektir. Ama burada ciddi bir çelişki bizi bekler: Bu olay her ne ise,

yaşananlar erişkinin başına gelmedi. Bunları çocuk yaşadı.

Bazı şeylerin farkında olmak bazı durumlarda yararlı olabilir. Ama enerji dengeleri önemlidir. Farkındalık bin-

lerce kişiyle savaşan bir ordunun sadece tek bir silahı gibidir. Zihin ve öğrenme yapısı içeri tıkılmış duyguların

parçalayıcı enerjisi ile darmadağın olmuşsa, bilinçli farkındalık meseleleri çözmede zayıf kalır. Duygular her

zaman mantık ve iradeyi yener.

Çoğu terapist duygu boşaltmaktan kaçar. Ben "korktuklarımız kendi içimizdeki korkularımızdır." derim.

Psikiyatristlerin inancı da bu terapistleri etkiler. Genel bir inanç vardır: “Eğer duygular açığa çıkarsa bir spiral gibi

müşteriyi sürekli yeniden acıtır ve travmatize eder.” diye düşünürler. Ama unutmayın hepimiz bu dünyaya sevgiy-

le dolu olarak geldik. Sonradan yaşadıklarımız kendimizle ilgili algıları çarpıttı. Sonradan biriken duygular bu

bağlantıyı kopardı. Kim olduğumuzu, niçin bu dünyaya geldiğimiz unuttuk.

Duyguları salmak istiyoruz çünkü bunlar kişiyi sağlıklı düşünceden ve yaşamında sağlıklı değişimler yapmak-

tan alıkoyuyor. Hissetmekten kaçtığı şeyler yaşamını alt üst ediyor. Sürdürdüğümüz şeyler direnmeye devam

eder. Hissettiklerimizden ise iyileşiriz.

Müşteriye duygularını hissetmesinde yardımcı olun. Sonra da bunları boşaltsınlar. Bu şekilde eski inançlar,

algılar, deneyimler değişmeye ve özgür kalmaya başlar ve kişi gerçek arzularını gerçekleştirmede özgürleşir.

Duyguları nasıl salacağız?

Müşteri ofisinize geldi. Sorunlarını anlattı. Ön görüşmemizi yaptık. Duyguların onu nasıl etkilediğini anlattık.

Fiziksel bedenin bilinçaltıyla nasıl doğrudan ilişkide olduğunu öğrendi. Bunları iyice pekiştirdik. Tekrar ve

takrar duyguları boşaltmanın gerekliliğini vurguladık. Ve biraz duygularını hissetmeye başladı. Sanki avına

atılmaya hazır bir kaplan gibi hemen bunu yakaladık ve duyguyu güçlendirmeye başladık. Duygu güçlendi ve

harekete geçme platformumuz kalkış için hazır hale geldi. Sonra onu zihninin içinde bir yolculuğa çıkardık.

Sahneler geriledi. Onu engelleyen deneyimler açılmaya başladı.

Çok iyi. Artık duyguları boşaltma yolundayız. Sanki bir ahırı temizler gibi çuval çuval birikmiş duyguları ve

yanlış algıları boşaltmaya hazırız. Belki şu anda ağlıyor. Yoğun bir suçluluk yada korku hissediyor. Yada o ka-

dar öfkeli ki damarları şişmiş durumda. İşte bu anda bazı terapistler gibi kendi korkularınızın esiri olmayın.

Onu duygularından uzaklaştırmaya çalışmayın.

22

Kabarmış duyguları tekrar içeri itmek basınçla dolu bir tüpe gaz sıkıştırmaya benzer. Patlamayı davet edersi-

niz. Şimdi duyguları boşaltma zamanı. Tüm duygular kısa ömürlüdür yeter ki önünde bir engel olmasın. Şimdi

bu engelleri kaldırma zamanı. Buraya kadar pekiştirerek geldiyseniz artık işimiz kolaydır. Her fırsatta bu kav-

ramları güçlendirdiysek duygular kendiliğinden akmaya başlar. Her aşmada kavramları birbiri içine geçiririz.

Bir ağ gibi öreriz. Bir akışkanlık kazandırırız. Bu anda çantamızdan yeni aletler çıkarırken unutmamız gereken

şeyler var: Onu duygularına bağlı halde tutmalıyız. Duygularının farkında olmaya devam etmeli. Bu nedenle

duyguları bedende nerede hissettiğini sorarız tekrar. Artık bize bunu kesin bir şekilde söyleyecek duruma

gelmiş olmalı. Ama söylemezse sabırla işlemeye devam.

Onu devamlı duygularının içinde tutmamız gerekir çünkü bu hipnotik durumu sürdürecektir. Ayrıca beden her

zaman iyileşme yönünde hareket eder. Bu da bizi gerçeğe doğru götürür. Duyguların tamamen temizlendiğini

bize beden söyleyecektir müşterinin aklı ya da düşünceleri değil. Bedende olan her şey bilinçaltıyla doğrudan

ilişkilidir.

H: Duygunu bedeninde nerede hissediyorsun?

M: Midemde

H: İyi duygu mu? Kötü duygu mu?

M: Kötü duygu.

H: Bu duyguyu boşaltmak istiyor musun?

M: Bıktım bu duygudan artık kurtulmak istiyorum.

H: Yani onu hala tutmak mı istiyorsun yoksa boşaltmak mı istiyorsun?

Burada tekrar tekrar pekiştirme yaparak müşterinin sözünü alıyoruz.

M: Boşaltmak istiyorum.

H: Çok iyi. Tüm duygular direnmediğimiz zaman kısa ömürlüdür. Bu duygunun seni acıtacağı tek yer se-

nin içindir. Şimdi duyguyu midenden kollarına ve yumruklarına doğru akıtıp buradan da yastığa doğru

göndermeye başlıyorsun. Yastığı sanki sözlerini duyurmak için bir masayı yumruklar gibi yumrukluyorsun

ve bu arada sesinle de duygularını ifade ediyorsun. Öncelikle şunu söyle. “Bu duyguyu boşaltmaya hakkım

var!”

M: Bu duyguyu boşaltmaya hakkım var.

H: Şimdi babana doğru konuş. Ve ona seni nasıl hissettirdiğini söyle.

M: Beni kızdırıyorsun bana böyle davrandığın için sana kızıyorum. Sen burada oldukça huzursuzum.

Bu sözleri söylerken bilinçli aklın devreye girmemesi için terapist uygun cümleleri oluşturarak müşteriyi yön-

lendirir.

Bu noktaya gelene kadar her şey adım adım kurgulandı. İlk görüşmeden başlayarak, duyguların boşaltması-

nın önemi tekrar tekrar vurgulandı. Yani bu hazırlıkları yapmadan hemen duygu boşaltmasına geçersek bek-

lediğimiz sonucu almayız. Ancak bazen çok hazır müşteriler gelir. O zaman ön hazırlık bu kadar uzun sürme-

yebilir. Kısa sürede onu duygularıyla buluşturup kolayca boşaltmasını sağlayabiliriz.

Bu tip çalışmanın önemli bir yararı daha vardır: Müşteri duygularını tanımayı ve boşaltmayı öğrenir ve kendi

kendine sistemi uygular hale gelir. Gecenin ortasında uykudan uyanır ve bir anda geçmişten bir olayın duygu-

sunu hisseder ve anında yastığa sarılıp duygularını boşaltır hale gelir. Duygularını boşaltır ve rahat bir uyku

çeker.

Daha sonra sahneye dahil olanlara karşı duygularını boşaltmaya başlarız. Sahneye ilk girenlere karşı tüm

duygularını boşalttıktan sonra sahnede doğrudan olmayıp, dolaylı etkisi olan kişiler vardır. Müşteri bunlara

karşı içinde öfke, hayal kırıklığı, korku vs gibi duyguları saklar.

23

H: Şimdide annene odaklan. Bu anda annene karşı ne hissediyorsun. (Burada sesimiz gerçekten tarafsız

olmalıdır. İyi ya da kötü yönde bir ifadeyi çağrıştıracak ses tonundan ya da imadan uzak durmamız gere-

kir.)

M: Annemi seviyorum ve ona karşı kötü hissetmek istemiyorum. Zaten kötü durumda.

H: Bunu anlıyorum ama bu anneni ilgilendiren bir durum değil. Doğrudan seni ilgilendiren bir durum.

Duygular sana ait. Tüm söyleyeceklerini söyledikten ve duygularını ifade ettikten sonra annene karşı çok

daha iyi hissedecek ve onu gerçekten sevmeye başlayacaksın. Bu nedenle şimdi annene odaklanırken ve

onun bu olaydaki rolünü tekrar değerlendirirken ona karşı ne hissediyorsun.

M: Ona da kızıyorum.

H: bu öfkeni nerede hissediyorsun.

M: Kalbimde

H: Bu duyguya odaklan ve şöyle söyle "anne sana kızıyorum çünkü…"

M: Anne sana kızıyorum çünkü çok eziksin. Babamın böyle davranmasına izin veriyorsun. Bana sahip çık-

mıyorsun. Benim üzülmem umurunda bile değil.

Böylece yeni bir duygu boşaltma dalgası yaratılır ve duygular boşalana kadar devam edilir. Duygular boşalınca

durumla ilgili yeni bir anlayış ortaya çıkar.

Burada bu sistemin çok önemli bir etkisini görüyoruz. Olaya ilk gittiğinde anneyi korumak istiyordu. Ona ger-

çek duygularını hissetmekten korkuyordu ve bunları ifade ederken suçlu hissediyordu. Tüm bu duygulara

ulaşmakta başka bir kritikal faktör mevcuttu ve bunların baypas edilmesi gerekiyordu. Ama olayla ilgili duygu-

larını ifade etmeye başladıkça hipnozu derinleşti ve kendini gerçekten aynı o küçük çocuk gibi hissetmeye ve

anneye karşı o zamanlar bastırdığı gerçek duygularını ifade etmeye başladı.

Bu çalışmayı yaparken hep bunu hatırlamalıyız: Duygular çocuğa aittir. İyileşmeyi sağlayacak olan çocuktur.

Büyük değil. Büyüğün devrede olması demek, bilinçli aklın devrede olması demektir. Büyük devreye ne za-

man girecek? Çocuk duygularını ifade ettikçe onu takdir etmek için orada olacak.

Çalışmanın bir başka yönü ise akışa saygı göstermektir. Zoraki duygu yaratmak ya da acele ederek onu duy-

guların içine atmaya çalışmak yine bilinçli değerlendirmeleri çağırmaktan ve çalışmayı sunileştirmekten başka

işe yaramaz.

Diyelim ki olayda üçüncü kişi daha var. Örneğin anneanne gibi. O zaman şöyle bir girişimde bulunabiliriz.

H: Şimdi babana ve annene olan duygularını boşaltarak büyük bir iş yaptın. Şimdide anneannene odaklan

ve ona karşı ne hissettiğini bana söyle.

M: Onu seviyorum. Bu olanlarda onun bir suçu yok. (Bu bir örnek. Çok değişik derecede ve çeşitte duygular

ortaya çıkabilir. Bize düşen tarafsızlığımızı korumak ve yorumlardan uzak durmaktır.)

Eğer yine müşteri duygularını değil de aklını devreye sokmuşsa burada olduğu gibi bir hatırlatma yaparız.

H: Bunlar onlar için değil. Senin için. Tüm duygular salındıktan sonra gerçekten kendini ona karşı da rahat

hissedeceksin.

M: Evet babam aslında anneanneme kızıyor. Annemi çok yönlendiriyor ve annemde babamı kızdırıyor.

Ona da kızdığımı hissediyorum.

Buradan bu kızgınlığı takip ederek başka olaylara açılma ve kalan duyguları temizleme şansı bulmuş oluruz.

Bu olayda yeteri kadar duygusal temizlik olmuşsa Bilinçaltı bizi daha erken bir olayla, belki de ilk olayla buluş-

turmakta çok daha istekli olacaktır. Daha gerideki bazı çıkan olayları temizledikten sonra tekrar bu sahneye

döner ve tüm duyguların temizlenip temizlenmediğini test ederiz.

Bu sistem yaratıcılığınız ve sezgilerinizi sonuna kadar kullanabileceğiniz bir sistemdir. Yeter ki bazı ilkelere

sadık kalalım. Müşteri, duygu salmanın önemini, rahatlığını, hafifletici etkisini, iyileştirici gücünü fark ettikten

24

sonra artık daha derindeki ve daha sıkışmış duyguları hissetmede ve salmada çok daha istekli davranacaktır.

Her başarı bir sonraki başarının davetçisidir.

İyileşme Süreci

Kişi terapiye yaşamında bir şeyleri değiştirmek için geliyor. Daha rahat ve özgür hissetmek için geliyor. Bu

nedenle duygularıyla buluşmanın ve onları boşaltmanın ne kadar önemli olduğunu onlara anlatmak ve gös-

termek zorundayız. Bunu başardıkları zaman istedikleri o değişimi sağlayacak, hem zihinsel berraklığı yakala-

yacak hem de o özgür hareketi sağlayacak boşluğu yaratacaktır. Tüm nedenleri bildiğimizi farz etsek bile sa-

dece konuşarak kişide anlamlı bir değişiklik yaratmayı beklemeyelim. Biz onlara içsel engellerini yıkmada,

duygularını boşaltmada yardımcı olmalıyız. Bunu yaparken bize göre yorumlarda bulunmaktan kaçınmalı onla-

rın duygularına, algılarına saygılı olmalıyız. Duyguları biriktirmek onların seçenekleri değildi. Duyguların birik-

tiğinin ve bu duyguların mevcut gerçeği çarpıtıp, onların algılarını bozuk hale getirdiğinin farkında bile değiller.

Bazen algıları o kadar çarpık olabilir ki bu çarpıklık gerçekten sizi kızdırabilir. Bu nedenle müşteriyle onlara

bilinçlerinin ne kadar çarpık olduğunu anlatmakla zaman kaybetmeyin. Tek alacağınız rıza duyguları boşalt-

mak olmalı. Süreç başladıktan bir süre sonra algıları düzeltmeye başladıkça bir şeyleri daha kolay fark ettirir-

siniz. Bu düzelme olduktan sonra zaten bilinç ve bilinçaltı aynı frekansa gelmeye başlayacak ve birlikte hare-

ket edeceklerdir.

Derin ve tam bir şekilde duyguları boşaldıktan sonra müşterilerimize esas ve son olarak gerçek aflarını sağla-

mada yardımcı olabiliriz. Ziyaret ettiği ve duygularını boşalttığı kişileri affetmesini sağlayarak, gerçek hayatta

hala kendi potansiyelini gerçekleştirmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırırız. Aynı zamanda başkalarının

affı kendisiyle ilgili içinde tuttuğu haksız olumsuz algı ve duyguları da ortadan kaldırmaya yarayacak ve kendi-

sinin affı da sağlanacaktır.

Burada önemli olan bu işlemin tam olması için nelerin sağlanması ve gerçekleştirilmesi gerektiğidir. Yoksa sıkı

bir sıra ya da yapıya uymak zorunda değiliz. Yani önce tüm duygular boşalacak sonra af olacak diye bir şey

yok. Süreç, birbirinin içine geçmiş şekilde uygulanır.

Bir kez daha vurgulayacak olursak, akışa kendimizi bırakmalı, kendi yaratıcılığımıza, iç görümüze, bilinçaltımı-

za ve sezgilerimize güvenmeliyiz. Bazen öyle bir an olur ki hemen orada o anda affı sağlamak en uygun seçe-

nek olur. O zaman bunu yapmaktan geri durmamalıyız. O kişinin affının sağlanması daha sonraki olayların

kapısını açacaktır. Müşterinin bilinçaltı o anda o durumu uygun görmüştür ve bizde kişinin bilinçaltına saygı

duymalı ve onun işi ne şekilde yapacağını bildiğini bilmeliyiz. Akış bir renk skalasında renklerin birbiri içine

akması gibidir. Kesin sınırlar yoktur. Her bir işlem, diğer işlem içine akarken hedefe doğru yürürüz.

Bir işlemi anlatırken ya da uygularken diğer işlemler de işin içindedir. Yani regresyonu yaparken duyguların

güçlenme işlemi süreçtedir. Duyguları boşaltırken regresyon süreci işlemdedir. Aynı şekilde müşteriyi affetme

noktasına getirirken de tüm bu işlemlere tekrar değinilecek ve sürece gireceklerdir. Tüm bunları sağlamak için

seansları yönetirken yaptığınız işin keyfini çıkarmalı, sürekli olur olmaz yerde belli bir yapıyı korumak adına

burnumuzu sokmaktan uzak durmalıyız.

Tabi ki yapıya ihtiyacımız var. Ama bu yapı akışkanlık içinde gerekli olan yerlerde kendisini belli edecek bir

yapıdır. Başlangıçta sistemi kendi zihninizde iyice oturana kadar 5-PATH gibi bir yapıya sıkı bir bağlılık gös-

termek sizin eğitiminiz açısından daha uygun olabilir. Ama sisteme alışkanlık gösterdikçe kendinize ve müşte-

rinize uygun ayarlamaları yapmalısınız ve bu ayarlamaları yaptıkça seanslardan aldığınız verimin çok daha

yükseldiğini ve arttığını göreceksiniz.

Kısaca söyleyecek olursam kendinizi rahat bırakın. Bu bilgilerin hepsini bir seferde anlayacaksınız diye bir şey

yok. Tüm anlatılanların hepsini ilk seferde başaracaksınız diye bir şey yok. Tekrar tekrar yaparak, okuyarak,

dinleyerek sistemin kendi bilinçaltınıza, hücrelerinize zihninizin en derinliklerine yerleşmesini sağlayacaksınız.

Bu kaçınılmaz bir şekilde olacaktır. Bu işte ustalaşmış her terapist bu aşamalardan geçtiler. Usta bir terapisti

25

seyrederken hepimiz aynı kaygıları yaşadık. Onun kadar iyi olabilir miyim? Cevap her zaman aynıdır. Evet

olabilirsiniz. Sabır ve bol pratik. Hayal ettiğinizden bile daha fazlasını başarabilirsiniz.

4. Regresyonda af ne anlama geliyor?

Sıradan vatandaşa af ne anama geliyor diye sorsak "bu başkasının size yaptığı kötülükleri hoş görmektir." diye

yanıt verirse onu eleştiremeyiz. Ama aynı görüşe uzun yıllar terapi alanında çalışmış profesyonellerinde sahip

olması beni her zaman şaşırtmıştır. Ama bu işe başlamadan önce 47-48 yaşlarına gelmiş olmama rağmen af

denen eylemin bir insanın huzurunu bulmada bu kadar önemli olduğu ile ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Bende

o zamanlar da bana sorulduğunda yukarıdaki cümleye benzer fikirler ileri sürerdim büyük olasılıkla.

Müşterinizle seansa başlamadan önce onlar için affetmenin ne anlama geldiğini anlamamız gerekir. Eğer gö-

rüşleri yukarıdaki cümleye yakınsa onlara kendi af anlayışımızı anlatmamız gerekir. Kelimenin ardındaki anla-

mı görmelerini sağlamamız gerekir. Bunu sağlayabilmek içinde biz terapistler olarak, affetmekle ilgili kendi

zihnimizde hiçbir şüpheye yer olmaması ve hatta kendi aflarımızı tamamlamış olmamız gerekir.

Affetmenin affedeceğimiz kişiyle hiçbir alakası yoktur. Affetmek bizim kendi içimizde tamamlayacağımız bir

süreçtir. Affetmek sandığının aksine bir güç kaybı değil güçlenmektir. Affetmek bir süreçtir. Geçmişin salınma-

sıdır. Geçmişe olan bağlantıya son vermektir. Geçmişe ait sıkı sıkı tuttuğumuz yoğun duygulardan ve hisler-

den kurtuluşumuz demektir. Bu duyguların bizim hayatımızı nasıl kısıtladığını fark etmemiz ve ancak affet-

meyle bu zincirlerden kurtulacağımızı anlamamız gerekir. Affetmek, suçladığımız kişinin bizim hayatımızı etki-

lemesine son vermek demektir.

Affederek değişim gücünü müşteri tekrar eline alır. Affetmek ancak belli bir anlayışın oluşması sonucunda

ortaya çıkan bir duygudur. Nedir bu anlayış? “Artık o kişi beni eskisi gibi incitemez. Duygusal ya da fiziksel bir etki-

si olamaz.” anlayışı.

Bu bir yoldur. O kişilerin artık onu incitemeyeceği başka bir yola geçmiş olmaktır. Ama bunu çoğu kişinin yap-

tığı yanlışla karıştırmamak gerekir. Nedir bu yanlış? Uzak durmak. Uzak durunca, o kişiyi hayatından çıkarın-

ca, küsünce, onların artık onu incitmeyeceği yanılgısına düşülür. Bu büyük bir yanlıştır ve tehlikedir. Çünkü

artık duyguların salındığı yanlış kanısına varılır. Hâlbuki mislisiyle duygular içerde tıkanmış kalmıştır. Üstelik

farkındalığın dışına itilmiştir.

Hâlbuki hedef nedir? Bu kişi ne kadar yoğun şekilde müşterinin yaşamında olmaya devam etse de artık onda

bir duygusal etki yaratmaz. Yaratmamalıdır. Af böyle bir şeydir. Gerçekten affetmişsek, o kişi bizde olumsuz

yönde duygusal bir etki yaratmaz. Karşıdakini rahatsız eden ve aslında o kişinin müşteriden gerçekten uzak-

laşmasını sağlayan bir süreçtir affetmek. Müşterinin kaçmaya uzaklaşmaya kişi artık onu etkilememekte, üs-

tüne üstlük o kişi müşterinin yaşamından kendiliğinden uzaklaşmaktadır. Çünkü artık duygusal olarak onun

durumundan beslenememektedir. Yaşamımızdaki bir kişi bizde olumsuz duygular oluşturuyorsa bizim yaşa-

mımızı, düşüncelerimizi, gerçeklik algımızı sınırlıyor demektir.

Affetmek geçmişin acılarını akıtmak demektir. İçerdeki çöplüğü temizlemek demektir. Bize düşen görev nedir?

Mümkün olduğunca sonuna kadar geçmişin birikmiş duygularını bulmak ve boşaltmak. Bu boşalım olduktan

sonra zaten müşteri gerçeği fark etmeye başlayacaktır. Olaylardaki saf gerçeği görmeye başlayacaktır. Duy-

gular boşalınca bilinçaltı ve bilinç birlikte çalışmaya başlar ve gerçeği yeniden oluşturur. Ama bu gerçek

hipnotik bir gerçek değildir. Aydınlanmamın sağladığı, gerçeğe en yakın gerçektir. Mesele artık aşağıda kal-

mıştır. Meselenin üstündeki perde kalkmış yeni bir ışık meselenin üzerini aydınlatmaya başlamıştır. Gerçeği

görmek özgürlüktür. Geçmişin duygusal hapsinden kurtulmaktır. Regresyon bu fırsatı verir.

O olaylar olduğu zamanlarda o meseleyi nasıl halledeceğimizi bilemedik. O zamanlarda bilgimiz, anlayışımız,

algılarımız, gücümüz buna engeldi. Ama regresyon bize ikinci bir şans veriyor. Olayları şimdiki anlayışımızla

yeniden dizayn etmemizi, çerçevelememizi sağlıyor. Duygular boşaldıktan sonra yeni oluşan algılarımız bize

gerçeği algılama şansı verecektir.

26

Affetmek biraz da vazgeçmektir. Kendimizi savunmaktan vazgeçmektir. Onun neden bizi anlamadığını anla-

maya çalışmaktan vazgeçmektir. Ona kendimizi ispat etmekten vazgeçmektir. Ona kendimizi sevdirme uğra-

şından vazgeçmektir.

Başkaları sizi kendi çarpık algı dünyasına çekmek isteyebilir. Affeden kişi bu zorlamayı kibarca ret eder. Sade-

ce kendisi için doğru olanı kabul eder. Affetmek onu içine almaya çalışan, gerçeklerden uzaklaştırmaya çalışan

birikmiş duyguların özgür bırakılmasıdır. Bu, olayla birlikte gelen duyguları temizleyerek ve salarak ulaşmaya

çalıştığımız bir düzeydir.

Duygu yükü altında inançlarımızı değiştiremeyiz. Duygular mantıklı düşünceyi ezer. Duygular, ortak akılı ezer.

Duygular boşaldıkça zihnin o muazzam akıl yürütme ve anlama gücü tekrar devreye girmeye başlar.

Zamanı gelmeden affa zorlamamaya dikkat edin. Sürece güvenin duyguların salınmasıyla zaten af doğal ola-

rak ortaya çıkmaya başlayacaktır. Çoğu zaman sizden bir teklif gelmeden müşteri affetmeye başlar. Bu oldu-

ğu zaman müşterinin affetme samimiyetine güvenebilirsiniz.

Affetme anına doğru yaklaşmakta olduğumuzu nasıl anlayacağız?

H: Annene odaklan. Bu duyguları boşalttıktan sonra şimdi ona karşı ne hissediyorsun?

M: İyi hissediyorum.

H: Tamam şöyle söyle ve bedenindeki etkisine dikkat et. "anne seni affediyorum."

M: Anne seni affediyorum (burada müşterinin dişleri sıkışır)

Bu anda henüz söyledikleriyle fiziksel bedeninin tepkileri birbirini tutmuyor. Bedeni mesajı veriyor. Daha ben

affetmedim.

H: Bedenine odaklan. Nerende ne hissediyorsun?

M: Çenemde bir gerginlik var.

Samimi af öfke duygusunun tümü çözülmeden gerçekleşmez

Burada duyguya odaklanarak yeni bir regresyon yaparız. Müşteri büyük olasılıkla annesi ile ilgili muhtemelen

daha eski bir olaya ( bazen daha yeni de olabilir) gidecek ve orada hala yoğun öfke duygusunu fark edecektir.

Burada sistemin iç içeliğine bir kez daha şahit oluyoruz. Affetme anında bile duyguyu güçlendirmek, regres-

yon ve duyguyu boşaltmak işlemlere başvurmaya devam ediyoruz. Yeni olaydaki duyguları temizledikten son-

ra yukarıdaki af testini tekrarlıyoruz.

Her zaman müşterinin olayı yaşamasını sağlayın. Olayı zihninde her tekrar ettiğinde, “gerçekten duygular bo-

şaldı mı, yoksa hala bir şeyler var mı?” bunu test edin. Eğer varsa, ortaya çıkacaktır. Eğer artık olayı rahat, hu-

zur dolu bir filmi seyrediyor gibi seyrederse sorun kalmamış demektir.

Vurgulanması gereken bir husus daha vardır: Kalan öfke duygusunu aynı şahsa ait olmayabilir ve çoğu za-

manda böyledir. Öfke genel bir duygudur ve birisine öfkeleniyorsak başkalarına da öfkeleniriz. Ve diğer kişile-

re olan öfkelerimizi temizlemeden o kişiyi de tam olarak affetmiş gibi hissedemeyiz. O nedenle kalan duygu

başka kişiye çıkarsa yaptığımızda yanlış bir şey yoktur. İşleme ve duygu boşaltmaya devam ederiz.

27

Müşteri affa hazır değilse ne yapmalıyız?

Seans şu şekilde akmaya devam eder.

H: Bedenini baştan aşağı tara ve bedeninde hissettiğin duygu ya da duygulara odaklan. Nerede ne hisse-

diyorsun?

M: (örnek) Boğazımda bir sıkışma var.

H: Ben 1 den 5 e doğru sayarken bu duyguya odaklan. Ben 5 e ulaştığımda, hala temizlemeyi bekleyen

duyguyu tüm şiddetiyle hissedeceksin. Bu duyguyu temizleyerek annene karşı gerçek bir affı sağlamış ola-

caksın. 1) İşte bu duygu 2) Boğazında sıkışıklığa neden olan bu duygu 3)Temizlendiği zaman sana affetme

özgürlüğünü sağlayacak olan duygu 4) İşte duygu geliyor 5) bana bu duyguyu tanımlayacak bir kelime

söyle:

M: Üzülüyorum

H: Bu üzüntüye odaklan. Ben 5 den 1 e doğru sayarken zihnin seni bu duyguyu her şeyiyle içinde taşıyan,

hala anneni affetmeni engelleyen nedeni içinde taşıyan bir olay bir sahne bir duruma götürüyor. 5) zaman

tünelinde geriye doğru gidiyorsun. 4) tamamen temizlendiği zaman anneni tamamen affedecek olaya

doğru 3) işte şimdi oraya doğru varıyorsun. 2) işte şimdi oradasın. 1) zihninin seni getirdiği bu anda, ilk iz-

lenimin gece mi? Gündüz mü? (Buradan sonra standart sorular sorularak seansa ve duyguyu açığa çıkar-

maya devam edilir.)

Artık bu noktaya kadar değişik kademelerde çalışma yaptığımız için bir aksaklık çıkma olasılığı son derece

azdır. Eğitilmiş bir zihinle çalışmanın keyfini çıkarabilirsiniz. Bilinçaltının kendi çalışmasını yapmasını seyretmek

gerçekten bana her zaman büyük keyif ve hayranlık verir. Sizin efor sarf etmenize artık gerek yoktur. Sadece

onu yolda tutmanız yeterlidir. Bilinçaltı olayın duygularını çok daha hızlı ve kolay temizler. Her yaptığında bir

öncekinden etkin ve kolay çalışır. Bazen basit bir olay ziyareti bile yeterlidir. Bir iki dakika olayla çalışıp tekrar

affa döndüğümüzde af tamamlanmıştır.

Af bizim insanlığımızın doğal bir parçasıdır ve iyileşmenin kaynağıdır. Bu nedenle akışı da doğal olarak rahat-

tır.

Özde affı elde etmek

Eğer bu çalışmaların sonunda müşteri koltukta rahat, gevşemiş, huzurlu bir durumdaysa büyük olasılıkla duy-

guları bitirmiş demektir. Ama yine de testimizi yaparız. Amacımız, elde edeceğimizin en iyisini elde etmektir.

Az afla yetinmeyiz. Bu nedenle birkaç km daha yol gideceksek gideriz. Olumsuz ya da geçici sonuçlar almak

istemiyoruz. Test ederek kalıcı ve şaşırtıcı sonuçlara doğru yol alırız.

H: Şimdi bu sahnedeki tüm duyguları boşalttın. Bedenini tara ve ne hissettiğine bak. Annene odaklan ve

ne hissediyorsun?

M: İyi hissediyorum.

H: Annenin gözlerine odaklan. Gözlerine doğru bakarken ona karşı ne hissediyorsun.

M: Onun için üzgünüm. Zor bir yaşamı var ve yaşamdan hiç keyif almıyor. Kendi kaderine razı bir durum-

da ve çaresiz hissediyor.

H: O zaman hayat keyif alınacak bir yer değil duygusu kimin duygusu?

M: Annemin düşünceleri ve duyguları. Bunlar bana ait duygular değildi. (derin bir nefes salma ve rahatla-

ma!)

Burada artık müşteri, suçluya bakarken kendini onun duygularından arındırmış durumdadır. Artık o eski duy-

gular bir yük teşkil etmez. Yeteri kadar zihinsel berraklık oluşmuştur. Derin düzeyde bugüne kadar taşıdığı

duyguların çoğunun anneden satın alınmış duygular olduğunu fark etmiştir. Onun acılarını taşımıştır. Müşteri-

nin iç aklı bu ayrımı sağlamaktadır. Anneden kopmaya başlamıştır. Kendi algıları annenin algılarından ayrıl-

maktadır. Kendi kimliğini yaratmaktadır. Şimdi bu başarılı durumu pekiştirme zamanıdır.

28

H: Annene odaklanmaya devam ederken kendini nasıl hissediyorsun?

M: Çok iyi.

H: İyi hissediyorum çünkü…

M: Çünkü bunlar annemin dünya görüşleri ve duyguları.

H: Pek ala, bunların annenin düşünce ve duyguları olduğunu bilerek hala "bu dünya yaşanacak yer değil"

düşünce ve duygularını – ki bunlar annene ait malzemeler- içinde saklamak istiyor musun?

M: Hayır. Sıkıntılar var ama yine de keyif alınabilir.

H: Tekrar et o zaman. “Yaşamdan keyif almayı seçiyorum.” ( müşteri tekrarlar) “Annemin düşünce duygu-

larını bilmeme rağmen yaşamdan keyif almayı seçiyorum.” (müşteri tekrarlar) “Anne seni seviyorum, ama

bu dünyaya senin düşüncelerini ve duygularını yaşamak için gelmedim.” (müşteri tekrarlar)

Müşteri kendi ifadelerini kullanır örneğin;

M: “Bu dünyaya senin acı ve üzüntülerini yaşamaya gelmedim. Bu dünyaya yaşamdan keyif almaya gel-

dim.”

Bu anlar seansımızın en güçlü anlarıdır. Olumsuzluklar boşalmıştır ve şimdi olumlu telkinler zamanıdır. Bazı

müşteriler kendi olumlamalarını bulurlar ama çoğu bizim desteğimize ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle buradaki

telkinlerin oluşumunu tesadüfe bırakmamamız gerekir. Değişimin damgalandığı anlardır bu anlar. Elde ettiği-

miz sonuçların altını kalın kalemle çizmeliyiz.

H: “Anne seni seviyorum. Ama seni sevmem senin hayatını yaşamam anlamına gelmiyor. Senin beklenti-

lerini karşılamak zorunda değilim. Ben kendi hayatımı yaşamayı seçiyorum.” (Müşteri tekrarlar)

Burada yanlış algıları değiştiriyoruz. Birisini sevmenin onun beklentilerini karşılamak anlamına geldiği zannedi-

lir. Sevmek başkadır, beklentileri karşılama ise başka bir şey.

H: Nasıl hissediyorsun?

M: Gayet iyi.

Müşteri artık gerçekten iyi hissediyordur ve artık anneden ayrılma zamanıdır. Artık affetmeye hazırdır.

H: İyileşmeni bir adım daha ileri götürmek istiyor musun?

M: Evet.

H: Buradaki çalışmamızda affetmek demek senin tüm eski acılarını ve duygularını salman demektir. Böy-

lece istediğin kişi olup istediklerini yapma gücünü eline alırsın. Ancak affettiğin zaman kendi gerçeğinle

yaşayabilirsin. Başkalarının duygu ve düşünceleri artık senin duygu ve düşüncelerini etkileyemez olur. Eski

yaşadığın acı ve duyguların için anneni affetmeye hazır mısın?

M: Evet, hazırım.

H: “Anne seni seviyorum ve seni özgür bırakıyorum.” (Müşteri tekrarlar) “Seni bu dünyayı keyifli bir yer

görmediğin içinde affediyorum.” (Müşteri tekrarlar) Seni… içinde affediyorum. (müşteri boşluğu doldurur.

Tıkandığı yerde hipnotist hatırlatmalarla katkıda bulunur) Seni affediyorum çünkü şu anda kendimi… his-

sediyorum…

M: Anne seni affediyorum çünkü “artık kendi hayatımı yaşayabilirim.”

Müşteri artık huzur içindedir. Sakin ve aydınlanmıştır. Daha önce hissetmediği kadar iyi hissediyordur. Gerçek

bir benlik oluşmuştur. Yeni bir kimlik oluşmuştur. Artık bu kimliği kritikal faktör rahatlıkla koruyabilir. Buradan

sonra kendinin affı müşteri için çok kolay bir işlem olur.

29

5. Kendinin affı

Kendinin affı iyileşmeyi daha derin ve geniş bir yere taşır. Derin bir bilinçaltı anlayışla yapıldığı zaman bilinçaltı

müşteri hakkında yanlış bir şey olmadığını anlar. Asla yanlış bir şey olmamıştır. Derin bir kendini af ile müşte-

rinin içindeki ruhsal enerji bütün iyi şeyleri titreştirmeye ve korumaya başlar. Kendinin affı da kalan olumsuz-

lukları çözer.

Kendinizi affettiğiniz zaman kendinize daha sevgi ve saygıyla davranmaya başlarsınız. İlginç olan bu davranış

diğer insanlar tarafından da algılanır ve onlarda sevgi ve saygı gösterdikçe etrafımızdan da bilinçaltı düzeyde

sevgi ve saygıyı çekmeye başlarız.

Kendinin affı bilinçaltı düzeyde sizi hapsetmiş engellerden sizi özgür bırakır. Eski, duygular, algılar, self sabo-

tajlar, suçlamalar ortadan kalkar.

Kendinin affını başkalarının affından önce yapmamız gereken durumlar var mıdır?

Bazen kendinin affı diğerlerinin affından önce gelebilir. Kendinin affının getireceği aydınlanma ve içgörü, di-

ğerlerinin affını kolaylaştırır ve derinleştirir. Çünkü böylece, herkesin bu dünyada kendi meseleleriyle uğraştı-

ğını anlarız. Onlara empati ve sempatiyle yaklaşmaya başlarız.

Ne zaman kendinin affını önce yapacağınızı size sezgileriniz söyleyecektir. Ya da müşteriler zaten önce buraya

yönelecekler ve size beklediğiniz ödülü vereceklerdir.

Müşteri, aydınlanmış, zihinsel berraklık kazanmış, yeni bir anlayış geliştirmiş durumdadır. Bundan sonra ken-

dinin affı birkaç cümle söylemekle sağlanabilir bir duruma gelmiştir.

Kendini affetmek nasıl gerçekleşir?

H: Annene odaklanmışken kendin hakkında ne hissediyorsun?

M: Süper

H: Kendini bugüne kadar annenin düşüncelerini, duygularını, yanlış algılarını taşıdığın için affedebilir mi-

sin?

Hepimizin yaşamında yapmaktan pişman olduğu şeyler vardır. Çoğumuz bunlardan dolayı kendimizi affetme-

miz gerektiğini de biliriz. Ama bilinçli düzeyde kendimize söylediğimiz sözler içsel duygularımızda değişiklik

yapmaz. Çünkü bilinçaltı çocukluktan beri suçlu ilan edilmeye alışmıştır. Bu nedenle suçluluk duygusuna ne-

den olan diğer duyguları boşaltmadan gerçek bir self affı mümkün değildir.

İçerdeki dirençleri eski duyguları salarak ve eski algıları değiştirerek kırdıktan sonra ancak kendinin affı içsel

düzeyde mümkün hale gelir. Bu zaten çoğu zaman süreç içinde kendiliğinden ortaya çıkan bir durumdur. İçsel

duygularını boşaltmış, başkalarını affetmiş bir kişi zaten artık bu noktaya gelmiştir. Seans şu şekilde akar:

M: Evet

H: Kendimi affediyorum ve kendimi özgür bırakıyorum. (Müşteri tekrarlar) Kendi arzularımı gerçekleştire-

cek kadar özgür yaşamayı seçiyorum. (Müşteri tekrarlar) Özgürüm çünkü… (sırayla müşteriye uygun oto

telkinler oluşturulur. Müşteride kendi cümlelerini oluşturabilir.)

Seanslar boyunca ve ön görüşmeden aldığımız bilgiler doğrultusunda müşteri için tek cümlelik telkinler oluştu-

rulup tekrarlamasını isteriz. Onun yaşamında gerçekleştirmek istedikleri, nasıl bir yaşamı tercih ettiği gibi.

Buraya kadar her şeyi tam olarak uyguladıysak artık kendinin affı bu kadar basit olacaktır. Eğer bir şekilde bir

engel ortaya çıkarsa bu engeli yaratan duyguya odaklanarak tüm süreci yeniden başlatırız. Duyguyu güçlendi-

ririz, güçlenen duyguya regresyon yapıp, kendini affetmeyi engelleyen olayı ortaya çıkarırız ve duyguyu boşal-

tırız. Bu andan sonra bu işlemler artık tereyağından kıl çeker gibi kolay ve basittir.

30

6. İyiyi bulmak

Affında ötesi var mıdır? Evet vardır. Affın ötesi yaşanan olaydaki iyiyi bulmaktır. Müşteri, duygular boşaldığı

zaman, o duygular orada kalsaydı asla ulaşamayacağı bir zihinsel berraklığa ulaşır. Affetme tamamlandığı

zaman daha üst düzeyde ve geniş açılı bir bakış kazanır. Olayları bambaşka bir açıdan anlamaya başlar. Olay-

ların iki yüzünü aynı anda görür. İyi veya kötünün sadece bir algı olduğunu anlamaya başlar. Her olayı iki

taraftan da değerlendirilebilir. Eğer müşteri olaydaki iyiyi bulursa, oluşan olumlu algılar, yaşamının bundan

sonrasındaki olaylara da aynı olumlu algılarla yaklaşmasını sağlayacaktır.

İyiyi bulmak kötüyü yok saymak demek değildir. İyiyi bulmak o yaşanan olayların içinde varolan mevcut iyiyi

bulmak demektir. Negatif duygular boşaldıktan ve çarpık algılar düzeldikten sonra olaya bakıldığı zaman ken-

diliğinden ortaya çıkan bir iyiliktir bu.

Bir tecavüzün ya da saldırının içindeki iyiyi nasıl bulabiliriz?

Bilinçli bakışla ve kendi içsel duygularını boşaltmamış bir kişiye bunu anlatabilmek zordur. Bu süreç içinde

ortaya çıkan bir durumdur. Duygular boşalır, aflar sağlanır, kendinin affı yapılır. İçsel bütünlük sağlanır. Bu

duruma gelmiş bir kişi için iyiyi bulmak kolaylaşır. Ama kendi içindeki olumsuz duyguları yok sayan, kendiyle

çalışmayan bir terapistin bu açıdan müşterisine yardımcı olması kolay değildir.

Regresyon Öngörüşmesi

Regresyon Hipnoterapisinde ön görüşme klasik bir hipnoz görüşmesinden farklıdır. Klasik hipnozda amaç,

hipnozla ilgili korku ve yanlış inançları ortadan kaldırmaktır. Böylece müşterinin uyumu sağlanmış olur. Tabii

ki regresyonda da bunlar sağlanmalıdır ama daha derin açıklamalarda gereklidir. Müşteri kendisini nasıl bir

yolculuğun beklediğini bilmeli ve anlamalıdır.

Olumlu beklenti yaratmak

Hipnozun genel kuralı regresyonda da geçerlidir: “Olumlu beklenti yaratmak.” Bu nedenle amacımız sadece

bilgilendirmek değildir. Her adımımız bu olumlu beklentiyi yaratacak inşaatı gerçekleştirmektir. Bu zihinsel

düzeyde bir inşaattır. İnşaatın temeli, ön görüşmede atılır. Temel çürük olursa inşaatınız istediği kadar sağlam

ya da kaliteli olsun, her an yıkılmaya mahkûmdur.

Kendi görüşme tarzınızı yaratmak

Hem ön görüşmede hem de seansların yönetilmesinde her terapist kendi tarzını geliştirecektir. Bu nedenle bu

kitapta verilen teknikleri, örnekleri, cümleleri kopyalamaya çalışmayın. Kötü bir kopya olur. Buradaki kavram-

ları ANLAYARAK (bilerek değil, anlayarak) kendi tarzınızın oluşmasına izin verin. Bu çalışma farklı bir çalışma-

dır. Müşteri ne kadar çalışmanın sizin kalbinizden geldiğine inanırsa, bunu sezerse, size olan uyumu ve açılımı

artacaktır. Bu nedenle suni olmaktan kaçının.

Sistemi müşteriye anlatmak

Bir sistemimiz var ve bunun etkinliğine güveniyoruz. Bu güvenimizi müşteriye nasıl aktaracağız? Sistemi ona

nasıl öğreteceğiz? Onu balık tutar hale nasıl getireceğiz?

Telefon görüşmesi ile temeli oluşturmak

Sorunu olan bir kişi size nasıl ulaşır? Benim deneyimlerim günümüz teknolojisini de göz önüne aldığımızda iki

ana kaynak gösteriyor. Birincisi internet. İkincisi ise tavsiye.

31

Diyelim ki kişi, bir şekilde sizin yardımcı olacağınıza karar verdi. Bu durumda size ulaşması gerek. Ben, ben-

den randevu alacak kişilerle mutlaka önce birebir telefonda görüşmek istiyorum. Beni atlayarak doğrudan

sekreterden randevu almasına izin vermiyorum. Bununda iki amacı var: Birincisi biraz gayret gösterecek kişi-

lerden sonuç alma şansımız artar. Yani bir şekilde kişi sizinle temas etmeli ve size kendi sorununu telefonda

anlatabilmelidir. İkincisi ise, terapi süreci telefonda başlar. İlk setuplar ve pekiştirmeler telefonda yapılır. Ba-

şarımız kademe kademe setup oluşturmamıza bağlıdır. (setup: sistemi inşa etme, kurgu)

Sizi arayan herkesin kafasında bazı peşin hükümler ve yargılar vardır. Özellikle hipnoz hakkında yüzde doksan

dokuz nokta doksan dokuz yanlış inançlara ve bilgilere sahiptirler. Bu son derece doğaldır. Çünkü ne yazık ki

ülkemizde çok iyi hipnoz uyguladığını zannedenler bile hipnoz hakkında yanlış bilgilere sahipler.

Eğer müşteri sizin karşınıza hiçbir ön bilgiye sahip olmadan gelirse ilk bilgiyi orada alacak demektir. “Alsın ne

olur ki?” demeyin. Bu hipnozun felsefesine, işleyişine tamamen aykırı bir durumdur. Size geldiği zaman ikinci

bilgiyi almalıdır. Yani daha önce duyduğu şeyleri duymalıdır. Bilinçaltı tekrarı sever. Bildiği şeyleri tekrar duy-

mayı sever. Bildiği şeyleri söyleyen insanlara güveni artar. O ilk bilgiyi de sizden aldığının ayrımında olmaz.

Eğer sizin karşınıza oturduğu zaman sizden kendi bildiklerinin dışında farklı bir bilgi alırsa o anda uyum bozu-

lur. Yanlış bir yere geldiğini düşünmeye başlar. O kişiye istediklerinizi yaptırma şansınızı tamamen kaybeder-

siniz.

O nedenle ben ilk görüşmeyi mutlaka telefonda yaparım. Randevu aldıktan sonra da yardımcım tekrar o kişiyi

arar ve neler yapacağımız hakkında tekrar bilgi verir. Bununla da yetinmeyiz ilk randevusuna geldiğinde yar-

dımcım karşılar ve neler yapacağımızı tekrar anlatır. Sonra tekrar ben anlatırım. Böylece başlamadan önce

karşımızdaki zihin, neler olacağıyla ilgili en az dört kez bilgilendirilmiş olur.

Telefonda regresyon yapacağımızı, bunu niçin yapacağımızı, duyguları boşaltmamız gerektiğini tek tek anlatı-

rım. Eğer bunlar anlatılmazsa genellikle karşınızda şu beklenti içinde bir kişi gelecektir:

"Terapist bir şeyler yapacak ben kendimden geçeceğim ve uyuyacağım sonra o benim bilinçaltımı değişti-

recek, benim hiçbir şeyden haberim olmayacak ve ben iyileşmiş olarak o koltuktan kalkacağım."

Bazı klasik regresyon okulları asla müşterinize regresyon yapacağınızı söylememenizi isterler ama bu yaklaşı-

mın hiçbir sağlam açıklaması yoktur. Daha ilk regresyondan sonra zaten müşteri ne yaptığımızı öğrenmiş ola-

cak. Ayrıca böyle söyleyenlerin zihin çalışma mekanizmaları hakkında yeteri bilgisi olduğu da söylenemez.

Rıza olmadan bilinçaltı ciddi bir regresyon yapmaz. Deneyimlerimiz, kişi ne düzeyde ne yapacağımıza hazırsa

ve yapacaklarımızdan olumlu bir beklenti içindeyse sonuçta o kadar harika olur.

ABD deki arkadaşım Randy daha farklı bir şey yapıyor. İlk telefonda bir ses mesajı kişiyi web sitesine yönelti-

yor. Ama ABD de genellikle kişiler hipnoterapist arıyor ve bu aramayı sarı sayfalar dediğimiz bölümlerde yapı-

yor. Bizde ise ilk arama zaten internet üzerinden oluyor. Ama yine de bir yararı olabilir. Çünkü genellikle web

sayfasını şöyle bir inceleyip hemen telefona sarılan kişi sayısı oldukça yüksek oranda. Bu nedenle web sayfa-

sını daha ayrıntılı incelemeleri için yönlendirme yapılabilir. Ya da bu yönlendirmeyi sekreteriniz yapabilir. Ben

ilk görüşmeden sonra kişinin web sitesini yeteri kadar incelemediği kanısına kapılırsam onun tekrar web site-

sini incelemesini istiyorum. Bu incelemeyi iyi yapan bir kişi zaten ne yapmaya çalışacağımızı anlamış oluyor.

Meseleyi anlayan ve ne yapmaya çalışacağımıza ikna olan kişiler zaten heyecanla beni tekrar arıyor ya da

randevu alıyor. Bu kişilerle çalışmak gerçekten keyif verici oluyor. Yani doğal olarak bu terapiye yatkın olmak

diye bir kavramımız yok. Bütün fark, iyi hazırlanmış müşteriyle ne olacağını bilmeyen müşteri arasındaki fark-

tan doğuyor. Yani iyi bir seans şans değildir. İyi bir seans ince ince hazırlanmış bir müşterinin çıkardığı seans-

tır.

Telefonda ilk sorulan genellikle, “bu sorunlar halledilebilir mi?” “Ne kadar sürer ve neye mal olur?” üzerinedir.

Doğrudan hemen bunlara yanıt vermek yerine, neler yaptığımızı ve ne gibi sonuçlar beklediğimizi anlatmaya

başlarım. Böylece bedel karşılığı ne alacağını öncelikle bilmiş olur.

32

Öncelikle müşteriye vereceğimiz servisin bedelini anlatmamız gerekir. Onun dünyasına girmeli onu onun bek-

lediklerinden çok daha fazlasını elde edeceğine ikna etmeliyiz. Bu nedenle onun bu gibi sorularına, onun so-

runlarını anlatmasını isteyerek karşılık verebiliriz. Bu şekilde onun sorunlarıyla ilgilendiğimizi göstermiş oluruz.

Telefonda bir kişinin sorununu dinleyerek onunla büyük bir uyum sağlamış olursunuz çünkü çoğu terapist

görüşme sırasında bile müşterilerini dinlemezler.

Dinlemenin diğer bir avantajı daha vardır. Müşterinin duygu durumunu değerlendirebilirsiniz. Sesinden duy-

gularını nerede tuttuğunu anlarsınız. Nefesi kesilir, boğazı tıkanır, sesi titrer. Bunu yakaladığınız an bu fırsatı

kaçırmayın. Ona hemen olaylarla duyguların nasıl iç içe olduğunu ve duyguları bedeninde nasıl sıkıştırmış

olduğunu fark ettirin. Müşteri adayı şaşıracaktır. Bu hafif belirtilere bile dikkat ettiğinize ve onunla ilgilendiği-

nize ikna olacaktır. Bu onun size karşı olan güvenini arttıracak ve gerçekten ona yardım edecek kişi olduğunu-

za inanacaktır.

Telefonda bu duyguyu yakalayınca neresinde ne hissettiğini sorarız. Biraz zorlansa da nerede olduğunu bulur.

“İyi bir duygu mu kötü bir duygu mu?” diye sorduğumuzda genellikle rahatsız edici olduğunu söylerler. Bundan

kurtulmanın güzel bir şey olup olmadığını sorarız. Duyguya daha iyi yoğunlaşması için anlattıklarını bir kez de

gözü kapalı olarak anlatmasını isteyebilirsiniz. Sonuçta, esas yapmamız gerekenin hissedilen o kötü duygular-

dan kurtulmak olduğuna ikna ederiz telefonda. Ya da ikna sürecini başlatmış oluruz. Esas rahatsız edici olanın

yaşadıkları değil, o yaşadıklarına yükledikleri duygular olduğunu anlamalarını sağlamaya çalışırız.

Telefonda hipnozu açıklamak

Buradan sonra müşteriye hipnozla ilgili ne bildiğini sorarız. Genellikle uyku olduğunu ya da kişinin zihnini

kontrol etme şekli olduğunu ya da "işte bilinçaltım temizlenecek" gibi basmakalıp yanıtlar verirler. O zaman

onlara hipnozun ne olduğunu açıklamaya başlarız:

“Çoğu kişi hipnozu bilinçaltının programlanması olarak anlıyor. Ama demin hissettiğiniz duyguların neden

orada olduğuna hiç önem vermiyorlar. Hâlbuki o duygularda bilinçaltında ve her biri bir amaca hizmet

ediyor. O duyguları ciddiye almadan bilinçaltında kalıcı değişiklik yapamayız. Benim amacım değişiklikle-

rin kalıcı olması. Ben size duyguların boşaltılmasında yardım edeceğim. Böylece yapmak istediğiniz şeyi

yaparken hem rahat hissedeceksiniz hem de içinizdeki engel ortadan kalkmış olacak.”

Bu şekilde aday müşteri neler yapmamız gerektiği hakkında ilk bilgileri almış oluyor.

Ya da daha değişik şekilde onu bilgilendirebilirsiniz.

“Hipnoz yapmanın birçok yolu vardır ve bütün yollar romaya çıkar. Özellikle ben iki tip hipnoza dikkatiniz

çekmek istiyorum. Telkin hipnozu ve regresyon hipnozu olarak adlandırıyoruz bu yaklaşımları. Telkin hip-

nozu hipnoz uygulamanın geleneksel şeklidir. Hipnotist, bu sistemde, sizi hipnoza sokar ve sonra değişim

için gerekli telkinleri bilinçaltınıza verir. Bu yöntem kendi başına oldukça etkilidir. Özellikle hipnotist iyi bir

dinleyiciyse ve deneyimliyse iyi sonuçlar alabilir. Sizin isteklerinizi bilinçaltınıza telkinlerle ve hayallerle

güçlü bir şekilde yerleştirebilir. Ama bazen bilinçaltı bir inanca ya da davranışa o kadar sıkı çapa yapmış

ya da bağlanmış olabilir ki telkinler yetersiz kalır. Ya da geçici olarak etki eder. Bu tip müşteriler için farklı

yaklaşımlar sergilemek gerekir. Daha derinlere yerleşmiş inançları oradan temizlemek için regresyon ya da

EFT gibi teknikleri kullanmak gerekir. Böylece bu inançları yükleyen duyguları temizlemiş oluruz. Duygular

temizlenince algılar değişir ve sizde yaşamınızla ilgili seçimleri özgürce yapabilirsiniz.”

Bu tip bir konuşma müşteride farklı derinlik ve güçlerde hipnoz çalışması yapabileceği farkındalığını yaratır.

Daha derin ve kalıcı tercihleri olabileceğini öğrenir. Kişiler her zaman daha kalıcı çalışmalardan yana tercihle-

rini kullanır.

Yani ön görüşme amacımız sadece korkuları ortadan kaldırmak değildir. Müşteriyi başarıya doğru adım adım

yönlendirmektir. Regresyonda iyi bir sonuç almak için regresyona karşı olumlu bir beklenti yaratmamız gere-

kir.

33

Tekrar tekrar sistemi anlatmak

Bir başka taktiğimizde “itirazı henüz itiraz başlamadan önce def etmek”tir. Eğer seanslar sırasında regresyonla

ilgili bir sorun çıkarsa tekrar konuşmalara dönmek her şeye yeniden başlamaktan daha az enerji harcatıcı

olacaktır.

Bazı kişiler derin hipnoz olurlarsa her meselenin çözüleceğini zannederler. Bazı hipnoz okulları da böyle öğre-

tir. Müşteri somnanbulistik aşamaya gelirse regresyon olur derler ama gerçek böyle değildir. İyi hazırlanma-

mış bir müşteri yaptıklarınıza direnecektir. Müşteri yapılanın kendi yararına olduğuna ikna olmadığı sürece

hipnoz ne kadar güzel olursa olsun yapılana direnecektir.

Özetle baştan itibaren onları duygularıyla buluşturmaya, bedenlerinde duygularını hissettirmeye ve boşaltma-

ya hazırlayın. Bu kavramlarla iyice aşina olsunlar. Onlara yardım edeceğimizi anlamalılar. İstemedikleri ve

bastırdıkları duygulardan kurtuldukları takdirde değişim geçireceklerine ikna olmaları gerekir. Hele buna daha

size gelmeden ikna olurlarsa, ilk seansa geldiklerinde her yönden uyumlu bir müşteriyi karşımızda buluruz.

Ne kadar seansa ihtiyacım var?

Vereceğimiz bilgi şu şekilde olabilir:“Bu konuda net bir şey söylemek zordur. Kişisel farklılıklar önemlidir. Beklenti

önemlidir. Ama ortalama 4-6 seans yeterlidir.”

İstatistik olarak müşterilerin yüzde doksanı bu aralığa düşer. Yani hem daha az sayıda hem de daha fazla

sayıda seans, ancak yüzde 10 müşteride gerekli olur ya da sonuç verir.

Bazı müşteriler bir iki seansta işlerinin bitmesini beklerler. Bu konuşma en azından onların beklentilerine ce-

vap verir. Öte yandan bu tip kişiler deneyimlerimize göre 1-2 seansın sonunda çalışmanın yaralarını gördükçe

daha uzun süre gelme eğilimine girerler. Bazı kişiler ise kendi sorunlarının uzun sürede çözülmeyeceğine ina-

nırlar. Sizin buna da hazır olmanız onları rahatlatır. Ortalama müşteri için ise 4-6 sayısı tatmin edicidir.

Bazı kişilerde ise benzetme yapmak daha iyi anlamalarını sağlar. "Kaç yaşındasın ve bunca yılda kaç çuval temiz-

leyecek sorunun birikmiş olduğuna inanıyorsun?" O zaman seans sayısının içlerinden temizlenecek duyguyla doğ-

ru orantılı olduğu bağlantısı kurarlar. "Aynı zamanda bu işlem sadece seanslar boyunca olmayacak. Ben sizin üzeri-

nizde bir şey çalışmayacağım. Sizinle birlikte çalışacağım. Öğrendiklerinizi rahatlıkla kendi başınıza uygular hale gele-

ceksiniz." Kendilerinin böyle bir güce sahip olduklarını öğrenmeleri onları rahatlatacaktır.

Bu bilgileri aldıktan sonra ücreti öğrenirlerse artık ücret onlara o kadar yüksek gelmez. O ücrete alabilecekleri

en iyi hizmeti bulduklarına ikna olmuş olurlar. Stephen Parkhill’in dediği gibi “iyileşmenin ücreti olmaz.” Yapaca-

ğının işe inanıyorsanız her türlü ücreti istemeye hakkınız vardır.

Regresyonu anlamalarına yardımcı olmak

Bu ana kadar zaten sizinle çalışmaya hazır hale gelmişleridir. Şimdi bu bağlılığı bir adım daha ileri götürme

zamanı gelmiştir.

Bedenlerinde bir duyguyla teması sağladıktan sonra şöyle söyleriz. "bu şekilde hissediyorsun çünkü geçmişte

sana bir şey oldu. Geçmişteki o şey senin böyle hissetmene neden oldu. Bu olayda da bilinçaltı o olayı yaşıyor ve sana

aynı duyguyu hissettiriyor.”

Şöyle bir örnek diyalog olabilir:

H: Kaç yaşındasın?

M: 42

H: Sana tipsiz dersem ne hissedersin?

M: Pek iyi hissetmem. Kötü hissederim.

34

H: Bu normal. Bu senin duygun. Senin böyle hissetmene neden olan bir şey oldu. Ama sana, “ben seni kış-

kırtmaya çalışıyorum dersem?"

M: Zaten bunu yapmaya çalışıyorsun.

H: "Bu senin erişkin aklın ve bunu anlıyor. 42 yaşında bir erişkin olarak savunmaların var. Kendini koruya-

bilirsin. Ama sen 4 yaşındayken sana “çirkin” deseydim, nasıl hissederdin?"

Bir anda nereye varmak istediğimi anlarlar ve erişkin olarak ne kadar güçlü savunmaları olduklarını da anlar-

lar.

H: İşte bunun için hipnoterapi uyguluyoruz. Çünkü bunların hepsi bilinçaltı da duruyor. Senin bedeninin

bir parçası oldular. Senin kimliğinin bir parçası, senin duyguların oldular. İşte sana bu duyguları temizle-

mek için yardımcı olacağım. Böylece içinde geçmişi tutmaktan kurtulmuş olacaksın.

Müşterinin bu ilk görüşmede anlattıklarınızı anlaması her zaman sizin beklediğiniz düzeyde olmaz. Hele daha

önce temas kurulmamışsa size uyum göstermesi çok zordur. Aklı sürekli başka konulara kayar. Sizi dinliyor-

muş gibi görünse de aslında dinlemiyordur. “Anladınız mı?” diye sorduğunuzda "tabii" derler. Bu nedenle gö-

rüşmeyi daha çok soru cevap şeklinde yapmaya çalışırım ve onların yanıtlarını beklerim. Ama çok da fazla

değil. Eğer bir yanıtı vermeyecek olurlarsa yanıtı ben veririm. İmtihan havası yaratmaktan kaçınırım. Amacın

onların ilgisini sürekli kılmaktır. Yine, belli etmeden, anlattıklarımı anlayıp anlamadıklarını farklı şekillerde onla-

ra sorarım ve beni izlediklerinden emin olurum. Eğer izleyemiyorlarsa benim anlattıklarımla onların beklentile-

ri arasında ciddi bir uçurum var demektir.

Çoğu müşteri hipnoz beklentisi içinde gelir. Kendisinden bir şey istenmeyeceğini düşünmüşlerdir. Şimdi karşı-

larına birden bu konular çıkınca afallarlar. Bu nedenle iyi hazırlanmayan bir müşteriyle hemen ilk seansı yap-

maktan uzak durmak gerekir.

Form doldurulması

Müşterinin form doldurması için değişik seçenekler vardır. Bazılarımız e-mail olarak formları gönderip geri

gönderilmesini isteriz. Ben de değişik uygulamalar yaptım ama en uygunu birebir formun terapist tarafından

doldurulmasıdır. Çünkü her soru müşteriyle olan iletişimi arttırır ve gerekli yerlerde duyguların ortaya çıkması

sağlanır.

Çoğu müşteri bir türlü sorununu tanımlayamaz. Bu şaşırtıcıdır. Kendi sorununu tanımlayamamak oldukça sık

rastlanan bir durumdur. Soyut kelimeler ve kavramlar etrafında dolanır dururlar. Form doldururken, kişiye

sorununu daha iyi tanımlamasında yardımcı oluruz. Bu çaba bile kişinin kendisine daha iyi tanımasına ve ne

istediğini daha iyi belirlemesine yardımcı olur.

Çoğu müşteri ne istemediğini çok iyi bilir ama gerçekten ne istediğini bilmez. "Ne istiyorsun?" diye sorduğu-

muzda uzun süre düşünür ve net bir istek ortaya koyamaz. Bu konuda çoğu zaman kişilere neler istemesi

gerektiği konusunda yardımcı olmamız bile gerekebilir. Aslında bilinçli düzeyde dillendiremeseler de siz onlara

yardımcı oldukça neler istemeleri gerektiği konusunda sizi desteklemeye başlarlar.

Bu çalışmalarda daima temel amacımızın regresyona uygun bir hazırlık yapmak olduğunu unutmayalım. Se-

ansın bir konuşma ve tartışma seansına dönmesine izin vermemeniz gerekir.

Bu bölümleri telefonda da geçmek mümkündür. Müşteri ofisinize geldiği andan itibaren rahat hissetmelidir.

Telefonda ne kadar rahatlamış olurlarsa olsunlar ofise ilk geldiklerinde biraz sinirli ve heyecanlı olurlar. Onları

rahatlatmakta bizim işimizdir. Hem rahatlatır hem de uyumu arttırmaya devam ederiz. Sizinle hemen uyum

göstermesi kolay değildir. Kendilerine bile itiraf etmekten çekindikleri sırları sizinle paylaşacaklardır.

Ofiste görüşme odasında havadan sudan bir iki dakika görüştükten sonra ben seans odasına geçmeyi tercih

ederim. Çünkü kişide ne zaman hangi konuşmayı yaparken duygu uyanacağı belli değildir. Hiç beklenmedik

35

anda duygular akın etmeye başlayabilir. Bu tip fırsatları kaçırmamak için müşteriyle konuşmayı terapi koltu-

ğunda yapmayı ve gerektiğinde hemen çalışmaya geçmeyi tercih ederim.

Koltukta tekrar ondan içinde bulunduğu durumu anlatmasını isterim. O hikâyesini anlatırken duygularını göz-

lemlemeye başlarım. Artık o da eğer yukarıda söylediğimiz kademelerden geçmişse ne aradığımızın farkında-

dır. Bu nedenle kendisi de bu sefer öyküyü anlatırken ilk anlattığından üç kat daha derin bir şekilde kendi içine

odaklanmıştır. Çok daha fazla şekilde duygularına odaklanmış olacaktır. O hikâyesini anlatırken yine duygusal

işaretler ararız ve bunları bulduğumuz anda gözlerini kapatmasını isteriz. Ve sorarız.

H: Şu anda bedeninin nesrinde ne hissediyorsun?

M: Mutsuz

H: Şöyle söyle: "mutsuz hissetmeye hakkım var" (müşteri tekrarlar) Bu mutsuzluk duygusunu hissetmeye

hakkım var çünkü beni böyle hissettiren bir şey oldu. (müşteri tekrarlar)

Yani burada verdiğimiz mesaj şudur: Müşterinin böyle hissetmekte bir suçu yok. Onun tercihi değildi. Onun

böyle hissetmesine neden olan bir şeyler oldu. Bazen buradan yeni bir duygu dalgası ortay çıkar ve regresyon

seansına başlamış oluruz. Bazen de hemen duygularla buluşması müşteriye geçici bir rahatlık sağlar. Bu du-

rum oldukça hızlı olur. Bu fırsatı kaçırmamak ve bunun farkında olmasını sağlamamız gerekir.

H: Bedenini hızla dolaş ve ne bulduğunu bana söyle.

M: Daha iyi hissediyorum.

H: O zaman şöyle söyle: daha hissediyorum ve daha iyi hissetmeye hakkım var (Müşteri tekrar eder.)

Daha henüz regresyon hakkında bir şey konuşmadan ilk başarımızı elde etmişiz demektir. Bu durum müşteri-

nin güvenini ilerleyen anlarda daha da arttıracaktır. Başarıyı sürekli pekiştirmek gerekir. Başarının ne kadar

büyük ya da küçük olduğu önemli değildir. Bu küçük başarıyı bile kaçırmayın ve hemen fark ettirip pekiştirin.

Konuşmanıza bu başarının üzerinden devam edebilirsiniz.

H: İçinde bastırılmış bir duyguyu tanıyarak ne kadar rahatladığını fark etmeni istiyorum. İçindeki duygula-

rınla temasa geçmenin gerçekten çok rahatlatıcı ve yararlı bir şey olduğunu anlıyorsun. Bunu unutma ve

seanslarımız sırasında bir duygu göstermeye başladığın zaman onun ortaya çıkmasına izin ver. Tüm hep-

sinin açığa çıkmasına izin ver çünkü bu duyguların seni acıtacağı tek yer senin içindir. Onu ortaya çıkara-

bilmen bile iyileştiricidir. Hissettiğinden iyileşirsin. Direndiğin ise devam eder. Yani içinde olanları ifade et-

tikçe daha iyi hissedeceksin. Bunu hep hatırlayacaksın değil mi?

M: Tabii ki

H: Evet çünkü daha iyi hissediyorsun değil mi?

M: Evet.

H: Çok iyi, bu sana bunu başardığını hatırlatacaktır.

Burada basit bir başarıyı tekrar tekrar pekiştirmeye çalıştığımıza dikkat edin. Tüm vurgulamamız duyguları

hissetmek gereği üzerinedir. Duygularını hissettikçe daha iyi olacaktır. Bu inanç müşteriyi hızla duygularıyla

buluşturacaktır. Bu da gerçek regresyonlar başladığında işinizi oldukça kolaylaştıracaktır.

Konuşmada şunları da vurgularız:

H: Eğer seans sırasında bir duygu yakalarsak, özellikle hoşlanmayacağınız bir duygu yüzeye gelmeye baş-

larsa, tüm duyguların kısa ömürlü olduğunu hatırlayın. Ancak bu duyguya direnmezsek bu böyledir. Ve

duyguya karşı direndikçe bu duygu içerde bir savaş başlatır. Bu savaş sizin fiziksel, ruhsal, zihinsel, spritüel

dengenizi bozacaktır.

Ben ancak Bilinçaltı ile beraber çalışırsam size yardımcı olurum. Eğer onunla savaşırsam bir sonuç ala-

mam. Eğer gerçekle beraber olmazsak, oradaki gerçeğe karşı gelirsek Bilinçaltı direnmeye başlar. Eğer ger-

çekle beraber olmazsak bu gerçekler duyguyla bağlantılıdır. Eğer geri durursanız Bilinçaltına onunla dalga

36

geçtiğiniz mesajını verirsiniz. Hâlbuki biz tam tersini istiyoruz. Onun güvenini kazanmak istiyoruz. Bunu

yaparsak o da bize sizin iyileşmeniz için gerekli olan ne varsa onları vermeye başlar."

Müşteri şunu anlamalıdır: Bilinçaltı gerçeği arar. Eğer siz gerçeğinizle yaşamazsanız bilinçaltı bir şekilde sizi

rahatsız eder. Sizi huzursuz edecek bir yol bulur. Kendinize yalan söylediğiniz zaman stres yaratırsınız ve

immün sistemi depresse edersiniz. Bunları müşteriye anlatmak bu ana kadar anlattıklarımızı pekiştirir. Eğer iyi

hissediyorsak duygularımız iç gerçekle uyum içindedir. Ama kötü hissediyorsanız duygular gerçekle uyumlu

değildir.

Bu şekilde duyguların öneminden bahsedip, eğer bir de ufak bir duygu boşaltması yaptıysak şimdi müşteri bizi

dinlemeye çok daha hazırdır. Bu nedenle hipnoz hakkında konuşmaya başlayabilirsiniz.

Çoğu müşterinin hipnozla ilgili bilgileri yanlıştır bu nedenle onlara hipnozun basit bir doğal durum olduğunu

anlatmaya çalışırız. Çoğu uyuyacağı ya da çok gevşeyeceği beklentisi içindedir. Ama bizim için hipnoz beden-

deki bir duyguya odaklanmaktır.

Bazı müşteriler çok iyi regresyonlar yapar, duygular boşaltır ama seanstan sonra "ben hipnoz olmadım." derler.

Bu bakış o seansta elde edeceğimiz olumlu değişimlerin ortaya çıkmasını da engeller. Kısaca şöyle anlatabiliriz

"Zihnimiz iki parçadır. Bilinçli akıl ve bilinçaltı. Bilinçli zihin analiz eden ve mantık yürüten kısımdır. Bilin-

çaltı ise hisseden, hayal kuran, uzun süreli hafızası olan zihinsel kısımdır. Hipnoz, bilinçli aklı baypas et-

mektir. Duygularımızla buluştuğumuz ve zihnimize hayaller gelmeye başlayan her durum hipnozdur."

Hipnozu anlatmak

Bilinçaltı tekrar ve tanıdıklığı sever. Müşterinin çocukluğunda nasıl bir hipnoz ortamında büyüdüğünü an-

laması gerekir. Çocuklukta her şey hipnotik ilkelerle çalışır. Hipnoz zihnimizde birçok şekilde işler. Bu yol-

lardan biri bol tekrardır. Bisiklet sürmeyi nasıl öğreniriz? Tekrar ederek. Tekrar ettikçe alışkanlık gelişir. Bi-

linçaltı –uzun hafızalı zihnimiz- en uygun pozisyonu bulur ve kaydeder. Uzun yıllar aradan sonra ilk kez

bindiğimizde Bilinçaltı tüm pozisyonları anında hatırlar ve hemen sizi dengede tutar. Yani bilinçaltı her şe-

yi bol tekrarla kaydettiğinde, kaydettiklerini korumada son derece güçlüdür.

Bilinçaltının enerjisi duygudur. Bu güç bilincin mantık gücünü her zaman yener. Yeni sigaraya başlayan

biri gözleri yaşararak, boğazları yanarak sigara içmeye devam eder. Çünkü buradaki duygusal mesaj "ben

sigara içmek istiyorum" dur. Bir kez alışkanlık yerleştikten sonra bilinçaltı bu alışkanlığı koruma eğilimin-

dedir. Alışkanlıkların mantıklı olup olmaması bilinçaltını ilgilendirmez.

Kritikal faktör bir çeşit korumadır. Bilinçaltına yerleşmiş inanç ve algıların koruyucusudur. Bu inançlar ne-

reden gelir? Deneyimlerimizden ve başka insanların etkilerinden ortaya çıkar. Bu inanç ve algılar bilinçal-

tına yerleştikten sonra kalıcı etki yaratır. Yanlış, mantıksız, hatta zararlı olsalar bile bu etkileri sürer.

Bilinçaltının başka etkilenme şekli aşırı yüklenme durumlarında olur. Bilinçaltı bir bilgiyle aşırı yüklü oldu-

ğunda ya da sürekli bilgi bombardımanı altında olduğu zaman kritikal faktör yük altında kalır ve bilinçal-

tının etkilenmesini etkileyemez ve tüm bu bilgiler bilinçaltına doğru akmaya başlar. Örneğin kaza anların-

da bu olur. O anda artık mantıklı düşünmemiz devre dışıdır ve yanlış olarak algıladığımız ne varsa hepsi

otomatik olarak bilinçaltına akmaya başlar. Bu şekilde bu inançlar sorgulanmazsa ömür boyu orada yer-

leştiği şekilde kalır ve kişinin yaşamını olumsuz yönde etkiler. Panik atak dediğimiz durumlar böyle biri-

kimlerdir. Hiçbir mantığı olmamasına rağmen kişi öleceğini zanneder.

Bilinçaltı için tehlike tehlikedir. Gerçekliğini sorgulamaz. Hayaller gerçeği birbirinden ayırt edemez. Çocuk-

ken kritikal faktör yoktur. Çocuk yargılayamaz. Yaşadığı her yeni olayı gerçek olarak algılar ve kaydeder.

Bu ve buna benzer benzetmelerle müşteriye hipnozun nasıl bir şey olduğunu anlatmaya çalışırız. Yine amacı-

mız nasıl bir hipnoz altında büyüdüğümüzü ve hala bu hipnozun etkisi altında olduğunuza onu ikna etmektir.

Bu sistemi adım adım hazırlarsanız beklediğinizin ötesinde sonuçlar alırsınız.

37

Ters yerleşmiş konserve benzetmesi

Müşterinin bilinçaltının telkinleri inatla uyguladığını anlaması gerekir. Bilinçaltı insanoğlunun tanıdığı en güçlü,

hedefe yönelik çalışan bölümdür. Bir kez bir telkini kabul ettikten sonra bu telkini gerçek yapmak için uğraşır.

Ama telkinin gücü, telkinlerin bol tekrarlarla pekişip güçlenmesiyle paralel bir durumdur. Özellikle duyguyla

beraber geliştiyse gücü kat kat artar.

Şimdi konserve kutularını düşünün. Bir markette orta yerde alttan yukarı doğru artan saylarda, ters bir pi-

ramit şeklinde dizilmiş olsun. Yani en alttan bir teneke kutu, üzerindeki sırada iki tane, onun üzerinde dört

tane bu şekilde katlanarak sıralar yükselsin. İşte bu yerleşim şekli bilinçaltının algıları ve inançları oluş-

turma şeklidir. En üstteki sıralar ortaya çıkan sorunun belirtileridir.(kedi korkusu gibi). En alt sıra ise tüm

korkuyu başlatan ilk olaydır. (Annenin bebek kucağındayken kediden korkması gibi).

Eğer üstten bir iki sırayı toplarsak yanlış yaparız. Bilinçaltı o boşluğu daha güçlü algılarla kısa sürede dol-

durur. Ama en alttaki kutuyu çekersek tüm kutular düşer ve sistem çöker.

Örneğin kedi korkusu bir kişide, kediyle ilk karşılaşmanın olumsuz olması nedeniyle bilinçaltı ondan son-

raki tüm karşılaşmalarını olumsuz olarak kaydeder. Ama ilk olay olumlu olsaydı böyle bir sistem gelişme-

yecekti. İşte regresyondaki amacımız bu ilk olayı ortadan kaldırıp bilinçaltının tüm algısını değiştirmektir.

Çoğu müşteri durumlarını değişik açılardan yüzlerce farklı şekilde analiz etmiştir, üzerine düşünmüşlerdir,

kendilerince bir çok neden bulmuşlardır. Aynı şeyi ofisinizde de yapmayı sürdürürler. Problemleri hakkında

konuşmaya devam ederler ama burada onlara aynı şeyi yapma izni veremeyiz.

Matt’ın anlattığı bir hikâye durumu gayet güzel özetlemektedir. Müşterilerinize bu örneği verebilirsiniz:

30’lu yaşlarda bir kadın hastam vardı. Şikâyeti, bir türlü istediği gibi bir ilişki kurmamaktı. Hep iyi bir ilişki

istiyor ama gidip kendisine kötü davranan erkekleri seçiyordu. Bilinçli aklıyla bir türlü bunu anlayamıyor-

du ve yorumlayamıyordu. Yani bilinçli aklıyla istediğiyle bilinçaltında olanlar birbirinden tamamen fark-

lıydı.

Regresyonda beş yaşına gitti. Sert babası ona saati okumasını öğretiyordu. Her bilemediğinde onu dövü-

yordu. Buraya kadar çok rastladığımız bir hikâye ama bundan sonrası ilginç. Her vuruşundan sonra ise

baba kızından, "baba beni sevdiğin için teşekkür ederim.” diye bağırmasını istiyordu.

İşte bilinçaltı ilişkilere bakar. Sevgiyle dayağı bu telkin yoluyla özdeşleştiriyor. Kadın ne kadar bilinçli aklıy-

la iyi ilişkiler arasa da bilinçaltı sevginin karşılığı olarak ona kötü davranan erkekleri arıyor ve buluyordu.