yÜksek lĐsans tezĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil...

264
HAZĐNE-Đ FÜNÛN DERGĐSĐ ( 3. Yıl, 27-52. Sayılar ) ( Đnceleme ve Seçilmiş Metinler ) Derviş ERDAL CUMHURĐYET ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı için öngördüğü YÜKSEK LĐSANS TEZĐ olarak hazırlanmıştır. TEZ DANIŞMANI Yrd. Doç. Dr. Süheyla YÜKSEL SĐVAS Haziran – 2008

Upload: others

Post on 09-Mar-2020

9 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

HAZĐNE-Đ FÜNÛN DERGĐSĐ

( 3. Yıl, 27-52. Sayılar )

( Đnceleme ve Seçilmiş Metinler )

Derviş ERDAL

CUMHURĐYET ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Türk Dili ve Edebiyatı

Anabilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı için öngördüğü

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

olarak hazırlanmıştır.

TEZ DANIŞMANI

Yrd. Doç. Dr. Süheyla YÜKSEL

SĐVAS

Haziran – 2008

Page 2: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne

Derviş ERDAL’ın hazırlamış olduğu bu çalışma, jürimiz tarafından Türk Dili

ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı / Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı’nda YÜKSEK

LĐSANS TEZĐ olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Yrd. Doç. Dr. Süheyla YÜKSEL (Danışman)

Üye: Doç. Dr. H. Đbrahim DELĐCE

Üye: Yrd. Doç. Dr. Yunus AYATA

Onay

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

……/ …. / 2008

Prof. Dr. Zafer CĐRHĐNLĐOĞLU

Enstitü Müdürü

Page 3: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

I

ÖZET

Kültür hayatımızın bir parçası olan gazeteler ve dergiler, gerek

yayımlandıkları dönemin sosyal, siyasal ve kültürel durumlarını yansıtması gerekse

geçmiş kültürümüzle bağlarımızı koparmamamızı sağlaması bakımından önemli

kaynaklardır. Bu önemli kaynakların incelenmesi, araştırmacılara ilk elden doğru

bilgiler vermesi açısından anlamlıdır. Hazine-i Fünûn’un incelemeye tabi tutulan

1895-1896 tarihleri arasında yayımlanmış sayıları üzerinde yaptığımız çalışma da bu

açıdan değerlendirilmelidir.

Bu çalışmada, Hazine-i Fünûn dergisinin 10 Receb l3l3 / 14 Kanûnuevvel

1311 (26 Aralık 1895 Perşembe) ile 18 Zilkade 1313 / 18 Nisan 1312 (30 Nisan 1896

Perşembe) tarihleri arasında 27 - 52. sayılarını kapsayan 26 sayı ele alınmıştır ve

çalışmaya konu olan sayılar, Đstanbul Beyazıt Kütüphanesi’nden temin edilmiştir.

Çalışma; “GĐRĐŞ”, “ĐNCELEME” ve “SEÇĐLMĐŞ METĐNLER” adı altında

üç ana bölümden oluşturulmuştur.

Giriş bölümünde devrin siyasî, edebî ve sosyal hayatı hakkında bilgiler

verilmiştir.

Đnceleme bölümünden önce derginin şekil ve muhteva özellikleri ele alınmış;

yazar kadrosu hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra dergideki yazılar, yazar adına

ve konularına göre tek tek fişlenerek tasnif edilmiştir.

Dergide yer alan bazı yazılar, “SEÇĐLMĐŞ METĐNLER” başlığı altında Latin

harflerine aktarılmıştır. Bu yazılar, dönemin edebî anlayışını yansıtır niteliktedir.

Derginin incelenen sayılarının başyazarlığını 29 Şaban 1313 / 14 Şubat

1896’ya kadar Faik Reşat, bu tarihten sonra da Andelib yapmıştır.

Hazine-i Fünûn dergisi, başlık altı yazısında da belirtildiği gibi “fennî ve

edebî bir gazete (dergi)” olarak istibdat yıllarında genellikle haftalık olarak

yayımlanmış bir dergidir.

Sultan II. Abdülhamit döneminde eski ile yeniyi içerisinde barındıran bu

dergi, dönemin baskıcı anlayışı nedeniyle siyasî konulara yer verilmeden toplumun

eğitilmesi amacıyla çıkartılmış bir kültür dergisidir.

Page 4: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

II

ABSTRACT

Magazines and journals, which are a part of our cultural life, are not only

reflect the social, political and life of its age, but also good resources for us to not to

tear of the ties between our former cultural life. It’s meaningful to study on these

important resources is important for they give first-hand and accurate information to

researcher.

The study of us on issues of Hazine-i Fünun, on which our research based,

published between 1895 and 1896, must be evaluated from this aspect.

This study deals with the issues dated 26-12-1895 to 30-04-1896, issues

between 27th and 52th covering 26 issues total, and research is held via the CD

obtained from Đstanbul Beyazıt Kütüphanesi.

Research consists of three main chapters: Introduction, Analysis and Selected

Texts. On Introduction chapter, information about political, social and literary life of

period is given. On Analysis chapter, first, lay-out and subjects are discussed and

information about the writers is given. Later, articles within the magazine are card

indexed and assorted one by one according to the names of writers’ names and

subjects. Some articles within the magazine are rewritten with Latin alphabet under

the title of “Selected Texts” These articles have a quality of reflecting literary

concept of the period.

Editorial writer of issues analyzed was Faik Reşat until 14/02/1896, then

Andelibin. Hazine-i Fünun, as mentioned in subtitle, was a science and literature

magazine which published weekly during the period of autocracy.

During the rule of Sultan Abdülhamit II, the magazine, which combined old

and new without involving political issues because of the suppression of the period,

was a cultural magazine aiming to educate the society.

Page 5: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

III

ĐÇĐNDEKĐLER

ÖZET……………………………………………………………………………….…I

ABSTRACT……………………………………………………………………….…II

ĐÇĐNDEKĐLER……………………………………………………………………...III

FOTOKOPĐ LĐSTESĐ………………………………………………………………VII

KISALTMALAR………………………………………………………………….VIII

ÖN SÖZ……………………………………………………………………………..IX

Hazine-i Fünûn’un Kimlik Bilgileri……………………………………………....XVI

Hazine-i Fünûn’un 27-52. Sayıları Arasındaki Đntişâr Tarihini Gösteren

Cetvel…………………………………………………………………………..…XVII

GĐRĐŞ

1. Devrin Siyasî ve Sosyal Hayatı………………………………………………...1

2. Devrin Edebî Özellikleri (Servet-i Fünûn’a Kadar)………………………...…8

3. Devrin Basın Hayatı (Servet-i Fünûn’a Kadar)………………………………21

3.1. Birinci Meşrutiyet Öncesi Osmanlı Basını…………………….…………21

3.2. Birinci Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basını………………….…………..25

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

ĐNCELEME

1. HAZĐNE-Đ FÜNÛN’UN KÜLTÜR HAYATIMIZDAKĐ YERĐ…………………34

1.1. Derginin Şekil Özellikleri………………………….…………..……………….34

1.2. Derginin Muhteva Özellikleri…………………….………………………...39

1.2.1. Dergide Yer Alan Sütunlar……………..…….………………………...42

1.2.1.1. Edebiyat………………………..……….………………………...43

1.2.1.2. Fıkra ……………………………..….……………………………43

1.2.1.3. Đhyâ-yı Asâr……………………..….…………………………….43

1.2.1.4. Kısm-ı Edebî……………………...………………………………43

1.2.1.5. Kısm-ı Fennî……………………..…….…………………………44

1.2.1.6. Makale-i Mahsûsa………………..………………………………45

1.2.1.7. Maraz-ı Sühan……………………...…………………………..…45

Page 6: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

IV

1.2.1.8. Musâhabe……………...…………………………………….……46

1.2.1.9. Mütenevvia……………...…………………………………..……46

1.2.1.10. Terâcim…………………...…………………………………..…46

1.2.1.11. Terâcim-i Ahvâl…………...………………………………….…47

1.2.2. Dergide Yer Alan Türler…………..……………………………………48

1.2.2.1. Edebiyat ……………………...……………………………….……48

1.2.2.1.1. Biyografi…………………………………………………...…48

1.2.2.1.2. Hikâye ve Roman…………………………......………………50

1.2.2.1.3. Şiir……………………………………………………….……53

1.2.2.1.4. Çeviri…………………………………..……………………...56

1.2.2.1.5. Mektup………………………………………………..………58

1.2.2.1.6. Deneme-Makale-Sohbet…………………………………...…59

1.2.2.1.7. Dil ve Üslûp……………………………………………..……61

1.2.2.2. Fen ve Sağlık………………………………...…………………...…62

1.2.2.3. Reklam ve Đlanlar……………………...……………………………63

1.3. Yazar Kadrosu……………………………….………………………...…64

2. TAHLĐLÎ FĐHRĐST…………………………………………………….…………93

2.1. Yazar Adına Göre………………………………………………………...……93

2.2. Konu ve Türlerine Göre…………………………………………………….…121

2.2.1. Aile-Kadın-Çocuk ………………………………….…………….…..…121

2.2.2. Bilim ve Teknoloji …………………………………………………...…121

2.2.3. Coğrafya……………………………….………..……………….………121

2.2.4. Derginin Yayın Politikası-Teşekkür ve Cevaplar……………..………...122

2.2.5. Edebiyat-Dil ve Edebî Türler…………………….…………………...…123

2.2.5.1. Biyografi……………………………………..………………....…123

2.2.5.2. Çeviri……………………………………………...……….………123

2.2.5.3. Dil - Đmlâ……………………………………….……..……...……124

2.2.5.4. Deneme……………………………………………..……………..124

2.2.5.5. Edebiyat Teorisi ve Tenkidi…………………..…………………...125

2.2.5.6. Hatıra……………………………………………………...….……125

2.2.5.7. Hikâye …………………………………………….................……125

2.2.5.8. Makale……………………………………………….…...…..……126

Page 7: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

V

2.2.5.9. Mektup………………………………………………..….…..……126

2.2.5.10. Sohbet……………………………………………………...……..127

2.2.5.11. Şiir…………………………………………………...…….…......127

2.2.6. Faydalı Bilgiler…………………………………………..................…...133

2.2.7. Đlim-Din…………………………………………………………...……..134

2.2.8. Kimya -Biyoloji-Fen…….………………………………........................134

2.2.9. Müzik……………………….…………………………………...………135

2.2.10. Psikoloji…………………….………………………….………………135

2.2.11. Sağlık………………….……………………………………….……....135

2.2.12. Tarih………………..…………………………….…………………….135

2.2.13. Tabiat………………………….………………...……………………..136

2.2.14. Tebrik ve Övgüler…………………………………...…………………136

2.2.15. Toplum ve Ahlâk………………………………………………………137

2.2.16. Yayımlanan Yazılarla Đlgili Düzeltmeler,Açıklamalar,Uyarılar ve Öneriler

……………………………………………………………………………………...137

2.3. Sayılarına Göre………………………………….………………………….…138

2.4. Reklam ve Đlanlar………………………………………..………………….…153

2.5. Resim ve Çizimler……………………………………………………….…….162

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

SEÇĐLMĐŞ METĐNLER

1. Edebiyat-Dil ve Edebî Türler Đle Đlgili Metinler………………………………...165

[Đmzasız]; “Madam Akkerman”, (Biyografi)…………………………………..166

Muallim Naci; “Evzân-ı Meşhûre’den”, (Dil ve Đmlâ)……………………..…169

Muallim Naci; “Taktî”, (Dil ve Đmlâ)…………………………………………183

A.(ع) Seniy; “Sehv-i Tab”, (Dil ve Đmlâ)…………………………………...…184

Şeyh Vasfi; “Vasf-ı Terkîbi”, (Dil ve Đmlâ)……………………………………187

Abdürrahim Fehmi Efendi; “Şiir-Şâir”, (Edebiyat Teorisi ve Tenkidi)……….198

Mehmet Tevfik; “Hâl-i Hazînim”, (Hatıra)………………………………...….199

Ali Rıza; “Hatıra-i Mektep Yahut Bir Manzara-i Rûhaniye”, (Hatıra)……..…201

[Đmzasız]; “Musâhabe”, (Sohbet)………………………………………………203

Page 8: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

VI

Cenap Sahabettin; “Meçhûller”, (Şiir)…………………………………………206

2. Tarih Đle Đlgili Metin…………………………………………………………….207

Ahmet Rasim; “Bir Mülâhaza-i Tarihiye”…...……….………………………..208

3. Derginin Yayın Politikası Teşekkür ve Cevapları Đle Đlgili Metinler…………...211

Kirkor; “Asır Kütüphânesi”……...………………….………………………....212

Andelib; “Đfâde-i Mahsûsa”……….…………………………………………...213

SONUÇ…………………………………………………………………………….218

KAYNAKÇA…………………………………………………………………...….222

DĐZĐN………………………………………………………………………………231

Page 9: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

VII

FOTOKOPĐ LĐSTESĐ

Hazine-i Fünûn’un 3. Sene, 27. Sayısının Đlk Sayfası………………...……….….XVI

Osmanlı Arması ve Bayram Tebrik Mesajı………………………………………....32

Osmanlı Arması ve Bayram Tebrik Mesajı……………………………………..…163

Hazine-i Fünûn’un 3. Sene, 51-52. Ortak Sayısının Sonunda Yer Alan Fihrist...…216

Page 10: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

VIII

KISALTMALAR

bk. : Bakınız

c. : Cilt

çev. : Çeviren

Yrd. Doç. : Yardımcı Doçent

Dr. : Doktor

H. : Hicrî

hzl. : Hazırlayan

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

Ör. : Örneğin

R. : Rumî

s. : Sayfa

TTK : Türk Tarih Kurumu

TDK : Türk Dil Kurumu

Ü. : Üniversite

vb. : Ve benzeri

vs. : Vesaire

Yay. : Yayınevi

Page 11: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

IX

ÖN SÖZ

Bir milleti sosyo-kültürel açıdan tanıma ve onun geçmişle bağlarını

çözümlemenin yollarından biri, edebiyat tarihinin en önemli materyalini oluşturan

gazete ve dergileri tahlil etmektir. Dergi ve gazeteler üzerinde yapılan incelemeler

topluma, dönemin edebî atmosferi hakkında ilk elden doğru bilgiler vermesi

açısından birer rehber olmuştur. Ayrıca, dergi ve gazeteler, dönemin kültürel

zenginliğinin doğru ve daha iyi tahlil edilmesinde verdiği bilgilerle edebiyat

tarihçilerine önemli katkılar sağlamıştır. Özellikle Tanzimat’la birlikte edebiyat

alanında yeni bir açılım başlatan gazete ve dergiler, yazılı edebî ürünlerin

Anadolu’nun farklı coğrafyalarında yaşayan insanlara ulaştırılmasında da önemli

görevler üstlenmiştir.

Günümüzde süreli yayınlar bu özelliklerini devam ettirmenin yanı sıra dünya

ve ülkemizde geçmişte olduğundan daha fazla önem arz etmektedir. Çünkü,

günümüzde çıkartılan gazete ve dergiler, ülke içinde ve dışında meydana gelen haber

niteliği taşıyan günlük olayları aktarmada bir iletişim vazifesinin yanı sıra aynı

zamanda insanların aydınlatılması, bilgi düzeylerinin arttırılması, ortak doğruda

birleştirilmesi ve yönlendirilmesinde de bir rehber vazifesi görmektedir.

Gazete ve dergilerin dünyada -özelikle, Avrupa’da- toplum hayatına yön

vermede ne derece etkin bir güç olduğu uzun yıllardır bilinen bir gerçek olmasına

karşın Osmanlı toplumunda ancak Tanzimat döneminde fark edilebilmiştir. Bizde

yayımlanan ilk gazete ve dergilerin yabancı kaynaklı olması bu alanda ne kadar geri

kalmış olduğumuzun somut bir göstergesidir. Bu geri kalmışlığa rağmen Tanzimat’la

birlikte özellikle edebî sahada gazete ve dergiler çoğalmış; Batı’da olduğu gibi bizde

de toplum hayatına ve edebiyatına yön vermeye başlamıştır.

Edebiyatımızın birçok şair ve yazarını tanımak, onların eserlerine ilk elden

ulaşabilmek ve eserlerinin vücut bulduğu dönemin edebî, fikrî ve sosyal yapısını

tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika

niteliğini taşıyan gazete ve dergilerin incelenmesidir. Hazine-i Fünûn üzerine

yaptığımız bu çalışmanın amacı da budur.

Page 12: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

X

Bu çalışmada, 1895-1896 yılları arasında neşredilen Hazine-i Fünûn

dergisinin 10 Receb l3l3 / 14 Kanûnuevvel 1311 (26 Aralık 1895 Perşembe) ile 18

Zilkade 1313 / 18 Nisan 1312 (30 Nisan 1896 Perşembe) tarihleri arasında 27 - 52.

sayılarını kapsayan 26 sayı ele alınmıştır. Derginin bu sayıları, Đstanbul Beyazıt

Kütüphanesi’nden temin edilmiştir.

Hazine-i Fünûn’un kimlik bilgilerinin ardından incelenen sayıların yayım

tarihi, çıkarılış periyodu, sayfa sayısı, çıkarıldığı matbaanın sorumlu müdürü ve

derginin baş yazarının yazıldığı bir cetvel hazırlanmıştır. Bu cetvelin düşünceler

sütununda -varsa- her sayı ile ilgili değişiknotlara da yer verilmiştir.

Dergi, Hicrî ve Rumî takvime göre tarihlendirilmiştir. Dergide Miladî

takvime göre tarih verilmemiştir. Çalışmada, günümüzde Miladî takvimin

kullanıldığı göz önüne alınarak bu tarihlerin Miladî karşılıkları Gazi Ahmet Muhtar

Paşa’nın Takvimü’s-Sinîn adlı eserinden tespit edilerek verilmiştir. Rumî tarihin

Hicrî tarihe denk gelmediği durumlarda Miladî tarihin belirlenmesinde Rumî tarihin

karşılığı olan Miladî tarih esas alınmıştır.

Bu çalışma “GĐRĐŞ”, “ĐNCELEME” ve “SEÇĐLMĐŞ METĐNLER” olmak

üzere üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde okuyucuların derginin

çıkartıldığı yılları daha iyi anlayabilme ve doğru değerlendirebilmeleri için dönemin

siyasî, sosyal ve edebî hayatı genel hatlarıyla ele alınmıştır.

Bu bölüm, “Devrin Siyasî ve Sosyal Hayatı”, “Devrin Edebî Özellikleri

(Servet-i Fünûn’a Kadar)”, “Devrin Basın Hayatı (Servet-i Fünûn’a Kadar)” olmak

üzere üç alt başlık altında ele alınmıştır. “Devrin Siyasî ve Sosyal Hayatı” başlığı

altında Osmanlı Beyliği’nin kuruluşundan itibaren -kronolojik sıraya da uyularak- II.

Abdülhamit dönemine kadar, dönemin siyasî ve sosyal alanlarında yaşanılan

gelişmeler yüzeysel verilirken II. Abdülhamit döneminde yaşanan siyasî ve sosyal

hadiseler daha ayrıntılı verilmiştir. Bunun nedeni de Hazine-i Fünûn’un sayılarının

II. Abdülhamit döneminde çıkartılmış olmasıdır. “Devrin Edebî Özellikleri (Servet-i

Fünûn’a Kadar)” başlığı altında Tanzimat’tan Servet-i Fünûn topluluğuna kadar

dönemin edebî özellikleri tür merkezli olarak ele alınmıştır.

Page 13: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XI

Osmanlı Devleti’nin basın hayatı panoramasının daha iyi anlaşılabilmesi için

“Devrin Basın Hayatı (Servet-i Fünûn’a Kadar)” başlığı altındaki bölüm “Birinci

Meşrutiyet Öncesi Osmanlı Basını” ve “Birinci Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basını”

başlıkları altında ayrı ayrı ele alınmıştır. Bunun sebebi, derginin Birinci Meşrutiyet

yıllarında yayımlanması, bu dönemin belirgin karakterlerinden birinin basın üzerinde

sansür olması ve bu sansürün Hazine-i Fünûn’u da etkilemesidir.

Çalışmada basın hayatının ve edebî ortamın “Servet-i Fünûn” ile

sınırlandırılması, onun edebiyatımız ve basınımız açısından bir dönüm noktası

olmasındandır.

Çalışmanın ana bölümlerinden ikincisi olan “ĐNCELEME” bölümü, iki alt

başlıkta ele alınmıştır. “HAZĐNE-Đ FÜNÛN’UN KÜLTÜR HAYATIMIZDAKĐ

YERĐ” adlı ilk başlık, kendi içinde “Derginin Şekil Özellikleri”, “Derginin Muhteva

Özellikleri” ve “Yazar Kadrosu” olmak üzere üç alt başlık altında incelenmiştir.

“Derginin Şekil Özellikleri” alt başlığında, derginin 27. sayısından 52. sayısına kadar

bütün sayılarda yer alan klişe sözleri ve çıkış tarihleri, basım yerleri, ücretleri, sayfa

sayıları, özel sayı olarak çıkarılıp çıkarılmadıkları hakkında pek çok ayrıntılı bilgiye

yer verilmiştir. “Derginin Muhteva Özellikleri” alt başlığı altında dergide yer alan

sütun ve türler ele alınmıştır. Dergideki her yazı ve şiir, yer aldıkları sütunlar ve

edebî türler içinde yeniden ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmiştir. “Yazar Kadrosu”

alt başlığı altında ise derginin incelenen sayılarında yazı ve şiirleri bulunan kişiler

hakkında bilgiler verilmiştir. Dergide az sayıda şiir veya yazısı bulunan ve

kaynaklarda hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamayan kalem sahipleri üzerine bir

bilgi verilmemiştir. Bunlardan bazıları -muhtemelen- dergiyi takip eden edebiyat

meraklısı gençler idi. Mesela, Galip (Talebe-i Ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip),

Mehmet Rasih (Eskişehirli), Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü), Emin (Revandizli).

Bazıları da -devrin tanınmış bir siması olma ihtimalinin büyüklüğüne rağmen-

biyografi kitaplarında yer almamış veya bizim ulaşamadığımız isimlerdir. Mesela,

Mahmut Celalettin Paşa’nın gazeline nazire yazan Nezih Paşa ve “Yeni Ceriha”

isimli bir yazı, bir gazel ve bir naziresi bulunan Mehmet Ali gibi.

Page 14: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XII

Edebî kaynaklarda, hakkında bilgiye ulaşılan kişilerin dergide yer alan

yazıları ve bu yazıların içerikleri biyografileri ile verilmiştir.

“ĐNCELEME” bölümünün ikinci kısmını oluşturan “TAHLĐLÎ FĐHRĐST” ise

“Yazar Adına Göre”, “Konu ve Türlerine Göre”, “Sayılarına Göre”, “Reklamlar ve

Đlanlar”, “Resim ve Çizimler” alt başlıkları altında ele alınmıştır.

“Yazar Adına Göre” yapılan tasnifte hareket noktası asıl isimdir. Fakat

dergide bu kural sadece Andelib’te bozulmuştur. Çünkü yazarın ismi bazı

kaynaklarda Faik Esat (Akyüz, Kenan: Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri)

bazılarında ise Mehmet Esat (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi c. I) olarak

geçmektedir. Çalışmada bu nedenle en çok bilinen “Andelib” ismi madde başı olarak

alınmıştır. Bazı isimlerde söz konusu isim için belirleyici olacak “Zâdeler” madde

başı olarak alınmamıştır. Onun yerine söz konusu unvandan asıl ismine gönderme

yapılmıştır. Mesela Bahizâde Mehmet Subhi olarak verilen yazar ismi, “bk. Mehmet

Subhi” şeklinde gönderme yapılmıştır.

“Yazar Adına Göre” yapılan tasnifte yazı sahibinin soyadı esas alınmıştır.

Kaynaklarda soyadları tespit edilenler köşeli parantez için ve isimlerinden önce

verilmiştir. Mesela, Abdülgani Seniy isimli edip, tespit edilen soyadı, isminin önünde

“[YURDMAN], Abdülgani Seniy” olarak verilip, Abdülgani Seniy’den soyadına

gönderme yapılmıştır.

Yazarın ismiyle birlikte nereli olduğu belirtilmişse bu yer ismi yazar

isminden hemen sonra parantez içerisinde verilmiştir. Mesela, “Revandizli Emin”

olarak verilen edibin ismi, çalışmada “Emin (Revandizli)” olarak verilmiştir.

Babasının ismiyle verilen ediplerin asıl isimlerine gönderme yapılmış ve babasının

ismi parantez içerisinde verilmiştir. Mesela Đbni Rüştü Osman Rahmi ismiyle verilen

kalem sahibinin ismi, “bk. Osman Rahmi (Đbni Rüştü)” olarak asıl isme gönderme

yapılmıştır.

Yazarın ismi ailesiyle veya mesleğiyle ilgili bir açıklamayla verilmişse asıl

isme gönderme yapılmış ve bu bilgiler ismin sonunda parantez içerisinde verilmiştir.

Page 15: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XIII

Mesela, Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi Mehmet Efendi “bk. Mehmet Efendi

(Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi Mehmet Efendi )” olarak verilmiştir.

Dergide ilk isimleri kısaltılarak verilen yazarların kısaltma isimlerinden

karışıklığa yol açabilecek olanlar -A.(ع) Tevfik’te, V.(و) Reşit’te olduğu gibi- Latin

harflerine aktarılırken kısaltmasından hemen sonra parantez içerisinde orijinal

harfiyle verilmiştir. Đlk isimleri veya ikinci isimleri verilmeyen ancak bizim tespit

edebildiklerimiz ise isimlerinden hemen önce veya ilk isimlerinden hemen sonra

-[Ahmet] Tevfik Lâmih ile Agâh [Osman] Paşa’da olduğu gibi- köşeli parantez

içinde verilmiştir. Dergide yer alan imzasız yazılar gerek yazının içeriğinden gerekse

dergi başında yer alan “mündericât”tan tespit edilenler asıl isimleriyle, tespit

edilemeyenler ise imzasız olarak fişlenmiştir. Ancak derginin incelenen sayılarında

derginin yayın politikası, yayımlanan yazılarla ilgili tashih, derginin abonelerine

yönelik yapılan ihtar, teşekkür, bayram kutlaması, padişaha övgü vb. bir imza altında

yazılmamış olan yazılar ise Hazine-i Fünûn ismi ile fişlenmiştir. Dergide iki kişi

tarafından müşterek olarak kaleme alınan yazılar, her iki yazar adına göre ayrı ayrı

yeniden fişlenmiştir.

TAHLĐLÎ FĐHRĐST” ana başlığının altındaki “Konu ve Türlerine Göre”

yapılan fihristte ise yazıların konuları ve türleri, yazılarının içeriğine uygun başlıklar

altında alfabetik sıralamaya uyularak 27. sayıdan 52. sayıya doğru tasnif edilerek

verilmiştir. Çalışmada konu veya tür olarak değerlendirilmeyen ancak dönemin

sosyal ve kültürel atmosferi hakkında bilgiler içeren çevriler de bu başlık altında ele

alınmıştır. Bu yazılar uygun bölümlerde ayrıca değerlendirilmiştir.

Derginin incelenen sayılarında yer alan bazı yazıların çeviri olduğu

belirtilmemesine rağmen gerek yazıda yer alan şahısların isimlerinin yabancı oluşu

gerek verilen bilgilerin içeriği doğrultusunda çeviri olduğu belirlenmiş ve o şekilde

tasnif edilmiştir. Bu tür yazılar, “Derginin Muhteva Özellikleri” başlığı altında yer

alan “Terâcim” sütununda ve “Dergide Yer Alan Türler” başlığı altında

değerlendirilmiş; “Konu ve Türlerine Göre” alt başlığı altında açılan “Edebiyat-Dil

ve Edebî Türler” başlığı altında da fişlenmiştir. Hazine-i Fünûn’da yer alan ve yazarı

tespit edilemeyen çeviriler, çevirmenin adıyla fişlenmiştir.

Page 16: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XIV

“Reklam ve Đlanlar” başlığı altında dergide yer alan reklam ve ilanların

tamamı Latin harflerine aktarılmıştır. “Yeni Kitaplar” başlığı altında verilen kitap

reklamlarında yazar ismi verilmeyen eserlerin yazarları, Bağış Kitapları

Kataloğu’ndan (Özege, Seyfeddin cilt I-V, hzl.: Ali Bayram - M. Sabit Çöğenli,

Atatürk Ü. Basım Evi, Erzurum, 1973) yararlanılarak tespit edilmiştir. Ayrıca,

reklam ve ilanlar kısmında “Hazinemizin dördüncü senesine iştirâk edenlere

hediyeten takdîm olunacak kitaplar” başlığı altında verilen eserlerden yazarları tespit

edilenler parantez içerisinde verilirken ilanda tam ismi verilmeyen kitap isimleri yine

aynı kaynaktan tespit edilerek köşeli parantez içerisinde verilmiştir. Derginin

okuyuculara hediye edeceğini ilan ettiği bu kitap listesinin tamamı “Reklam ve

Đlanlar” bölümünde Latin harflerine aktarılmıştır.

“Resim ve Çizimler” alt başlığı içerisinde sadece iki tane Osmanlı arması yer

almaktadır. Bunlardan biri padişahın doğum günü münasebetiyle yazılan şiir ve

tebriknamenin içinde, diğeri padişahın bayramını kutlamak üzere yazılan bayram

tebriki mesajının içinde verilmiştir.

Çalışmamızın ikinci bölümünü oluşturan “SEÇĐLMĐŞ METĐNLER”de, edebî

ve sosyal açıdan dönemin özelliklerini yansıtan ve devrin üslûbu hakkında önemli

bilgiler içeren yazılar Latin harflerine aktarılmıştır.

Latin harflerine aktarılan metinler, “TAHLĐLÎ FĐHRĐST”in “Yazar Adına

Göre” alt başlığı altında yazar isimlerinden hemen önce “+” işaretiyle belirtilmiştir.

Yine aynı bölümde yer alan tırnak işaretleri, yazının dergide bulunduğu yeri

göstermektedir. Metinle ilgili yapılan özet ve eklemeler ise parantez içerisinde

verilmiştir.

Seçilmiş metinlerde orijinal metne bağlı kalınmıştır; ancak diğer bölümlerde

2005 tarihli TDK’nin Đmlâ Kılavuzu esas alınmıştır. Đmlâ Kılavuzu’nda karşılığı

bulunmayan kelimelerin yazımında ise Ferit Devellioğlu’nun “Osmanlıca-Türkçe

Ansiklopedik Lûgat”ı esas alınmıştır.

Latin harflerine aktarılan yazılarda bulunan yabancı özel isimler, orijinal

yazımıyla verilmiştir; ancak, orijinal yazılışları bulunamayan isimler okuduğumuz

Page 17: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XV

şekliyle verilmiştir. Okunuşunda emin olunmayan kimi kelimeler veya isimler ise

parantez içerisinde Osmanlı harfleriyle birlikte verilmiştir. Mesela, “Paris’te

sokağında” olduğu gibi. Latin harflerine aktarılan metinler içerisinde imlâ

açısından önem arz eden ekler, Latin harfli yazımından hemen sonra parantez

içerisinde verilmiştir. Mesela Muallim Naci’nin vezinler hakkında bilgi içeren

yazısında örnek beyitler verildikten hemen sonra o beyit üzerinde yapılan

açıklamalarda verilen ekler ve harfler hem Latin harfleriyle hem de orijinal

harfleriyle tırnak içinde veya parantez içerisinde gösterilmiştir:

“SEÇĐLMĐŞ METĐNLER” bölümünde Latin harflerine aktarılan yazıların

konuları metinden önce verilmiştir. Ayrıca, Latin harflerine aktarılan bu yazıların

hemen alt sağ köşesinde derginin adedi ve sayfası; sol alt köşede ise yazı sahibinin

adı dergideki aslına uygun olarak verilmiştir. Ayrıca, bu bölümde çevirisi yapılan

metinlerin dergide yer aldığı sayfa numaraları “[450]” örneğinde olduğu gibi metin

içerisinde ve sayfanın bitimini gösteren yerde köşeli parantez içerisinde verilmiştir.

Çalışmada yer alan bazı terim ve isimlerde yapılan kısaltmalar, çalışmanın

başında yer alan “KISALTMALAR” bölümünde gösterilmiştir. Çalışmanın en

sonuna ise yazar, kurum, kuruluş, kişi, eser, fikir akımı, millet, dil, mekan vb. özel

isimlerin ve terimlerin geçtiği sayfaları gösteren “DĐZĐN” bölümü eklenmiştir.

Dergide yer alan ancak kendisine özgü bir ismi olmayan şiir parçaları ve tür isimleri

dizin çalışmasına dahil edilmemiştir.

Tezimin şekillenmesinde bilgi ve tecrübeleriyle bana yol gösteren, çalışmamı

büyük bir titizlik ve sabırla yöneten, hata ve eksiklerimi düzelten, saygıdeğer hocam

Yrd. Doç. Dr. Süheyla YÜKSEL’e; tezimin hazırlanması sırasında her zaman

yanımda bulunan ve desteğini esirgemeyen sevgili eşim Senem ERDAL’a; tezimden

zaman bulup bir türlü sevemediğim hâlde beni seven, gülücükleriyle bana yaşam

kaynağı veren ve her fırsatta kitaplarımı yırtmak veya çizmek yerine koşarak bana

getiren 14 aylık sevgili kızım Öykü ERDAL’a teşekkür ederim.

Sivas, Haziran 2008 Derviş ERDAL

Page 18: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XVI

HAZĐNE-Đ FÜNÛN’UN KĐMLĐK BĐLGĐLERĐ

(Yıl 3, 27 - 52. Sayıları)

Hazine-i Fünûn

Sahib-i Đmtiyaz :Doktor Cerrahyan

Müdîr-i Mesûl :Asır Kütüphanesi Sahibi Kirkor Faik

Sermuharriri :Faik Reşat / Andelib

Basıldığı Yer :Kasbâr Matbaası Babıâlî Caddesi’nde Numara 25

Fiyatı :10 paradır.

Abone Şartı :“Đstanbul için seneliği 10, Vilayet için 23 kuruştur.”

Mahal-i Đdare Tevzi’î :Babıâli Caddesi’nde 44 numaralı Asır Kütüphanesi’dir.

Page 19: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

XVII

HAZĐNE-Đ FÜNÛN DERGĐSĐNĐN 27-52. SAYILAR ARASINDAKĐ

ĐNTĐŞAR TARĐHĐNĐ GÖSTEREN CETVEL

Sayı

Hicrî Tarih Rumî Tarih Miladî Tarih Süre Sayfa Matbaa Sahib-i Đmtiyaz Müdür-i Mesul Düşünceler

27 10 Receb 1313

14Kanûnuevvel1311

26 Aralık 1985

Haftalık 113-320 Kasbâr Matbaası

Doktor Cerrahzâde

Asır Kütüphanesi Sahibi Kirkor Faik

Kapaklar sayfa sayısına dahildir

28 17 Receb 1313

21Kanûnuevvel1311

2 Ocak 1896

Haftalık 321-328 " " "

29 24 Receb 1313

28Kanûnuevvel1311

9 Ocak 1896

Haftalık 329-336 " " "

30 1 Şaban 1313

4 Kanûnuevvel 1311

16 Ocak 1896

Haftalık 327-344 " " "

31 8 Şaban 1313

11Kanûnuevvel1311

23 Ocak 1896

Haftalık 345-352 " " "

32-33 16 Şaban 1313

19Kanûnuevvel1311

23 Ocak 1896

8 günlük 353-364 " " " Ortak sayı olarak basıl.

34 22 Şaban 1313

25Kanûnuevvel1311

6 Şubat 1896

Haftalık 365-372 " " "

35 29 Şaban 1313

1 Şubat 1311

1 Şubat 1896

Haftalık 373-380 " " "

36 6 Ramazan 1313

8 Şubat 1311

20 Şubat 1896

Haftalık 381-388 " " "

37 13 Ramazan 1313

15 Şubat 1311

27 Şubat 1896

Haftalık 389-396 " " "

38 10 Ramazan 1313

22 Şubat 1311

5 Mart 1896

Haftalık 397-404 " " "

39-40 Bayram özel sayısı

Bayram özel sayısı

Bayram özel sayısı

405-416 " " " Ortak sayı olarak basıl.

41 4 Zilkade 1313

7 Mart 312

19 Mart 1896

Haftalık 417-424 " " "

42 11 Zilkade 1313

14 Mart 312

26 Mart 1896

Haftalık 425-432 " " "

43-44 18 Şevval 1313

21 Mart 312

2 Nisan 1896

Haftalık 433-448 " " " Ortak sayı olarak basıl.

45-46 25 Şevval 1313

28 Mart 312

9 Nisan 1896

Haftalık 449-464 " " " Ortak sayı olarak basıl.

47-48 11 Zilkade 1313

4 Nisan 312

16 Nisan 1896

6 günlük 465-480 " " " Ortak sayı olarak basıl.

49-50 9 Zilkade 1313

11 Nisan 312

23 Nisan 1896

Haftalık 481-496 " " " Ortak sayı olarak basıl.

51-52 18ü Zilkade 1313

18 Nisan 312

30 Nisan 1896

8 günlük 497-510 " " " Ortak sayı olarak basıl.

Page 20: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

1

GĐRĐŞ

1. Devrin Siyasî ve Sosyal Hayatı

1299’da Bilecik’in Söğüt ilçesinde Osman Bey tarafından küçük bir beylik

olarak kurulan Osmanlı Beyliği, Orhan Bey zamanında devlet haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin XV. asırda Fatih’in Đstanbul’u fethiyle başlayan yükselme devri,

Kanuni Sultan Süleyman’ın 46 yıllık iktidarlığı döneminde hat safhaya ulaşmıştır.

XVI. asırda Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümüyle duraklama, Avusturya ile yapılan

Karlofça Antlaşması’yla da gerileme devri başlamıştır. Bu gerileme dönemi XVIII.

asırda Ruslarla yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması ile daha da hızlanmıştır. XVIII.

asrın son çeyreğinde Ruslarla yapılan Yaş Antlaşması’yla birlikte -ne yazık ki-

Osmanlı Devleti dağılma sürecine girmiştir.

XIX. asra gelindiğinde ise Osmanlı Đmparatorluğu’nda bu gerileme ve

dağılma sürecinin nedenlerinin sorgulanmaya -hatta, bulunulan durumdan dersler

çıkarılmaya- başlanıldığı görülmektedir. Özellikle II. Mahmut’la birlikte askerî,

idarî, kültürel ve ekonomik pek çok alanda çağdaşlaşma hareketinin o zamana kadar

görülmemiş bir genişlik ve hız kazandığı kolaylıkla söylenebilir. II. Mahmut bir

taraftan eğitim alanında sübyan mektepleri ile rüştüye ve mülkiye gibi orta derecede

okulları açarken, diğer taraftan da bu okulların daha ileriki aşamaları olan tıbbiye ve

harbiye gibi yüksek öğretim kurumlarını açmıştır.

II. Mahmut, sadece eğitim alanında değil, askeri alanda da kendini

hissettirmiştir. O da III. Selim gibi yeni ordu oluşturma düşüncesinden hareketle bir

yandan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırıp yerine Asakir-i Muhammediye isimli bir piyade

ordusu kurdururken, diğer taraftan da Batı’dan uzman subaylar getirtmiştir.

Osmanlı Devleti içerisinde her alanda yenileşmeye ve modernleşmeye hız

veren II. Mahmut, Batı’yı daha iyi anlamak ve Batı’daki gelişmeleri takip etmek için

Tercüme Odası kurdurmuştur. Ayrıca bu dönemde bunlara ilave olarak Meclis-i

Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye ile Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî gibi çeşitli alanlarda görev yapacak

birimler oluşturmuştur (Lewis 1984: 99).

Page 21: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

2

II. Mahmut gerek ilk resmî gazete olan Takvim-i Vekâyi’yi çıkartmasıyla

gerekse 1826’da yaptığı kıyafet reformlarıyla sosyal ve kültürel hayata büyük katkı

sağlamıştır.

II. Mahmut’un sosyal alandaki bu başarılarını ne yazık ki siyasî alanda

yaşanılan olumsuzluklar gölgelemiştir. Bu dönemde bir taraftan Sırp, Yunan ve

Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanları, diğer taraftan da devam edegelen Osmanlı-Rus

savaşı vahim sonuçlar doğurmuştur.

II. Mahmut’un 1839’da vefat etmesiyle yerine geçen Sultan Abdülmecit,

babasının yarıda bıraktığı yenilik ve ıslahat hareketlerini devam ettirmiştir.

Sultan Abdülmecit, 3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı’nı, 28 Şubat 1856’da

da Islahat Fermanı’nı kabul ederek imparatorluğun siyasî, sosyal ve hatta ekonomik

hayatı adına çok önemli iki adım atmıştır. Ancak kabul edilen bu iki fermandan ilki

kendi tebaasına karşı keyfilikten uzaklaşan ve idari yapısını düzenlemek amacıyla

Sultan’ın isteğiyle ilan edilirken (Türköne 1996: 93), ikincisi Batılı devletlerden

gelen bir dayatmanın sonucu ilan edilmiştir (Akyüz 1995: 15). Tanzimat

Fermanı’ndan farklı olarak Islahat Fermanı’nda, gayrimüslimlere devlet memuru

olmanın yanı sıra kendi dillerinde öğretim yapmaya kadar pek çok haklar verilmiştir.

Bu dönemde de tıpkı II. Mahmut döneminde olduğu gibi pek çok yeniliklere

imza atılmıştır. Sultan Abdülmecit döneminde, eğitim alanında rüştüye, idadi,

muallim, ebe ve ziraat okulları ile mülkiye mektepleri açılmıştır. Ayrıca bu dönemde

ilk ceza yasası hazırlatıldığı gibi, ticaret meclisi de kurulmuştur. Bunların yanı sıra

yaşam boyu askerlik yerine süreli askerlik getirilmiştir.

Bu dönemde bunlara ilave olarak Darülfünûn’da okutulmak üzere telif ve

yabancı dillerden yazılmış eserleri halkın anlayabileceği sade bir üslûpla tercüme

etmek amacıyla Encümen-i Daniş kurulmuştur (Kayaoğlu 1998: 64).

Osmanlı’yı içinde bulunduğu bu çöküntüden ve kötü gidişattan kurtarmak

için çözüm gibi görülen bütün bu gelişmeler, Osmanlı’yı içinden daha da çıkılmaz

kötü bir gidişata sevk etmiştir.

Page 22: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

3

Sultan Abdülmecit’ten sonra 1861’de tahta geçen Sultan Abdülaziz’in on altı

yıllık saltanatında Osmanlı, gerek ülke içinde gerekse ülke dışında daha da zor

duruma düşmüştür.

Avrupa devletleri ve özellikle Rusya'nın kışkırttığı azınlıklar,

bağımsızlıklarını ilân etmek için harekete geçmiş, 1866'da Girit’in Yunanistan'a

bağlanması amacıyla başlatılan Girit Đsyanı’nın bastırılmasına rağmen, Avrupa

devletleri araya girerek Sultan’ın Girit'e yeni bir statü vermesini sağlamıştır (1868).

Rusya tarafından oluşturulan komitalar vasıtasıyla Bulgarlar ayaklandırılmış ve

bunun sonucunda onlara da geniş haklar verilmiştir (1870). Fakat bununla

yetinmeyen Bulgarlar, Bosna ve Hersek'teki karışıklıkların ardından yeniden

ayaklanmışlardır (1875-76). Bulgar isyanı sert biçimde bastırılmış; bunu fırsat bilen

Genç Osmanlılar da Sultan Abdülaziz'e başlattıkları muhalefeti, mücadeleye

dönüştürmüşlerdir. Bunun sonucunda ise Mithat Paşa'nın öncülüğündeki yenilikçi

idareciler, Sultan Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine yeğeni V. Murat'ı

geçirmişlerdir (30 Mayıs 1876). Ancak hastalığı sebebiyle üç ay sonra V. Murat da

tahttan indirilmiş, yerine Kanûn-ı Esâsi’yi ilân edeceğini beyan eden kardeşi Sultan

II. Abdülhamit Osmanlı tahtına çıkarılmıştır.

Sultan II. Abdülhamit tahta çıktığında Osmanlı en kötü günlerini

yaşamaktadır. Bir taraftan Rusya’nın etkisiyle Bulgaristan ve Sırbistan isyan etmiş,

diğer taraftan Sadrazam Nedim Paşa’nın dış borçları ödemesiyle ilgili karar, Batılı

devletlerce kabul edilmemiştir. Bu arada Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne baskı

kurmasını kendi menfaatine aykırı gören Đngiltere, Balkanlardaki durumu görüşmek

için Đstanbul'da uluslararası bir konferansın toplanmasını sağlamıştır. Đngiltere bu

çalışmalarını sürdürürken II. Abdülhamit 23 Aralık 1876’da I. Meşrutiyet'i ilân

etmiştir.

Sadrazam Mithat Paşa’nın başkanlığında, Ziya Paşa ile Namık Kemal’in de

katıldığı bir heyet tarafından hazırlanan Kanûn-ı Esâsi’nin kabulü ile açılan Genel

Meclis, padişah tarafından seçilen Ayan Meclisi ve halk tarafından seçilen Mebusan

Meclisi’nden oluşmaktadır.

Page 23: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

4

Kanûn-ı Esâsi’nin özü din, mezhep ve ırk farkı gözetmeksizin bütün halkı

devlet yönetiminde söz sahibi etmek, idarede mümkün olduğu ölçüde halk

denetimini tesis etmek ve bu sayede devletten ayrılma eğiliminde bulunan tebaayı

menfaat bağlarıyla bağlayıp imparatorluğun kaderine ortak etmektir (Karpat 2002:

897). Kanûn-ı Esâsi’nin bir maddesi, padişaha, siyasî bakımdan gerekli gördüğü bir

şahsı sürme hakkını tanırken, bir başka maddesi de gerekli gördüğünde meclisi

kapatıp anayasayı askıya alma yetkisi tanımaktadır. Bunlardan ilki, Sadrazam Mithat

Paşa başta olmak üzere pek çok aydının ülkeden sürülmesine, ikincisi de Meclis’in

kapatılmasına neden olmuştur (Öztuna 1978: 136) .

I. Meşrutiyet devri, daha sonraki olaylara öncülük etmesi nedeniyle

Osmanlı’nın parlamenter yapısında ve demokrasi anlayışında büyük önem arz

etmektedir. I. Meşrutiyet devri, Eroğlu’nun dediği gibi mutlakıyet ve istibdadın

yıkılmasını mümkün kılmış, memleketimize 1325 Anayasası’nı vererek milletin

haklarını daha fazla genişletmiş ve onları önemli bir güvenceye bağlayan yeni bir

sistemin yaratılmasına olanak sağlamıştır (Eroğlu 1982: 56).

I. Meşrutiyet ilanını takiben, ülke içinde ve dışında imparatorluğun geleceği

açısından önemli olan birçok olay da iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştır.

Đngiltere’nin ısrarı ve desteğiyle 23 Aralık 1876’da Tersâne Konferansı toplanmıştır.

Konferansa katılan devletler, Osmanlı’yı Tuna ve Bosna-Hersek eyaletlerinde ıslahat

yapmaya zorlamıştır.

Osmanlı Devleti'nin çağrılmadığı Londra'da toplanan bir başka konferansta da

büyük devletler isteklerini tekrarlamış; Rusya ise Osmanlı Devleti'ne alınan kararları

kabul ettirmek için savaş ilân etmiştir (Nisan 1877). Tarihte “93 Harbi” diye bilinen

1877-1878 Osmanlı Rus Harbi, askerî ve siyasî bakımdan önemli sonuçlar

doğurmuştur.

Londra Konferansı'ndan önce çalışmaya başlayan Osmanlı meclisi, hükümet

tarafından sunulan teklif ve kanun tasarılarını karara bağlayarak ilk dönem

çalışmalarını tamamlamıştır. Ancak 93 Harbi'nin sürdüğü sıkıntılı zamanlarda

meclisteki azınlık mebusların çalışmalarını sekteye uğrattığı gibi, bunalımların

artmasına da neden olmuştur. Nitekim, Gazi Osman Paşa'nın büyük bir kahramanlık

Page 24: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

5

göstererek beş ay savunduğu Plevne'yi aşan Ruslar, Yeşilköy'e kadar ilerlemişlerdir.

Doğu'da ise Ruslar ancak Erzurum önlerinde durdurulabilmiştir. Dönemin meclisi ise

savaşın gidişatından hükümeti ve padişahı sorumlu tutarak, siyasî tansiyonu

yükseltmiştir. II. Abdülhamit, devletin ileri gelenleri ve bazı mebuslarla yaptığı

toplantıdan bir sonuç alamayınca, Kanûn-ı Esâsi’nin kendisine verdiği yetkiyi

kullanarak, etnik yapısının karışıklığı sebebiyle çalışmaları aksayan meclisi

kapatmıştır (13 Şubat 1878). Ancak kendisi tarafından seçilip sesini çıkarmayan

senatoyu kapatmadığı gibi, savaş sona erdiği halde, Millet Meclisi’ni de bir daha

açmamıştır. Böylece ülke otuz yıl, Millet Meclisi olmayan; ama senatosu bulunan ve

padişahın mutlak ve keyfi tutumuna dayanan bir yönetim tarzı ile yönetilmiştir

(Akyüz 1995: 33).

Padişahın mutlak ve keyfi tutumuyla meclisin kapatılması olayına farklı bakış

açıları da getirilmiştir. Mesela Öztuna meclisin kapatılmasını şu şekilde

yorumlamaktadır:

“Siyasî fikirlerin baskısından uzak bir tarihçi için, I. Meclis-i Mebusan’ın

süresiz tatilini, II. Abdülhamit’in büyük hizmetlerinden biri olarak telakki etmemek,

tamamen imkansızdır. Zira Türkiye imparatorluğunu, Avrupa’da kızgın ve saldırgan

bir emperyalizmin hüküm sürdüğü 1878’de tasfiye edilmekten kurtarmıştır. Bu

tasfiye bu tarihte olsaydı, 1922’de Đstanbul’u ve Đzmir’i değil, ancak Konya ve

Sivas’ı savunmak mevkiinde kalabilirdik. Nitekim 30 yıl sonra, 1908 Meşrutiyet’i,

imparatorluğu ancak 10 yıl muhafaza edebîlmiştir.” (Öztuna 1978: 161).

II. Abdülhamit’in ne meclisi kapatması ne de ülke içinden gelen farklı seslere

kulaklarını tıkaması, ülkenin kötü gidişatını engelleyememiştir. Berlin Kongresi ve

Balkanlardaki gelişmeler, Osmanlı’yı Đstanbul önlerine kadar gelmiş olan Rusya ile

Yeşilköy (Ayastefanos) Antlaşması (3 Mart 1878) imzalamak zorunda bırakmıştır.

Bu anlaşmayla Osmanlı'ya bağlı Dobruca, Doğu Makedonya ve Trakya'yı içine alan

Büyük Bulgaristan Prensliği kurulması; Romanya’nın, Sırbistan’ın ve Karadağ’ın

bağımsızlıklarına kavuşturulmaları amaçlanıyordu. Ancak, Rusya'nın

genişlemesinden rahatsızlık duyan Batılı devletlerin araya girmesiyle bu anlaşma

hükümleri yürürlüğe girmemiştir.

Page 25: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

6

Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini engellemeye çalışan Batılı

devletlerin başını çeken Đngiltere ise Osmanlı Devleti ile yaptığı bir anlaşmayla

donanmasını harekete geçirerek Kıbrıs'a yerleştirmiştir (4 Haziran 1878). Bismark da

aynı tarihlerde ülkesinde bir konferansa ev sahipliği yaparak hem muhtemel bir

savaşı önlemek hem de Almanya'nın menfaatlerini korumak istemiştir. Nitekim

Osmanlı Devleti, Đngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, Đtalya ve Rusya'nın da

katıldığı Berlin Kongresi, 13 Temmuz 1878'de imzalanan bir anlaşmayla son

bulmuştur. Bu anlaşma, artık Rusya'nın yanı sıra, diğer devletlerin de parçalamaya

çalıştıkları Osmanlı'dan, kendi paylarını alma anlaşmasıdır. Berlin ve Ayestafanos

antlaşmalarında öngörüldüğü gibi, Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın

bağımsızlıkları da onaylanmıştır. Bulgaristan üç bölüme ayrılmış, Bulgaristan

Prensliği haricinde müstakil bir Doğu Rumeli eyaleti oluşturulmuştur. Girit'in

statüsüne benzer bir statüyle Makedonya, Osmanlı Devleti'nin elinde kalmıştır.

Yunanistan, Tesalya ve Epir'in bir bölümünü almış; Bosna-Hersek ise Avusturya

tarafından işgal edilmiş; Rusya ise Kars, Ardahan ve Batum'a sahip olmuştur. Berlin

Kongresi, büyük devletlerin Osmanlı Devleti'ni paylaşma ve ortadan kaldırma

arzularının bir neticesidir. Balkanlarda büyük devletlerin inisiyatifiyle ortaya çıkan

küçük devletçikler, bölgede o dönemden günümüze kadar ulaşan siyasî ve etnik

çatışmaların piyonları olmaktan öteye gidememişlerdir. Nitekim, Avusturya'nın ve

Rusya'nın Balkanlarda nüfuzlarını artırmaları, Balkan Savaşları ve I. Dünya

Savaşı'nın çıkmasına yol açacaktır.

Berlin Kongresi'nin sonuçları kısa zamanda ortaya çıkmaya başlamıştır.

Balkanlardan bir pay alamayan Fransa ise önceden nüfuz sahasına dahil ettiği

Cezayir ile Tunus arasındaki sınır problemini bahane ederek, Tunus'u işgal etmiştir

(1881).

Fransa ile Đngiltere arasında çekişmeye sahne olan Mısır'da, Hidiv Đsmail

Paşa'ya karşı başlatılan bir askerî ayaklanma ile ortaya çıkan durum Đstanbul'da

görüşülürken, Đngilizler Đskenderiye'yi topa tutmuş, sonuçta ise Osmanlıların karşı

çıkmalarına rağmen Đngilizler Mısır'ı ele geçirmişlerdir (1882). Bulgaristan Prensliği,

Doğu Rumeli'de çıkan isyanı değerlendirerek (1885), bölgeyi kontrolü altına almış,

Osmanlı Devleti, Rusya'nın baskısı sonucunda, Kırcaali ve Rodop dışındaki Doğu

Page 26: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

7

Rumeli Valiliği'nin Bulgar Prensliği'nin idaresine geçmesini kabul etmek zorunda

kalmıştır (1886). Bulgar, Yunan ve Arnavutların hak iddia ettiği Makedonya'da çıkan

olaylar Osmanlı kuvvetleri tarafından bastırılmıştır. Fakat Rusya ve Avusturya

devreye girerek Osmanlı hâkimiyetindeki Makedonya'da, ülkelerinden iki

gözlemcinin görev yapmasını sağlamışlardır (1893). Megalo Đdea adını verdiği

Bizans'ı diriltme çabasındaki küçük Yunanistan ise 1896'da çıkan isyanı bahane

ederek Girit'i ilhaka yeltenmişse de (1896) Dömeke Meydan Savaşı ile Yunanlılar

büyük bir bozguna uğratılmışlardır (1897). Fakat Rusya ve Avrupa devletlerinin

müdahalesi ile Đstanbul'da toplanan konferans sonucunda Girit Valiliği’ne Yunan

kralının oğlunun getirilmesi, özerk bir yönetim kurulması, adanın fiilen Yunanistan'a

bırakılması anlamına gelmektedir.

93 Harbi'nden sonra ayrıca sunî bir Ermeni meselesi ortaya çıkarılmıştır.

Osmanlı Devleti'ne bağlılıkları sebebiyle “millet-i sadıka” olarak adlandırılan

Ermeniler, önceleri Doğu Anadolu'yu ele geçirmek isteyen Rusya ve ardından

Đngiltere tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Hınçak ve Taşnak tedhiş örgütlerini

kurarak, Đstanbul ve taşrada terör yaratan bazı Ermeniler özellikle Đngilizler

tarafından desteklenmişlerdir. Doğu'da hiçbir zaman çoğunluk olamayan Ermenilere

kurdurulacak bir devlet ile Rusya Akdeniz ve Orta Doğu'ya sızabilecek, Đngiliz

himayesindeki bir Ermeni devleti ise aksine bunu önleyecektir. Her iki tarafın da

kullandığı Ermeniler, 1889'dan itibaren tedhişe başlamış, Ermenilerin Van, Erzurum

ve Bitlis'te çıkarttıkları olaylar bastırılmış, ancak Ermeniler, başkentte Osmanlı

Bankası'na kanlı bir baskın yaparak bankayı işgal etmiş ve II. Abdülhamit'e yönelik

bir suikast teşebbüsünde bulunmuşlardır.

II. Abdülhamit, bir taraftan ülke dışındaki siyasî çekişmelerle uğraşırken,

diğer taraftan da II. Mahmut’la birlikte hız verilen modernleşme alanındaki

çalışmaları da devam ettirmiştir.

II. Abdülhamit döneminde başta eğitim müesseseleri başta olmak üzere

topluma yararlı pek çok yeni kurum açılmıştır. Mülkiye Mektebi, Hukuk Mektebi,

Fen ve Edebiyat kısımlarıyla üniversite düzeyinde eğitim veren Güzel Sanatlar

Akademisi, Yüksek Mühendis Mektebi, Yüksek Öğretmen Okulu, Maliye Mektebi,

Ticaret Mektebi, Halkalı Ziraat Yüksek Okulu, Kız Sanayi Mektebi, Orman ve

Page 27: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

8

Maden Okulu, Lisan Okulu (Karpat 2002: 883) gibi eğitim tarihimiz için önemli olan

birçok okul da bu dönemde faaliyet göstermeye başlamıştır. Bunlardan başka

1879’da ülkede çıkartılan kitap, gazete ve dergileri denetlemek için Telif ve Tercüme

Dairesi, Encümen-i Teftiş ve Muayene Heyeti gibi birimler de oluşturulmuştur.

Ancak eğitim alanındaki bütün bu olumlu gelişmelere rağmen bu dönemde çıkartılan

tarih kitapları, öykü ve bilim kitapları şöyle dursun, dini kitaplara varıncaya dek

bütün kitaplar sansüre uğramıştır. Dini kitaplardan bazıları sansür görevlilerinin

ellerinden kurtulabilmişse de, büyük bir bölümü kitapçılardan, kütüphanelerden,

evlerden karşılığında bir yazılı belge dahi verilmeksizin toplanıp ya sandıklar içinde

çürütülmüş ya da yakılmıştır (Özakıncı 2002: 39).

Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Yıldız Kütüphanesi, Askerî Müze, Şişli Etfal

Hastanesi, Dârülaceze gibi kuruluşların kurulması, demiryolları çalışmalarının

başlatılması bu dönemin önemli gelişmelerindendir (Lewis 1984: 66).

2. Devrin Edebî Özellikleri (Servet-i Fünûn’a Kadar)

Türk edebiyatında edebî alanda Batılılaşmayı XIX. yüzyılda Tanzimat

döneminde başlatmak genel bir kanı olarak kabul edilmektedir. Bunda, II. Mahmut

döneminde Avrupa’ya tahsil için gönderilen gençlerin büyük etkisi olmuştur.

Yeni Türk edebiyatında sosyal faydanın amaç edinilmesi halka ulaşmayı

gerekli kılmıştır. Gerek bu amaç, gerek Batı’nın toplumumuza tanıtılma amacı

aydınları gazeteye yöneltmiştir. Bu nedenle yeni edebiyatın oluşmasında en etkili

unsurlardan biri gazetedir, demek yanlış bir yaklaşım değildir.

Dönemin aydınları, yenilik yolundaki fikirlerini gazeteler aracılığıyla halka

ulaştırmışlardır. Bu nedenle Tanpınar’ın dediği gibi “…yeniliğin memleket içinde

yerleşmesinde ve gelişmesinde âmil olan şeyler arasında yeni yeni filiz süren

gazeteciliği de saymak lazım gelir.” (Tanpınar 1997: 146).

Türk edebiyatına makale, roman, oyun, deneme gibi pek çok edebî tür,

gazeteler aracılığıyla girmiştir. “Türk basını uzun yıllar, Batı dillerinden özellikle

Fransız gazetelerinden yapılan çevirilerle yaşar. Bu dönemin dergi ve gazeteleri

Page 28: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

9

sadece kamuoyu oluşturmak amacını taşımaz, bir çeşit yaygın eğitim organı gibi

çalışır.” (Enginün 2006: 32). Gazeteler, bu yeni edebî türleri edebiyatımıza

kazandırmasının yanı sıra, ilk edebiyatçıların yetişmesinde ve özellikle de sosyal

sorunların dile getirilmesinde de önemli bir araç olmuştur (Tuncer 1994: 16).

Kenan Akyüz, basının dolayısıyla gazetelerin dönemin edebiyatına hizmetini

şu cümlelerle ifade eder:

“Tanzimat devrinde Türk basınının hizmeti, siyasî ve sosyal alanlardaki

çağdaşlaşmaya yaptığı katkılarla bitmez. Bu genel çağdaşlaşma hareketinin dışında

kalamayacak olan Türk edebiyatının doğulu yapıdan sıyrılarak batılı bir yapıya

sahip olmasına da büyük yardımları dokunur. “ (Akyüz 1995: 28).

Gazeteler yerini daha sonra büyük ölçüde dergilere bırakmış ve dergiler de

edebiyatın Batılılaşması yolunda gazetenin üstlendiği göreve benzer ve hatta daha

etkili görevler üstlenmiştir.

XIX. asırda üzerinde en fazla düşünülen tür şiirdir. Çünkü edebiyatımızda

geçmişten süregelen sağlam bir şiir geleneği vardır ve yeni şiirin kurulması için

bunun yıkılması gerekmektedir. Kaynağını Doğu’dan alan Türk şirinin, bu devirde

gerek şekil gerekse içerik olarak değiştiği görülmektedir. Bu değişim, Şinasi’yle

birlikte ve öncelikle içerikte başlamıştır.

Batı şiiriyle ilk temas, diğer edebî türlerde olduğu gibi tercümelerle

başlamıştır. Şinasi’nin Tercüme-i Manzumesi’ndeki şiirleriyle başlayan bu temas,

Fransız şairlerinden La Fontaine ve Lamartine’den yaptığı çevirilerle daha da

zenginleşerek devam etmiştir. Şinasi, Fransız şairlerinden yaptığı bu çevirilerle hem

yeni şiirin kapısını açmış hem de Münâcât, Đlahi, Arz-ı Muhabbet manzumeleri ile

birlikte Eşek ile Tilki hikâyelerinde kullandığı sade dille Türk şiirini dil bakımından

eski şiirden ayırmıştır (Tuncer1994: 16).

Şinasi, sade Türkçeyi tercih edişini ve sade dil hususundaki hassasiyetini

Tercümân-ı Ahvâl’in ilk sayısında şu cümlelerle ifade etmiştir:

“Kelam, Đfâde-i merâm etmeğe mahsûs bir mevhibe-i kudret olduğu misillû

en güzel îcâd-ı akl-ı insânî olan kitâbet dahî, kalemle tasvîr-i kelâm eylemek

fenninden ibârettir. Bu itibâr-ı Hakikate mebnî giderek, umûm hakkın kolaylıkla

Page 29: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

10

anlayabileceği mertebede iş bu gazeteyi kalem almak mültezem olduğu dahî makam

münâsebetiyle Đhtar olunur.” (Banarlı 1998: 862).

Şinasi’nin Türk şiirinde sade dil çalışması Fransa’dan dönüşü ile başlar.

Fransa’ya gitmeden önce Reşit Paşa’ya yazdığı kaside ile dönüşten sonra aynı kişi

için yazdığı diğer kasideler dil açısından birtakım farklılıklar gösterdiği gibi, üslûp

ve tema bakımından da bariz farklılıklar göstermektedir (Akyüz 1995: 43). Bu

kasidelerinde klasik kaside bölümlerini dikkate almayan Şinasi’nin hak, adalet,

kanun, medeniyet, devlet, akıl gibi kelime ve kavramları da sık sık vurguladığı

görülür (Kaplan 1976: 272).

Batılılaşma sürecindeki Türk şiirinin dikkate değer bir başka önemli şahsiyeti

Ziya Paşa ise önce Şiir ve Đnşâ makalesinde Divan şiirine ve nesrine olumsuz bir

gözle bakmış, Osmanlı yazı dilinin ağırlığından ve öğretimin zorluğundan şikayet

etmiş, dilin sadeleşmesi, edebiyatın halka inmesi gerektiği ve gerçek şiirimizin halk

şiiri olduğu konusunda önemli görüşler bildirmiştir (Okay 2006: 61). Bu yönüyle Şiir

ve Đnşâ makalesi, Şinasi’nin sade dille şiir ve nesir yazma görüşünü destekler

niteliktedir. Ancak Ziya Paşa’nın edebiyat hakkındaki bu görüşleri zamanla

değişmiş, Ziya Paşa şiirlerinde hep Divan şiirinin zevkini aramıştır. Harabat Ziya

Paşa’nın bu görüşünü yansıtan bir antolojidir.

Şinasi’yle başlayan, dilde ve muhtevada yenilik anlayışı Namık Kemal’le

daha da hız kazanmıştır. II. Abdülhamit’in saltanatının ilk yıllarında Ziya Paşa ile

birlikte Kanûn-ı Esâsi Encümeni’nde çalışan Namık Kemal’in eserlerinde değişim,

dil alanında olmasa da muhteva alanında Şinasi ile benzerlik gösterir. Şinasi’nin

Münâcât’ından etkilenen Namık Kemal, edebiyatımızın yenileşmesi konusunda

kararlıdır ve Ziya Paşa’nın Harabat’ına tepkisi büyük olmuştur.

Namık Kemal’in bu yeni düşüncelerini Vatan Yahut Silistre piyesi başta

olmak üzere Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Hilâl-i Osmanî, Vâveylâ gibi

manzumelerde vatan, millet, hürriyet ve meşrutiyet kavramlarıyla görmek

mümkündür.

II. Abdülhamit’in saltanat yıllarında idari baskı sebebiyle sosyal ve siyasî

meselelerden uzaklaşarak kendi içine kapanan, buna mukabil muhteva ve özellikle

Page 30: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

11

estetik bakımından gelişme gösteren edebiyatımızda daha çok şiirin hakimiyeti

görülmektedir.

Edebiyatımız zamanla sosyal meselelerden uzaklaşmış; fakat edebiyatımızda

şiirin hakimiyeti devam etmiştir. Nitekim, Ekrem’i ve Hamit’i de yine şiirleri meşhur

etmiştir.

Recaizâde Ekrem, şiirde şekil meselesine Namık Kemal’in bıraktığı yerden

devam eder: “Bir taraftan Divan şiirinin nazım şekillerini kullanırken, diğer taraftan

da şiirine dönem için orijinal sayılabilecek yeni adlar, yeni başlıklar koyar.

Gazellerinin bazıları ‘Yine Ne Hoştu’, ‘Teessüf', ‘Tagazzülden Geçemem’ gibi

başlıklar taşır.” (Okay 2006: 62).

Ekrem’le birlikte konusu genişleyen şiirde, sosyal hayatın geri plana atıldığı

ve sanatın bireyselleştiği görülür. Bu durumun nedeni en çarpıcı şekilde Kenan

Akyüz’ün ifadelerinde kendini bulur:

“Eski şiirin ferdiyetçiliğine bu yeniden dönüşteki sebepleri, 1880’den sonra

gittikçe ağır basmaya başlayan romantizmin koyu ferdiyetçiliğinde ve II Abdülhamit

devrinin sosyal konularla uğraşmaya şiddetle karşı koyan siyasî şartlarda bulmak

mümkündür.” (Akyüz 1995: 49).

Recaizade M. Ekrem’in “nesr-i muhayyel” terimiyle karşıladığı, daha sonra

da “mensur şiir” olarak adlandırılan ve Batı’dan çeviri yoluyla Türk edebiyatına

giren mensur şiir, Ara Nesil’in ilgi gösterdiği bir edebî tür olarak karşımıza

çıkmaktadır (Babacan 2003: 81).

Türk şiirinde asıl büyük değişmeler ise Abdülhak Hamit ile gerçekleşir.

Hamit, “Namık Kemal’in bayraktarlığını yaptığı ilk neslin sosyal ve siyasî konuları

edebiyatın temel malzemesi yapmasına karşılık o, Ekrem’in şiir dünyasını genişleten

görüşünü benimsemiştir.” (Enginün 2006: 499). Türk şiirinde olmayan her özelliği

Divan edebiyatı taraftarlarının karşı çıkmalarına rağmen tereddütsüz olarak

uygulamaya koyan Hamit, Türk şiirini Batılılaştırma bahsinde, Ekrem’den farklı

olarak düşünenden çok, yapan adamdır (Akyüz 1995: 52).

Şinasi’yle başlayan, Namık Kemal, Ekrem ve Hamit’le farklılaşan Türk şiiri,

Muallim Naci ile birlikte yeniden geçmişini sorgulamaya başlar ve eskiden yana tavır

Page 31: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

12

sergiler. Onun bu tavrı, etrafında eski edebiyat taraftarı bir grubun oluşmasını

sağlayacak ve bu oluşum da zamanla eski-yeni tartışmasına zemin hazırlayacaktır.

Zemzeme III Mukaddimesi’yle su yüzüne çıkan Ekrem-Naci anlaşmazlığı

dönemin ediplerinin kutuplaşmasına neden olmuştur. Bu kutuplaşma, “abes-

muktebes” tartışmasının ardından Ekrem’in Servet-i Fünûn dergisini yeni edebiyat

taraftarlarının kalesi yapmasıyla dergilere de yansımıştır.

Hazine-i Fünûn’un incelediğimiz sayılarında da, dönemin özelliklerini

görmek mümkündür. Bir taraftan II. Abdülhamit istibdadı nedeniyle dönemin siyasî

ve sosyal konularına değinilememiş, diğer taraftan Batı’yı tanıtmak adına şiir, roman

ve hikâye türlerinden tercümeler yapılmıştır. Eski-yeni tartışmalarının süregeldiği,

fakat yeninin henüz kesin bir zafer kazanamadığı bu yıllarda, dergi yönünü eskiye

doğru çevirmiştir. Çünkü, derginin daha önceki sayılarında Cenap Şahabettin ve

Tevfik Fikret’in imzalarına daha fazla rastlanılırken, incelediğimiz sayılarda (3. sene,

sayı 27-52) bu ediplerin şiirlerine daha az yer verilmiştir (bk. Yazar Kadrosu, s.64).

Tanzimat’tan sonra edebiyatımıza giren diğer bir edebî tür de tiyatrodur.

Osmanlı’da Batılı anlamıyla tiyatro, Tanzimat döneminde görülür. Prof. Dr. Ahmet

Hamdi Tanpınar bu edebiyat türünün bize Tanzimat’la geldiğini 19’uncu Asır Türk

Edebiyatı Tarihi adlı eserinde şu cümlelerle ifade etmektedir:

“Tiyatro nev’i, Müslüman-Şark edebiyatlarının en az tanıdığı sanat nev’idi.

Denilebilir ki, Tanzimat’la memleketimize girmiş tek nev’i odur. Çünkü aradaki

estetik farkına, iç nizamların ayrılığına rağmen şiir ve muhtelif nev’ileri bizde de

vardı. Şark hikâyesi, garplı romanla arasındaki farkın büyüklüğüne rağmen daima

mevcuttu. Hatta felsefe ve teeloji mekteplerinin zaruri olarak birbirini tenkitle işe

başlamaları düşünülürse, tenkit dahi edebiyatımızda tabiatıyla vardı.Yalnız

tiyatrodur ki, nev’inin dışına çıkmamak şartıyla, gerek bizde gerek başka Đslam

edebiyatlarında benzeri bulunduğu iddia edilemez.” (Tanpınar 1997: 278)

Türk tiyatrosu alanında önemli bir araştırmacı kimliğine sahip Metin And da

Batılı anlamda Türk tiyatrosunun Tanzimat’la birlikte başladığını ifade eder (And

1983: 147). Ayrıca Kenan Akyüz de “Tanzimat’a kadar dramatik nevi Karagöz ve

Page 32: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

13

onun canlı şekli olan orta oyunu ile tanıyan Türk seyircisi, Tanzimat’tan sonra da bu

nevin Avrupai şekillerini de tanımağa başladığını” (Akyüz 1995: 55) ifade eder.

Tanzimat devrinin ilk tiyatro eseri, vakasını Kanûnî devrinden alan, dört

perdeden ve on bir tablodan oluşan Hayrullah Efendi’nin Hikâye-yi Đbrahim Paşa be

Đbrahim-i Gülşenî adlı küçük piyesidir. Bunu, Şinasi’nin Tercümân-ı Ahvâl’de

tefrika olarak yayımlanan Şair Evlenmesi adlı tiyaro eseri izler (Akyüz 1995: 58-59).

Alemdar Yalçın, II. Meşrutiyette Tiyatro Edebiyatı Tarihi adlı eserinde

Tanzimat Fermanı’ndan sonra gelişen tiyatro faaliyetleri hususunda şunları

söylemektedir:

“1839’dan sonra hızla gelişmeye başlayan tiyatro faaliyetlerinin bir sonucu

olarak, tiyatro binalarının yapılmaya başlandığını ve buralarda, önce dışardan

getirilen yabancı toplulukların gösteriler yaptığını görmekteyiz. Azınlıklar arasında

oynanan tiyatro eserlerinin ilk zamanlar, memlekette ve bilhassa Müslüman tabaka

arasında belli bir etkisinin olmadığını söyleyemeyiz.” (Yalçın 2002: 15).

Edebiyatımızda tiyatro alanında önemli bir isim olan Namık Kemal

eserlerinde özellikle onur ve vatan sevgisi gibi sosyal konuları başlıca tema olarak

alır (Çalışlar 1995: 451). Tiyatrolarında genel olarak toplumsal faydayı ve tarihsel

olayları ön plana çıkarır. Namık Kemal, Celalettin Harzemşah’ın ön sözünde de

tiyatronun neden faydalı bir eğlence olduğuna açıklık getirir:

“Tiyatro, cihanın aynıdır. Đnsanı doya doya güldürür, fakat hatıra getirdiği

tuhaflıklar bile - tabiatın aczini gösterdiği için - ashâb-ı intibahta gülerken ağlamak

için hâhişler tevlîd eder. Başka bir yerde demiştim: Tiyatro eğlencedir, fakat

eğlencelerin en faidelisidir. Çünkü tebliğ-i merâmda havas-ı zâhirenin şiddet-i infial

ve kuvvet-i intikalde cümlesine faik olan nazarı Samiaya teşrik ettiği için fikir ve

vicdana iki vasıta ile tesirini icrâ eder.”

Bu dönemde tiyatro faaliyetlerinin asıl etkili olduğu yıllar 1870-1880

yıllarıdır (Akyüz 1995: 60). Namık Kemal, Ali Bey, Nuri Bey, Halet Bey, Ahmet

Mithat, Abdülhak Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem, Ebuzziya Tevfik, Şemsettin

Sami, Teodor Kasap ve Ahmet Vefik Paşa önde gelen tiyatro yazarlarıdır.

Page 33: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

14

Ara Nesil1 döneminde ise tiyatro -tıpkı Tanzimat döneminde olduğu gibi-

toplumun ilerlemesinde faydalı ve yararlı bir eğlence olarak görülmektedir. Ayrıca

bu dönemde tiyatro, insanın başından geçebilecek olayları, çeşitli karakterleri

yansıtma yoluyla izleyenlerin “ders-ibret” almalarını canlı ve somut bir şekilde temin

etmede bir araç olarak da görülmüştür (Babacan 2003: 82).

Edebiyatımıza Batılı anlamda hikâye ve romanlar da Tanzimat’la birlikte

girmiştir. Bunda Âlim Kahraman’ın ifadesiyle Tanzimat dönemindeki Batılılaşma

hareketinin büyük etkisi olmuştur:

“Tanzimat döneminde devletin birçok kademesinde başlatılan Batılılaşma

hareketi, fert toplum düzeyinde dünyaya bakışta ve hayatı yaşayışta önemli bazı

değişikliklere yol açmış; Batı dilleri ve özellikle Fransızca öğreniminin

yaygınlaşması, aydınların Batılı anlamda roman ve hikâye örnekleriyle tanışmasına

vesile olmuştur.” (Kahraman 1998: 494).

Devrin Batılı tarzda ilk yerli hikâyeleri Ahmet Mithat’ın kaleme aldığı

Kıssadan Hisse ve Letâif-i Rivâyât adlı hikâyeleridir. Bunları Emin Nihat Bey’ in

Müsameretnâme’si takip eder. Ahmet Mithat’ın hikâyeleri çoğunlukla Fransız hikâye

ve fıkralarından veya işittiği birtakım gerçek olaylardan meydana gelmiştir (Akyüz

1995: 71). Emin Nihat Bey’in Müsameretnâme’si ise uzun kış gecelerinde bir araya

gelen birkaç dosttan her birinin, her gece bir hikâye anlatmasından oluşmuştur. Bu

hikaye tarzında hem Binbir Gece Masalları’ndan hem de Đtalyan yazar Boccacio’nun

Decameron öykülerinden izler bulmak mümkündür (Okay 2006: 71).

Türk okuyucusu Batı romanıyla 1860 tarihinden sonra tanışır. Devrin ilk

romanlarını, Batı edebiyatından yapılan çeviriler oluşturur. Bunlardan ilki François

Fenelon’ un Yusuf Kamil Paşa tarafından Telemak adı ile çevrilen Telemachos’ un

Maceraları isimli eseridir. Bunları Victor Hugo’nun Sefiller’i (1862), Daniel

Defoe’nin Robinson Crusoe’su (1864), Alexandre Dumas Pere’in Monte Kristo’su 1 Đlk kez Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın dikkat çektiği ve isim verdiği Ara Nesil, yaklaşık 25-30

kişilik edebiyatla uğraşan kişilerin oluşturduğu bir topluluk ve dönemin adıdır. Hece’nin Eleştiri

Özel Sayısı’nda Mahmut Babacan “Ara Nesil’de Eleştiri” başlığı altında “Ara Nesil”i şu şekilde

tanımlamaktadır: “Yenileşme devri Türk edebiyatı içerisinde Tanzimat sonrası edebiyatının ikinci

nesli ile Servet-i Fünûn topluluğu arasında yer alan topluluktur.” (Babacan 2003:71).

Page 34: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

15

(1871), Chateaubriand’ın Atala’sı (1872) ve Bernardin de Saint-Pierre’in Pol ve

Virjini’si (1873) gibi dünyaca tanınan romanların çevrileri izler (Akyüz 1995: 67).

Hikâye ve roman tarzını ilk deneyen Şemsettin Sami’dir (Akyüz 1995: 75)

Onun Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı, çeviri romanlar dışında edebiyatımızda ilk yerli

roman olarak kabul edilir (Enginün 2006: 188). Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ta kız

çocuklarının tahsili, görücü usulü evlilik, evlilikte kadının da fikrinin alınması gibi o

dönemin yaygın konuları ele alınmıştır (Okay 2006: 71).

Türk okuyucusunu Batılı hikâye ve romana alıştırma iki yoldan olmuştur:

Birinci yol, Batılı hikâye ve romanla Türk halk hikâyelerini uzlaştırmaya çalışan

yoldur. Ahmet Mithat Efendi, bu yolun öncüsüdür. Tanzimat döneminin önemli

romancılarından olan Namık Kemal’in öncülüğünü yaptığı ikinci yolda ise yerli

hikâye ve roman örnekleri dikkate alınmadan, doğrudan Batılı hikâye ve roman

tekniği tatbike çalışılmıştır (Akyüz 1995: 68).

Türk okuyucusunu Batılı hikâye ve romana alıştırmada birinci yolu tercih

eden Ahmet Mithat’ın “hikâye ve romanlarında ulaşmaya çalıştığı hedef ise Türk

halkında çağdaş medeniyete uymayan düşünüş ve yaşayış tarzını değiştirmektir.”

(Akyüz 1995: 72). Onun hikâye ve romanlarında sosyal meseleler ağırlıkta kendi

hissettirir. Sosyal meseleler içerisinde ferdin hürriyeti, sosyal adalet, medeni haklar

ve Batılılaşma konuları önde gelir.

Esaret, Firkat, Hasan Mellâh, Dünyaya Đkinci Geliş adlı eserlerinde sosyal

meseleler arasında ferdin hürriyeti, esarete karşı çıkış; Felsefe-i Zenân, Diplomalı

Kız hikâyelerinde medeni haklar bahsinde ele alınabilecek erkekle kadın arasındaki

eşitsizlik; Bekarlık Sultanlık mı Dedin?, Bir Tevbekâr, Felatun Bey’le Rakım Efendi,

Karnaval, Vâh adlı hikâye ve romalarında ise Batılılaşma konuları ele alınmıştır

(Akyüz 1995: 73-74).

Türk okuyucusunu Batılı hikâye ve romana alıştırmada ikinci yolun

öncülüğünü yapan Namık Kemal ise Đntibah ve Cezmi romanlarıyla doğrudan Batılı

hikâye ve roman tekniğini tatbike çalışmıştır. Bunlardan Đntibah, konusunu kötü

kadınların ihtiras ve entrikalarına kapılarak hem kendilerini hem de başkalarını

mahveden gençlerin aile dramlarından alırken (Banarlı 1998: 908), Türk edebiyatının

Page 35: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

16

ilk tarihi romanı olan Cezmi ise konusunu XVI. asırdaki Türk-Đran savaşlarından alır

(Akyüz 1995: 77).

Namık Kemal, romanlarını tıpkı tiyatrolarında olduğu gibi faydalı bir eğlence

olarak değerlendirir. Bunu Son Pişmanlık Mukaddimesi’ndeki ifadelerinde görmek

mümkündür:

“Đtikad-ı acizâneme kalırsa hikâye hakikaten insanlar arasında nail olduğu

itibara lâyıktır. Đnsan eğlencesinde de fayda görecek birtakım nesayih bulursa zarar

mı etmiş olur? Bundan başka, hikâye yazmakta bir vazife daha vardır. O da

muhatabını ıslâh etmek veya eğlendirmek için münasebetli münasebetsiz, akla ağza

ne gelirse söylemek tarz-ı kudemâ-pesendânesini terk ile tabiat-ı beşeriyenin

Tahlilîne çalışmaktır. Çünkü gerek o kavaid-i külliye, gerek o tarz-ı taklit Avrupa’nın

evham-ı heveskârânesinden çıkma birtakım hayalât değil, sırf hakikat ve tamamiyle

sevk-i tabiattır.” (Enginün 2006: 230).

Bu dönemde ayrıca Küçük Şeyler adlı hikâyesiyle küçük hikâye türünü

başlatan Samipaşazade Sezai ise vakasını bir paşanın oğlu ile bir cariyenin aşk

macerasından alan Sergüzeşt romanında, “Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine

geçiş döneminin ikili düşünüş ve yaşayış tarzını, bir konağın günlük hayatını realist

bir şekilde verir.” (Akyüz 1995: 79).

Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası realist bir anlayışla kaleme

alınmıştır. Ekrem bu romanında Batılılaşmanın yanlış algılanması sonucu gençlerin

karşılaşabilecekleri durumları gerçekçi ve alaycı bir tarzda anlatmıştır.

Romanımızda romantizmden sonra kendini göstermeğe başlayan, realist ve

natüralist eğilimin temsilcilerinden biri de Nabizade Nazım’dır. Onun Karabibik adlı

eserinin ön sözü, realizm ve natüralizmin beyannamesi niteliğindedir. Aslında bu

hikâye, realist sayılabilecek ilk Türk hikâyesidir. Ayrıca bu eser, aynı zamanda

Anadolu köyü ve köylüsünden bahseden ilk örnek olması bakımından

edebiyatımızda da ayrı bir yere sahiptir. Yazarın Zehra adlı romanı ise yapılan

psikolojik tahliller, kıskançlık psikolojisi ve içinde bulunan sosyal çevrenin

tanıtılması bakımından psikolojik roman özellikleri gösterirken, işlenilen soyaçekim

teması sebebiyle de ilk natüralist romanımız olarak değerlendirilmektedir.

Page 36: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

17

Ara Nesil dönemine gelindiğinde ise roman yazmanın asıl amacının insanın

duygu, düşünce ve hayallerinin gözleme dayalı tasvirlerle ortay koymak olduğu

görülmektedir. Aynı zamanda bu dönem, çeviri romanların yayımının arttığı bir

dönem olmuştur. Bu dönemde yayınlanan gazete ve dergilerin tefrika romanlarıyla

dolu olduğu görülmektedir. Ancak bu romanların çoğu Batı’nın büyük

romancılarının tanınmış romanları değil, çoktan devrini kapatmış, boş hayallerle dolu

üçüncü sınıf veya popüler romanlardır. Örneğin, Ahmet Đhsan bu yanlış çeviri

seçimini romanın bizde henüz yeni tanınmasına ve emekleme döneminde oluşuna

bağlar (Babacan 2003: 82).

Birçok tür gibi Türk edebiyatında edebî tenkit de Tanzimat’la birlikte Batı’ya

yönelişle başlar (Akyüz 1995: 84). Tanzimat sonrası tenkitte belli başlı iki yol dikkati

çekmektedir. Bunlardan ilki Türk edebiyatının yenileşmesi ve değişmesi süreci

içinde Divan edebiyatı adı verilen eski edebiyatın bütünüyle reddi veya eleştirilmesi

üzerine inşa edilirken, ikincisi Batılı edebî örneklere benzer yeni bir edebiyat

kurulması üzerine inşa edilmiştir (Uçman 2003: 48).

1860-1880 yılları arasında ilk dönemde Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa ile

Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci’den oluşan Tanzimat sonrası

yazarlarının sistemli olmaktan çok değişik vesilelerle ortaya koydukları eleştiri

örnekleri vardır. 1885 yılından sonra ise özellikle Beşir Fuat ile Ahmet Mithat

Efendi’nin edebiyatta realizmi savunan daha sistemli eleştiri örnekleri verdikleri

dikkati çekmektedir.

Eski-yeni tartışması genel itibariyle başlangıçta Ziya Paşa ile Namık Kemal

ekseninde gerçekleşir. Ziya Paşa Şiir ve Đnşâ makalesinde Divan edebiyatına şiddetle

hücum ederek onu, “gayr-i millî ve sunî” olmakla suçlar ve asıl Türk edebiyatının

Halk edebiyatı olduğunu iddia eder. Fakat daha sonra Harabat’ın ön sözünde bu

düşünlerinin tam tersini ifade etmiştir.

Özellikle Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın temsil ettiği Tanzimat

sonrası edebî tenkit, estetik bir amaca yönelmekten çok “sosyal fayda” sağlanması

anlayışına bağlı kalmıştır. Şinasi’nin Tercümân-ı Ahvâl gazetesinin yayımlanışı

dolayısıyla kaleme aldığı mukaddimesindeki dil bahsinde bu sosyal faydayı görmek

Page 37: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

18

münkündür. Şinasi bu mukaddimesinde Türkler arasında sürekli bir gazete çıkarmayı

kimsenin akıl etmemiş olduğunu belirttikten sonra yazılarda halkın anlayabileceği

sade bir dilin kullanılması gerektiği düşüncesini savunmuştur. Ayrıca Şinasi’nin bu

mukaddimesinde yazıların özellikle “umum halkın” kolayca anlayabileceği bir dille

kaleme alınacağını belirttiği ve böylece “sosyal fayda” ilkesini öne çıkarttığı

görülmektedir (Uçman 2003: 48-49).

Daha sonraki yıllarda gazate, dergi sütunlarında sık sık görülecek olan dil-

edebiyat tartışmalarının ilki, dil meselesi nedeniyle Rûznâme-i Ceride-i Havâdis

gazetesi yazarlarından Sait Paşa ile Şinasi arasında Mesele-i Mebhûsetün Anhâ diye

bilinen tartışmadır (Tuncer 1994: 31).

Tanzimat sonrası edebiyatçıları arasında Şinasi’den sonra gerçek anlamda

eleştiri örneklerini ortaya koyan kişi Namık Kemal’dir. “Onun, bu konudaki

düşüncelerini ‘Lisân-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir’

adlı hacimli makalesinden başlayarak ‘Bahar-ı Dâniş Mukaddimesi’, ‘Đntibah

Mukaddimesi’, ‘Tahrîb-i Harâbât’ ve ‘Takip’ risaleleri ile Đrfan Paşa’ya Mektup,

Mes Prisons Muâhezesi, Talim-i Edebiyat Üzerine Bir Risâle ve Celâl

Mukaddimesi’nde bulabiliriz.” (Uçman 2003: 50).

Namık Kemal, bu mukaddime ve risalelerde bir yandan zihniyet ve ortaya

konulan örnekler açısından Divan edebiyatını eleştirirken, bir yandan da yeni

edebiyatın ve yeni edebî türlerin programını yapar.

Gariper’e (Gariper 2004: 71) göre Namık Kemal’in kurmak için çaba

harcadığı yeni edebiyat, sosyal fayda fikri ile edebiyatın hakikate, tabiata ve akla

uygunluğu olmak üzere iki düşünceye dayanmaktadır.

Tanzimat sonrası yazarları arasında eski anlayışa daha yakın olan Ziya Paşa

ise Namık Kemal’e göre yenileşmeden çok eskinin içindedir. Şiir ve Đnşâ

makalesinde Divan edebiyatına karşı çıkan; Necati, Baki, Nef’i, Nedim ve Vasıf gibi

Divan şairlerinin şiirlerinin bizim asıl şiirimiz olamayacağını savunan Ziya Paşa,

Harâbât’ın ön sözünde bu düşüncelerinin aksini savunur. Harâbât’ın ön sözünde

ayrıca Halk edebiyatını küçümser ve onun karşısında klasik edebiyatı yüceltir.

Page 38: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

19

Ziya Paşa’nın Harâbât’ın ön sözünde savunduğu bu düşünceleri Namık

Kemal, Tahrîb-i Harâbât ve Takip adlı eserleriyle tenkit eder.

Batılılaşma yolundaki edebiyatımızın ilk aşamasında eski-yeni tartışması

genel itibariyle Namık Kemal -Ziya Paşa ekseninde, ikinci aşamasında ise Recaizade

Mahmut Ekrem- Muallim Naci ekseninde gerçekleşir. Ekrem’in şiir ve şiirdeki

güzelliğin ele alındığı Zemzeme III Mukaddimesi, 1879 yılında Mekteb-i Mülki’de

okuttuğu ders notlarının yer aldığı Talim-i Edebiyat’ı, Menemenlizâde Mehmet

Tahir’in Elhan adlı şiir kitabının eleştirildiği Takdir-i Elhân’ı ile genç sanatçılara ait

eserlerle onlar hakkında yazılardan oluşan Takrizât isimli eseri dönemin tenkit

tarzında kaleme alınmış önemli çalışmalarıdır.

Tanzimat döneminde Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasındaki

edebiyat merkezli eski-yeni tartışması önemli bir boyut kazanır. Muallim Naci,

Ekrem’in Zemzeme’deki görüşüne karşı Saadet gazetesinde çıkan cevaplarını

Demdeme adıyla yayımlar. Muallim Naci’nin tenkide dair eserleri arasında Yazmış

Bulundum, Muallim, Islahat-ı Edebiyye adlı eserleri sayılabilir.

Ekrem ile Naci arasındaki tartışmalarının büyük ilgiyle izlendiği dönemde

Beşir Fuat ise Tanzimat’tan sonraki eleştiri anlayışına yeni bir yön vermeye ve yeni

edebiyatın realizm ve natüralizm karşısındaki durumunu belirlemeye çalışır.

Edebiyatımızda Emile Zola, Alphonse Daudet, Charles Dickens, Gustave Flaubert

gibi Batılı ediplerden ilk defa bahseden Beşir Fuat, aynı zamanda ilk tenkitli

biyografileri yazmıştır. Beşir Fuat’ın E. Zola ile diğer natüralist ve realistlere olumlu

yaklaşımlarına karşı Ahmet Mithat Efendi natüralist ve realistlerin, romancının önce

geniş bir hazırlık yapma düşüncesini, bu sürecin insan hayatında önemli bir zaman

dilimini kapsamasından dolayı tenkit eder ve Batı romanlarının Türkçeye aynen

çevrilmesine karşı çıkar. Ayrıca Ahmet Mithat, E. Zola’nın romanlarında güzellikleri

bir tarafa bırakıp sadece kötülük ve çirkinliklerden bahsetmesini sakıncalı ve ahlâk

dışı bir davranış olarak görür ve bunu eleştirir (Uçman 2003: 56-58).

Ara Nesil’e gelindiğinde ise Şinasi’den itibaren Namık Kemal ve Mizancı

Murat’ın da aynı fikri ileri süreceği “edebiyat-ı ahlâkiye” ilkesine dayandırılan bir

edebî eleştiri anlayışının edebiyatımızda hüküm sürdüğü görülmektedir. Abdülhak

Page 39: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

20

Hamit ve Recaizade Mahmut Ekrem ise edebiyatı sırf bir ilham, muhayyile ve duygu

eseri olarak görmüşlerdir. Bununla birlikte Beşir Fuat ise pozitif bilimlerin objektif

verileri dışında hiçbir şiir ve edebiyat olgusunu kabul etmemiştir. Ara Nesil de bazen

bunlara benzer bazen de değişik edebiyat ve eleştiri anlayışını ortaya koymuştur. Bu

bakımından Tanzimat nesli ile Servet-i Fünûncular arasındaki köprüyü onlar

kurmuşlardır (Babacan 2003: 73).

Beşir Fuat ve Ahmet Mithat’tan sonra devrin edebî tenkit alanında önde gelen

şahsiyetlerinden biri de Mizancı Murat’tır. Mizancı Murat, edebiyat ve edebî eleştiri

üzerine olan görüşlerini 1888 yılından itibaren Mîzan gazetesinde yayımladığı ve on

sekiz makaleden meydana gelen Üdebâmızın Numûne-i Đmtisalleri başlıklı bir seri

yazı ile Musâhabe-i Edebîye sütununda ve Turfanda mı Yoksa Turfa mı? adlı

romanının ön sözünde ortaya koymuştur.

Servet-i Fünûn topluluğunun kurulmasına da yine bir tartışma zemin

hazırlamıştır. Malumat dergisi etrafında gelişen “abes-muktebes” tartışması

Recaizade Ekrem’in yeni edebiyat taraftarlarını bir dergi etrafında toplama düşüncesi

için bir kıvılcım olmuştur.

“Sevet-i Fünûn hareketinin kurulduğu günlerde dikkati çeken önemli bir

edebiyat münakaşası ‘Klasikler Tartışması’dır. ‘Edebiyat açısından Avrupa’da

olduğu gibi bizim de bir klasik devrimiz var mıdır?, Avrupa klasiklerini asıllarına

uygun olarak dilimize nakli gerekli midir, değil midir?, Avrupa klasiklerini asıllarına

uygun olarak dilimize çevirebilecek mütercimlerimiz var mıdır, yok mudur?’

soruları etrafında geçen münakaşayı ‘Đkrâm-ı Aklâm’ adıyla ‘Tercümân-ı Hakikat’te

yazdığı bir yazıyla Ahmet Mithat Efendi başlatmış, ‘Đkdam’ gazetesi sahibi Ahmet

Cevdet , Cenap Şahbettin, Necip Asım, Ahmet Rasim, Kemalpşazâde Sait, Hüseyin

Dâniş, Hüseyin Sabri ve Đsmail Avnî gibi yazarların katılmasıyla tartışma aylarca

devam etmiştir.” (Uçman 2003: 60). Servet-i Fünûn topluluğunda başka türlerle

uğraşmayarak, edebî çalışmalarını sadece tenkit alanında toplayan tek şahsiyet ise

Ahmet Şuayib’dir (Akyüz 1995: 128).

Page 40: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

21

Servet-i Fünûncuların eleştiri konusunda teorik görüşlerini ortaya koydukları

yazılarında sırayla estetik ve sanat meseleleri, edebî eser ve edebiyat, dil ve üslûp,

şiir, hikâye-roman ve Batılı edebî akımlar gibi konular üzerinde durdukları görülür.

Sonuç olarak Ercilasun’un ifadesiyle Tanzimat devri tenkiti “dağınık ve

sistemsiz bir şekilde ele alınmış; tenkide bir edebî tür gözüyle bakılmadığı için

tenkidi faaliyetlerde fazla derinleşememiştir. Tenkidin bir edebî tür ciddiyetiyle ele

alınması ve tenkit meselelerinin sistematik bir şekilde işlenmesi, Servet-i Fünûncuları

beklemektedir.” (Ercilasun 1994: 69).

3. Devrin Basın Hayatı (Servet-i Fünûn’a Kadar)

Dönemin basın hayatının “Birinci Meşrutiyet Öncesi Osmanlı Basını” ve

“Birinci Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basını” başlıkları altında ayrı ayrı ele alınması,

Osmanlı Devleti’nin basın hayatının panoramasının daha iyi anlaşılmasında bizlere

yardımcı olacaktır:

3.1. Birinci Meşrutiyet Öncesi Osmanlı Basını

Basının özellikle de gazetelerin toplumları yönlendirmede, bilgilendirmede

büyük bir güç olduğu bilenen bir gerçektir. Osmanlının bu gücü fark etmesi ise ne

yazık ki Batı’ya kıyasla daha geç olmuştur. Batı’da XIX. asırda dünya basını büyük

bir gelişme gösterirken, Osmanlı basını için ise bunu söylemek biraz güçtür.

Osmanlıda ilk çıkan gazete, 1795 yılında Fransız elçiliği tarafından büyük

Fransız Devrimi’nin heyecanını tüm dünyaya yansıtmak amacıyla Fransızca olarak

çıkartılan “Bulletin des Nouvelles” isimli gazetedir. Bunu, Fransızca çıkartılan

“Gazette Française de Costantinople”, Alexandre Blacque tarafından Đzmir’de

çıkartılan “Spactateur Oriental” (1821), “Le Smyrneen” (1824), “Le Courrier de

Smyrne” (1828) gazeteleri takip etmiştir (Đnuğur 2002: 166-169).

Fransızca olarak neşredilen bu gazeteler, II. Mahmut’un dikkatini çekmiş ve

II. Mahmut, Đzmir’de 1821’de “Spactateur Orfiental”ı çıkartmış olan Alexandre

Page 41: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

22

Blacque’yi Đstanbul’a çağırarak ondan “Le Moniteur Ottoman”ı (1831) çıkarmasını

istemiştir (Đnuğur 2002: 169-170). Bu gazete, 1850’lere kadar yayımlanmıştır.

Bunların dışında Fransızca olarak on altı gazete daha çıkartılmıştır. Ayrıca

Fransızca dışında Osmanlı topraklarında Rumca, Ermenice, Arapça, Bulgarca,

Farsça, Sırpça, Arnavutça, Đngilizce, Almanca gazeteler de çıkartılmıştır.

Osmanlı basınında yabancı dille yayımlanan gazetelerin sayıca çokluğu

yabancıların bu işe ne kadar önem verdiğinin bir kanıtıdır.

Osmanlı Devleti tarafından çıkartılan ilk gazete ise II. Mahmut emriyle 1

Kasım 1831’de çıkartılan “Takvim-i Vekâyi”dir. Bu gazetenin çıkış nedeni gazetenin

“Mukaddime-i Takvim-i Vekayi” başlığı altında şu şekilde özetlenmektedir:

“Eskiden Vak’anüvis denilen resmî tarih yazarları vardı. Bunlar yaşadık1arı

dönemin önemli olaylarını yazarlardı. Ancak yazılar yirmi otuz yıl sonra

bastırılabildiğinden halk gerçekleri zamanında öğrenemiyor, çoğu kez olaylar yanlış

yorumlanıyordu. Đşte bu mahzurları önlemek, iç dış olayları halka zamanında

duyurabilmek için Takvim-i Vekayi çıkmaktadır.” (Đnuğur 2002: 175).

Buradan da anlaşılacağı üzere devlet açısından önem arz eden günün önemli

olaylarını o güne kadar özel bir deftere yazan yazıcılardan artık bu tür olay ve

haberleri gazetelere yazmaları istenilmektedir. “Takvim-i Vekayi incelendiğinde de

padişahın resmî bildirileri, iç ve dış haberler, askeri konular ve resmî konulardaki

açıklamaların yer aldığı görülür.” (Enginün 2006: 34).

Gazetenin yazarları arasında ilk vakanüvislerden Ahmet Lütfi’nin, Sarım

Efendi’nin Sait Bey’in yanı sıra daha sonra gazetenin de baş muharrirliğini ve

müdürlüğünü yapan Eslâf yazarı Faik Reşat da vardır (Enginün 2006 34-35).

Haftada bir perşembe günleri neşredilen 40 x 27 boyutlarındaki bu gazete,

başlangıçta sadece devlet büyüklerine, ulemaya, yüksek rütbeli memurlara, taşradaki

eşrafa ve elçiliklere gönderilmiştir. Bu gazetede resmî devlet haberlerinden başka

ülke içi ve ülke dışı haberlere de yer verilmiştir (Đnuğur 2002: 175).

Takvim-i Vekayi’yi dokuz sene sonra William Churchill tarafından yarı resmî

olarak çıkartılan “Ceride-i Havadis” (3 Temmuz 1840) gazetesi takip etmiştir. Bu

Page 42: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

23

gazeteyi ilkinden ayıran en büyük özellik ise, özel çaba ve sermaye ile çıkarılan ilk

gazete olmasıdır (Đnuğur 2002: 181). Gazetede tiyatro özetleri, Avrupa

gazetelerinden alıntı yapılan magazin türü haberler ile ahlâk ve vatan sevgisiyle ilgili

makaleler neşredilmiştir (Enginün 2006: 35). Bu gazete, daha sonraları William

Churchill’in oğlu Alfred Churchill tarafından yeni bir süs vererilerek 1864’te

“Ruznâme-i Ceride-i Havâdis” adıyla çıkartılmıştır (Şapolyo1969: 111).

Ceride-i Havâdis’in yayımı devam ederken 1860’ta Agah Efendi ile Şinasi

tarafından ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahvâl” çıkartılmıştır. Önceleri

haftalık, daha sonraları haftada iki kere çıkartılan bu gazetede, “Şinasi, ilk önce kendi

Şair Evlenmesi’ni, sonra da Kostaki Efendi’nin Heyet-i Sabıka-i Kostantaniye’sini

tefrika eder.” (Tanpınar 1997: 211). Daha sonraları bu gazetede, dönemin iç ve dış

olaylarından seçme haberlere, eğitici yazılardan halkı eğitecek günlük yazılara kadar

pek çok konu halkın anlayacağı sade bir dille verilmiştir.

Tercüman-ı Ahvâl’in 25. sayısından sonra gazeteden ayrılan Şinasi, 28

Haziran 1862’de tek başına “Tasvir-i Efkâr”ı çıkartır. Şinasi, gazetenin

mukaddimesinde “her devletin idaresini üstlendiği ‘heyet-i mecmua-i milliyenin’

devamını, çıkarlarını korumakla mükellef olduğunu belirterek ‘ bu hall-i medeniyette

bulunan halkı’ nda ‘ kendi manâfiinnin husulü hakkına ne suretle sarf-ı zihn eylediği,

terceman-ı efkârı olan gazeteleri lisanından malum olur.’ diyerek gazetesini, halka

karşı sorumluluğunu bilen bir sözcü olarak takdim ed(er).” (Enginün 2006: 46).

Đlk edebî münakaşaların başladığı bu gazete (Şapolyo 1969: 121), içerik

yönünden Tercüman-ı Ahvâl’e göre daha zengin ve düzenlidir. Şinasi’nin Paris’e

gitmesiyle gazetenin yönetimi Namık Kemal’e geçmiştir.

1861’de Sultan Abdülaziz döneminde ise Türkiye’de basın üzerinde baskı ve

sansür devri başlamıştır. Basında sansür ve baskı denildiğinde akla hemen Sultan

Abdülhamit devri gelse de basın üzerindeki baskı ve sansürin temelleri kanunlarla

Sultan Abdülaziz döneminde atılmıştır.

Türkiye’de basınla ilgili ilk tüzük, 1864’te Sultan Abdülaziz döneminde

yayımlanmıştır. Fransa’da III. Napoleon zamanında hazırlanan (1852) basın

Page 43: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

24

kanunundan çevirisi yapılan bu tüzük, II. Meşrutiyet devrinde çıkartılan Matbuat

Kanunu’na kadar yürürlükte kalmıştır.

Tüzükte, sürekli yayın yapmak isteyenlerin nereden izin alacaklarından

devletin iç güvenliğini ve asayişini bozucu yayınlara, devletin dostu ve müttefiki

olan hükümdarlardan padişah hakkında uygunsuz sözler kullananlara kadar uygunsuz

yayın yapan pek çok gazetenin geçici veya kesin olarak kapatılacağı hükümleri yer

almaktadır (Kudret 1977: 6). Birçok gazetenin kapatılmasının yolunu açan bu tüzük,

bir süre sonra yeterli görülmemiş; Muhbir, Tasvir-i Efkâr gibi gazetelerde Girit

sorunu ve Belgrat Kalesi’nin verilmesi gibi konularının ele alınması üzerine dönemin

sadrazamı Ali Paşa, “Kararname-i Ali” diye anılan yeni bir tüzük daha

yayımlanmıştır:

“Đstanbul’da çeşitli dillerde basılan gazetelerin bir kısmının bir süreden beri

memleketin genel çıkarlarına aykırı birtakım zararlı düşünceler ve yalan haberler

yayınlamakta…, birçok uydurma ve yalanlarla zihinleri karıştırma, bunun sonucu

olarak da halk arasında çatışmaya yol açmakta” gerekçesiyle çıkarılan bu

kararname ile: “Asayişi ve düzeni korumak gerektiğinden, bu türlü gazete ve

dergilerin bütün devlete ve bütün millete dokunan zararlarının önlenmesi için, Basın

Nizamnamesi’nin hükümleri dışında olarak hükümetçe cezalandırma işlemine ve

önleyici tedbirler alınmasına karar verilmiştir.” (Kudret 1977: 7).

Ali Paşa’nın “Kararname-i Ali”sindeki “memleketin genel çıkarlarına aykırı

davranmak” maddesinden hareketle dönemin önde gelen Muhbir, Vatan, Đbret,

Hadîka, Sirâc, Diyojen gibi pek çok gazetesi süreli ya da süresiz olarak kapatılmıştır

(Kudret 1977: 7).

Mahmut Nedim Paşa, sadrazamlığı döneminde Bosna, Bulgar ve Selanik

olaylarının çıkması üzerine gazetelere ve dergilere sansür koymuş; ancak Đstanbul’da

büyük öğrenci gösterilerinin çıkması üzerine bu adımından hemen vazgeçmiştir

(Kudret 1977:8).

30 Mayıs 1876’da Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle V. Murat padişah

olmuştur. V. Murat’ın üç aylık gibi kısa süreli iktidarından ve özgürlüğünden

yararlanan aydınların Đstanbul’a dönmeleriyle gazetecilikte kısa da olsa bir özgürlük

Page 44: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

25

dönemi yaşanmıştır (Đnuğur 2002: 254); ancak üç ay sonra V. Murat tahttan

indirilerek, 31 Ağustos 1876 tarihinde anayasalı sistemi kabul edeceğini vaat eden

Sultan II. Abdülhamit tahta geçirilmiştir.

3.2. Birinci Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basını

II. Abdülhamit döneminin en belirgin özelliği, basının halk kitleleri ve

hükümet çevrelerinde etkisini arttırmasıdır. Bu etki, Sultan Abdülaziz’in padişahlığı

yıllarında da-birçok aydının sürgüne gönderilmesine rağmen- kendisini gösteriyordu.

Đktidarını güçlendirmek isteyen II. Abdülhamit, öncelikle milletin parlamento

hayatı için henüz hazır olmadığını ileri sürerek Kanûn-ı Esâsi’nin “olağanüstü

durumlarda kendisine meclisleri dağıtma yetkisinin tanınması” maddesine dayanarak

parlamentoyu kapatmış, sonra da Kanûn-ı Esâsi’nin babası sayılan Mithat Paşa ile

birçok milletvekili ve gazetecileri sürgüne göndermiştir. Bu madde, aynı zamanda

padişaha gerekli gördüğünde gazete kapatma yetkisini de vermektedir. O dönemde

yürürlükte olan kanun ise 1864’ün basın kanunuydu. Mebuslar Meclisi’nin ele aldığı

ilk tasarılardan biri de yeni bir basın kanunu tasarısı hazırlamak olmuştur.

23 Aralık 1876 tarihinde kabul edilen Kanûn-ı Esâsi’nin 12. maddesinde

“matbuat kanun dairesinde serbesttir.” ifadesi yer alıyordu (Kudret 1977: 16); ancak

maddenin devamında yer alan hükümler ise dönemin basınını içten içe kısıtlar

nitelikteydi. Gazetelerin bir kısmının övgüyle karşıladığı bu durumu Teodor Kasap,

“Đstikbâl” adlı gazetesinde “halka hak verilmez, hak alınır.” cümlesiyle eleştirmiştir.

Ayrıca Teodor Kasap, hem Kanûn-ı Esâsi’nin 12. maddesinde yer alan “matbuat

kanun dairesinde serbesttir. “ ifadesini hem de yeni matbuat kanununun tasarısını

“Hayal” adındaki mizah gazetesinde şu şekilde eleştirmiştir:

“Biliniyor ki, Kanûn-ı Esâsi’nin on ikinci maddesinde ‘Matbuat kanun

dairesinde serbesttir.’ denilmiş. Nitekim, dokuzuncu maddesinde de ‘Osmanlıların

hepsi kişi özgürlüğüne sahip ve başkasının özgürlük hakkına saldırmamakla

yükümlüdür.’ denilmiş. Đşte, ‘matbuat serbesttir.’ demek, ‘Osmanlı özgürdür.’ demek

gibidir. Osmanlılar özgür olduğu halde onlara özgürlüklerini yasaklamak ve baskı

Page 45: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

26

yapmak için nasıl kanun yapılmazsa, ‘Matbuat kanun dairesinde serbesttir.’

demekle, onun kanunu da baskı hükümleri getirmemek gerekir… Madem ki Kanûn-ı

Esâsi’nin buyurduğu üzre, matbuat kanun dairesinde serbesttir; bu halde yeniden

kanun koymağa uğraşmaktansa, eski Matbuat Kanunu’nu görüşüp inceleyerek onun

hükümleri arasında Kanûn-ı Esâsi’de vaat edilen serbestliğe aykırı olan yerleri

atılarak adalet ve serbestliğe uydurulsun.” (Kudret 1977: 17-18).

Söz konusu tasarının birinci bölümünde basımevlerinin kuruluşu ve

işleyişiyle ilgili hükümler, ikinci bölümünde gazeteler ve süreli yayınlarla ilgili

hükümler, üçüncü bölümünde basın yoluyla işlenecek suçlar ve bunlara verilecek

cezalarla ilgili hükümler, dördüncü bölümünde ise davalara bakacak mahkemeler ve

duruşma usulleriyle ilgili hükümler belirleniyordu (Đnuğur 2002: 257).

Bu kanun tasarısının önemli özellikleri şunlardır:

• Gazete çıkarmak için hükümetten izin istenecek, on beş gün içerisinde cevabı

bildirilecek.

• Yayımlanan her nüsha başkentte Matbuat Dairesi’ne, taşrada valiliklere verilecek

ve yöneticilerden bir belge alınacaktır.

• Milletvekilleri yazı işleri müdürü olamayacaktır.

• Hükümete ve ilgililere cevap ve düzeltme hakkı tanınmıştır. Gazeteler düzeltme

yazısını yayımlamak zorundadırlar.

• Mebusan Meclisi’ndeki tartışmaların yanlış anlam ve yorumlara yol açacak biçimde

yayımlanması yasaktır.

• Devletin güvenliğini sarsacak bir suçun işlenmesini kışkırtacak yazı yayımlayan

gazeteler süresiz olarak kapatılır.

• Padişaha dokunacak yazı yayımlayan gazeteler kapatılır. Sorumlulara 1-3 yıla

kadar hapis cezası verilir.

• Anayasa ile kurulmuş düzene karşı yazı yayımlamanın cezası bir aydan bir yıla

kadar hapistir (Đnuğur 2002: 257-258).

Page 46: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

27

Bunlardan başka bu kanun tasarısında gazete çıkartmak isteyenlerden kefalet

akçası alınması ve mizah gazetelerinin yasak edilmesiyle ilgili hükümler de yer

alıyordu. Ancak yeni basın kanunu bu şekliyle meclise geldiğinde vekillerden tepki

görmüş, vekiller özellikle matbaa açılmasını güçleştiren maddelere, tasarının matbuat

suçları için gösterdiği cezalara ve mizah gazetelerinin yasak edilmesine karşı

çıkmışlardır. Bu maddeler değiştirildikten sonra yeni basın kanunu mecliste kabul

edilmiş; ancak bu şekliyle de Sultan II. Abdülhamit yürürlüğe koymamıştır (Đnuğur

2002: 258).

Sultan II. Abdülhamit döneminde basın özgürlüğünü kısıtlayan tebliğler de

yayımlanmıştır. Bu tebliğlerde, herkesin gazetelerde yazılanları gerçek gibi kabul

ettiği, bu nedenle yayımlanan yazılardaki yanlışların önemli olduğu ifade ediliyor ve

eğer halkın şikayeti varsa bu şikayetlerin gazetelere değil, açılan meclise yapılması

isteniyordu. Bunların yanı sıra hükümetin icraatının aleyhinde yazanların fesatçı

kabul edilerek gereken kanuni tedbirlerin alınacağı ifade edilmektedir.

Sultan II. Abdülhamit dönemindeki sansürle birlikte Osmanlı basınında

devrin meşhur ilim, fikir ve sanat adamları yazı ve kitap yazmaktan men edilmiş,

şiddetlenen sansür nedeniyle gazete ve mecmualar basılmadan önce gözden

geçirilmiş, en ufak matbu hatalardan gazeteler kapatılmış, devletin resmî gazetesi

Takvim-i Vekayi’i dahi bu uygulamadan nasibini almış ve kapatılmıştır (Turhan

1969: 265-266).

Sultan II. Abdülhamit döneminde sansür sadece gazetelerde, dergilerde değil,

kitaplarda da uygulanmıştır. 1857 tarihli “Basmahâne Nizamnâmesi”ne göre,

kitapların “Meclis-i Maarifçe” incelenip “memlekete ve devlete zararlı olmadığı”

saptandıktan sonra verilecek ruhsat ile basılabileceği görevi Meclis-i Maarif’ten

alınıp, Maarif Nezâreti’ne bağlı “Encümen-i Teftiş ve Muayene” adlı bir kurula

verilmiştir. Bu kurulun görevi ise şu şekilde belirtilmiştir:

“Türkiye’de basılacak bütün dinî kitaplar, risâleler (broşürler), fennî ve

edebî her çeşit basılı şeyler, siyasetle ilgili olmayan süreli risaleler; resim, levha,

madalya ve armalar; Türkiye’ye girecek yabancı basının içeriğinin sakıncalı olup

Page 47: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

28

olmadığının gümrük ve postahanelerdeki özel memurlar tarafından kestirilemeyen

kitap ve sâirenin incelenmesi…” (Kudret 1977: 20).

Sultan II. Abdülhamit’in basın üzerinde uyguladığı sansür ve baskılara

rağmen bu dönemde basın tarihimiz için önemli birçok gazete ve dergi

yayımlanmıştır. I. Meşrutiyet ile II. Meşrutiyet yılları arasında çıkan belli başlı

gazete ve dergiler şunlardır:

Osmanlı (1877), Tercüman-ı Şark (1878), Tercüman-ı Hakikat (1878),

Karagöz (1878), Bahçe (1878), Vasıta-i Servet (1879), Ziraat (1880), Mecmua-i

Ebüzziya (1881), Mizan (1885), Gayret (1886), Muhit (1888), Mektep (1891),

Servet-i Fünûn (1892), Malûmat (1895), Meşveret (1895), Resimli Gazete (1899),

Şûrâ-yı Ümmet (1899), Musavver Terakki (1900), Musavver Muhit (1908). Bu

gazetelerden başka kadınlara ve çocuklara yönelik yayınlar da vardır.

I. Meşrutiyet döneminde normal olarak 12-15 bin günlük tiraj yapan,

olağanüstü durumlarda otuz bine kadar çıkan gazeteler de vardı. Basın tarihimiz

açısından önem arz edenlerden bazıları şunlardır:

Tercüman-ı Hakikat: 1878’de Ahmet Mithat tarafından çıkarılan bu

gazetede halkın diliyle halka bol bol havadisler verilmiştir. Gazetede sadece aydın

kişilere değil, geniş halk kitlelerine de hitap edilmiştir (Đnuğur 2002: 279).

Tercüman-ı Hakikat gazetesi, birçok gazetecinin de yetiştiği bir okul görevi

üstlenmiştir. Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nigar Hanım, Halide Edip

Adıvar, Hüseyin Cahit Yalçın gibi isimler uzun süre bu gazetede çalışmışlardır. Bu

gazete 1908’den sonra başlayan II. Meşrutiyet döneminden önce bağımsız görünmüş,

sonra Đttihat ve Terakki Partisi’ne yönelik muhalefet yapmıştır (Şapolyo 1969: 147).

Ahmet Mithat Efendi’nin ölümünden sonra da yayımlanmaya devam eden

Tercüman-ı Hakikat, Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar yayımını sürdürmüştür.

Sabah: Đlk olarak 1875’te yayımlanan Sabah, 1882’de Mihran Efendi’nin

idari yönetiminde ve Şemsettin Sami’nin baş yazarlığında yayın hayatını etkili olarak

devam ettirmiştir. Gazetenin yazar kadrosunda Ahmet Rasim, Mahmut Sadık, Diran

Kelekyon, Hüseyin Cahit Yalçın, Adnan Adıvar, Ahmet Emin Yalman gibi basın

tarihimizde isim yapmış birçok edip yer almıştır (Đnuğur 2002: 275). Sabah gazetesi

Page 48: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

29

daha sonra Ali Kemal’in “Peyam” gazetesiyle birleşmiş ve “Peyam-ı Sabah” adıyla

yayım hayatına devam etmiş ve 1922’de kapanmıştır.

Đkdam: Sultan II. Abdülhamit’in istibdat döneminde 1894’te yayın hayatına

giren Đkdam gazetesi, Ahmet Cevdet tarafından çıkarılmıştır. Millî konulardaki

duyarlılığıyla dikkati çeken Đkdam (Enginün 2006: 82) gazetesinin çalışanları

arasında Hüseyin Cahit Yalçın, Mahmut Ata, Adnan Adıvar, Yakup Kadri

Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay gibi isimler yer almaktadır. Türkçülüğe ait

eserlerin başlıca yayın aracı haline gelen bu gazetenin başlığı altında “Siyasî Türk

Gazetesi” ibaresi yer almıştır. II. Meşrutiyet döneminde Đttihat ve Terakki’ye yönelik

muhalefet yapan ve 1926’ya kadar yayın hayatını sürdüren bu gazete Kurtuluş

Savaşı’nı desteklemiştir (Đnuğur 2002:285-286).

Servet-i Fünûn: Servet-i Fünûn 27 Mart 1891 tarihinde Recaizâde’nin

Galatasaray Sultanisi’nden öğrencisi Ahmet Đhsan (Tokgöz) tarafından

yayımlanmaya başlanan 26 Mayıs 1944’e kadar Đstanbul’da faaliyet göstermiş bir

dergidir. Güzel, resimli ve iyi bir kağıda basılan Servet-i Fünûn, görünüş bakımından

devrinin diğer dergi ve gazetelerinden farklılık göstermiş ve okuyucuların ilgisini

çekmiştir.

Başlangıçta gerek şekil gerekse muhteva bakımından yenilikler arz eden

Servet-i Fünûn, edebiyat dışında popüler fen ve sağlık bilgileri, Avrupa’da yapılan

ilmî keşiflerle ilgili pek çok bilgiler içermektedir (Ercilasun 1992: 425-432).

Servet-i Fünûn asıl şöhretini Edebiyat-ı Cedide topluluğunun teşekkülüyle

kazanmıştır. 1895’in sonlarında Malûmât gazetesinde derginin baş yazarı Mehmet

Tahir Efendi ile Recaizâde Ekrem arasında başlayan “kafiye” konusundaki tartışma

Ekrem’in Şemsâ adlı hikâyesinin yazarının izni alınmadan bu dergide

yayımlanmasıyla iyice alevlenir. Konuyla ilgili bir mektubu Servet-i Fünûn’a

gönderen Ekrem, kısa bir süre sonra 1896’da Tevfik Fikret ile dergi kadrosuna dahil

olmuştur.

Tevfik Fikret’in Servet-i Fünûn’da yazmaya başlamasıyla dergi tam bir edebî

çehreye kavuşmuş ve Cenap Şehabettin, Hüseyin Siret, Mehmet Rauf, Hüseyin

Page 49: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

30

Cahit, Ali Ekrem, Süleyman Nazif gibi isimlerin dergiye katılmasıyla Edebiyat-ı

Cedide topluluğu şekillenmeye ve en önemli eserlerini vermeye başlamıştır.

Ahmet Đhsan’ın 1922’de Avrupa’ya gitmesiyle yayım hayatına bir süre ara

veren dergi, 1924’te tekrar yayımlanmaya başlamıştır. 2

Malumat (1895-1903): Haftalık, resimli mecmua olarak çıkartılan

Malumat’ın, 19. cilt, 423 sayısı çıkmıştır. Sahibi Mehmet Tahir Bey’dir. Her sayının

kapağı resimli, büyük boy olarak çıkartılmıştır. Devrin en fazla dikkat çeken resim

ve fotoğraflarının yayımlandığı bu gazete Musavver Malumat olarak da

bilinmektedir.

Đlk nüshasında yapılacak neşriyatın ana hatları şöyle özetlenmektedir:

Tıp, ahlâk, edebiyat, hukuk, iktisat, tarih, coğrafya, biyoloji, askerlik, maarif,

ziraat, ticaret vb. gibi çok geniş sahada Şark’ın ve Garp’ın bütün kültür ve medeniyet

unsurlarından okuyucular haberdar edilecek. Edebî sahada yerli ve yabancı

yazarların eserleri verilecek. Dünya ahvâline dair haberler yayımlanacak. Yeni

keşifler, siyasî olaylar değerlendirilecek. Đcmâl-i edebî sütununda bir hafta boyunca

Osmanlı ve Avrupa basın ve edebiyat çevrelerinde olup bitenler dile getirilecek.

Mecmuanın yayımlandığı devirde canlı bir neşriyat hayatı vardır. Özellikle

Servet-i Fünûn dergisi Malumat’ın görüş ve düşüncelerinin karşısında yer

almaktadır.

Mecmuanın belli başlı yazarları arasında Ahmet Rasim, Ahmet Muhtar, Ali

Rifat, Müstecabizâde Đsmet, Hasan Asaf, Ali Rıza Seyfi, Halide Edip, Ali Kemal,

Halit Eyyup, Üsküdarlı Safi, Isak Ferera, Mithat Bahari, Avram Naum, Mustafa

Sabri, Đsmail Safa, Mehmet Celâl, Mehmet Ziya Rıza Tevfik, Şeyh Vasfi Efendi,

Muallim Feyzi gibi pek çok edip yer almaktadır. 3

Sultan II. Abdülhamit’in basın ve demokrasi üzerindeki katı tutumuna Jön

Türkler başta olmak üzere, Avrupa’da yaşayan aydınların çoğu Türkçe, Fransızca,

2 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi C. 7, 1977: s. 527-528 3 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi C. 6, 1977: s. 128

Page 50: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

31

Arapça, Almanca, Đngilizce ve Đbranice olarak çıkartılan gazetelerle muhalefet

yapmışlardır.

Jön Türkler’in çıkardığı gazeteler şunlardır: Muhbir, Đttihat, Đttihat-i Osmani,

Kanûn-i Esasi, Kıbrıs, Kürdistan, Meşrutiyet, Meşveret, Mirat-Abdülhamit, Ahâli,

Anadolu, Arnavutluk, Basiretü’l-şark, Beberuhi, Curcuna, Cüret, Doğru Söz, Dolap,

Emel, Enini, Mazlum, Ezân, Feryat, Gencine-i Hayal, Girit, Hak, Hakikat, Havâtir,

Hayal, Hilal, Hürriyet, Islah, Islahat, Đçtihat, Đncili Çavuş, Đstikbâl, Đntibah, Đntikâm,

Đstirdât-ı Zaman, Mîzan, Monitör Ottoman, Muvakkaten, Muvâzene, Nasihat,

Osmanlı, Pinti, Rumeli, Sadakat, Sada-yı Millet, Sancak, Selâmet, Seyf-i Hakikat,

Şark, Şark ve Garp, Şura-yi Osmani, Şura-yi Ümmet, Đstikbâl, Terakki, Teessüf,

Tokmak, Tuna, Türk, Ulûm, Ümit, Vatan, Yeni Fikir, Yıldırım, Yıldız, Zuhuri;

Arapça olanlar Cüneyne, El-Hilafe, Es-Sadaka; Fransızca olanlar Le Constitionnel,

Le Courrier des Balkans, Daul La Foudre, Le Liberal, Ottoman, Mechveret, Le

Moniteur Ottoman, Le Turquie Contemparaine, La Turquie Libre ve Le Yıldız isimli

gazeteler takip etmiştir (Gerçek : 145-146).

1831’den 1881’e kadar geçen ilk elli yıl içerisinde Đstanbul’da pek çok gazete

ve dergi yayımlandığı halde daha sonraları bu gazetelerin sayısı git gide azalmış ve

Sultan II. Abdülhamit’in baskısı ve sansürü daha da belirginleşmiştir. Gün geçtikçe

sertleşen sansür, koyulaşan istibdat gazetelerin revaç bulmaması muharrirlerin de

gazetelerinden uzaklaşmasına sebebiyet vermiş, gazeteler zamanla ehliyetsiz ellerde

yayın hayatlarını sürdürmüştür (Selim Nüzhet 1931: 77). Haftada bir perşembe

günleri çıkarılan Hazine-i Fünûn dergisinde de siyasete ilişkin yazılara yer

verilmemesi ve bazı nüshalarında padişaha yapılan övgülerin yer alması dönemin

basınının karakterini yansıtır niteliktedir.

Page 51: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

32

Padişahın bayramını kutlamak üzere derginin 39-40. ortak sayısında

yayımlanan bayram tebrik mesajı ve bu mesaj içerisinde yer alan Osmanlı Arması

Page 52: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

33

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

I. ĐNCELEME

Page 53: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

34

1. HAZĐNE-Đ FÜNÛN’UN KÜLTÜR HAYATIMIZDAKĐ YERĐ

1.1. Derginin Şekil Özellikleri

Üzerinde çalıştığımız Hazine-i Fünûn’un 27 - 52. sayıları, 10 Receb l3l3 4 /

14 Kanûnuevvel 1311 (26 Aralık 1895 Perşembe) ile 18 Zilkade 1313 / 18 Nisan

1312 (30 Nisan 1896 Perşembe) tarihleri arasında, çoğunlukla haftalık olmakla

beraber bazı sayıları 8 günlük (32-33. , 51-52.), bazı sayıları ise 6 günlük (34., 47-

48.) olarak yayımlanmıştır.

Derginin ilk sayfalarının üst kısmında kimlik bilgileri ve derginin klişesi yer

almıştır. Klişenin sağ tarafında ise şu bilgilere yer verilmiştir:

“Pahası 10 paradır.

Bedel-i Đştirak: Đstanbul için seneliği 10, vilayet için 23 kuruştur. Bedeline

posta veya damga pulu dahi kabul olunur.” ifadesine ve bu ifadenin altında da

Hazine-i Fünûn’a müracaat edeceklere yönelik olarak dergideki müdür-i mesûlün

adına ve günün Hicrî tarihine yer verilmiştir.

Klişesinin sol tarafında ise:

“Mahall-i idare ve tevzii: Bab-ı â1i Caddesinde 44 numaralı Asır

Kütüphanesidir.” ifadesine ve bu ifadenin altında da okuyucuya yönelik bir duyuru

ile günün Rumî tarihine yer verilmiştir.

Hazine-i Fünûn’un üçüncü yılında çıkartılan 27-52. sayılarının başlık altı

yazılarında ise “Edebiyat ve Fünûn’a muteallik makalât maa-l-mennûniyye derc

edilir. Derc olunmayan evrak iâde edilmez.” ifadesine yer verilmiştir.

4 Dergide Miladî takvim verilmemiştir. Yukarıdaki tarihlerin Miladî karşılıkları Takvimü’s-

Sinin’den hareketle tespit edilmiştir. (Gazi Ahmet Muhtar Paşa Takvimü’s-Sinîn, Hazırlayan:

Yücel DAĞLI, Dr. Hamit PEHLĐVANLI, Ankara, Genel Kurmay Basımevi, 1993)

Dergide Hicrî 10 Receb 1313, Rumî 14 Kanûnuevvel 1311 tarihi verilmektedir. Dergideki bu

günler sözü edilen kaynakta birbiriyle örtüşmemektedir. Bu sebeple çeviri yapılırken dergideki

Rumî tarihin karşılığı olan Miladî tarih tercih edilmiştir.

Page 54: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

35

Bu bilgilerin altında derginin “adet”i, “Edebiyat ve fünûndan bahis ve

menâfi-i mülk ve devlete hâdim haftalık Osmanlı ceridesidir.” cümlesi ve bunun

devamında da derginin yayımlanış süresini ifade eden “üçüncü sene” bilgisi yer

almaktadır. Bu klişe cümle 32-33. ortak sayıdan itibaren “Edebiyat ve fünûndan

bahis ve menâfi-i mülk ve devlete hâdim olarak haftada bir defa neşrolunur.”

şeklinde değiştirilmiştir. Fakat bu farklılıkta cümlenin içeriğine yönelik herhangi bir

değişiklik yoktur.

Hazine-i Fünûn’un üçüncü yılına ait incelenen sayıları arasında 32-33., 39-

40., 43-44., 45-46., 47-48., 49-50., 51-52. sayılarının ortak sayı olarak basıldığı

görülür. Ortak sayı olmayan yani tek sayı olarak basılan Hazine-i Fünûn sayıları 7

sayfadan ibaretken, ortak olarak basılan sayılar ise 11 (32-33., 39-40.), 13 (51-52.)

veya 15 (43-44., 45-46., 47-48., 49-50.) sayfadan ibarettir. Ortak olarak basılan bu

sayılarda derginin ücreti tek sayı ücreti olan 10 para değil, iki sayı ücretine karşılık

gelen 20 paradır.

Đncelenen sayılar içerisinde ortak sayılar, zamanında çıkartılamayan sayıların

diğer sayıyla aynı nüsha içerisinden birlikte basılmasının bir sonucudur. Bu ortak

sayıların gecikme nedeni dergide belirtilmemekle beraber, 39-40. ortak sayısının

gecikme nedeninin sayının çıkacağı tarihe denk gelen Ramazan Bayramı olduğu

düşünülebilir. Ancak ortak sayılardaki bu gecikmenin sebebi geneli için

düşünüldüğünde maddi sıkıntılar dışında yazı işleri müdürünün değişmesine ve

basımdan kaynaklanan çeşitli sebeplere bağlanabilir. Dergideki bazı sayıların ortak

nüsha olarak basılma nedeni maddi sıkıntılardan kaynaklanmış olsaydı, bu ortak

nüshalardaki sayfa sayılarının da tek nüsha sayılarda olduğu gibi yedişer sayfadan

ibaret olması gerekirdi. Halbuki 32-33. ile 39-40. dışında diğer ortak sayıların çoğu

iki nüsha sayfa sayısına sahiptir.

Hazine-i Fünûn dergisindeki ilk sayfa, kapak görevi yapmaktadır. Kapaklar

sayfa sayısına dahildir. Sayfaların numaralandırılışı sıralıdır. Buna göre 213. sayfa

numarasıyla başlayan 27. sayı, derginin 51-52. ortak sayısının 510 numaralı

sayfasıyla bitmiştir. Ancak, bu ortak sayıya -üçüncü senenin son sayısı olması

münasebetiyle- “Hazine-i Fünûn Üçüncü Sene Fihristi” başlığı altında iki sayfa daha

ilave edilmiştir ve bunlara sayfa numarası verilmemiştir.

Page 55: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

36

Derginin arka sayfasının sol alt kısmında derginin sahib-i imtiyazının Doktor

Cerrahzâde, müdir-i mesûlünün de Asır Kütüphanesi sahibi K(irkor) Faik5 olduğu

belirtilmiştir. Bu ibarenin altında da köşeli parantez içerisinde “Matbaası Bâb-ı âli

Caddesinde Numara 25” ifadesine yer verilmiştir.

Đncelenilen sayılarda matbaa ismi verilmemiş sadece “Matbaası Bâb-ı âli

Caddesinde Numara 25” açıklamasıyla adres verilmiştir. Hazine-i Fünûn’la ilgili

olarak daha önce yapılan çalışmalardan ismi verilmeyen bu matbaanın “Âlem

Matbaası Ahmet Đhsan ve Şürekası” ve “Kasbâr Matbaası” olduğu sonucuna

ulaşılabilir (Sel 2004: 67, Şimşek 2007: 46).

Derginin sermuharriri Faik Reşat’tır. Bu görev 29 Şaban 1313’ten itibaren

(adet 35) Andelib [Mehmet Esat, Faik Esat] tarafından yürütülmüştür. Bunu dergide

Andelib tarafından kaleme alınan “Đfade-i Mahsûsa” (adet 35) başlıklı yazıdan

öğrenmek mümkündür:

“Hazine-i Fünûn ilk nüshasında tayin ettiği meslek dairesinden mümkün

mertebe ayrılmamağa ihtimâm ile neşr-i âsâr-ı müfîde de devam edegeldiği hâlde

sermuhariri edîb-i şehir Faik Reşat Bey Efendi Hazretlerinin ahiren keff-i yed etmesi

üzerine bir müddet bu mesleğinde devama muvaffak olamamış idi.

Hazine-i Fünûn’un bu hâlini gördükçe cidden müteessir ve dil-hûn

oluyordum. Manastır’da avdetim üzerine sermuharrirliği bu abd-i âcize teklif edildi,

bittabi kemâl-i memnuniyetle kabul ettim. Diğer bir cerideye intisâbım bulunması

bunun terakkîsine çalışmama mâni olamaz. Kalemiyle temîn-i maişet fikrinde

bulunan bir sâhib-i gayret için iki değil, on iki risâleye bile yazı yazmak mümkündür.

Mektep ve Maârif risâlelerini çıkardığım zaman içlerinde benim âsârım nâdiren

mesâdif-i enzâr olmakla beraber matbûât âleminin ahvâlinden haberdâr olan ihvân-ı

5 Kirkor Faik Kayseryan: Kitapçı Kasbâr’ın küçük ve Ohanes Ferd’in büyük kardeşidir. Kirkor

Faik, önce gazete satıcılığı yapmış, bir müddet para biriktirdikten sonra Asır Kütüphanesi’ni

açmıştır. Daha sonra “Asır” adlı bir matbaa kurmuştur. Bu suretle hem kitap ve dergi çıkarmış

hem de kitapçılık yapmıştır. Musavver Terakki ve Mecmua-i Lisan ve daha başka dergiler

çıkarmıştır. Bir ara O. Aznavur’un baş muharrirliği ile Ermenice Zagik gazetesini çıkarmıştır.

(Server R. Đskit, Türkiye’de Neşriyat Hareketlerine bir Bakış MEB, Ankara 2000)

Page 56: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

37

sebât ve gayretimden dolayı bendenize takdîr hân olundu.” (Andelib, adet 35, s. 34-

375.

Derginin 32-33. ile 39-40. ortak sayılarının ilk sayfaları tek sütun, diğer

sayılardaki sayfaların tamamı ise üç sütun halinde düzenlenmiştir. Sayfalardaki

sütunlar belirgin çizgilerle birbirlerinden ayrılmıştır. Dergideki bu sayıların ilk

sayfalarının tek sütundan oluşmasının sebebi ise bu sayfalarda padişahın bayramının

veya doğum gününün tebrik edilmesidir.

Đncelenilen sayılar içerisinde 32-33. ile 39-40. ortak sayılarının ilk sayfaları

dışında dergide herhangi bir çizime veya resme yer verilmemiştir. Bu sayılar dışında

derginin diğer sayılarında yer alan sütun adları koyu yazılmıştır. Sütunlar arasında

düz çizgi kullanılmış, aynı sütunda yer alan yazıların arasında ise değişik desenlere

yer verilmiştir.

Dergide “Edebiyat ve fünûndan bahis ve menâfi-i mülk ve devlete hâdim

olarak haftada bir defa neşrolunur.” klişesinin altında 32-33. ile 39-40. tek sütunlu

ortak sayıların dışında 38. sayıya kadar diğer sayıların ilk sayfalarının sağ taraftaki

ilk sütununun hemen altında “Mündericât” başlığı altında sadece dergi içerisindeki

yazı isimlerine yer verilirken, 38. sayıdan itibaren yazı isimlerinin yanı sıra parantez

içerisinde yazı sahiplerinin isimlerine de yer verilmiştir. Ancak her iki uygulamada

yazıların sayfaları belirtilmemiş, bunun yerine yazılar yayımlanış sırasıyla

verilmiştir. Ayrıca dergi içerisinde yapılan açıklama, ilan ve reklamlar “mündericât”

başlığı altında gösterilmemiştir.

Dergideki yazıların, belirli sütunlar altında neşrine dikkat edilmiştir.

Đncelediğimiz sayılar içerisinde “Edebiyat, Fıkra, Kısm-ı Edebî, Kısm-ı Fennî, Đhyâ-

yı Âsâr, Makale-i Mahsûsa, Maraz-ı Sühan, Musâhabe, Mütenevvia, Terâcim,

Terâcim-i Ahvâl” isimlerini taşıyan on bir sütun ismi kullanılmıştır.6

Bu sütunlar içerisinde “Edebiyat, Fıkra, Musâhabe, Makale-i Mahsûsa,

Maraz-ı Sühan, Terâcim” sütunları büyük puntoyla ve koyu renkle yazılırken, “Đhyâ-

yı Âsâr, Kısm-ı Edebî, Kısm-ı Fennî, Mütenevvia, Terâcim-i Âhvâl” sütunları ise

daha küçük puntoyla açık renkle yazılmıştır. Bu durum okuyucuda, dergide koyu ve

6 Bu sütunlar, çalışmanın “Muhteva Özellikleri” (sayfa 42) bölümünde değerlendirilecektir.

Page 57: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

38

büyük puntoyla yazılanların ana sütun, diğerlerinin ise ara sütun olarak düşünüldüğü

izlenimini uyandırmaktadır. Dergide yer alan sütunlardan gerek ana sütunların,

gerekse ara sütunların sıralanmasında belirli bir düzenin takip edilmediği

görülmektedir.

Dergide yer alan bazı yazılar “mabâdı var” ifadesiyle diğer sayılarda devam

ettirilmiştir. Mabatlı olan bu tefrikalardan en uzunu 37. sayıdan başlayıp bazı

değişikliklerle 51-52. ortak sayıya kadar devam eden “Đhyâ-yı Âsâr” sütununda yer

alan Azri Çelebi’nin “Nakş-ı Hayal” adlı manzumesidir. 7

Hazine-i Fünûn, resimler, fotoğraflar ve desenlerle süslenmiş bir dergi

değildir. Bu durum, dergiciliğimizin o yıllarda henüz bu noktaya gelmemiş olmasıyla

yorumlanabilir. Dergide “Osmanlı Arması” dışında herhangi bir ambleme veya

resme yer verilmemiştir. Đncelenen sayılar içerisinde 32-33. ile 39-40. ortak sayılarda

Osmanlı Arması’na yer verilmiştir. Dergide kullanılan Osmanlı Arması’ndan ilki

padişahın doğum günü münasebetiyle yazılan şiir ve tebriknâme içerisinde, ikincisi

ise padişahın bayramını kutlamak üzere yazılan bayram tebriki mesajının içerisinde

kullanılmıştır.

Dergi içerisinde kitap, takvim, gazete ve mecmua ilanlarına da yer verilmiştir.

Bunlar, derginin son sayfasının sol alt köşesine veya orta sütununa yerleştirilmiştir.

Đncelenen sayılar içerisinde dergide 15’i kitap, 2’si mecmua, 1’i takvim ilanı

olmak üzere toplam 19 reklam ve ilana8 yer verilmiştir.

Bu ilanlar içerisinde kitap ilanları “Yeni Kitap” başlığı altında verilmiştir.

Dergide yer alan reklam ve ilanların ağırlıklı olarak edebiyata yönelik olması

Hazine-i Fünûn dergisinin “edebî kimliğiyle” yorumlanabilir. 9

7 “Đhyâ-yı Âsâr” sütunu, çalışmanın “Muhteva Özellikleri” (s.39,43) bölümünde

değerlendirilecektir. 8 Dergide yer alan reklam ve ilanlar tespit edilirken, farklı sayı ve sayfalarda yer alan ve dergi

tarafından okuyucuya hediye edileceği duyrulan “Hediye Kitap Listesi” (adet 47-48, 49-50, 51-

52) çalışmamızda tek bir ilan olarak değerlendirilmiştir. 9 Dergide yer alan reklam ve ilanların tamamı “Reklam ve Đlanlar” (s.153) bölümünde Latin

harflerine aktarılmıştır.

Page 58: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

39

Hazine-i Fünün dergisinde noktalama işaretlerine çok fazla dikkat edilmediği

görülür. Zira pek çok yazıda tırnak işaretinin açılıp yazının bittiği halde tırnağın

kapatılmamış olduğu, nokta konulup bitirilmesi gereken cümlenin virgülle devam

ettirildiği görülmektedir.

Hazine-i Fünûn, resimlerin, fotoğrafların yer almadığı, şekil olarak albenisi

olmayan, fakat yazım kurallarına riayet edilen, klasik bir dergi görünümündedir.

1.2. Derginin Muhteva Özellikleri

Hazine-i Fünûn, edebî ve fennî bir dergi olarak yayımlanmaya başlanmış ve

yayım hayatı boyunca da bu politikasını sürdürmüştür; ancak dergide yer alan

yazıların büyük kısmı edebiyatla ilgilidir. Bu nedenle derginin edebî yönü fennî

yönüne oranla daha fazla öne çıkarılmıştır, diyebiliriz. Bununla birlikte dergideki

fennî yazıların da azımsanamayacak bir yere sahip olduğu bir gerçektir. Dergi

içerisinde “bilim-sağlık-fen” alanlarını içeren yazıların çok oluşu bunun en somut

göstergesidir.

Đncelenen sayılarda 114 yazı bulunmaktadır, bunların 55’i edebiyatla 59’u ise

diğer alanlarla ilgili yazılardır. Edebiyat / edebî yazı açısından bakıldığında ise

Hazine-i Fünûn’da şiirin daha fazla yer aldığı görülmektedir. Dergide 139 şiir

bulunmakta ve bunların çoğunluğunu da eski tarz şiirler oluşturmaktadır.

Derginin incelenen sayılarında üzerinde durulan konuların sosyal hayattan

bireysel hayata doğru yöneldiği görülmektedir. Sosyal hayat dergide “aile-kadın-

çocuk” merkezlidir. Devrin siyasî yapısının dergiyi çıkaranları bu konuda

yönlendirmiş olduğunu düşünebiliriz. Diğer taraftan, zaten I. Meşrutiyet yılları

“kadın”ın ve özellikle “çocukların yetiştirilmesinde kadının rolü”nün ön plana

çıkarıldığı yıllardır. Dergideki bu yazılardan ilki [YURDMAN] Abdülgani Seniy’in

“Bir Kâide-i Tasarrufun Tetkiki” (adet 34), ikincisi Zeki’nin “Terbiye-i Etfâl

Hakkında Bir Đki Söz” (adet 36), üçüncüsü ise Kâzım (Tahirzâde)’ın “Ne Saadet”

(adet 41) başlıklı yazılarıdır.

Page 59: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

40

Bunlardan ilki bir çeviridir. Yazının içeriğinde bir baba, oğlunun bir

yaramazlığı ardından ona öğütler vermekte ve konuyu ekonomik boyuta taşıyarak

basit bir yaramazlığın bile toplum ekonomisi açısından önemli olduğuna dikkat

çekmektedir. Đkinci yazı, çocuk terbiyesi konusunda teorik bilgiler vermektedir.

Üçüncü yazıda ise sosyal meseleye yaklaşım “evlilik”, “görücü usulüyle evlilik”

merkezli olarak ele alınmıştır.

Kâzım (Tahirzâde)’ın kaleme aldığı “Ne Saadet” başlıklı hikâyede “dönemin

görücü usulüyle evlilik meselesine bakışı” irdelenmiştir. Hikâyede ailesinin görücü

usulüyle A. Bey’le evlendirmek istediği bir genç kızın, çocukluk aşkı Suat ile olan

duygusal ilişkisi ve kızın ailesinin bu ilişkiye olumsuz bakışı ele alınmıştır (adet 41,

s. 421-423). Bu yazıdaki tema ve vaka benzerliğini Şinasi’nin Şair Evlenmesi’nden

Namık Kemal’in “Zavallı Çocuk”una, Recaizâde’nin “Vuslat”ından Abdülhak

Hamit’in “Đçli Kız”ına kadar bütün piyeslerde görmek mümkündür. Bu piyeslerin

asıl konusunu 19. asrın en moda mevzularından biri olan ana babanın çocuklarını

kendi çıkarlarını düşünerek evlendirmelerinin felaketle sonuçlandığı davası oluşturur

(Tanpınar 1997: 382).

Hazine-i Fünûn’da az da olsa sosyal hayatın başka alanlarına ve bu alanlarda

yaşayan insanların değişik; ama her an karşılaşabileceğimiz hikâyelerine yer

verilmiştir. Buna Abdülgani Seniy’in “Âkibet-i Tevekkül” (adet 35, 36, 39-40) isimli

hikâyesi örnek gösterilebilir. Bu hikâyede, maddi olanaklardan yoksun ihtiyar bir

kadının çektiği ıstıraplar ve acılar sosyal hayatın gerçeği içerisinde gözler önüne

serilmiştir. Yazar, hikâyenin kahramanı yaşlı kadının şahsında dönemin aile

yaşantısına ve maddi sıkıntılarına gönderme yapmıştır.10

Hazine-i Fünûn’un çıktığı Sultan II. Abdülhamit dönemi, basına uygulanan

sansür nedeniyle pek çok gazete ve derginin kapatıldığı bir dönemdir (Đnuğur 2002:

260). Böyle bir ortamda yayım hayatını devam ettiren Hazine-i Fünûn da o yıllardaki

10 Söz konusu hikâye, çalışmanın “Dergide Yer Alan Türler” ana başlığının “Hikaye ve Roman”

(s.50) alt başlığı altında değerlendirilmiştir.

Page 60: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

41

pek çok süreli yayım gibi siyasî konulardan ziyade sosyal ve kültürel konulara ağırlık

vermiştir.

Dergideki yazılarda fikirden ziyade duygunun öne çıkışı ve bunlara ek olarak

dergide padişahın doğum gününü ve bayramını kutlamak üzere yazılan tebrik

mesajları, dönemi ve dolayısıyla da dönemin basınının karakterini yansıtır

niteliktedir.

Derginin muhteva özelliklerini değerlendirirken dönemin edebiyat ortamını

da göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Hazine-i Fünûn’un çıktığı 1890’lı yıllar,

edebiyatta eski-yeni taraftarlığının henüz dergiler açısından kutuplaşmadığı yıllardır.

“Mâlûmat” dergisinde Hasan Asaf’ın bir şiiriyle başlayan “abes-muktebes”

tartışmasında eleştirilerin yöneltildiği isim sonunda Recaizâde Mahmut Ekrem

olmuştur; ancak Mâlûmat’ın nüshalarını toplattırılmasıyla son bulan bu tartışma,

Recaizâde Mahmut Ekrem’de kendisi gibi yeni edebiyatı savunan edebiyatçıları bir

dergi etrafında toplama düşüncesini uyandırmıştır (Banarlı 1998: 1015-1016).

Hazine-i Fünûn’un incelenen bu sayıları (üçüncü sene, 27-52. sayılar),

Recaizâde Mahmut Ekrem’in bu düşüncelerini gerçekleştiremediği yani Servet-i

Fünûn’un henüz edebî bir dergi olmadığı; fakat eski-yeni çatışmalarının zaman

zaman hızlanarak yaşandığı bir ortamda yayımlanmıştır.

Hazine-i Fünûn dergisinin, edebiyat tarihlerinde çoğunlukla eski edebiyat

taraftarları olarak değerlendirildiği, hatta eski-yeni taraftarlığı konusunda eski

edebiyattan yana bir eğilim sergilediği yaygın kanıdır (Akyüz 1995: 90). Ancak

Hazine-i Fünûn’da eski edebiyat taraftarı Muallim Naci’nin yazılarının, şiirlerinin

(adet 29, 30, 35, 37, 38, 39-40, 41) yayımlanmasının yanı sıra Ekrem’in şiirlerinin

yayımlanması (adet 38, 47-48, 49-50) ve Ekrem’in “Pejmürde” (adet 47-48) isimli

eserinin okuyuculara müjdelenmesi o dönemde en azından Hazine-i Fünûn

dergisinde eski-yeni taraftarlığı konusunda herhangi bir kutuplaşmanın henüz mevcut

olmadığının bir kanıtıdır. Ayrıca derginin incelenen sayılarında gerek Cenap’ın (adet

27) gerekse Fikret’in (adet 45-46) birer şiirine yer verilmesi de bu görüşümüzü

destekler niteliktedir. Ancak şu da bir gerçektir ki dergide Tevfik Fikret’in ve Cenap

Page 61: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

42

Şahabettin’in şiirlerine derginin ilk senelerine oranla daha az yer verildiği görülür

(Sel 2004:117).

Hazine-i Fünûn dergisinin muhtevasını “Dergide Yer Alan Sütunlar” ve

“Dergide Yer Alan Türler” başlıkları altında ayrı ayrı ele almak derginin

muhtevasının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır:

1.2.1. Dergide Yer Alan Sütunlar

Hazine-i Fünûn dergisinde yer alan yazıların belirli sütunlar altında neşrine

dikkat edilmiştir. Đncelediğimiz sayılar içerisinde “Edebiyat, Fıkra, Đhyâ-yı Âsâr,

Kısm-ı Edebî, Kısm-ı Fennî, Makale-i Mahsûsa, Maraz-ı Sühan, Musâhabe,

Mütenevvia, Terâcim, Terâcim-i Ahvâl” isimlerini taşıyan on bir sütuna yer

verilmiştir.

Bu sütunlar içerisinde “Edebiyat, Fıkra, Musâhabe, Makale-i Mahsûsa,

Maraz-ı Sühan, Terâcim” sütunları büyük puntoyla koyu renkle yazılırken , “Đhyâ-yı

Âsâr, Kısm-ı Edebî, Kısm-ı Fennî, Mütenevvia, Terâcim-i Âhvâl” sütunları ise daha

küçük puntoyla açık renkle yazılmıştır. Bu durum okuyucuda, dergide koyu ve büyük

puntoyla yazılanları ana sütun, diğerlerini ise ara sütun olarak düşünüldüğü izlemini

uyandırmaktadır.

Đncelenen sayılar arasında ana sütunlar içerisinde “Terâcim” ile “Fıkra”, ara

sütunlar içerisinde de “Kısm-ı Edebî” ile “Kısm-ı Fennî” sütunlarının dergide önemli

bir yere sahip olduğu görülmektedir. Dergide yer alan ana sütunlar içerisinde en az

“Maraz-ı Sühan”, ara sütunlar içerisinde de “Đhyâ-yı Âsâr” sütunu kullanılmıştır.

Derginin önceki sayılarında Faik Reşat’ın kaleme aldığı “Eslâf” sütunu ise

incelenen bu sayılarda Terâcim-i Âhvâl ismiyle devam etmiştir.

Dergide yer alan sütunlardan gerek ana sütunların, gerekse ara sütunların

sıralanmasında belirli bir düzenin takip edilmediği görülmektedir.

Đncelenen sayılar içerisinde yer alan sütunlar alfabetik sıra dahilinde şu

şekilde değerlendirilebilir:

Page 62: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

43

1.2.1.1. Edebiyat

Dergide “Maraz-ı Sühan” ve “Muhâsebe” sütunlarından sonra en az

kullanılan ana sütunlardan biri “Edebiyat” sütunudur. Đncelenen sayılar içerisinde

sadece iki yerde bu sütun kullanılmıştır. Derginin sadece 27. sayısında yer alan bu

sütun içerisinde Cenap Şahabettin’in “Meçhûller” başlıklı manzumesi ile Muhittin’in

Fuzûlî’nin “beni” redifli gazeline yazdığı nazireye yer verilmiştir.

1.2.1.2. Fıkra

Bu sütun dergide “Terâcim” ile birlikte en çok kullanılan ana sütunlardan

biridir. Bu sütun içerisinde Ali Muzaffer’in (Mahir Aşçı, adet 32-33, 34), Abdülgani

Seniy’in (Âkibet-i Tevekkül, adet 35, 39-40) ve Sabri’nin (Zavallı Kız, adet 27)

hikâyeleri ile Ahmet Rasim’in (Ela Gözler, adet 36), Mehmet Ali’nin (Yeni Bir

Cerîha, adet 28) hatıra türünde yazılarına yer verilmiştir.

1.2.1.3. Đhyâ-yı Asâr

Đncelenen sayılar içerisinde bu sütun, dergide en az kullanılan ara sütundur.

Bu sütun içerisinde sadece Azri Çelebi’nin “Nakş-ı Hayal” (adet 37, 39-40, 41, 43-

44, 47-48, 49-50, 51-52) manzumesi ile Fuzûlî’nin “Farisî Divânı’nın Dîbâcesi”

(adet 42, 43-44, 45-46) yayımlanmıştır.

1.2.1.4. Kısm-ı Edebî

Hazine-i Fünûn dergisinin incelenen 27-52. sayıları içerisinde en çok

kullanılan ara sütunlardan biridir. 32-33., 35., 39. ve 47-48. sayılarının orta

sayfalarında, diğer sayıların ise ilk sayfalarında yer alan bu sütuna yalnızca 27.

sayıda yer verilmemiştir.

Page 63: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

44

“Kısm-ı Edebî” sütununda Muallim Naci’nin 65 beyitten oluşan kasidesi

(adet 29) dışında yer alan manzumelerin tamamı gazeldir.

Bu sütunda en çok şiiri yayımlanan edip ise Hersekli Arif Hikmet’tir.

Hersekli Arif Hikmet’in çoğunluğu 7 beyitten oluşan “-dan” (adet 35), “şehvet” (adet

36), “-den” (adet 42), “âyîneyi” (adet 45-66), “pîçâpîç” (adet 47-48), “hudûs” redifli

(adet 51-52) gazelleri bu sütun içerisinde yayımlanmıştır.

Hersekli Arif Hikmet dışında bu sütunda yer alan yazarlar ve yazarların

eserleri ise şunlardır: Mithat Bahari’nin 5 beyitten oluşan “beni” redifli gazeli (adet

28), Muallim Naci’nin 65 beyitten oluşan Tevhit’i (adet 29, 30), Nurettin Ramih’in 5

beyitten oluşan “-sin” redifli gazeli (adet 31), Selanikli A. (ع) Tevfik ’in 7 beyitten

oluşan “Tahattur-Tesir” başlıklı gazeli (adet 32-33), Edremitli Đhsan Necmi’nin 5

beyitten oluşan “-ımı” redifli gazeli (adet 32-33), Mehmet Ali’nin “Nâzire” başlıklı 5

beyitlik gazeli (adet 34), Andelib’in 7 beyitten oluşan “Kuşlar” başlıklı gazeli ile

“tuyûr” redifli gazeli (adet 37), Mahmut Celalettin Paşa’nın 6 beyitten oluşan “-ider”

redifli gazeli (adet 39-40), Faik Reşat'ın Mahmut Celalettin Paşa’nın Hazine-i

Fünûn’da yayımlanan gazeline nazire olarak kaleme aldığı 7 beyitten oluşan “-ider”

redifli gazeli (adet 41), Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde)’nın 6 beyitten oluşan “olur”

redifli gazeli (adet 49-50).

1.2.1.5. Kısm-ı Fennî

Đncelediğimiz sayılar içerisinde “Kısm-ı Fennî” ara sütunu, 27., 32., 33., 35.,

36., 37., 38. ve 41. sayılar dışında derginin bütün sayılarında kullanılmıştır. Bu sütun

altında yer alan yazıların birçoğu mabatlı yazılardır. Mabadı verilen her yazının

başında “Kısm-ı Fennî” ismi yeniden verilmiştir. Đncelenen sayılar içerisinde “Kısm-ı

Fennî” sütunu başlığı altında verilen en uzun soluklu yazı Osman Rahmi (Đbni

Rüştü)’nin “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (adet 42, 43-44, 45-46, 47-48, 49-50,

51-52) başlıklı yazısıdır.

Page 64: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

45

Osman Rahmi’nin yazısından başka bu sütunda M.H (خ)’nin “Şişmanlık” (adet

28, 29), M.T (f)’nin “Madenler ve Madenli Yerler” (adet 39-40) yazıları ile imzasız

olarak kaleme alınan “Telhîs-i Đlm-i Nebâtât” (adet 30, 31, 34) isimli yazı bu sütun

içerisinde yayımlanmıştır.

“Kısm-ı Fennî” sütununda yer alan yazıların sağlık, coğrafya, zooloji ve

botanik ilimleriyle sınırlı olduğu ve bu sütunun 42. sayıdan 51-52. ortak sayıya kadar

her sayıda düzenli olarak yer aldığı görülür. Bunun temel nedeni, farklı sayılarda

düzenli veya düzensiz olarak verilen mabatlı yazılardır.

1.2.1.6. Makale-i Mahsûsa

Adından da anlaşılacağı üzere “Makale-i Mahsûsa” sütunu, bilgi vermek

maksadıyla kaleme alınan yazıların bulunduğu bir sütundur. Bu sütun içerisinde

tarih, din, terbiye ve dilbilgisi konularını içeren yazıların yer aldığı görülmektedir.

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında bu ana sütuna sadece 30., 36. ve 37.

sayılarda yer verildiği görülür. Makale-i Mahsûsa sütununun 30. sayıda iki defa

kullanılması dikkat çekicidir.

Bu sütunda yer alan yazarlar ve yazarların eserleri ise şunlardır: Ahmet

Rasim’in “Bir Mülâhaza-i Tarihiye” (adet 30), Abdülgani Seniy’in “Sehv-i Tab”

(adet 30), Zeki’nin “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz” (adet 36), Vahdetizâde

Safvet’in “Ramazân-ı Şerîf” (adet 37).

1.2.1.7. Maraz-ı Sühan

Đncelenen sayılar içerisinde bu ana sütun sadece 34. sayıda Hayret Efendi’nin

80 beyitten oluşan “Mesnevi-i Hayret Efendi” (s. 366-368) başlıklı mesnevisinin yer

aldığı ilk sayfada kullanılmıştır.

Page 65: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

46

1.2.1.8. Musahâbe

Musahâbe ana sütunu, sadece 27. sayıda yazarlık konusunda düşünceler ile

yazarların yazıları hakkındaki yorumların ele alındığı imzasız bir sohbet (s. 313-314)

yazısında kullanılmıştır.

1.2.1.9. Mütenevvia

Mütenevvia sütunu Hazine-i Fünûn’da en çok kullanılan ara sütunlardan

biridir. Bu sütun altında 27. sayıda Abdülgani Seniy’in “Pompei Şehri”, 28. sayıda

Revandizli Emin ’in “Mebâhis-i Askeriye”, 31. sayıda Đbnürrıfat Samih’in “Öteberi”,

34. sayıda Mithat Bahari’nin “Ağlarım”, 35. sayıda Hazine-i Fünûn imzalı “Öteberi”,

39-40. ortak sayıda Faik Reşat’ın “Öteberi”, 43-44. ortak sayıda Mustafa Sezai’nin

“Đtiyât”, 51-52. ortak sayıda Zeki Meğamiz’in “Tarih-i Medeniyete Bir Nazar”

başlıklı yazılarına yer verilmiştir.

1.2.1.10. Terâcim

Tercümelerin yer aldığı Terâcim sütununa sadece yedi sayıda yer verilmiştir.

Mehmet Kemalettin Efendi’nin “Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad” 11 (adet 29, 30,

31), Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi Mehmet Efendi’nin “Kaside-i

Münfericenin Tahmis-i Cedîdiyle Beraber Tercümesi” (adet 34) ve Abdülgani

Seniy’in “Divân-ı Đbnü’l-Fariz’ den Bedâyü’l Arab” (28, 29, 31, 32-33, 35, 42, 43-

44, 47-48, 49-50) yazıları bu sütun içerisinde yayımlanmıştır.

11 Bu kaside Terâcim sütununda olmamakla birlikte aynı ifadelerle (Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad) 28.

sayıda da yer almıştır, fakat 27. sayıda Kaside-i Tantarâniye adı altında herhangi bir manzume

bulunmamaktadır. Muhtemelen 27’den önceki sayıların birinde kasidenin yayımına başlanmıştır.

Tahlilî Fihrist’te manzumenin yayın periyodu verilmiştir.

Page 66: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

47

1.2.1.11. Terâcim-i Âhvâl

Hazine-i Fünûn’un üçüncü senesinin sadece 29 Haziran 1313- 11 Kasım 1311

tarihleri arasında yer alan Terâcim-i Âhvâl sütunu, Faik Reşat’ın kaleme aldığı Eslâf

sütununun devamıdır. Bu ismin Terâcim-i Âhvâl olarak değiştirilmesine sebep olarak

yazar, Eslâf kelimesinin belirli bir kesimle sınırlandırılmış olmasını gösterir. Đsim

değişikliğiyle yazar, sütunun kapsamını genişletmeyi hedeflemiştir (Yüksel 1997:

148).

Bu sütunda imzasız yazıların yanı sıra Faik Reşat’ın, Şehidi’nin, Derviş

Ali’nin, Mehmet Tahir’in, Muallim Naci’nin, Osman Şükrü’nün ve Abdülgani

Seniy’in yazıları da vardır. Faik Reşat’ın yazıları daha sonra kitap olarak basılmıştır. 12 Fakat incelediğimiz sayılarda Faik Reşat’a ait olan sadece bir biyografi (Necati

Bey) yazısı bu kitapta yer almıştır.

Derginin incelenen sayılarındaki Terâcim-i Âhvâl sütununda Faik Reşat

tarafından kaleme alınan “Necati Bey” (adet 30) biyografisi dışında “Hızırağazâde

Sait Bey”in (Şehidi adet 29), “Đshak Hoca”nın (Đmzasız, adet 31) “Ebû’l- Hâşimi’l-

Sûfî”nin (Đmzasız, adet 43-44), “Zünnûn-ı Mısrî”nin (Derviş Ali, adet 43-44),

“Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî”nin (Mehmet Tâhir, adet 36), “Şeyhü’l

Đslâm Abdullah Vassaf Efendi”nin (Muallim Naci, adet 38), “Fenn-i Teşrîh

Ulemâsından Doktor Sâpey”in (Osman Şükrü, adet 43-44), “Đbnü’l-Fariz”in

(Abdülgani Seniy, adet 29) biyografik bilgilerine de yer verilmiştir.

12 Faik Reşat, 1313 “Terâcim-i Âhvâl”, Đstanbul: Kaspar Matbaası,

Page 67: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

48

1.2.2. Dergide Yer Alan Türler

1.2.2.1. Edebiyat

1.2.2.1.1. Biyografi

Çeşitli mesleklerde ve uğraş alanlarında ileri gelen kişilerle ilgili önemli pek

çok bilginin verildiği biyografiler, “başlangıçta tarih içinde yer alırken, zamanla

bağımsız bilim dalı haline gelmiştir.” (Đsen 2006:107). Eski edebiyatımızdaki

tezkireler, biyografi türünün ilk şeklidir. Türk edebiyatında ilk kez XV. yüzyılda

görülen tezkirecilik13, XX. yüzyıla kadar devam etmiştir (Yavuz 1988:11). Tezkireler

XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar belli bir meslekte tanınmış kişilerle, özellikle

şairlerin hayat hikâyelerinden söz edip onların eserlerinden örnekler veren çalışmalar

olarak kullanılmıştır. XX. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise tezkireler, maddi ve

manevi kültürü meydana getiren her meslekten yaratıcı kişinin biyografik künye

yazıcılığını temel alan bir yazı türü yerine kullanılmaya başlanmıştır (Özön 1941:

347). Batılı tarzda tezkirecilikten biyografiye geçiş ise tam anlamıyla Tanzimat

döneminde olmuştur.

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayıları içerisinde on bir biyografik yazıya yer

verildiği görülür. Bu yazılardan ikisi hariç diğerleri “Terâcim-i Ahvâl” sütununda yer

almıştır. Bu sütun içerisinde Arap, Acem, Osmanlı, Batılı şair ve âlimlerin

biyografilerine yer verilmiştir.

Derginin incelenen sayıları içerisinde “Terâcim-i Âhvâl” sütununda yer

almayan biyografi yazılarından biri Ahmet Bahattin tarafından kaleme alınmış

“Zekayizâde Şeyh Đbrahim Şükrullah Efendinin Tarih-i Đrtihâli” (adet 29, s. 331)

başlıklı yazı, diğeri de imzasız olarak kaleme alınan “Madam Akkerman” (adet 39-

40, s. 409-410) başlıklı yazıdır.

Derginin Terâcim-i Âhvâl sütununda ise Derviş Ali “Zünnûn-ı Mısrî”nin,

Faik Reşat “Necati Bey”in, Mehmet Tâhir “Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî 13 Đlk Türk tezkiresi, Ali Şîr Nevâyî'nin 1491'de hazırladığı Mecalisü'n-Nefâis'tir. Anadolu

sahasında ise türün ilk örneğini Sehî Bey kaleme almıştır (Yavuz 1988: 11).

Page 68: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

49

”nin, Muallim Naci “Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf Efendi”nin, Osman Şükrü

“Fenn-i Teşrîh Ulemâsından Doktor Sâpey”in, Şehidi “Hızırağazâde Sait Bey”in,

Abdülgani Seniy “Đbnü’l-Fariz”in biyografilerini yazmıştır. Bu sütunda yer alan

“Ebû’l- Hâşimi’l- Sûfî”nin ve “Đshak Hoca”nın biyografileri ise imzasızdır.

Derginin incelenen sayılarında her şahsın biyografisinin aynı ölçüde

verilmediği görülür. Biyografileri verilen kişilerin ağırlıklı olarak doğum, ölüm

tarihleri, asıl isimleri, nereli oldukları, soyadları, baba adları, tahsil durumları, varsa

destek aldıkları dönemin ileri gelen kişileri ve bu kişilerin eserleri hakkında çeşitli

bilgilerin verildiği görülür. Ancak içerik olarak biyografilerin verilişi çeşitli

farklılıklar arz etmektedir.

Dergide bazı kişilerin biyografisinin asıl isimleriyle bazılarının ise asıl

isimleriyle birlikte unvanlarıyla verildiği görülmektedir. Örneğin, Necati Bey’in,

Đshak Hoca’nın, Madam Akkerman’ın asıl isimleriyle; Đbrahim Şükrullah Efendi’nin

(Zekayizâde Şeyh), Ebû’l- Hâşim’in (Sûfî), Abdullah Salâhi-i Uşşakî’nin (Mevlâna

Şeyh), Abdullah Vassaf Efendi’nin (Şeyhü’l Đslâm), Doktor Sâpey’in (Fenn-i Teşrîh

Ulemâsı), Sait Bey’in (Hızırağazâde) ise asıl isimleriyle birlikte unvanlarının da

verildiği görülür.

Dergide verilen biyografilerin aynı hacimde olmadığı da görülür. Örneğin,

Zekayizâde Şeyh Đbrahim Şükrullah Efendi’nin, Zünnûn-ı Mısrî’nin, Ebû’l-

Hâşimi’l- Sûfî’nin, Đbnü’l-Fariz’in biyografik bilgileri yaklaşık bir sütun içerisinde

çok kısa olarak verilirken, diğerlerinin birden çok sütun içerisinde çok daha ayrıntılı

olarak verildiği görülmektedir. Bunun nedeni, bu kişilerin şair değil, bilgin ve

tanınmış kişiler olmasıdır.

Biyografileri verilen şair ve âlimlerden Necati Bey’in, Đshak Hoca’nın,

Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî’nin, Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf

Efendi’nin, Hızırağazâde Sait Bey’in Osmanlı şairleri olmaları münasebetiyle;

Zekayizâde Şeyh Đbrahim Şükrullah Efendi’nin, Zünnûn-ı Mısrî’nin, Ebû’l-Hâşimi’l-

Sûfî’nin, Đbnü’l-Fariz’in Osmanlı ulemasından olmaları münasebetiyle

biyografilerinin verildiği görülür. Ayrıca biyografileri verilen bu Osmanlı şair ve

Page 69: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

50

âlimleri dışında, Batılı şair Madam Akkerman ile Batılı bilim adamı Fenn-i Teşrîh

Ulemâsından Doktor Sâpey’in de biyografik bilgilerine yer verilmiştir.

Terâcim-i Âhvâl sütununun, Faik Reşat’ın kaleme aldığı Eslâf’ın devamı

olduğunu, bu ismin Terâcim-i Âhvâl olarak değiştirilmesine sebep olarak yazarın

Eslâf kelimesinin belirli bir kesimle sınırlandırılmış olmasını gösterdiğini, isim

değişikliğiyle yazarın, sütunun kapsamını genişletmeyi hedeflediğini çalışmamızın

Terâcim-i Âhvâl kısmında belirtmiştik (s.47). Biyografisi verilen on bir kişiden

beşinin edip olmaması, ayrıca biyografileri verilen kişiler arasında Batılı şair ve

bilim adamlarının olması dikkat çekicidir. Bu durum Hazine-i Fünûn’da biyografi

sütununun sorumluluğunu aldığı düşünülen Faik Reşat’ın tercihi doğrultusunda

biyografisi verilen kişilerin belirli kesimle sınırlı kalmadığını ve alanının

genişlediğini göstermektedir. Ayrıca buradan biyografik yazılarda halen tezkirecilik

geleneğinin devam ettiği hususunda bir sonuç da çıkarılabilir.

Derginin incelenen sayılarında kişilerin doğum ve ölüm tarihlerinin

verilişinde de çeşitli farklılıklar vardır. Örneğin, Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i

Uşşakî’nin, Fenn-i Teşrîh Ulemâsından Doktor Sâpey’in, Đbnü’l-Fariz’in

biyografilerinde kişilerin hem doğum hem de ölüm tarihleri verilirken; Madam

Akkerman’ın, Hızırağazâde Sait Bey’in biyografilerinde sadece doğum tarihleri;

Zekayizâde Şeyh Đbrahim Şükrullah Efendi’nin, Necati Bey’in, Đshak Hoca’nın

biyografilerinde ise sadece ölüm tarihlerinin verildiği görülür.

Dergide biyografileri verilen şairler hakkında fikir yürütüldükten sonra, bu

şahısların bazılarının eserlerinin isimleri ve eserlerinden örnekler de zikredilmiştir.

1.2.2.1.2. Hikâye ve Roman

Edebiyatımıza Batılı anlamda hikâye ve roman türlerinin girmesi Tanzimat

döneminde yapılan tercümelerle olmuştur. Bu sahada ilk tercüme roman, Yusuf

Kamil Paşa’nın 1859’da Fenolen’den çevirdiği “Tercüme-i Telemak”tır. Bunu Victor

Hugo’nun “Sefiller” (1862), Daniel Defo’nun “Robinson Crusoe” (1864), Alexandre

Dumas Pere’in “Monte Kristo” (1871), Chateaubriand’ın “Atala”sı (1872) izler.

Ahmet Mithat Efendi’nin “Kıssadan Hisse (1869) ve Letaif-i Rivâyet” (1870-1895)

Page 70: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

51

adlı hikâyeleri ile Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-ı Ta1at ve Fitnat” (1872) adlı romanı

bizde Batılı tarzda kaleme alınan türünün ilk örnekleridir. Bu eserleri, Ahmet

Mithat’ın “Felatun Bey ile Rakım Efendi” (1875), Namık Kemal’in “Đntibah”(1876)

romanı takip etmiştir (Akyüz 1995: 67-68). Ayrıca roman ve hikâyemiz için önemli

bir adım kabul edilen “Sergüzeşt” (1888) ve “Karabibik” (1891) de bu dönemde

yayımlanmıştır.

Đncelemeye tabi tuttuğumuz Hazine-i Fünûn’un üçüncü yılında (1895-1896)

ise Ahmet Mithat’ın “Letaif-i Rivâyet” (1870-1895), “Ana-Kız” (1895) adlı

hikâyeleri ile “Taaffüf” (1896) ve “Gönüllü” (1896) adlı romanları yayımlanmıştır.

Ayrıca Hazine-i Fünûn dergisinin çıkartıldığı bu yıllarda Recaizâde Mahmut

Ekrem’in “Şemsâ” adlı hikâyesi yayımlanmış, Nabizâde Nazım’ın “Zehra” adlı

romanı ise Servet-i Fünûn’da tefrika edilmiştir (Birinci 1987: 17). Recaizâde

Mahmut Ekrem’in romanımız için önemli bir kilometre taşı olan “Araba Sevdası”

adlı romanı ise henüz tefrika edilmemiştir.

Hazine-i Fünûn’un çıkarıldığı yıllarda sanatçılar, eserlerine -devrin siyasî

ortamından dolayı- konu seçmede tam olarak özgür davranamamışlar, sosyal

meselelere daha çok kadın, aile ve çocuk merkezli yaklaşmışlardır. Kadın ve çocuk

eğitiminin toplumsal yaşantıya olan etkisi de bu dönem eserlerinin üzerinde durduğu

önemli konulardan biri olmuştur.

Devrin sosyal meseleleri çerçevesinde kadın ve çocuk eğitiminin konu

alındığı hikâyeler içerisinde Zeki’nin “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz” (adet

36) başlıklı hikâyesinde çocuk terbiyesi konusunda çeşitli bilgiler ele alınırken,

Kâzım’ın “Ne Saâdet” (adet 41) başlıklı hikâyesinde ise ailesinin A. Bey’le

evlendirmek istediği bir genç kızın, çocukluk aşkı Suat’la olan duygusal ilişkisi ve

ailenin bu ilişkiye olumsuz bakışı ele alınmıştır.

“Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz” ile “Ne Saâdet” hikâyelerde aynı bu

yıllarda yayımlanan (1895-1896) “Zehra”, “Taaffüf”, “Gönüllü” romanlarında ve

“Letaif-i Rivâyet”, “Şemsâ”, “Ana-Kız” hikâyelerinde olduğu gibi sosyal meselelerin

-devrin siyasî atmosferinden dolayı- kadın, aile ve çocuk merkezinde ele alındığı

görülür.

Page 71: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

52

Hazine-i Fünûn incelenen sayılarında yer alan hikâyelerde, tabiatın insan

psikolojisine yansımaları, aşk, ıstırap ve bunların sosyal hayata tezahürleri

anlatılmıştır. Dergide yer alan Mehmet Celal’in “Çiçekler Đçinde” (adet 31)

hikâyesinde, çiçekler içinde geçirilen bir baharın, genç kızın yaşamında ve

duygularında meydana getirdiği değişikler; Ziyaettin’in “Bir Hikâye” (adet 43-44)

başlıklı eserinde ise ormanda doğayla baş başa olan bir gencin doğanın büyüleyici

atmosferinden etkilenişi ve tabiatın insan psikolojisine yansımaları ele alınmıştır.

Kâzım (Tâhirzâde)’ın “Ne Saâdet” (adet 41), Mahmut Kenan’ın “O” (adet 47-48),

Sabri’nin “Zavallı Kız” (adet 27) hikâyelerinde ise sonu hazin bir şekilde biten aşk

öyküleri ele alınmıştır. Ahmet Rasim’in “Ak Saç” (adet 47-48) hikâyesinde saçlarına

ak düşen bir adamın, hayat karşısında duyduğu ıstırap ve yaşlanışını fark edişi; Ali

Muzaffer’in “Mahir Aşçı” (adet 32-33, 34, 35) adlı çevirisinde ise Paris’te eşiyle

lokantacılıkla uğraşan Jaleynu ve eşinin hayallerindeki yıkıntıları hikâye edilmiştir.

Đncelenen sayılar içerisinde toplumsal konuyu ele alan tek ve en uzun hikâye

ise Abdülgani Seniy’in “Âkibet-i Tevekkül” (adet 35, 36, 39-40) başlıklı hikâyesidir.

Abdülgani Seniy’in “Âkibet-i Tevekkül” başlıklı hikâyesi, çiftliği şehirden iki

saat uzakta olan bir gencin evine dönerken yolda tipiye yakalanması ve donmamak

için ihtiyar bir kadın evine sığınmasıyla başlar. Đhtiyar kadının iki oğlu vardır; ama

bunlardan biri yılar önce askere gitmiş ve dönmemiş, diğeri ise gezici ticaretle

uğraşmasından dolayı uzaklardadır. Đhtiyar kadının ticaretle uğraşan oğlu, her ay

düzenli olarak annesine para göndermekte, o da bu parayla kirasını ödemektedir.

Aradan geçen üç aya rağmen oğlu para göndermez ve ihtiyar kadın da kirasını

ödeyemez. Sabah kalktığında misafirinin erkenden gittiğini, masanın üzerine de bir

kese altın koyduğunu gören ihtiyar kadın, keseyi açtığında kesenin içinde on altın

olduğunu görür ve Allah’a şükreder. Misafiri de onun gönderdiğini düşünür. Ev

sahibi kirasını istemeye geldiğinde yaşlı kadın ona kirasını öder. Đhtiyar kadından

evinin kirasını alan ev sahibi, oradan da diğer kiracısı olan çobanın yanına gider

ondan da kirasını alır ve gece şehre doğru yola koyulur. Hikâye ev sahibinin ihtiyar

kadından ve çobandan aldığı paraları yolda karşısına çıkan atlı bir gence

kaptırmasıyla son bulur (adet 35, s. 378-379;36, s. 387-388;39-40, s. 414-415).

Page 72: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

53

Abdülgani Seniy’in bu hikâyesinde maddi olanaklardan yoksun ihtiyar bir

kadının çektiği ıstırap ve acılar sosyal hayatın gerçeği içerisinde gözler önüne

serilmiş, yaşlı kadının şahsında dönemin aile yaşantısına ve maddi sıkıntılara

gönderme yapılmıştır. Bu hikâyede karşımıza çıkan “asker ve savaş” o dönem

toplumunun bir gerçeğidir. Bu gerçek bazen bu hikâyede olduğu gibi insanın

yaşantısındaki olumsuzluklarla karşımıza çıkarken, bazen de Ahmet Mithat

Efendi’nin “Gönüllü” romanında olduğu gibi daha çok hamasi duygularla karşımıza

çıkmaktadır. Ahmet Mithat Efendi’nin “Gönüllü” romanında 1897 Yunan

savaşsından esinlenilerek roman kahramanı Recep Koso’nun savaşa gönüllü olarak

katılması konu edilir (Özön 1985: 219-220).

1.2.2.1.3. Şiir

Tanzimat’la birlikte Batılılaşma sürecine giren edebiyatımızda şiir, üzerinde

en fazla düşünülen tür olmuştur. Şiirde yenilik anlayışını benimsenmiş ve yeni türde

şiirler yazılmıştır. Tanzimat şiirinin muhtevasını “medeniyet, vatan, aile, hürriyet,

hak, adalet” gibi konularla zenginleştirdiği, şekil bakımından ise sanatçıların büyük

ölçüde eskiye bağlılığını sürdürdüğü bilinen bir gerçektir. Ancak 1895’e gelindiğinde

Türk şiirinde şekil bakımından önemli yenilikler olmuş, hatta şiirimizin muhtevası

sosyal temadan tekrar ferdi konulara yönelmiştir. Buna sebep olarak daha çok devrin

siyasî ortamı, sanatçıların psikolojileri ve özel yaşantıları gösterilmektedir.

Đşte Hazine-i Fünûn’daki şiirlerde devrin bu özelliğini yansıtan bireysel

konular işlenmiştir. Şairler, aşk, tabiat sevgi, ölüm, üzüntü gibi konuları ve duyguları

dile getirirken, Divan şiirinin benzetmelerini kullanmışlardır.

Derginin incelenen sayılarında yer alan şiirler, Divan şiirinin nazım

şekilleriyle kaleme alınmış şiirlerdir. Bunlardan bazılarına gazel, kaside, nat, kıta,

nazire, mersiye gibi tür isimleriyle verilirken, bazıları başlıksız, bazıları da

“Tahattur- Tesir” (A. (ع) Tevfik, adet 32-33. ), “Kuşlar” (Andelib adet 37), “Rüyâ”

(Mehmet Đhsan, adet 38) adlı şiirlerde olduğu gibi konularına göre isimlendirilmiştir.

Page 73: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

54

Derginin incelenen sayılarında yer alan 139 şiirden 85’i gazel, 10’u kaside,

10’u kıta, 6’sı nat, 5’i mesnevi, 3’ü methiye, 2’si tevhit, 2’si tahmis, 1’i mersiye, 1’i

şarkı, 1’i tesdis, 13’ü ise Batılı veya yeni nazım şekleriyle kaleme alınmış şiirlerdir.

Batı kaynaklı veya yeni tarz nazım şekilleri kullanılarak yazılan 13 şiirin

nazım şekilleri şunlardır:

Đbnürrıfat Samih’in “Tazmîn” başlıklı şiiri dörder mısralı bendlerden

meydana gelen nazım şekliyle; Nurettin Ramih’in “Bir Güzele”, Tevfik Fikret Bey’in

“Ey Yâr-ı Nağmekâr” başlıklı şiirleriyle imzasız olarak verilen “Sabah-ı ıyd” başlıklı

şiir beşer mısralı bendlerden meydana gelen nazım şekliyle; Abdülgani Seniy’in

“Nevha-i Hazînâne”, Mahmut Ekrem’in “Tefekkür”, Osman Faiz’in “Tesdîs” başlıklı

şiirleriyle Nuri Şeyda’nın isimsiz gazeli altışar mısralı bendlerden meydana gelen

nazım şekliyle; Muallim Naci’nin “Bir Hâtıra” başlıklı şiiri sekizer mısralı

bendlerden meydana gelen nazım şekliyle; Recaizâde Mahmut Ekrem’in

“Mahşerü’n- Nefâis” ile “Pejmürde’den Şeb-i Muzlim” başlıklı şiirleri ise dokuzar

mısralı bendlerden meydana gelen nazım şekliyle yazılmıştır.14

Takdîs (Đmzasız), “Tavsîf-i Cânân” (Osman Faiz), “Meçhûller” (Cenap

Şahabettin) başlıklı şiirler ise bu tasniflerin dışında kalan şiirlerdir.

Derginin incelenen sayılarında Divan şiirlerinin ağırlıkta olduğu görülür.

Ancak bu eski şiirlerden birçoğunun nazire oluşu dikkat çekicidir. Dergide, 20’si

gazele, 3’ü kasideye olmak üzere toplam 23 nazire şiire yer verilmiştir. Bu

nazirelerden birçoğu Divan şairlerinin şiirlerine özellikle de Fuzûlî’nin şiirlerine

yazılmıştır. Derginin 27. ve 30. sayılarında Muhittin’in Fuzûlî’nin “beni” redifli

gazeli ile “su” kasidesine yaptığı nazireler, 29. sayıda Ahmet Remzi’nin Fuzûlî’nin

“gördüm” redifli gazelindeki her beytin başına üçer mısra ekleyerek yedi bendden

oluşturduğu “Tahmîs-i Gazel-i Cenâb-ı Fuzûlî” başlıklı manzumesi, 47-48. ortak

sayıda Ali Rıza’nın Fuzûlî’nin “su” kasidesine yaptığı nazire ile 39-40. ortak sayıda

Enver’in kaleme aldığı “Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklît” başlıklı nazire, Fuzûli’ye olan

ilginin de göstergesidir.

14 Bu değerlendirme ve tasnif, M. Fatih Andı’nın “Servet-i Fünûn’a Kadar Yeni Türk Şiirinde Şekil

Değişmeleri” isimli eserinden hareketle yapılmıştır.

Page 74: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

55

Dergide Fuzûlî’den başka Ali Tevfik Paşa’nın “izdiyât” redifli gazeline

(Muallim Naci, adet 41), Mahmut Celalettin Paşa’nın “-ider” redifli gazeline (Nezih

Paşa, adet 42), Avnî Bey’in “söz” kasidesine (Nuri Şeyda, adet 45-46), Yıldırım

Beyazıt’ın “sandım” redifli gazeline (Nazif Surûrî Bey, adet 45-46) de nazireler

yazılmıştır.

Ayrıca dergide Şeyh Vasfi’nin ve Hersekli Arif Hikmet Bey’in şiirlerine de

yer verilmesi, ilk bakışta derginin eski şiire olan bağlılığının bir göstergesi olarak

algılanabilir; ancak bu durumun, eski-yeni çatışması olarak düşünülmemelidir. Fakat

şu da bir gerçektir ki Hazine-i Fünûn, eski-yeni karşısındaki tavrını eski lehine

değiştirme eğilimindedir. Çünkü incelenen sayılarda Fikret ve Cenap’ın şiirlerinin

sayısı daha önceki yıllara oranla oldukça azdır. Bu hususu Faik Reşat’ın “Eslâf

Hakkında Mukaddime Yollu Birkaç Söz” başlıklı yazısında belirttiği gibi gençlerin

bu eski tarz şiirleri ve bunların şairlerini tanıması ve onları kendilerine örnek

almalarıyla da açıklamak mümkündür (Sel 2004: 165).

Đncelenen sayılarda devrin şairlerinin birçoğunun isimleriyle birlikte edebî

sıfatlarıyla verildiği görülmektedir. Bunlar içerisinde Tevfik Fikret’in “Güzide-i

Sühan”, Nuri Şeyda ile Mehmet Celal’in “Şair-i Şiirin” gibi edebî unvanlarıyla

birlikte verilmeleri dikkat çekicidir. Bu da devrin bir özelliğidir.

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayıları içerisinde şiirleri yer alan şairler

şunlardır: Agâh [Osman] Paşa, Tevfik Lâmih, Ahmet Remzi, Ahmet Tahir (Çallı

Ömer Efendizâde), Ali Raci Efendi, Ali Rıza, Ali Rûhî Bey, A.(ع) Tevfik (Selanikli),

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat), Arif Hikmet Bey (Hersekli), Asım Vecihi, Avnî

Bey, Azri Çelebi, Besim Efendi, Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde), Cenap Şahabettin,

Cemili, Ç. Sami, Enver, Faik Reşat, Fuzûlî, Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni

Seyit Galip), Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü), Hayret Efendi, Hoca Tahsin, Đbnü’l

Şevket, Đhsan Necmi (Edremitli), Kâzım (Tâhirzâde), Kemâl-i Hocendi (Şeyh),

Mahmut Celalettin Paşa, Recaizâde Mahmut Ekrem Mehmet Ali, Memduh Bey,

Mehmet Đhsan Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali), Mehmet Râsih,

Mehmet Subhi, Mehmet Tarık, Mehmet Sadi (Mekteb-i Mülkiye-i Şahane 2. sene

talebesinden Aksaraylı), Midhat Bahari, Muallim Feyzi, Muallim Naci, Muhittin,

Muhlis Bey, Đbnürrıfat Samih, Nâili (Manastırlı Hoca Nâili), Nazif Surûrî Bey, Nezih

Page 75: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

56

Paşa, Niyazi Efendi, Nurettin Ramih, Nuri Şeyda, Osman Faiz, [ Pedram ] Hüseyin

Dâniş, Sadi Bey, Sadettin, Şeyh Osman Şems (Üsküdarlı), Tevfik Fikret Bey, Vasfi

Efendi, Vecîhi, Yıldırım Beyazıt Han, Abdülgani Seniy, Zühtü (Đzmit’ten).

1.2.2.1.4. Çeviri

II. Mahmut devrinde eğitim için Avrupa’ya gönderilen pek çok genç

1839’dan sonra yavaş yavaş ülkeye dönmeye başlamış ve dönen bu eğitimli gençler,

yabancı dil öğrenmeleri konusunda çevrelerindeki insanları etkilemişlerdir (Tanpınar

1997:143). Yine Tanzimat nesliyle birlikte Batı’dan ülkeye girmeye başlayan

yabancı dergi ve gazeteler, yabancı dil bilme zorunluluğunu da beraberinde

getirmiştir. Ayrıca Tanzimat’la birlikte başlayan Batılılaşma fikri yabancı dil

öğrenimi zorunlu kılmıştır.

Türk edebiyatının Batılılaşma sürecinin başlangıcında da çeviriler önemli rol

oynamıştır. Edebiyatımıza pek çok yeni tür, çeviriler yoluyla girmiştir. Bu yolda ilk

olarak roman tercümeleri dikkati çeker. Bu alanda ilk çalışmalar Yusuf Kamil

Paşa’nın “Telemak Tercümesi, Ahmet Vefik Paşa’nın Voltaire’den çevirdiği

“Hikâye-i Feylosefıyye-i Mikromegas”tur (Tanpınar 1997:285). Bunları diğerleri

takip eder.

Bu çevirilerde takip edilen yol, Tanzimat’tan Meşrutiyet’e doğru değişiklik

göstermiştir. Önceleri “… batılı eserlerin yalnız muhtevasına dikkat ve önem

veriyordu. Bundan dolayı mısra ve cümlelerinin içinde mana değiştiği halde, ifade

vasıtaları umumiyetle eski çeşnide kalıyordu. Onların üslûbu, eski üslûbun bir nevi

yeniden düzenlenmesinden ibarettir. Yeni nesil ise, batılı eserlerin muhtevasından

başka yazılış tarzına da dikkate etmiş ve tercümelerinde içle beraber üslûbu da

aktarmağa veya taklide çalışmıştır.” (Kaplan 1971: 11)

Tercümeler, sadece roman veya hikâyeyle sınırlı kalmamış; yabancı dil

öğrenen gençler, yazarlar Batı’da yayımlanan gazete veya dergilerde ilgilerini çeken

yazıları, haberleri de çevirerek yayımlamışlardır.

Page 76: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

57

Hazine-i Fünûn’daki tercüme faaliyetleri genel olarak “Terâcim” sütununda

devam etmiştir. Bunlar, sadece Batı’dan yapılan tercümeler değildir. Bu sütunda yer

alan tek mensur tercüme Ahmet Rasim’in Fransızcadan aktardığı, okuyucunun

muhayyilesini harekete geçiren “Bir Mektûp” (adet 35) başlıklı yazıdır.

Terâcim sütununda Doğu’dan yapılan tercümeler ise kaside türü ağırlıklı

olmak üzere manzum metinlerdir.

Dergideki tercüme yazılar isimsiz sütunlarda da karşımıza çıkar. Bu

sütunlarda yer alan yazılar, kime ait olduğu okuyucuya verilmeyen Batı’dan yapılan

tercümelerdir. Muhtemelen bunlar, gazete veya dergilerden çevrilmiştir.

Terâcim sütunu içerisinde verilmeyen yazılara ve eserlere de

rastlanılmaktadır. Abdülgani Seney, Ali Muzaffer, V.(و) Reşit, M.H (خ) ve Osman

Rahmi gibi yazarların bazı yazıları içerikleri ve bilgilerin verilişleri itibariyle çeviri

yazıları olduğu düşünülebilir.

Örneğin, Abdülgani Seniy’in Đtalya’nın Pompei kentinde, yüzyıllar önce

yaşanılan felaketleri anlattığı “Pompei Şehri” (adet 27); mağaraların oluşumları ile

Đngiltere’nin Derbyshire civarında bulunan Devil's Hole mağarası hakkında çeşitli

bilgiler verdiği “Mağaralar”(adet 28) başlıklı yazıları ile Jack adında bir babanın evin

camını kıran oğluna göstermiş olduğu tepki ve üzüntü üzerine kaleme aldığı “Bir

Kâide-i Tasarrufun Tedkiki” (adet 34) başlıklı yazısı çeviri yazısı olarak

düşünülmelidir. Abdülgani Seniy tarafından kaleme alınan gerek “Pompei Şehri” ile

“Mağaralar” yazılarında verilen ansiklopedik bilgiler gerekse “Bir Kâide-i

Tasarrufun Tedkiki” başlıklı yazısında kahramanın Jack adında yabancı bir isimli

oluşu bu yazıların çeviri yazısı olabilceği tezimizi doğrulamaktadır.

Aynı şekilde Ali Muzaffer’in “Mahir Aşçı” (adet 32-33, 34, 35) adlı

çevirisinde Paris’te eşiyle lokantacılıkla uğraşan Jaleynu ve eşinin hayallerindeki

yıkıntılar hikâye edilmiştir. Dergide bu hikâyenin çeviri olduğu yönünde herhangi bir

ibare bulunmamakla birlikte, hikaye kahramanın ismi ve olayın geçtiği yer bu

hikâyenin de çeviri olduğunu düşündürmektedir.

Sağlık alanında yazılar kaleme alan V.(و) Reşit (“Hazm” adet 43-44;

“Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i Devrân Olması” adet 49-50; “Devrân” adet 51-52);

Page 77: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

58

M.H (خ) (“Şişmanlık” adet 28, 29) ile fen alanında yazılar kaleme alan Osman Rahmi

(“Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” adet 42, 43-44, 45-46, 47-48, 49-50, 51-52) ile

imzasız (“Telhîs-i Đlm-i Nebâtâb” adet 30, 31, 34) ediplerin yazılarının her ne kadar

dergide çeviri olduğu ifade edilmemişse de bu yazıların da çeviri yazısı olduğu

düşünülebilir. Ancak bu hususta kesin olarak bir yargıya varmak mümkün değildir.

Çünkü elimizde içerikleri itibariyle alanlarında uzmanlık isteyen bu yazıların

yazarlarından hangilerinin mesleğinin sağlık ve fen bilimleriyle ilgili olduğu ile ilgili

herhangi bir bilgi mevcut değildir.

Dergide ağırlıkta Şark’tan olmakla beraber Garp’tan da çeviriler yapılmıştır.

Şark’tan yapılan çevirilerin tanınmış şairlerin divanlarından yapılan manzum

parçalar olduğu, Batı’dan yapılanların ise bilimsel gelişmelerle kültürel bilgilerin

verildiği mensur yazılar olduğu görülür. Buradan hareketle Hazine-i Fünûn’un çıktığı

yıllarda Osmanlı ediplerinin bir taraftan Şark kültürünü devam ettirirlerken, diğer

taraftan da Batı’da yaşanılan bilimsel gelişmelerden uzak kalmayarak Doğu ve Batı

arasında kültürel bir köprü görevi gördükleri rahatlıkla söylenebilir.

1.2.2.1.5. Mektup

Hazine-i Fünûn’un incelediğimiz sayılarında mektup türünde yazılmış dört

yazı mevcuttur. Bunlardan Ahmet Rasim’in Fransızcadan tercüme ettiği mektup (Bir

Mektûp, adet 35) ile aşığın, sevgiliye derdini beyitler halinde anlattığı imzasız

manzum mektupta (Bir Mektûbum, adet 43-44) bireysel konular ele alınırken,

Đzzet’in Fuzûlî’nin yazma divanı hakkında okuyuculara çeşitli bilgiler verdiği

mektup (Şam’dan Mektûp, adet 39-40) ile Nevi’nin Vezir-i Âzam Sinan Paşa’nın

“şairin âlim olamayacağı” hususundaki ifadesi üzerine Paşa’ya cevaben yazdığı

mektupta (Mektûp, adet 36) ise edebî konular ele alınmıştır.

Dergide ismi verilmeyen bir yazar tarafından kaleme alınan “Bir Mektûbum”

(adet 43-44) başlıklı yazıda aşığın, sevgilisine derdini beyitler halinde manzum

olarak anlatması Türk edebiyatına yeni giren bu edebî türün ne kadar geliştiğinin bir

göstergesi olarak algılanmalıdır.

Page 78: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

59

Dergide bunlar dışında okuyucular tarafından dergiye başka mektupların da

gönderildiği belirtilmiş, fakat okuyucuların gönderdikleri bu mektuplar

yayımlanmamıştır. Okuyucular tarafından dergiye mektupların gönderilmesi,

derginin sevilen ve okunan bir dergi olduğunu, gönderilen bu mektupların dergi

yöneticileri tarafından ciddiyetle cevaplandırılması da Hazine-i Fünûn dergisinin ne

kadar ciddi bir dergi olduğunun somut bir kanıtıdır.

1.2.2.1.6. Deneme - Makale - Sohbet

Hazine-i Fünûn’da yukarıdaki edebî türler dışında deneme, makale ve sohbet

gibi edebî türlere de yer verilmiştir.

Edebî türler içerisinde deneme türünün sınırlarını günümüzde bile kesin

olarak belirlemek mümkün değildir. Dergide “Musahâbe” başlığı altında verilmediği

için sohbet içine alamadığımız, hikâye özelliğini taşımakla birlikte tam anlamıyla

hikâye olarak da isimlendiremediğimiz, içeriksel olarak da makale diyemeyeceğimiz

ve bu sebeple deneme olarak kabul ettiğimiz birtakım yazılar mevcuttur. Bu yazılar

şunlardır: “Đstiğrâk” (Abdulvahâp, adet 27), “Hakikat ve Hayal” (Ahmet Rasim, adet

45-46), “Leyâl-i Teemmül” (Ali Rıza, adet 42), “Deniz Kıvılcımları” (Abdülgani

Seniy, adet 45-46), “Gece Rûy-ı Deryâda” (Yusuf Ziya, adet 47-48).

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında deneme ve sohbet türlerine göre

makale türüne daha çok yer verildiği görülür. Dergide içeriksel olarak makale

türünde değerlendirilebilecek dokuz yazı mevcuttur. Bu yazılar şunlardır: “Şiir-Şâir”

(Abdulrahim Fehmi, adet 47-48), “Bir Mülâhaza-i Tarihiye” (Ahmet Rasim, adet

30), “Öteberi” (Faik Reşat, adet 39-40), “Fuzûlî Farisi Divânı’nın Dîbâcesi” (Fuzûlî,

adet 42, 43-44, 45-46), “Ramazân-ı Şerîf” (Safvet Vahdetizâde, adet 37), “Sehv-i

Tab” (Abdülgani Seniy , adet 30) , “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki” (Abdülgani

Seniy, adet 34) , “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz” (Zeki, adet 36) , “Tarih-i

Medeniyete Bir Nazar” (Zeki Meğamiz, adet 51-52).

Makale türü içerisinde değerlendirilebilecek bu yazılardan Ahmet Rasim’in

“Bir Mülâhaza-i Tarihiye”, Abdülgani Seniy’in “Sehv-i Tab”, Zeki’nin “Terbiye-i

Etfâl Hakkında Bir Đki Söz”, Safvet (Vahdetizâde)’in “Ramazân-ı Şerîf” başlıklı

Page 79: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

60

yazıları “Makale-i Mahsûsa” sütunu içerisinde verilirken; Zeki Meğamiz’in “Tarih-i

Medeniyete Bir Nazar” ile Faik Reşat’ın “Öteberi” başlıklı yazıları “Mütenevvia”

sütunu içerisinde verilmiştir. Dergide makale türü içerisinde değerlendirilen diğer

yazılar ise isimsiz sütunlar içerisinde verilmiştir.

Dergide yer alan makale yazılarında Abdulrahim Fehmi’in “Şiir-Şâir”, Faik

Reşat’ın “Öteberi”, Fuzûlî’nin “Fuzûlî Farisi Divânı’nın Dîbâcesi”, Abdülgani

Seniy‘in “Sehv-i Tab” yazıları edebiyat; Ahmet Rasim’in “Bir Mülâhaza-i Tarihiye”,

Zeki Meğamiz’in “Tarih-i Medeniyete Bir Nazar” yazıları tarih; Safvet

(Vahdetizâde)’in “Ramazân-ı Şerîf” yazısı din; Abdülgani Seniy’in “Bir Kâide-i

Tasarrufun Tedkiki” ile Zeki’nin “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz” yazıları ise

çocuk eğitimini konu alan yazılardır.

Dergide çok fazla yer tutmamasına rağmen karşılaştığımız edebî türlerden

birisi de sohbet yazılarıdır. Derginin incelenen sayılarında Ahmet Rasim’in ay

ışığında doğanın görünüşündeki değişim ve gündüzle gecenin birbirine karıştığı

gurub vaktindeki manzaranın büyüleyici atmosferini anlattığı “Hakikat ve Hayal”

(adet 45-46), Ali Rıza‘nın yaşamaktan zevk almayan, hayatın olumsuz ve mutsuz

tarafını gören bir kişinin karamsar duygularını ele aldığı “Meraret-i Hayât” (adet 45-

46), Muhittin’in sonbahar mevsiminin büyüleyici atmosferini konu aldığı “Hazân”

(adet 28) ile eser sahibinin isminin verilmediği yazarlık konusunda çeşitli

düşüncelerin değerlendirildiği “Muhasebe” (adet 27) başlıklı yazılar sohbet türünde

kaleme alınmış yazılardır.

Hazine-i Fünûn dergisinin önceki sayılarında sohbet türündeki yazıların daha

çok “Musahâbe” sütunu içerisinde verilmesine rağmen, incelemeye tabi tuttuğumuz

sayılar içerisinde sadece 27. sayıda yazarlık konusunda düşünceler ile yazarların

yazıları hakkındaki yorumların ele alındığı imzasız bir sohbet (s. 313-314) yazısının

bu sütun içerisinde verildiği görülmektedir. Sohbet türünde kaleme alınan diğer

yazılar ise çoğunlukla “Mütenevvia” sütunu içerisinde verilmiştir.

Page 80: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

61

1.2.2.1.7. Dil ve Üslûp

Hazine-i Fünûn dergisinde dil konusunda oldukça hassas davranılmıştır.

Dergideki bu hassasiyeti 30. sayıdan itibaren Osmanlı lisanı hakkında yazılan

yazılarda da görmek mümkündür.

Muallim Naci’nin “Evzân-ı Meşhûre” (adet 35, 37, 39-40, 42) ile “Taktî”

(adet 35) başlıklı yazılarında aruz vezinlerinin beyitler üzerinde gösterilmesi ve

beyitlere uygulanışı esnasında uyulması gereken kurallar üzerinde durulması, Vasfi

Efendi’nin “Vasf-ı Terkîbi” (adet 37, 39-40, 41) başlıklı yazısında ise örnekler

eşliğinde birleşik sıfatların yazımı ve kullanimları hakkında çeşitli bilgilerin

verilmesi derginin imlâ ve yazım hususunda ne kadar hassas olduğunun birer

kanıtıdır.

Abdülgani Seniy “Sehv-i Tab” (adet 30) başlıklı yazısında Avrupa ve Şark

matbaasına nazaran bizde matbu hataların daha çok olduğu ve yapılan bu matbu

hataların sonradan düzeltilmediğini vurgularken, Faik Reşat Efendi yerine Hazine-i

Fünûn’un sermuharrirliğine getirilen Andelib tarafından kaleme alınan “Đfade-i

Mahsûsa” (adet 35) başlıklı yazıda da dergide yer alacak yazıların tahsisi hususunda

izlenilen yöntemler, dergiye gönderilen yazıların incelenmesi ve düzeltilmesi

konusunda gösterilen titizlik vurgulanmıştır.

Ayrıca Hazine-i Fünûn’a değişik yerlerden gönderilen mektuplarda dergiye

yöneltilen sorular ve bu sorulara verilen cevaplar da dil ve üslûp husussunda

gösterilen hassasiyeti gözler önüne serer. Örneğin, derginin 35. sayısında “Öteberi”

başlığı altında dergiye yazı gönderen eser sahibine yönelik bir yazıda, eser sahibine

yazısı içerisinde kullandığı “kaza-i mezkûr” kelimesindeki terkibin yerine “kazâ-yı

mezkûr” terkibini kullanmasının daha doğru olacağı ifade edilirken, 32-33. ortak

sayıda da “Bir Levha-i Hazîn” başlıklı makaleden dolayı kalem sahibine teşekkür

edildikten sonra, eserin on sekiz yaşından daha olgun bir edayla yazıldığını ve eser

içerisinde kalıplaşmış tasvirlerin çokça kullanıldığı, bunun yerine eserde duyguları

daha çok öne çıkaran cümlelere yer verilmesinin daha iyi olacağı hususunda çeşitli

tavsiyelerde bulunulmuştur.

Page 81: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

62

1.2.2.2. Fen ve Sağlık

Hazine-i Fünûn, edebî faaliyetlerin dışında fen ve sağlık konularına da ağırlık

veren bir dergidir. Dergide yer alan fen ve sağlık yazılarının büyük bir kısmı “Kısm-ı

Fennî” sütunu içerisinde yer almıştır.

Dergide Osman Rahmi’nin fen, M.H (خ)’nin sağlık, V.(و) Reşit ile ismi

verilmeyen bir yazarın ise hem sağlık hem de fen konularındaki yazılarına yer

verilmiştir.

V.(و) Reşit’in “Hazm” (adet 43-44) başlıklı yazısında midenin hazmı

konusunda dikkat edilmesi gereken hususlardan, “Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i

Devrân Olması” (adet 49-50) başlıklı yazısında insan vücudunda yer alan kemikler

hakkında çeşitli bilgilerden, “Devrân” (adet 51-52) başlıklı yazısında da insan

vücudundaki kanın dolaşım sistemleri, kalbin vücuttaki fonksiyonları ve çalışma

şeklini konu alan bilgilerden bahsedilmiştir. M.H (خ)’in ise “Şişmanlık” (adet 28, 29)

başlıklı yazısında halk arasında şişmanlığın yanlış bilindiğine ve şişmanlıktan

kurtulmak isteyenlerin yapmaları gereken hususlara dikkat çekilmiştir. Dergide

ayrıca Osman Rahmi’nin “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (adet 42, 43-44, 45-46,

47-48, 49-50, 51-52) başlıklı yazısında hayvanların doğada var olabilmek için vermiş

oldukları yaşam mücadelelerinden bahsedilirken, imzasız olarak kaleme alınan

“Telhîs-i Đlm-i Nebâtâb” (adet 30, 31, 34) başlıklı yazıda ise beş madde başlığı

altında botanik ilminin gayesi ve amacı hakkında çeşitli bilgilerden bahsedilmiştir.

Hazine-i Fünûn’un çeviri olduğunu tam olarak tespit edememekle birlikte

tahmin ettiğimiz bu yazıların ya halkı bilgilendirmek için ya da -devrin özgür

olmayan basın ortamı düşünüldüğünde- boş kalan sütunları doldurmak için

yayımladığı düşünülebilir.

Page 82: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

63

1.2.2.3. Reklam ve Đlanlar

Hazine-i Fünûn’da ilan ve reklamlara yer verilmiştir. Mecmuadaki ilanların

tamamı yeni çıkan mecmua, takvim, gazete ve çeşitli kitaplar üzerinedir.

Hazine-i Fünûn’un 28., 29., 30., 31., 34., 35., 37., 41. sayılar ile 32-33., 39-

40., 47-48., 49-50., 51-52. ortak sayılarında sözü edilen on sekiz tane reklam ve ilana

rastlıyoruz. Bunlardan 29., 49-50., 51-52. sayılarında ikişer, 47-48. ortak sayısında

ise üçer tane reklam ve ilana yer verilmiştir.

Dergide Necmettin Sami’nin “Sevda Çiçekleri” (adet 28, 30), Eminzâde

Ahmet Tevfik Beyefendi’nin “Hakikat-i Minhâc”ı (adet 29), Abdülgani Seniy’in

“Edebiyat hakkında bazı mütâlaât-ı sâibeyi hâvî bir makalesinden müteşekkil

risâlesi” (adet 29), Süleyman Beyefendi’nin “Muhafâza-i Sıhhat”ı (adet 31), Faik

Reşat’ın “Numûne-i Kitâbet”i (adet 32-33) ile “Eslâf”ı (adet 51-52), Đsmail

Efendi’nin “Müntahap -Yeni Şarkılar” ı (adet 34), Refik Bey’in “Takvim-i Marifet” i

(adet 47-48), Recaizâde Mahmut Ekrem’in “Pejmürde”si (adet 47-48), Ziver

Beyefendi’nin “Güzel Sözler” i (adet 47-48), Andelib’in “Gül Demetleri” (adet 49-

50) ile “Sabah-ı Hayatım” (adet 49-50) adlı eserleri reklam ve ilanlar kısmında

verilmiştir.

Dergide reklamı yapılan eser sahipleri içerisinde Abdülgani Seniy, Andelib,

Faik Reşat ve Necmettin Sami gibi ediplerin yazıları bulunurken, Eminzâde Ahmet

Tevfik Beyefendi, Süleyman Beyefendi, Đsmail Efendi, Refik Bey, Recaizâde

Mahmut Ekrem gibi eser sahiplerinin ise yazıları bulunmamaktadır.

Bunların dışında derginin kendi tefrikası olarak yazar ismi vermeden reklam

ve ilanlarla okuyuculara tanıtılan eserler de vardır. Bunlar; “Asır Gazetesi” (adet 35)

“Mücellet Hazine-i Fünûn Tefrikası” (adet 37), “Tatbikât-ı Fenniye” (adet 39-40),

“Bir Bîçârenin Tarih-i Hayatı” (adet 41), “Terâcim-i Ahvâl” (adet 51-52) isimli

reklamlardır.

Page 83: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

64

1.3. Yazar Kadrosu

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında yazıları bulunan kişilere

baktığımızda, Türk edebiyatının pek çok ünlü simalarının yanı sıra pek tanınmayan

isimlerine de rastlıyoruz. Yazar kadrosu oldukça geniş olan bu mecmuanın,

okuyuculardan gelen yazılarla da zenginleştirildiği görülmektedir.

Dergideki bazı yazılar yazarların rumuzlarıyla yayımlanmıştır. Bu rumuzun

kime ait olduğu tespit edildiyse yazı tespit edilen bu isimle fişlenmiştir. Tespit

edilemeyen rumuzlar ise aynen bırakılmıştır.

Dergideki bazı yazılar imzasızdır. Fakat bazılarının yazarı derginin ilk

sayfasındaki “mündericât”ta belirtilmiştir. Dolayısıyla yazı, bu bilgi ışığında

fişlenmiştir.

Bu bölümde dergide yazısı bulunan şahsiyetler hakkında kaynaklardan

hareketle bilgi verilmiş, aynı zamanda dergide yer alan yazılar da değerlendirilmiştir.

Kaynaklarda hakkında sıkça bilgi bulunan yazarlar hakkında ayrıntılı bilgi

verilmemiştir. Hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamayan yazarların yalnızca

dergideki yazıları değerlendirilmiştir. Bunların dışında dergide tek bir yazısı veya

şiiri bulunan ya da okuyucu olduğu anlaşılan şahıslar hakkında herhangi bir

değerlendirme yapılmamıştır.

Dergide yazıları ve şiirleri bulunan kişiler şunlardır:

Abdulvahâp, Abdulrahim Fehmi Efendi, Agâh Paşa, [Ahmet] Tevfik Lâmih, Ahmet

Bahattin (Mektûbî-i Maliye Ketebesinden), Ahmet Hikmet, Ahmet Rasim, Ahmet

Remzi, Ahmet Tahir (Çallı Ömer Efendizâde), Ali Enver, Ali Muzaffer, Ali Raci

Efendi, Ali Rıza, Ali Rûhî Bey , A. (ع)Tevfik (Selanikli), Andelib (Mehmet Esat,

Faik Esat), Arif Hikmet Bey (Hersekli), Asım Vecihi, Avnî Bey, Azri Çelebi, Besim

Efendi, Bir Nev-heves, Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde), Cenap Şahabettin, Cemili,

Ç. Sami Derviş Ali, Emin (Revandizli), Enver, Faik Reşat, Fuzûlî, Galip (Talebe-i

ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip), Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü), Hayret Efendi,

Hoca Tahsin, Đhsan Necmi (Edremitli), Đsmail Hakkı, Đzzet, Đbnü’l Şevket, Kâzım

(Tâhirzâde), Kemâl-i Hocendi (Şeyh), Kirkor (Faik), Mahmut Celalettin Paşa,

Page 84: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

65

Mahmut Kenan , Recaizâde Mahmut Ekrem, Mehmet Ali, Memduh Bey, Mehmet

Celal, Mehmet Efendi (Esbak Đstanbul kadısı Arapzâde Hafidi), Mehmet Đhsan,

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali), Mehmet Nurettin, Mehmet Râsih,

Mehmet Rasih (Eskişehirli), Mehmet Subhi , Mehmet Tahir (Bursalı), Mehmet

Tarık, Mehmet Tevfik, Mehmet Sadi (Mekteb-i Mülkiye-i şahane 2. sene

talebesinden Aksaraylı), Mehmet Vasıf Efendi (Manastırlı), Mithat Bahari, Muallim

Feyzi, Muallim Naci, Muhittin, Muhlis Bey, [Mustafa] Đbnürrıfat Samih, Mustafa

Sezai, M. H(خ), M. T(f), Nâili (Manastırlı Hoca Nâili), Nazif Surûrî Bey, Necmettin

Sami Nevî, Nezih Paşa, Niyazi Efendi, Nurettin Ramih, Nuri Şeyda , Osman Faiz,

Osman Rahmi (Đbni Rüştü), Osman Şükrü, [Pedram] Hüseyin Dâniş, Sabri, Sadi Bey

(Memurin-i askeriyeden Sadi), Sadettin, Safvet (Vahdetizâde), Şehidi, Şeyhi, Osman

Şems (Üsküdarlı), Tevfik Fikret Bey, V.(و) Reşit, Vasfi Efendi, Vecîhi, Yıldırım

Beyazıt Han, [YURDMAN] Abdülgani Seniy, Yusuf Ziya, Zeki , Zeki Meğamiz,

Ziyaettin, Zühtü (Đzmit’ten)

Derginin incelenen sayılarında yazıları ve şiirleri bulunan bu kişiler dışında

Hazine-i Fünûn imzasıyla veya imzasız olarak yayımlanan yazılar da mevcuttur.

Kime ait olduğunu tespit edemediğimiz “Musahâbe” (adet 27), “Đshak Hoca”

(adet 31), “Telhîs-i Đlm-i Nebâtât” (adet 30, 31, 34), “Kıta” (adet 31), “Takdîs” (adet

32-33), “Mecmuatü’l-Bedâi” (adet 38), “Madam Akkerman” (adet 39-40), “Mersiye”

(adet 43-44), “Sabah-ı ıyd” (adet 42), “Ebû’l-Hâşimi’l-Sûfî “ (adet 43-44), “Bir

Mektûbum” (adet 43-44), (Gazel) (adet 49-50) imzasız yazılar ve şiirler dışında,

derginin okuyucularına yönelik Hazine-i Fünûn imzasıyla yayımlanan teşekkür, ihtar

ve düzeltme yazılarından oluşmaktadır.

Agâh [Osman] Paşa (1831-1906)

1831’de Trabzon’da dünyaya gelen Agâh Paşa, Trabzon Valisi

Hazinedarzâde Osman Paşa’nın Kavasbaşısı Mustafa Ağa’nın oğludur.

Đbtidai tahsili bitirdikten sonra 1846’da kitabet meslekine girdi. Gönüllü

olarak deniz askerliğine katılarak Đstanbul’a geldi. Gemi hocalığı ve kalyon katipliği

hizmetlerinde bulundu.

Page 85: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

66

1852 Rus Savaşı’nda gümüş madalya aldı. Sakız’a gitti. Kâtiplik ve hesap

vazifelerinden terfi edilerek Midilli’ye gönderildi. Kalyon Katipliği rütbesiyle

tersanede Fabrikalar Kâtibi oldu.

Midilli’de bulunduğu sırada Cezayir Bahri Sefit Valisi olan Hüsnü Paşa’nın

yardımlarıyla ve binbaşı rütbesiyle Fırka-i Zabtiye Azalığı’na, daha sonra

Hüdavendigâr, Hicaz, Pürzerin vilayetleri Alay Beyliği’ne terfi etti.

1876’da Đstanbul’da Meclis-i Fırka Azalığı’nda; Van, Bitlis, Erzurum,

Diyarbakır, Kosova, Halep, Selanik, Manastır, Ankara vilayetleri Alay Beyliği’nde

ve kumandanlığında bulundu.

Tekaüdü icra edildikten sonra Ankara’da ihtiyarı ikamet etti. Orada yerli

hükmüne geçtiğinden yedi sene Meclis-i Đdare Azalığı’nda bulundu. 1906’da vefat

etti (Đnal 1988: 48).

Osmanlı Müellifleri’nde şiir tarzı “Avnî ve Hakkı Beyler tarzındadır… Şiirleri

mutasavvıfane ve hakimanedir. ‘Parasız’ redifli uzun manzumesi meşhurdur.”

denilmektedir. (Bursalı Tahir Efendi 1972: 9)

Derginin incelenen sayılarında Agâh Paşa’nın 7 beyitten oluşan “böyledir”

(adet 41), “-ımdadır” redifli gazelleri ile 12 beyitten oluşan “idi” redifli bir gazeline

yer verilmiştir.

Ahmet Rasim (1865-1932)

Đstanbul’da doğmuştur. Fakir bir ailenin çocuğudur. 1883’te Dârüşşafaka’dan

mezun olduktan sonra Posta-Telgraf Nezâreti’nde memur oldu. Aynı tarihte,

gazetelerde de yazı yazmaya başlayan yazar, 1884’te, memurluktan ayrılmış ve

hayatını yazılarıyla kazanmaya başlamıştır.

Ahmet Rasim şiir, roman, hatıra, makale, sohbet, gezi yazısı, tarih, okul

kitapları, farklı alanlarda öğretici eserler kaleme almıştır. Onun çalışma tarzı, bir

ansiklopedici tarzındadır. Ancak onda öne çıkan hakim karakter ise gazetecilik ve

gazeteye bağlı edebî türlere aittir. Şerif Aktaş, edebiyatın çeşitli türlerinde yazılar

yazmış olan Ahmet Rasim’in hikâye ve roman denemelerinde başarılı olmadığını,

Page 86: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

67

bunun sebebini de model yokluğu, yetişme tarzından kaynaklanan sanat eseriyle ilgili

bilgi ve tecrübe eksikliği ve işçilik olarak vasıflandırılabilecek sanat eseri üzerinde

çalışma disiplininin bulunmaması olarak ifade etmektedir (Aktaş 1987: 44, 71).

Ahmet Rasim, yazı hayatına öğrencilik yıllarından beri beğendiği ve örnek

aldığı Mithat Efendi tarzında kaleme aldığı yazılarla başlar. Onun yazılarında hareket

noktası hayatın kendisidir. O, birlikte yaşadığı geniş halk kitlesinin içinden biri

olarak gördüklerini, öğrendiklerini ve düşündüklerini anlatır. Halk hikâyesine özgü

anlatma geleneğini yaşanılan olaylara uyarlamıştır (Aktaş 1987: 70).

Ahmet Rasim çeşitli konulardaki yazılarını çoğunlukla Tercümân-ı Hakikat,

Đkdam, Sabah, Malûmât, Vakit, Zaman, Yeni Gün, Akşam, Eski Gün, Cumhuriyet

gazeteleri ile Hazine-i Fünûn, Servet-i Fünûn, Gülşen, Musavver Malûmat, Đrtika,

Musavver Fen ve Edeb, Güneş, Sebat, Hamiyet, Şafak ve Say dergilerinde

yayımlamıştır.

Ahmet Rasim’in Hikâye ve roman türündeki eserleri şunlardır: Đlk Sevgi

(1891), Güzel Eleni (1891), Bir Sefilenin Evrâk-ı Metrûkesi (1891), Meşâk-ı Hayat

(1892), Leyâl-i Iztırap (1892), Mehâlik-i Hayat (1892), Meyl-i Dil (1892), Endişe-i

Hayat (1892), Tecârib-i Hayat (1892), Afife (1892), Numune-i Hayal (1895),

Tecrübesi Aşk (1895), O Çehre (1895), Mektep Arkadaşım (1895), Biçâre Genç

(1896), Sevda-yı Sermedî (1897), Gam-ı Hicran (1898), Kitâbe-i Gam (1899),

Nâkâm, Askeroğlu (1899), Ülfet (1899), Belki Ben (1909), Aldanıyorum (1922), Đki

Güzel Günahkâr (1922) , Đki Günahsız Sevda (Akyüz 1995: 143-144).

Ahmet Rasim’in Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında, saçlarına ak düşen

bir adamın, hayat karşısında duyduğu ıstırap ve yaşlanışını fark edişini konu alan

“Ak Saç” (adet 47-48) başlıklı hikâyesine; askerde olan bir gencin annesine ve eşine

yazdığı Fransızcadan tercüme edilen “Bir Mektûp” (adet 35) başlıklı mektubuna;

sevdiği kızın ela gözlerine aşık olan bir gencin, gördüğü büyüleyici gözleri

unutamamasının ele alındığı “Ela Gözler” (adet 36) başlıklı hatıra yazısına; karlı bir

kış mevsiminde başından geçen olaylar ile kar yağışının kendisinde uyandırdığı

duyguların el alındığı “Karlı Bir Gün” (adet 41) başlıklı anı yazısına; ay ışığında

doğanın görünüşündeki değişim ve gündüzle gecenin birbirine karıştığı gurub

Page 87: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

68

vaktindeki büyüleyici manzaranın anlatıldığı “Hakikat ve Hayal” (adet 45-46)

başlıklı deneme yazısına; tarih hakkındaki düşüncelerin ifade edildiği “Bir

Mülâhaza-i Tarihiye” (adet 30) başlıklı makalesi ile psikolojik buhranların anlatıldığı

sekiz bölümlük “Garbın Eşâr-ı Rengîninden” (adet 31) başlıklı psikoloji yazısına yer

verilmiştir.

Ali Rıza (?-1903)

Ali Rıza Efendi, Đstanbul’da doğmuştur. Mülkiye mektebinde tahsili

tamamlayan yazar, Manastır Vilâyeti Maiyet Memurluğu’nda, Yahya Vilâyeti

Dahili’nde, Đskpar-Gostençka, Premedi, Marğliç, Meçuve ve Đskeçe kazaları

kaymakamlıklarında bulunmuştur. Hastalığından dolayı Đstanbul’a gelen Ali Rıza

Efendi, 1903’de vefat etmiştir (Çankaya 1968-1969: 139-142).

Şiirleri, sofiyane olmasından dolayı “Şair-i ilâh-i neva” namıyla anılmaktadır.

Sinan Paşa tarzındaki mensur eserleri onun nesirde de yetenekli olduğunu

göstermektedir (Đnal 1988: 1496).

Ali Rıza’nın derginin incelenen sayılarında 56 beyitten oluşan “Tevhîd-i Bârî” si

(adet 38); Fuzûlî’nin “su” kasidesine yazdığı 6 beyitlik naziresi (adet 47-48); gecenin

insanda uyandırdığı düşüncelerin anlatıldığı “Leyâl-i Teemmül” (adet 42) başlıklı

denemesi; yaşamaktan zevk almayan, hayatın olumsuz ve mutsuz tarafını gören bir

kişinin karamsar duygularının ele alındığı “Meraret-i Hayât” (adet 45-46) başlıklı

sohbet yazısı; okul yıllarındaki oynadığı oyunları, arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, o

dönemde kendisini mutlu eden şeyleri kaleme aldığı “Hatıra-i Mektep Yahut Bir

Manzara-i Rûhaniye” (adet 47-48) başlıklı hatıra yazısı yayımlanmıştır.

Ali Muzaffer (?-1912)

Đzmirli olan Ali Muzaffer, II. Abdülhamit döneminde bir süre Đzmir

gazetelerinde yazılar yazmış, daha sonra Đstanbul’a gitmiş ve yazı hayatına orada

devam etmiştir.

Page 88: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

69

1891-1911 yılları arasında önemli bir kısmının Fransızcadan çeviri 42 eseri

yayımlanan yazarın önemli eserlerinden bazıları şunlardır:

Bir Sergüzeşt, Letâif-i Nâdîde, Japonya’da Seyahat, Çin, Balonla Seyahat, Terâcim-i

Ahvâl-i Meşâhir, Abdülezel Paşa, Đspanya- Amerika Muharebesi, Habeşistan

Hakkında Mâlûmât-ı Mücmele, Küre-i Arz’ın Sûret-i Teşekkülü, Zelzele Hakkında

Malumât (Huyugüzel 2000:57; Birinci 1977: 72).

Ali Muzaffer’in Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında sadece “Fıkra”

sütunu altında “Mahir Aşçı” (adet 32-33, 34, 35) adlı bir hikâyesi yayımlanmıştır.

Müşahit bakış açısıyla kaleme alınan bu hikaye muhtemelen Batı’dan tercümedir.

Hikâyede, Paris’te eşiyle birlikte lokantacılıkla uğraşan Jaleynu ve eşi hikâye edilir.

Bu ailenin asıl amacı, 6 bin frank para biriktirmek ve biriktirdikleri bu parayla

yeşillikler içinde bağı, bahçesi, havuzu olan bir ev satın almak ve burada yaşamaktır.

Đstekleri ancak yirmi beş yıllık birikimlerinden sonra gerçek olur; ama aile zamanla

bu yaşantılarından sıkılmaya başlar. Evlerinde bir ziyafet vermeye karar verirler.

Ziyafetin hazırlıkları için Mahir Aşçı, önlüğünü giyer ve mutfağa girer yemekler

hazırlamaya başlar ve hikâye son bulur.

Andelib Bey (Mehmet Esat, Faik Esat) - (1290-1320)

1290’da Đstanbul’da doğan Mehmet Esat Bey, Edirne’de kadı esbakı

Paşmakçı Zühdü Molla Efendi’nin oğludur. Eserlerinde daha çok “Faik” ve

“Andelib” mahlaslarını kullanan Mehmet Esat Bey, Arap ve Fars edebiyatında tahsil

görmüştür. “Mektep”, “Hazine-i Fünûn”, “Đrtika” mecmualarının baş

muharrirliklerinde bulunmuştur.

Gençlik yıllarında yazdığı manzum ve mensur eserleri ile Arap ve Acem

eserlerinden tercüme ettiği edebî fıkralar, “Sabah-ı Hayatım”, edebî, felsefî

makaleler ve tercümeler olarak değerlendirilebilecek “Gül Demetleri”, “Bir Demet

Çiçek” ve “Arapların Hikayâtı Şairanesi” namındaki eserleri yayımlanmıştır. Kardeşi

Eşref Bey’in rivayetine göre bir ansiklopedinin tertibine başlamıştır.

Page 89: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

70

“Eşhas-ı muzırreden addedilerek” Malatya Tahrirat Müdürlüğü'ne tayin

edilmek suretiyle Đstanbul’dan uzaklaştırılmıştır. 1320’de orada vefat etmiştir (Đnal

1988: 108-119).

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında (3. yıl, 27-52) Andelib’in ismini ilk

olarak 35. sayıdaki “Đfade-i Mahsûsa” (adet 35) başlıklı yazıda görüyoruz. Bu yazı,

Faik Reşat Efendi’nin yerine derginin sermuharrirliğine Andelib’in geçtiğini ifade

eden bir yazıdır. Bu sayıdan itibaren Andelib’in hemen her sayıda yazılarına veya

manzumelerine rastlanılmaktadır. Dergi içerisinde Andelib’in 8’i gazel, 3’ü kaside,

4’ü kıta olmak üzere toplam 15 manzumesiyle birlikte 2’si makale, 4’ü okuyucuya

yönelik dergiyle ilgi haber olmak üzere toplam 6 mensur yazısı yer almaktadır.

Derginin incelenen sayılarında Andelib’in “Berk-i Hazân” (adet 51-52),

“Nevha” (adet 43-44), “Enîn-i Đhtizâr “ (adet 47-48), “Kuşlar” (adet 37) başlıklı

gazellerinin yanı sıra 5 beyitten oluşan “-imiz” (adet 38), 8 beyitten oluşan “bahar”

(adet 35), 6 beyitten oluşan “-ımdan” (adet 39-40), 5 beyitten oluşan “ateş” (adet 49-

50) redifli gazellerine; “Nâkûs-ı Đstiğfâl” (adet 37) , “Tahassür” (adet 38) , “Şûrîde-i

Sevdâ” (adet 45-46) başlıklı kasidelerine; “Beyân-ı Mazeret” (adet 51-52),

“Teevvüh” (adet 38) başlıklı kıtaları ile “-ını” redifli başlıksız bir kıtasına (adet 41)

yer verilmiştir.

Bu manzum eserleri dışında Andelib’in, Faik Reşat Efendi yerine Hazine-i

Fünûn’un sermuharrirliğine getirilmesi üzerine dergiye gönderilen yazıların tahsisi

konusunda izlediği yöntemleri ve dergiye gönderilen yazıların incelenmesi,

düzeltilmesi konusunda gösterilen titizliğin anlatıldığı “Đfade-i Mahsûsa” (adet 35)

başlıklı yazısına; insanın aczini anlatan “Lealle Leha Uzre ve Ente Nelûme”(adet 38)

Arapça başlıklı makalesine; yazılarının Hazine-i Fünûn’da yayımlanmamasından

dolayı dergiye gücenen eser sahiplerine yönelik yapılan “Bir Đhtar-ı Mühim” (adet

42) başlıklı açıklama yazısına; dergiye yazı göndermek isteyenlerden, eserlerini

doğrudan doğruya ya dergiye ya da sermuharrire göndermeleri gerektiğini haber

veren rica yazısına (adet 49-50) yer verilmiştir. Ayrıca dergide yazarın, vergi katibi

Ahmet Bedrettin Efendi’ye, Harput ulemasından Kemalettin Efendi’ye, Rıza Tevfik

Bey Efendi’ye, Ali Şadi imzalı gazel sahibi ile Suat bin Necip imzalı varaka sahibine

dergiye göndermiş oldukları yazılarının akıbeti hakkında çeşitli bilginin verildiği

Page 90: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

71

“Muhaberât-ı Aleniye” (adet 49-50) başlıklı açıklama yazısı ile Recaizâde Mahmut

Ekrem’in “Pejmürde” isimli yeni bir eserinin basıldığını okuyuculara müjdeleyen

“Kâriîne Bir Büyük Tebşîrimiz” (adet 47-48) başlıklı haber içerikli bir yazısına yer

verilmiştir.

Arif Hikmet (Hersekli) (1839-1903)

Arif Hikmet [Bey], Hersek Valisi Đstolçalı Ali Paşazâde Zülfikar Nafiz

Paşa’nın oğludur. 1839’da Mostar’da doğdu.

Babasının ve dedesinin vefatı üzerine aile Bosna’ya, 1854’te de Đstanbul’a

taşındı, şair tahsiline burada devam etti.

1854’te Sadaret Mektubî Kalemi’ne memur tayin edildi, yedi sekiz sene sonra

oradan ayrıldı.

Bir ara Hersek ve Bosna’ya gitti. Beş altı ay seyahat ettikten sonra Đstanbul’a

döndü. 1868’de Cevdet Paşa’nın yardımıyla Divanı Ahkamı Adliye Muhakâmatı

Cezaiye Zabıt Kitabeti’ne tayin olunarak adliye mesleğine intisap etti.

Adliye Devairi Mümeyyizliklerinde ve Hudavendigâr, Manastır, Kastamonu,

Adana, Cezairi Bahrisefit Vilayetleri Bidayet Mahkemesi Hukuk Dairesi

riyasetlerinde bulundu.

1897’de Adliye Nazırı Abdürrahman Paşa’nın yardımlarıyla Đstanbul Đstinaf

Mahkemesi Azalığı’na, 1900’de Đstinaf Hukuk Riyaseti’ne ve 1901’de Mahkeme-i

Temyiz Azalığı’na tayin olundu. 1903’te ise Şehzadebaşı’ndaki evinde vefat etti.

(Đnal 1988:639-640) Divan şiirinin son temsilcilerinden sayılır, Nâilî-i Kadim tarzını

takip etmiştir.Encümen-i Şuarâ şairlerindendir. Felsefeyle de meşgul olmuş, bu

sahada verdiği eserlerinin bazıları çeşitli dergilerde yayımlanmışsa da kitap halinde

basılmamıştır. 15

Derginin incelenen sayılarında Hersekli Arif Hikmet’in ilk kısmı “didâr”

redifli, ikinci kısmı ise “-un” tam kafiyeli 86 beyitten oluşan tebriknamesinden (adet

15 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 4, s. 208-209

Page 91: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

72

38) başka 7 beyitten oluşan “şehvet” (adet 36), “âyîneyi” (adet 45-46), “pîçâpîç”

(adet 47-48), “-eder murât” (adet 49-50) redifli gazelleriyle birlikte 6 beyitten oluşan

“-den” (adet 42), 8 beyitten oluşan “-dan” redifli (adet 35) gazellerine yer verilmiştir.

A. (ع)Tevfik (Selanikli) (1860-1910)

Đstanbul’da Mahrec-i Aklâm’da okudu. Fransızca öğrendi. Gazete ve

dergilerde makaleleri, tefrika ve tercümeleri yayımlandı. Çeşitli okullarda uzun süre

tarih öğretmenliği yaptı.

Eserleri: Musavver Hindistan Seyahatnâmesi (1900), Islahat-ı Osmaniye

Tarih, Mir’ât-ı Vukuât-ı Harbiye (1897), Prusya’da Askerlik Âlemi, Nevsal-i Askerî

(1. sene, 1889), Çanta 16

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında şairin sadece ölmüş kız kardeşi için

kaleme aldığı 7 beyitten oluşan “Tahattur-Tesir” (adet 32-33, s. 354-355) başlıklı

gazeline yer verilmiştir.

Avnî Bey

Yenişehir Feneri esnafından Bekir Paşa’nın oğludur. 1243’te doğmuştur.

Mevlevi tarikatına mensup olduğundan Mesnevi’nin en güzel örneklerini onda

görmek mümkündür (Naci 1986:142)

Sır Kâtibi Mustafa Nuri Paşa’nın 1276’da Bağdat Valiliği’ne ve Irak

Müşirliği’ne tayininde Divan Kâtibi olarak onunla birlikte gitmiştir (Đnal 1988: 130).

Đstanbul’a döndükten sonra hangi memuriyetlerde bulunduğu tam olarak

bilinmemektedir. 1301’de vefat etmiştir.

Derginin incelenen sayılarında Hersekli Arif Hikmet’in “âyîneyi” redifli

gazeline nazire olarak kaleme aldığı 9 beyitten ve 7 beyitten oluşan iki gazelinden

16 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi C. 8, 1977: s. 330

Page 92: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

73

(49-50 adet) başka 5 beyitten oluşan “-ımdır” redifli bir gazeli ile 50 beyitten oluşan

“söz” kasidesi (adet 45-46) yayımlanmıştır.

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde) - (1263-1321)

Selanikli Vali Siruzlu Đbrahim Paşazâde Ali Tevfik Paşa’nın oğludur. 1263’te

Siruz’da doğmuştur. 1279’da Hariciye Mektubu Kalemi’ne girmiş, 18 yaşında ise

Mahmut Nedim Paşa’nın valiliği sırasında Trablusgarp Meclisi Tahkik Risâleti’ne

tayin olunmuştur. 1288’de Meclis-i Bahriye’ye baş kâtip olmuştur.

Halep, Girit, Trablusgarp, vilayetlerinde mektupçuluk; Humus, Urfa, Ergani,

Kütahya, Muş, Yozgat, Şam gibi vilayetlerde de Hama mutasarrıflıklarında

bulunmuştur. Birinci rütbe Osmanî, ikinci rütbe Mecidî nişanlarına ve daha sonra da

Rumeli Beylerbeyi rütbesine yükselmiştir.

Hastalığından dolayı Hama Mutasarrıflığı’ndan istifa ederek Đstanbul’a gelen

Celal Paşa, 1321’de Đstanbul’da vefat etmiştir (Đnal 1988: 210-211).

Divan tarzındaki şiirleri genellikle mutasavvıfanedir. Şiirleri toplu olarak

basılmamıştır. Taşrada olduğu yıllarda dostlarına edibane mektuplar göndermiştir.

Derginin incelenen sayılarında Celal Paşa’nın 1’i nat, 2’si nazire, 8’i gazel

olmak üzere toplam 11 manzumesi yayımlanmıştır. Bunlar dışında dergide edibin 4

beyitten oluşan “izdiyât” (adet 41); 5 beyitten oluşan “-de hep” (adet 36); 6 beyitten

oluşan “-ımız” (adet 45-46), “it-” (adet 43-44), “senin” (adet 47-48), “olur” (adet 49-

50), “-ider” redifli (adet 39-40;41) gazelleri ile 6 beyitten oluşan “Mahşerü’n-Nefâis

Nat-ı Şerîf” (adet 39-40) başlıklı manzumeleri yayımlanmıştır.

Enver Bey

Enver Bey, Mülga Hademe kolağalarından Hakkı Bey’in oğludur. 1293’te

Đstanbul’da doğmuştur.

Đdadi tahsilini tamamladıktan sonra eğitime özel olarak devam etmiş, maliye

nezaretinde görev almıştır. Bir ara Nezaret Mühürdarlığı’nda bulunmuş daha sonra

Page 93: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

74

Küçük Pazar Tahsil Şubesi memuru olmuştur. Beykoz’da kundura fabrikası

muhasebe kaleminde görev almıştır. Şiirleri bazı dergilerde yayımlanmış, iki defa

tertip ettiği şiir kitabı ise yanmıştır (Đnal 1988: 319).

Dergide Enver Bey’in 11 beyitten oluşan “Bir Sahife-i Aşk” (adet 30) ve

Fuzûlî’nin gazeli taklit edilerek kaleme alınan “Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklit” (adet 39-

40) başlıklı gazellerinin yanı sıra “Gözümden gitmiyor ama hayalin” nakaratlı

“Şarkı”sına (adet 43-44) yer verilmiştir.

Faik Reşat (1851 - 1914)

Yazar, şair, edebiyat tarihçisi. Asıl adı Ahmet Reşat olan Faik Reşât’ın babası

Đzmirli Hacı Tahir Efendi, annesi Đhya Efendi’nin kızı Şerife Saliha Bedriye

Hanım’dır. Bab-ı Seraskeri Muhasebe Kalemi’ne girdi. 1865’te büyük babası Divân-ı

Hümayun, iki sene sonra Hariciye Mektubî kalemlerine kaydettirdi. Divan Kalemi’ne

devamı esnasında Tahvil Kalemi ketebesinden Cemî Efendi’den Farsça, Ayasofya

medresesi talebesinden Ali Efendi’den Arapça dersler aldı.

Faik Reşat; Trablusgarp’ta Humus Tahrirat Müdürlüğü, Diyarbakır, Van,

Yanya Maarif Müdürlüğü, Matbuat-ı Dahiliye Mümeyyizliği ve müdür yardımcılığı,

Đnas Sultanisi’nde ve Kadastro Mektebi’nde edebiyat öğretmenliği, Dârülfünûn’da

Edebiyat Tarihi Müderrisliği, Tarih-i Osmân-i Encümen’inde muhabir üyeliği

yapmıştır. Ayrıca değişik gazete ve mecmualar çıkaran Faik Reşat, Takvim-i

Vakayi’de (1880), Hazine-i Fünûn’da başyazarlık yapmıştır. Hazine-i Fünûn,

Resimli Gazete, Mektep, Mürüvvet, Musavver Terakki, Şark, Zeka, Đntika, Amît,

Musavver Devr-i Cedîd, Medeniyet, Servet gibi gazete ve dergilerde yazılar

yazmıştır.

6 Haziran 1914'te Göztepe’de vefat eden Faik Reşat, Sarâ-yı Cedît

mezarlığına defnedilmiştir.

Faik Reşat matbuat âleminde ismini ilk defa 9 Eylül 1873 (17 Recep 1290)

tarihli 66 numaralı Hakâyiku’l-Vakâyî gazetesinde çıkan bir yazısıyla duyurmuştur.

Bu yazısında Hakâyiku’l-Vakâyî’nin daha çok gazellere yer veren muhtevasını

Page 94: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

75

eleştirmiş ve Batı’dan yapılan hikmet ve sanata dair tercümeleri gazetelerde görmek

istediğini ifade etmiştir. Bu yazıları dolayısıyla Abdi Efendi’yle aralarında başlayan

tartışmadan o yıllarda Magosa’da sürgün bulunan Namık Kemal haberdar olmuş ve

“Son Pişmanlık Mukaddimesi”ni bu tartışama üzerine bina etmiştir. Daha sonraki

yıllarda Muallim Naci’nin tesiri ile eski tarza yönelecek olan edebiyat zevki bu

yıllarda Đbret’teki yazılarında tesiri ile daha çok Batı’ya yöneliktir.

Tarihi Edebiyat-ı Osmaniye yazarı olarak bilinen Faik Reşat’ın biyografi,

monografi, antoloji, kitabet ve roman türünde pek çok eserinin yanı sıra “Güldeste”

isimli bir şiir kitabı ve Ali Nazima ile birlikte hazırladıkları “Mükemmel Osmanlı

Lügati” isimli bir sözlük çalışması vardır (Yüksel 1997: 15).

Faik Reşat’ın derginin incelenen sayılarında Necati Bey’in hayatı ve eserleri

hakkında çeşitli bilgilerin verildiği “Necati Bey” (adet 30) başlıklı biyografi yazısına;

yazarın evde kitaplarını karıştırırken Galip’in “Sûret-i Mukaddime” başlığı altında

her beytin kendi arasında kafiyeli olduğu 17 beyitten oluşan manzumesine (adet 39-

40); Hazine-i Fünûn’un 32. ve 33. nüshasına Hızırağazade Sayıt Bey tarafından

gönderilmiş bir varaka hakkında okuyucuya çeşitli bilgilerin verildiği “Đzâh” başlıklı

(adet 37) yazısı ile Mahmut Celalettin Paşa Hazretlerinin Hazine-i Fünûn’da

yayımlanan “-ider” redifli gazeline nazire olarak kaleme alınmış 7 beyitten oluşan bir

manzumesine yer verilmiştir.

Hayret Efendi (1848-1913)

Şair, dilci ve eğitimcidir. Mehmet Bahattin Hayret Efendi, erbabı ziraattan

Hacı Hüseyin Ağa’nın oğludur. 1848’de Adana’da doğdu. Adana’da Arapça ve

Farsça öğrendi. Đstanbul’a gelerek Süleyman Subaşı Medresesi’ne girdi.

1870’te Adana Rüştî Mektebi ikinci muallimliğine, 1873’te Süğüt Rüştî

Mektebi birinci muallimliğine tayin olundu; ancak bir müddet sonra bu

görevlerinden istifa etti ve Đstanbul’a geldi. Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın konağında

hocalık etti.

Page 95: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

76

1876’da Üsküdar’da Paşakapısı, 1878’de Gülhane Askeri Rüştîyesi’nde

Türkçe sarf muallimliğine geçti, 1879’da Mektebi Sultani’de Türk edebiyatı

öğretmeni oldu.

1881’de Kütüphaneler Müfettişliği’ne, 1882’de Kütüphaneler Tahrir Müdür

Muavinliği’ne, 1886’da Maarif Nezareti Encümeni Teftiş ve Muayene Azalığı’na

tayin edildi.

Bir ara meslekten uzaklaştırıldı ve daha sonra Kandiye Đdadî Mektebi

Edebiyat Muallimliği’ne seçildi. 1892’de bu vazifesinden istifa etti. 1899’da tekrar

Encümen i Teftiş ve Muayene Azalığı’na geçti. 1908’de Dârülfünûn Ulûmı Diniye

ve Edebîye Şubeleri müdüriyetine tayin oldu.

1909’da “Đslâm” gazetesindeki makalesinden dolayı örfî idare kararnamesi ile

beş yıl Rados’a sürüldü.

Şiar Eşref, Hayret Efendi’nin affı için zamanın mabeyn başkatipi Halit

Ziya’ya başvurmuş ve Hayret Efendi’nin suçlu olamayacağını ifade etmiştir. 1913’te

Vefat etti.

Ali Kemal “Ömrüm” isimli hatıratında Hoca Hayret Efendi’nin Saadet

gazetesinde Talim-i Edebiyat’ı biraz insafsızca tenkit ettiğini fakat bu tenkitlerinde

bile onun Türkçe, Arapça ve Farsçaya ne denli hakimiyetinin belli olduğunu ifade

etmiştir. Ayrıca Hoca Hayret Efendi’yi “zarafet-i tabîatiyle, nüktedanlığı ile

hürriyet-i fikriyye’ye vü ahlâkkıyyesiyle müştehir idi. O idâre-i müstebideyi kalen,

kalemen her fırsatta şiddetle hırpalayanlardan idi.” (Ali Kemal 2004: 81) ifadesiyle

tanıtır.

Ölümünden sonra şiirleri sevenleri tarafından “Eşar-ı Hayret” adıyla bir

defterde toplanmıştır; “Sûk-ı Ukâz” adlı mensur ve “Şehrâyin ve Sihr-i Beyân” adlı

manzum iki risalesi basılmıştır. 17

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında Hayret Efendi’nin sadece şairlik

hakkında bilgilerin verildiği 80 beyitten oluşan “Mesnevi-i Hayret Efendi” (adet 34)

başlıklı bir mesnevisi yayımlanmıştır.

17 Türk Ansiklopedisi , Cilt XIX, 1971: s. 125-126

Page 96: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

77

Recaizâde Mahmut Ekrem

1847’de Đstanbul’da doğdu. Đlk önce Beyazıt Rüştüyesi’nde sonra Mekteb-i

Đrfâni’de okudu. 1858’de Harbiye Đdadisi’ne girdiyse de buradaki tahsiline devem

edemedi. 1862’de Hâriciye Mektubî Kalemi’ne girdi. Burada Namık Kemal ile

tanıştı. Daha sonraları devrin diğer şöhretli şairleriyle tanışarak Encümen-i Şuarâ’ya

girdi.Encümen-i Şuarâ’dan sonra Vergi Dairesi Esham Muhasebesi Mühimme Odası,

Şûrâ-yı Devlet Aza Muavinliği, Tanzimat Dairesi Azalığı gibi pek çok görevde

bulunmuştur.

1871-76 seneleri Ekrem Bey’in edebiyata kendisini en çok verdiği senelerdir.

“Mes Prisons” tercümesi hemen hemen Namık Kemal’in Magosa nefyini protesto

etmek için seçilmiş bir esere benzer. Ve bu yüzden bir nevi siyasî hareket sayılabilir.

“Atala”nın tercümesi (1288) ve piyes haline konuşu da bu devirlerin mahsulüdür.

Đkinci büyük çalışma devri ilk “Zemzeme”yle beraber “Talim-i Edebiyat”ın

çıkışı ile başlar ve küçük teliflerle kendisini hikâyeye verir.

1895’te Servet-i Fünûn’un edebî bir dergi olarak çıkmasını o temin eder ve

birçoğu talebesi ve tanıdığı olan gençleri etrafına toplar. Fakat “Araba Sevdası”nın

tefrikasından sonra belki de yeni bir edebiyatın başladığım anladığı için telif hızı

yine durur. “Nejad-Ekrem”de onun buluşu kadar giden fotoğraf zevkini gösteren

birçok sahifeler ve anekdotlar vardır. Yine Ali Ekrem Bey, yakından tanıdığı

Recaiazâde’nin mûsikî ve resimle meşgul olduğunu söyler. Ekrem Bey’in 1877-1880

senelerinde Galatasaray Sultanisi’nde ve Mülkiye’de edebiyat hocalığı vardır. Daima

çok yakını gibi bahsettiği Fikret, Galatasaray’da talebesiydi. Naci ile aralarında çıkan

münakaşa bu mektepten ayrılmasına sebep olmuştur. Sıhhi sebepler yüzünden

1874’te Viyana’ya kadar küçük bir seyahat yapmıştır. Ekrem Bey’in şiirlerinde o

kadar mühim yer tutan Bülbül manzumelerinin ilki olan “Hasbıhal” bu seyahatte

yazılır.

Eserleri:

Nağme-i Seher(1891), Yadigâr-ı Şebâb (1873), Zemzeme I, II, III (1885),

Nâçiz (1886), Tefekkür (1888), Pejmürde (1894), Nejat Ekrem (1900-1901), Afife

Anjelik (1870), Atala Tercümesi (1872-1873), Vuslat (1874), Muhsin Bey (1889),

Page 97: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

78

Şemsâ (1896), Araba Sevdası (1896), Talim-i Edebiyat (1882), Takdir-i Elhan

(1886), Takrizat (1888), Nefrin (1914) (Tanpınar 1997: 475-478)

Recaizâde Mahmut Ekrem’in Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında 9

mısralık 6 bendden oluşan “Mahşerü’n- Nefâis” (adet 38); 6 mısralık 7 bendden

oluşan “Tefekkür -Mahşerü’n Nefâis” (adet 47-48) ile 9 ve 8 mısralık 4 bendden

oluşan “Pejmürde’den Şeb-i Muzlim - Mahşerü’n Nefâis” (adet 49-50) başlıklı

manzumeleri yayımlanmıştır.

Mehmet Celal (1867-?)

Şair, yazar. 1867’de Đstanbul’da doğdu. Jandarma Dairesi Reisi Esbakı Ferit

Đsmail Hakkı Paşa’nın oğludur. Çok iyi bir bir tahsil görmedi. Babasının Jandarma

Dairesi Reisliği sırasında Tahrirat Kalemi’ne girdi, mümeyyiz oldu; ancak içki ve

eğlence düşkünlüğü yüzünden vazifesine devam edemedi.18

Yazı hayatına 1884 yılında Tercüman-ı Hakikât’te Muallim Naci’nin

yönettiği edebiyat sütununa gönderdiği şiirlerle başlayan Mehmet Celal, Mürüvvet,

Mektep, Musavver, Şafak, Saadet, Gayret, Maarif, Muktebes, Hazine-i Fünûn,

Mektep, Musavver Terakki, Sürûd, Servet Sabah, Malumat, Marifet, Đrtika,

Ceridetü’l-Hakâyık, Gülşen gibi gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır (Andı 1995:

19-27).

Gazellerinin yanında yeni tarzda şiirler, romanlar yazmış olan Mehmet Celal,

“Anna” adlı birine olan aşkı neticesinde söyledikleri “Ada’da Söylediklerim”, onun

“Ada Şairi” olarak tanınmasına yol açmıştır (Đnal 1988: 212).

Mehmet Celal şiir, hikâye ve romanlarının yanı sıra çok sayıda makale,

musâhebe ve tenkit yazıları da yazmıştır. Onun makale ve tenkitlerinde ortaya

koyduğu tablo, bize onun, devrinin edebiyat ve kültür meseleleriyle ilgilenen, bu

konularda az çok birtakım düşünceler ve yorumlar ileri süren bir edebî kimliğe sahip

olduğunu göstermektedir. Mehmet Celal’in bu yazılarının genel karakterini ,

edebiyat, şiir, roman, divan şiiri ve şairleri, Tanzimat sonrası edebiyatı, Servet-i

18 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi C. 6, 1977: s. 201

Page 98: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

79

Fünûn edebiyatı, tercüme ve tenkit, tarihi ve mûsikî gibi konuları oluşturmaktadır

(Andı 1995: 43).

Bazı eserleri:

Şiir: Terâcim-i Ahâvel-i Selâtin, Ada’da Söylediklerim, Gazellerim, Elvah-ı

Şâirane, Zade-i Celal

Hikâye ve Roman: Cemile, Venüs, Zehra, Dehşet yahut Üç Mezar, Bir

Kadının Hayatı, Elvâh-ı Sevda , Halâ Seviyor Yahut Đftirak, Karlar Altında, Bî-vefâ,

Ak Saçlar, Dâmen Âlude, Aşk-ı Masumane, Đki Kız, Küçük Gelin, Kuşdilinde,

Mükafât, Mavi Sümbül, Oyun, Margirit, Vicadan Azabları, Teverrüm, Rene, Đki

Kanarya, Aşina-yı Nikâh

Diğer eserleri: Osmanlı Edebiyatı Numuneleri, Đstiğrak Yahut Nesirlerim,

Ahmet Rasim Bey, Hüdavendigâr Gazi yahut Fetihler ve Kosova Sahrası, Fatih

Sultan Mehmet-i Sani Yahut Đstanbul’un Fethi, Çelebi Sultan Mehmet Yahut

Müceddid-i Devlet, Sevda Lügati, Şi’r-i Gaza (Banarlı 1998:1020; Andı 1995:15-

39).

Mehmet Celal’in Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında sadece çiçekler

içinde geçirilen bir baharın, genç kızın yaşamında ve duygularında meydana getirdiği

değişiklerin hikâye edildiği “Çiçekler Đçinde” (adet 31) başlıklı bir yazısı

yayımlanmıştır.

Mehmet Kemalettin (1866-1936)

Mehmet Kemallettin, 1866’da Harput’ta doğmuştur. Harput’ta Kâmil Paşa

medresesi müdürü Abdülhamit Hamdi Efendi’nin oğludur. Ailesi Harput’ta

“Efendigiller” ailesi olarak anılmaktadır.

Harput’ta Cevheriye medresesi mektebinde okuduktan sonra 1877’de hem

babasından ders almış hem de medresede ders vermiştir.

1902’de babasının ölümü üzerine müderrisliğe tayin oldu. Babasının başlayıp

da ölümü nedeniyle bitiremediği ilmi fıkıhtan “Hidaye” yi tamamlamıştır.

Page 99: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

80

Büyük ceddi Müftü Ahmet Efendi’nin yaptırdığı Sare Hatun Camii vaizliği

yapan ve çeşitli komisyonlarda bulunan Mehmet Kemalettin Efendi, 1916’da

Mamuretü’l Aziz Vilayeti Merkez Müftülüğü’ne tayin olmuştur.

Oğullarından birinin bir mektupta bedi sanatıyla ilgili olarak şaka yolu

yazdığı bir cümlenin sansür tarafından yanlış yorumlanması üzerine Samsun’a

sürüldü. Mehmet Kemalettin Efendi gazel tarzında şiirler yazmış, Naziler yapmıştır.

Onun gazellerindeki aşk daha çok ilahi aşktır (Sungurluoğlu 1959:169-175). Bir

müddet sonra Harput’a döndü, görevlerine başkaları atanmıştı bunun üzerine emekli

edildi. 2 Şubat 1936’da vefat etti.

Neşredilen eserleri :

“Kaside-i Tantaraniye Şerhi”, “Hamriye-i Đbni Farız şerhi olan Levami-i Cami

Şerhi”, “Kaside-i Ferde Tercümesi”, “Makamat-ı Sofiye Tercümesi”, “Mertebe-i

Hakanî Tercümesi”, “Ulviyet-i Đslâmiye”, “Makale-i Edebîye”, “Hayrı Ümmet”,

“Mülâhaza-i Edebîye” (Đnal 1988: 853-854)

Derginin incelenen sayılarında Mehmet Kemalettin’in manzum olarak,

“Kaside-i Tantarâniye”sine (daha önceki sayılardan mabad) (adet 28, 29, 30, 31);

Sırrı Paşa’nın ölümünden duyulan üzüntü üzerine kaleme alınan 10 beyitten oluşan

“Sırrı Paşa Merhûmun Vefatına Tarîhtir.” (adet 37) başlıklı gazeline; “Safir-i

Andelib” isimli mecmuada çıkan gazele nazire olarak kalem alınmış 7 beyitten

oluşan “-ini” redifli (adet 49-50) gazeli ile tek bir “Matla” (adet 49-50) beytine yer

verilirken, mensur olarak ise Mısır’ın Araplar tarafından fethinin ve istilasının

anlatıldığı “Mısır’da Müessesât-ı Arabiyye” (adet 27, 28) başlıklı bir tarih yazısına

yer verilmiştir.

Memduh Bey (1868-1905)

Abdülhalim Memduh [Bey]’in hayat hikâyesine dair bilgiler Süleyman

Nazif’in verdiği bilgilerle sınırlıdır.

1868’de doğan Memduh’un babası Hakkari sancağına bağlı Kaymakam Ali

Ragıp Bey’dir.

Page 100: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

81

Đyi bir eğitim alan Memduh Bey, Hukuk Mektebi’ne girmiştir. Daha sonraları

Hariciye Nezareti Hukuku Muhtelite Kalemi’nde maaşlı katip olarak çalışan

Memduh Bey, Đstanbul’da “Mizan” gazetesinde maaşlı muharrirlik de yapmış, Muhit

dergisinin yazı işlerini yürütmüştür.

Mizan gazetesindeki yazıları yüzünden Konya’ya sürgüne gönderilen

Memduh Bey, burada Konya’ya giden Memduh Bey, Konya Valisi Hacı Hasan

Bey’in dostluğu kazanmış ve orada yüksek maaşla çalışmaya başlamıştır. Daha sonra

Trablusgarp ve Bitlis’ sürülmüş, Đzmir’de ikamete mecbur edilmiştir. Đzmir’de de

bulunan Memduh Bey, daha sonraları Jötürklere katılmak üzere Avrupa’ya da

gitmiştir. 1905’te Đngiltere’nin “Folkeston” şehrinde vefat etmiştir. Cenazesi Tunus’a

götürülmüş ve vasiyet ettiği tepeye gömülmüştür.

Hem aruz hem hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Şiirlerinde alaycı bir tarz

hakimdir. Çağdaşı Muallim Naci’nin fikirlerine şiddetle karşı çıkmıştır. “Edebiyat

Tarihi” adını taşıyan ilk kitap “Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye” Memduh Bey

tarafından kaleme alınmıştır. Fransızca ilk Türk şiiri antolojisini de Endmond Fazy

ile birlikte Memduh Bey hazırlamıştır. 19

Süleyman Nazif’in dostluğunu kazanan Memduh Bey, Recaizade Mahmut

Ekrem’in bazı şiirlerine nazireler de yazmıştır.

Neşredilen Eserleri:

1. “Tasviri vicdan” (eşar mecmuası)

2. “Tasviri hissiyyât” (eşar mecmuası)

3. “Bürhan” (manzume)

4. “Reşit Paşa” (Sadrıesbak Mustafa Reşit Paşa’nın tercüme-i hali)

5. “Tarihi Edebiyatı Osmaniye”

6. “Bedriye” (hece vezniyle kaleme alınmış tiyatro)

19 Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, C.1,2001

Page 101: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

82

7. “Türk Eşarı Garamı” (Fransa üdebasından Edmon Fazi ile Fransızca olarak

müşterek yazdıkları edebiyat tarihimize dair bir eserdir) (Đnal 1988: 928-937)

Derginin incelenen sayılarında Memduh Bey’in “seni” (45-46) redifli bir

kıtasına, 5 beyitten oluşan “var” (adet 415) redifli bir naziresi ile Đbnül Şevket ile

müşterek olarak kaleme aldığı 9 beyitten oluşan “sor” redifli bir gazeline yer

verilmiştir.

Mithat Bahari (1877-?)

Ahmet Mithat Bahari Bey, Kısmeti Askeriye Baş Kâtibi Kütahyalı Emirzade

Mehmet Nuri Efendi’nin oğludur. 1877’de Đstanbul’da doğdu. Çocukluğu babasının

ölümünden sora anne tarafından büyük babası Meşayihi Sâdiyeden Süleyman

Efendi’nin yayında geçti. Đlk tahsilini Darülfeyzi Hamid’i mektebinde tamamladı.

Bir ara büyük abisi, Ankara Defterdarı Esbakı Đsmail Zihni Efendi ile birlikte

Bitlis’e gitti ve oranın mekteb-i idadisinde okudu. Arap edebiyatını tahsil etti.

Medreselerde okunan ilimlerden 1898’de diplomayla beraber gümüş liyakat

madalyası aldı.

1893’te Maliye Muhasebe Kalemi’ne girdi. Bir sene sonra Maadın

Müdüriyeti Umumiyesi’ne geçti. 1916 Nisan’ında Maadın Mümeyyizi oldu.

Muahharen Beyoğlu Tali Mübadele Komisyonu Azalığı’na, daha sonra

Akşehir Hatip Mektebi edebiyat ve Türkçe öğretmenliğine tayin oldu.

Mithat Bahari, Hazine-i Fünûn, Mektep risalelerinde şiirleri ve yazıları

yayımlandı.

Derginin incelenen sayılarında Mithat Bahari’nin 5’er beyitten oluşan

“benim” (adet 28) redifli gazeli ile “-sına” (adet 47-48) redifli naziresinin yanı sıra

ilkbaharda dahi sonbaharını yaşan, kendisini mutsuz hisseden, doğadan etkilenen

üzgün bir gencin mutsuzluğu karşındaki ağlayışını konu alan “Ağlarım” (adet 34)

başlıklı psikoloji yazısına yer verilmiştir.

Page 102: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

83

Eserleri:

1. Ravza : Edebiyat ve ahlâka ait küçük bir eserdir.

2. Beyanülvücut isimli esrin tercümesi: Đbni Kemal merhumun Beyanülvücut

namındaki eserinin tercümesi

3. Sünbülistan Şerhi: Kavait, lügat ve lisan nokta-i nazarından ve malûmatı

müfide ilâvesiyle yazılmıştır.

4. Küşvar: Çocuklar için ahlâk-ı Đslâmiye’ye dair yazılmış kıraat kitabıdır.

5. Risale-i Sipehsalar Tercümesi: Hazreti Mevlâna Celalettin’in hayat ve

menakıbına dairdir

5. Ruhi Kur’an’dan Bir sahife-i Nûr: Kur’an’ı Kerim’in rumuzuna ait bazı

âyet-i Celile’nin tercümesidir.

6. Deste Gül: Hazreti Mevlâna’nın Divan-ı Kebir’inden ve mesnevisinden

toplanılan eşar-ı latife ile tercümelerinden müteşekkildir (Đnal 1988: 170-

171).

Muallim Feyzi (1842-1910)

Uzun süre öğretmenlik yaptığı için “Muallim” unvanıyla tanınan Muallim

Feyzi’nin asıl ismi Ahmet’tir. Amasya Tahrirat Katipliği, Đstanbul Şehremâneti

Mektûbi Kalemi’nde memurluk; Emirgan Rüştüyesi ve Robert Koleji’nde

öğretmenlik; Galatasaray Lisesi’nde idarecilik ve öğretmenlik yapan Muallim

Feyzi’nin Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında 6 beyitten oluşan “niyetine” (adet

45-46) redifli bir gazeli ile Sırrı Paşa’nın vefatı hakkında çeşitli bilgilerin verildiği 12

beyitten oluşan bir manzumesi (adet 51-52) yayımlanmıştır.

Başlıca eserleri: Usûl-i Fârisi, Kâmûs, Vâveylâ, Divân-ı Eş’âr, Sûzügadâz,

Rübâiyyât-ı Hayâm, Ceb Lûgatı 20

20 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C.3, 1977

Page 103: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

84

Muallim Naci (1850-1893)

Asıl adı Ömer’dir. 1850’de Đstanbul’da doğmuştur. Aziz Efendi’nin

Muhayyelât’ındaki “Kıssa-ı Naci”den duygulanarak şiirlerinde Naci adını

kullanmıştır. Muallim sıfatını ise Tercümân-ı Hakikat gazetesinin edebî ilavesini

yönettiği sırada, gençlerin gazeteye gönderdikleri yazıları bu adla düzetmesinden

çıkmıştır. Sait Paşa’nın mahiyetinde imparatorluğun birçok yerinde uzun süre görev

yaptıktan sonra Đstanbul’a dönen şair, burada yazı hayatına atılmıştır. Mekteb-i

Hukuk ve Galatasaray Sultânîsi edebiyat öğretmenliği yapan şair, II. Abdülhamit’in

vakanüvisliğinde de bulunmuştur. Şair, 1893’te Đstanbul’da ölmüştür (Akyüz 1995:

54)

Muallim Naci’nin, Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında 5 bölümden 65

beyitten oluşan “Tevhit” (adet 29, 30); sekizer mısralık 6 benden oluşan “Bir Hâtıra”

(adet 29); Ali Tevfik Paşa’nın “izdiyât” redifli (adet 41) 4 beyitten oluşan

manzûmesine nazire olarak kaleme alınmış manzumelerinin yanı sıra dört bölüm

halinde aruz vezinlerinin beyit üzerinde buluşu ve beyte uygulanışı hakkında

bilgilerin verildiği “Evzân-ı Meşhûre” (adet 35, 37, 39-40, 42); Taktî’nin ne olduğu,

şiirlerde nasıl anlaşılacağı ve nasıl bulanacağı konusunda örnekler üzerinde bilgilerin

verildiği “Taktî” (adet 35); “Osmanlı Şairleri” isimli esrinden hareketle hayatı ve

edebî kişiliği eserlerinden örneklerlerin verildiği “Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf

Efendi” (adet 38) başlıklı mensur eserlerine yer verilmiştir.

Muhittin (1874-1936)

Kaynaklar taranırken “Son Asır Türk Şairleri”nde Mehmet Muhittin Mekkî

(Çağpar) ve Muhittin Raif (Yengin) isimlerine rastlanılmıştır. Her iki isminde

Hazine-i Fünûn’un yayımlandığı 1895’te şiirler yazdığı anlaşılmaktadır. Muhittin’in

bu iki isim dışında başka birisine ait olma ihtimali de göz ardı edilemez. Fakat

dergideki şiirler sadece bir heves sonucu kaleme alınmış izlenimi

uyandırmamaktadır. Yanılma payları da göz önünde bulundurularak her iki edip

hakkında bilgi verilmiştir.

Page 104: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

85

“Son Asır Türk Şairleri”nde Muhittin Mekkî’nin 1874’te Mekke’de doğduğu,

künyesinin “Arapgiloğlu”, soyadının “Çağpar” olduğu ve 1936’da Şişli’de vefat

ettiği bilgisi verildikten sonra hakkında şu bilgiler verilmektedir: “…Asıl üstadı,

erkânıharbiye miralayı Recep Vahyi ilk defa onunla müşaare etti..Sonraları

Abdülhak Hamit'le ve çok sevdiği Cenap Şehabettin ile, Ali Ekrem, Süleyman Nazif

ve zamanının diğer şairler ile mektuplaşır ve birbirlerine eserlerini gönderirlerdi. Đlk

eseri ‘Yeşil Yaprak’tır. ‘Mevlidi Nebevi’ ile ‘Anize’ ve ‘Nahid’ namında manzum

Bunların, “Güzel Vatan” , “Güzel Rumeli” isimli mensur piyesleri vardır. ‘Filiz’ de

en son eseridir. hepsi matbudur.” (Đnal 1988: 990)

Aynı kaynakta Muhittin Raif (Yengin) hakkında ise 1880’de Đstanbul’da

doğduğu, Meşrutiyet’in ilanından sonra yüzbaşılığa ve tersanede fabrikalar

komisyonuna terfi ettiği bilgisinden sonra şu bilgilere de yer verilmiştir: “Eski yolda

gazelleri, iki yüz rübaisi, yeni tarzda manzumeleri ve hece vezniyle şiirleri, divan

teşkil edebîlecek derecededir. Arabî, Farisî ve Đngilizceden mütercem bazı eserleri de

vardır. Şiirlerinin bir kısmı Servet-i Fünûn, Resimli Gazete, Tercüman-ı Hakikat,

Maarif, Aşiyan, Malumât, Terakki, Mahfil gazete ve risaleleriyle neşredilmiştir.”

(Đnal 1988: 994)

Dergide iki gazeli, bir kıtası bulunan Muhittin'in, Muhittin Raif olma ihtimali

çok yüksektir. Fakat elimizdeki bilgiler bunu ispatlamaya yeterli değildir.

Derginin incelenen sayılarında Muhittin’in 6 beyitten oluşan “ ى ” (-i) redifli

bir gazeline (adet 31), “olalı” redifli bir kıtasına (adet 45-46), Fuzûlî’nin “beni”

redifli gazeli (adet 27) ile “su” kasidesine (adet 30) yapılan nazirelerle beraber Şeyh

Vasfi Efendi’nin gazeline yapılan naziresine (adet 30) yer verilmiştir. Bu manzum

parçalar dışında ayıca dergi içerisinde sonbahar mevsiminin büyüleyici atmosferinin

anlatıldığı “Hazân” (adet 28) başlıklı bir sohbet yazısına da dergide yer verilmiştir.

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih (1874-1932)

Şair ve yazar. 1874’te Đstanbul’da doğdu. Babası, askeri kaymakamlardan

Rıfat Bey’dir. Kocamustafa Paşa Rüştüye Mektebi’nde ve Darüttedris’te okuduktan

sonra özel olarak tahsiline devam etmiştir. 1892’de Kantar Đdaresi Rüsum-ı

Page 105: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

86

Munzama Kâtibi Refakatine memurluk yapan edip, muhtelif tarihlerde Şehremanet-i

Aklâmı’nda da çalışmıştır. 1899’da Matbuat-ı Dahiliye Kalemi Hulefalığı’na ve

geçici olarak da Matbuat-ı Dahiliye Kontrol Memurluğu’na geçmiş, 1905’te Dahiliye

Nezareti’nde Tesri-i Muamelât Komisyonu Kalemi Mümeyyizliği’ne geçmiştir.

1932’de Ankara’da vefat etmiştir (Đnal 1988: 1673-1674).

Muallim Naci, Yenişehirli Avnî gibi şairlerin etkisiyle eski tarz şiirler yazan

Đbnürrıfat Samih, bir süre Ekrem ve Hamit’in tesirine girmiştir.

Đkdam, Malumat ve Sabah gazetelerinde muharrirlik yapan Đbnürrıfat Samih,

Meşrutiyet’in ilanından sonra Đttifak isimli bir gazete çıkarmıştır.

Đkdam gazetesinde Servet-i Fünûnculara karşı yazılar yazmıştır. 1918’de

Celal Nuri’nin çıkardığı Âti gazetesinde ve Edebiyat-ı Umûmiye dergisinde

Süleyman Nazif ile ırkçılık konusunda tartışmalara girmiştir. Yeni Gün ve

Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde Türk dili ve müziği gibi çeşitli konularda

makaleleri yer almıştır. 21

Đbnürrıfat Samih’in, derginin incelenen sayılarında 5 beyitten oluşan “-sı çok”

redifli gazeli (adet 49-50) ile dörder mısralık 4 benden oluşan “Tazmîn” (adet 29)

başlıklı manzumesinin yanı sıra bir yaz gecesi ay ışı altında Marmara’nın

dalgalarının geçmişte kendisine yaşattığı güzel günleri konu alan bir hatıra yazısına

(adet 3) yer verilmiştir.

Nazif Surûri (?-?)

Sivas, Trabzon ve Konya Valiliklerinde bulunan ve Mithat Paşa

Mahkemesi’nde hakimlik yapan Vezir Surûri Paşa’nın oğludur.

Şurâ-yı Devlet Azası olan, çeşitli gazete ve dergilere edebî yazılar ve şiirler

yazan Nazif Sarûri, 1908 Đnkılâbı’ndan sonra zararlı yazılar yazdığı gerekçesiyle

memleketi olan Đbradı’ya sürülmüştür (Gövsa: 362).

21 Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, C.1, 2001: s.716

Page 106: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

87

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında Nazif Sarûri’nin sadece Yıldırım

Beyazıt’ın “sandım” redifli gazeline nazire olarak kaleme aldığı 5 beyitlik bir gazeli

(adet 45-46) yayımlanmıştır.

Nuri Şeyda (1866-1901)

Mehmet Nuri Şeyda [Bey], Uzunçarşı esnafı Đğci Hafız [Efendi]’nin oğludur.

1866’da Đstanbul’da doğdu. Bir müddet Soğukçeşme Askeri Rüştüyesi’nde okudu.

Hariciye ve Adliye nezaretleri kalemlerinde, Ticaret Đcra Dairesi Muavinliği’nde

bulundu.

Mûsikî üstatlarından Medeni Aziz ve Yeniköylü Hasan Sırrı Efendi’den

mûsikî dersleri aldı. 1901’de vefat etti.

Gazete ve dergilerde çeşitli makaleleri ve manzumeleri vardır. “Tarihi

Enbiya” ile Đngilizceden çeviri yapılan “Barnomun Milyonları” ile Fransızcadan

çeviri yapılan “Manon Lesko”, “Refael”, “Terane”, Şekisperin “Hamlet”i, “Đhsası

Kalp”, “Ayine-i Dil”, “Kızlar Mektebi” namındaki romanları ile “Mukabele” ve

“Mükemmel Sarfı Fransavî” adlı eserleri basılmıştır.

“Kafile-i Mûsikîşinasını Osmani” isimli bir eser yazmaya başlamışsa da

bitirememiştir. Mûsikî üstatlarına dair gazetelere yazdığı makaleleri de vardır (Đnal

1988: 1249)

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında Nuri Şeyda’nın, Avnî Bey’in 50

beyitten oluşan “söz” kasidesine nazire olarak kaleme aldığı gazeli (adet 45-46) ile

altışar mısralık 6 benden oluşan bir manzumesi yayımlanmıştır.

Osman Faiz (1873- ?)

Dava vekili Ferizcizâde Salih Efendi’nin oğlu olan Osman Faiz, 1873’te

doğmuştur. Bursa Askeri Rüştüyesi’ni bitirerek Askeri Đdadisi’ne girmiş; Bursa’da

idadi sınıflarının bitirdikten sonra Harbiyeye geçmiştir. O sırada Erkanı Harbiye’de

Page 107: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

88

kendisi gibi tahsil yapan Kandiyeli Recep Vahyi ve Muallim Gelibolulu Recep Ferdi

Bey’in teşvikleriyle şiirler yazmıştır.

Osman Faiz’in, amcası Feraizcizâde Mehmet Şakir Efendi’nin Bursa’da

yayımladığı “Nilüfer” risalesinde manzum, mensur yazıları çıkmıştır.

Daha sonraları Đstanbul’da Malumat, Hazine-i Fünûn, Mektep, Maarif, Resimli

Gazete, Hanimlara ve Çocuklara Mahsus Gazete gibi gazete ve dergilerde şiirleri

yayımlanan Osman Faiz’in, bazı şiirlerinin yer aldığı “Beytülhazen” isimli küçük bir

risalesi de basılmıştır (Đnal 1988:1300-1302).

Derginin incelenen sayılarında Osman Faiz’in 5 beyitten oluşan “-en” tam

kafiyeli (adet 41), 6 beyitten oluşan “seni” redifli (adet 43-44), 9 beyitten oluşan

“-den” redifli gazellerine (adet 49-50); “-ir” tam kafiyeli bir kıtasına (adet 41) ve

“Tavsîf-i Cânân” (adet 45-46) ile “Tesdîs” (adet 49-50) başlıklı iki manzumesine yer

verilmiştir.

[Pedram] Hüseyin Dâniş (1870-?)

1870’de Đstanbul’da doğdu. Đsmi Hüseyin, şiirlerdeki mahlası ise Dâniş’tir.

Đsfehan ahalisinden Mehmet Haşim Đbni Abdülmecit’in oğludur.

Beyoğlu’nda “Enstitüsyon Fransez” mekteptebinde iki sene fünûn ve Fransız

edebiyatı eğimi almıştır. Farsça ve Arapça öğrenebilmek için bir süreliğine Đran’a

gitmiştir. Orada Haci Rizakuli Horasani ve “Ahter” gazetesinin muharriri Hacı Mirza

Mehdi Tebrizi’nin idaresinde bazen şakirtlik, bazen muallimlik sıfatıyla birkaç yıl

kalmıştır.

Bir müddet de “Sahib Kalem” ismiyle tanınan Mirza Akayi Erumie’den hat-ı

nestaliki öğrenmiştir. O sıralarda Farsça olarak “Coğrafya-yı Đran” isminde bir kitap

da yazmıştır.

Daha sonra Đran’dan ayrılan ve Đstanbul’a geri dönen Hüseyin Dâniş, 1894’te

“Đkdam” gazetesinin yazı işlerinde görev almıştır. Aynı zamanda her hafta düzenli

Servet-i Fünûn’a da şiirler yazmıştır.

Page 108: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

89

Nevayi Sarir ile Lamartin’in eserlerinden “Rafael”in tercümelerini

neşretmiştir. Bir süre Avrupa’ya da giden şair, 1909’da Đstanbul Dârülfünûn’da

“Tarih-i Edebiyat-ı Đran” hocalığında bulunmuştur.

Đstanbul Dârülfünûn’da görev yaptığı yıllarda ise “Ser Amedani Sühan”,

“Talim-i Lisan-i Farisî”, “Hediye-i Sâl”, “Terceme ve Şerhi Hali Ömer Hayam”

isimli eserleri kalem almıştır.

Hüseyin Dâniş’in Türkçe şiirleri ise 1926’da “Kârvanı Ömr” ismiyle

yayımlanmıştır. (Đnal 1988: 261-263).

Hüseyin Dâniş’in Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında bahara dair

duyguların dile getirildiği 12 beyitten oluşan kasidesi (adet 45-46); 10 beyitten

oluşan “ân” tam kafiyeli gazeli ile “Bir Bahar Sabahı” (adet 51-52) başlıklı bir

manzumesi yayımlanmıştır.

Vasfi Efendi (1851-1910)

Asıl adı Şeyh Ali Vasfi [Efendi]’dir. Şeyh Ali Vasfi [Efendi], Drağman

civarında Kefevi Tekkesi Şeyhi Mahmut Raşit Efendi’nin oğludur. 1851’de doğdu.

Babasından Arapça ve Farsça öğrendi; Vehbi ve Şahidi tuhfeleri ve

Pendname-i Attar ile Gülistan okudu. Daha sonra Fatih camiinde Hoca Mustafa

Efendi’nin derslerine devam etti. Gelibolulu Hoca Tahir Efendi’den de Mesnevi ile

Cami ve Hafız divanlarını okudu.

1866’da vefat eden babasının yerine tekkenin şeyhliğine tayin edildi. Muallim

Naci ile Tercüman-ı Hakikat, Saadet ve Mürüvvet gazetelerinde bulunarak bu

gazetelerde manzumeler ve edebî makaleler yazdı. Aynı zamanda Fatih merkez

Rüştüyesinde Kavaid-i Osmaniye ve Mekteb-i Kuzat’ta kitabet-i resmîyede derslerini

verdi. Meclis-i Meşayih Azalığı’nda bulundu. 1910’da vefat etti.

Neşredilen Eserleri:

Page 109: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

90

“Cezebat”, “Şöyle böyle - Muallim Naci ile müşterektir”, “Levami”, “Bedayi”,

“Sevati”, “Metali”, “Münşeatı Şeyh Vasfi”, “Muharreratı Şeyh Vasfi”, “Barika”,

“Feyzâbat”, “Riyahin” “Külliyat-ı Đslâmiye”, “Muhadarat”, “Nahvi Osmanî”

Đnal 1988: 1948).

Derginin incelenen sayılarında Vasfi Efendi’nin 4 beyitten oluşan “nev”

redifli (adet 35) ve “Gönlüme Nasihat” (adet 39-40) isimli gazelleri yayımlanmış.

Ayrıca birincisinin “ -dır cemâl-i hâlveti” redifli, ikincisinin ise Baki’nin şiirinden

tazmîn edilerek oluşturulan iki kıtasına (adet 41) yer verilmiştir. Bunlardan başka

dergide edibin örnekler eşliğinde birleşik sıfatların oluşumu hakkında çeşitli bilgiler

verdiği “Vasf-ı Terkîbi” (adet 37, 39-40, 41) başlıklı mensur bir yazısı da dergide

yayımlanmıştır.

[YURDMAN], Abdülgani Seniy (1871-1951)

Dergide hem yazısı hem de şiirleri bulunan Abdülgani Seniy, Osman Nuri

Bey’in oğludur. Akka’da Rüştüye tahsili görmüş, bazı memuriyetlerde bulunmuştur.

1890'da Đstanbul’da Mülkiye’nin idadî kısmını, 1898’de de yüksek kısmındaki

öğrenimini tamlamıştır.

1904'te Karaferye Kaymakamlığı, 1908’de Selanik Hukuk Mektebi’nde

müdür vekilliği; Yemen, Adana, Bayburt vilâyetleri mektupçuluğu görevlerinde

bulunmuştur. Bayburt’ta Vali Vekilliği ve Belediye Başkan Vekilliğinde, 1918’de

Hariciyede Şifre Kalem Müdürlüğü ve Müsteşar Vekilliği görevlerini yürüten

Abdülgani Seniy, 1935’te yaş haddinden Hariciye’den ayrılmıştır. 1940-1947

yıllarında ise Polis Enstitüsü’nde Arapça hocalığı görevinde bulunan Abdülgani

Seniy, 1951’de ise vefat etmiştir .

Abdülgani Seniy’in çeşitli konularda kaleme aldığı makaleleri “Hazine-i

Fünûn”, “Mecmua-i Ebuzziya”, “Mîzan”, “Đleri” gibi pek çok dergi ve gazetede

yayımlanmıştır.

Bazı eserleri: Aksiyyat (1891), Eshâb-ı Tabakât-ı Seb’a (1895), Edebiyat

(1896), Âkibet-i Tevekkül (1897), Hikemiyât-ı Đslâmiye ve Şarkiye (1900), Yemen

Page 110: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

91

Yolunda: Azimet (1909), Yemen Yolunda: Avdet (1915), Beyrut Bombardımanı

(1916), Maarri Divanından Seçmeler (1942) (Çankaya 1968-1969:774-779)

Derginin incelenen sayılarında Abdülgani Seniy’in 2’si coğrafya, 2’si faydalı

bilgi, 1’i dil ve imlâ, 1’i biyografi, 1’i çeviri, 1’i şiir, 1’i deneme, 1’i de hikâye olmak

üzere toplam 9 yazısına yer verilmiştir. Bu yazılar içerisinde Đtalya’nın Pompei

kentinde, yüzyıllar önce yaşanılan felaketlerin ve felaketler sonrasında şehrin içine

düştüğü hazin öykünün anlatıldığı “Pompei Şehri” (adet 27) yazısı ile mağaraların

oluşumları hakkındaki bilgilerle beraber Đngiltere’nin Derbyshire civarında bulunan

Devil's Hole mağarası hakkındaki bilgilerin verildiği “Mağaralar” (adet 28) başlıklı

yazıları coğrafya içeriklidir. Jack adında bir babanın, evin camını kıran oğluna

göstermiş olduğu tepki ve üzüntü üzerine kaleme alınan makalesinde ise dikkatsizce

ve bilinçsizce harcanan paraların toplumun parasından gittiğini bu nedenle de

insanların daha dikkatli olması gerektiğini ifade eden “Bir Kâide-i Tasarrufun

Tedkiki” (adet 34) başlıklı yazısı ile pârenin ne olduğunun örneklerle açıklandığı ve

pâre konusunda okuyucuya çeşitli bilgilerin verildiği “Pâre Nedir”(adet 49-50)

başlıklı yazısı ile toplumu tutumlu olmaya ve bilgilendirmeye yönelik kalem alınmış

makalelerdir. Bunlar dışında Abdülgani Seniy’in dergide 6’şar mısralık 5 bendden

oluşan “Nevha-i Hazînâne” (adet 27) başlıklı şiiri; “Divân-ı Đbnü’l-Fariz”den yapılan

“Bedâyü’l Arab”ın çevirisi (adet 28, 29, 31, 32-33, 35, 43-44, 47-48, 49-50); “Đbnü’l-

Fariz’in Tercüme-i Hâli” (adet 29); Avrupa ve Şark matbaalarına oranla bizde

matbaa hatalarının daha çok olduğunun ve yapılan bu hataların sonradan

düzeltilmediğinin anlatıldığı, aynı zamanda dil ve imlâ üzerinde edebiyat teori ve

tenkitinin yapıldığı “Sehv-i Tab” (adet 30) başlıklı makalesi ile deniz ve okyanuslar

üzerinde geceleyin oluşan kıvılcimların oluşturduğu yakamozları ve bu manzaranın

insanda uyandırdığı duyguları konu alan “Deniz Kıvılcimları” (adet 45-46) başlıklı

deneme yazısı vardır.

Bu yazılar içerisinde çeviri yazısı olarak sadece “Divân-ı Đbnü’l-Fariz”den

yapılan “Bedâyü’l Arab”ın başlıklı yazı “Terâcim” sütununda verilmiştir; ancak

“Pompei Şehri”, “Mağaralar” ve “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki” başlıklı

yazılarının “Terâcim” sütunda verilmemesine rağmen bunların da çeviri yazısı

olduğu düşünülmelidir. Çünkü, gerek “Pompei Şehri” ile “Mağaralar” yazılarında

Page 111: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

92

verilen ansiklopedik bilgiler gerekse “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki” başlıklı

yazıdaki “Jack” adındaki yabancı kahraman varlığı bu yazıların Batı’dan çeviri

olduğu tezini doğrulamaktadır.

Zeki Megamiz (1871-1932)

Saadet-i Đkdam, Sabah gazetelerinde yazdı. Mısır’da yayımlanan

“Elmüeyyed”, “Elliva” gazetelerinde muhabirlik yaptı (Yüksel 1990: 1006) Corci

Zeydan’ın “Medeniyet-i Đslamiye Tarihi” isimli eserini çevirdi (Özege 1994: 42)

Derginin incelenen sayılarında edibin çocuk terbiyesi konusunda çeşitli

bilgler verdiği “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz” (adet 36, s. 383-384) başlıklı

makalesi dışında Şark ve Garp medeniyetlerinin kıyaslandığı, Avrupa’nın

gelişmesinde temel etkenlerin neler olduğu, medeniyet bağlarının nerelere

dayandığını, bilimle uğraşmalarının gelişmelerinde ne ölçüde etkili olduğunun

anlatıldığı “Tarih-i Medeniyete Bir Nazar” (adet 51-52) başlıklı makalesi

yayımlanmıştır.

Bu isimlerden başka dergide az sayıda şiir veya yazısı bulunan başka kalem

sahipleri de vardır. Bunlardan bazıları muhtemelen dergiyi takip eden edebiyat

meraklısı gençlerdir. Mesela Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip),

Mehmet Rasih (Eskişehirli) Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü), Emin (Revandizli)Bazıları

da devrinde tanınmış bir sima olması ihtimalinin büyüklüğüne rağmen biyografi

kitaplarında yer almamış/veya bizim ulaşamadığımız isimlerdir. Mahmut Celalettin

Paşa’nın gazeline nazire yazan Nezih Paşa; “Yeni Ceriha” isimli bir yazısı, bir gazeli

ve bir naziresi bulunan Mehmet Ali gibi.

Page 112: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

93

2. TAHLĐLĐ FĐHRĐST

2.1.Yazar Adına Göre

Abdülgani Seniy: bk. [YURDMAN], Abdülgani Seniy

Abdulvahâp: “Đstiğrâk”, adet 27, s. 317-318 (Köy yaşantısının şehir yaşantısına

kıyasla daha huzurlu olduğunun mübalağlı bir şekilde anlatıldığı bir yazı.)

+ Abdulrahim Fehmi Efendi: “Şiir-Şâir”, adet 47-48, s. 478-479 (Đki ayrı başlık

altında şairin ve şiirin ne olduğunun, şairin kime denildiğinin anlatıldığı

bir yazı.)

Agâh [Osman] Paşa: (Gazel), adet 41, s. 418 (7 beyitten oluşan “böyledir” redifli

bir gazel.)

Agâh [Osman] Paşa: “Gazel”, adet 42, s. 425 (7 beyitten oluşan “-ımdadır” redifli

bir gazel.)

Agâh [Osman] Paşa: (Gazel), adet 43-44, s. 434 (12 beyitten oluşan “idi” redifli bir

gazel.)

[Ahmet] Tevfik Lâmih: “Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazret-i Padişahı”, adet 32-

33, s. 354 (Padişahın doğum günü münasebetiyle kaleme alınan 16

kıtadan oluşan “olur” redifli methiye.)

Ahmet Bahattin (Mektûbî-i Maliye Ketebesinden): “Zekayizâde Şeyh Đbrahim

Şükrullah Efendinin Tarih-i Đrtihâlidir.”, adet 29, s. 331

Ahmet Hikmet: “Mahşerü’n-Nefâ’is”, “Muammâ-yı Dil”, adet 45-46, s. 460-463,

(Talukâtını ziyaret için Üsküdar’daki Karaca Ahmet Mezarlığı’na ziyarete

giden yazar, orada sır halinde gördüğü mezar taşlarını bir cemaate

benzetir ve bu mezar taşlarını okumaya başlar. Sonra kadın

arkadaşlarından Celîl’i ağlarken görür ve onunla konuşmaya başlar. Daha

sonra da kabristanın kendisinde düşündürdükleri ve orada yaşanların

ölmeden önce yaptıklarını düşünmeye başlar.)

Page 113: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

94

Ahmet Rasim: “Ak Saç”, adet 47-48, s. 470-471 (Saçlarına ak düşen bir adamın,

hayat karşısında duyduğu ıstırap ve yaşlanışını fark edişini konu alan bir

hikâye yazısı.)

+ Ahmet Rasim: “Bir Mülâhaza-i Tarihiye”, adet 30, s. 340-341, “Makale-i

Mahsûsa”, (Yazarın okuduğu mükemmel bir tarih fıkrasından hareketle

tarih hakkındaki düşüncelerinin ifade edildiği bir yazı.)

Ahmet Rasim: “Garbın Eşâr-ı Rengîninden”, adet 31, s. 349-350 (Batı’nın etkisiyle

yazarın içine düştüğü psikolojik buhranların anlatıldığı sekiz bölümlük bir

yazı.)

Ahmet Rasim: “Bir Mektûp”, “Fransızcadan Mütercem”, adet 35, s. 376-377,

(Askerde olan bir gencin annesine ve eşine yazdığı bir mektuptur. Bu

mektup, “Sevgili Anneciğim” ve “Sevgili Zevceciğim” hitaplarıyla iki

kısım altında verilmiştir. Mektubun her iki kısımda da mektubu yazan

kişinin onları ne kar özlediğini, bütün günün onları düşünmekle geçtiğini,

asker ailesinin metanetli olması gerektiği anlatılmaktadır.)

Ahmet Rasim: “Ela Gözler”, adet 36, s. 386-387, “Fıkra” (Sevdiği kızın ela

gözlerine aşık olan bir gencin, gördüğü o büyüleyici gözleri

unutamamasının ele alındığı bir hatıra yazısı.)

Ahmet Rasim: “Karlı Bir Gün”, adet 41, s. 420-421 (Karlı bir kış mevsiminde

başından geçen olayların ve kar yağışının kendisinde uyandırdığı

duyguların anlatıldığı bir anı yazısı.)

Ahmet Rasim: “Hakikat ve Hayal”, adet 45-46, s 454-456, “Âsâr-ı Mensûre”(Ay

ışığında doğanın görünüşündeki değişim ve gündüzle gecenin bir birine

karıştığı gurup vaktindeki manzaranın büyüleyici atmosferinin anlatıldığı

bir yazı.)

Ahmet Remzi: “Tahmîs-i Gazel-i Cenâb-ı Fuzûlî”, adet 29, s. 331

(Fuzûlî’nin”gördüm”redifli gazelindeki her beytinin başına üçer mısra

eklenerek yedi bendden meydana getirilmiş bir manzume.)

Page 114: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

95

Ahmet Tahir (Çallı Ömer Efendizâde): “Gazel”, adet 31, s. 345, (Uşak’tan Çallı

Ömer Efendizâde Ahmet Tahir”imzasıyla gönderilen “olalım” redifli 15

beyitten oluşan bir manzume. )

Ali Enver: “El-vüsûk Fî Tercümeti’l-Furûk”, “Fâide”, adet 49-50, s. 491- 493; adet

51-52, s. 502-504 (Tercümesini Ali Enver’in yaptığı Đsmail Hakkı’nın bu

eseri, önce Mekteb Ceridesi’nde basılırken, sonraları yazar kadrosunun

mesleklerine uygun gelmediği ve eserin devamına yer verilmediği için

eserin en önemeli kısmı olan “Furûk” bahsine birkaç sayfa kalındığından

eserin devamının Hazine-i Fünûn’da yayımlanmasının uygun görüldüğü

bir yazı.)

Ali Muzaffer: “Mahir Aşçı”, adet 32, 33, s. 362-364; adet 34, s. 372; adet 3 , s. 379-

380, “Fıkra”(Jaleynu ve eşi Paris’te eşiyle lokantacılıkla uğraşan bir

ailedir. Bu aileni asıl amacı 6 bin frank para biriktirmek ve biriktirdikleri

bu parayla yeşillikler içine bağı bahçesi olan, havuzu olan bir ev satın

almak ve burada yaşamlarını sürdürmektir. Bu ailenin isteği 25 yıllık

birikimlerinde sonra gerçek olur; ama aile zamanla sıkılmaya başlar.

Evlerinde bir ziyafet vermeye karar verirler. Ziyafetin hazırlıkları için

Mahir Aşçı, önlüğünü giyer ve mutfağa girer yemekler hazırlamaya

başlar. Hikaye Müşahit bakış açısıyla kaleme alınmıştır.)

Ali Raci Efendi: (Gazel) , adet 45-46, s 453 (5 beyitten oluşan “-sı” redifli manzume

, Fî 14 Mart sene 312 tarihli.)

Ali Rıza: “Tevhîd-i Bârî”, adet 38, s. 399-400 (Allah’ın birliğinin ve ululuğunun

anlatıldığı 56 beyitten oluşan bir tevhîd. )

Ali Rıza: “Leyâl-i Teemmül”, adet 42, s. 429-430 (Gecenin insanda uyandırdığı

düşünceleri anlatan bir yazı.)

Ali Rıza: “Meraret-i Hayât”, adet 45-46, s 456 (Yaşamaktan zevk almayan, hayatın

olumsuz ve mutsuz tarafını gören bir kişinin karamsar duygularının ele

alındığı bir sohbet yazısı.)

+ Ali Rıza: “Hatıra-i Mektep Yahut Bir Manzara-i Rûhaniye”, adet 47-48, s. 473-

474 (Yazarın, okul yıllarındaki oynadığı oyunları, arkadaşlarıyla olan

Page 115: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

96

ilişkilerini, o dönemde kendisini mutlu eden şeyleri kaleme aldığı bir

hatıra yazısı.)

Ali Rıza: “Nazîre”, adet 47-48, s. 468 (Fuzûlî’nin”su”redifli kasidesine nazire olarak

yazılan 6 beyitten oluşan bir manzume.)

Ali Rûhî Bey: “Gazel”, adet 42, s. 429 (5 beyitten oluşan”-misin”redifli bir gazel.)

Ali Tevfik Paşazâde Celal Paşa: bk. Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde)

A.(ع) Tevfik (Selanikli): “Tahattur, Tesir”, adet 32-33, s. 354-355, “Kısm-ı Edebî”

(Ölmüş kız kardeşi için kaleme alınmış 7 beyitten oluşan “didelerim”

redifli bir gazel.)

+ Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Đfade-i Mahsûsa”, adet 35 , s. 373-374 (Faik

Reşat Efendi yerine Hazine-i Fünûn’a getirilen Andelib’in , dergiye

gönderilen yazıların tahsisi konusunda izlediği yöntemleri, dergiye

gönderilen yazıların incelenmesi, düzeltilmesi konusunda gösterilen

titizlik anlatıldığı bir yazı.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel”adet 35, 375, (8 beyitten

oluşan”bahar”redifli gazel, 28 Teşrîn-i Evvel sene 411 . )

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kuşlar”, adet 37, s. 389, “Kısm-ı Edebî”(7

beyitten oluşan “tuyûr”redifli bir manzume, 9 Teşrîn-i Evvel sene

311.tarihli. )

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Nâkûs-ı Đstiğfâl”, adet 37, s. 389-39

(Manastır’dan dönüşten hemen sonra yazılmış olan 75 beyitten yalnızca

48 beytinin verildiği bir kaside, “Manastır 1 Kânûn-ı Evvel sene 311”

tarihli.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Lealle Leha Uzre ve Ente Nelûme”, adet 38, s.

397-398 (Đnsanın aczini anlatan bir yazı.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Teevvüh”, adet 38, s. 401 (2 beyitten oluşan

“Dilistânımı” redifli bir kıta. )

Page 116: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

97

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Tahassür”, adet 38, s. 401 (Daha önce Asır

Ceridesi’nde 18 Teşrîn-i Sâni 1311 tarihinde yayımlanmış olan bir

kaside).

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel”, adet 38, s. 402 (5 beyitten oluşan

“-imiz”redifli bir gazel.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel”, adet 39, 40 s. 407 (6 beyitten oluşan

“-ımdan” redifli bir gazel, 26 Haziran sene 311 tarihli.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kıta” adet 41, s. 419 (“-ını” redifli bir kıta, Fî

28 Şubat sene 311.tarihli.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Bir Đhtar-ı Mühim”, adet 42, s. 432

(Yazılarının Hazine-i Fünûn’da yayımlanmamasından dolayı dergiye

gücenen eser sahiplerine yönelik yapılan bir açıklama. )

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Nevha”, adet 43-44, s. 436-437 (5 beyitten

oluşan”-mim”redifli bir manzume. Dipnotta şiirin tamamının 8 veya 9

beyit olduğu, şairin sadece aklında kalan bu 5 beyti verdiği ifade

edilmektedir.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Şûrîde-i Sevdâ”adet 45-46, s 453-454 (Her

beytin kendi arasında kafiyeli olduğu 25 beyitten oluşan bir manzume. )

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kâriîne Bir Büyük Tebşîrimiz”, adet 47-48, s.

465-466 (Recaizâde Mahmut Ekrem’in”Pejmürde”ismiyle yeni bir

eserinin basıldığını okuyuculara müjdeleyen bir yazı.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Enîn-i Đhtizâr”adet 47-48, s. 469 (5 beyitten

oluşan”imiz”redifli bir manzume.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel” 49-50 adet, s. 484-485 (5 beyitten

oluşan”ateş”redifli bir gazel, 5 Temmuz sene 311. tarihli.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): (Rica), 49-50 adet, s. 495 (Dergiye yazı

göndermek isteyenlerden, eserlerini doğrudan doğruya ya dergiye ya da

sermuharrire göndermeleri gerektiğini haber veren bir yazı.)

Page 117: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

98

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Muhaberât-ı Aleniye”adet 49-50, s. 495-496

(Vergi katibi Ahmet Bedrettin Efendiye, Harput ulamasından Kemalettin

Efendiye, Rıza Tevfik Bey Efendiye, Ali Şadi imzalı gazel sahibine,

Su’ad Bin Necib imzalı varaka sahibine dergiye göndermiş oldukları

yazılarının akıbeti hakkında çeşitli bilginin verildiği bir yazı.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Berk-i Hazân” 51-52 adet, s. 498 (4 beyitten

oluşan”titrer”redifli bir gazel.)

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Beyân-ı Mazeret”51-52 adet, s. 498 (2

beyitten oluşan “bas” redifli bir manzume.)

Arapzâde Hafidi Mahmut Efendi: bk. Mahmut Efendi (Esbuk Đstanbul kadısı

Arapzâde Hafidi Mahmut Efendi)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Şair-i Sütûde Meâsir Hersekli Arif Hikmet Beyefendi

Hazretlerinindir.”, adet 35, s. 374 “Kısm-ı Edebî” (8 beyitten oluşan

“-dan”redifli bir gazel.)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 36, s. 381, “Kısm-ı Edebî”(7 beyitten

oluşan “şehvet” redifli bir gazel.)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 38, s.398-399, “Âsâr-ı Manzûme”

(Manzume iki kısım halinde yayımlanmıştır. Đlk kısım gazel başlığı

altında”didâr”redifli 7 beyitten oluşan bir gazelden, ikinci kısım ise “-un”

tam kafiyeli 86 beyitten oluşan bir tebriknâmeden oluşmaktadır.)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Âsâr-ı Manzûme”, adet 42, s. 425, “Kısm-ı Edebî”(6

beyitten oluşan”-den”redifli bir gazel.)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Asâr-ı Manzûme”, adet 45-66, s. 449; “Kısm-ı Edebî”

(7 beyitten oluşan “âyîneyi” redifli bir gazel.)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 47-48, “Asâr-ı Manzume”, “Kısm-ı

Edebî”, s. 466 (7 beyitten oluşan “pîçâpîç” redifli bir gazel.)

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 49-50, s. 481 (7 beyitten oluşan “eder

murât” redifli bir gazel.)

Page 118: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

99

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 51-52, s. 497, “Âsâr-ı Manzûme”,

“Kısm-ı Edebî”(7 beyitten oluşan”hudûs”redifli bir gazel.)

Asım Vecihi: (Methiye), adet 32-33, s. 354 (Padişahın doğumundan duyulan

mutluluğun anlatıldığı 2 beyitten oluşan bir methiye.)

Avnî Bey: (Kaside), adet 45-46, s. 450-451 (50 beyitten oluşan “söz” kasidesi.)

Avnî Bey: (Nazire), 49-50 adet, s. 481-482 (Hersekli Arif Hikmet’in “âyîneyi”

redifli gazeline nazire olarak yazılmış 9 beyitlik bir gazel.)

Avnî Bey: “Gazel”, 49-50 adet, s. 482 (Hersekli Arif Hikmet’in”âyîneyi”redifli

gazeline nazire olarak yazılmış 7 beyitlik bir gazel.)

Avnî Bey: “Gazel”, 49-50 adet, s. 482 (5 beyitten oluşan “-ımdır”redifli bir gazel.)

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, adet 37, s. 395-396; 39-40 adet, s. 410-411; adet 41, s.

423-424; adet 43-44, s. 448;adet 45-46, s. 464 adet 47-48, s. 477-478; 49-

50 adet, s. 493-494; adet 51-52, s. 508-509, “Đhyâ-yı Âsâr” (Her beytin

kendi içinde kafiyeli olduğu 58-31-59-32-22-23-34-60 beyitten oluşan bir

manzume.)

Azri Çelebi: “Makale-i Çehârım”, adet 49-50, s. 494-495 (17 beyitten oluşan bir

kaside.)

Bahizâde Mehmet Subhi: bk. Mehmet Subhi (Nevresidegün-i şuaradan Bahizâde

Mehmet Subhi)

Besim Efendi: “Tahmîs-i Nâzîre-i Hazret-i Naci Berâ”, “Gazel-i Cenâb-ı Celal

Paşa”, adet 45-46, s 452-453 (Celal Paşa’nın 5 beyitten oluşan

“izdiyât”redifli gazelindeki her beytin başına üçer mısra ilave edilerek

oluşturulmuş bir tahmis.)

Besim Efendi: “Nat”, adet 47-48, s. 467-468 (Biri 5 beyitten oluşan”gül”redifli;

ikincisi 11 beyitten oluşan”a”yarım kafiyeli olmak üzere toplam iki

bölümden oluşan bir manzume.)

Bir Nev-heves: “Kıta”, adet 47-48, s. 468 (“-(i)me”redifli bir kıta.)

Page 119: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

100

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Gazel) , adet 36, s. 381 (“Kerkük mutasarrıf-ı

sabıkı şair-i bî-hemâl sadetlü Celal Paşa Hazretlerindir.” açıklamasıyla

verilen 5 beyitten oluşan “-de hep” redifli bir gazel.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Nazîre), adet 39, 40 , s. 406 (6 beyitten oluşan

“-ider”redifli bir nazire.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Mahşerü’n-Nefâis”, “Nat-ı Şerîf”, adet 39, 40,

s. 416 (6 beyitten oluşan “hüsnün” redifli bir nat.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Âsâr-ı Manzûme”, adet 41, s. 417 (Mahmut

Celalettin Paşa’nın Hazine-i Fünûn’da yayımlanan”-ider”redifli gazeline

nazire olarak kaleme alınmış, 6 beyitlik manzûme.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 41, s. 418 (4 beyitten oluşan

“izdiyât” redifli bir manzume.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 43-44, s. 425, “Âsâr-ı Manzûme”,

“Kısm-ı Edebî” (4 beyitten oluşan”it-”redifli bir gazel.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Gazel), adet 45-46, s. 449 (6 beyitten oluşan

“-ımız”redifli bir gazel.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 47-48, s. 466 (6 beyitten

oluşan”senin”redifli bir gazel.)

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 49-50, s. 481, “Âsâr-ı Manzûme”,

“Kısm-ı Edebî” (6 beyitten oluşan”olur”redifli bir gazel.)

+ Cenap Şahabettin: “Meçhûller”, adet 27, s. 314, “Edebiyat”(Yaşanılan dünyada

her şeyin izahının ilimle fenle mümkün olamayacağının anlatıldığı 6

kıtadan oluşan bir manzume.)

Cemili: “Gazel”, adet 35 , s. 375 (“sana”redifli 5 beyitten oluşan manzume, 21

Haziran sene 411 tarihli.)

Ç. Sami: “Nâzîre”, adet 45-46, s 452 (6 beyitten oluşan”-dır”redifli bir nazire.)

Çallı Ömer Efendizâde Ahmet Tahir: bk. Ahmet Tahir (Çallı Ömer Efendizâde)

Page 120: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

101

Derviş Ali: “Zünnûn-ı Mısrî”, adet 43-44, s. 439;”Terâcim-i Âhvâl” (Zünnûn-ı

Mısrî’nin hayatı ve edebî kişiliği hakkında çeşitli bilgilerin verildiği bir

biyografi.)

Edremitli Đhsan Necmi: bk. Đhsan Necmi (Edremitli)

Emin (Revandizli): “Mebâhis-i Askeriye”, “Melbûsât”, adet 28, s. 323-

324”Mütenevvia”(Avusturya’da az dumanlı barutun icadından sonra

başta Avusturya olmak üzere Fransa, Belçika gibi ülkelerde kullanılan

ateşli silahlara ve askerlerini doğaya uyumlu savaş giysileriyle

donatmalarına (yağmurluklar ve ayakkabılar) kadar Avrupa’da askeri

alanda yaşanılan pek çok bilgilerin verildiği bir çeviri yazısı.)

Enver: “Bir Sahife-i Aşk”, adet 30, s. 338 (11 beyitten oluşan ilk beytin kendi

arasında diğer beytin son dizeleri ilk beyitteki gibi”aşk”redifli”olarak

kaleme alınmış bir gazel.)

Enver: “Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklît”, adet 39, 40, s. 407 (Fuzûlî’nin gazeli taklit

edilerek kaleme alınmış 4 beyitten oluşan “-nım”redifli bir gazel. Gazelin

sonunda Hazine-i Fünûn’un gazel hakkında beğenisi ifade eden bir

açıklamaya yer verilmiştir.)

Enver: “Şarkı”, adet 43-44, s.436 (Her bendin dördüncü dizesinde”Gözümden

gitmiyor ama hayalin”dizesinin tekrar edildiği dörder dizelik iki bend

halinde kaleme alınmış bir manzume, dipnotta bestelendiği belirtilmiştir,

Fî Kanûn-ı Evvel sene 1311 tarihli.)

Esbak Đstanbul kadısı Arapzâde Hafidi Mehmet Efendi: bk. Mehmet Efendi

(Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi Mehmet Efendi)

Faik Reşat: “Necati Bey”, adet 30, s. 339-340, “Terâcim-i Ahvâl” (Necati Bey’in

hayatı ve eserleri hakkında çeşitli bilgilerin verildiği bir biyografi yazısı.)

Faik Reşat: “Đzâh”, adet 37, s. 392-393 (Hazine-i Fünûn’un 32. ve 33. nüshasına

Hızırağazade Sayıt Bey tarafından gönderilmiş bir varaka hakkında çeşitli

bilgilerin verildiği bir yazı.)

Page 121: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

102

Faik Reşat: “Öteberi”, adet 39, 40, s. 415-416 “Mütenevvia” (Yazarın evde

kitaplarını karıştırırken Galib’in “Sûret-i Mukaddime” başlığı altında her

beytin kendi arasında kafiyeli olduğu 17 beyitten oluşan manzumesine

rastlanıldığının anlatıldığı bir yazı, yazının devamında Faik imzasıyla söz

konusu manzumeye yer verilmiştir.)

Faik Reşat: “Âsâr-ı Manzûme”, adet 41, s. 433, “Kısm-ı Edebî” (Mahmut Celalettin

Paşa Hazretlerinin Hazine-i Fünûn’da yayımlanan”-ider”redifli gazeline

nazire olarak kaleme alınmış, 7 beyitten oluşan bir manzûme.)

Feraizcizâde Osman Faiz: bk. Osman Faiz (Feraizcizâde)

Fuzûlî: “Atîdeki Mesnevide Fuzûlî’nin Gayr-ı Matbû Bir Eserindendir.” adet 45-46,

s. 460 (Her beytin kendi arasında kafiyeli olduğu 10 beyitten oluşan bir

mesnevi.)

Fuzûlî: “Fuzûlî Farisî Divânı’nın Dîbâcesi”, adet 42, s. 428-429; adet 43-44, s. 447;

adet 45-46, s. 459-460 , “Đhyâ-yı Âsâr”(Fuzûlî’nin Farsça Divân’ında yer

alan mukaddimeden ve şiirlerinden örneklerin verildiği bir yazı.)

Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip): “Nat”, adet 49-50, s. 483 (6

beyitten oluşan “sana” redifli bir nat.)

Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip): “Mütâlaa”, adet 49-50, s.

483 (4 beyitten oluşan”-a bakın “redifli bir manzume.)

Hafidi Mehmet Efendi: bk. Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi Mehmet Efendi

Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü): “Nazîre”, adet 43-44, s. 436 (5 beyitten

oluşan”nâkâfi”redifli bir gazel.)

Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü): “Dağlara”, adet 49-50, s. 484 (6 beyitten oluşan bir

gazel.)

Hayret Efendi: “Mesnevi-i Hayret Efendi”, adet 34, s. 366-368, “Maraz-ı Sühan”

(Şairlik hakkında bilgilerin verildiği 80 beyitten oluşan bir mesnevi.)

Page 122: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

103

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür) , adet 28, s. 328 (Hazine-i Fünûn için abone tedariki

hususunda Akşehir kazası Ziraat Bankası muhasebe katibi Hamdi

Efendi’ye yardimlarından dolayı teşekkür edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: “Teşekkür”, adet 30, s. 344 (Kosova Gazetesinin bu hafta

postasıyla alınan (901) adetli nüshasında”Tebriklerimiz”unvanlı fıkrada

Hazine-i Fünûn sayfalarına bir sütun daha ilave edilmiş olması

münasebetiyle gazeteye göstermiş oldukları teveccühten dolayı teşekkür

edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: “Hazine-i Fünûn Đçün”, adet 31, 346 (Hazine-i Fünûn’u öven bir

dörtlükten sonra dergiye göstermiş olduğu teveccühten dolayı dörtlük

sahibine teşekkür edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Đlân), adet 31 s. 350 (Kemalettin Efendi’nin yazılarının bundan

böyle dergide yayımlanacağını haber veren bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Tebrik ve Övgü) “Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazreti Padişahı”,

adet 32-33, s. 353 (Abdülhamit Han’ın doğum günü münasebetiyle

kaleme alınan bir tebrik mesajı.)

Hazine-i Fünûn: (Tavsiye), adet 32-33, s. 356 (Okul yıllarında annesine ve abisine

üzülen gencin üzüntüsünü dile getirdiği “Bir Levha-i Hazîn” başlıklı

makaleden dolayı kalem sahibine teşekkür edildikten sonra , eserin 18

yaşında daha olgun bir edayla yazıldığını ve kalıplaşmış tasvirlerin

kullanıldığı, bunu yerine duyguları daha çok öne çıkaran cümlelere yer

verilmesinin önerildiği teşekkür ve tavsiye yazısıdır.)

Hazine-i Fünûn: “Öteberi”, adet 35, s. 380, “Mütenevvia” (“Kaza-i Mezkûr”

kelimesinin yazımında kullanılan terkibin yerine “kazâ-yı mezkûr”un

kullanılmasının daha doğru olacağını ifade eden bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür) , adet 35, s. 374-375, “Kısm-ı Edebî” (Hersekli Ârif

Hikmet Bey’e “-dan” redifli 8 beyitten oluşan bir gazelinden dolayı

teşekkür edildiği bir yazı.)

Page 123: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

104

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 37, s. 396 (Dergininin sermuharririnin [Kirkor

Faik]on gündür hasta olduğunu, bu nedenle de 36. nüshasında yazı

yazamadığını 37. nüshasında da yazı yazamayacağını okuyucuya haber

veren bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 38, s. 404 (Derginin 38. nüshasında yer

kalmadığından dolayı devamı olan eserlerin gelecek nüshada (39.

nüshada) yayımlanacağını okuyucuya haber veren bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Övgü), adet 38, s. 401 (Đhsan Bey Efendi’nin günden güne

mesleğinde sebât ile gayret ile ilerlediğini, bu şekilde devem ettiği

takdirde edebî alanda daha da ilerleyeceği ifade eden bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Açıklama), adet 38, s. 404 (Dergiye gönderilen eserlerle ilgili

yapılan bir açıklama yazısı.)

Hazine-i Fünûn: “Tebrik-i Iyd-i Sait”, adet 39, 40 s. 405 (Ramazan Bayramı’ndan

dolayısıyla Padişaha gönderilen tebrik mesajı.)

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 39, 40, s. 406 (Dergiye göstermiş oldukları

teveccühten dolayı Mahmut Celalettin Paşa’ya teşekkür edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Övgü) , adet 39, 40, s. 406 (Celal Paşa Hazretlerinin övüldüğü bir

yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Övgü), adet 39-40, s. 407 (Enver Bey Efendi’nin gazelinin dergi

yönetimi tarafından pek değerli bulunulduğu hakkında bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 39-40, s. 412 (Dergiye yazı gönderenlere teşekkür

edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 41, s. 424 (Bulunduğu ilde Hazine-i Fünûn için

abone tedariki hususunda göstermiş olduğu ilgiden ve yardimlardan

dolayı Manastır Bidâyet Mahkemesi Hukuk Başkâtibi Mehmet Nazif Bey

Efendiye teşekkür edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Açıklama), adet 42, s. 426 (Şeyh Osman Şems’in “gibi” redifli 11

beyitten oluşan gazeliyle ilgili bir açıklama.)

Page 124: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

105

Hazine-i Fünûn: “Tashîh”, adet 42, s. 432 (Bayram münasebetiyle geçen nüshanın

tertip ve düzenin bizzat sermuharrir tarafından icrâ edilmediğini, bu

nedenle de tertip eden kişinin dikkatsizliğinden kaynaklanan birtakım

hataların olduğunu, dergide yapılan bu hataların ve düzeltmelerinin

verildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Müjde), adet 45-46, s. 452( “Mihr-i Dil” ve “Mahcûre [ile

Hikmet ]” isimli eserleriyle tanınan Vecihi Bey’in, Hazine-i Fünûn’un

yazar kadrosuna dahil olduğunu okuyucuya müjdeleyen bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Tebrik) , adet 45-46, s 453 (“-sı”redifli 5 beyitten oluşan

manzumesinden dolayı Ali Raci Efendi’nin tebrik edildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: (Övgü) , adet 47-48, s. 468”(-(i)me”redifli kıtanın”Bir Nev-

Heves”imzalı yazarına bu şekilde yazmaya devam ettiği takdirde ileride

olgun bir yazar olacağının ifade edildiği bir övgü yazısı.)

Hazine-i Fünûn: (Övgü), adet 49-50, s. 482 (“Safir-i Andelib”isimli mecmuada

çıkan bir gazele nazire olarak kalem aldığı”-ini”redifli 7 beyitten oluşan

gazelinden dolayı Kemalettin Bey’in övüldüğü bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 49-50, s. 496 (Derginin üçüncü nüshasının abonelik

sürenin gelecek hafta sona ereceğini, dördüncü senenin abonelik ücretleri

hakkında bilgilerin verildiği bir yazı.)

Hazine-i Fünûn: “Rica-yı Mahsûs”, adet 51-52, s. 509 (Derginin üçüncü senesinin

bu sayıda son bulmasından dolayı devamı olan eserleri bitirebilmek için

gönderilen eserlerin bazılarının basımının yapılamadığının ifade dildiği

yazıda eser sahiplerine gücenmemeleri konusunda ricada bulunul-

muştur.)

Hazine-i Fünûn: “Muhaberât-ı Aleniye”, adet51-52, s. 509 (Manastır’da abone

tedariki konusunda göstermiş olduğu çabalarından dolayı Zahir Efendi’ye

teşekkür edildiği bir yazı.)

Page 125: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

106

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 51-52, s. 510 (Derginin üçüncü nüshasının abone

sürenin gelecek hafta sona ereceğini, dördüncü abone ücretleri hakkında

bilgilerin verildiği bir yazı.)

Hersekli Arif Hikmet Bey: bk. Arif Hikmet Bey (Hersekli)

Hoca Tahsin: “Mahşerü’n- Nefâis”, “Kıta”, adet 42, s. 429 (4 mısradan oluşan”-

ûd”zengin kafiyeli , aaba kafiye şemalı bir kıta.)

Hüseyin Dâniş Bey: bk. Pedram Hüseyin Dâniş

Đbni Seyit Gâlib: bk. Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip)

Đbni Rüştü Osman Rahmi: bk. Osman Rahmi (Đbni Rüştü)

Đhsan Necmi (Edremitli): “Gazel”, adet 32-33, s. 354, “Kısm-ı Edebî”(Hazine-i

Fünûn’un birinci seneliğinin 17. nüshasında”münderic”gazele nazire

olarak yazılmış 5 beyitten oluşan “-ımı” redifli bir gazel.)

Đsmail Hakkı: “Fâide”, adet 49-50 , s. 491- 493; adet 51-52, s. 502-504

(Tercümesini Ali Enver’in yaptığı Đsmail Hakkı’nın bu eseri, önce

Mekteb Ceridesi’nde basılmış, daha sonraları yazar kadrosunun

mesleklerine uygun gelmediği ve eserin devamına yer verilmediği

gerekçesiyle eserin en önemli kısmı olan Faruk bahsine birkaç sahife

kaldığında eserin devamınının Hazine-i Fünûn’da yayımlanmasına uygun

görülmüş bir yazı.)

Đzzet: “Şam’dan Mektûp”, adet 39-40, s. 411-412 (“Edib-i Maârifperver” girişiyle

başlayan mektupta meşhur şair Fuzûlî’nin basılmış eseri içerisinde

olmayan yazma bir divanında 20 kadar gazelinin bilinmediğini, bunların

Hazine-i Fünûn’da basıldığını ve anlatılan konu hakkında çeşitli

izahatlarda bulunulduğu ve devamında da -”etmez miydim”redifli 7

beyitten oluşan “gazel”; “âla” redifli 2 beyitten oluşan kıt’a; “vardır”

redifli 2 beyitten oluşan rübâi; “-yim” redifli 6 beyitten oluşan “diğer”

başlıklı manzume de mektubun sonunda ilave olarak verilmiştir.)

Đbnü’l Şevket: “Müşterek Gazel” adet 47-48, s. 468 (Memdûh ile müşterek kaleme

alınan 9 beyitten oluşan “sor”redifli bir gazel.)

Page 126: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

107

Kâzım (Tâhirzâde): “Bir Levha-i Hazîn”, adet 32-33, s. 355-356 (Yazıda okuldan

eve giden öğrenciler eve gitmenin annelerine kavuşmanın mutluluğunu

yaşarken, babasını kaybeden 18 yaşında gencin yıllar sonra eve gittiğinde

ölüm döşeğindeki 32 yaşındaki abisinin başını bekleyen üzgün annesini

ve ölüm döşeğinde çaresiz ölümü bekleyen abisini düşünmesi ve yıllar

önce annesini ağlarken görmenin kendisinde uyandırdığı üzüntünün konu

edildiği bir yazı.)

Kâzım (Tâhirzâde): “Ne Saâdet”, adet 41, s. 421-423 (Ailesinin A. Bey’le

evlendirmek istediği bir genç kızın, çocukluk aşkı Suat’la olan duygusal

ilişkisi ve kızın ailesini bu ilişkiye bakışının ele alındığı bir aşk hikâyesi.)

Kemalettin: bk. Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali)

Kemalettin Harputi: bk. Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali)

Kemâl-i Hocendi (Şeyh): “Gazel”, adet 47-48, s. 466-467 (10 beyitten oluşan

“Efâzıl-ı udebâ-yı asırdan bir zât-ı âliyyül kadrındır”açıklamasıyla

imzasız olarak kaleme alınmış bir gazel. Dipnotta bu şiirin Acem şairi

Şeyh Kemal-i Hocendi’ye ait olduğu belirtilmiştir. )

+ Kirkor (Faik): “Asır Kütüphânesi”, adet 27, s. 320 (Asır Kütüphânesi’nin sahibi

Kirkor tarafından, derginin yayın politikası hakkında okuyucuya bilgilerin

verildiği bir yazı.)

Kirkor (Faik): “Đhtar ve Rica”, adet 47-48, s. 465 (Hazine-i Fünûn’un üçüncü

senesinin 52 nüshada son bulacağını, eski sayıları temin etmek

isteyenlerin otuz üç kuruş karşılığında derginin kütüphanesinden temin

edebîleceklerini haber veren bir yazı.)

Mahmut Celalettin Paşa: “Âsâr-ı Manzûme”, adet 39, 40, s. 433, “Kısm-ı Edebî”(6

beyitten oluşan “-ider” redifli bir gazel.)

Mahmut Kenan: “O”, adet 47-48, s.474-476 (Süreyya adında bir

gencin”Bendler”mevkiinde gezerken yüzü peçeli bir kadını görmesi, ona

aşık olması, bu aşkı yakın arkadaşına anlatması daha sonra bu kadının

Page 127: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

108

kendini aldatması ve yıllar sonra dilenciliğe kadar düşmesini konu alan

bir aşk hikâyesi.)

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Mahşerü’n- Nefâis”, adet 38, s. 404 (9 mısralık altı

bendden oluşan bir manzume . )

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Tefekkür”, “Mahşerü’n Nefâis”, adet 47-48, s. 478 (6

mısralık 7 bendden oluşan bir manzume.)

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Pejmürde’den Şeb-i Muzlim”, “Mahşerü’n Nefâis”,

adet 49-50, s. 495 (4 bölümden oluşan manzumenin ilk kısmı ile son

kısmı 9, ikinci ve üçüncü kısimları ise 8 mısradan oluşmaktadır.)

Mehmet Ali: “Yeni Bir Cerîha”, adet 28, s. 326-327, “Fıkra” (Sıcak bir mevsimde

doğayla baş başa olan bir kişinin derelerden, çalılardan etkilenişi, kendini

onlarda buluş ve doğanın büyüleyici atmosferine kendini nasıl

kaptırdığının anlatıldığı bir hatıra yazısı.)

Mehmet Ali: (Gazel) , adet 29, s. 331 (6 beyitten oluşan ارم“ ” harfleriyle kafiyeli bir

gazel.)

Mehmet Ali: “Nâzire”, adet 34, s. 365, “Kısm-ı Edebî” (Mektep risâlesinde yer alan

“Serv-i âzâd imrenir ol kâmet-i hod rûsına / Gül hezâr eyler perestişler

leb-i pürgûsına” matlalı gazele nazire olarak yazılmış 5 beyitlik bir gazel.)

Memduh Bey: “Nazîre”, adet 41, s. 419 (5 beyitten oluşan “var” redifli bir

manzume.)

Memduh Bey: “Kıta”, adet 45-46, s 453 (2 beyitten oluşan “seni” redifli bir

manzume.)

Memduh Bey: “Müşterek Gazel”, adet 47-48, s. 468 (Đbnül Şevket ile müşterek

kaleme alınan 9 beyitten oluşan “sor”redifli bir gazel.)

Mehmet Celal: “Çiçekler Đçinde”, adet 31, s. 346 (Çiçekler içinde geçirilen bir

baharın, genç kızın yaşamında ve duygularında meydana getirdiği

değişiklerin hikâye tarzında ele alındığı bir yazı.)

Page 128: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

109

Mehmet Efendi (Esbak Đstanbul kadısı Arapzâde Hafidi): “Kaside-i münfericenin

tahmis-i cedîdiyle beraber tercümesidir.”, adet 34, s. 365, “Terâcim”

(Yazarın babası olan Hoca Hamit Efendinin tahmisinin eseriyle beraber

çevirimi ve açıklamasıdır. Eser içinde ayrıca 5 mısradan oluşan

manzumeye de yer verilmiştir.)

Mehmet Đhsan: “Rüyâ”, adet 38, s. 400-401 (Her beytin kendi arasında kafiyeli

olduğu 38 beyitten oluşan bir manzume.)

Mehmet Đhsan: “Gazel”, adet 39, 40, s. 406-407 (4 beyitten oluşan “-ımdan” redifli

gazel.)

Mehmet Đhsan: “Şâir”, adet 41, s. 419 (5 beyitten oluşan”Şâirin”redifli bir

manzûme.)

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Mısır’da Müessesât-ı Arabiyye”,

adet 27, s. 315-317; adet 28, s. 327-328 (Mısır’ın Araplar tarafından

fethinin ve istilasının anlatıldığı bir yazı.)

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad”,

adet 28, 322-323; adet 29, s. 335-336; adet 30, s. 343-344; adet 31, s.

350”Terâcim” (Eser sonunda”mahsûl-i beyit”lerin yer aldığı bir

manzume.)

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Sırrı Paşa Merhûmun Vefatına

Tarîhtir”, adet 37, s. 392 (Sırrı Paşa’nın ölümünden duyulan üzüntü

üzerine 1313 yılında kaleme alınan 10 beyitten oluşan gazel.)

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): (Gazel), adet 49-50, s. 482 (“Safir-

i Andelib”isimli mecmuada çıkan gazele nazire olarak kalem alınmış 7

beyitten oluşan”-ini”redifli bir gazel.)

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Matla’”, adet 49-50, s. 484

(“Aşık dilhasta halen yâre söyler söylerse / Bulmak içün derdine çare

söyler söylerse”adlı tek bir beyit.)

Mehmet Nurettin: “Mebâhis-i Askeriye”, adet 29, s. 334-335 (Avrupa’da askeri

alandaki gelişmelerinden bir olan barutun icadından sonra geliştirilen dağ

Page 129: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

110

topu hakkında bilgilere ve o dönemde Avrupa’da geliştirilen askeri

silahların teknik özelliklerine yer verilmiştir. )

Mehmet Râsih: “Gazel”, adet 42, s. 426 (4 beyitten oluşan “itmede” redifli bir gazel,

22 Şubat sene 311 tarihli.)

Mehmet Râsih (Eskişehirli): “Gazel, “49-50 adet, s. 484 (5 beyitten oluşan

“endişesi” redifli gazel.)

Mehmet Suphi: “Nevresidegân-ı Şuarâdan Bahizâde Mehmet Subhi Beyefendi’nin

bir Kıt’a-i Dilnişînler”, adet 41, s. 419 (“sor” redifli bir kıta. )

Mehmet Tâhir (Bursalı): “Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî”, adet 36, s.

384-385, “Terâcim-i Ahvâl”(Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî’nın

hayatı ve eserleri hakkında detaylı bilgilerin verildiği biyografi yazısı.)

Mehmet Tarık: “Kıta”, adet 49-50, s. 484 (“-sın” redifli bir kıta.)

Mehmet Tevfik: “Bahar Đçinde Pejmürde Bir Goncanın Hatırası”, adet 32-33, s. 355

(Şairin bahçede nikahı kıyılacağı sırada gördüğü pejmürde bir goncayı

fark etmesi ve ondan etkilenişini konu alan ve bu etkilenişini merhum

Naci’nin 15 beyitlik şiiriyle dile getirilen bir yazı.)

+ Mehmet Tevfik: “Hâl-i Hazînim”, adet 42, s. 430 (Babasını kaybede yazarın,

babasının ölümünü kabullene- memesi, hep onu hayal etmesini ve

düşünmesini konu alan bir yazı.)

Mehmet Sadi (Mekteb-i Mülkiye-i şahane 2. sene talebesinden Aksaraylı):

(Methiye) , adet 32-33, s. 354 (Padişahın doğumunda duyulan mutluluğu

anlatan 8 beyitten oluşan”padişah”redifli bir methiye.)

Mehmet Vasıf Efendi (Manastırlı): “Tebriknâme”, adet 43-44, s. 438, “Âsâr-ı

Mensûre”(Eser sahibi tarafından “Tebriknâme”adlı eserin içeriği

hakkında bilgilerin verildiği bir yazı.)

Mithat Bahari: “Gazel”, adet 28, s. 321, “Kısm-ı Edebî” (5 beyitten

oluşan”benim”redifli bir manzume.)

Page 130: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

111

Mithat Bahari: “Ağlarım”, “Mütenevvia”, adet 34, s. 379-371 (Đlkbaharda dahi

sonbaharını yaşan, kendisini mutsuz hisseden , doğadan etkilenen üzgün

bir gencin mutsuzluğu karşındaki ağlayışının konu edinildiği yazı

içerisinde 7 dörtlüğü de yer verilmiştir. Bu dörtlüklerde şairin neden

üzgün oluşuna cevap aradığı görülür.)

Mithat Bahari: “Nazîre”, adet 47-48, s. 468 (5 beyitten oluşan”-sına”redifli bir

gazel.)

Muallim Feyzi: (Gazel), adet 45-46, s. 449-450 (“niyetine”, redifli 6 beyitten oluşan

gazel)

Muallim Feyzi: (Gazel), adet 51-52, s. 497-498 (Merhum Sırrı Paşa’nın vefatı

hakkında yazılan 12 beyitten oluşan tarihtir.)

Muallim Naci: “Tevhit”, adet 29, s. 329 ; adet 30, s. 337-338 , “Kısm-ı Edebî”,

“Naci Efendi merhûmun Âsârgîr-i Matbûsundan” (Allah’ın varlığını ve

birliğin anlatan kaside nazım şekliyle kaleme alınmış 5 bölümden , 65

beyitten oluşan ve her beytin kendi arasında kafiyeli olduğu bir manzume,

6 Ramazan 357-3 Nisan 358 tarihli.)

Muallim Naci: “Bir Hâtıra”, adet 29, s. 330 (Sekizer mısralık altı benden oluşan

manzumenin ilk bendi”abbaccca”, ikinci bendi”çdçdeeçd”, üçüncü bendi

“fgfgğğfğ”, dördüncü bendi”hıhıiihi”, beşinci bendi “jkkjkkkj”, altıncı

bendi”lmmlnnnm”şeklinde kafiye şemasıyla kaleme alınmış manzume.)

+ Muallim Naci: “Evzân-ı Meşhûre”, adet 35, s. 377-378; adet 37, s. 391-392, adet

39-40, s. 407-408, adet 42, s. 427-428 (Dört bölüm halinde “Fâ i lâ tün Fâ

i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lât / Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lün / Fâ i

lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lât / Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lün” Aruz vezinlerinin

beyit üzerinde buluşu ve beyte uygulanışı hakkında bilginin verildiği bir

yazı.)

+ Muallim Naci: “Taktî”, adet 35, s. 377 (Muallim Naci’nin”taktî”hakkında verdiği

bilgileri içeren bir yazıdır. Taktî’nin ne olduğu, şiirlerde nasıl anlaşılacağı

ve nasıl bulanacağı konusunda örnekler üzerinde bilgilerin verildiği bir

yazıdır.)

Page 131: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

112

Muallim Naci: “Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf Efendi”, adet 38, s. 403-404

“Terâcim-i Ahvâl”(Muallim Naci’nin”Osmanlı Şairleri”isimli esrinden

hareketle Şeyhü’l Đslâm Đbadullah Vasaf Efendi’nin hayatı ve edebî

kişiliği eserlerinden örneklerle verilmiştir. Şiirlerinde Hayal-i behcet

abadından- Sultan Ahmed Han Vasaf’ında, “Nasihat”ve diğer

eserlerinden örnekler verilmiştir.)

Muallim Naci: (Nazire) , adet 41, s. 418 (Ali Tevfik Paşa’nın”izdiyât” redifli 4

beyitten oluşan manzûmesine nazire olarak kaleme alınmış gazel.)

Muhittin: “Nazîre”, adet 27, s. 315, “Edebiyat” (Fuzûlî’nin “beni” redifli gazeline

nazire olarak kaleme alınmış 8 beyitten oluşan bir gazel.)

Muhittin: “Hazân”, adet 28, s. 321 (Sonbahar mevsiminin büyüleyici atmosferinin

anlatıldığı bir sohbet yazısı.)

Muhittin: “Nazîre”, adet 30, s. 338-339, (Fuzûlî’nin “su”redifli kasidesine nazire

olarak kaleme alınmış 6 beyitten oluşan bir manzume.)

Muhittin: “Gazel”, adet 31, s. 345 (6 beyitten oluşan " ى ” (-i) redifli bir gazel.)

Muhittin: “Nazîre”, adet 41, s. 419 (Şeyhi Vasfi Efendi’nin “Hâtifâne sözleri

geldikçe pâk-i yâdıma / Reşk ider cibrîl-i fikrim kalb-i vahy-i âbâdıma”

matlalı gazeline nazire olarak yazılmış bir manzume.)

Muhittin: “Kıta”, adet 45-46, s 453 (4 beyitten oluşan”olalı”redifli bir manzume. )

Muhlis Bey: “Gazel”, adet 41, s. 418 (5 beyitten oluşan “ayrılmaz” redifli bir gazel.)

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Tazmîn”, adet 29 , s. 330 (Dörder mısralık dört

benden oluşan manzumenin her bendinin sonunda “ben perişanlıkta

buldum Rıfat’ı kakül gibi” mısraının tekrar edildiği bir manzume.

Manzumenin ilk bendi “gibi” diğer bentlerin ilk üç mısraları kendi

aralarında son mısraı ise ilk bendle kafiyelidir.)

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Öteberi”, adet 31, s. 352, “Mütenevvia” (Bir yaz

gecesi ay ışı altında Marmara’nın dalgalarının şairin geçmişte kendisine

yaşattığı güzel günleri konu alan bir yazı. Yazıda ayrıca şairin

duygusunun ifade eden iki dörtlüğe de yer verilmiştir.)

Page 132: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

113

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Gazel”, adet 49-50, s. 483 (5 beyitten oluşan”-sı

çok”redifli bir gazel.)

Mustafa Sezai: “Đtiyât”, adet 43-44, s. 445-446;”Mütenevvia” (Đhtiyatlı olmanın ne

kadar gerekli ve önemli olduğunun günlük yaşantımızdan çeşitli

örneklerle izah edildiği bir yazı.)

M.H(خ): “Şişmanlık”, adet 28, s. 325-326;adet 29, s. 333-334, “Kısm-ı

Fennî”(Başlangıcı 25. sayıda yer alan şişmanlıkla ilgili bu yazı da halk

arasında şişmanlığın yanlış bilindiğine ve şişmanlıktan kurtulmak

isteyenlerin yapmaları gereken hususlar değinilmiştir.)

M.T(f): “Madenler ve Madenli Yerler”, adet 39-40, s. 412-414, “Kısm-ı

Fennî”(Osmanlı’da ve Avrupa’da bulunan altın, platin, gümüş, bakır,

cıva, kalay, demir gibi daha pek çok madenin çıkarıldığı ülke ve

bölgelerden bahseden yazı.)

Nâili (Manastırlı Hoca Nâili): “Gazel”, adet 39, 40, s. 407 (8 beyitten oluşan

“ağlar” redifli bir gazel.)

Nazif Surûrî Bey: (Nazire) , adet 45-46, s. 450 (Yıldırım Beyazıt’ın”sandım”redifli

gazeline nazire olarak kaleme alınmış 5 beyitlik bir gazel.)

Necmettin Sami: “Ulviyyet”, adet 47-48, s. 471-473 (Doğanın eşiz ahenk içindeki

uyumundan hareketle yaratıcının yüceliğini, büyüklüğünü öne çıkaran bir

yazı.)

Nevî: “Mektûp”, adet 36, s. 381-382 (Meşhur şair Nevî, bir gün Vezir-i Âzam Sinan

Paşa’nın huzurunda bulunduğu esnada Paşa’nın”Şairin âlim

olamayacağı”nı ifade den bir söz söylemesi üzerine, bu söze alınan

Nevî’nin Paşa’ya cevaben yazdığı bir mektup.)

Nezih Paşa: (Nazire) , adet 42, s. 425 (Mahmut Celalettin Paşa’nın gazeline nazire

olarak kaleme alınmış “-ider”redifli 6 beyitten oluşan gazel.)

Nezih Paşa: “Gazel”, adet 47-48, s. 467 (5 beyitten oluşan “-ımdadır” redifli bir

gazel.)

Nezih Paşa: “Nazîre”, adet 51-52, s. 497 (5 beyitten oluşan”olmuş”redifli bir nazire.)

Page 133: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

114

Nevşehirli Đbni Rüştü Hayri: bk. Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü Hayri)

Niyazi Efendi: “Âsâr-ı Manzûme”, adet 41, s. 417 (Mahmut Celalettin Paşa

Hazretlerinin Hazine-i Fünûn’da yayımlanan “-ider” redifli gazeline

nazire olarak kaleme alınmış 6 beyitten oluşan bir manzûme.)

Nurettin Ramih: “Nazîre”, adet 29, s. 331 (5 beyitten oluşan “-(ı)mın” redifli bir

manzume.)

Nurettin Ramih: “Gazel”, adet 31, s. 345, “Kısm-ı Edebî” (5 beyitten oluşan “-

sine”redifli bir gazel. )

Nurettin Ramih: “Bir Güzele”, adet 39, 40, s. 407 (“Görmedim sen gibi nâzenda

tarâvatlı güzel”nakaratlı beşer mısradan oluşan beş bentlik manzume.)

Nuri Şeyda: (Nazire) , adet 45-46, s. 451-452 (Avnî Bey’in meşhur 50 beyitten

oluşan”söz”kasidesine nazire olarak kaleme alınmış gazel.)

Nuri Şeyda: (Gazel), adet 47-48, s. 467 (Altışar mısralık altı benden oluşan

manzume. Her bendin ilk dört mısraı kendi arasında son iki mısrasının da

kendi arasında kafiyeli olduğu bir manzume , 16 Mart sene 312, Küçük

Pazar.)

Osman Faiz: “Gazel”, adet 41, s. 418-419 (5 beyitten oluşan “-en” tam kafiyeli bir

gazel.)

Osman Faiz: “Gazel”, adet 43-44, s. 436 (6 beyitten oluşan “seni” redifli bir gazel.)

Osman Faiz: “Tavsîf-i Cânân”, adet 45-46, s. 452 (Her dörtlüğün kendi arasında

aaaa , bbbb, cccc, çççç, dddd, eeeee şeklinde kafiyeli olduğu 6 kıt’dan

oluşan bir manzume.)

Osman Faiz: “Kıta”, adet 47-48, s. 468 ( “-ir” tam kafiyeli bir kıt’a.)

Osman Faiz: “Gazel”, adet 49-50, s. 483 (9 beyitten oluşan”-den”redifli bir gazel,

21 Mart sene 312 tarihli.)

Osman Faiz: “Tesdîs”, adet 49-50, s. 484 (“Bî-hıfz-ı girye meşgûlüm eger beyni

derûnmrâ / Zedil tâ çeşme-i çeşmim dû şâh-ı erguvân beyni” beytine 4

Page 134: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

115

mısra eklenmesiyle elde edilen 6 mısralık 4 bendden oluşan bir manzume,

28 Mart 1312 tarihli.)

Osman Rahmi (Đbni Rüştü): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü) , adet

42, s. 430-432; adet 43-44, s. 442-443 ; adet 45-46, s 457-458 ;adet 47-48,

s. 476-478 ;adet 49-50, s. 486-489; adet 51-52, s. 498-501 “Âsâr-ı

Mensûre”, “Kısm-ı Fennî” (Hayvanların doğada var olabilmek için

vermiş oldukları yaşam mücadelelerinin ele alındığı bir yazı.)

Osman Şükrü: “Fenn-i Teşrîh Ulemâsından Doktor Sâpey”, adet 43-44, s. 439;

“Terâcim-i Âhvâl” (“Doktor Sâpey”in yaşamı ve eğitim durumu hakkında

çeşitli bilgilerin verildiği bir biyografi yazısı.)

Osman Şükrü: “Mûsîkinin Fen-i Tedavide Đstimâli”, adet 45-46, s. 459, Mütenevvia

(Müziğin insan ruhunu dinlendirdiği ve insan psikolojini iyi ettiği ve

özellikle de ruh hastalarının tedavilerinde kullanımındaki önemine ve

faydalarını anlatan bir yazı.)

[Pedram]Hüseyin Dâniş: (Kaside), adet 45-46, s 453 (Bahara dair duyguların dile

getirildiği 12 beyitten oluşan bir kaside.)

[Pedram]Hüseyin Dâniş: “Bir Bahar Sabahı”, adet 51-52, s. 498 (10 beyitten

oluşan”ân”tam kafiyeli bir gazel, 1 Nisan sene 312 tarihli.)

Recaizâde Mahmut Ekrem: bk. Recaizâde Mahmut Ekrem

Sabri: “Zavallı Kız”, adet 27, s. 318-320, “Fıkra” (Mardinli bir ailenin kızı olan

Safiye’nin Suat’a olan aşkı ve bu aşkın ayrılıkla sonuçlanan hazin

öyküsünün anlatıldığı bir yazı.)

Sadi Bey: “Gazel”, adet 47-48, s. 466 (5 beyitten oluşan “olmuş” redifli bir gazel.)

Sadi Bey: “Gazelden müfrez bir kıta”, adet 47-48, s. 468 (“aşk” redifli bir kıt’a)

Sadi Bey: “Đlk Mülâkât”, adet 49-50 , s. 484 (6 beyitten oluşan “-(i) var” redifli bir

manzume.)

Sadettin: “Nat-ı Şerîf”, adet 31, 346 (Edirne’de idare-i askeriyeye mensup Sadettin

imzalı 5 dörtlükten oluşan bir nat. )

Page 135: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

116

Safvet (Vahdetizâde): “Ramazân-ı Şerîf”, adet 37, s. 393-395, “Makale-i Mahsûsa”

(Ramazan ayının kutsallığı, oruçluyken dikkate edilmesi gereken şeyler

hakkında çeşitli bilgilerin verildiği bir yazı.)

Samih: bk. [Mustafa] Đbnürrıfat Samih

Şehidi: “Hızırağazâde Said Bey”, adet 29, s. 332-333 “Tercüme-i Ahvâl” (Yazıda

Ağazâde Said Bey’in saygın kişiliği, mesleği ve şairliği konusunda

verilen bilgilerin yanı sıra, Seyit Bey’in “olan Allah” redifli 6 beyitten

oluşan münâcât’ına da yer verilmiştir. )

Şeyh Osman Şems (Üsküdarlı): (Gazel), adet 42, s. 426 (11 beyitten oluşan “gibi”

redifli bir manzume.)

Talebe-i Ulumden Kayserili Đbni Seyit Galip: bk. Galip (Talebe-i Ulumden

Kayserili Đbni Seyit Galip)

Tâhirzâde Kâzım: bk. Kâzım (Tâhirzâde)

Tevfik Fikret Bey: “Ey Yâr-ı Nağmekâr”, adet 45-46, s. 463-464 (5 mısralık 6

bendden meydana gelen manzumenin ilk bendi ababb, ikinci bendi cdcdd,

üçüncü bendi efeff, dördüncü bendi ghghh, beşinci bendi ijijii, altıncı

bendi klkll kafiye şemasıyla kalem alınmıştır. )

Tevfik Lâmih: bk. (Ahmet) Tevfik Lâmih

V.(و) Reşit: “Hazm”, adet 43-44, s. 443-445 (Midenin hazmı konusunda çeşitli

sağlık bilgilerinin tıbbi terimler eşliğinde anlatıldığı bir yazı.)

V.(و) Reşit: “Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i Devrân Olması”, adet 49-50, s. 489-490

(Đnsan vücudunda yer alan kemikler hakkında çeşitli bilgilerin verildiği

bir yazı.)

V.(و) Reşit: “Devrân”, adet 51-52, s. 501-502 (Đnsan vücudundaki kanın dolaşım

sistemlerinden, kalbin vücuttaki fonksiyonlarından ve çalışma şeklinden

bahseden bir yazı.)

Vahdetizâde Safvet: bk. Safvet (Vahdetizâde)

Vasfi Efendi: (Gazel) , adet 35, s. 375 (4 beyitten oluşan “nev” redifli bir gazel.)

Page 136: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

117

+ Vasfi Efendi: “Vasf-ı Terkîbi”, adet 37, s. 390-391; adet 39, 40, s. 408-409; adet

41, s. 419-420 (Bir ismin sonuna Farsça bir emir eklenerek yapılan

birleşik sıfat olan “Vasf-ı Terkîbi” hakkında örnekler eşliğinde bilgilerin

verildiği bir yazı.)

Vasfi Efendi: “Gönlüme Nasihat”, “Gazel”, adet 39, 40, s. 406 (6 beyitten

oluşan”gönül”redifli bir gazel.)

Vasfi Efendi: “Kıta”, adet 41, s. 418 (Manzume iki kısımdan oluşmaktadır.

Bunlardan ilki iki beyitten oluşan “-dır cemâl-i hâlveti” rediflidir. ikincisi

Baki’nin şiirinden tazmîn edilen bir kıt’adır.)

Vecîhi: “Gazel”, adet 45-46, s 452 (5 beyitten oluşan “-indir” redifli bir gazel.)

Yıldırım Beyazıt Han: (Gazel), adet 45-46, s. 450 (5 beyitten oluşan “sandım”

redifli bir gazel.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Nevha-i Hazînâne”, adet 27, s. 315, “Bir

müseddes-i meşhûre takliden nazm olunmuştur.” (6 mısralık 5 bendden

oluşan , ilk ve son kıtanın “ben” redifli, diğer dört kıtanın ikinci ve

dördüncü mısralarının kendi aralarında kafiyeli olduğu müseddes nazım

şekliyle kaleme alınmış bir manzume.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Pompei Şehri”, adet 27, s. 317, “Mütenevvia”

(Đtalya’nın Pompei kentinde, yüzyıllar önce yaşanılan felaketlerin ve

felaketler sonrasında şehrin içine düştüğü hazin öykünün anlatıldığı bir

yazı.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Divân-ı Đbnü’l-Fariz”, adet 28,

s. 321-322 ;adet 29, s. 330-331 ;adet 31 s. 348-349 ;adet 32-33 adet , s.

356 adet 35, s. 375-376;adet 42, s. 426-427;adet 43-44, s. 437-438;adet

47-48, s. 469; adet 49-50, s. 475-476, “Terâcim” (Eser daha önceki

nüshalarda yapılan Bedâyü’l Arab’ın 15. ve 16. bölümlerinin ilk

kısımlarındaki manzume ile 24. nüshasındaki aynı başlıkta altında verilen

eserin ilk kısımlarındaki şiir kısmının beyitleri ve bu beyitlerin

açıklamasından ibarettir. Parantez içerisinde şairin bir belde de yaşadığı

hayal dünyası ve ferdi aşkı hakkında bilgilerin verildiği bir yazıdır.)

Page 137: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

118

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Mağaralar”, adet 28, s. 324-325 (Mağaraların

oluşumları hakkındaki coğrafi bilgilerle beraber Đngiltere’nin Derbyshire

civarında bulunan Devil's Hole mağarası hakkındaki bilgilerin verildiği

bir yazı.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Đbnü’l-Fariz’in Tercüme-i Hâli”, adet 29, s. 331-

332, “Terâcim-i Ahvâl” (Eserde Đbnü’l-Fariz’ın doğumuna, hayatını

geçirdiği yerlere, ölümüne, saygın kişiliğine kadar pek çok biyografik

bilgilerin yanı sıra Đbnü’l-Fariz oğlu olan Mehmet Kemalletin’in, babası

hakkındaki düşüncelerine ve babasıyla ilgili anılarına yer verilmiştir.)

+ [YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Sehv-i Tab”, adet 30, s. 341-342, “Makale-i

Mahûsusa” (Avrupa ve şark matbaasına nazaran bizde matbu hataların

daha çok olduğuna ve yapılan bu matbu hataların sonradan

düzeltilmediğinin anlatıldığı bir yazı.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki”, 34 adet 371-

372 (“Jack”adında bir babanın evin camını kıran oğluna göstermiş olduğu

tepki ve üzüntü üzerine kaleme alınan makalede, dikkatsizce ve

bilinçsizce harcanan paraların toplumun parasından gittiğini, bu nedenle

de insanların daha dikkatli olması gerektiğini ifade eden bir yazı.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Âkibet-i Tevekkül”, adet 35, s. 378-379;36 s.

387-388; 39-40, s. 414-415, “Fıkra” (Hikâyesi, çiftliği şehirden iki saat

uzakta olan bir gencin evine dönerken yolda tipiye yakalanması,

donmamak için ihtiyar bir kadın evine sığınmasıyla başlar. Đhtiyar kadının

iki oğlu vardır; ama bunlardan biri yılar önce askere gitmiş ve geri

dönmemiş, diğeri ise gezici ticaretle uğraşmasından dolayı uzaklardır.

Đhtiyar kadının ticaretle uğraşan oğlu, her ay düzenli olarak annesine para

göndermekte, o da bu parayla kirasını ödemektedir. Aradan geçen üç aya

rağmen oğlu para göndermez ve ihtiyar kadın da kirasını ödeyemez.

Sabah kalktığında misafirinin erkenden gittiğini, masanın üzerine de bir

kese altın koyduğunu gören ihtiyar kadın, keseyi açtığında kesenin içinde

10 altın olduğunu görür ve Allah’a şükreder. Misafiri de onun

Page 138: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

119

gönderdiğini düşünür. Ev sahibi kirasını istemeye geldiğinde kirasını

öder. Đhtiyar kadından evinin kirasını alan ev sahibi, oradan da diğer

kiracısı olan çobanın yanına gider ondan da kirasını alır ve gece şehre

doğru yola koyulur. Ancak ev sahibi, ihtiyar kadından ve çobandan aldığı

paraları yolda karşısına çıkan atlı bir gence kaptırır.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Deniz Kıvılcimları”, adet 45-46, s. 458-459

(Deniz ve okyanuslar üzerinde geceleyin oluşan kıvılcimların

“yakamozlar”ı oluşturduğu manzara ve bu manzaranın insanda

uyandırdığı duyguları konu alan bir yazı.)

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Pâre Nedir”, adet 49-50, s. 490-491 (“Pâre”nin

ne olduğunun örneklerle açıklandığı ve pâre konusunda okuyucuya çeşitli

bilgilerin verildiği bir yazı.)

Yusuf Ziya: “Gece Rûy-ı Deryâda”, adet 47-48, s. 469-470, “Âsâr-ı Mensûre”

(Geceleri denizin karanlığı karşısında yazarda oluşan duyguların ele

alındığı bir yazı.)

Zeki: bk. Zeki Meğamiz

Zeki Meğamiz: “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz”, adet 36, s. 383-384,

“Makale-i Mahsûsa” (Çocuk terbiyesi konusunda çeşitli bilgilerin

verildiği bir yazı.)

Zeki Meğamiz: “Tarih-i Medeniyete Bir Nazar”, adet 51-52, s. 504-508,

“Mütenevvia” (Şark ve Garp medeniyetlerinin kıyaslandığı, Avrupa’nın

gelişmesinde temel etkenlerin neler olduğu, medeniyet bağlarının nerelere

dayandığını, bilimle uğraşmalarının gelişmelerinde ne ölçüde etkili

olduğunun anlatıldığı bir yazı.)

Ziyaettin: “Bir Hikâye”, adet 43-44, s. 439-442 (Ormanda doğayla baş başa olan bir

gencin, başından geçenler ve doğanın büyüleyici atmosferinden

etkilenişinin ele alındığı bir hikâye yazısı.)

Zühtü (Đzmit’ten): (Kıta), adet 34, s. 365, (“âz” zengin kafiyeli bir kıta.)

Page 139: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

120

+ [Đmzasız]: “Musahâbe”, adet 27, s. 313-314 (Yazarlık konusunda düşünceler ile

yazarların yazıları hakkındaki yorumların ele alındığı bir sohbet yazısı.)

[Đmzasız]: “Đshak Hoca”, adet 31 s. 346-347, “Terâcim-i Ahvâl” (Hazine-i Fünûn’da

forma forma”Akse’l-ireb Fî Tercümeti Mukaddimeti’l Edeb” isimli

kitabın tercümesini yapan Đshak Hoca olarak nam salmış Ahmet

Efendi’nin edebî kişiliği ve eseri hakkında bilgilerin verildiği imzasız bir

yazı.Ayrıca yazı sonunda “Vecdi’ye Nazîre”başlığı altında üç beyit

verilmiştir.)

[Đmzasız]: “Telhîs-i Đlm-i Nebâtât”, “Medhal”, adet 30, s. 343;adet 31 s. 350-351;

adet 34 s. 368-369 “Kısm-ı Fennî” (Botanik ilminin gayesi ve amacı

hakkında çeşitli bilgilerin verildiği beş maddelik bir yazı.)

[Đmzasız]: “Kıta”, “Hazine-i Fünûn Đçin”, adet 31, 346 (Hazine-i Fünûn dergisini

öven tek bir dörtlük. Bu dörtlüğün hemen altında Hazine-i Fünûn’a

gösterilen teveccühten dolayı dörtlük sahibine teşekkür edilmiştir.)

[Đmzasız]: “Takdîs”, adet 32-33, s. 354 (Doğum günü münasebetiyle padişahın

övüldüğü ve varlığına şükredildiği 6 kıtadan oluşan bir manzume. )

[Đmzasız]: “Mecmuatü’l-Bedâi”, adet 38, s. 402-403 (Yakûtü’l Esrarü’l Hükemâ

isimli kitabından çeviri.)

+ [Đmzasız]: “Madam Akkerman”, adet 39-40, s. 409-410 (Madam Akkerman’ın

hayatı ve edebî kişiliği hakkında bilgilerin verildiği bir biyografi yazısı.)

[Đmzasız]: “Mersiye”, adet 43-44, s. 425 (11 beyitten oluşan “ayrıldım” redifli bir

mersiye.)

[Đmzasız]: “Sabah-ı ıyd”, adet 42, s. 426 (Her bendin kendi arasında kafiyeli olduğu

beşer mısralık 6 bend.)

[Đmzasız]: “Ebû’l- Hâşimi’l- Sûfî”, adet 43-44, s. 438-439; “Terâcim-i Âhvâl”

(“Ebû’l- Hâşimi’l- Sûfî’nin edebî kişiliğinin ele alındığı yazı.)

[Đmzasız]: “Bir Mektûbum”, adet 43-44, s. 436 (Sevgiliye derdini anlatan beyitler

halinde, her beytin kendi arasında kafiyeli olacak şekilde kaleme alınmış-

manzum bir mektup.)

Page 140: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

121

[Đmzasız]: (Gazel), adet 49-50, s. 482-483 (15 beyitten oluşan “Efâzıl-ı udebâ-yı

asırdan bir zât-ı âliyyül kadrındır.” açıklamasıyla kaleme alınan bir

gazel.)

2.2. Konu ve Türlerine Göre

2.2.1 Aile-Kadın-Çocuk

Kâzım (Tâhirzâde): “Ne Saâdet” , adet 41, s. 421-423

Zeki Megamiz: “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz”, adet 36, s. 383-384

2.2.2. Bilim ve Teknoloji

Emin (Revandizli): “Mebâhis-i Askeriye”, “Melbûsât”, adet 28, s. 323-324

Mehmet Nurettin: “Mebâhis-i Askeriye”, adet 29, s. 334-335

2.2.3. Coğrafya

M. T. (f): “Madenler ve Madenli Yerler”, adet 39-40, s. 412- 414

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Pompei Şehri”, adet 27, s. 317

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Mağaralar”, adet 28, s. 324-325

Page 141: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

122

2.2.4. Derginin Yayın Politikası - Teşekkür ve Cevaplar

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Đfade-i Mahsûsa”, adet 35, s. 373-374

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Bir Đhtar-ı Mühim”, adet 42, s. 432

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): (Rica), 49-50 adet, s. 495

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kâriîne Bir Büyük Tebşîrimiz”, adet 47-48, s.

465-466

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Muhaberât-ı Aleniye” adet 49-50, s. 495-49

Faik Reşat: “Đzâh”, adet 37, s. 392-393

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 28, s. 328

Hazine-i Fünûn: “Teşekkür”, adet 30, s. 344

Hazine-i Fünûn: “Hazine-i Fünûn Đçin” , adet 31, 346

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 35, s. 374-375

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 39, 40, s. 406

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 39-40, s. 412

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), adet 41, s. 424

Hazine-i Fünûn: (Müjde), adet 45-46, s. 452

Hazine-i Fünûn: “Muhâberât-ı Aleniyye” , adet 47-48, s. 479- 480

Hazine-i Fünûn: “Muhaberât-ı Aleniye”, adet 51-52, s. 509

Hazine-i Fünûn: “Rica-yı Mahsûs”, adet 51-52, s. 509

Đmzasız: “Hazine-i Fünûn Đçin”, adet 31, 346

Đsmail Hakkı: “Fâide”, adet 49-50 , s. 491- 493; adet 51-52, s. 502-504

Kirkor (Faik): “Asır Kütüphânesi”, adet 27, s. 320

Kirkor (Faik): “Đhtar ve Rica”, adet 47-48, s. 465

Page 142: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

123

2.2.5. Edebiyat - Dil ve Edebî Türler

2.2.5.1. Biyografi

Ahmet Bahattin (Mektûbî-i Maliye Ketebesinden): “Zekayizâde Şeyh Đbrahim

Şükrullah Efendinin Tarih-i Đrtihâlidir.”, adet 29, s. 331

Derviş Ali: “Zünnûn-ı Mısrî”, adet 43-44, s. 439

Faik Reşat: “Necati Bey”, adet 30, s. 339-340

[Đmzasız]: “Đshak Hoca” , adet 31 s. 346-347

[Đmzasız]: “Madam Akkerman”, adet 39, 40, s. 409-410

[Đmzasız]: “Ebû’l- Hâşimi’l- Sûfî “, adet 43-44, s. 438-439

Mehmet Tâhir (Bursalı): “Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî”, adet 36, s.

384-385

Muallim Naci: “Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf Efendi”, adet 38, s. 403-404

Osman Şükrü: “Fenn-i Teşrîh Ulemâsından Doktor Sâpey”, adet 43-44, s. 439;

Şehidi: “Hızırağazâde Sait Bey” , adet 29, s. 332-333

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Đbnü’l-Fariz’in Tercüme-i Hâli, adet 29, s. 331-

332

2.2.5.2. Çeviri

Ahmet Rasim: “Bir Mektûp”, “Fransızcadan Mütercem”, adet 35, s. 376-377

Ali Enver: El-vüsûk Fî Tercümeti’l-Furûk”, “Fâide” , adet 49-50, s. 491- 493; adet

51-52, s. 502-504

[Đmzasız]: “Mecmuatü’l-Bedâi” , adet 38, s. 402-403

Page 143: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

124

Mehmet Efendi (Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi): “Kaside-i

Münfericenin Tahmis-i Cedîdiyle Beraber Tercümesidir.” , adet 34, s. 365

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad”

, adet 28, 322-323; adet 29, s. 335-336; adet 30, s. 343-344; adet 31, s.

350

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Divân-ı Đbnü’l-Fariz”, adet 28,

s. 321-322 ;adet 29, s. 330-331 ;adet 31 s. 348-349 ;adet 32-33 adet , s.

356 adet 35, s. 375-376;adet 42, s. 426-427;adet 43-44, s. 437-438;adet

47-48, s. 469; adet 49-50, s. 475-476

2.2.5.3. Dil - Đmlâ

Muallim Naci: “Evzân-ı Meşhûre”, adet 35, s. 377-378; adet 37, s. 391-392, adet 39-

40, s. 407-408, adet 42, s. 427-428

Muallim Naci: “Taktî”, “Üstad Merhum Muallim Naci Efendinin Âsârındandır”,

adet 35, s. 377

Vasfi Efendi: “Vasf-ı Terkîbi “, adet 37, s. 390-391; adet 39, 40 , s. 408-409; adet

41, s. 419-420

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Sehv-i Tab” , adet 30, s. 341-342

2.2.5.4. Deneme

Abdulvahâp: “Đstiğrâk” adet 27, s. 317-318

Ahmet Rasim: “Hakikat ve Hayal”, adet 45-46, s 453-454-456 , “Âsâr-ı Mensûre”

Ali Rıza: “Leyâl-i Teemmül” , adet 42, s. 429-430

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Deniz Kıvılcimları”, adet 45-46, s. 458-459

Yusuf Ziya: “Gece Rûy-ı Deryâda”, adet 47-48, s. 469-470

Page 144: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

125

2.2.5.5. Edebiyat Teorisi ve Tenkidi

Abdulrahim Fehmi Efendi: “Şiir-Şâir” , adet 47-48, s. 478-479

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Sehv-i Tab” , adet 30, s. 341-342

2.2.5.6. Hatıra

Ahmet Rasim: “Ela Gözler”, adet 36, s. 386-387

Ahmet Rasim: “Karlı Bir Gün”, adet 41, s. 420-421

Ali Rıza: “Hatıra-i Mektep Yahut Bir Manzara-i Rûhaniye” , adet 47-48, s. 473-474

Kâzım (Tâhirzâde): “Bir Levha-i Hazîn”, adet 32-33, s. 355-356

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Öteberi” , adet 31, s. 352

Mehmet Ali: “Yeni Bir Cerîha”, adet 28, s. 326-327, “Fıkra”

Mehmet Tevfik : “Bahar Đçinde Pejmürde Bir Goncanın Hatırası” , adet 32-33, s.

355

Mehmet Tevfik: “Hâl-i Hazînim”, adet 42, s. 430

2.2.5.7. Hikâye

Ahmet Rasim: “Ak Saç”, adet 47-48, s. 470-471

Ali Muzaffer: “Mahir Aşçı”, adet 32, 33, s. 362-364 ; adet 34, s. 372 ; adet 35 , s.

379-380

Kâzım (Tâhirzâde): “Ne Saâdet” , adet 41, s. 421-423

Mahmut Kenan: “ O ” , adet 47-48, s. 474-476

Mehmet Celal: “Çiçekler Đçinde” , adet 31, s. 346

Page 145: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

126

Sabri: “Zavallı Kız”, adet 27, s. 318-320, “Fıkra”

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Âkibet-i Tevekkül”, adet 35, s. 378-379; adet 36

s. 387-388;adet 39, 40, s. 414-415

Ziyaettin: “Bir Hikâye” , adet 43-44, s. 439-442

2.2.5.8. Makale

Abdulrahim Fehmi: “ Şiir-Şâir “ , adet 47-48, s. 478-479

Ahmet Rasim: “Bir Mülâhaza-i Tarihiye”, adet 30, s. 340-341

Faik Reşat: “Öteberi”, adet 39, 40, s. 415-416

Fuzûlî: “Fuzûlî Farisi Divânı’nın Dîbâcesi”, adet 42, s. 428-429; adet 43-44, s. 447;

adet 45-46, s. 459-460

Safvet (Vahdetizâde): “Ramazân-ı Şerîf”, adet 37, s. 393-395

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Sehv-i Tab” , adet 30, s. 341-342

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki”, 34 adet 371-

372

Zeki Megamiz: “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz”, adet 36, s. 383-384

Zeki Megamiz: “Tarih-i Medeniyete Bir Nazar”, adet 51-52, s. 504-508

2.2.5.9. Mektup

Ahmet Rasim: “Bir Mektûp”, “Fransızcadan Mütercem”, adet 35, s. 376-377

[Đmzasız]: “Bir Mektûbum” , adet 43-44, s. 436

Đzzet: “Şam’dan Mektûp”, adet 39-40, s. 411-412

Nevî: “Mektûp”, adet 36, s. 381-382

Page 146: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

127

2.2.5.10. Sohbet

Ahmet Rasim: “Hakikat ve Hayal”, adet 45-46, s 454-456 , “Âsâr-ı Mensûre”

Ali Rıza: “Meraret-i Hayât” , adet 45-46, s 456

[Đmzasız]: “Musahâbe”, adet 27, s. 313-314

Muhittin: “Hazân”, adet 28, s. 321

2.2.5.11. Şiir

Agâh [Osman] Paşa: (Gazel) , adet 41, s. 418

Agâh [Osman] Paşa: “Gazel” , adet 42, s. 425

Agâh [Osman] Paşa: (Gazel), adet 43-44, s. 434

[Ahmet] Tevfik Lâmih: “Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazret- i Padişahı” , adet 32-

33, s. 354

Ahmet Remzi: “Tahmîs-i Gazel-i Cenâb-ı Fuzûlî”, adet 29, s. 331

Ahmet Tahir (Çallı Ömer Efendizâde): “Gazel” , adet 31, s. 345,

Ali Raci Efendi: (Gazel) , adet 45-46, s 453

Ali Rıza: “Tevhîd-i Bârî”, adet 38, s. 399-400

Ali Rıza: “Nazîre”, adet 47-48, s. 468

Ali Rûhî Bey: “Gazel”, adet 42, s. 429

A.(ع)Tevfik (Selanikli): “Tahattur, Tesir”, adet 32-33, s. 354-355

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel” adet 35 , 375,

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kuşlar”, adet 37, s. 389

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Nâkûs-ı Đstiğfâl”, adet 37, s. 389-390

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Teevvüh”, adet 38, s. 401

Page 147: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

128

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Tahassür”, adet 38, s. 401

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel” , adet 38, s. 402

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel”, adet 39, 40 s. 407

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kıta” adet 41, s. 419

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Nevha”, adet 43-44, s. 436-437

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Şûrîde-i Sevdâ”, adet 45-46, s 453-454

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Enîn-i Đhtizâr”, adet 47-48, s. 469

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Berk-i Hazân”, adet 51-52, s. 498

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Beyân-ı Mazeret”, adet, s. 498

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Şair-i Sütûde Meâsir Hersekli Arif Hikmet Beyefendi

Hazretlerinindir.” , adet 35, s. 374

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 36, s. 381

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 38, s. 398-399

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Âsâr-ı Manzûme”, adet 42, s. 425

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Asâr-ı Manzûme”, adet 45-66, s. 449; “

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 47-48

s. 466

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 49-50, s. 481

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, adet 51-52, s. 497

Asım Vecihi: (Methiye), adet 32-33, s. 354

Avnî Bey: (Kaside), adet 45-46, s. 450-451

Avnî Bey: (Nazire), adet 49-50, s. 481-482

Avnî Bey: “Gazel”, adet 49-50, s. 482

Avnî Bey: “Gazel”, 49-50 adet, s. 482

Page 148: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

129

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal” , adet 37, s. 395-396; 39-40 adet, s. 410-411; adet 41, s.

423-424; adet 43-44, s. 448; adet 45-46, s. 464 adet 47-48, s. 477-478;

adet 49-50, s. 493-494; adet 51-52, s. 508-509

Azri Çelebi: “Makale-i Çehârım” , adet 49-50 , s. 494-49

Besim Efendi: “Tahmîs-i Nâzîre-i Hazret-i Naci Berây” “Gazel–i Cenâb-ı Celal

Paşa”, adet 45-46, s 452-453

Besim Efendi: “Nat” , adet 47-48, s. 467-468

Bir Nev-heves: “Kıta”, adet 47-48, s. 468

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Gazel), adet 36, s. 381

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Nazîre), adet 39, 40 , s. 406

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Mahşerü’n-Nefâis” , “Nat-ı Şerîf”, adet 39, 40,

s. 416

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Âsâr-ı Manzûme”, adet 41, s. 417

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 41, s. 418

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 43-44, s. 425

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Gazel), adet 45-46, s. 449

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 47-48, s. 466

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, adet 49-50, s. 481

Cenap Şahabettin: “Meçhûller”, adet 27, s. 314

Cemili: “Gazel”, adet 35 , s. 375

Ç. Sami: “Nâzîre” , adet 45-46, s 452

Enver: “Bir Sahife-i Aşk”, adet 30, s. 338

Enver: “Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklît”, adet 39, 40, s. 407

Enver: “Şarkı”, adet 43-44, s. 436

Faik Reşat: “Âsâr-ı Manzûme”, adet 41, s. 433

Page 149: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

130

Fuzûlî: “Atîdeki Mesnevide Fuzûlî’nin Gayr-ı Matbû Bir Eserindendir.”, adet 45-46,

s. 460

Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip): “Nat”, adet 49-50, s. 483

Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip): “Mütâlaa”, adet 49-50, s.

483

Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü): “Nazîre”, adet 43-44, s. 436

Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü): “Dağlara”, adet 49-50, s. 484

Hayret Efendi: “Mesnevi-i Hayret Efendi”, adet 34, s. 366-368

Hoca Tahsin: “Mahşerü’n- Nefâis”, “Kıta”, adet 42, s. 429

Đbnü’l Şevket: “Müşterek Gazel” adet 47-48, s. 468

Đhsan Necmi (Edremitli): “Gazel”, adet 32-33, s. 354

[Đmzasız]: “Kıta”, “Hazine-i Fünûn Đçin”, adet 31, 346

[Đmzasız]: “Takdîs”, adet 32-33, s. 354

[Đmzasız]: “Mersiye”, adet 43-44, s. 425

[Đmzasız]: “Sabah-ı ‘Iyd” , adet 42, s. 426

[Đmzasız]: (Gazel), adet 49-50, s. 482-483

Kemâl-i Hocendi (Şeyh): “Gazel”, adet 47-48, s. 466-467

Mahmut Celalettin Paşa: “Âsâr-ı Manzûme”, adet 39, 40, s. 433

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Mahşerü’n- Nefâis” , adet 38, s. 404

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Tefekkür”, “Mahşerü’n Nefâis” , adet 47-48, s. 478

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Pejmürde’den Şeb-i Muzlim”, “Mahşerü’n Nefâis”,

adet 49-50, s. 495

Mehmet Ali: (Gazel) , adet 29, s. 331

Mehmet Ali: “Nâzire”, adet 34, s. 365

Memduh Bey: “Nazîre” , adet 41, s. 419

Page 150: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

131

Memduh Bey: “Kıta”, adet 45-46, s 453

Memduh Bey: “Müşterek Gazel”, adet 47-48, s. 468

Mehmet Đhsan: “Rüyâ”, adet 38, s. 400-401

Mehmet Đhsan: “Gazel”, adet 39, 40, s. 406-407

Mehmet Đhsan: “Şâir”, adet 41, s. 419

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Sırrı Paşa Merhûmun Vefatına

Tarîhtir”, adet 37, s. 392

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): (Gazel), adet 49-50, s. 482

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Matla’”, adet 49-50, s. 484

Mehmet Râsih: “Gazel”, adet 42, s. 426

Mehmet Rasih (Eskişehirli): “Gazel”, adet 49-50, s. 484

Mehmet Subhi: “Nevresidegân-ı Şuarâdan Bahizâde Mehmet Subhi Beyefendi’nin

Bir Kıta-i Dilnişînler”, adet 41, s. 419

Mehmet Tarık: “Kıta”, adet 49-50, s. 484

Mehmet Sadi (Mekteb-i Mülkiye-i şahane 2. sene talebesinden Aksaraylı):

(Methiye) , adet 32-33, s. 354

Midhat Bahari: “Gazel”, adet 28, s. 321

Midhat Bahari: “Nazîre”, adet 47-48, s. 468

Muallim Feyzi: (Gazel), adet 45-46, s. 449-450

Muallim Feyzi: (Gazel), adet 51-52, s. 497-498

Muallim Naci: “Tevhît” , adet 29, s. 329 ; adet 30, s. 337-338

Muallim Naci: “Bir Hâtıra”, adet 29, s. 330

Muallim Naci: (Nazire), adet 41, s. 418

Muhittin: “Nazîre”, adet 27, s. 315

Muhittin: “Nazîre”, adet 30, s. 338-339

Page 151: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

132

Muhittin: “Gazel”, adet 31, s. 345

Muhittin: “Nazîre”, adet 41, s. 419

Muhittin: “Kıta”, adet 45-46, s 453

Muhlis Bey: “Gazel”, adet 41, s. 418

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Tazmîn”, adet 29 , s. 330

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Gazel”, adet 49-50, s. 483

Nâili (Manastırlı Hoca Nâili): “Gazel”, adet 39, 40, s. 407

Nazif Surûrî Bey: (Nazire), adet 45-46, s. 450

Nezih Paşa: (Nazire), adet 42, s. 425

Nezih Paşa: “Gazel”, adet 47-48, s. 467

Nezih Paşa: “Nazîre”, adet 51-52, s. 497

Niyazi Efendi: “Âsâr-ı Manzûme”, adet 41, s. 417

Nurettin Ramih: “Nazîre”, adet 29, s. 331

Nurettin Ramih: “Gazel”, adet 31, s. 345

Nurettin Ramih: “Bir Güzele”, adet 39, 40, s. 407

Nuri Şeyda: (Nazire) , adet 45-46, s. 451-452

Nuri Şeyda: (Gazel), adet 47-48, s. 467

Osman Faiz: “Gazel”, adet 41, s. 418-419

Osman Faiz: “Gazel”, adet 43-44, s. 436

Osman Faiz: “Tavsîf-i Cânân” , adet 45-46, s. 452

Osman Faiz: “Kıta” , adet 47-48, s. 468

Osman Faiz: “Gazel”, adet 49-50, s. 483

Osman Faiz: “Tesdîs”, adet 49-50, s. 484

[Pedram] Hüseyin Dâniş: (Kaside), adet 45-46, s 453

[Pedram] Hüseyin Dâniş: “Bir Bahar Sabahı”, adet 51-52, s. 498

Page 152: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

133

Sadi Bey: “Gazel”, adet 47-48, s. 466

Sadi Bey: “Gazelden müfrez bir kıta” , adet 47-48, s. 468

Sadi Bey: “Đlk Mülâkât” , adet 49-50 , s. 484

Sadettin: “Nat-ı Şerîf”, adet 31, 346

Şeyh Osman Şems (Üsküdarlı): (Gazel), adet 42, s. 426

Tevfik Fikret Bey: “Ey yâr-ı Nağmekâr”, adet 45-46, s. 463-464

Vasfi Efendi: (Gazel), adet 35, s. 375

Vasfi Efendi: “Gönlüme Nasihat”, “Gazel”, adet 39, 40, s. 406

Vasfi Efendi: “Kıta”, adet 41, s. 418

Vecîhi: “Gazel”, adet 45-46, s 452

Yıldırım Beyazıt Han: (Gazel), adet 45-46, s. 450

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Nevha-i Hazînâne”, adet 27, s. 315

Zühtü (Đzmit’ten): (Kıta), adet 34, s. 365

2.2.6. Faydalı Bilgiler

Mustafa Sezai: “Đtiyâd”, adet 43-44, s. 445-446; “Mütenevvia”

Osman Şükrü: “Mûsîkinin Fen-i Tedavide Đstimâli”, adet 45-46, s. 459

“Mütenevvia”

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki”, 34 adet 371-

372

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Pâre Nedir”, adet 49-50, s. 490-491

Page 153: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

134

2.2.7. Đlim - Din

Ahmet Hikmet: “Mahşerü’n-Nefâis”, “Muammâ-yı Dil”, adet 45-46, s. 460-463

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Lealle leha uzre ve ente nelûme”, adet 38, s.

397-398

Necmettin Sami: “Ulviyyet”, adet 47-48, s. 471-473

Safvet (Vahdetizâde): “Ramazân-ı Şerîf”, adet 37, s. 393-395,

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Âkibet-i Tevekkül”, adet 35, s. 378-379; adet 36

s. 387-388;adet 39, 40, s. 414-415

[Đmzasız]: “Telhîs –i Đlm-i Nebâtât”, “Medhal”, adet 30, s. 343;adet 31 s. 350-351;

adet 34 s. 368-369

Osman Rahmi (Đbni Rüştü): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye”(Đbni Rüştü) , adet

42, s. 430-432; adet 43-44, s. 442-443; adet 45-46, s 457-458 ;adet 47-48,

s. 476-478 ;adet 49-50, s. 486-489; adet 51-52, s. 498-501

V.(و) Reşit: “Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i Devrân Olması”, adet 49-50, s. 489-490

V.(و) Reşit: “Devrân”, adet 51-52, s. 501-502

2.2.8. Kimya-Biyoloji-Fen

[Đmzasız]: “Telhîs-i Đlm-i Nebâtât”, “Medhal”, adet 30, s. 343; adet 31 s. 350-351;

adet 34 s. 368-369

Osman Rahmi (Đbni Rüştü ): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü), adet

42, s. 430-432; adet 43-44, s. 442-443 ; adet 45-46, s 457-458 ; adet 47-

48, s. 476-478 ;adet 49-50, s. 486-489; adet 51-52, s. 498-501

V.(و ) Reşit: “Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i Devrân Olması”, adet 49-50, s. 489-490

V.(و ) Reşit: “Devrân”, adet 51-52, s. 501-502

Page 154: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

135

2.2.9. Müzik

Osman Şükrü: “Mûsîkinin Fen-i Tedavide Đstimâli”, adet 45-46, s. 459

2.2.10. Psikoloji

Ahmet Rasim: “Garbın Eşâr-ı Rengîninden”, adet 31, s. 349-350

Ahmet Rasim: “Ak Saç”, adet 47-48, s. 470-471

Ali Rıza: “Meraret-i Hayât”, adet 45-46, s 456

Mithat Bahari: “Ağlarım”, “Mütenevvia”, adet 34, s.379-371

Yusuf Ziya: “Gece Rûy-ı Deryâda”, adet 47-48, s. 469-470

2.2.11. Sağlık

M. H(خ): “Şişmanlık”, adet 28, s. 325-326; adet 29, s. 333-334

V.(و) Reşit: “Hazm”, adet 43-44, s. 443-445

V.(و) Reşit: “Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i Devrân Olması”, adet 49-50, s. 489-490

V.(و) Reşit: “Devrân”, adet 51-52, s. 501-502

2.2.12. Tarih

Ahmet Bahattin (Mektûbî-i Maliye Ketebesinden): “Zekayizâde Şeyh Đbrahim

Şükrullah Efendinin Tarih-i Đrtihâlidir.”, adet 29, s. 331

Ahmet Rasim: “Bir Mülâhaza-i Tarihiye”, adet 30, s. 340-341

Page 155: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

136

Mehmet Kemalettin Efendi(Harputi, Kemali): “Mısır’da Müessesât-ı Arabiyye”,

adet 27, s. 315-317; adet 28, s. 327-328

2.2.13. Tabiat

Abdulvahâp: “Đstiğrâk” adet 27, s. 317-318

Ahmet Rasim: “Hakikat ve Hayal”, adet 45-46, s 453-454-456

Ali Rıza: “Leyâl-i Teemmül “ , adet 42, s. 429-430

Mehmet Ali: “Yeni Bir Cerîha”, adet 28, s. 326-327

Mehmet Celal: “Çiçekler Đçinde” , adet 31, s. 346

Mehmet Tevfik: “Bahar Đçinde Pejmürde Bir Goncanın Hatırası” , adet 32-33, s. 355

Mithat Bahari: “Ağlarım”, “Mütenevvia”, adet 34, s. 379-371

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Deniz Kıvılcimları”, adet 45-46, s. 458-459

Ziyaettin: “Bir Hikâye”, adet 43-44, s. 439-442

2.2.14. Tebrik ve Övgüler

Hazine-i Fünûn : (Tebrik ve Övgü) “Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazreti Padişahı”,

adet 32-33, s. 353

Hazine-i Fünûn: (Övgü), adet 38, s. 401

Hazine-i Fünûn: “Tebrik-i Iyd-i Sait” , adet 39, 40 s. 405

Hazine-i Fünûn: (Đltifat), adet 39, 40, s. 406

Hazine-i Fünûn: (Đltifat), adet 39-40, s. 407

Hazine-i Fünûn: (Tebrik) , adet 45-46, s 453

Hazine-i Fünûn: (Övgü), adet 47-48, s. 468

Page 156: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

137

Hazine-i Fünûn: (Đltifat), adet 49-50, s. 482

[Đmzasız]: “Takdîs”, adet 32-33, s. 354

Mehmet Vasıf Efendi (Manastırlı): “Tebriknâme”, adet 43-44, s. 438

2.2.15. Toplum ve Ahlâk

Ahmet Rasim: “Garbın Eşâr-ı Rengîninden”, adet 31, s. 349-350

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki”, 34 adet 371-

372

2.2.16. Yayımlanan Yazılarla Đlgili Düzeltmeler-Açıklamalar-

Uyarılar- Öneriler

Hazine-i Fünûn: (Đlân), adet 31 s. 350

Hazine-i Fünûn: (Tavsiye), adet 32-33, s. 356

Hazine-i Fünûn: “Öteberi”, adet 35, s. 380

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 37, s. 396

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 38, s. 404

Hazine-i Fünûn: (Açıklama), adet 38, s. 404

Hazine-i Fünûn: (Açıklama), adet 42, s. 426

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 49-50, s. 496

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, adet 51-52, s. 510

Đsmail Hakkı: “Fâide” , adet 49-50 , s. 491- 493; adet 51-52, s. 502-504

Page 157: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

138

2.3. Sayılarına Göre

27. Sayı

[Đmzasız]: “Musahâbe”, s. 313-314

Cenap Şahabettin: Meçhûller”, s. 314

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Nevha-i Hazînâne”, s. 315

Muhittin: “Nazîre”, s. 315,

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali ): “Mısır’da Müessesât-ı Arabiyye”,

s. 315-317;

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Pompei Şehri”, s. 317

Abdulvahâp: “Đstiğrâk”, s. 317-318

Sabri: “Zavallı Kız”, s. 318-320

28. Sayı

Muhittin: “Hazân”, s. 321

Midhat Bahari: “Gazel”, s. 321 ,

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbnü’l-Fariz”, s.

321-322

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali ): “Kaside-i Tantarâniyeden

Mâbad”, 322-323

Emin (Revandizli ): “Mebâhis-i Askeriye”, “Melbûsât”, s. 323-324

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Mağaralar”, s. 324-325

M.H(خ): “Şişmanlık”, s. 325-326

Page 158: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

139

Mehmet Ali: “Yeni Bir Cerîha”, s. 326-327

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali ): Mısır’da Müessesât-ı Arabiyye”,

s. 327-328

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), s. 328

29. Sayı

Muallim Naci: “Tevhît”, s. 329

Muallim Naci: “Bir Hâtıra”, s. 330

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Tazmîn”, s. 330

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbnü’l-Fariz”, s.

330-331

Ahmet Bahattin (Mektûbî-i Maliye Ketebesinden): “Zekayizâde Şeyh Đbrahim

Şükrullah Efendinin Tarih-i Đrtihâlidir. “ s. 331

Ahmet Remzi: “Tahmîs-i Gazel-i Cenâb-ı Fuzûlî”, s. 331

Mehmet Ali: (Gazel), s. 331

Nurettin Ramih: “Nazîre”, s. 331

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Đbnü’l-Fariz’in Tercüme-i Hâli”, s. 331-332

Şehidi: “Hızırağazâde Sait Bey”, s. 332-333

M.H (خ): “Şişmanlık”, s. 333-334

Mehmet Nurettin: “Mebâhis-i Askeriye”, s. 334-335

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad”,

s. 335-336

Page 159: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

140

30. Sayı

Muallim Naci: “Tevhît” , adet 29, s. 329 ; s. 337-338

Enver: “Bir Sahife-i Aşk”, s. 338

Muhittin: “Nazîre”, s. 338-339

Faik Reşat: “Necati Bey”, s. 339-340

Ahmet Rasim: “Bir Mülâhaza-i Tarihiye”, s. 340-341

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Sehv-i Tab”, s. 341-342

[Đmzasız]: “Telhîs-i Đlm-i Nebâtât”, “Medhal”, s. 343

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad”,

s. 343-344

Hazine-i Fünûn: “Teşekkür”, s. 344

31. Sayı

Ahmet Rasim: “Garbın Eşâr-ı Rengîninden”, s. 349-350

Ahmet Tahir (Çallı Ömer Efendizâde): “Gazel” , s. 345

Muhittin: “Gazel”, s. 345

Nurettin Ramih: “Gazel”, s. 345,

Hazine-i Fünûn: “Hazine-i Fünûn Đçün”, 346

[ Đmzasız]: “Kıta”, “Hazine-i Fünûn Đçin”, 346

Sadettin: “Nat-ı Şerîf”, 346

Mehmet Celal: “Çiçekler Đçinde”, s. 346

[Đmzasız]: “Đshak Hoca”, s. 346-347

Page 160: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

141

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz”, s. 348-

349

Hazine-i Fünûn: (Đlân ), s. 350

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Kaside-i Tantarâniyeden Mâbad”,

s. 350

[Đmzasız]: “Telhîs –i Đlm-i Nebâtâb”, “Medhal”, s. 350-351

[Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Öteberi”, s. 352

32-33. (Ortak) Sayılar

Hazine-i Fünûn: “Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazreti Padişahı”, s. 353

[ Ahmet] Tevfik Lâmih: “Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazret- i Padişahı”, s. 354

Asım Vecihi: (Methiye), s. 354

Đhsan Necmi (Edremitli): “Gazel”, s. 354

[Đmzasız]: “Takdîs”, s. 354

Mehmet Sadi: (Methiye), s. 354

A.(ع)Tevfik (Selanikli): “Tahattur, Tesir”, s. 354-355

Mehmet Tevfik: “Bahar Đçinde Pejmürde Bir Goncanın Hatırası”, s. 355

Kâzım (Tâhirzâde ): “ Bir Levha-i Hazîn”, s. 355-356

Hazine-i Fünûn: (Tavsiye ), s. 356

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz”, s. 356

Ali Muzaffer: “Mahir Aşçı”, s. 362-364

Page 161: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

142

34. Sayı

Mehmet Ali: “Nâzire”, s. 365

Mehmet Efendi (Esbak Đstanbul kadısı Arapzâde Hafidi): “Kaside-i münfericenin

tahmis-i cedîdiyle beraber tercümesidir.”, s. 365

Zühtü (Đzmit’ten ): (Kıta ), s. 365

Hayret Efendi: “Mesnevi-i Hayret Efendi”, s. 366-368

[Đmzasız]: “Telhîs-i Đlm-i Nebâtâb”, “Medhal”, s. 368-369

Midhat Bahari: “Ağlarım”, s. 369-371

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bir Kâide-i Tasarrufun Tedkiki”, s. 371-372

Ali Muzaffer: “Mahir Aşçı”, s. 372

35. Sayı

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat ): “Đfade-i Mahsûsa”, s. 373-374

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Şair-i Sütûde Meâsir Hersekli Arif Hikmet Beyefendi

Hazretlerinindir.”, s. 374

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), s. 374-375

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel” , 375

Cemili: “Gazel”, s. 375

Vasfi Efendi: (Gazel), s. 375

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz” s. 375-

376

Ahmet Rasim: “Bir Mektûp”, “Fransızcadan Mütercem”, s. 376-377

Muallim Naci: “Taktî”, “Üstad Merhum Muallim Naci Efendinin Âsârındandır”, s.

377

Page 162: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

143

Muallim Naci: “Evzân-ı Meşhûre”, s. 377-378;

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Âkibet-i Tevekkül”, s. 378-379

Ali Muzaffer: “Mahir Aşçı, s. 379-380

Hazine-i Fünûn: “Öteberi”, s. 380

36. Sayı

Arif Hikmet Bey (Hersekli ): “Gazel”, s. 381

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Gazel), s. 381

Nevî: “Mektûp”, s. 381-382

Zeki Megamiz: “Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz”, s. 383-384

Mehmet Tâhir (Bursalı: “Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî”, s. 384-385

Ahmet Rasim: “Ela Gözler”, s. 386-387

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Âkibet-i Tevekkül”, s. 387-388

37. Sayı

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat: “Kuşlar”, s. 389

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat: “Nâkûs-ı Đstiğfâl”, s. 389-390

Vasfi Efendi: “Vasf-ı Terkîbi”, s. 390-391

Muallim Naci: “Evzân-ı Meşhûre”, s. 391-392

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Sırrı Paşa Merhûmun Vefatına

Tarîhtir.”, s. 392

Faik Reşat: “Đzâh”, s. 392-393

Safvet (Vahdetizâde): “Ramazân-ı Şerîf”, s. 393-395

Page 163: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

144

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, s. 395-396

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, s. 396

38. Sayı

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Lealle leha uzre ve ente nelûme”, s. 397-398

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, s. 398-399

Ali Rıza: “Tevhît-i Bârî”, s. 399-400

Mehmet Đhsan: “Rüyâ”, s. 400-401

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Teevvüh”, s. 401

Hazine-i Fünûn: (Övgü ), s. 401

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Tahassür”, s. 401

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel”, s. 402

[Đmzasız]: “Mecmuatü’l-Bedâi”, s. 402-403

Muallim Naci: “Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf Efendi”, s. 403-404

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, s. 404

Hazine-i Fünûn: (Açıklama), s. 404

Recaizâde Mahmut Ekrem: “Mahşerü’n- Nefâis”, s. 404

39-40. (Ortak) Sayılar

Hazine-i Fünûn: “Tebrik-i Iyd-i Sait”, s. 405

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde ): (Nazîre), s. 406

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), s. 406

Page 164: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

145

Hazine-i Fünûn: (Övgü), s. 406

Vasfi Efendi: “Gönlüme Nasihat”, “Gazel”, s. 406

Hazine-i Fünûn: (Övgü), s. 407

Nâili (Manastırlı Hoca Nâili): “Gazel”, s. 407

Nurettin Ramih: “Bir Güzele”, s. 407

Mehmet Đhsan: “Gazel”, s. 406-407

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel”, s. 407

Enver: Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklit”, s. 407

Muallim Naci: “Evzân-ı Meşhûre”, s. 407-408

Vasfi Efendi: “Vasf-ı Terkîbi”, s. 408-409

[Đmzasız]: “Madam Akkerman”, s. 409-410

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal” , s. 410-411

Đzzet: “Şam’dan Mektûp”, s. 411-412

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), s. 412

M.T(f): “Madenler ve Madenli Yerler”, s. 412-414

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Âkibet-i Tevekkül”, s. 414-415

Faik Reşat: “Öteberi”, s. 415-416

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Mahşerü’n-Nefâis”, “Nat-ı Şerîf”, s. 416

Mahmut Celalettin Paşa: “Âsâr-ı Manzûme”, s. 433

41. Sayı

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Âsâr-ı Manzûme”, s. 417

Niyazi Efendi: “Âsâr-ı Manzûme”, s. 417

Agâh [Osman] Paşa: (Gazel), s. 418

Page 165: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

146

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, s. 418

Vasfi Efendi: “Kıta”, s. 418

Muallim Naci: (Nazire), s. 418

Muhlis Bey: “Gazel”, s. 418

Osman Faiz: “Gazel”, s. 418-419

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kıta” s. 419

Memduh Bey: “Nazîre”, s. 419

Mehmet Đhsan: “Şâir”, s. 419

Mehmet Subhi: “Nevresidegân-ı Şuarâdan Bahizâde Mehmet Subhi Beyefendi’nin

bir Kıt’a-i Dilnişînler”, s. 419

Muhittin: “Nazîre”, s. 419

Vasfi Efendi: “Vasf-ı Terkîbi”, s. 419-420

Ahmet Rasim: “Karlı Bir Gün”, s. 420-421

Kâzım (Tâhirzâde): “Ne Saâdet”, s. 421-423

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, s. 423-424

Hazine-i Fünûn: (Teşekkür), s. 424

Faik Reşat: “Âsâr-ı Manzûme”, s. 433

42. Sayı

Agâh [Osman] Paşa: “Gazel”, s. 425

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Âsâr-ı Manzûme”, s. 425

Nezih Paşa: (Nazire), s. 425

Hazine-i Fünûn: (Açıklama), s. 426

[Đmzasız]: “Sabah-ı ıyd”, s. 426

Page 166: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

147

Mehmet Râsih: “Gazel”, s. 426

Şeyh Osman Şems (Üsküdarlı): (Gazel), s. 426

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz” s. 426-

427

Muallim Naci: “Evzân-ı Meşhûre”, s. 427-428

Fuzûlî: “Fuzûlî Farisi Divânı’nın Dîbâcesi”, s. 428-429

Ali Rıza: “Leyâl-i Teemmül “, s. 429-430

Ali Rûhî Bey: “Gazel”, s. 429

Hoca Tahsin: “Mahşerü’n- Nefâis”, “Kıta”, s. 429

Mehmet Tevfik: “Hâl-i Hazînim”, s. 430

Osman Rahmi (Đbni Rüştü): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü), s. 430-

432

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Bir Đhtar-ı Mühim”, s. 432

Hazine-i Fünûn: “Tashîh”, s. 432

43-44. (Ortak) Sayılar

Agâh [Osman] Paşa: (Gazel ), s. 434

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, s. 425

[Đmzasız]: “Mersiye”, s. 425

Enver: “Şarkı”, s. 436

Hayri (Nevşehirli Đbni Rüştü): “Nazîre”, s. 436

[Đmzasız]: “Bir Mektûbum”, s. 436

Osman Faiz: “Gazel”, s. 436

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Nevha”, s. 436-437

Page 167: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

148

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz” , s.

437-438

Mehmet Vasıf Efendi (Manastırlı): “Tebriknâme”, s. 438

[Đmzasız]: “Ebû’l- Hâşimi’l- Sûfî “, s. 438-439

Derviş Ali: “Zünnûn-ı Mısrî”, s. 439

Osman Şükrü: Fenn-i Teşrîh Ulemâsından Doktor Sâpey”, s. 439

Ziyaettin: “Bir Hikâye”, s. 439-442

Osman Rahmi (Đbni Rüştü): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü), s. 442-

443

V.(و) Reşit: “Hazm”, s. 443-445

Mustafa Sezai: “Đtiyât”, s. 445-446;

Fuzûlî: “Fuzûlî Farisî Divânı’nın Dîbâcesi”, s. 447

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal” , s. 448

45-46. (Ortak) Sayılar

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): (Gazel), s. 449

Ç. Sami: “Nâzîre”, s 452

Ahmet Hikmet: “Mahşerü’n-Nefâ’is”, “Muammâ-yı Dil”, s. 460-463

Ahmet Rasim: “Hakikat ve Hayal”, s 453-454-456

Ali Raci Efendi: (Gazel), s 453

Ali Rıza: “Meraret-i Hayât”, s 456

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Şûrîde-i Sevdâ” s 453-454

Arif Hikmet Bey (Hersekli ): “Asâr-ı Manzûme” s. 449

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, s. 464

Page 168: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

149

Besim Efendi: “Tahmîs-i Nâzîre-i Hazret-i Naci Berâ”, “Gazel-i Cenâb-ı Celal

Paşa”, s 452-453

Fuzûlî: “Atîdeki Mesnevide Fuzûlî’nin Gayr-ı Matbû Bir Eserindendir.”, s. 460

Hazine-i Fünûn: (Müjde), s. 452

Hazine-i Fünûn: (Tebrik), s 453

Memduh Bey: “Kıta”, s 453

Muallim Feyzi: (Gazel), s. 449-450

Muhittin: “Kıta”, s 453

Nazif Surûrî Bey: (Nazire), s. 450

Nuri Şeyda: (Nazire), s. 451-452

Osman Faiz: “Tavsîf-i Cânân”, s. 452

Osman Rahmi (Đbni Rüştü): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü), s 457-

458

Osman Şükrü: “Mûsîkinin Fen-i Tedavide Đstimâli”, s. 459

[Pedram] Hüseyin Dâniş: (Kaside), s 453

Tevfik Fikret Bey: “Ey Yâr-ı Nağmekâr”, s. 463-464

Vecîhi: “Gazel”, s 452

Avnî Bey: (Kaside), s. 450-451

Yıldırım Beyazıt Han: (Gazel), s. 450

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Deniz Kıvılcimlar”, s. 458-459

Fuzûlî: “Fuzûlî Farisi Divânı’nın Dîbâcesi”, s. 459-460

47-48. (Ortak) Sayılar

Kirkor (Faik ): “Đhtar ve Rica”, s. 465

Page 169: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

150

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Kâriîne Bir Büyük Tebşîrimiz”, s. 465-466

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, s. 466

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, s. 466

Sadi Bey: “Gazel”, s. 466

Kemâl-i Hocendi (Şeyh): “Gazel”, s. 466-467

Nezih Paşa: “Gazel”, s. 467

Nuri Şeyda: (Gazel), s. 467

Besim Efendi: “Nat”, s. 467-468

Ali Rıza: “Nazîre”, s. 468

Bir Nev-heves: “Kıta”, s. 468

Hazine-i Fünûn: (Övgü), s. 468

Đbnü’l Şevket: “Müşterek Gazel” s. 468

Midhat Bahari: “Nazîre” , s. 468

Memduh Bey: “Müşterek Gazel”, s. 468

Osman Faiz: “Kıta”, s. 468

Sadi Bey: “Gazelden müfrez bir kıta”, s. 468

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Enîn-i Đhtizâr”, s. 469

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz” s. 469;

Yusuf Ziya: “Gece Rûy-ı Deryâda”, s. 469-470

Ahmet Rasim: “Ak Saç”, s. 470-471

Necmettin Sami: “Ulviyyet”, s. 471-473

Ali Rıza: “Hatıra-i Mektep Yahut Bir Manzara-i Rûhaniye”, s. 473-474

Mahmut Kenan: “O”, s. 474-476

Osman Rahmi (Đbni Rüştü ): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü ), s.

476-478

Page 170: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

151

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, s. 477-478

Recaizâde Mahmut Ekrem : “Tefekkür”, “Mahşerü’n Nefâis”, s. 478

Abdulrahim Fehmi Efendi: “Şiir-Şâir”, s. 478-479

49-50. (Ortak) Sayılar

Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde): “Gazel”, s. 481

Ali Enver: “El-vüsûk Fî Tercümeti’l-Furûk”, “Fâide” , s. 491- 493

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Gazel” , s. 484-485

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): (Rica ), s. 495

Andelib (Mehmet Esat, Faik Esat): “Muhaberât-ı Aleniye” , s. 495-496

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, s. 481

Avnî Bey: (Gazel ), s. 481-482

Avnî Bey: “Gazel”, s. 482

Avnî Bey: “Gazel”, s. 482

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, s. 493-494

Azri Çelebi: “Makale-i Çehârım”, s. 494-495

Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip): “Nat”, s. 483

Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip): “Mütâlaa”, s. 483

Hazine-i Fünûn: (Övgü), s. 482

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, s. 496

Đsmail Hakkı: “Fâide”, s. 491- 493

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): (Gazel), s. 482

Mehmet Kemalettin Efendi (Harputi, Kemali): “Matla”, s. 484

Mehmet Rasih (Eskişehirli): “Gazel, s. 484

Page 171: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

152

Mehmet Tarık: “Kıta”, s. 484

[ Mustafa] Đbnürrıfat Samih: “Gazel”, s. 483

Osman Faiz: “Gazel”, s. 483

Osman Faiz: “Tesdîs”, s. 484

Osman Rahmi (Đbni Rüştü): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü)s. 486-

489

Sadi Bey: “Đlk Mülâkât”, s. 484

V.(و) Reşit: “Hâsılât-ı Hazmiyenin Dâhil-i Devrân Olması”, s. 489-490

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Bedâyü’l Arab”, “Terâcime-i Đbni Fariz” s. 475-

476,

[YURDMAN], Abdülgani Seniy: “Pâre Nedir”, s. 490-491

[ Đmzasız]: (Gazel ), s. 482-483

51. 52. (Ortak) Sayılar

Ali Enver: “El-vüsûk Fî Tercümeti’l-Furûk”, “Fâide”, s. 502-504

Andelib(Mehmet Esat, Faik Esat): “Berk-i Hazân”, s. 498

Andelib(Mehmet Esat, Faik Esat): “Beyân-ı Mazeret” , s. 498

Arif Hikmet Bey (Hersekli): “Gazel”, s. 497

Azri Çelebi: “Nakş-ı Hayal”, s. 508-509

Hazine-i Fünûn: “Rica-yı Mahsûs”, s. 509

Hazine-i Fünûn: “Muhaberât-ı Aleniye”, s. 509

Hazine-i Fünûn: “Đhtar”, s. 510

Đsmail Hakkı: “Fâide”, s. 502-504

Nezih Paşa: “Nazîre”, s. 497

Page 172: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

153

Osman Rahmi (Đbni Rüştü ): “Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye” (Đbni Rüştü), s. 498-

501

[ Pedram] Hüseyin Dâniş: “Bir Bahar Sabahı”, s. 498

V.(و) Reşit: “Devrân”, s. 501-502

Zeki Meğamiz: “Tarih-i Medeniyete Bir Nazar”, s. 504-508

2.4. Reklam ve Đlanlar

Sevda Çiçekleri: Adet 28, s. 328, Hazine-i Fünûn tefrikası olan “Sevda Çiçekleri”

[Necmettin Sami]’nin son üç forması tab olunup 30 pâre bahâ ile

kütüphânemizde ve gazete mevzilerinde satılmaktadır.

Hakikat-i Minhâc: Adet 29, s. 336, “Yeni Kitaplar”, Erbâb-ı iktidardan Eminzâde

Ahmet Tevfik Beyefendi’nin mizâb-ı hâme-i belâğat-ı ulâmalarından câri

bir eser-i nefis olup tahdîs-i nimet, kıymet-i sıhhat fezâil-i kanâat, menâfi-

i sükût, hikmet-i ahlâk , servet, saâdet gibi nice nice mesâil-i mühimme ve

mebâhis-i hikemiye kemâl-ı belâgat ve selasetle hakîmâne bir sûrette

tasvîr edilmiş olduğu gibi daha sâir mebâhis-i gâmıza üzerine dahi birçok

kemâlât-ı amîka ve mütâlaât-ı dakika derc ve beyân kılınmış ve bu cihetle

herkesin bu kitaptan birer nüsha edinmelerini tavsiyeye lüzûm

görülmüştür. Matbuât-ı Osmaniye miyânında hakikate hâiz-i ehemmiyet

olan şöyle bir minhâc-ı müstakîmin kuşâdına bedel-i himmet

eylediğinden dolayı müellifi cidden şâyân-ı tebriktir. 1 kuruş bahâ ile

kütüphânemizde satılmaktadır.

Edebiyat: Adet 29, s. 336, “Yeni Kitaplar”, “Hazine-i Fünûn”, gazetesi

muharrirlerinden Abdülgani Seniy Efendi’nin edebiyat hakkında bazı

mütâlaât-ı sâibeyi hâvî bir makalesinden müteşekkil risâledir ki

Page 173: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

154

edebiyatın tarifi ve mevzûuyla gâye ve fâidesini bir bir sûret-i

muvazzahada şerh ve tafsîl eylediğinden mütâlaası mûcib-i muhassenâttır.

Asır Kütüphânesi külliyâtı-ı miyânında neşr edilerek güzel bir kıta vücuda

getirilmiştir. Bahâsı 1 kuruştur.

Sevda Çiçekleri Cildi: Adet 30, s. 344, Bundan evvel Hazine-i Fünûn’umuza tefrika

edilmiş olan Sevda Çiçekleri nâm roman takım yapılmış olmakla eczâsı 3

buçuk orta ciltlisi 5 ve alâ ciltlisi 6 kuruşa satılmaktadır. Sevda

Çiçeklerini cüz cüz almış olanlar eczâsını iâde ettikleri halde orta

ciltlisine 60 pâre ve alâ ciltlisine 2 kuruş cilt parası alınıp mücelleti

verilir.

Muhafâza-i Sıhhat: Adet 31, s. 352, “Yeni Kitaplar”, Muharrirler miyânında âsâr-ı

cedidiyesiyle kesb-i taârif eden avânzâde Süleyman Beyefendi muhâfaza-

i sıhhat unvânıyla bi’t-tahrîr “Mekteb-i Asır” miyânına idhâl eylemiş

olduğu bu eserinde sıhhatin vücuda derece-i lüzûmunu pek güzel bir

sûrette, vâzıhâne, selisâne bir tarz-ı mükemmelede göstermiştir. Eserin

meziyet-i fevkâlaâdeyi hâiz olduğu bâlâdaki nâmıyla da bir kat daha tayin

eder. Evlâtlarını mükemmel sûrette nevâkısdan beri olarak büyütmek

isteyen evliyâ-yı etfâle ve bâhusûs kitabın aslı olan Fransızcasının Fransız

mekâtibinde kırâat tarzında okundurulmakta olması cihetiyle mekâtib-i

umûmiyemizde de Türkçesinin ol sûretle tedrîsi fevâid-i azîmeyi intâc

edeceğinden mekteb-i mualliminine bilhassa tavsiyeyi vazîfeden

addederiz. 60 pâre pahâyla kütüphânemizde satılmaktadır.

Numûne-i Kitâbet: Adet 32-33, s. 364, “Yeni kitaplar”, Edebiyat-ı Osmaniyedeki

iktidarı müsellem ve bâhusûs fen-i inşâdaki behresi birçok âsâr-ı

münşiyânesiyle müberhen olan Reşat Faik Beyefendi tarafından kaleme

alınmış resmî ve gayri resmî, umûmî ve husûsî muharrerâtı câmi ve

muhtasır olduğu kadar müfîd bir eser-i mergûbdur. Esasen iki kısma

Page 174: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

155

taksîm olunup birinci kısım her vakit tahrîrine lüzûm görülen

Tebriknâmeler, tavsiyenâmeler, usûl ve âdâb-ı mekâtibe, aile mektupları,

davetnâme, mekatib-i ticariye , mektup adresleri, mektup ve arzuhâllerin

arasında ve nihâ- yetinde zikir ve dercî lâzım gelen ibârât ve elfâz-ı

münâsebe , mektup zarfları envâi senedât ve sâire gibi muharrirâtın tarz-ı

nevîn üzre pek çok nûmunelerini ve kavâid-i mahsûsalarını ikinci kısım

dahi erbâb-ı iktidardan bazılarının Taklite şâyân birkaç muharrerât ve

makâlât-ı müntehabelerini havîdir. Mekâtib-i adâdiyede tedrîse elverişli

sûrette tertip edilmiş olduğu cihetle umûm-ı mukâtib-i idâdiye-i

askeriyede tedrîs olunmak üzre meclis-i maârif-i askeri tarafından intihâb

ve kabûl olunmuş ve bundan başka Müslim ve gayrimüslim birçok husûsi

mekteblerde okutulmağa başlan mıştır. Yüz sahifeye karîb olduğu halde

bahâsı yalnız 2 kuruştur. Mekteb ve çokça alanlar için tenzilât icrâ edilir

ve taşra mekâtibinden görmek isteyenlere yirmi pâre posta ücreti

gönderildiğinde bir nüsha meccânen gönderilir.

Müntahap, Yeni Şarkılar: Adet 34, s. 372, “Yeni Kitaplar”, Meşâhîr-i şuarâmızın

âsâr-ı ber güzîdelerinden müntahaben fen-i mûsîkîde mahâret ve hüsn-i

tabiatları müsellem olan erbâb-ı iktidârdan bazılarının suzinâk , uşşâk,

karcığar, râst, hicâz ve sabâ mâkamlarından besteledikleri en fasîh en

müesser şarkıları Đsmail Efendi tarafından intihâb ve cem edilerek

“Müntahab Yeni Şarkılar” nâmıyla mevki-i intişâra vaz olunmuştur.

Şimdiye kadar tab edilen şarkı mecmûalarının hemen cümlesine fâik olan

bu eser en sonra çıkan birçok şarkılarla eskilerinden bazılarını hâvi

bulunmuş ve mücerred ve herkese elverişli olmak üzere mesârif-i tabiyesi

bahâsına olarak bir kuruşa satılmağa başlanmıştır.

Asır Gazetesi: Adet 35, s. 380 , “Yeni Kitaplar”, Erbâb-ı liyâkat ve iktidardan

Selanikli Fazlı Necib Bey’in müdür-i muharrirliği tahtında olarak

Page 175: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

156

Selanik’te neşr olunmakta bulunan “Asır” gazetesi kütüphânemizde beher

nüshası otuz pâreye satılmaktadır.

Mücellet Hazine-i Fünûn Tefrikası: Adet 37, s. 396, Hazine-i Fünûn’umuz ikinci

senesine tefrika edilmiş olan Jan Gurdon, Hüd’a-kâr Kız, Diş Istırâbı,

Bîkes Kız, Sırma Şerit, Çocuk, Kazak Masalı, Juraj Đnsalis, Otuz Beş

Dakika, Yel Değirmeni, Đki Damla Göz Yaşı, Viyolet ve Kabus,

hikâyeleriyle Leyla ile Mecnûn yüz sekiz sahifesine kadar olan mecmuası

bir yerde mücellet olduğu halde kütüphânemizde yedi kuruş bahâ ile

satılmaktadır. Bu hikâyeleri iâde edip mücelletini almak isteyenlerin

ayrıca iki kuruş cilt parası vermeleri iktiza eder.

Tatbikât-ı Fenniye: Adet 39 - 40, s. 416, “Yeni Kitaplar”, Fenin-i idâre-i beytiye ve

sanâyi-i basîteye tatbîken yazılmış muteber, müfît bir eserdir. Đdâre-i

beytiyece her gün ihtiyâcı mes ettiğimiz birçok husûsâtın tesviyesini

teshîle hâdım olan bu kitap nefis hakikaten şâyân-ı tavsiyedir. Eserin

mâhiyetini teşrîh için mevâdı münderecesinden bazılarını zikr ile iktifâ

ederiz: Çilleri izâle etmek, rengi zâil olan altının renk-i aslîsine ircâi, saç

ve sakal gibi kıl çıkmağa istidâdı bulunan mahallerde kılların husûlünü

tesrîh, güzel bir siyah mürekkeb imâli, elleri yumuşatmak, bakır

mamûlâtının sûret-i tathîri, bez ve tahtanın yanmayacak bir hâle ercâı ,

yanıkların sûret-i tedavisi, kolonya suyu imâli, dişlerin nezâfet ve sıhhati,

çatlakları tedavi, altın ve gümüşün muayenesi, sertleşmiş kavucuğu

yumuşatmak, ayak nasırlarının mahvı, çelik pasını çıkarmak usûlü,

kırılmış mermerlerin yapıştırılması, soğuktan hâsıl olan şişlerin tedavisi,

kabarıkların sûret-i defi, sislerin sûret-i mahvı, süt ve zeytin yağının

bozulmaması, esvâbın tedavisi, madenin kaffesini parlatıcı bir toz terkîbi,

karıncaların yağlıklarını çıkarmak, yumurtanın taze ve bayat olduğunu

anlamak, kundura boyası imâli, baş kehlelerini dâfi pomadı tahtaya

mahsûs kırmızı bir cila tertibi, tırnakları beyazlatmak, güzellik suyu ,

Page 176: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

157

elvân-ı muhtelifede mühür mumu imâli, ağız kokusunu def etmek, saçları

uzatmak, gümüş edevâtının sûret-i tathîri, envâi mehtablar, suyu

berraklandırmak, sirke imâli, fil dişisini beyazlatmak, burundan silân eden

kanı kesmek, ıslak kunduraların çekilmeden meni, saçların

dökülmemesine çâre, kopya mürekkebi, yumurtaların hıfzı, siyah bir

boya, limon muhâfazası, eşyâ-yı haşbiye kurtlarının surûb mahvı,

lohumun muhafâzası, zaferânı iğtişâşâtı, sunni kıl dişi , kağıdın

yağlıklarını çıkarmak, bakırı yaldızlamak, kırık camların yapıştırılması ve

hokkabazlığa âit daha pek çok tecrübeleri hâvîdir. Bahâsı 5 kuruştur.

Bir Bîçârenin Tarih-i Hayatı: Adet 41, s. 424 , “Yeni Kitaplar”, Bu unvân ile hazîn

bir hikâye neşr edilmiştir. Hikâye esasen güzel olduğu gibi tarz-ı tahrîr de

şâyân-ı takdîrdir. Nefâset-i tabıyla meşhûr olan âlem matbaasında tab

edilmiş olduğunu söylemek tabının da ne derecelerde nefis olduğunu

ispata kâfidir zannederiz. Bahâsı 5 kuruştur.

Takvim-i Marifet: Adet 47-48 , s. 480 , “Yeni Kitaplar”, Refik Bey tarafından tahrîr

ve her sene tab ve neşr olunmakta bulunan bu takvimin 1312 sene-i

maliyesine mahsûs olanı dahi mevki-i intişâra vaz edilmiştir. Takvime ait

bilcümle mevâddan mâada mütâlaaya şâyân birçok makâlâtı ve mülâhazât

hânelerini hâvîdir.

Pejmürde: Adet 47 - 48, s. 480, “Yeni Kitâplar”, Edîb-i muhterem - Recaizâde -

utûfetlü Mahmut Ekrem Beyefendi Hazretlerinin bu unvân altında neşr

edilen eser-i âlîlerinden Hazine-i Fünûn’da bir nüsha ihdâ buyrulmuş

olduğundan âciz Hazine-i Fünûn’da vazîfe-i ilânı îfâ eder.

Güzel Sözler: Adet 47 - 48, s. 480 , “Yeni Kitâplar”, “Hikmet-i Edebîye” ve

“Mütâlaât Edebîye” unvânlı iki eser-i mergûbun muharrir-i muktediri,

Page 177: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

158

Rodos maarif müdürü, Ziver Beyefendi’nin elsine-i ecnebiyeden intihâb

ve tercüme ettiği birçok âsâr-ı latîfeden müretteb bir mecmûa-ı nefisedir.

Muharrir âlîkadrin elsine-i garbiyeye vukûf-ı tamı olmakla beraber

edebiyat-ı Osmaniyede müsellem olan iktidarı ve mahâret-i kalemiyesi

tercüme ettiği parçalardaki letâfeti gaybetmek veya tarz-ı şive-i

osmaniyemize mutâbık sûrette ifâde eylemeğe kâfi olduğu cihetle bu

kitâp hakikaten güzel sözlerle mâlî istifâdeye elverişli ve gençlerimiz için

temeşukka şâyân bir eserdir. Bahâsı 2 buçuk kuruştur.

Gül Demetleri: Adet 49-50, s. 496 , “Yeni Kitaplar”, Hazine-i Fünûn’umuzun

sermuharriri Andelib Beyefendi’nin nevheveslik zamanında yazdığı bazı

âsâr-ı manzûme ve mensûre ile Arab’ın ve Acem’in en muteber

eserlerinden tercüme ettiği eşâr, hikemiyât, fıkrât-ı edebîye, letâif,

makâlât-ı fenniyye ve tarihiyeyi hâvîdir. Bu Mecmûa-ı nefise âla, kâğıt

üzerine tab edilmiş ve yüz yirmi sekiz büyük sahifeden ibâret olduğu

halde 6 kuruşa kütüphânemizde satılmaktadır.

Sabah-ı Hayatım: Adet 49-50, s. 496 , “Yeni Kitaplar”, Bu da Andelib Bey

Efendi’nin ilk eseridir. Edebî ve hikemi birçok makâlât-ı müfîdeyi

muhtevidir. Her parçası seve seve okunur, tatlı tatlı istifade edilir. Arabi,

Farisi makâlâtın terâcim-i mütekâbilleri aslı kadar selîs yazılmış ve tarz-ı

tahrîrinde fevkâlâde bir usûl ittihâz edilmiştir. Bahası 3 kuruştur.

Terâcim-i Ahvâl: Adet 51-52, s. 510 , “Yeni Kitaplar”, Bu da “Eslâf” unvânlı

bâlâdaki eser-i kıymettârın üçüncü cildidir ki “Eslâf” kelimesinin

mahdûdiyetine mebenni muahharen “Terâcim-i Ahvâl”a tahvîl olmuş ve

başkaca bir cilt sûretinde ve meşâhîrden bazılarının tesâvîrini dahi hâvi

olduğu halde meydan-ı intişâra konulmuştur. Bunun da bahâsı yalnız 2

buçuk kuruştur.

Page 178: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

159

Eslâf: Adet 51-52, s. 510, “Yeni Kitaplar”, Eâzım-ı ümemin ve bilhassa Osmanlı

ulamâ, hukemâ, üdebâ ve şuarâsının terâcim-i ahvâliyle âsârı hakkında

malumât ve mutâlaâtı hâvi ve şuarâdan olanların fazla olarak müntahab

bazı eşârlarını muhtevîdir. Edebîyât-ı Osmaniyedeki selikâsı malûm olan

ve birçok âsâr-ı münteşire-i müfidesi zînet-bahş eydi-i ihtirâm bulunan

Đhya Efendi hafîdi Fâik Reşat Beyefendi’nin birçok tarih ve terâcim-i

ahvâl ve tezâkir-i şuarâ ile mecâmi-i mahsûsa ve devrâyin-i eşâr tetetbu

ederek yazmış olduğu bu eser, gerek malûmât ve tahkîkâtçe gerek mûmâ-

ileyn mahsûsâtından olan “sehl-i mümteni “ tarzındaki ifâde-i belâgasıyla

elhak şâyân-ı mütâlaa ve istifade-i âsâr-ı kıymetdârdandır. Şimdiye kadar

seksen kadar zevâtın tercüme-i hâli yazılmış ve dört yüz sahifeden ibâret

olan yirmi beş forması ikisi bir kabda olmak üzre iki cilt teşkîl etmiştir.

Eczâsı 10 orta ciltlisi 15 ve alî ciltlisi 17 buçuk kuruştur.

Page 179: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

160

HEDĐYE KĐTAP LĐSTESĐ 22: Hazinemizin dördüncü senesine iştirâk edenlere

hediyeten takdîm olunacak kitaplar (adet 47-48, s. 480; adet 49-50s. 496;

adet 51-52 s. 510):

Ahlâk Müderrisi: (Mehmet Hayri, Mustafa Hayrullah)

Hülâsetü’l Đtibâr: (Giridi Ahmet Resmî)

Bir Türk Diplomatı [Evrâk-ı Siyaseti]: (Mehmet Selahattin)

Mirabo ve Sofî: (Hayrettin)

Semâhâne-i Edeb: (Ali Enver)

Yadigar-ı Hayatım: (Hobart Paşa, çev.Mehmet Aziz-Giridi)

En-neşri’z-zühri fî Resâil en-nesri’d-dehri (Arapça)

Oku Yaz [ve Nisabü’s-Sibyan Nam Kitabın Tercümesi]: (Ebu Nasr Ferahi)

Dekaik-i Lisan-ı Fransevi: (Mehmet Aziz Giridi)

Almanca Istılahat-ı Resmîye

Zeyl-i Lûgatca-i Istılahat-ı Resmîye

Cimnastik Talimi

Fransızca Numune-i Đnşa

Telhisü’l Kimya

Mebadi-i Usul-i Fotoğrafya: (Ali Sami)

Tercümân-ı Şemsiye: (Ömer b. Ali el-Kazvini)

Rehber-i Tahsil (Fransızca-Türkçe)

22 Hediye Kitap Listesi Latin harflere aktarılırken Seyfettin Özege’nin hazırlamış olduğu “Bağış

Kitapları Kataloğu”na müracaat edilmiştir. Đlanda tam ismi verilmemiş kitap isimleri köşeli

parantez içinde gösterilmiştir. Ayrıca ilanda hiçbir kitabın yazarı verilmemiştir; ancak “Bağış

Kitapları Kataloğu”ndan hareketle yazarları tespit edilenler kitap isimlerinden hemen sonra

parantez içerisinde belirtilmiştir.

Page 180: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

161

Sual ve Cevab-ı Kavaid

Tertib-i Cedid Belâgât-ı Osmaniye: (Mehmet Abdurrahman)

Elifbay-ı Lisan-ı Ermeni: (Artin Kayseryan)

Mükemmel Kavaid-i Lisan-i Osmani (Sarf Kısım): (Ömer Sıtkı)

Mükemmel Kavaid-i Lisan-i Osmani (Nahv Kısım)

Muallim-i Kıraat

Muharrerat-ı Nâdire

Tek Göz [Yahut Felaketzede Đki Öksüzün Mes’ûdiyeti]: (A-M. V.)

Gölgesini Satan Adam

Kaptan Kabl: (Marty, çev.Necib)

Hazine-i Fünûn Tefrikası (Hikâye Mecmuasındır)

Kont Dönerin: (Ludovic Halevy, çev.Fahrettin Reşat)

Arzuy-ı Hayat: (Adoplhe Wilbrant)

Jenovefa: (Çev.Resmolu Đbnü’l - Ahmet Mithat)

Mebahis-i Mütenevvia (Risale-i Mevkutedir)

Malumat-ı Mütenevvia (Risale-i Mevkutedir)

Arslan Avcıları

Sefir ve Şehbenderler Hukuk ve Vezalifi

Mizanü’s-Sâa: (Đbrahim Şevket)

Kulak ve Gırtlak [Yahut Mûsikînin Đnsan ve Hayvanata Tatbiki]: (Muzaffer

Hasan)

Mukaddime-i Tahlil

Malumat-ı Muhtasara-i Kolera: (Mustafa Münif)

Eser-i Kamil Paşa

Mütevveffiye Octava Feuillet: (Çev.Mamut Sadık)

Page 181: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

162

Mahzen-i Esrar: (Leoport Stablo , çev.Mehmet Rüştü)

Eshâb-ı Tabakât-ı Seb’a: (Abdülgani Seniy)

Durub-ı Emsâl-i Türkiye [Yahut Atalar Sözü]: (Tekezâde M. Sait)

Muhabbet-i Đzdivaç ve Kadınlar: (Adolphe Richard, Çev.Dr. A.Münif )

2.5. Resim ve Çizimler

Osmanlı Arması: Adet 32-33, s. 353, (Padişahın doğum günü münasebetiyle yazılan

şiir ve tebriknâmenin içinde basılan Osmanlı Arması.)

Osmanlı Arması: Adet 39-40, s. 405, (Padişahın bayramını kutlamak üzere yazılan

bayram tebriki mesajının içinde basılan Osmanlı Arması.)

Page 182: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

163

Padişahın doğum günü münasebetiyle yazılan şiir ve tebriknâmenin içinde

basılan Osmanlı Arması

Page 183: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

164

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

SEÇĐLMĐŞ METĐNLER

Page 184: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

165

1. EDEBĐYAT - DĐL VE EDEBÎ TÜRLER ĐLE

ĐLGĐLĐ METĐNLER

Page 185: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

166

MADAM AKKERMAN

Akkerman (Luiz-Viktorin Şukedam) 1813 sene-i Miladîyesi teşrîn-i evvelinin

30’unda Paris’te tevellüt ve 1890 senesi Ağustosunun 3’ünde Nis şehrinde vefat

etmiştir.

Pederi mahkeme-i ticaret avukatlarından iken bir müddet-i kalîle sonra terk-i

umur ederek zevcesi ve üç küçük kerimesi ile beraber köy âlemine çekilmişlerdir.En

büyük kerimesi ki bilâhare madam “Akkerman” nâmıyla benâm olmuştur.Pederinden

mevrûs meslek-i uzlet-i perveriye bilâ-muttasâl mutâlaât ve tetbiât ile imrâr-ı hayat

eylemiştir.

Pederi vefât edince 1838’de Berlin’e azîmetle bir sene kadar muhibb bir aile

nezdinde kalmış, validesinin vefâtından birkaç sene sonra dahi yine o âşiyân-ı

muhabâne avdet etmiştir.Đşte orada “Paul Akkerman” nâmında genç bir âlim ile akd-i

râbıta-i samimiyet ederek 1844’te dâhil dâire-i izdivâcı olmuş ve o zaman ,

gibi zevât-ı fâzılanın mecâlis-i irfân ve musâhabetinde

bulunmuştur.Fakat 1846’da dul kalarak Nis şehri kurubunda iştirâ ettiği

tarikine mensûp bir zâviye-i itîkaya çekilmiştir.Orada tam yirmi dört sene bir uzlet-i

mütemâdiye içinde yaşayıp ara sıra Paris’e gelmeye başlamış ve Paris’te

sokağında bulunan ikâmetgâh vaziyetinde bilhassa hava, ve

karu gibi hem-bezm-i musahâbet olmuştur ki Ernest Have Revu Düdömont

nâmındaki risâleye yazdığı bir makale ile madamın marifet ve irfânını teşhîr

eylemiştir.Madam Akkerman Hikâyât-ı Manzûme (1855), Hikâyât ve Eşâr (1863),

Eşâr-ı Hakîmâne (1872) eser-i güzîni ile kendi tarafından kaleme alınmış bir

terceme-i hâli hâvi olan “Bir Münâviyenin Efkârı” (1882) nâmındaki eserleri

neşretmiş ve bu terceme-i hâl için de efkâr-ı mahsûsanın sûret-i husûl ve tesisini ber-

veci- âti bildirmiştir:

“Güzerân-ı hayatım birkaç kelime ile icmâl edilebilir: Uyuşuk, hazîn bir

sabâvet, bir iki kıssa. Fakat neşve-i bahtiyârâne ile münevver sâl-i izdivaç gösteren

Page 186: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

167

bir gençlik.Yirmi dört sene bir uzlet-i ihtiyariyye. Fîlvâki bu yaşayış “yaşamak”

kelimesinden maksût olan şâdi-i kalp ve vicdânı musavver değildir; fakat şikâyât ve

telyinâtımı haklı gösterecek hiçbir şeye tesâdüf [410] edilemez. Elhâsıl, maîşetim

halîmâne kolay bî-tekellüf ve ahrârâne idi.Tâli-i ferâgat ve âzâdeki gibi her şeyden ol

tâlibi olduğum iki nimet-i uzamâyı bana ihsân eyledi. Netâhyic cedide-i ilmiyeye

gelince, bunlar beni şahsen asla tağîrâta uğratmadı. Ben zaten buna evvelden

hazırlanmış idim.Bundan mâdâ mevcudiyetin tahrîkât-ı mütevâliyesi arasında hayât-ı

fâniyyeye mazhariyyet-i mecburiyetini bir nevi meserret-i mübheme ile kabul

ederdim.Fakat mukadderât-ı ferdiyyem nokta-i nazarından takip ettiğim maksadı pek

ziyâde kolaylıkla derpîş-i ihtimâm ederek nevimden bahs edilir edilmez bambaşka

hissiyât içinde kalırdım.Nesvânın sefâletleri, elemleri, âmâl-i beyhûdesi beni bir

merhamet-i amîka ile teessüryâb ederdi. Tamîkât-ı vahdet-i perestânem arasında

uzaktan uzağa nazar-ı tetkîke aldıkça nevi-i beşer bana kavânîn-i mazlûma ve gâibe

mukteziyâttından olarak neticesi adem olmak üzere lâkayt bir tabiat huzurunda,

cihânın bir köşe-i sefilinde uyuyan acıklı bir fâcianın eşhâsından imiş gibi gelirdi.”

Madam Akkerman ceht-i şâiriyyet nazar-ı itibâra alınca teheyyücât-ı âliye ve

beyânât-ı meyûsâne ile mâli bir şiddet-i nâdire ile tanzîm-i eşâr eylemiştir.

“Bîçârgân” nâmındaki eserinden bilâ-intihâb terceme edilen şu nazm-ı âtî kuvve-i

şâiriyesi hakkında bir fikir verebilir:

“Dem-i şebâb ne şâdires-i vicdân olacak dem-i sürûr, ne hâtır-ı rencîdeyi

sevindirecek bir tebessüm göstermeksizin yanımızdan geçti gitti. Aşk ve muhabbetin

o menâbı sâf ve neşve- bahşâsı güyâ bir âb-ı revân hafiü’l-ceriyân imiş gibi teşne-i

visâl olan dudaklarımızın altında fasl-ı rebîde kurudu bitti.

Yanık, harâbe-nümâ güzergâhlarımızda bir çiçek açılmadı. Rehtenhâi-i

peresitide bazen sevgili birkaç istinâtgâh yâveri pâ-yı teşebbüs için mesâdüf olduysa

bile daha temas eder etmez onlarında cümlesi kuruyor, murg-i dil âvâre her nereye

konduysa birer saz oluyordu.Kaderin mahzâ bizim için kazdığı girdâba bir yed-i hafî

kemâl-i şiddetle sürükleniyordu, vücûdumuzun mütehassıs olan her mahallinde bir

yaramız var idi. Fakat kör tesatüf bizi neremizden vuracağını biliyordu.

Page 187: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

168

***

Madam Akkerman’ın mutâlaât-ı husûsiyesi tetkîk edilecek olursa kendisinin

mutekit olmadığı tezâhür eder. Efkâr-ı hakîmânesi en şiddetli beyânât-ı

bedbînâneden ve vücudun adem-i nefi, mukadderâtın bir ummâ-yı ebediye tutularak

hayata musallat olduğundan mürekkiptir. Bu bâbda izâh-ı maksada bir vesile olmak

için birkaç fıkrasını tercüme eyliyoruz:

“Ahlâk için ne kati, ne de mukarrer bir şey yoktur. Ahlâk bir vakt-i

muayyende beşerin ahvâl-i vicdâniyesini ve onun derece-i terbiyet ve marifetini ifâde

eder.O dahi kanûn-ı umûmî-i terakkîden asla kurtulamayacaktır.”

Hevesât ve ihtiyâcatımız bizim hakiki sitemkârımızdır. Binâenaleyh istiklâl-i

herekât için daima sade ve fazîlet-perver olmaklığımızı icâb eder.

***

Nesren yazmak için sûret-i mutlakada olarak diyecek bir şey olmalı. Nazmen

tahrîr için bunun lüzûmu yoktur.

***

Musîkiyi amak-ı kalbiyeme kadar nüfûz ederek beni tehyîç eder. Akıl ve

zamanın himmet-i âdesiyle tabakât-ı sakine hâlinde orada birikip kalmış olan

kederler, tesüfler, emeller kımıldanarak yüze çıkar.Bu zarf-ı kıymetdâr bir kere

kalbimin kâffe-i enkâzını ayân görürüm.

***

Đtikadât-ı dîniyye eski dişlere benzer sallanır ama çıkamaz.

(Adet 39-40, s. 409-410) (Đmzasız)

Page 188: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

169

EVZÂN - I MEŞHÛRE’DEN

“Remel”den:

1

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Âteşîn rû - yekdan olmuş - bak süveyda - gark-ı nûr

Tavrı güyâ - eylemiş berk-i neclâ - gark-ı nûr

Ahmet Hamdi Bey

Arabî, Farasî kelimâtta vâki olan elif “ n ” iki harf makâmına kâim olur.

“Âteşîn” deki ya (ٻ) mektûb olduğu halde melfûz olmadığından taktîde hesaba dahil

olmaz. “berk” muzafının imâle-i kesresinden hâsıl olan ya (ٻ) ise bilakis mektûb

olmadığı halde melfûz olduğundan taktîde hesaba dahil edilir.

“Olmuş”un hemzesi vasıl olduğundan mektûb gayri melfûz kabîlinden olan

bundaki vav (و) gibi “bak” daki elif “ n ” ile “tavrın”daki ya (ٻ) dahi o kabîldendir.

2

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Âyet-i nû - r - ı rehk ol - dem ki - tertî - l eylerim

Rûh-ı Dâvu - dî menâkıb - hân-ı tebcî -l eylerim

“ki” nin “ha” sıyla “hân”ın vavı resmî olduğundan hükümsüzdür. Halbuki

“Dâvut”un vavı iki harf hükmümdedir. “Ya”sı ise harf-i med demektir.

Page 189: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

170

Beyitlerdeki fark birincinin cüz-i âhiri “fâ i lât” ikincinin cüz-i âhiri bir

sakinin ıskatıyla (fâ i lün) olmaktan ibaret bulunan bu iki vezin bir beyitte ictimâ

edilebilir. Gerek mısrâ-ı evvelin, gerek mısrâ-ı saninin birinci veya ikinci vezne

tatbîki câizdir.

Gülistanda - bağdâzın ol - mim-i harîf-i - andelîb

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Nevbahârı ömrümün geç-di hazânım-söylüyor

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Şeyh Vasfi

“Gülistanda” ki “ha” “dal” ın imâle-i fethası sayesinde bir harf melfûz hükmünü

alır.

Đsterim bir- dem-i cemâl - yârdan dû - r olmasun

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Gizlesün di - dârını âğ - yârdan her - an nikâb

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

“yârdan dûr” - “yârdan her” cüzleri [378 esnâ-yı taktîde “re” lerin kesriyle telaffuz

olunur.

3

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Feyz-i hikmet - den olunca - böyledür

Kendimi ey - lermiyim ar - z-ı huzûr

Mahmut Kemalettin Efendi

Page 190: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

171

4

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Bir garîb âczi şâ - d eyledin

Bir yıkılmış - kalbi âbâ - d eyledin

Bu iki vezin bir beyitte ictimâ edilebilir. Mısrâlardan her birinin birinci veya

ikinci vezne tatbiki câizdir.

Eğilmem Lok - mana arz-ı ihtiyaç

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Terk-i cândır - derd - i aşkın - çaresi

Muallim Feyzi

“cân” daki “elif” mazûldur. “si”deki “ya” bir harf melfûz yerini tutar bu halde

müstehlif olmuş olur.

Bî niyâz ol - sam ne vardu - r ana ben

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Sâye-i vasl - ında oldum - kâmkâr

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Ekrem Bey

“Sâye” gibi muzafelerin imâle-i kesresinde hâsıl olan “ya” dahi bir harf

melfûz sayılır.

[Mâbad, Adet 37, s. 391]

Page 191: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

172

5

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Âferin ey - zafer-i ârâ - sta haka - n - dilir

Haydar du - r zaman pa - dişa ar - ş - serir

Hakkı Bey

6

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Feyz-i ihsâ - nı eğer ey - lemese ebre - tesîr

Haşra dek katre-i - bâra - nın ider mer - vârîd

Kâzım Paşa

7

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Leb-i cânân - da nühüfte - dem-i enfâs -ı Mesîh

Mey-i nâmında ayân dur - ur hüdâ ven - d-i vahîd

Đmzasız

8

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Harem-i hâ - sına dâhil - olamazlar - eclâf

Ulemânın - ider âmâ - lini dâim - esâf

Đmzasız

Page 192: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

173

9

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Her dem rû - h gibi nez - dime cânâ - na gelir

Cân-ı temâşâ - sı içün tâ - ser-i müjgâ - na gelir

Ekrem Bey

10

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Âlemin unsur-ı eczâ - sı perişâ - n olsa

Gark-ı tûfâ - n-ı kazâ lat - ma-i - nîrâ - n olsa

Đmzasız

Huruf - i imladan olan “he (o) ” ahir-i mısrada vaki olunca bir harf - i melfûz

yerini tutar. Ha-i resmiyyede böyledir.

11

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Bakıyor mu - diye dilhas- ta -i hicrân - gözüme

Bakıyor cân alıcı göz - leri yan yan -gözüme

Ali Ruhi Bey

[392]

Page 193: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

174

12

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Ne saba-i sa - ika dirsem - yaraşır süratte

Ki seyr ider - ken ana sa - yesi olmaz hempâ

Đmzasız

“Ana” daki “elif” müstahlif olduğundan bir harf-i melfûz yerini tutar. Bu

sekiz suretten her biri dahi diğeriyle bir beyitte içtimâ edilebilir. Misâl-i iradına

lüzûm görmüyoruz.

13

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Ey behîn nüsha - i mecmû - a - i zât

Nakş-ı zîben - de-i mirâ- t-ı sıfat

Nâbî

14

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Enbiyâ sad- r - ı serîr - i izâz

Her biri bed - r - i münî - i îcâz

Đmzasız

Page 194: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

175

15

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Öyle melhud - da kerâmet - mi olur

Evliyâ eh - l -i dalalet - mi olur

Sünbnülzâde Vehbî

16

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Islâh üz - re tekellüm - eyler

Bakup etra - fa tebessüm - eyler

17

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Meğer ölmüş - dü o simâ - yı besîm

Sadef -i ma - rifettedür - dürriyyetim

Hakani

Harf-i meşedid iki harf hükmündedir.

18

[Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lât]

Tağıdır hal - ka müzeyyif-i tarih

Olarak la - yık levm ü - tevbîh

Sünbnülzâde Vehbî

Page 195: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

176

Vav-ı mevsûle mâkabilinin zammesini imâle ediyorsa hesaba dahil

edilir.Zammesi imâle edilen vav-ı mefsûle de böyledir.

19

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Sana izzet - verecek yer - de fenâ

Sen edersin - anı alâ - t-ı hevâ

Nâbî

20

[ Fâ i lâ tün - Fâ i lâ tün - Fâ i lün]

Koparır has - mı ile da - vâyı

O nurdur â - hiret ü dün - yayı

21

[ Fâ i lât - Fâ i lâ tün - Fâ i lât - Fâ i lâ tün]

Yine zevra - k - ı derûnum - kırılıp ke - nara düşdü

Dayanır mı - şişededir bu - reh-i seng - sâre düşdü

Şeyh Galip

[Mâbad, Adet 39 -40, s. 407]

Page 196: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

177

Hezec

1

[Me fâ î lün - Me fâ î lün - Me fâ î lün - Me fâ î lün]

Bu derd-i ser nedir her derde dâr ü bâdedir sözde

Esîr-i bâde olmuş rindimiz âzâdedür sözde

Bunun ikinci ve dördüncü cüzlerinde yahut yalnız ikinci veya dördüncü

cüzinde bir harf-i sâkin ziyâde edilebilir.O halde [me fâ î lün], [fe û lün fâ] olur.Fakat

bu suretlerden birincisi az kullanılır.

Mesela: “Uzakdan seyr edüb de ehl-i sayi itme istisgâr” mısrâı [Me fâ î lün -

Me fâ î lün - Me fâ î lün - fe û lün fâ] veznindedir.Bu dört veznin ictimâı câizdir.

2

[Me fâ î lün - Me fâ î lün]

Senin içün ey gül-i ranâ

Neler çekdim neler çekdim

[408] Bunun dahi ikinci cüzinde bir sâkin ziyâde edilebilir. O halde yine [Me

fâ î lün], [fe û lün fâ] olur.

Mesela: “Tehi mi ettiğim feryât” mısrâı [Me fâ î lün - fe û lün fâ]

veznindedir. Bunlarda da ictimâ câizdir.

Page 197: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

178

3

[Me fâ î lün - Me fâ î lün - Me fâ îl]

“Niyâz ittikçe ben, sen eyledin nâz”

4

[Me fâ î lün - Me fâ î lün - fe û lün]

“Bana sensiz cihânda cân ne lâzım”

5

[Mef ûl - Me fâ î lün - Fe û lün - Me fâ î lün]

“Koyma kadehi elden söz pîr-i mügânındur”

Bunun dahi ikinci ve dördüncü cüzlerinde, yahut yalnız ikinci veya dördüncü

cüzinde bir sakin ziyâde edilebilir.O halde yine [Me fâ î lün], [Fe û lün fâ] olur.

Mesela: “Ayyuka çıkar feryât, güyâ ki kıyamettir.” mısrâı [Mef ûl - fe û lün

fâ - Mef ûl - Me fâ î lün] veznindedir.

6

[Mef ûl - Me fâ îl - Me fâ îl - Fe û lün]

“Ey kudretine olmayan âgâz u tenâhi”

Page 198: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

179

7

[Mef ûl - Me fâ i lün - Me fâ îl]

“Ey akşamı siyah eden mâh”

8

[Mef ûl - Me fâ lün - Fe û lün]

“Nâmen dilzâra vâsıl oldu”

9

[Mef û lün - Fâ i lün - Me fâ îl]

“Der her şeyin lisân-ı hergâh”

10

[Mef û lün - Fâ i lün - Fe û lün]

“Cahil kaldı zarîr olanlar”

Bu vezni [Mef ûl - Me fâ i lünn - Me fâ îl] veya [Mef ûl - Me fâ i lün - Fe û

lün] vezniyle cem etmemelidir.

Yalnız “derya derya dökerdi yaşı” gibi mükerrerâtta tecvîz olunur.

Page 199: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

180

11

[Mef û lün - Me fâ i lün]

“Düştüm yine bir derde”

Bunun dahi ikinci cüzinde bir sâkin ziyâde edilebilir.O halde yine [Me

fâ î lün], [Mef û lün fâ] olur. Mesela: “Yoktur bana bir gamhâr” mısrâı [Mef û lün -

Fe û lün fâ] veznindedir. [ictimâı câiz]

[Mâbad, Adet 42, s. 427]

Recez

1

[Müs te fi lün - Müs te fi lün - Müs te fi lün - Müs te fi lün]

“Ol âfıtâ-b-ı saltanat - ol şehsuvâ- r-ı memleket”

2

[Müs te fi lün - Müs te fi lât - Müs te fi lün - Müs te fi lün]

“Leşker-i şîkâ - r kâmkâr - behrâm-ı Ef- rîdûn-ı alem”

3

[Müs te fi lün - Müs te fi lün - Müs te fi lün - Müs te fi lât]

“Behrâm-ı Ef - rîdûn-i alem - leşker-i şîka- r kâmkâr”

Page 200: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

181

4

[Müs te fi lün - Müs te fi lât - Müs te fi lün - Müs te fi lât]

“Eblak- süva - r - rüzgâr - âşub ru - m u zengbâr”

Bu dört sûretin ictimâı câizdir.Bir mısradan ibâret görülen bu sûretler

ikiye bölünerek birer beyit şekline konulabilir. O yolda tertîp edilen beyite [murabba-

i meştur] namı verilir.

5

[Müf te i lün - Müf te i lün - Müf te i lün]

“Tâlib-i fe-n edebîz - sâlib-i hav - f-ı tabız”

6

[Me fâ i lün - Me fâ i lün - Me fâ i lün - Me fâ i lün]

“Beyânen ey - ledi ayân - ı serâir - nihânını”

7

[Müf te i lün - Me fâ i lün - Müf te i lün - Me fâ i lün]

“Meşgul imiş - ki dilrübâ - tıfl ola dil - sitân ola”

Bu üç sûrette dahi mısralar ikiye bölünerek birer beyit şekline konulabilir.Bu

üç suretin ictimâi âhengi bozacağı cihetle câiz değildir.

Page 201: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

182

Bir bahrin:

[Me fâ i lün - Müf te fi lün - Me fâ i lün - Müf te fi lün]

*

[428]

[Müf te i lün - Me fâ i lün - Me fâ i lün - Müf te i lün]

*

[Müf te i lün - Müf te i lün - Me fâ i lün - Me fâ i lün]

*

[Me fâ i lün - Me fâ i lün - Müf te i lün - Müf te i lün]

Gibi sûretleri bir Osmanlı şâirinin tabiatına pek de muvâfık

gelmez.Binaenaleyh bizce onlar istimâl edilmemek lâzım gelir.

(Adet 35,s.377-378;37,s.391-392;39-40, s.407-408;42,s.427-428) (Muallim Naci)

Page 202: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

183

TAKTÎ

“Üstâd merhûm Muallim Naci Efendi’nin âsârındandır.”

Eşârın evzana tatbikte kullanılan “Fâ i lâ tün, Me fâ i lün, Müs tef i lün” gibi

mıkyaslara “efâîl, tefâîl” yahut “icr ” veya “erkân” denilir.

Bir beyti teşkîl eden iki mısradan birincisinin cüz-i evveline “sadr”, cüz-i

âhirine “arûz ”, ikincisinin cüz-i evveline “ibtidâ”, cüz-i âhirine “darb” tabîr olunur,

sadr ile arûzun, ibtidâ ile darbın aralarına “haşv” nâmı verilir. “Taktî” bir beyti hangi

bahrde vâki olmuş ise o bahrin efâîl ve tefâîline müvâzen olmak üzere parça parça

ayrılmaktan ibârettir.

Beytin parçalarından her biri efâîl ve tefâîlden birine müvâzen düşer. Tekâbül

eden mütaharriklerin harekeleri bir cinsten olmak lâzım gelmez. Nıfs-ı harekeye

bakılır; “fetha, zamme, kesre” den ibâret olan ahvâl-i harekeye bakılmaz.

Esnâ-yı taktîde bir fetha bir zamme veya kesreye, bir zamme bir fethaya veya

bir kesreye mukâbil gelebileceği gibi bir kesre de bir fethaya veya zammeye

mukâbil gelebilir.

Mesela: bir beyitte vâki olan “giriftârım” kelimesinin “ Me fâ î lün ” cüziyle

tekâbülü mümkündür.

Bir de taktîde melfûza itibâr olunur, mektuba itibâr olunmaz.Melfûz olan harf

mektup olmasa bile taktîde hesaba dahil olunur.

(Adet 35, s. 377) (Muallim Naci)

Page 203: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

184

SEHV-Đ TAB

Bu serlevhayı görenler defaten evvelce derc olunmuş bir şeyin bazı sehviyâtı

tashîh edileceği zannında bulunurlar; fakat maksat o değildir.

Mevkût olarak çıkmakta olan risâle ve gazetelerin herhangisi ele alınacak olsa

her sütununda lâ-akal bir iki sehv-i mürettibe tEsatüf edilir.Acaba bu neden neşet

ediyor?

Bunu hurûf-ı bade-l tertîb-i tashîh hususunda musahihin adem-i itinasına mı

atfedelim, yoksa mürettiplerin icrâ olunan tashîhsâtı huruf üzerinde tatbik

etmediklerine mi verelim?

Bu iki şıktan ikincisinin hakikate daha yakın olduğunu bizzat etmiş olduğum

[342] bir tecrübe üzerine kabul edebîleceğim, zîrâ tab edilen bir risâlenin ilk “tashîh

numuneleri”ni alıp tashîh ettiğim ve ikinci “nümûneler” üzerine de göz gezdirerek

evvelce tashîh etmiş olduğum yanlışlardan düzetilememiş birkaç yeri tekraren işaret

eylediğim halde formasının tabından sonra o hatalardan birkaçının yine bâkî

kaldığını görmüştüm; işte bu tecrübem şık-ı saninin daha kavî olduğunu ifhâm

ediyorsa da musahhîh olanları da bu bâbda büsbütün teberî etmek muvâfık- ı

hakkâniyet olamaz; çünkü câizdirki hin-i tashîhte de birkaç kelime nazar-ı

musahhihten kaçmış buluna! Herhalde şu matbûâtta “sehv ü hata” keyfiyeti pek de

hoşa gidecek hususlardan sayılamaz.

Bu bâbda birkaç yerli matbuâtı mukâyeseye lüzûm gördüğüm için bir iki söz

söylemek isterim:

Evvelâ: En ziyâde mütâlaasıyla iştigâl ettiğimiz Fransızca kitapları gözden

geçirecek olursak bunlarda garip bir eser-i itina müşâhede ederiz. Mesela elimize bir

sarf kitabı alsak bu kitapta bir kere irili ufaklı lâ-akıl on beş, yirmi çeşit huruf

görürüz; kitabı mütâlaa ettiğimizde göreceğimiz en büyük hata - esasen bir şekilde

olup yalnız dizide biri birinin makusı olan - ya baş aşağı gelmiş bir “u” harfi ki “n”

Page 204: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

185

olmuş oluyor, yahut bilakis “u” şeklinde dizilmiş bir “n” harfidir;bunun da eser-i

sehv değil netice-i isticâl olduğu ve her halde ne manâyı büsbütün ihlâl edecek bir

hata-yı fahişe mahal vermiş, ne de kelimede mana çıkarılamayacak kadar bir

karışıklığa yol açmış olur.Hülâsa Fransa matbûâtında gördüğümüz bu âsâr-ı dikkat

ve itinâ meydanda olup câ-yı inkâr hakildir. Artık sâir Avrupa matbuatında da bu

hüsn-i dikkatin câri olacağı şüphe götürmese gerektir.

Sâniyen: “Matbuat-ı Arabiyye”nin Mısır’da sıhhat-i tab ve itina-yı tâmıyla

şöhret alan matâbi-ı malûmenin meydana getirdiği kitab-ı matbuadaki intizâm ve

ihtimâm âsârını muayene edelim:

Bu hususta en ileri giden meşhûr “Bulak” matbaasıdır;fakat yalnız da odur

zannolunmasın! Onun eserine iktifâ iden daha beş altı matbaa vardır ki bunlarda

basılan kitap ve resail de bir harf hatası şöyle dursun, belki bir nokta sehvi bile

bulmak nevâdirden addolunur.

Beyrut matbûâtında bu kadar eser- i itina görülemez.

Mısır matbûâtının bir kısmında bâhusus kitab-ı mutebere hakkında tuhaf bir

âdet-i câriye vardır:

Bu gibi kitapların hatimelerinde kitabın hangi zâtın yed-i tashîhinden geçtiği

mestûr olup o zâtın şöhret ve iktidarı nisbetinde o kitabın pahası terakki veya tedenni

eder.

Şimdi yine bize avdet edelim: metâbimiz içinde en doğru ve mutena kitap

çıkaran matbaaları şöyle tertibe dizmek isterim: “Matbaa-yı Amire, Matbaa-yı

Osmaniyye, Mahmut Bey Matbaası, Matbaa-yı Ebuzziyâ” bu dizimin doğru olup

olmadığını muhâkeme ile vakit geçirmek bî-lüzûmdur;zirâ maksat-ı asli matbuâta

tezyîd-i itinâ ile sehv ve hatadan sâlim olması kaziyyesidir. Bu meselenin husûlî

mürur-ı zamana, hulûl-i münasebete veya sâireye muhtâç değildir,elde olan bir

şeydir. Tabîdir ki bir emre ne kadar sarf-ı dikkat edilirse o da o kadar mükemmel ve

Page 205: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

186

nekâyisten sâlim olarak meydana gelir; binâenaleyh böyle menût nazar-ı itinâ olan bu

noktanın ihmalinde hiçbir mani göremem.

Matbaalarda mürettib efendiler dizdikleri şeylere biraz atf-ı nazar-ı dikkat

musahhihler de bir parça muşikafâne tetkik ediyorsalar, bâhusûs muharrirler de

yazılarını öyle “ibtidâiye karalama”sı şeklinde olmayacak bir surette tahrîr

buyursalar işte bu iş de olup bitiverir, eshâb-ı mütâlaa da o hatalı kelimâttan mana

çıkaracağım diye beyhûde işgâl-i zihin sarf-ı vakit etmiş olmazlar.

Esasen bu gibi sehviyât hüsn-i tabiata da muvafık mı? Bilmem ama ben

okuduğum bir kitapta mesela bir harfte fazla düşmüş bir noktayı bile görsem hemen

kalemtıraşı alıp o noktayı izale yahut bir nokta noksan olsa kalemi alıp o noktayı vaz

itmedikçe içim bir türlü rahat edemez! ..

Size tuhaf bir misâl getireyim de siz de gülünüz.Hem bu mesrudatımın ne

kadar muhak olduğunun tasdîk ediniz:

Geçen hafta bir risâleye derc ettiğim bir manzûmenin ilk mısrâında olan

“ilahelhüsn” kelimeleri - müşâbehet-i hatt münasebetiyle - “ele almış” diye dizilmiş!

Almadı size bir muğayiret ! “Đlahelhüsn” nerede “ele almış” nerede!..

Şimdi artık şu makaleyle hakk-ı teşvîk kazandım mı, kazanmadım mı?...Her

ne hal ise hepimiz bu nokta-yı mühümmeye hasr-ı ihtimâm edip bir cihetçe tekmilâta

Đkdam etmeliyiz.

(Adet 30, s. 341 - 342 ) (A. (ع) Seniy)

Page 206: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

187

VASF-I TERKÎBĐ

Vasf-ı terkîbi - kendisinden sıfat-ı müşebbehe, ism-i mensûp yahut ism-i fâil,

ism-i mefûl manası münfehim olan mürekkibâta denir.

Başlıca yedi vech üzerine teşekkül eder:

1. Sıfat, mevsufuna takdîm edilerek teşkîl olunur:

Mesela:

Temiz etek demek olan [dâmen-i pâk] terkîb-i vasfisindeki [pâk] kelimesi - ki

sıfattır -mevsufu bulunan [dâmen] kelimesine takdîm edilince [pâk dâmen] sûretine

girip temiz etekli manâsını müfît “vasf-i terkîbi” olur.

Birkaç misâl:

Kimde var yara-yı arz müddeâ ey tend-hû

Ah-ı hasretten temennâlar bedi-dâr olmasa

Ragıb Paşa

*

Şehriyâr-ı mülk-i manâdır hayali dîr idi

Şiir-i pür-sözüm göreydi Hüsrev- i Şirin-i Sühan

Hayali

*

[391]

Nûrdur gönlüm anı âguşa almış nâr-ı aşk

Olmayan Rûşen-dil olmaz nûr u narımdan habîr

Muallim Naci

*

Page 207: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

188

Rind-i âli meşrebim hem-hâne-i endişede

Kas-ı makûs-ı felek bir cüradan olmaz bana

Bu beyitlerdeki:

[tendhû - şiirin sühan - rûşendil - âli meşreb] vasf -ı terkîbileri: [havi-i tend - sühan-ı

şirin - dil-i rûşen - meşreb-i âli] terkîb-i vasfiyelerinden yapılmışlardır.

- Đhtar -

Her terkîb-i vasfiden bu suretle vasf-ı terkîbi yapılamaz.

Mesela: “Hâleti” nin:

Sen idin külbe-i ahzâna koyan Yakup’u

Ayırıp Hazret-i Yûsuf gibi göz-i nûrundan

Getirip aşk-ı ilahiyi gönül hânesine

Kapıdan baktırayım ey gam-ı dünya seni ben

Kıta-yı garrasındaki [aşk-ı ilâhi] terkîb-i vasfisi [ilâhi aşk] sûretine konacak olsa

vasf-ı terkîbi olmaz, Türkçe terkîb-i vasfi olur; zîrâ [aşk-ı ilâhi] gibi [ilâhi aşk]da

Cenâb-ı Hakk’a müteallık aşk demektir.

Bazen de sıfat, mevsûfuna mücerred-i tahfîf için takdîm olunur. [hoş-âb] ın

aslı [âb-ı hoş] olup sıfat olan [hoş] kelimesi mefsufu bulunan [âb] kelimesine takdim

edilerek tahfîf kılınmıştır.

Page 208: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

189

2. Muzâfunileyhi muzâfa takdîm ile teşkîl olunur.

Mesela:

Ay ışığı demek olan [pertev-i mâh] terkib-i izâfisindeki [mâh] kelimesi ki

muzâfunileyhdir. Muzâfı bulunan [pertev] kelimesine takdîm edilince [mâh-ı pertev]

sûretine girip ay ışıklı manâsını müfîd Vasf-ı terkîbi olur.

Birkaç misâl:

Baktığım her yerde ber-vecih-i Hakikat seyreder

Dîde-i haydar nigâhım ol kadar imânlıdır.

Muallim Naci

*

Bârek-Allah’a zîhî tâ cevr-i cem-i mesned

Ki der-i devletidir taht-ı hezârân-ı Behrâm

Cevri

*

Şehriyâr-ı zafer ârâ-yı Ali kevkebe

Kısm eyler dem-i şimşîrine Hallâk-ı Kerîm

Hakkı Bey

*

Meşkil tılsımdır dil-i âhen sirişt-i yâr

Ey ah-ı halledersek eğer aferin sana

Nâbi

Bu beyitlerdeki [Haydar nigâh - cem mesned - Ali kevkebe - âhen sirişt]

Vasf-ı terkîbileri:

Page 209: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

190

[nigâh-ı Haydar - mesned-i cem - Kevkebe-i Ali - sirişt-i âhen] terkîb-i

izafîlerinden yapılmıştır.

- Đhtar -

Her terkîb-i izafîden vasf-ı terkîbi yapılamaz.Muzâfunileyh, muzâfa-i

mücerred tahfîf için takdîm kılınır.

Mesela “ Fuzûlî ” nin:

Hakk-ı dergâhın nazardan sürme ey seylâb-ı eşk

Kılma zâyî sürme-i çeşm-i cihân bînim benim

Beytindeki [seyl-âb] kelimesinin aslı [âb-ı seyl] olup muzâfunileyh olan [âb]

kelimesine takdîm edilerek [seylâb] şekline konmuştur. Đkisi de sel suyu

manâsındadır.Bu takdîm ve tehîr-i mücerred tahfîf için icra olunmuştur. [gül-âb] da

bu kabildendir.

[Mâbad, Adet 3 9- 40, s.408]

3. Terkîb-i teşbîhyelerden - kesre-i izâfiyeyi hazf ile - teşkîl olunur.

Mesela: [Serv-i kad] terkîb-i teşbîhyesinden müşebbehünbi olan [serv]

kelimesi kesre-i izâfiyeden tecrîd edilince [serv boylu] mânasını müfîd vasf-ı terkîbi

olur.

Bir iki misâl:

Sâki-i gül-ruh o dem kim destime sagar sunar,

Andelib-i şâh-ı gül güyâ gül-i âhmer sunar.

Đzzet Bey

Page 210: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

191

*

Hâli tasvîr eyledim bin kere ây âyine-i rû

Sen de olmazsan kim olsun inkisârımdan habîr

Muallim Naci

Bu beyitlerdeki: [Gülruh-âyine-i rû] vasf-ı terkîbileri de: [gül gibi olan ruh -

âyîne gibi olan yüz] demek olan: [gül-i ruh-âyine-i rû] terkîb-i teşbîhilerinden

yapılmışlardır.

-Đhtar-

Her terkîb-i teşbîhiden bu vecih ile vasf-ı terkîbi teşkîl edilemez.

Mesela:

Perde-i nâmusu yâran bir zaman-ı çâk itmeyin

Cevher-i haysiyeti hempâye-i hâk etmeyin

Matlaında görülen: [cevher-i haysiyet] terkîb-i teşbîhilerinden kesre-i

izâfiyenin hazfıyla vasf-ı terkîbi yapılamaz.

Bu üçüncü sûret ikinci sûrete ircâ olunabilir

4. Mevsûfun kesresinin hazfıyla teşkîl olunur.

Mesela:

Mesrûr gönül demek olan [dil-i şâd] terkîb-i vasfisinden mevsûfun kesresi

hazf edilince [dil-şâd] sûretine girip gönlü meserretli manâsını müfîd Vasf-ı Terkîbi

olur.

Bir iki misâl

Page 211: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

192

Ey fezâ dil-teng olurdum bî-tenâhi olmasan

Gönlümün cevelânına hayret penâhı olmasan

Muallim Naci

*

Beyt-i dilini dâniş ile etmeyin âbâd

Mamûr sanır sadrını her hâne-i harâbın

Muallim Naci

Bu beyitteki: [dil-teng-hâneharâb] vasf-ı terkîbîleri [dil-i teng-hâne-i harâb]

terkîb-i vasfilerinden yapılmışlardır.

-Đhtar-

Her terkîb-i vasfisiden mevsûfun [409] kesresinin hazfıyla vasf-ı terkîbî

yapılamaz.

Mesela: Avnî Bey’in

Helâk pençe-i sîmîn kim elimde ne var

Bî-hak kabza-i kudret elindedir cânım

Beytindeki [pençe-i sîmîn] bir terkîb-i vasfi ise de mevsûf olan [pençe]

kelimesinden kesrenin hazfıyla vasf-ı terkîbi teşkîl edilemez.

5. Đsmi mefûlün mamulini kendi üzerine takdîm ile teşkîl olunur:

Ey aşk bildiğin gibi yak yık devranımı

Bir kimsesiz belâ-zedenin hânümânıdır

Muallim Naci

*

Page 212: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

193

Yusuf güm-geşteden (çün) almadı peygâm-ı dil

Rehnümâ itdi demâdem çeşm-i giryânı bana,

Nâbî

Bu beyitlerde görülen [belâ-zede - güm-geşte] vasf-ı terkîbileri [zede - güşte] ism-i

mefûllerine [belâ - güm] kelimelerini idhâl ile teşkîl edilmişlerdir.Bu vech ile yapılan

vasf-ı terkîbîlerden ism-i mefûlün âhirindeki hâ-yı resmiyye hazf edilir:

Gül ü mül bezmine meyletme sözüm tut Yahyâ

Ne cefa-ı dide-i hâr ol ne gam-âlûd-ı humâr

Şeyhü’l-Đslam Yahyâ

Đşte bu beyitteki [gam-âlûd] vasf-ı terkîbînin aslı [gam-âlûde] olup âhirindeki

hâ-yı remiye hazf edilmiştir.

6. Edat-ı atfın hazfıyla teşkîl olunur:

Çıkardı meşal âh u derâ-yı nâle ile

Deriçe-i nazarımdan kavâfil-i hun-âb

Nâbî

Bu beyitteki [kanlı su] demek olan [hun-âb] vasf-ı terkîbînin aslı [hûn u âb]

dır. Vav-ı âtıfa hazf edilerek [hûn-âb] şekline konmuştur.Bazı terâkîbden râbıtanın

hazfıyla da vasf-ı terkîbi yapılır.[hâne-i berdûş-dest-i derbağil] bu kabîldendir.

7. Emir-i hâzırın evveline münâsib bir isim ilâve olunarak teşkîl olunur.

Ragıp Paşa’nın:

Cihân âlâyişinden dest-i şûy rahat istersen

Kanâat dâmenin elden bırakma nimet istersen

Matlaındaki [dest-i şûy] vasf-ı terkîbîsi bu vech ile yapılmıştır.

Page 213: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

194

[Mâbad, Adet 41, s. 419]

[şûy] yıka manâsına emr-i hâzır olup evveline [el] manâsında olan [dest]

kelimesi ilâve edilerek [dest-i şûy ] sûretine konmuştur. [dest-i şûy] el yıkayıcı

demek olur.

-Đhtar-

Bazıları bu yoldaki vasf-ı terkîbileri mamülüne muzâf ism-i fâillerden [nidâ]

edatı hazf ve mamülü kendi üzerine takdîm edilerek teşkîl eder diyorlar.Bu takdîrce

[dest-i şû] vasf-ı terkîbîsinin aslı [şûyende-i dest] olup ism-i fâil olan [şûyende] den

[nidâ] edatı hazf ve mamülü bulunan [dest] kelimesi kendi üzerine takdîm kılınarak

teşkîl kılınmış olur.

Vaka bu sûret mana cihetiyle evfak olmadığından biz birinci sûreti ihtiyâr

ettik.

Emr-i hâzırın evveline münâsib bir isim ilâve edilerek teşkîl kılınan vasf-ı

terkîbiler Farisinin olduğu gibi Türkçenin de yegane medâr-ı tavsidir. Zirâ lugât-ı

Arabiyye ve Fârisîye de bulunmayan mânâ-yı edâya bu sûret-i kemâliyle kâfidir.

Birkaç Misâl:

Tolaşub kâkül-i anber-şiken cânana

Ne kadar hatır-ı mahzûne tokundu şane

Şeyhü’l-Đslâm Yahya

*

Page 214: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

195

Bilmeyendir rûhu yok bir cisme meyl itmek neden

Cân verirdi sûret-i Şîrîn’e ammâ kûh-ken

Hâletî

*

Hor bakma her nemed-pûşe sakın ey Muhteşem

Her gedâyı Hızr gör her şahsa derviş-âne bak

Usûlî

*

[420]

Hudâdan safâ-yı derûn isteriz

Hayat-ı saâdet-nümûn isteriz.

Neccar-zâde Şeyh Rıza

*

Bağ-ı dehr içre biten her gonce-i âteş-nümâ

Hak olan bî-dillerin resm-i dil-sûzânıdır.

Nevî

*

Verir revnak izâr-ı yâre hadd-ı müşk-bâr elbet

Tarâvet-bahş olur gülzâra ebr-i nev-bahar elbet

Fıtnat Hanım

*

Zîhî meşate-i zînet-fezâ-yı tab-ı nazm-ârâ

Arûs-ı beger fikrim reşk-i ribât elhicâl eyler.

Neyli

*

Page 215: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

196

Kâbe-i dil güzel bir dâüs-sanem halindedir.

Gayret-i aşk eylemiştir anda bir dil-ber-i nihân

Muallim Naci

-Netice-

Vasf-ı terkibilerin sûret-i imlâsında tutulacak usül şundan ibarettir:

Đki kelimeden mürekkeb olan vasf-ı terkîbîler bir kelime hükmünde

olduğundan bunları teşkîl eden kelimâttan birinci kelimenin âhiri hurûf-ı

muttasıladan ise ikinci kelimenin evvelki harfine - hüsn-i hatta çirkinlik vermediği,

okunuşta da güçlük çekilmediği halde - bitiştirilir.Đşte [Rûşen-dil - ahendil - dil-teng -

gülrûh - reh-nüma - dilber] vasf-ı terkibileri bu vech ile yazılmıştır.Bunların: Ruşen-i

dil - âhen-i dil - dil-i teng - gül-i rûh - râh-ı nümâ - dil-i ber] sûretlerinde yazılmaları

katiyen câiz değildir.Bazı vasf-ı terkibi iki sûretle de yazılabilir:

- Saâdetnümun

- Saâdet-nümûn

Hüsn-i hata çirkinlik verdiği için okunuşta güçlük çekildiği sûrette ayrı

yazılmaları lüzumdandır.

Mesela:

[âlî-meşreb - cem mesned - ali kevkebe - ahen sirişt - dest şûy - ateş nüma -

zînet-fezâ] vasf-ı terkîbîleri yeg diğere bitiştirilerek: âlî-meşreb, cemmesned,

âlikevkebe, âhensirişt, destşûy, ateşnüma, zînetfezâ] sûretinde yazılmaları hoş olmaz.

Çünkü bunların kimisinin hüsn-i hatta çirkinlik verdiği, kimisinin de

okunuşunda güçlük çekildiği yek-nazarda görülüyor.

Page 216: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

197

- Hâtime -

Vech-i âhir üzre yapılan vasf-ı terkîbilerden bazıları isim ile emr-i hazır

meyânına nâ-i nafiye idhâl edilerek menfi suretine konur:

- sühan nâşinâs

- pend nâpezîr

“nâ” yı evvele getirerek [nâsühan şinâs - nâpend pezir] demek câiz değildir. “Bostân”

ın üçüncü babında görülen:

Beyti “nâ” nın bu sûretlerde istimâline senet olamaz.Çünkü Cenab-ı Sadi’nin bu

beytinde [ ] demeyip de [ ] demiş olması zaruretten neşet etmiştir.

(Adet 37, s. 390 - 391; 39-40, s. 408-409; 41, s.419-420) (Şeyh Vasfi )

Page 217: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

198

ŞĐĐR - ŞÂĐR

Şiir

Eşyaya rûh ve ulviyet vererek meâl-i intifâ olan hissiyât-ı âdiyyeyi hayat ve

hamâset ile canlandıran, nefha-i şâir ve şiir, o sırr-ı Đlâhîyi hâiz bir kuvvettir ki

nebâtın tezahürü, ecrâmın şaşa-i ihtişâmı şafağın ziyâ-yı ibtisâmı, gurubun nasiye-i

hüzn-i âlûdi onunla izhâr-ı kemâl eder.

Sahrâlara, meşcerelere, kâinâta, her şeye esrârı hâki olan o sükûn-ı amîki o

esvât-ı latîfeyi bahşeden şiirdir.

O kuvve-i feyyâzânedir ki vecd ve cezbân ile fezâda mevce-hîz olan tasavvur

ve efkâra cilve-gâhlar, safha-i initâfla halk eder; merâkıbât-ı rûha mâlâ-i âlada hitâp

eyler; havâs ve meşâire alîyinde nûr serper; infiâlât-ı nefsâniyyenin, zevk-ı

masûmânenin, garâm-ı âşıkânenin en nâzik en latif lisânı şiir, sevdâ-yı intikam [479]

ile sâika-i kin ve gazabın en dehşetli, en ateşbâr lisânı yine şiirdir.

Velhâsıl şiir, o nefha-i maneviye, rûh-ı beşerdeki infiâlâtın ve en muhteşem

tahayyülâtın initâf-ı tayin-pezîri, en latîf esvât-ı kalbiye ve teznümât-ı vicdâniyenin

hâricen aks-ı tanîn-fezâsidir.

Şâir

Şâir fezâ içinde tanîn-endâz olan bir vucûd-ı âsumaniye benzer. Maneviyât ve

maddiyâtın kâffesinden müteessîr olur; letâfet ve güzelliği ile rûhu cezbeden veya

kalbe nüfûz eyleyen eşyaya hâssa-i inikâs veren şâirdir.

(Adet 47-48, s. 478 - 479) (Abdürrahim Fehmi Efendi)

Page 218: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

199

HÂL-Đ HAZÎNĐM

Ah!...Bende bir hüzn-i dâimi var? Pencerenin önüne çekilir, serbekef ikna

olur; kalbim mahkûm dert ve elem, gözlerim bir noktaya matûf. Boynum bir tarafa

bükülü olmadığı hâlde mahzûn mahzûn düşünürüm ! .

Vaktâ ki hûrşîd-i cihântâb-ı magrîb güzîn-i ihticâb olur, perde-i siyeh-fâm-ı

şâm etrafı garîk-i zılâm eder, işte o zaman hüznüm bir kat daha teseddüd eder.Biraz

sonra yatak koğuşuna çıkarız, arkadaşlarım bester-i istirâhatlarına, ben; Ah! Ben ise

ferâş-ı mahtenime girerim. Dört tarafıma dönerim bir türlü uyuyamam: Muttasıl

düşünürüm, düşündükçe düşüneceğim düşündükçe ağlayacağım gelir, ağlarım, iki

katre sirişk-i tesir yastığımın üzerine düşer kaybolur, ben yine düşünürüm. Nihâyet

gözlerim, o girye-i tahazzünle dâima murattıp bulunan gözlerim bâr-girân-ı hâba

mukavemet-yâp olamayarak bi-lâ-ihtiyâr kapanır. Dalarım. Rüya görürüm. Rüyada

onu görürüm, birden bire bir hıçkırıkla uyanırım, ağlarım, yine düşünürüm!..

Bereket versin bir enîs-i cânım, bir refîk-i vicdânım var! Evet onun bir

nigâhıyla biraz müteselli olur, onun bir lakırdısıyla biraz kesb-i inşirâh ederim;

Pencerenin önüne çekilip tefekkürâtıma meydan verdiğim vakit birden bire hatrıma o

hemdemim gelir, gözlerimi matûf bulunduğu noktadan kaldırır, onu ararım. O da o

aralık beni arar zannederim. Nazarlar tekâbül eder.Onun dudaklarındaki ibtisâmdan,

vechindeki inşirâhtan - sanki o enzâr-ı nâkıl sürûr imiş gibi - benim çehremde de eser

görünür fakat mevkut! Biraz sonra ben yine tefekkürâtıma dalar, yine düşünürüm o

enîsim de olmasa benim için ölüm muhakkaktır!

Nasıl düşünmeyeyim ki daha dün. Evet çok olmadı, daha dün pederimi, o eb-i

şefkatimi, adem-i âbâd-ı mezara, o hacre-i tenhâîye o hufre-i hiçiye terk ettim; nasıl

ağlamayayım ki bir zamanlar enzâr-ı müşfik-ânesi altında âsûdegi tam ile evkât-ı

güzâr olurken şimdi o nazardan mahrûm oldum da serîl sefîl yaşıyorum ! Evet

hakikaten dünyada sâadet, pederle maderden ibâret imiş! ... Bir vakitler:

Page 219: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

200

“Gelirim hâne ne meyûs olmuş”

“Gözlerim eşk-i tahassür dolmuş”

“Derd u âlâm ile çehrem solmuş”

Manzûme-i rikkat âverini okurdum da benim şimdiki hâlime tercümân

olacağını hatırıma bile getirmezdim, meğer bu da benim cepheme tâ ezelde kalem-i

kudret ile yazılmışmış! Đşte ben pederimi, o sevgili pederimi düşünürüm onun

hayaliyle meşgûl olurum! Evet ben onu dâima düşünmeliyim dâima yâd etmeli,

dâima tilâvet-i Kurân’la rûhunu şâd eylemeliyim, işte o Hayal yine gözümün önünde

! …

(Adet 42, s. 430) (Mehmet Tevfik)

Page 220: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

201

HATIRA-Đ MEKTEP YAHUT BĐR MANZARA-Đ RÛHANĐYE

Henüz mektep nişîn idim.Mektep, o ibretgâh-ı edep, o âşiyân-ı feyz-i

mükessip; ne latîf bir mesiredir. Orada hissettiğim ezvâk-ı rûhâniye ezvâk-ı

behiştîden birer numûnedir. O mekteb-i edepte geçen eyyâm-ı hayat, edvâr-ı

hayatımın en saâdetli günlerini muhtardır: Vakta ki hurşîd-i nevbahar; eşia-i

letâfiyetle mektebimizin bahçesini tezyîn eder; çimenlerden bir tarâvet ağaçlardan bir

hudâret, çiçeklerden bir nezâhat reh-nümâ-yı şetâret olur.

Akşam olur; bir dudun sesi, bizi o mecma-i letâfete sevk eyler. Bahçeye

çıkarız. Hadâyık-ı cennetten bir numûne-i latîf denilmeğe sezâ-ver olan o hadîka-ı

ferah-âverde; o çemen-zâr-ı hoş manzarada henüz sinleri pek küçük iken istikbâlinin

teminine, saâdetine çalışan o mini mini masûmlar birer âvâz-ı meserret çıkararak

koşuşurlar, düşüp kalkarlar. Biraz büyükleri de beş altısı bir yere toplanırlar;

çimenler üzerinde otururlar. Güzel güzel görüşürler. Bazen ayakta piyasa

ederler.Yahut bir yere gelerek top atma, esir almaca gibi oyunlar oynarlar, daha

büyükleri bir araya gelir, âhvâl-i âlemden, mebâhis-i ilmiyyeden bahs ederek

eğlenirler.Bu hâl menâzır-ı ilmiyyedendir. Bir şâir-i vahy-âver, bir edîb-i kemâlât-

perver olmalıdır ki buradaki ezvâk-ı rûhâniyeyi tamamıyla tavsîf; bir ressam-ı

muktedir bulunmalıdır ki bu manzara-i rûhperveri hakkıyla tasvîr edebîlsin. Biz, o

hengâm-ı şetârette, o zaman-ı saâdette iken yine dil-hırâş bir dudun sadâsı o dem

surûra hâtime verir. Bu zaman herkes mahal-i muayyine gelir; kendine bir intizâm-ı

mahsûs verir.Bir emre müntazır bulunur.Memûr vazifesini icrâ eyler. Her sınıf-ı alî-i

merâtibhüm taburla içeriye girer. Gündüzün zevkleri meseretleri yalnız bu kadar

değil.bahçeden içeriye girer girmez doğruca teneffüs-hâneye geliriz.dârü’l-

teneffüssümüzün pencereleri [474] garîbe-i mütevice bulunduğundan zaman olur ki

bir grup levhâsı mesâdif-i enzârımız bulunur; hurşîd; âfâk-ı mağrubi ateşin alevlere

müstağrak edercesine telvîn ederek âheste âheste ihtifâgâhına çekilmeğe başlar.

Kemâl-i azîmet ve saltanatla bir cihân diğeri tenvîre tenezzül eyler. Mecmu-ı elvân

unvânına şâyeste olan sehâib-i âsumân bir hareket-i batîe ile devrân eder. O

münevver, o melevven bulutların bu zamanda aldıkları manzara-i bedia nâkabil-i

tasvîrdir insan bu manzara-i dil-firibe baktıkça Sâni-i Hakîm’in kudretine hayrân

Page 221: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

202

olur. Seng-i dilâne bile vecd ve istiğrâka getiren bu menâzır-ı bedia, meşhûd-ı bâsire-

i ibtihâcemiz olurdu. Hayat-ı beşeri güneşin tulûyla gurubuna benzetirdik.Güzel

değil mi? Gündüzlerinin bu bedâyi yalnız guruba münhasır değil idi gurubu gibi

tulûda bir manzara-i dil-nevâz teşkîl ederdi:

Vakta ki minârelerden ilâ-yı kelimetullah için etrafı ihtizâra getiren sadâ-yı

müezzinin salât-ı subhun-ı hulûlünü âleme îlân eder; vakta ki bu peyâm-i dini, teşnîf-

i ezân-ı islâmiyyân eyler namaz kılar; dershânelere çıkarız. Orada temîn-i istikbâl

içün nûr-ı nazarımızı döker muttasıl çalışırız.Vakt-i muayende kalkar, câmiye

gelir.Yatsı nâmazını edâ ederiz. Yatak kovuşuna çıkarız, herkes kendi karyolasının

yanına gelir. Elbisesini çıkarır. Dolaba kor.Yatağına yatar. Đster istemez hâb-ı

istirâhata teslîm-i vücut eyler. O âlem-i menâmda görülen rüyâlar ekseriyetle iştigâlât

-ı yevmiyeye munhasır kalır. Bir zamandaki maâbed-i Đslâmiyyede kudûm-ı siyâmi

mübeşşir olan müezzinlerin terennümât-ı andelibâneleri nesîm-i seherle birlikte

âlem-i Đslâmiyet’e istilâ eder; yine bir dudun sesi cümlemizi o hâb-keram-ı gafletten

bîdâr eyler. Bu hâl pek gariptir:

Gûyâ bir sûr-ı dünyevi nefh edilmiş; hepimiz, kefen-i bedûş-ı kıyâm oldukları

hâlde mekâbirden çıkan emvât misüllü, yataktan kalkar; elbisemizi giyer. Aşağıya

ineriz. Âb-ı pâk-vuzu ile abdest aldıktan sonra câmiye gelir.Orada tekbîr ve tehlîl ile,

salavât ve selâm ile meşgûl bulunuruz. Bu ibâdet-i masûmâne ve bî-kesâne-i sâfît-i

vicdân ile icrâ edildiğinden elbette müstecâb olur. Salât-ı fecrî bade’l-edâ

müzakerehânelere geliriz, mutadımızdır pencerelerin önüne koşar. Gözlerimizi

meşrika atfederiz. Güneş sehâib-i ateşini yararak likâ-yı dilfiribini gösterir. Eminim

ki o anda pîşgâh-ı fikretimizden geçen, azâmet-i ilâhidir bu manzara-i rûhperver her

çehrede bir ibtisâm-ı melekâne gösterir.Her kalp bir türlü mesrûr olur. Garip değil

mi? Bu manzara-i dil-aşup bana bir büyük şâirimizin:

Bak sanatına ne âlem-arâ!

Bak kudretine ne hayret-efzâ!

Beyt-i dil-nişîni vird-i lisân etmeği îtiyât ettirirdi. Ben bu hâtırayı unutamam.

(Adet 47-48, s. 473 - 474) (Ali Rıza)

Page 222: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

203

MUSÂHABE

Geçen gece üdebâdan bir zâtı ziyarete gitmiştim. Birçok zaman mesâil-i

tahrîriye üzerine teatî-i efkâr ettik. Mebâhis-i câriyenin netâhic-i mühümmesi, hüsn-i

telfîk edilirse gâyet ciddi bir makale hâsıl olur. Ne çâre ki benim fikir ve iktidârım

buna müsâit değildir. Benân-ı himmetime zînet veren kilk-i midâd-ı âlûdenin vücuda

getirdiği terzîfâtı nazar-ı tesirden geçirdikçe -Hüdâ bilir- cidden mahcup

oluyorum.Đhtimâl ki hiçbir zaman sahâif-i matbûayı türrühât-ı mahsûsamla işgâl

etmek istemezdim.Fakat, devr-i melâlimde bir sükûn-ı dâimiye mağlubiyet beni dil-

hûn bırakıyor. Ne yapayım? Serâir-i kalbiyemi, heyecan-ı dilsüz mü, en nihâyet

meksûbât-ı fikriye mi bi’z-zarûre yazıyorum.Şimden sonra meâsir-i fikriyemin

tezyîdine bütün bütün sarf-ı gayret edeceğim.Şu makalem terzîkât-ı âtiyemin

dibâcesi makamına geçebilir.Adem-i iktidârın lâzime-i kıtası ihtiyar-ı sükût ise lütfen

Đhtar buyrulur. Ben de bizim Hâkî gibi hâmûşâne imrâr-ı zaman ederim.

Musâhabe tarzındaki makâlâtın lezzetle okunduğu söyleniyor.Bunun için

zaman zaman öğrendiğim mebâhis musâhabe sûretinde yazacağım.Rekâket-i

üslûbumu hoş görecek derecede değilim fakat elbet bir gün gelir. Fesâhat-ı ifâdenin

ahengini öğrenirim:

Şu zamanda lisânımın lüknetinden bizar olan bulunursa bir şey demem.

Doğru sözü kabûl etmek mutâdımdır. Bunun bence müstevceb-i mahcûbiyet

olmasıyla dâire-i Hakikatten inhirafı lâzım gelmez. Orasını bilmez miyim? Herkes

vasi dâhilinde hem-nevine hizmet etmek vazifesiyle mükelleftir. Ben şimdilik bu

kadarcık arz-ı hizmet ediyorum.Belki âtî himmetten mahcup olur. Benden feyz-i

iktidârı diriğ etmez.Çalışkan bir muharririm. Hâne-i berduş bir şâirim. Sermâye-i

maîşetin mesâi-i zâtiyemden ibârettir. Gayretime halel gelmek nasıl mümkün

olabilir? Yarın küçük bir ailem bulunacak iki dest-i raşedârın himmetiyle bir ifet-i zî-

hayatın masûmâne hevasâtı nâkabil-i insâf mıdır? Çalışırım; geçinecek değil miyiz?

Meşhûdât-ı yevmiyemi tasvîr etsem her gün böyle birkaç sütûn doldururum. Bedâî-i

tabîatın letâfet-i bâligâsı hayat-ı âşkânemin serâir-i ilmiyesi benim için mevzûât-ı

mühimmeden değil midir? Bazı kere bir mahfil-i edebîde gâyet ciddi lakırdılar

Page 223: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

204

söylenir. Bunlar zevk-i belâgatı gösterecek bir şive-i mahsûs ile yazılırsa takdîrât-ı

mahsûsaya nâil olmak tabîidir.

Dedim ya! Arz ettiğim müsâmerede böyle hükmpesandâne musâhabât ile

imrâr edilmişti. Bir aralık söz Sadi-i Şîrâzî’nin âsârına intikâl etti. En evvel

Gülistan’dan bahsetmiştik sert olunan mütâlaât kısmen zihnimden silindi, şimdi

kendi tarafımdan şu esâsa ibtinânen birkaç söz söyleyeceğim.

[314] Bence Sadi Acemlerin en mükemmel şâiridir. Âsârından istifâde

etmeyecek bir kimse tasavvur olunamaz. Öründe yedi sekiz bahar görmüş bir

masûmun Fâtiha-i tedrisâtı Gülistan’dır. Bunu okur; lisân-ı belâgatın hissiyât-ı

kalbiyede gösterdiği tesîrâtı kısmen anlar. Meziyât-ı zâtiyenin netâyic-i âliyesi

üzerine tıflâne bir bilgi duyar. Tabii müstefît olur.

Yüz senelik vekâyeyi şâmil olan bir hayat-ı fersûde sahibinin hâtme-i

tetkikatı Gülistan’dır.Bunu dest-i hürmette bulundurur. Vicdâniyât tabîrinin dâire-i

şumûlüne kesb-i vukûf eder. Eyyâm-ı güzeştenin sînesinde gizlendiği vakâiyi

düşünür. Tecârib-i hayatiye vadisinde kazandığı malûmâtı Gülistan’ın hikâyat-ı

hekimânesine tatbîk eyler. O da fâidemend olur. Ahlâki bir kitap için bundan büyük

bir meziyet tasavvur olunur mu? Kâni “Perişan”ı yazmak için Gülistan’ı taklît etmek

arzusunda bulunmuştu.Sonra buna bir nazîre süsü vermek istemesi tabîat-ı şâirâne

erbâbının mefâhir-i zâtiyeye şiddet-i inhimakından neşet etmiştir.Nazîrenin

sönüklüğü Gülistan’ın en perişan yaprağını hatıralara getirir.Bilmem haklı değil

miyim? Gülistan’ın mehâsini (Câmî) nin de gayretini tahrîk etmiş. Bahâristân o

gayretin mahsûlüdür. Mukâyese olunursa, Gülistan’ın büyüklüğü daha başka daha

parlak bir sûrette anlaşılmak tabiîdir…

Bir de yeni “Hezâristân” zuhûr etmiş. Bunu bahse idhâl etmek teksîr-i sevâd

için, tâmât-ı kalemiye vadisini ihtiyâr etmekle beraberdir.Hezâristân müellifi şerâit-i

şiiriyeden bilkülliye mütegâfil görünüyor. Küttab-ı sâireden iktibâs eylediği hikâyati

Sadi gibi ârifâne ebyât ile tezyîn etmek hevesinde bulunmuş; lisân-ı fesâhattan

mehcûr olan tabîrâta benân himmetini uzatıyor yegân yegân cümlesini o vadi-i

Page 224: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

205

mahsûsuna celp ediyor. Bunlar bazen Samiayı tahrîş eden bir nevâ-yı memdûd gibi

urânıyor. Bazı kere bir hasta-i bî-mecâlin zemzeme-i daveti arasında işitilen sözler

gibi kısalıyor. Bu behre-i edebî ile Gülistan’ı tanzîr etmek mümkün müdür?

Biz doğrusu nazîrenin manasını biliyoruz.Bunun mutlak dâiye-i tefavukla

yazıldığı malûm iken bîmuhâbâ dehât-i irfânın âsârını tanzîr etmek hevesine

düşüyoruz. Bir zamandır Fuzûlî’nin sânihatı bazice-i efkar oldu.Herkes onun

mahsusat-ı edîbânesini taklit etmek istiyor.Vaktiyle ben de böyle bir cerait -i şâirâne

göstermiştim. Nevhât-ı kalbiyemi o Kerbelâ bülbülünün âhengine Tevfik ettim; Ne

yapayım? Hissi, hazîn bir gönülle teşrîk-i hissiyâta mecbûr idim. O vadide birkaç

gazel yazmıştım. Neşr olundu.

Belâ-yı muhabbetle. Hiç kim dinlemiyor derdini ben-i dilşadenin söz şimden meğer

ol mâha gidem şekvâya, diye feryât ederken terâne-i dilsüz mü Fuzûlî’de işitiyor

zannederdim; çünkü Fuzûlî’ye en nihâyet şu kadarcık devâ-yı takarrüpte

bulunabilirdim:

Ey Fuzûlî öyle bir şâir yetişti Rumdan

Kim gamı gönlüncedir. Feryâdı efgânınca var.

(Adet 27, s. 313 - 314) (Đmzasız)

Page 225: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

206

MEÇHÛLLER

Fezâ-yı nâmütenahîyi vasfa cüret eden

Bilir mi zerreler şart-ı ittihadı nedir?

Bilir mi dava-yı irfân-ı Hakikat eden

Aziz ruhumuzun mebde ü maâdı nedir?

Sorulsa zerreye kuvvet nasıl olur ârız

Cevabı felsefenin bir hayal-i fennîdir;

Sorulsa tıbba nedir fark-ı sâlim ü mârız

Sayar döker bize birçok âraz ki zannîdir.

Mugaletât-ı riyâziyye ile eyliyor ispat

Ki hendeseyle hesabın da gayeti zandır.

Çıkarsa vâdi-i zanna reh-ı bedîhiyyât

Nasıl denir faraziyyât-ı sırfaya “fendir”;

Besâiti sayamaz ilm-i köhne-i kimya;

Kuvâyı fark edemez sâl-hurde hikmetler;

Bilinmiş olsa da farzen hakâyık-ı eşya

Kalır bize yin metbuumuz Hakikatler!

Bilinmiş olsa da hakkıyla ilm-i civv-i heva

Bulur muyuz kopacak girdibâda bir çare?

Bütün mebâhis-i ruhun bilinmesi acaba

Verir mi tesliye bir feylesof-ı gam-hâre?

Zunûn-ı bî-ser ü bünle beni avutturma

Đlâhî, ben kalayım tâ ebed bu zulmette !

Đnâyet ile cehlimi unutturma

Felâh-yâb olurum belki ben bu hikmette!

(Adet 27, s. 314) (Cenap Sahabettin)

Page 226: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

207

1. TARĐH ĐLE ĐLGĐLĐ METĐN

Page 227: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

208

MAKALE-Đ MAHSÛSA

BĐR MÜLÂHAZA-Đ TARĐHĐYE

[Okuduğum bir fıkra-i mükemmele-i tarihiyeden mütevellit hissiyât-ı husûsiyemden

îbârettir.]

Tarih (gerek umûmi olsun gerek husûsi olsun] nâtık olduğu fevaid-i ciddiye

ve celîle ile âsâr-ı beşeriyenin mümtâzıdır. Bu imtiyâz, bu temâyüz ayîne-i efâl-ı

milel olmasından mütevellit bir saffet-i fâhire olmakla beşeriyetin binlerce seneden

beri husûle getirdiği bilcümle measır onun birer birer gösterdiği suver-i münakeseden

ibârettir.

Bir dâsitân-ı gam hatırda nasıl bir hiss-i teellüm-i îkâz ederse tarihin her

sahifesi de nazar-ı hikmet ve Đntibahta bir vakaa-i mühimmeyi ihyâ ederek tercümân-

ı mâzi ve rehnümâ-yı müstakbel olduğuna bir beyne-i sahîha olan irşâdât ve telmihât-

ı sâbatesiyle fikri ıslâh eyler.O iberistân-ı fesîh bir muarız-ı dâimiymiş gibi akvâm-ı

mâzîye ve hâliyenin kaffesi oraya cem olmuş ve bir mümeyyizin çeşm-i istiknâhı

önünden birer birer geçerek onun vereceği hüküm ve kararı dinlemeğe

hazırlanılmıştır.Đşte o mümeyyiz de müverrihtir.

Fakat o muarız vukûâtı bir mümeyyizin tedkîkâtına havale itmekle matlûp

hâsıl olur mu? Bu meseleyi hâl itmek bizim vazifemizdir. Bunun için tadkîkâtımızda

devam edelim: Đyice düşünmeliyiz ki: [341] Tarih-i kadim cihetiyle hudûs kâinattan

evveldir. Fikr-i beşer tarih-i hilkati düşünür düşünmez yorulur. Bu tab o zılâm-ı

âbâda doğru med-i intizâr etmekten onu men edemez, o muttasıl uğraşır, fakat çi-

sûd? O nazar-ı dûr-bîn koyu,müdhiş karanlıklar içinde hareket eden dalgalı görünen

eşgâlden bir şey anlayamaz. Bu mechûliyet bu temâşâ-yı dâimi tarihin ilk sahifesini

teşkîl ittiğinden hikâyeye birden bire bir rivâyet ve hakkında ihtilâfât-ı adîde mevcût

olmayan bir nazarı ile başlar. Đlk satırlar, o mühimmât-ı kıtaya, henüz halledilemeyen

o muadelât-ı mufassılayı meşkûkiyet-i nazar neticesi olmak üzere telakkî etmek nasıl

câiz olur? Fikir ne derece hakîm, ne derece münevver olursa olsun hadd-ı zâtında

Page 228: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

209

münîr olamadığından iktibâsa tâbidir; bu hâlde masdar-ı hakâyık olamaz, fakat

isdârât-ı zâtiyesi makûl olabilir.Kabûl edebîlirsiniz, kâni olamazsınız zanniyât,

faraziyât, delâil-i filkiye, berâhîn-i heyie bizim için birer hüccet-i salime ve müspete

olmadığından keteb-i müktesenin mevcûdât-ı muhtasırası gâvamız-ı tarihiye için pek

müfît, pek âlî bir mukaddime yerine geçer.

Efkâr ve ezhân-ı insaniyenin sabah-ı inşirâhını kim tayîn edebîlir? Bir rivâyet,

rivâyet değil, âdetâ hakikat olan keşfiyât-ı ahîrenin bize insanların hemen hemen

behâyim ile mücadelât-ı maîşete dalarak îsâr-ı sâbıkadan bir kısmının muhârebât-ı

dâime ile geçtiğini anlatmıyor mu? Fransa’da Đsviçre’de bulunan mağaralar nazar-ı

tetkîkî birden bire mâzî ile hâl arasında binlerce senelik mesâfe bıraktığından ilk

temâşâda his edilen hayret-i izâle edilememiştir. Çeşm-i beşer, harîs, mâil-i cüstü cû,

garâbet-perest olduğundan mı nedir? Tâ o zamandan îtibâren geriye avdet edeyim

diyerek dört tarafına ihâle-i nazar etmekte ısrâr ettiğinde oradan da bir tab-ı

tahammül-i ferasâye uğruyor; hâlbuki ricatında câ-be-câ bekâ-yı azâme tesâdüf

ederek bir daha ilerlemek icap ettiğini his ediyor. ilerliyor, bir yere geliyor ki evvelki

nokta-i hareketi ile şimdiki mevkiî arasında yine binlerce senelik bir mesafe daha

hâsıl olmuş. Ne yapmalı? Ne olursa olsun diye daha ilerilere gitmeli mi? Farz edelim

ki mahdûdiyet mevcût olsun, bu yolun sonu yine o zülmet-i âbâda çıkar;bu nâbînâi

yine tarihin taht-ı tasdîkındadır.

Ömrü hatırlayalım! Bahsettiğimiz mesâile göre vakâi-i cedîdeden madût olan

bir hâdise o îmânın tahsîsâtından başka neye istinât ettirilebilir? Halbuki anın bile

vücudunda ihtilâf var, o da meşkuk.Demek ki bu nehr-i azîm-i insaniyenin menbanı

keşif itmek muhâl. O menba keşif edilemez, oraya hiçbir kimse pâ-yı cüretini

uzatamaz o karanlık o zülmet-i ebediye, o heyulâ-yı tarîki, kıyâm-ı fikreti

mahvediyor. Düşünmek bir fayda verebilir mi?Bu hâssa, rivâyet ve idrâk

neticesidir.Đşte saf saf nazarımızdan geçecek olan silsile-i beşer ilk hatları kesîf

dumân arasında kalmış bir ordunun manzarasından başka bir şey değildir. Yalnız bir

levha mevcût; anlaşılmaz sözler, feryâtlar, ahenksiz bir mûsîki kaba saba saçma

sapan bir manzûme, kırık dökük evâni-i terâbiye, çakmak taşından mamûl iki üç

balta, nâ-tamam birkaç kadîd, kemik üzerine yapılmış gayri muntazam geyik

Page 229: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

210

resimleri, zamanın nazr-ı ihlâftan saklanmak üzere toprak altına gizlendiği veyahut

hevâ-yı muhîti arasında uçurduğu muhallefât ve metrukât eslâftandır.

Evet; bunlar kimsesiz değildir.Onlar bize ecdâd-ı beşer hakkında bir fikir

verebilir;fakat bir ummân-ı bîpâyân arasında geceleyen giden bir sefinenin direğine

çektiği fener ne derece etrafı ziyâdâr eder ise o malûmât-ı mütehaccere de bizi o

kadar tenevvîr edebîlir.

(Adet 30, s. 340 - 341) (Ahmet Rasim)

Page 230: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

211

3. DERGĐNĐN YAYIN POLĐTĐKASI, TEŞEKKÜR

VE CEVAPLAR ĐLE

ĐLGĐLĐ METĐNLER

Page 231: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

212

ASIR KÜTÜPHÂNESĐ

On dokuz seneden beri matbûât-ı Osmaniye’de min gayr-i hadd Mâarifin

terakkîsi emrinde hidemât-ı nâcizâne ibrazıyla beş yüz cildi mütecâviz kitap ve risâil

neşrine muvaffık olarak arzûdârân-ı terakkî tarafından istikâk-ı âcizânem fevkinde

neşvîkâta nâil olmuş ve bu sûretle vicdânen hâsıl olan hissiyât-ı müntedârânemin

madden ezhâr-ı âsârı zamanında yevmen kayyumen dâire-i hidmetimi tevsî

çalıştığım gibi bu kere kütüphâne-i âcizânemin esbâb-ı intizâmını ve lütfen mürâcaat

buyuracak zevâtın bilvucûh-ı celb-i memnuniyetleri için lâzım gelen tedâbîri

istikmâle gayret etmekteyim.

Taşradan taleb-i vukûunda dersaâdette neşr olunan bilcümle yevmi ve haftalık

gazetelerin ve her nevi âsâr-ı münteşeranin bedelât-ı mukarresıyla muhallerine îsâlini

taahhüt eylerim.

Kütüphâne-i âcizîce taşradan vukû bulacak her nevi sipariş kabul olunduğu

gibi gönderilecek kitâpların bedeli -taahhütlü mektup derûnunda olmak şartıyla-

posta pulu olarak dahi alınır.

(Adet 27, s. 320) (Asır Kütüphânesi Sahibi Kirkor)

Page 232: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

213

ĐFÂDE-Đ MAHSÛSA

Hazine-i Fünûn ilk nüshasında tayin ettiği meslek dairesinden mümkün

mertebe ayrılmamağa ihtimâm ile neşr-i âsâr-ı müfîde de devam edegeldiği hâlde

sermuhariri edîb-i şehir Faik Reşat Bey Efendi Hazretlerinin ahiren keff-i yed etmesi

üzerine bir müddet bu mesleğinde devama muvaffak olamamış idi.

Hazine-i Fünûn’un bu hâlini gördükçe cidden mütesir ve dil-hûn oluyordum.

Manastır’dan avdetim üzerine sermuharrirliği bu abd-i âcize teklif edildi,bittabi

kemâl-i memnuniyetle kabul ettim. Diğer bir cerîdeye intisâbım bulunması bunun

terakkîsine çalışamama mâni olamaz. Kalemiyle temîn- maişet fikrinde bulunan bir

sâhib-i gayret için iki değil, on iki risâleye bile yazı yazmak mümkündür.Mektep ve

Maârif risâlelerini çıkardığım zaman içlerinde benim âsârım nâdiren mesâdif-i enzâr

olmakla beraber matbûât âleminin ahvâlinden haberdâr olan ihvân-ı sebât ve

gayretimden dolayı bendenize takdîr hân olundu.

Arza hâcet olmadığı üzre Mekteb’i Zeki Efendi birâderimizle birlikte

çıkarıyorduk. Zeki Efendi ise meşâgil-i husûsiyenin kesreti hasebiyle kendi

âsârınınbile tertîb-i tashîhâtına bakmıyordu.

Kırk sekiz sahifelik bir eserin tertîb-i tashîhini icrâ ne kadar müşkül bir emr-i

tâkat-fersâ olduğu, tertîb-i tashîhi ne demek olduğunu bilenlerce müsellem ise de

erbâb-ı mütalaa içinde bunu bilmeyenlerin daha çok bulunacağı tabiîdir. Binâenaleyh

bu husûsa dâir bazı izâhatta bulunalım:

Müsveddeler evvelâ sütûn halinde dizilir. Musahhih bunları bir defa tashîh

eder, mürettiphâneye verir.Mürettipler işaret olunan yerleri düzelttikten sonra -eğer

vakit müsâit ise yine sütûn hâlinde- musahhihe verirler. Musahhih bir daha baştan

aşağıya kadar okuyup gerek kendinin, gerek mürettiplerin gözlerinden kaçmış olan

mahalleri bit-tashîh yine mürettiplere verir. Mürettipler bu defa esnâ-yı tashîhte

-kendi tabîrleri üzre- sahife bağlarlar. Musahhi ziyâdece meraklı ise sahifeleri de

Page 233: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

214

baştan aşağı okur.Pek o kadar meraklı değilse yalnız işaret ettiği nikâtı tatbîk edip

unutulan yerleri tekrar tashîh eder.

Bundan sonra son tashîh gelir ki yalnız işaret ettiği yerleri karşılaştırıp yine

unutulmuş cihetler varsa birer işaret daha vaz ettikten sonra {basılsın} diye imza edip

bırakmaktan ibârettir. Bu defa ki tashîhatından bir şey unutulacak olursa ondan

sermürettip mesuldür.

Marûzâtıma atf-ı nazar-ı dikkat edenler kırk sekiz sahifelik bir risâlenin

tertîb-i tashîhi nasıl bir emir-i âzîm olduğunu teslîm buyururlar zannederim. Halbuki

tertîb-i tashîhi ikinci derecede kalır. Asıl muharriri yoran, âsâr-ı varideyi mutâala ile

kitâbetçe olan hatalarını tashîh etmektir. [374]

Đdarehâneye külli-yevm on on beş parça eser gelir.Bunların zarfları derûnda

ale-l-ekser muharrir hakkında gayet tazîkârâne elfâz ve tabîrâtı hâvi birer mektûp

bulunur.

Muharrir eserleri mütâlaaya başlar, şayân-ı kabûl ve kâbil tashîh

bulunduklarını bir kere kalemden geçirip derç edilecek âsâr miyânına kor.Diğerlerini

yırtar atar. Şu kadar var ki bunlar kendilerinde terakkî istidâdı görülen nev-heveslerin

âsârından ise yırtıp atmağa kıyamaz;mümkün olduğu kadar tashîh ile derç eder.

On on beş eseri okuyup da içlerinde derci tecvîz edilebilecek hiçbir esere

tesâdüf etmediği de olur! Mamâfîh bazen hilâf-ı âde pek nefis eserlerde dide-i pîrâ-yı

memnuniyeti olur.O zaman muharririn çehresinde parlayan nûr-ı meserreti görmeli!

Fîlvâkı biz iki kişiden ibâret değildik; mektebin ekseri nüshalarında eserleri

görülen bazı arkadaşlarımızda heyet-i tahrîriyeye dâhil idi. Fakat risâlelerimize neler

derç edildiğini anlamak için onların âsârını da birer birer okumağa mecbûr idim. Đşte

husûsât-ı marûza ile saatlerce meşgûl olup bîtâp kalır, âdeta bunalırdım. Kendimi

sokağa fırlatıp biraz teneffüs etmeğe ihtiyaç görürdüm. Bir de muharrir yalnız

yazmak veya risâlenin işlerine bakmakla imrâr-ı vakit ederse bir asır müddetince

Page 234: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

215

muammer olsa yine şahrâh-ı terakkîde bir hadve ilerleyemez. Kendisince matlûp olan

terakkîyâtın husûlü için dâima tevsii malûmâta çalışması lâzımdır.Tevsii malûmât da

az yazıp çok okumakla olur.Risâlemizin işleriyle bir taraftan, iştigâl ederken, bir

taraftan da ketebe-i lâzımeyi mütâlaa ile uğraşırdım. Mektebin umûr-i idaresine

bakan da bendeniz idim. Đnsâf buyrulsun. Bîçare muharrir bunca meşâgil-i şeti ve

mütâab-ı takat-fersâ arasında yazı yazamazsa mazûr görülmez mi?

Maârif’e gelince zâten onu bir müddet-i mevkuta için derûhte

etmiştim.Bâhusûs o esnada münharifü’l mizaç idim.Bir cihetten de husûsi bazı

işlerimin tesviyesiyle uğraşıyordum öyle zamanlar olurdu ki yazacağım bazı ufak

tefek âsârı mürettiphânede ayak üzerinde yazar mürettiplere verir bir taraftan da

dizilenleri tashîh eder idim.

Bununla beraber gerek Mektep, gerek Maârif zaman-ı idaresinde yine epeyce

muntazam çıkardı. Bunu mezkûr risâleleri sırasıyla nazar-ı mütâlaadan geçirenler

itirâf ederler.

Đnşallah Hazine-i Fünûn’un onlardan daha muntazam çıkmasına gayret

edeceğim. Teveccühlerine nâiliyetle mebâhi olduğum üdebâ-yı kirâmında mazhar-ı

muâvenetleri olacağından eminim.Ezcümle Faik Beyefendi ara sıra muâvenet-i00

102 kalemiyede bulunacağı gibi şâir hekim Celil Elmasır Hersekli Arif

Hikmet Beyefendi Hazretleriyle Muallim Cudi ve Muallim Feyzi Efendiler

Hazretlerinin, sâir bazı ihvânın ve muâsırımızdan olup vefât etmiş bulunan Avnî Bey

Efendi, Osman Şems Efendi, Hoca Naili gibi bazı şuarâ-yı meşhûrenin eserleriyle de

dâima tezyîn-i sahâif edeceğim.

Hazine-i Fünûn’un tutacağı mesleğe gelince bunu şimdiden tayine hâcet

yoktur.Gelecek nüshadan itibâren kendini göstermeğe başlayacaktır. Herhalde ümit

edilir ki risâlemizin günden güne kat-ı merâhil-i terakkî ettiği görülecektir.

(Adet 35, s. 373-374) (Andelib)

Page 235: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

216

Hazine-i Fünûn Dergisinin 3.sene, 51-52. ortak sayısının sonunda yer alan

fihrist

Page 236: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

217

Hazine-i Fünûn Dergisinin 3. sene, 51-52. ortak sayısının sonunda yer alan

fihristin devamı

Page 237: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

218

SONUÇ

II. Abdülhamit dönemi, basına uygulanan sansür nedeniyle pek çok gazete ve

derginin kapatıldığı bir dönemdir. Böyle bir ortamda yayım hayatını devam ettiren

Hazine-i Fünûn da o yıllardaki pek çok süreli yayım gibi siyasî konulardan ziyade

sosyal ve kültürel konulara ağırlık vermiştir.

Hazine-i Fünûn dergisi edebî ve fennî bir dergi olmakla birlikte dergideki

yazılar daha çok edebî niteliktedir. Hazine-i Fünûn dergisi, yayım hayatı boyunca bu

çizginin dışına çıkmamış, siyasete yer vermemiştir. Hem edebî hem de fennî pek çok

yazının yer aldığı dergide edebî konuların fennî konulara göre daha fazla yer tuttuğu

görülmektedir. Đncelenen sayılarda 114 yazı bulunmaktadır, bunların 55’i edebiyatla

59’u ise diğer alanlarla ilgili yazılardır.

Edebiyat / edebî yazı açısından bakıldığında ise Hazine-i Fünûn’da şiirin daha

fazla yer aldığı görülmektedir. Derginin incelenen sayılarında yer alan 139 şiirden

85’i gazel, 10’u kaside, 10’u kıta, 6’sı nat, 5’i mesnevi, 3’ü methiye, 2’si tevhit, 2’si

tahmis, 1’i mersiye, 1’i şarkı, 1’i tesdis, 13’ü ise Batılı veya yeni nazım şekilleriyle

kaleme alınmış şiirlerdir. Bu şiirlerden bazıları başlıksız, bazıları da “ Tahattur- Tesir

” (A.(ع) Tevfik, adet 32-33.), “Kuşlar” (Andelib adet 37), “Rüyâ” (Mehmet Đhsan,

adet 38) gibi şiirlerde olduğu gibi konularına göre isimlendirilmiştir. Görüldüğü gibi

derginin incelenen sayılarında yayımlanan şiirlerin çoğunluğunu eski tarz şiirler

oluşturmaktadır. Hazine-i Fünûn’da yer alan bu şiirlerde daha çok devrin özelliğini

yansıtan bireysel konular işlenmiştir. Şairler, aşk, tabiat sevgi, ölüm, üzüntü gibi

konuları ve duyguları dile getirirken, Divan şiirinin benzetmelerini de

kullanmışlardır.

Hazine-i Fünûn’un incelenen sayılarında Divan şiirinin ağırlıkta olduğu

görülür. Ancak bu eski şiirlerden birçoğunun nazire oluşu dikkat çekicidir. Dergide,

20’si gazele, 3’ü kasideye olmak üzere toplam 23 nazire şiire yer verilmiştir. Bu

nazirelerden birçoğu Divan şairlerinin şiirlerine özellikle de Fuzûlî’nin şiirlerine

Page 238: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

219

yazılmıştır. Divan edebiyatının usta şairlerinin şiirlerinin dergide yer alması, hatta bu

usta şairlere nazireler yazılması, derginin eski edebiyata olan sevgisinin ifadesidir.

Hazine-i Fünûn dergisinde yer alan yazıların belirli sütunlar altında neşrine

dikkat edilmiştir. Đncelenen sayılar içerisinde “Edebiyat, Fıkra, Đhyâ-yı Âsâr, Kısm-ı

Edebî, Kısm-ı Fennî, Makale-i Mahsûsa, Maraz-ı Sühan, Musâhabe, Mütenevvia,

Terâcim, Terâcim-i Ahvâl ” isimlerini taşıyan on bir sütuna yer verilmiştir.

Bu sütunlar içerisinde “Edebiyat, Fıkra, Musâhabe, Makale-i Mahsûsa,

Maraz-ı Sühan, Terâcim ” sütunları büyük puntoyla ve koyu renkle yazılırken,

“Đhyâ-yı Âsâr, Kısm-ı Edebî, Kısm-ı Fennî, Mütenevvia, Terâcim-i Âhvâl” sütunları

ise daha küçük puntoyla açık renkle yazılmıştır. Bu durum okuyucuda, dergide koyu

ve büyük puntoyla yazılanların ana sütun, diğerlerinin ise ara sütun olarak

düşünüldüğü izlenimini uyandırmaktadır.

Đncelenen sayılar arasında ana sütunlar içerisinde “Terâcim” ile “Fıkra”, ara

sütunlar içerisinde de “Kısm-ı Edebî” ile “Kısm-ı Fennî” sütunlarının dergide önemli

bir yere sahip olduğu görülmektedir. Dergide yer alan ana sütunlar içerisinde en az

“Maraz-ı Sühan”, ara sütunlar içerisinde de “Đhyâ-yı Âsâr” sütunu kullanılmıştır.

Derginin daha önceki yıllarında Faik Reşat’ın kaleme aldığı “Eslâf” sütunu,

incelenen bu sayılarda Terâcim-i Âhvâl ismiyle devam etmiştir. Hazine-i Fünûn’un

incelenen sayıları içerisinde on bir biyografi yazısına yer verildiği görülür. Bu

yazılardan ikisi hariç diğerleri “Terâcim-i Ahvâl” sütununda yer almıştır. Bu sütun

içerisinde Arap, Acem, Osmanlı, Batılı şair ve âlimlerin biyografilerine yer

verilmiştir. Biyografisi verilen on bir kişiden beşinin edip olmaması, ayrıca

biyografileri verilen kişiler arasında Osmanlı şair ve düşünürleri dışında Batılı şair ve

bilim adamlarının da olması, biyografisi verilen kişilerin belirli kesimle sınırlı

kalmadığını ve alanının genişlediğini göstermektedir.

Hazine-i Fünûn’da yer alan yazılarda siyasî olaylar dışında, toplumun

eğitilmesi amacıyla güncel konulara ve tabiatın insan psikolojisine yansımaları, aşk,

ıstırap ve bunların sosyal hayata tezahürlerine yer verilmiştir. Derginin çıkarıldığı

Page 239: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

220

yıllarda sanatçıların, eserlerine -devrin siyasî ortamından dolayı- konu seçmede tam

olarak özgür davranamadıkları, siyasî meselelerden çok sosyal meselelere yer

verdikleri görülür. Sosyal meseleler de daha çok hikâye türünde yazılarla dergide yer

bulmuştur. Derginin incelenen sayılarında yer alan sosyal içerikli hikâyelerin

temelini daha çok kadın, aile ve çocuk merkezli hikâyeler oluşturmaktadır. Kadın ve

çocuk eğitiminin toplumsal yaşantıya olan etkisi de bu dönem eserlerinin üzerinde

durduğu önemli konulardan biri olmuştur. Devrin siyasî ortamından dolayı

sanatçıların siyasî konulara yönelememeleri, onların edebiyat, eğitim, fen, sağlık,

tarih ve coğrafya konularına yönelmelerine sebep olmuştur. Bu durum ilk bakışta bir

sonuç olarak görülebilir, fakat sanatçıların siyasetin kısır döngüsünden uzaklaşarak

farklı alanlara yönelmesi açısından bakıldığında da olumlu olarak düşünülebilir.

Hazine-i Fünûn’da ağırlıkta Şark’tan olmakla beraber Garp’tan da çeviriler

yapılmıştır. Şark’tan yapılan çeviriler, tanınmış şairlerin divanlarından seçilmiştir.

Batı’dan yapılan çeviriler ise bilimsel gelişmelerle kültürel bilgilerin verildiği

mensur yazılardır. Buradan hareketle Hazine Fünûn’un çıktığı yıllarda Osmanlı

ediplerinin bir taraftan Şark kültürünü devam ettirirlerken, diğer taraftan da Batı’da

yaşanılan bilimsel gelişmelerden uzak kalmayarak Doğu ve Batı arasında kültürel bir

köprü görevi gördükleri rahatlıkla söylenebilir.

Dergide mektup, makale, sohbet ve deneme türünde yazılara da yer

verilmiştir. Dergide yer alan mektuplar bireysel konulu ve bilgi içeriklidir. Hazine-i

Fünûn’un incelenen sayılarında deneme ve sohbet türlerine göre makale türüne daha

çok yer verildiği görülür. Makalelerde yer alan konuların büyük kısmı bilimsellikten

uzak edebî, fennî ve sosyal içeriklidir. Dergide yer alan deneme ve sohbet türleri ise

tabiat ve bireysel içerikli yazılardan oluşmaktadır.

Hazine-i Fünûn’da dil konusunda oldukça hassas davranılmıştır. Dergideki bu

hassasiyeti 30. sayıdan itibaren Osmanlı lisanı hakkında yazılan yazılarda görmek

mümkündür.

Page 240: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

221

Hazine-i Fünûn’da edebî faaliyetlerin dışında fen ve sağlık konularına da yer

verilmiştir. Dergide fen ve sağlık konularını içeren 6 tane yazı vardır. Bunların

büyük bir kısmının “Kısm-ı Fennî” sütunu içerisinde yer aldığı görülür. Dergide tam

olarak tespit edememekle birlikte çevri olduklarını tahmin ettiğimiz bu yazıların ya

halkı bilgilendirmek için ya da -devrin özgür olmayan basın ortamı düşünüldüğünde

-boş kalan sütunlarını doldurmak için yayımlandığı düşünülebilir.

Hazine-i Fünûn’da ilan ve reklamlara da yer verilmiştir. Mecmuadaki

ilanların tamamı yeni çıkan mecmua, takvim, gazete ve çeşitli kitaplar üzerinedir.

Özellikle “Yeni Kitaplar” başlığı altında tanıtılan kitaplar, derginin matbaasında

basılıp, dergi kütüphanesinde bulunan ve satışı yapılan kitaplardır.

Hazine-i Fünûn dergisinin, edebiyat tarihlerinde çoğunlukla eski edebiyat

taraftarı olarak değerlendirildiği, hatta eski-yeni taraftarlığı konusunda eski

edebiyattan yana bir eğilim sergilediği yaygın bir kanıdır (Akyüz 1995:90). Bu

yaygın kanıyı dergide yer alan nazirelerin çoğunun Fuzûlî’ye yazılması, şiirlerde eski

nazım şekillerinin çokça kullanılması, Muallim Naci’nin şiirlerine dergide yer

verilmesi desteklemektedir. Ancak Hazine-i Fünûn’da eski edebiyat taraftarı

Muallim Naci’nin yazılarının, şiirlerinin yayımlanmasının yanı sıra Ekrem’in

şiirlerinin yayımlanması, hatta Ekrem’in “Pejmürde” isimli eserinin okuyuculara

müjdelenmesi o dönemde en azından Hazine-i Fünûn dergisinde eski-yeni taraftarlığı

konusunda herhangi bir kutuplaşmanın henüz mevcut olmadığının bir kanıtı olarak

görülmelidir. Fakat Hazine-i Fünûn’un daha önceki yıllarına nazaran yeni tarzda

şiirler yazan şairlerin şiirlerine daha az yer verilmiştir. Bu, derginin ilgisinin eskiye

doğru yöneldiğinin bir kanıtıdır. Mesela Fikret’in ve Cenap’ın birer şiiri vardır.

Ayrıca dergide Batı şiirlerinden alınma nazım şekilleri de kullanılmıştır.

Hazine-i Fünûn çıkarıldığı I. Meşrutiyet döneminin edebî, siyasî, sosyal

yapısını yansıtan süreli bir yayındır.

Page 241: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

222

KAYNAKÇA

Ali Kemal

2004 Ömrüm

(Hazırlayan M. Kayahan Özgül)

Ankara: Hece Yayınları.

AKTAŞ, Şerif

1987 Ahmet Rasim

Ankara: Kültür Bakanlı Yayınları.

AKYÜZ, Kenan

1985 Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi

Đstanbul: Đnkılâp Kitabevi.

AKYÜZ, Kenan

1995 Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri 1860-1923

Đstanbul: Đnkılâp Kitabevi.

AND, Metin

1983 Türk Tiyatrosunun Evreleri

Ankara: Turhan Kitabevi.

ANDI, M. Fatih

1995 Ara Nesil Şairi Mehmet Celal, Hayatı, Görüşleri Şiirleri

Đstanbul: Alfa Yayınları.

ANDI, M. Fâtih

1996 Servet-i Fünûn’a Kadar Yeni Türk Şiirinde Şekil

Değişmeleri

Đstanbul: Kitabevi.

Page 242: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

223

BABACAN, Mahmut

2003 “Ara Nesil’de Eleştiri”

Hece Aylık Edebiyat Dergisi Yıl 7 sayı: 77 / 78 / 79

Mayıs/

Haziran / Temmuz - Eleştiri Özel sayısı: 6

Ankara: Desen Matbaası.

BANARLI, Nihad Sâmi

1998 Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C.II

Đstanbul: MEB Yayınları.

BĐRĐNCĐ, Necat

1977 “Đzbudak, Veled Çelebi”

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler, Đsimler,

Eserler, Terimler, C. III

Đstanbul: Dergâh Yayınları.

BĐRĐNCĐ, Necat

1987 Nabizade Nazım

Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları

Bursalı Mehmet Tahir Efendi

1972 Osmanlı Müellifleri, C. II

Đstanbul: Meral Yayınları.

ÇALIŞLAR, Aziz

1995 Tiyatro Ansiklopedisi

Ankara: TTK Basımevi.

ÇANKAYA, Ali

1968-1969 Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, C.III

Ankara: Mars Matbaası

Page 243: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

224

ENGĐNÜN, Đnci

2006 Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e

(1839-1923)

Đstanbul: Dergâh Yay.

ERCĐLASUN, Bilge

1994 Servet-i Fünûn’da Edebî Tenkit

Đstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

ERCĐLASUN, Bilge

1992 “Servet-i Fünûn Edebiyatı Türk Dünyası El Kitabı, C.III

Ankara: Türk Kültür Araştırma Enstitüsü Yay.

EROĞLU, Hamza

1982 Türk Đnkılâp Tarihi

Đstanbul: MEB Yay.

GARĐPER, Cafer

2004 “Yenileşmenin Başlangıcı ve Öncüleri”, R. KORMAZ

Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı (1839-2000)

Ankara: Grafiker Yayıncılık.

GERÇEK, Selim Nüzhet

Türk Matbuatı

Ankara: Gezgin Kitapevi.

GÖVSA, Đbrahim Alaaddin

Türk Meşhurları Ansiklopedisi

Đstanbul: Yedigün Neşr

Page 244: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

225

HUYUGÜZEL, Ömer Faruk

2000 Đzmir Fikir ve Sanat Adamları (1850-1950)

Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

ĐNUĞUR, M. Nuri

2002 Basın ve Yayın Tarihi

Đstanbul: Der Yay., 5. Basım.

ĐNAL, Đbnülemin Mahmut Kemal

1988 Son Asır Türk Şairleri, Cilt I-IV

Đstanbul: Dergâh Yayınları.

ĐSEN, Mustafa

2006 “Şair Biyografileri: Tezkireler”

Türk Edebiyatı Tarihi, Cilt 2

Đstanbul: T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

ĐSKĐT, Server R.

2000 Türkiye’de Neşriyat Hareketlerine Bir Bakış

Ankara: MEB Yay.

KAHRAMAN, Âlim “Hikâye”

1998 TDV Đslâm Ansiklopedisi, c. XVII

Đstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları

KAPLAN, Mehmet

1976 “Şinasi’nin Türk Şiirine Yaptığı Yenilik”, “Cenap

Şahabettin’in Şiirlerinde Pitoresk”, Cenap Şahabettin’in

Şiirinde Ses ve Mûsikî”

Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar I

Đstanbul: Dergah Yayınları.

Page 245: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

226

KAPLAN, Mehmet

1971 Tevfik Fikret Devir – Şahsiyet - Eser

Đstanbul: Dergâh Yayınları.

KARPAT, Kemal; ZENS, W.Robert

2002 “ I. Meşrutiyet Dönemi ve II. Abdülhamit’in

Saltanatı”, Türkler Cilt XII, Çev: Nasuh Uslu

Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

KAYAOĞLU, Taceddin

1998 Türkiye’de Tercüme Müesseseleri

Đstanbul: Kitapevi Yayınları.

KUDRET, Cevdet

1977 Abdülhamit Devrinde Sansür

Milliyet Yayınları.

LEWĐS, Bernad

1984 Modern Türkiye’nin Doğuşu

(Çeviren: Metin Kıratlı)

Ankara: TTK

ÖZTUNA, Yılmaz

1978 Büyük Türkiye Tarihi, Cilt VII

Đstanbul: Ötüken Yayınevi.

ÖZAKINCI, Cengiz 2002 Đslâm’da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü

Đstanbul: Otopsi Yayınları.

Page 246: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

227

OKAY, M. Orhan

2006 “Tanzimatçılar: Yenileşmenin Öncüleri (1860-1896)”

Türk Edebiyatı Tarihi, c. III

Đstanbul: T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

ÖZÖN, Mustafa Nihat 1941 Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Đstanbul: Maarif Matbaası. ÖZÖN, Mustafa Nihat

1985 Türkçede Roman

Đstanbul: Đletişim Yayınları.

ÖZEGE, Seyfettin

1980 Bağış Kitapları Kataloğu

(hzl. Ali Bayram, M. Sadi Çöğenli)

Erzurum: Atatürk Üniversitesi Basımevi.

Selim Nüzhet

1931 Türk Gazeteciliği

Đstanbul: Devlet Matbaası.

SEL, Semra Hazine-i Fünûn Dergisi (2. Yıl, 1-26. Sayılar),

2004 (Đnceleme ve Seçilmiş Metinler),

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi.

SUNGURLUOĞLU, Đshak

1959 Harput Yollarında, C.II

Đstanbul: Elazığ Kültür ve Tanıtma Yayınları.

Page 247: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

228

ŞAPOLYO, Enver Behnan

1969 Türk Gazeteciliği Tarihi Her Yönüyle Basın

Ankara: Güven Matbaası.

ŞĐMŞEK, Eyup Hazine-i Fünûn Dergisi (2. Yıl, 1-26. Sayılar),

2007 (Đnceleme ve Seçilmiş Metinler),

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi.

TANPINAR, Ahmet Hamdi

1997 19’uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Đstanbul: Çağlayan Kitapevi.

TUNCER, Hüseyin

1994 Arayışlar Devri Türk Edebiyatı 1-Tanzimat Edebiyatı

Đzmir: Akademi Kitapevi, 2.Baskı.

TURHAN, Mümtaz

1969 Kültür Değişmeleri

(Sosyal Kültür Bakımından Bir Tetkik)

Đstanbul: MEB Yayınları.

TÜRKÖNE, Mümtaz

1996 “Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı”

Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt V

Đstanbul: Đz Yay.

YALÇIN, Alemdar

2002 II. Meşrutiyette Tiyatro Edebiyatı Tarihi

Ankara: Akçağ Yay.

Page 248: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

229

YAVUZ, Orhan

1988 Tezkiretü’l Evliya

Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

YÜKSEL, Süheyla

1990 Đchitad Mecmuası (101-200. sayılar), Đnceleme Seçilmiş

Metinler

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi.

YÜKSEL, Süheyla;

1997 Faik Reşat’ın Hayatı ve Eserleri

(Yayınlanmamış Doktora Tezi)

Ankara: Gazi Üniversitesi.

NACĐ, Muallim

1986 Osmanlı Şairleri

(hzl.: Yrd.Doç.Dr. Cemal Kurnaz)

Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Muhtar Gazi Ahmet Paşa

1993 Takvimü’s-Sinin

(hzl.: Yücel Dağlı, Dr. Hamit PEHLĐVANLI)

Ankara: Genel Kurmay Basımevi.

REŞAT, Faik

1313 Terâcim-i Âhvâl

Đstanbul: Kaspar Matbaası.

Page 249: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

230

UÇMAN, Abdullah

2003 “Tanzimat ve Servet-i Fünûn Dönemi Türk Edebiyatında

Eleştiri” Hece Aylık Edebiyat Dergisi Yıl 7 sayı: 77/78/79

Mayıs/ Haziran/Temmuz- Eleştiri Özel sayısı,

Ankara: Desen Matbaası.

Page 250: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

231

DĐZĐN

A

A. (ع)Tevfik (Selanikli) · 64, 72 A. Bey · 40, 51, 107 A. (ع) Seniy bk. [YURDMAN], Abdülgânî

Seniy Abdülgânî Seniy bk. [YURDMAN], Abdülgânî Seniy A. (ع) Tevfik XIII, 55, 96, 218 A. Mühif 162 Abdi Efendi 75 Abdullah Salâhi-i Uşşakî 49 Abdullah Uçman bk. UÇMAN, Abdullah Abdullah Vassaf Efendi 49 Abdulrahim Fehmi 59, 60, 64, 93, 125, 126,

151 Abdulvahâp 59, 64, 93, 124, 136, 138 Abdurrahman 161 Abdülaziz 3, 23, 24, 25 Abdülezel Paşa · 69 Abdülhalim Memduh [Bey] · 80 Abdülhamit II, X, 1, 3, 5, 7, 10, 11, 12, 23,

25, 28, 29, 30, 31, 40, 68, 79, 84,103,218, 226

Abdülmecit 2, 3 Abdürrahim Fehmi Efendi V, 198 Abdürrahman Paşa 71 Ada Şairi 78 Ada’da Söylediklerim 78, 79 Adana 71, 75, 90 Adnan Adıvar 28, 29 Adolphe Richard 162 Adoplhe Wilbrant 161 Afife 67, 77 Agâh [Osman] Paşa XIII, 55, 65, 93, 127,

145, 146, 147 Agah Efendi 23 Agâh Paşa 64, 65, 66 Ağlarım 46, 82, 111, 135, 136, 142 Ahâli 31 Ahlâk Müderrisi 160 Ahmet VI, X, XIII, 12, 13, 14, 15, 17, 19, 20,

22, 28, 29, 30, 34, 36, 43, 45, 48, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 63, 64, 66, 67, 70, 74, 79, 80, 82, 83, 93, 94, 95, 98, 100, 116, 120, 123, 124, 125, 126, 127, 134, 135, 136, 137, 139, 140, 141, 142, 143, 146, 148, 150, 153, 160, 161, 169, 210, 222, 228, 229

Ahmet Bahattin (Mektûbî-i Maliye Ketebesinden) 64, 93, 123, 135, 139

Ahmet Bedrettin Efendi 70 Ahmet Cevdet 20, 29

Ahmet Emin Yalman 28 Ahmet Đhsan 17, 29, 30, 36 Ahmet Lütfi 22 Ahmet Mithat 13, 14, 15, 17, 19, 20, 28, 50,

51, 53, 82, 161 Ahmet Mithat Efendi 28, 53 Ahmet Muhtar X, 30, 34 Ahmet Rasim VI, 20, 28, 30, 43, 45, 52, 57,

58, 59, 60, 64, 66, 67, 79, 94, 123, 124, 125, 126, 127, 135, 136, 137, 140, 142, 143, 146, 148, 150, 210, 222

Ahmet Remzi 54, 55, 64, 94, 127, 139 Ahmet Reşat 74 Ahmet Şuayib 20 Ahmet Tahir 55, 64, 100 Ahmet Tahir (Çallı Ömer Efendizâde 55, 64,

95, 100, 127, 140 [Ahmet] Tevfik Lâmih XIII, 64, 93, 127 Ahmet Vefik Paşa 13, 56 Ahter 88 Ak Saç 52, 67, 94, 125, 135, 150 Ak Saçlar 79 Akdeniz 7 Âkibet-i Tevekkül 40, 43, 52, 90, 118, 126,

134, 143, 145 Akka 90 Akkerman 166 Akse’l-ireb Fî Tercümeti Mukaddimeti’l Edeb

120 Aksiyyat 90 Akşam 67, 201 Akşehir 82, 103 AKTAŞ, Şerif 67, 222 Akyüz XII, 2, 5, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,

17, 20, 41, 51, 67, 84, 221 Akyüz, Kenan XII, 222 Alay Beyliği 66 Aldanıyorum 67 Alemdar Yalçın bk. YALÇIN, Alemdar Alexandre Blacque 21, 22 Alexandre Dumas Pere 14, 50 Alfred Churchill 23 Ali Bayram XIV, 227 Ali Bey 13 Ali Efendi 74 Ali Ekrem 77 Ali Enver 64, 95, 106, 123, 151, 152, 160 Ali Kemal 29, 30, 76, 222 Ali Muzaffer 43, 52, 57, 64, 68, 69, 95, 125,

141, 142, 143 Ali Paşa 24

Page 251: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

232

Ali Raci Efendi 55, 64, 95, 105, 127, 148 Ali Ragıp Bey bk. Kaymakam Ali Ragıp Bey Ali Rıza V, 30, 54, 55, 59, 60, 64, 68, 95, 96,

124, 125, 127, 135, 136, 144, 147, 148, 150, 202

Ali Rıza Efendi 68 Ali Rıza Seyfi 30 Ali Rifat 30 Ali Ruhi Bey 173 Ali Rûhî Bey 55, 64, 96, 127, 147 Ali Sami 160 Ali Şadi 70, 98 Ali Şîr Nevâyî 48 Ali Tevfik Paşa 55, 73, 84, 112 Ali Tevfik Paşazâde bk. Celal Paşa (Ali

Tevfik Paşazâde) Âlim Kahraman bk. KAHRAMAN, Âlim Allah 52, 95, 111, 116, 118, 189 Almanca 22, 31, 160 Almanya 6 Alphonse Daudet 19 A-M.V 161 Amasya 83 Amerika 69 Amît 74 Anadolu IX, 7, 16, 31, 48 Ana-Kız 51 Andelib I, VI, XII, XVI, 36, 37, 44, 53, 55,

61, 63, 64, 69, 70, 80, 96, 97, 98, 105, 109, 122, 127, 128, 134, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 151, 152, 158, 190, 215, 218

AND, Metin 12 ANDI, M. Fâtih 222 Ankara 34, 36, 66, 82, 86, 222, 223, 224, 225,

226, 228, 229, 230 Ara Nesil 11, 14, 17, 19, 222, 223 Araba Sevdası 16, 51, 77, 78 Arabî 85, 169 Arap 48, 69, 82, 219 Arapça ·22, 31, 70, 74, 75, 76, 88, 89, 90, 160 Arapgiloğlu 85 Arapzâde Hafidi Mahmut Efendi 98 Ardahan 6 Arif Hikmet bk. Hersekli Arif Hikmet Arkadaşım 67 Arnavutça 22 Arnavutluk 31 Arslan Avcıları 161 Artin Kayseryan 161 Arz-ı Muhabbet 9 Arzuy-ı Hayat 161 Asakir-i Muhammediye 1 Âsâr-ı Manzûme 98, 99, 100, 102, 107, 114,

128, 129, 130, 132, 145, 146 Âsâr-ı Mensûre 94, 110, 115, 119, 124, 127 Asım Vecihi ·55, 64, 99, 128, 141

Asır VI, XVI, XVII, 12, 34, 36, 63, 84, 85, 97, 107, 122, 154, 155, 212, 225, 227, 228

Asır Kütüphanesi · XVI, XVII, 36, 212 Askerî Müze 8 Askerlik Âlemi 72 Aşina-yı Nikâh 79 Aşk-ı Masumane 79 Atala 15, 50, 77 Atatürk Ü. XIV, 227 Âti 86 Atîdeki Mesnevide Fuzûlî’nin Gayr-ı Matbû

Bir Eserindendir 102, 130, 149 Avdet 91 Avnî Bey 55, 64, 72, 87, 99, 114, 128, 149,

151, 192, 215 Avram Naum 30 Avrupa IX, 3, 5, 7, 8, 16, 20, 23, 29, 30, 56,

61, 81, 89, 91, 92, 101, 109, 113, 118, 119, 185

Avusturya 1, 6, 7, 101 Ayan Meclisi 3 Ayastefanos 5 Ayine-i Dil 87 Aziz 160 Aziz Çalışlar bk. ÇALIŞLAR, Aziz Aziz Efendi 84 Aznavur 36 Azri Çelebi · 38, 43, 55, 64, 99, 129, 144, 145,

146, 148, 151, 152

B

BABACAN, Mahmut 11, 14, 17, 20, 223 Babıâlî Caddesi XVI, 34 Bağdat 72 Bağış Kitapları Kataloğu XIV, 160, 227 Bahar-ı Dâniş Mukaddimesi 18 Bahari Bey 82 Bahçe 28 Bahizâde Mehmet Subhi XII, 55, 65, 99, 110,

131, 146 Balkan 6 Balonla Seyahat 69 BANARLI, Nihad Sâmi 10, 15, 41, 79, 223 Barika 90 Barnomun Milyonları 87 Basın Nizamnamesi 24 Basiretü’l-şark 31 Basmahâne Nizamnâmesi 27 Batı IX, 1, 8, 9, 11, 12, 14, 16, 17, 19, 21, 54,

56, 57, 58, 69, 75, 92, 94, 220, 221, 222 Batum 6 Bayburt 90 Beberuhi 31 Bedayi 90

Page 252: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

233

Bedâyü’l Arab 46, 91, 117, 124, 138, 139, 141, 142, 147, 148, 150, 152

Bedriye 74, 81 Bekarlık Sultanlık mı Dedin? 15 Belçika 101 Belgrat Kalesi 24 Belki Ben 67 Berlin Kongresi 5, 6 Bernad Lewis bk. Bernad LEWĐS Bernardin de Saint-Pierre 15 Besim Efendi 55, 64, 99, 129, 149, 150 Beşir Fuat 17, 19, 20 Beyân-ı Mazeret 70, 98, 128, 152 Beyanülvücut 83 Beyazıt I, II, X, 8, 55, 56, 65, 77, 87, 113,

117, 133, 149 Beyrut Bombardımanı 91 Beytülhazen 88 Biçâre Genç 67 Bidayet Mahkemesi · 71 Bîkes Kız 156 Bilecik 1 Bilge Ercilasun bk. ERCĐLASUN, Bilge Binbir Gece Masalları 14 Bir Bahar Sabahı 89, 115, 132, 153 Bir Bîçârenin Tarih-i Hayatı 63, 157 Bir Demet Çiçek 69 Bir Goncanın Hatırası 110, 125, 136, 141 Bir Güzele 54, 114, 132, 145 Bir Hâtıra 54, 84, 111, 131, 139 Bir Hikâye 52, 119, 126, 136, 148 Bir Đhtar-ı Mühim 70, 97, 122, 147 Bir Kadının Hayatı 79 Bir Kâide-i Tasarrufun Tetkiki 39, 57, 59, 60,

91, 118, 126, 133, 137, 142 Bir Levha-i Hazîn 61, 103, 107, 125, 141 Bir Mektûbum 58, 65, 120, 126, 147 Bir Mektûp 57, 58, 67, 94, 123, 126, 142 Bir Mülâhaza-i Tarihiye VI, 45, 59, 60, 68,

94, 126, 135, 140, 208 Bir Nev-heves ·64, 99, 129, 150 Bir Sahife-i Aşk 74, 101, 129, 140 Bir Sefilenin Evrâk-ı Metrûkesi 67 Bir Tevbekâr 15 Bir Türk Diplomatı [Evrâk-ı Siyaseti] 160 Birinci Meşrutiyet III, XI, 21, 25 BĐRĐNCĐ, Necat 51, 69, 223 Bî-vefâ 79 Bizans 7 Boccacio 14 Bosna 3, 4, 6, 24, 71 Bulgar· 3, 7, 24 Bulgarca 22 Bulgaristan 3, 5, 6 Bulgaristan Prensliği 6 Bulletin des Nouvelles 21 Bursa 87, 88

Bursalı Tahir Efendi 66 Bürhan 81

C

Câmî · 204 Cafer Gariper bk. GARĐPER, Cafer Ceb Lûgatı 83 Celâl Mukaddimesi 18 Celal Nuri 86 Celal Paşa (Ali Tevfik Paşazâde) 44, 55, 64,

73, 96, 99, 100, 104, 129, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151

Celîl 93 Celil Elmasır 215 Cemî Efendi 74 Cemile 79 Cemili 55, 64, 100, 129, 142 Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklit 74 Cenâb-ı Fuzûlî’ye Taklît 54 Cenab-ı Sadi 197 Cenap VI, 12, 20, 29, 41, 43, 54, 55, 64, 85,

100, 129, 138, 206, 221, 225 Cenap Şahabettin · 12, 42, 43, 54, 55, 64, 100,

129, 138, 225 Cenap Şahbettin 20 Cengiz Özakıncı bk. ÖZAKINCI, Cengiz Ceride-i Havadis 22 Ceridetü’l-Hakâyık 78 Cevdet Kudret bk. KUDRET, Cevdet Cevdet Paşa 71 Cevri 189 Cezairi 71 Cezaiye Zabıt Kitabeti 71 Cezayir 6, 66 Cezebat 90 Cezmi 15, 16 Charles Dickens 19 Chateaubriand 15, 50 Cimnastik Talimi 160 Curcuna 31 Cüneyne 31 Cüret 31

Ç

Ç. Sami 55, 64, 100, 129, 148 Çağpar 84, 85 ÇALIŞLAR, Aziz 13, 223 Çallı Ömer Efendizâde Ahmet Tahir · 95, 100 Çankaya 68, 91 ÇANKAYA, Ali 223 Çanta 72 Çelebi Sultan Mehmet 79

Page 253: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

234

Çelebi Sultan Mehmet Yahut Müceddid-i Devlet · 79

Çiçekler Đçinde 52, 79, 108, 125, 136, 140 Çin 69 Çocuklara Mahsus Gazete 88

D

Dâmen Âlude 79 Daniel Defoe 14 Dâniş 18, 88, 106 Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî 1 Dârülaceze 8 Darülfeyzi Hamid 82 Daul La Foudre 31 Decameron 14 Dehşet yahut Üç Mezar 79 Dekaik-i Lisan-ı Fransevi 160 Demdeme 19 Deniz Kıvılcimları 59, 91, 119, 124, 136 Derbyshire 57, 91, 118 Derviş Ali 47, 48, 64, 101, 123, 148 Derviş ERDAL 1 -, XV Deste Gül 83 Devil's Hole 57, 91, 118 Devrân 57, 62, 116, 134, 135, 152, 153 Devr-i Cedîd 74 Dîbâcesi 43, 59, 60, 102, 126, 147, 148, 149 Diplomalı Kız 15 Diran Kelekyon 28 Diş Istırâbı 156 Divan 10, 11, 17, 18, 53, 54, 71, 72, 73, 74,

83, 218 Divanı Ahkamı Adliye Muhakâmatı 71 Divân-ı Eş’âr 83 Divân-ı Đbnü’l-Fariz 46, 91, 117, 124 Diyarbakır 66, 74 Diyojen 24 Doğru Söz 31 Doğu 5, 6, 7, 9, 16, 57, 58, 220 Doktor Cerrahyan XVI Doktor Sâpey 49, 115 Dolap 31 Dömeke Meydan Savaşı 7 Dr. A. Münif bk. A. Mühif Durub-ı Emsâl-i Türkiye [Yahut Atalar Sözü]

162 Dünyaya Đkinci Geliş 15

E

Ebu Nasr Ferahi 160 Ebû’l- Hâşim 49 Ebû’l- Hâşimi’l- Sûfî · 47, 49, 120, 123, 148 Ebuzziya Tevfik 13

Edebiyat-ı Cedide 29, 30 Edib-i Maârifperver 106 Edirne 69, 115 Edmon Fazi 82 Edremitli Đhsan Necmi 44, 101 Efendigiller 79 Ekrem bk. Recaizade Mahmut Ekrem Ela Gözler 43, 67, 94, 125, 143 Eleştiri Özel Sayısı 14 Elhan 19, 78 El-Hilafe 31 Elliva 92 Elmüeyyed 92 Elvâh-ı Sevda 79 Elvah-ı Şâirane 79 El-vüsûk Fî Tercümeti’l-Furûk 95, 123, 151,

152 Emel 31 Emile Zola 19 Emin bk. Emin (Revandizli) Emin (Revandizli) · XI, XII, 14, 28, 64, 92,

101, 121, 138 Emin Nihat Bey 14 Eminzâde Ahmet Tevfik Beyefendi 63, 153 Emirgan 83 Encümen i Teftiş ve Muayene Azalığı 76 Encümen-i Daniş 2 Encümen-i Şuarâ 71, 77 Encümen-i Teftiş ve Muayene 8, 27 Endişe-i Hayat · 67 Enginün · 9, 11, 15, 16, 22, 23, 29 ENGĐNÜN, Đnci · 224 Enîn-i Đhtizâr · 70, 97, 128, 150 En-neşri’z-zühri fî Resâil en-nesri’d-dehri

160 Enver 54, 55, 64, 73, 74, 95, 101, 104, 129,

140, 145, 147, 228 Enver Bey 73, 74, 104 Epir 6 ERCĐLASUN, Bilge 21, 29, 224 Ergani 73 Ermeni 7, 161 Ermenice 22, 36 Ermeniler 7 Eroğlu 4 EROĞLU, Hamza 224 Erzurum XIV, 5, 7, 66, 227 Esaret 15 Esbak Đstanbul Kadısı Arapzâde Hafidi

Mehmet Efendi bk. Mehmet Efendi Eser-i Kamil Paşa 161 Eshâb-ı Tabakât-ı Seb · 90, 162 Esham Muhasebesi 77 Eski Gün 67 Eslâf 22, 42, 47, 50, 55, 63, 158, 159, 219 Eslâf Hakkında Mukaddime Yollu Birkaç Söz

55

Page 254: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

235

Es-Sadaka 31 Eşar-ı Hayret 76 Eşek ile Tilki 9 Evzân-ı Meşhûre V, 61, 84, 111, 124, 143,

145, 147, 169 Ey Yâr-ı Nağmekâr 54, 116, 149 Eyup Şimşek bk. ŞĐMŞEK Eyup

F

Fahrettin Reşat 161 Fâide 95, 106, 122, 123, 137, 151, 152 Faik Esat XII, 36, 55, 64, 69, 96, 97, 98, 122,

127, 128, 134, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 151, 152

Faik Reşat I, II, XVI, 22, 36, 42, 44, 46, 47, 48, 50, 55, 59, 60, 61, 63, 64, 70, 74, 75, 96, 101, 102, 122, 123, 126, 129, 140, 143, 145, 146, 213, 219, 229

Falih Rıfkı Atay 29 Farisî 43, 85, 89, 102, 148 Fars 69 Farsça 22, 74, 75, 88, 89, 102, 117 Fatih 1, 54, 79, 89, 222 Felatun Bey ile Rakım Efendi 15, 51 Felsefe-i Zenân 15 Fenn-i Teşrîh Ulemâsından Doktor Sâpey 47,

49, 50, 115, 123, 148 Feraizcizâde Mehmet Şakir Efendi 88 Ferit Devellioğlu XIV Ferit Đsmail Hakkı Paşa bk. Jandarma Dairesi

Reisi Esbakı Ferit Đsmail Hakkı Paşa Ferizcizâde Salih Efendi 87 Feyzâbat 90 Feyzi 30, 55, 65, 83, 111, 131, 149, 171 Fıkra III, 37, 42, 43, 69, 94, 95, 108, 115,

118, 125, 126, 219 Fırka-i Zabtiye Azalığı 66 Fıtnat Hanım 195 Fikret 41, 55, 77, 221 Firkat 15 Folkeston 81 François Fenelon 14 Fransa 6, 10, 23, 82, 101, 185, 209 Fransız 8, 9, 14, 21, 88, 154 Fransızca 14, 21, 22, 30, 31, 72, 81, 82, 160,

184 Fransızcadan Mütercem 94, 123, 126, 142 Furûk 95 Fuzûlî 43, 54, 55, 58, 59, 60, 64, 68, 74, 85,

94, 96, 101, 102, 106, 112, 126, 127, 129, 130, 139, 145, 147, 148, 149, 190, 205, 218, 221

G

Galatasaray 29, 77, 83, 84 Galatasaray Sultanisi 29, 77 Galip XI, 55, 64, 75, 92, 102, 106, 116, 130,

151, 176 Galip (Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit

Galip) ·XI, 55, 64, 92, 102, 106, 130 Gam-ı Hicran · 67 Garbın Eşâr-ı Rengîninden 68, 94, 135, 137,

140 Gariper 18 GARĐPER, Cafer 224 Garp 30, 31, 58, 92, 119, 220 Gayret 28, 78, 196 Gazellerim 79 Gazette Française de Costantinople 21 Gazi Ahmet Muhtar Paşa X, 34 Gazi Osman Paşa 4 Gazi Üniversitesi 229 Gece Rûy-ı Deryâda 59, 119, 124, 135, 150 Gelibolulu Hoca Tahir Efendi 89 Gelibolulu Recep Ferdi Bey 88 Genç Osmanlılar 3 Genel Meclis 3 Gerçek 31 Selim Nüzhet Gerçek 224 Girit 3, 6, 7, 24, 31, 73 Girit Đsyanı 3 Gostençka 68 Gölgesini Satan Adam 161 Gönüllü 51, 53, 65 GÖVSA, Đbrahim Alaaddin 224 Göztepe 74 Gustave Flaubert 19 Gül Demetleri 63, 69, 158 Güldeste 75 Gülistan 89, 205, 204 Gülşen 67, 78 Güneş 67, 202 Güzel Eleni 67 Güzide-i Sühan 55

H

Habeşistan 69 Hacı Hasan Bey 81 Hacı Mirza Mehdi Tebrizi 88 Hacı Tahir Efendi 74 Haci Rizakuli Horasani 88 Hadîka 24 Hafız 87, 89 Hafidi Mehmet Efendi 101, 102 Hakani 175 Hakâyiku’l-Vakâyî 74

Page 255: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

236

Hakikat 28, 31, 59, 60, 68, 94, 124, 127, 136, 148, 63, 153

Hakimiyet-i Milliye 86 Hakkari 80 Hakkı Bey 73, 172, 189 Halâ Seviyor · 79 Halet Bey 13 Hâleti 188 Hâletî · 195 Hâl-i Hazînim V, 110, 125, 147 Hâl-i Hazînim 199 Halide Edip Adıvar 28, 30 Halit Eyyup 30 Halit Ziya 76 Halkalı Ziraat Yüksek Okulu 7 Hama 73 Hamit 11, 13, 20, 34, 40, 85, 86, 109, 229 Hamiyet 67 Hamlet 87 Harabat 10, 17 Harput 70, 79, 80, 98, 227 Harput ulemasından Kemalettin Efendi 70, 98 Harputi 55, 65, 107, 109, 124, 131, 136, 138,

139, 140, 141, 143, 151 Hasan Asaf 30, 41 Hasan Mellâh 15 Hatıra-i Mektep Yahut Bir Manzara-i

Rûhaniye V, 68, 95, 125, 150, 201 Havâtir 31 Hayal 25, 31 , 59, 60, 68, 94, 112, 124, 127,

136, 148 Hayali 187 Hayam 89 Hoca Hayret Efendi bk. Hoca Hayret Efendi Hayrettin 160 Hayri · XI, 55, 64, 92, 102, 114, 130, 147, 160 Hayrullah Efendi 13 Hazân 60, 70, 85, 98, 112, 127, 128, 138, 152 Hazine-i Fünûn I, III, VII, IX, X, XI, XIII,

XIV XVI, XVII, 12, 31, 34, 35, 36, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 50, 51, 52, 53, 55, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 67, 69, 70, 72, 74, 75, 76, 78, 79, 82, 83, 84, 87, 88, 89, 90, 95, 96, 97, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 114, 120, 122, 130, 136, 137, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 156, 157, 158, 160, 161, 213, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 227, 228

Hazreti Mevlâna Celalettin 83 Hece 14, 222, 223, 230 Hediye-i Sâl 89 Hersek 3, 4, 6, 71 Hersekli Arif Hikmet 44, 55, 64, 71, 72, 98,

99, 106, 128, 142, 144, 215 Hezâristân · 204

Hezec 177 Hınçak 7 Hızırağazâde 47, 49, 50, 116, 123, 139 Hızırağazade Sayıt Bey 75, 101 Hidiv Đsmail Paşa 6 Hikâye-i Feylosefıyye-i Mikromegas 56 Hikâye-yi Đbrahim Paşa be Đbrahim-i Gülşenî ·

13 Hikmet-i Edebîye 157 Hilal 31 Hilâl-i Osmanî 10 Hindistan Seyahatnâmesi 72 Hobart Paşa 160 Hoca Hayret Efendi 45, 55, 64, 75, 76, 102,

130, 142 Hoca Tahsin 55, 64, 106, 130, 147 Hudavendigâr 71 Humus 73, 74 Huyugüzel 69 HUYUGÜZEL, Ömer Faruk 225 Hüd’a-kâr Kız 156 Hüdavendigâr 66, 79 Hülâsetü’l Đtibâr 160 Hürriyet 10, 31 Hürriyet Kasidesi 10 Hüseyin Cahit 28, 29, 30 Hüseyin Dâniş 20, 56, 65, 88, 89, 106, 115,

132, 149, 153 Hüseyin Rahmi Gürpınar 28 Hüseyin Sabri 20 Hüseyin Siret 29 Hüseyin Tuncer bk. TUNCER, Hüseyin

I

I. Dünya Savaşı 6 I. Meşrutiyet 3, 4, 28, 39, 221, 226 II. Mahmut 1, 2, 7, 8, 21, 22, 56 II. Meşrutiyette · 13, 228 III. Napoleon 23 III. Selim 1 Irak 72 Isak Ferera 30 Islahat Fermanı 2, 228 Islahat-ı Edebiyye 19 Islahat-ı Osmaniye Tarih 72

Đ

Đbadullah Vasaf Efendi 112 Đbni Kemal 83 Đbni Rüştü XI, XII, 44, 55, 64, 102, 106, 114,

115, 130, 134, 147, 148, 149, 150, 152, 153 Đbni Seyit Gâlip 106

Page 256: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

237

Đbnülemin Mahmut Kemal Đnal bk. ĐNAL, Đbnülemin Mahmut Kemal Đbnü’l Şevket 55, 64, 106, 130, 150 Đbnü’l-Fariz 47, 49, 50, 91, 118, 123, 138, 139 Đbnül Şevket 82, 108 Đbnürrıfat Samih 46, 54, 55, 65, 85, 86, 112,

113, 116, 125, 132, 139, 141, 152 Đbrahim Alaaddin bk. GÖVSA, Đbrahim Alaaddin Đbrahim Şevket 161 Đbrahim Şükrullah Efendi 49, 50 Đbrahim Şükrullah Efendinin Tarih-i Đrtihâlidir

93, 123, 135, 139 Đbret 24, 75 Đcmâl-i edebî 30 Đçli Kız 40 Đçtihat 31 Đfade-i Mahsûsa 36, 61, 70, 96, 122, 142, 213 Đğci Hafız [Efendi] 87 Đhsan Necmi (Edremitli) 55, 64, 101, 106,

130, 141 Đhsası Kalp 87 Đhtar 70, 97, 104, 105, 106, 107, 122, 137,

144, 147, 149, 151, 152, 188, 190, 191, 192, 194

Đhya Efendi 74, 159 Đhyâ-yı Âsâr 37, 38, 42, 99, 102, 219 Đkdam 20, 29, 67, 86, 88, 92 Đki Damla Göz Yaşı 156 Đki Günahsız Sevda 67 Đki Güzel Günahkâr 67 Đki Kanarya 79 Đki Kız 79 Đkrâm-ı Aklâm 20 Đlahi 9 Đlk Sevgi 67 Đmlâ Kılavuzu XIV ĐNAL, Đbnülemin Mahmut Kemal 66, 68, 70, 71, 72, 73, 74, 78, 80, 82, 83, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 225 Đncili Çavuş 31 Đnci Enginün bk. ENGĐNÜN, Đnci Đngilizce 22, 31 Đngilizler 6, 7 Đngiltere 3, 4, 6, 7, 57, 81, 91, 118 Đntibah 15, 18, 31, 51 Đntika 74 Đntikâm 31 ĐNUĞUR, M. Nuri 21, 22, 23, 25, 26, 27, 28,

29, 40 225 Đran 16, 88, 89 Đrfan Paşa 18 Đrtika 67, 69, 78 ĐSEN, Mustafa 48, 225 Đsfehan · 88 Đshak Hoca · 47, 49, 50, 65, 120, 123, 140 Đshak Sungurluoğlu bk. SUNGURLU, Đshak

Đskeçe 68 Đskenderiye 6 ĐSKĐT, Server R 36, 225 Đslâm 76, 112, 194, 225, 226 Đsmail Avnî 20 Đsmail Efendi 63, 155 Đsmail Hakkı 64, 78, 95, 106, 122, 137, 151,

152 Đsmail Zihni Efendi 82 Đspanya 69 Đstanbul I, II, X, XIII, XVI, 1, 3, 5, 6, 7, 22,

24, 29, 31, 34, 46, 47, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 75, 77, 78, 79, 81, 82, 83, 84, 85, 87, 88, 89, 90, 98, 101, 102, 109, 124, 142, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229

Đstanbul Beyazıt Kütüphanesi I, II, X Đstiğrâk 59, 93, 124, 136, 138 Đstikbâl 25, 31 Đstinaf Hukuk Riyaseti 71 Đstinaf Mahkemesi 71 Đstirdât-ı Zaman 31 Đstolçalı Ali Paşazâde Zülfikar Nafiz Paşa 71 Đtalya 6, 57, 91, 117 Đtiyât 46, 113, 148 Đttihat 28, 29, 31 Đttihat ve Terakki Partisi · 28 Đttihat-i Osmani 31 Đzâh 75, 101, 122, 143 Đzmir 5, 21, 68, 81, 225, 228 Đzzet 58, 64, 106, 126, 145, 190

J

Jack 57, 91, 92, 118 Jan Gurdon 156 Jandarma Dairesi Reisi Esbakı Ferit Đsmail

Hakkı Paşa 78 Japonya 69 Jenovefa 161 Jön Türkler 30, 31 Juraj Đnsalis 156K Kabus 156 Kafile-i Mûsikîşinasını Osmani 87 KAHRAMAN, Âlim 14, 225 Kâmûs 83 Kandiye 76 Kâni ·204 Kanûn-ı Esâsi 3, 4, 5, 25, 26 Kanûn-ı Esâsi Encümeni 10 Kanuni Sultan Süleyman · 1 Kaplan 10, 14, 56 Kaptan Kabl 161 Karabibik 16, 51 Karaca Ahmet Mezarlığı 93 Karadağ 5, 6 Karaferye 90

Page 257: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

238

Karagöz 12, 28 Kararname-i Ali 24 Kâriîne Bir Büyük Tebşîrimiz 71, 97, 122,

150 Karlar Altında 79 Karlı Bir Gün 67, 94, 125, 146 Karlofça Antlaşması 1 Karnaval 15 KARPAT, Kemal 4, 8, 226 Kars 6 Kârvanı Ömr 89 Kasbâr Matbaası XVI, XVII, 36 Kaside-i Ferde Tercümesi 80 Kaside-i Münfericenin Tahmis-i Cedîdiyle

Beraber Tercümesi 46 Kaside-i Tantarâniye 46, 80, 109, 124, 138,

139, 140, 141 Kastamonu 71 Kavaid-i Osmaniye 89 Kavalalı Mehmet Ali Paşa 2 Kayaoğlu 2 KAYAOĞLU, Taceddin 2, 226 Kaymakam Ali Ragıp Bey 80 Kaynakça VI, 222 Kazak Masalı 156 Kâzım 39, 40, 51, 52, 55, 64, 107, 116, 121,

125, 141, 146, 172 Kâzım (Tahirzâde) 39, 40 Kemalettin 70, 98, 103, 105, 107, 170 Kemalettin Efendi bk. Harput ulemasından

Kemalettin Efendi Kemali 55, 65, 107, 109, 124, 131, 136, 138,

139, 140, 141, 143, 151 Kemâl-i Hocendi (Şeyh) 55, 64, 107, 130 Kemal Karpat bk. KARPAT, Kemal Kemalpşazâde Sait 20 Kerbelâ 205 Kerkük 100 Kevkebe-i Ali 190 Kıbrıs 6, 31 Kısm-ı Edebî III, 37, 42, 43, 44, 96, 98, 99,

100, 102, 103, 106, 107, 108, 110, 111, 114, 219

Kısm-ı Fennî· III, 37, 42, 44, 45, 62, 113, 115, 120, 219, 221

Kıssadan Hisse 14, 50 Kız Sanayi Mektebi 7 Kızlar Mektebi 87 Kirkor Faik XVI, XVII, 36, 64, 107, 122,

104 Kitâbe-i Gam 67 Kocamustafa Paşa Rüştüye Mektebi 85 Kont Dönerin 161 Konya 5, 81, 86 Kosova 66, 79, 103 Kudret 24, 25, 26, 28 KUDRET, Cevdet 24, 25, 26, 28, 226

Kulak ve Gırtlak [Yahut Mûsikînin Đnsan ve Hayvanata Tatbiki] 161

Kurtuluş Savaşı 29 Kuşdilinde 79 Kuşlar 44, 53, 70, 96, 127, 143, 218 Küçük Gelin 79 Küçük Kaynarca Antlaşması 1 Küçük Pazar 74, 114 Küçük Şeyler 16 Külliyat-ı Đslâmiye 90 Kürdistan 31 Küre-i Arz’ın Sûret-i Teşekkülü 69 Küşvar 83 Kütahya 73 Kütahyalı Emirzade Mehmet Nuri Efendi 82 Kütüphaneler Müfettişliği 76 Kütüphaneler Tahrir Müdür Muavinliği 76

L

La Fontaine 9 La Turquie Libre 31 Lamartin 89 Lamartine 9 Latin I, II, XIII, XIV, XV, 38, 160 Le Constitionnel 31 Le Courrier de Smyrne 21 Le Courrier des Balkans 31 Le Liberal 31 Le Moniteur Ottoman 22, 31 Le Smyrneen 21 Le Turquie Contemparaine 31 Le Yıldız 31 Lealle leha uzre ve ente nelûme 134, 144 Lealle Leha Uzre ve Ente Nelûme 70, 96 Leoport Stablo 162 Letâif-i Nâdîde 69 Letaif-i Rivâyet 14, 50, 51 Levami 80, 90 LEWĐS, Bernad 1, 8, 226 Leyâl-i Iztırap 67 Leyâl-i Teemmül 59, 68, 95, 124, 136, 147 Leyla ile Mecnûn 156 Lisan Okulu 8 Lisân-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı

Mülâhazâtı Şâmildir 18 Londra 4 Ludovic Halevy 161 Luiz-Viktorin Şukedam 166

M

M. Kayahan Özgül 222 M. Sabit Çöğenli XIV M.H (خ) 139 ,138 ,113 ,62 ,58 ,57 ,45

Page 258: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

239

M.T (f) 45, 113, 145 Maarif 27, 74, 76, 78, 85, 88, 227 M. Nuri bk. ĐNUĞUR, M. Nuri M. Orhan bk. OKAY, M. Orhan Maarif Nezâreti 27 Maarif Nezareti Encümeni Teftiş ve Muayene

Azalığı 76 Maarri Divanından Seçmeler 91 Madam Akkerman V, 48, 50, 65, 49, 120,

123, 145, 166, 167, 168 Madenler ve Madenli Yerler 45, 113, 121, 145 Magosa 75, 77 Mağaralar 57, 91, 118, 121, 138 Mahcûre [ile Hikmet ] 105 Mahfil 85 Mahir Aşçı 43, 52, 57, 69, 95, 125, 141, 142,

143 Mahmut Ata 29 Mahmut Babacan bk. BABACAN, Mahmut Mahmut Bey Matbaası 185 Mahmut Celalettin Paşa XI, 44, 55, 64, 75,

92, 100, 102, 104, 107, 113, 114, 130, 145 Mahmut Efendi XIII, 98 Mahmut Kenan 52, 65, 107, 125, 150 Mahmut Nedim Paşa 24, 73 Mahmut Raşit Efendi 89 Mahmut Sadık 28 Mahşerü’n Nefâis 54, 78, 93, 100, 106, 108,

129, 130, 134, 144, 145, 147, 148, 151 Mahşerü’n-Nefâis Nat-ı Şerîf 73 Mahzen-i Esrar 162 Makale-i Çehârım 99, 129, 151 Makale-i Edebîye 80 Makale-i Mahsûsa III, 37, 42, 45, 60, 94, 116,

119, 208, 219 Makamat-ı Sofiye Tercümesi 80 Makedonya 5, 6, 7 Malatya Tahrirat Müdürlüğü 70 Maliye Mektebi 7 Malumat 20, 28, 30, 67, 69, 78, 86, 88, 161 Mâlûmât-ı Mücmele · 69 Mamuretü’l Aziz Vilayeti Merkez Müftülüğü

80 Mamut Sadık 161 Manastır 36, 66, 68, 71, 96, 104, 105, 213 Manon Lesko 87 Maraz-ı Sühan III, 37, 42, 43, 45, 102, 219 Margirit 79 Marğliç 68 Marmara 86, 112 Marty 161 Matbaa-yı Amire, Matbaa-yı Osmaniyye · 185 Matbaa-yı Ebuzziyâ 185 Matbuat Dairesi 26 Matbuat Kanunu 24, 26 Matbuat-ı Arabiyye 185 Matbuat-ı Dahiliye Mümeyyizliği 74

Mavi Sümbül 79 Mazlum 31 Mebadi-i Usul-i Fotoğrafya 160 Mebâhis-i Askeriye 46, 101, 109, 121, 138,

139 Mebusan Meclisi 3, 26 Mecalisü'n-Nefâis 48 Mechveret 31 Meclis-i Bahriye 73 Meclis-i Maarif 27 Meclisi Tahkik Risâleti 73 Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye 1 Mecmua-i Ebüzziya 28, 90 Mecmuatü’l-Bedâi 65, 120, 123, 144 Meçhûller VI, 43, 54, 100, 129, 138, 206 Meçuve 68 Medeniyet 74, 92 Medhal 120, 134, 140, 141, 142 Megalo Đdea 7 Megamiz 92, 121, 126, 143 Mehâlik-i Hayat 67 Mehmet Ali XI, 2, 43, 44, 55, 65, 92, 108,

125, 130, 136, 139, 142 Mehmet Celal 52, 55, 65, 78, 79, 108, 125,

136, 140, 222 Mehmet Efendi XIII, 46, 101, 102 Mehmet Esat XII, 36, 55, 64, 69, 96, 97, 98,

122, 127, 128, 134, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 151, 152

Mehmet Esat Bey 69 Mehmet Haşim Đbni Abdülmecit 88 Mehmet Đhsan 53, 55, 65, 109, 131, 144, 145,

146, 218 Mehmet Kemalettin 46, 55, 65, 79, 80, 107,

109, 124, 131, 136, 138, 139, 140, 141, 143, 151

Mehmet Nurettin 65, 109, 121, 139 Mehmet Nuri Efendi bk. Kütahyalı Emirzade Mehmet Nuri Efendi Mehmet Râsih 55, 65, 110, 131, 147 Mehmet Rasih (Eskişehirli) XI, 65, 92, 131 Mehmet Rauf 29 Mehmet Sadi 55, 65, 110, 131, 141 Mehmet Subhi bk Bahizâde Mehmet Subhi Mehmet Tahir 29, 30, 47, 48, 65, 110, 123,

143, 223 Mehmet Tarık 55, 65, 110, 131, 152 Mehmet Tevfik V, 65, 110, 125, 136, 141,

147, 200 Mehmet Vasıf Efendi (Manastırlı) 65, 110,

137, 148 Mekteb Ceridesi 95, 106 Mekteb-i Mülki 19 Mektep V, 28, 36, 67, 68, 69, 74, 78, 82, 88,

95, 108, 150, 201, 213, 215 Mektup IV, V, 18, 58, 126 Mektûp 58, 113, 126, 143

Page 259: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

240

Melbûsât 101, 121, 138 Memduh Bey 55, 65, 80, 81, 82, 108, 130,

131, 146, 149, 150 Menemenlizâde Mehmet Tahir 19 Meraret-i Hayât 60, 68, 95, 127, 135, 148 Mertebe-i Hakanî Tercümesi 80 Mes Prisons 18, 77 Mesele-i Mebhûsetün Anhâ 18 Mesnevi-i Hayret Efendi 45, 76, 102, 130, 142 Meşâk-ı Hayat 67 Meşhurları Ansiklopedisi 224 Meşveret 28, 31 Metali 90 Metin And bk. AND, Metin Metin Kıratlı 226 Mevlâna Celalettin bk. Hazreti Mevlâna Celalettin Mevlâna Şeyh 47, 48, 49, 50, 110, 123, 143 Mevlâna Şeyh Abdullah Salâhi-i Uşşakî 47,

48, 49, 50, 110, 123, 143 Mevlevi 72 Meyl-i Dil 67 Mısır 6, 80, 92, 109, 136, 138, 139, 185 Mısır’da Müessesât-ı Arabiyye 80, 109, 136,

138, 139 Midhat Bahari 55, 131, 138, 142, 150 Mihran Efendi 28 Mihr-i Dil 105 Millet Meclisi 5 Millet-i sadıka 7 Mir’ât-ı Vukuât-ı Harbiye 72 Mirabo ve Sofî 160 Mirat 31 Mirza Akayi Erumie 88 Mithat Bahari 30, 44, 46, 65, 82, 110, 111,

135, 136 Mithat Efendi 67 Mithat Paşa 3, 4, 25, 86 Mizan 28, 81 Mîzan 20, 31, 90 Mizancı Murat 19, 20 Mizanü’s-Sâa 161 Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri XII,

222 Modern Türkiye’nin Doğuşu 226 Molla Efendi 69 Monitör Ottoman 31 Monte Kristo 14, 50 Muallim Feyzi 83, 215 Muallim Naci V, XV, 11, 17, 19, 41, 44, 47,

49, 54, 55, 61, 65, 75, 78, 81, 84, 86, 89, 90, 111, 112, 123, 124, 131, 139, 140, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 182, 183, 187, 189, 191, 192, 196, 221

Muammâ-yı Dil 93, 134, 148 Muhabbet-i Đzdivaç ve Kadınlar 162

Muhaberât-ı Aleniye 71, 98, 105, 122, 151, 152

Muhâberât-ı Aleniyye 122 Muhadarat 90 Muhafâza-i Sıhhat 63, 154 Muharrerat-ı Nâdire 161 Muharreratı Şeyh Vasfi 90 Muhayyelât 84 Muhbir 24, 31 Muhit 28, 81 Muhittin 43, 54, 55, 60, 65, 84, 85, 112, 127,

131, 132, 138, 140, 146, 149 Muhittin Raif 84, 85 Muhlis Bey 55, 65, 112, 132, 146 Mukabele 87 Mukaddime-i Tahlil 161 Mukaddime-i Takvim-i Vekayi · 22 Muktebes 78 Musâhabe IV, V, 20, 37, 42, 46, 59, 60, 65,

120, 127, 138, 203, 219 Musâhabe-i Edebîye 20 Musavver 28, 30, 36, 67, 72, 74, 78 Musavver Fen ve Edeb 67 Musavver Malumat 30 Musavver Muhit 28 Musavver Terakki 28, 36, 74, 78 Mûsîkinin Fen-i Tedavide Đstimâli 115, 133,

135, 149 Mustafa Đsen bk. ĐSEN, Mustafa Mustafab Nihat Özön bk. ÖZÖN, Mustafa Nihat Mustafa Sabri 30 Mustafa Sezai 46, 65, 113, 133, 148 Muş 73 Muvakkaten 31 Muvâzene 31 Muzaffer Hasan 161 Mübâreze-i Hayat-ı Hayvaniye 44, 58, 62,

115, 134, 147, 148, 149, 150, 152, 153 Müftü Ahmet Efendi 80 Mühimme Odası 77 Mükafât 79 Mükemmel Kavaid-i Lisan-i Osmani 161 Mükemmel Sarfı Fransavî 87 Mülâhaza-i Edebîye 80 Münâcât 9, 10 Müntahap 63, 155 Müntahap -Yeni Şarkılar 63 Mümtaz Turhan bk. TURHAN, Mümtaz Mümtaz Türköne bk. TÜRÖNE, Mümtaz Mürüvvet 74, 78, 89 Müsameretnâme 14 Müşterek Gazel 106, 108, 130, 131, 150 Mütâlaa 102, 130, 151 Mütâlaât Edebîye 157

Page 260: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

241

Mütenevvia IV, 37, 42, 46, 60, 101, 102, 103, 111, 112, 113, 115, 117, 119, 133, 135, 136, 161, 219

Mütevveffiye Octava Feuillet 161

N

Nâbî 174, 189, 193 Nabizade Nazım 16, 223 Nabizâde Nazım 51 Naci 12, 19, 72, 77, 84, 99, 110, 111, 112,

124, 129, 142, 149, 221 Nağme-i Seher 77 Nahvi Osmanî 90 Nâili (Manastırlı Hoca Nâili) 55, 65, 113, 132,

145 Nâkâm 67 Nakş-ı Hayal 38, 43, 99, 129, 144, 145, 146,

148, 151, 152 Nâkûs-ı Đstiğfâl 70, 96, 127, 143 Namık Kemal 3, 10, 11, 13, 15, 16, 17, 18,

19, 23, 40, 51, 75, 77 Nasihat 31, 90, 112, 117, 133, 145 Nasuh Uslu 226 Nat-ı Şerîf 100, 115, 129, 133, 140, 145 Nazif Sarûri 86, 87 Nazif Surûrî Bey 55, 65, 113, 132, 149 Ne Saâdet 51, 52, 107, 121, 125, 146 Necati Bey 47, 48, 49, 50, 75, 101, 123, 140 Necat Birinci bk. BĐRĐNCĐ, Necat Neccar-zâde Şeyh Rıza 195 Necib 155, 161 Necip Asım 20 Necmettin Sami 63, 65, 113, 134, 150, 153 Nefrin 78 Nevayi Sarir 89 Nevha 54, 70, 91, 97, 117, 128, 133, 138, 147 Nevha-i Hazînâne 54, 91, 117, 133, 138 Nevî 58, 65, 113, 126, 143, 195 Nevresidegün-i şuaradan Bahizâde Mehmet

Subhi bk. Bahizâde Mehmet Subhi Nevsal-i Askerî 72 Nevşehirli Đbni Rüştü bk. Đbni Rüştü Neyli 195 Nezaret Mühürdarlığı 73 Nezih Paşa XI, 55, 56, 65, 92, 113, 132, 146,

150, 152 Nigar Hanım 28 Nihad Sâmi Banarlı bk. BANARLI, Nihat Sami Nilüfer 88 Niyazi Efendi 56, 65, 114, 132, 145 Numune-i Hayal 67 Numûne-i Kitâbet 63, 154 Nurettin Ramih 44, 54, 56, 65, 114, 132, 139,

140, 145

Nuri Bey 13, 90 Nuri Şeyda 54, 55, 56, 65, 87, 114, 132, 149,

150

O

O Çehre 67 Ohanes Ferd 36 OKAY, M. Orhan 10, 11, 14, 15, 227 Oku Yaz [ve Nisabü’s-Sibyan Nam Kitabın

Tercümesi] 160 Orman ve Maden Okulu 8 Orhan Yavuz bk. YAVUZ, Orhan Orta Doğu 7 Osman Bey 1 Osman Faiz 54, 56, 65, 87, 88, 102, 114, 132,

146, 147, 149, 150, 152 Osman Paşa 65 Osman Rahmi XII, 44, 45, 57, 58, 62, 65, 106,

115, 134, 147, 148, 149, 150, 152, 153 Osman Şems (Üsküdarlı) 65 Osman Şükrü 47, 49, 65, 115, 123, 133, 135,

148, 149 Osmanî 73 Osmanlı III, VII, IX, X, XI, XIV, XV, 1, 2, 3,

4, 5, 6, 7, 10, 12, 21, 22, 25, 27, 28, 30, 31, 32, 35, 38, 48, 49, 58, 61, 66, 75, 79, 84, 112, 113, 159, 162, 163, 182, 219, 220, 223, 228, 229

Osmanlı Arması VII, 32, 38, 162, 163 Osmanlı Bankası 7 Osmanlı Beyliği X, 1 Osmanlı Devleti XI, 1, 3, 4, 6, 7, 21, 22 Osmanlı Đmparatorluğu 1 Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat · XIV Ottoman 31 Otuz Beş Dakika 156 Oyun 79

Ö

Ömer 55, 64, 84, 89, 95, 100, 127, 140, 160, 161, 225

Ömer Faruk bk. HUYUGÜZEL, Ömer Faruk Ömrüm 76, 222 Öteberi 46, 59, 60, 61, 102, 103, 112, 125,

126, 137, 141, 143, 145 Öykü Erdal XV ÖZAKINCI, Cengiz 8, 226 ÖZEGE, Seyfettin XIV, 160, 227 ÖZÖN, Mustafa Nihat 48, 53 ÖZTUNA, Yılmaz 4, 5, 226

Page 261: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

242

P

Pâre Nedir 91, 119, 133, 152 Paris XV, 23, 52, 57, 69, 95, 166 Paşmakçı Zühdü 69 Pedram 56, 65, 88, 106, 115, 132, 149, 153 Pejmürde’den Şeb-i Muzlim 54, 78, 108, 130 Pejmürde 41, 54, 63, 71, 77, 78, 97, 108, 110,

125, 130, 136, 141, 157, 221 Pendname-i Attar 89 Perişan 204 Peyam 29 Peyam-ı Sabah 29 Pinti 31 Plevne 5 Pol ve Virjini 15 Pompei Şehri 46, 57, 91, 117, 121, 138 Posta-Telgraf Nezâreti 66 Premedi 68 Prusya 72

R

Rados 76 Rafael 89 Ragıb Paşa 187 Ragıp Paşa 193 Ramazân-ı Şerîf 45, 59, 60, 116, 126, 134, 143 Recaizâde Mahmut Ekrem 11, 12, 13, 16, 17,

19, 20, 29, 30, 41, 51, 54, 55, 63, 65, 71, 77, 78, 81, 85, 86, 97, 108, 115, 130, 144, 151, 157, 171, 173, 221

Recep Vahyi 85, 88 Recep Ferdi Bey bk. Gelibolulu Recep Ferdi Bey Refael 87 Refik Bey 63, 157 Rehber-i Tahsil 160 Remel 169 Rene 79 Resimli Gazete · 28, 74, 85, 88 Reşat, Faik 229 Reşit Paşa 10, 81 Revandizli Emin XII, 46 Rıfat 85, 112 Rıfat Bey 85 Rıza Tevfik Bey Efendi 70 Rıza Tevfik Bey Efendiye 98 Rica-yı Mahsûs 105, 122, 152 Risale-i Sipehsalar Tercümesi 83 Riyahin 90 Robert Koleji 83 Robinson Crusoe 14, 50 Romanya 5, 6 Ruhi Kur’an’dan Bir sahife-i Nûr 83

Rumca 22 Rumeli 6, 31, 73, 85 Rus 2, 4, 66 Rusya 3, 4, 5, 6, 7 Ruznâme-i Ceride-i Havâdis 18, 23 Rübâiyyât-ı Hayâm 83 Rüyâ 53, 109, 131, 144, 218

S

Saadet 19, 39, 40, 76, 78, 89, 92 Sabah 28, 52, 54, 63, 65, 67, 69, 78, 86, 92,

118, 120, 130, 146, 158 Sabri 43, 52, 65, 115, 126, 138 Sadakat 31 Sadaret Mektubî Kalemi 71 Sada-yı Millet 31 Sadettin 56, 65, 115, 133, 140 Sadi Bey 56, 65, 115, 133, 150, 152 Safvet 59, 60, 65, 116, 126, 134, 143 Sait Bey 22, 47, 49, 50, 123, 139 Sait Paşa 18, 84 Sakız 66 Samih 116 Samsun 80 Sancak 31 Sarâ-yı Cedît 74 Sare Hatun Camii 80 Sarım Efendi 22 Say 67 Sebat 67 Sefiller 14, 50 Sefir ve Şehbenderler Hukuk ve Vezalifi 161 Sehî Bey 48 Sehv-i Tab V, 45, 59, 60, 61, 91, 118, 124,

125, 126, 140, 184 SEL, Semra 36, 42, 55 Selâmet 31 Selanikli 44, 55, 64, 72, 73, 96, 127, 141, 155 Selim Nüzhet 31, 227 Senem Erdal XV Semra Sel bk. SEL, Semra Sergüzeşt 16, 51, 69 Server R. Đskit bk. ĐSKĐT, Server R Servet-i Fünûn III, X, XI, 8, 12, 14, 20, 21,

28, 29, 30, 41, 51, 54, 67, 77, 79, 85, 88, 222, 224, 230

Sevati 90 Sevda Çiçekleri 63, 153, 154 Sevda Lügati 79 Sevda-yı Sermedî · 67 Seyahat 69 Seyfettin Özege bk. ÖZEGE, Seyfettin Seyf-i Hakikat 31 Sırbistan 3, 5, 6 Sırma Şerit 156

Page 262: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

243

Sırpça 22 Sırrı Paşa 80, 83, 109, 111, 131, 143 Sırrı Paşa Merhûmun Vefatına Tarîhtir · 80,

109, 131, 143 Sıtkı 161 Sirâc 24 Siruz 73 Siruzlu Đbrahim Paşazâde 73 Sivas XV, 5, 86, 227, 228, 229 Sokullu Mehmet Paşa 1 Son Pişmanlık Mukaddimesi 16, 75 Söğüt 1 Spactateur Orfiental 21 Spactateur Oriental 21 Su’ad Bin Necib 98 Sual ve Cevab-ı Kavaid 161 Sûfî 49, 65, 120 Sûk-ı Ukâz 76 Sultan Ahmed Han Vasaf · 112 Sultan Mehmet-i Sani 79 SUNGURLUOĞLU, Đshak 80, 227 Sûret-i Mukaddime 75, 102 Sûzügadâz 83 Süheyla Yüksel bk. YÜKSEL, Süheyla Süleyman Beyefendi 63, 82, 154 Süleyman Nazif 30, 80, 81, 85, 86 Süleyman Subaşı Medresesi 75 Sünbnülzâde Vehbî 175 Sünbülistan Şerhi 83Ş Şafak 67, 78 Şâir V, 59, 60, 93, 109, 125, 126, 131, 146,

151, 198 Şair Evlenmesi 13, 23, 40 Şair-i Şiirin 55 Şam 58, 73, 106, 126, 145 Şam’dan Mektûp 58, 106, 126, 145 ŞAPOLYO, Enver Behnan 23, 28, 228 Şark · 12, 28, 30, 31, 58, 61, 74, 91, 92, 119,

220 Şarkı 74, 101, 129, 147 Şehidi 47, 49, 65, 116, 123, 139 Şehrâyin ve Sihr-i Beyân 76 Şehzadebaşı 71 Şekisperin 87 Şemsâ 29, 51, 78 Şemsettin Sami 13, 15, 28, 51 Şerif Aktaş bk. AKTAŞ, Şerif Şerife Saliha Bedriye Hanım 74 Şeyh Ali Vasfi [Efendi] 89 Şeyh Kemal-i Hocendi 107 Şeyh Osman Şems (Üsküdarlı) 56, 116, 133 Şeyh Vasfi · V, 30, 55, 85, 90, 170, 197 Şeyhi 65, 89, 112 Şeyhü’l Đslâm 47, 49, 84, 112, 123, 144

Şeyhü’l Đslâm Abdullah Vassaf Efendi 47, 49, 84, 112, 123, 144

Şeyhü’l-Đslam Yahyâ 193 Şiar Eşref 76 Şi’r-i Gaza 79 Şiir - Şâir 198 Şiir ve Đnşâ 10, 17, 18 ŞĐMŞEK, Eyup 36, 228 Şinasi 9, 10, 11, 13, 17, 18, 19, 23, 40, 225 Şişli 8, 85 Şişli Etfal Hastanesi 8 Şişmanlık 45, 58, 62, 113, 135, 138, 139 Şöyle Böyle 90 Şûrâ-yı Devlet Aza Muavinliği 77 Şûrâ-yı Ümmet 28 Şura-yi Osmani 31 Şura-yi Ümmet 31 Şûrîde-i Sevdâ 70, 97, 128, 148

T

Taaffüf 51 Taaşşuk-ı Ta1at ve Fitnat 15, 51 Taceddin Kayaoğlu bk. KAYAOĞLU, Taceddin Tagazzülden Geçemem 11 Tahassür 70, 97, 128, 144 Tahattur-Tesir 44, 70, 72, 96, 97, 127, 141 Tahir Efendi bk. Gelibolulu Hoca Tahir Efendi Tahmîs-i Gazel-i Cenâb-ı Fuzûlî 54 Tahrîb-i Harâbât 18, 19 Tahrirat Kalemi 78 Takdir-i Elhân 19 Takdîs 54, 65, 120, 130, 137, 141 Takip 18, 19 Takrizat 19, 78 Taktî V, 61, 84, 111, 124, 142, 157, 183 Takvim-i Marifet 63, 157 Takvim-i Vakayi 2, 22, 27, 74 Takvimü’s-Sinîn X, 34 Talebe-i ulumdan Kayserili Đbni Seyit Galip ·

55, 64, 92, 102, 106, 130, 151 Talim-i Edebiyat 18, 19, 76, 77, 78 Talim-i Edebiyat Üzerine Bir Risâle 18 Tanpınar 8, 12, 23, 40, 56, 78, 228 Tanzimat IX, X, 2, 8, 9, 12, 13, 14, 15, 17,

18, 19, 20, 21, 48, 50, 53, 56, 77, 78, 81, 86, 224, 228, 230

Tanzimat Fermanı 2 Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye 81 Tarihi Enbiya 87 Tarih-i Medeniyete Bir Nazar 46, 59, 60, 92,

119, 126, 153 Tarih-i Osmân-i Encümen 74 Tasvir-i Efkâr 23, 24

Page 263: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

244

Tasviri hissiyyât 81 Tasviri vicdan 81 Taşnak 7 Tatbikât-ı Fenniye 63, 156 Tavsîf-i Cânân 54, 88, 114, 132, 149 Tazmîn 54, 86, 112, 132, 139 TDK VIII, XIV Tebrik-i Iyd-i Sait 104, 136, 144 Tebrik-i Velâdet-i Hümâyûn Hazreti Padişahı

93, 103, 127, 136, 141 Tebriknâme 110, 137, 148 Tecârib-i Hayat 67 Tecrübesi Aşk 67 Teessüf 11, 31 Teevvüh 70, 96, 127, 144 Tefekkür 54, 77, 78, 108, 130, 151 Tek Göz [Yahut Felaketzede Đki Öksüzün

Mes’ûdiyeti] 161 Tekezâde M. Sait 162 Telemachos 14 Telemak 14, 50, 56 Telhîs-i Đlm-i Nebâtâb 58, 62, 142 Telhîs-i Đlm-i Nebâtât 45, 65, 120, 134, 140 Telhisü’l Kimya 160 Telif ve Tercüme Dairesi 8 Teodor Kasap 13, 25 Terâcim IV, XIII, 37, 42, 43, 46, 47, 48, 50,

57, 63, 69, 79, 91, 101, 109, 110, 112, 115, 117, 118, 120, 158, 219, 229

Terâcime-i Đbni Fariz 141, 142, 147, 148, 150, 152

Terâcim-i Âhvâl 9, 13, 17, 23, 37, 42, 47, 50, 158, 219

Terakki 28, 29, 31, 85 Terane· 87 Terbiye-i Etfâl Hakkında Bir Đki Söz 39, 45,

51, 59, 60, 92, 119, 121, 126, 143 Tercüman-ı Hakikat 20, 28, 67, 84, 85, 89 Tercümân-ı Şemsiye 160 Tersâne Konferansı 4 Tertib-i Cedid Belâgât-ı Osmaniye 161 Tesalya 6 Tesdîs 54, 88, 114, 132, 152 Teverrüm 79 Tevfik Fikret 12, 29, 41, 54, 55, 56, 65, 116,

133, 149, 226 Tevhîd-i Bârî 68, 95, 127 Tezkiretü’l Evliya 229 Ticaret Mektebi 7 Tiyatro Edebiyatı Tarihi 13, 228 Tokmak 31 Trablusgarp 73, 74, 81 Trabzon 65, 86 Trakya 5 Tuna 4, 31 TUNCER, Hüseyin 9, 18, 228 Tunus 6, 81

Turfanda mı Yoksa Turfa mı? 20 TURHAN, Mümtaz 27, 228 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi XII, 30,

71, 72, 78, 83, 223 Türkçe XIV, 30, 76, 82, 89, 160, 188 Türkçede Roman 227 Türkiye’de Neşriyat Hareketlerine Bir Bakış ·

225 TÜRKÖNE, Mümtaz 2, 228

U

UÇMAN, Abdullah 17, 18, 19, 20, 230 Ulûm 31 Ulviyet-i Đslâmiye 80 Ulviyyet 113, 134, 150 Urfa 73 Usûlî 195 Usûl-i Fârisi 83 Uşak 95

Ü

Üdebâmızın Numûne-i Đmtisalleri 20 Ülfet 67 Ümit, 31 Üsküdar 76, 93 Üsküdar’da Paşakapısı 76 Üsküdarlı Safi 30

V

V. Murat 3, 24 V. (و) Reşit XIII, 57, 62, 65, 116, 134, 135,

148, 152, 153 V.Murat 3 Vâh 15 Vahdetizâde Safvet 45, 116 Vakit 67 Van 7, 66, 74 Vasf-ı Terkîbi V, 61, 90, 117, 143, 145, 146

124, 187 Vasfi Efendi 56, 61, 65, 89, 90, 112, 116, 117,

124, 133, 142, 143, 145, 146 Vasıta-i Servet 28 Vatan 10, 24, 31, 85 Vatan Şarkısı 10 Vâveylâ 10, 83 Vecdi 120 Vecîhi 56, 65, 105, 117, 133, 149 Venüs 79 Vezir-i Âzam Sinan Paşa 58, 113 Vicadan Azabları 79 Victor Hugo 14, 50

Page 264: YÜKSEK LĐSANS TEZĐdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · 2018-07-26 · tahlil etmek için en önemli yol, hiç şüphesiz ki döneminin birer tarihi vesika niteliğini

245

Viyana 77 Viyolet 156 Vuslat 40, 77

W

William Churchill 22

Y

Yadigar-ı Hayatım 160 Yadigâr-ı Şebâb 77 Yahya 68, 194 Yakup Kadri Karaosmanoğlu 29 Yakûtü’l Esrarü’l Hükemâ 120 YALÇIN, Alemdar 13, 28, 29, 228 Yanya 74 Yaş Antlaşması 1 YAVUZ, Orhan 48, 229 Yazmış Bulundum 19 Yel Değirmeni 156 Yemen Yolunda 91 Yeni Bir Cerîha 43, 108, 125, 136, 139 Yeni Ceriha XI, 92 Yeni Fikir 31 Yeni Gün 67, 86 Yeni Kitaplar XIV, 153, 154, 155, 156, 157,

158, 159, 221 Yeni Şarkılar 155 Yeniçeri Ocağı 1 Yeniköylü Hasan Sırrı Efendi ·87 Yeşil Yaprak 85 Yeşilköy 5 Yıldırım 31, 55, 56, 65, 87, 113, 117, 133, 149 Yıldız 8, 31 Yıldız Kütüphanesi 8 Yılmaz Öztuna bk. ÖZTUNA, Yılmaz [YURDMAN], Abdülgânî Seniy XII, 39, 40, 43, 45, 46, 47, 49, 52, 53, 54, 56, 57, 59, 60, 61, 63, 65, 90, 91, 93, 117, 118, 119, 121, 123,

124, 125, 126, 133, 134, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 145, 147, 148, 149, 150, 152, 153, 162, 186 Yozgat 73 YÜKSEL, Süheyla 47, 75, 92, 229 Yrd. Doç.Dr. Cemal Kurnaz 229 Yunan 2, 7, 53 Yunanistan 3, 6, 7 Yunanlılar 7 Yusuf Kamil Paşa 14, 50, 56 Yusuf Ziya 59, 65, 119, 124, 135, 150 Yücel Dağlı 34, 229 Yüksek Mühendis Mektebi 7 Yüksek Öğretmen Okulu 7

Z

Zade-i Celal 79 Zaman 67 Zavallı Çocuk 40 Zavallı Kız 43, 52, 115, 126, 138 Zehra 16, 51, 79 Zeka 74 Zekayizâde Şeyh 48, 49, 50, 93, 123, 135, 139 Zekayizâde Şeyh Đbrahim Şükrullah Efendinin

Tarih-i Đrtihâli 48 Zeki 39, 45, 46, 51, 59, 60, 65, 92, 119, 121,

126, 143, 153, 213 Zeki Meğamiz 59, 60, 65, 119 Zelzele 69 Zemzeme 12, 19, 77 Zemzeme III Mukaddimesi 12, 19 Zeyl-i Lûgatca-i Istılahat-ı Resmîye 160 Ziraat 7, 28, 103 Ziver Beyefendi 63, 158 Ziya Paşa 3, 10, 17, 18, 19 Ziyaettin 52, 65, 119, 126, 136, 148 Zuhuri 31 Zühtü (Đzmit’ten) 56, 65, 119, 133 Zünnûn-ı Mısrî 47, 48, 49, 101, 123, 148