the 97 gazels of mehmed zihnî...
TRANSCRIPT
The 97 Gazels of Mehmed Zihnî Keşânî
Analysis-Text
Thesis submitted to the
Institute of Social Sciences
in partial satisfaction of the requirements for the degree of
Master of Arts
in
Turkish Language and Literature
by
Zeliha Çelen
Boğaziçi University
2005
Mehmed Zihnî Keşânî’nin 97 Gazeli
İnceleme-Metin
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Yüksek Lisans Tezi
ZELİHA ÇELEN
Boğaziçi Üniversitesi
2005
ÖNSÖZ
Mehmed Zihnî Keşanî, 18.yüzyılda yaşamış, memleketinde mahkeme kâtipliği
yapmış bir şairdir. Hakkında birkaç kaynakta bilgi bulunmakla beraber bu bilgiler
birbirini tekrarlayan iki üç cümleden ibarettir. Dibacesinde söylediğine göre
divanını 1782’de tertiplemiştir. Zihnî’nin, şiirleri ve dibacesi incelendiğinde
Nâbî’nin hikemi şiir çizgisinde yürüdüğü, onun gibi tefekküre dayanan şiirler
yazmayı tercih ettiği görülür. Ayrıca Zihnî’nin tasavvufa geniş yer vermesi onun
tasavvufi bir kimliğe sahip olabileceği fikrini akla getirmektedir.
Bu çalışmada kullandığımız Zihnî’nin divanının tek nüshası Yapı Kredi Sermet
Çifter Araştırma Kütüphanesi Y-303.15’te kayıtlıdır. Yazmanın istinsah tarihi
bilinmemektedir. Bu yazmada müstensihinin bazı dikkatsizlikleri sebebiyle pek
çok imla hatası bulunmaktadır. Bu sebeple metin tamiri yapılmaya çalışılmış;
ancak bazı yerler ise okunamamıştır.
Bu çalışmam süresince sabırla danışmanlığımı yürüten Doç. Dr. Nezihe Seyhan’a,
metinde yaşadığım okuma güçlüklerinde bize yardımcı olan Prof. Dr. Günay Kut
ve Doç. Dr. Zehra Toska’ya, dibacede yer alan Arapça kısımları okuyan Prof. Dr.
Ahmet Tekin ve Doç. Dr. Ahmet Kavas’a, tezimin her aşamasında bana yardımcı
olan sevgili eşim Gökmen Boztilki’ye teşekkür ederim.
Zeliha Çelen
İstanbul 2005
i
ABSTRACT
The 97 Gazels of Mehmed Zihnî Keşânî
Analysis-Text
by
Zeliha Çelen
In this study, the dibace and 97 gazels of the divan of Zihnî, about whom the
information is very limited in resources, are established and analyzed. From the
resources it is found out that Zihnî is from Keşan and he died during the era of
Selim the third. He worked as a kâtib in the court. Selim the third governed
between the years 1789-1808. Apart, in the dibace of his divan he mentioned that
he established his work in 1782, so it is understood that he is a 18th century poet.
This research can be divided into two main sections: analysis and the text of the
divan. In the analysis part: the resources about Zihnî, his literary personality, style
and the contents of his gazels are examined. Under the heading of Edebi Kişiliği
(Literary Personality) and Üslup Özellikleri (Style Features), the style of the poet
is tried to be analyzed with the sample beyits. In his gazels Zihnî mostly dwells on
sufism and religious-ethical recommendations. In İçerik Özellikleri (Content
Features) part, this feature of Zihnî’s poems is mentioned. In Şekil Özellikleri
(Form Features) part Zihnî’s gazels are examined in terms of characteristics of its
form such as meter and rhyme.
ii
After describing the copy and methods for establishing of the text, the text of
Zihnî’s divan is given. Only one copy of the divan exists today. The copier and the
date of copying is unkown. Since the copier is illeterate and careless he did a lot of
mistakes. With the help of rhyme, meter and other auxilary items the mistakes of
the copier are corrected and the ones which couldn’t be corrected are mentioned in
the footnotes. The work ends with the facsimile of the text.
iii
ÖZET
Mehmed Zihnî Keşânî’nin 97 Gazeli
İnceleme-Metin
Zeliha Çelen Bu çalışmada hakkında çok az bilgi bulunan Mehmed Zihnî Keşanî’nin divanında
yer alan dibace ve 97 gazel tespit edilip incelenmiştir. Kaynaklar onun hakkında
sadece Keşanlı bir mahkeme kâtibi olduğunu ve III. Selim döneminde vefat
ettiğini söylemektedir. III. Selim 1789-1808 tarihleri arasında tahtta bulunmuştur.
Dibacesinde divanını 1782’de tertiplediğini söylediğine göre Zihnî, 18. yüzyılın
şairidir.
Çalışmamız Zihnî Divanı’nın incelenmesi ve divanın metni olmak üzere iki ana
bölüme ayrılmıştır. İnceleme bölümünde Zihnî hakkında kaynaklarda neler
söylendiği, edebi kişiliği, üslubu ve gazellerin içerik ve şekil özellikleri üzerinde
durulmuştur. Edebi Kişiliği ve Üslup Özellikleri bölümünde şairin ne tarz şiirler
yazdığı örnek beyitlerle ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Zihnî gazellerinde
tasavvufa ve dinî-ahlakî öğütlere geniş yer verir. İçerik Özellikleri bölümünde
Zihnî’nin gazellerinin bu özelliği üzerinde durulmuştur. Biçim Özellikleri
bölümünde ise gazellerin vezin, kafiye ve redifleri incelenmiştir.
Nüsha Tavsifi bölümü ve metin tespitinde nasıl bir yol izlendiğini anlatan
bölümden sonra divanın metni verilmiştir. Elimizde divanın tek nüshası
bulunmaktadır. Bu nüshanın müstensihi ve istinsah tarihi bilinmemektedir.
iv
Müstensih dikkatsiz veya bilgisiz olması sebebiyle pek çok imla hatası yapmıştır.
Vezin, kafiye ve diğer yardımcı unsurlarla müstensihin yanlışları düzeltilmeye
çalışılmış, düzeltilemeyen beyitler ise dipnotta belirtilmiştir. Çalışma metnin
aslıyla sona ermektedir.
v
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ......…………………………………………………………………….i
ABSTRACT.......................................................................................................ii
ÖZET…………………………………………………………………….........iv
İÇİNDEKİLER…………………………………………………...……….......vi
KISALTMALAR.............................................................................................viii
1. GİRİŞ………………………………………………...…………………........1
1.1.Mehmed Zihnî Keşani’nin Hayatı ve Eserleri..............................1
1.2.Yaşadığı Dönemin Edebiyat Çevresine Kısa Bir Bakış...............1
2. EDEBİ KİŞİLİĞİ.................................…………………………………........3
3. ÜSLUP ÖZELLİKLERİ………………………………………………….....13
3. 1. Dil Özellikleri...............................………………....................13
3. 2. Atasözleri ve Deyimler....................….……………................16
3. 3. Edebi Sanatlar.......................................................…................18
4. İÇERİK ÖZELLİKLERİ....................……………………………................27
4.1. Tasavvufi Unsurlar..……........…………………......................27
4. 2. Dini Şahsiyetler.........................................................................41
4.3. Tarihi ve Mitolojik Şahsiyetler...................................................44
4.4. İnsan ve Topluma Dair Hikmetler..............................................47
4.5. Halk İnanışları ve Günlük Hayat................................................53
5. ŞEKİL ÖZELLİKLERİ...................................................................................56
5.1. Nazım Şekilleri...........................................................................56
5.2. Vezin...........................................................................................56
5.3. Kafiye ve Redif...........................................................................60
vi
6. SONUÇ.........................................................................................................64
7. NÜSHA TAVSİFİ.........................................................................................66
7.1. Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Y-303.15...66
7.2. Nüshanın Değerlendirilmesi.....................................................68
8. METİN TESPİTİNDE DİKKAT EDİLEN HUSUSLAR..............................70
9. TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ.....................................................................71
10. TRANSKRİPSİYONLU METİN.................................................................72
11. BİBLİYOGRAFYA ...................................................................................178
12. METNİN ASLI ...........................................................................................182
vii
KISALTMALAR
a.g.e. adı geçen eser
AÜDTCF Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
bkz. bakınız
bs. baskı
c. cilt
Haz. Hazırlayan
Hz. Hazret-i
İÜ İstanbul Üniversitesi
Ktp. Kütüphanesi
m. miladi
nr. numara
s. sayfa
TDK Türk Dil Kurumu
TDV Türk Diyanet Vakfı
TTK Türk Tarih Kurumu
Ty. Türkçe yazmalar
v. varak
YKY Yapı Kredi Yayınları
viii
1
1. GİRİŞ
1.1. Mehmed Zihnî Keşanî’nin Hayatı ve Eserleri
Mehmed Zihnî Keşanî hakkında kaynaklarda çok fazla bilgiye rastlanmamıştır.
Mehmed Zihnî Keşanî, divanının dibacesinde divanının tertip tarihini 1196
(m.1782) olarak verir. Sicill-i Osmanî’de Mehmed Zihnî Keşanî’nin Sultan Selim
Han zamanında vefat ettiği söylenmektedir.1 III.Selim’in 1789-1808 tarihleri
arasında tahtta bulunduğu düşünülürse Sicill-i Osmanî’ye dayanılarak Zihni’nin bu
tarihler arasında öldüğü iddia edilebilir.
Şefkat Tezkiresi’nde isminin Seyyid Mehmed2, Silahdarzade Tezkiresinde ise adının
Seyyid Mehmed Said Efendi olduğu, her iki tezkirede de Keşanlı olduğu ve
memleketinde mahkeme katibi olduğu söylenmektedir3. Arif Hikmet Tezkiresi’nde
Vasl-âbâd isimli aşka dair bir kitabının olduğu söylenmiştir4, kataloglarda böyle bir
esere rastlanmamakla beraber, Zihni Divanı’nın yer aldığı mecmuanın içinde
Mehmed Zihni Keşani’ye ait Şerh-i Şathiyye-i Şâkirî adlı bir eseri görülmüştür.
1.2. Yaşadığı Dönemin Edebiyat Çevresine Kısa Bir Bakış
Zihni, 18. yüzyıl şairidir. 18. yüzyıl edebiyatı genel olarak 17.yüzyılın devamı
olarak gelişmesini sürdürmüştür. Yüzyılın belli başlı özellikleri Nâbî, Nedim ve Şeyh
1 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, Haz. Mustafa Keskin, Ayhan Öztürk, Ramazan Tosun, (İstanbul: Sebil Yayınevi, 1996), c. 2, s. 379. 2 Şefkat Tezkiresi, Millet Ktp. Ali Emirî nr. 770, v.73a. 3 Silahdarzâde Tezkiresi, İÜ. Ktp. Ty. 2557, v. 27a. 4 Arif Hikmet Tezkiresi, Millet Ktp. Emirî tarih, nr. 789.
2
Galib’de görülen ve bunların etkisiyle yüzyıla egemen olan özelliklerdir.5 Bu
yüzyıla üç şairin şiir tarzı hâkimdir. Yüzyılın başında şiirde Nâbî’nin egemenliği
sürmekteydi. Onun gibi hikemî şiir tarzını benimseyen şairler vardı: Sâbit, Dürrî,
Kâmî, Selim, Sâmî, Râşid, İzzet Ali Paşa, Seyyid Vehbî, Fıtnat Hanım. Nedim’in
şiirleri etkili olmaya başlayınca bu şairlerden bazıları onun yolunu benimsemiş,
Kâmî, Râşid, İzzet Ali Paşa, Seyyid Vehbî, Neylî, Fıtnat Hanım, Nedim tarzında şiir
söylemeye başlamışlardır. Sebk-i Hindî’nin etkisiyle hayallerde değişiklik ve
anlamda derinlik gibi birtakım özellikler Nedim’de ve onun takipçilerinde etkisini
göstermiştir. Şeyh Galib’te ise Sebk-i Hindî’nin anlamda giriftlik ve tasavvuf
etkileri görülmüştür. Yüzyılın sonunda kendisi de bir mevlevi olan Esrâr Dede, Şeyh
Gâlib’in etkisiyle şiir söylerken, Koca Râgıb Paşa Nâbî ekolünü temsil etmiştir.
Koca Râgıb Paşa’nın bazı beyit ve mısraları halk arasında atasözü gibi kullanılacak
kadar yaygın bir ün kazanmıştır.
Biz, şiirin akla seslenmesi gerektiğini düşünmesi, Nâbî’de olduğu gibi, şiirlerinde
dinî ve ahlakî öğütler vermeye yönelmesi, atasözü niteliği taşıyacak sözler söyleyip,
mesel getirmesi bakımından Zihnî’nin Nâbî çizgisinde bir şair olduğunu
düşünüyoruz. Bu konuya, şairin edebi kişiliğini açıklamaya çalışacağımız bir sonraki
bölümde daha ayrıntılı değineceğiz.
5 Haluk İpekten, Mustafa İsen, Turgut Karabey, Metin Akkuş, “XVIII. Yüzyıl Divan Edebiyatına Toplu Bakış, Büyük Türk Klasikleri, c. 6 (İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1985), s. 195.
3
2. EDEBİ KİŞİLİĞİ
Zihnî’den bahseden kaynaklar ve bu kaynaklarda Zihnî hakkında söylenenler
yetersiz olunca Zihnî’nin edebi şahsiyetini tespit için elimizdeki tek malzeme onun
divanı ve özellikle onun divanın dibacesi olmuştur. Bilindiği üzere divan dibaceleri
bir çeşit poetikadır, yani şairin şiirden ne anladığını tesbitte başvurulacak en önemli
kaynaklardır. Biz de Zihnî’nin edebi şahsiyetini ortaya koyarken öncelikli olarak
dibacesinde bizzat Zihnî’nin şiire dair neler söylediğini ve ayrıca dibacesinde
söyledikleri ile şiirleri arasında örtüşme olup olmadığını ele almaya çalıştık.
Zihnî’nin beyitlerinin yapısı birbirine benzemektedir. Genelde beyitleri iki cümleden
oluşur. İlk dizede söylenen duygu veya düşünce ikinci dizede örneklendirilir. Bu
örnek, atasözü veya atasözü niteliğinde bir söz veya günlük hayata dair gerçekler
olabilir.
Zihnî’nin böyle bir üsluba başvurmasının sebebini onun dünya görüşünde ve bu
dünya görüşünün şiirine yansımasında aramak gerekir. Üzgör, Türkçe Dîvân
Dîbâceleri’nde dibacelerin önemli tartışma konularından birinin şiirin ibrası, temize
çıkarılması olduğunu söyler6. Zihnî’nin de asıl meselesinin bu olduğu ve şi’r-i
mantıkî ile bu meseleyi zihninde halletmeye çalıştığı görülür.
6 Tahir Üzgör, Türkçe Dîvân Dîbâceleri, (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1990) s. 24.
4
Zihnî’nin şi’r-i mantıkî kavramı, dönemine göre yeni bir kavram değildir. Zihnî’nin
bu üslubunun kaynaklarını Nabi Ekolünde, hikemiyyat diye adlandırılan şiir tarzında
bulmak mümkündür. Hüseyin Yorulmaz hikemiyyat ekolünü şöyle açıklar:
“Edebiyat tarihçilerinin hikemiyat diye adlandırdıkları tefekkür ve hikmete yönelik
şiirin özelliğini, genellikle öğüt ve nasihat ifade eden ayet ve hadisler, sosyal ve
siyasi olayların hakimane (bilgece) bir biçimde formüle edilmesi, halkın dilinde
söylene söylene klişeleşmiş ve onun hayat anlayışını yansıtan atasözleri ve deyimler,
kıssadan alınan hisselere düstur olan kelam-ı kibarlar, insanların hafızasında
yaşayan ve tecessüm eden adet ve geleneklerin gerçek hayata yansıması, ahlaki ve
tasavvufi birtakım kavramların öğüt verici tarzda işlenerek insanlar arasında
yüzyıllardır oluşturduğu anlayış birliği...gibi konular teşkil eder.”7
Nâbî hikemi şiirin kurucusu ve en usta şairi olarak bilinir. Mine Mengi, Nâbî’ye göre
şiirin özünün okuyanı uyarma, ona yol gösterme olduğunu söyleyerek örnek olarak
onun Hayriyye adlı eserinden şu örneği verir:
“Hikmet-âmîz gerekdür eşªâr
Ki meº âli ola irşâda medâr
Âb-ı hikmetle bulur neşv ü nemâ
Gülşen-i şiªr ü riyâz-ı inşâ”8
7 Hüseyin Yorulmaz, Divan Edebiyatında Nabi Ekolü,( İstanbul: Kitabevi, 1996) s. 12-13. 8 Mine Mengi, Divan Şiirinde Hikemi Tarzın Büyük Temsilcisi Nabi, (Ankara: Atatürk Kültür Merkezi, 1991) s. 34.
5
Mengi, aynı eserinde Nâbî’nin kendi adıyla anılan çığırın açılmasında Osmanlı
İmparatorluğunun kritik bir devrinde yaşamasının ve yaratılışının büyük etkileri
olduğunu, şiirlerinin çağının toplum hayatında görülen kötümserliği, tevekkülü,
kanaati yansıttığını, çağının bozuk düzenini şiirlerinde yerdiğini söyler.9
Nâbî’nin bir diğer özelliği de az ve öz sözle şiir söylemeye çalışmasıdır. Ona göre
şiir bir özdeyiş niteliği taşıyarak okuyana öğüt vermelidir. Nâbî, şiirlerinde hem
atasözü kullanır hem de atasözü niteliği taşıyacak sözler söylemeye çalışır.10
Zihnî’nin şir-i mantıkî diye adlandırdığı şiir anlayışı ile Nâbî’nin yukarıda
bahsedilen şiir görüşleri arasında bir paralellik vardır. Zihnî’nin şiirlerinde sık sık
üstünde durduğu zahir-batın ehli karşıtlığını, yani eşyanın özünü, gizli şeyleri
bilenler ile bilmeyenler arasındaki karşıtlığı şiir anlayışında da görmek mümkündür.
Ona göre gizli şeyleri bilmek bir Tanrı lütfudur. Buna paralel olarak şairlik de bir
tanrı lütfudur. Herkes asıl şiire ulaşamaz. Dibacesinde şuara-i mecaziyye ve herze-
gûyân diye adlandırdığı şairlerin o gizli bilgiye ulaşamadığını söyler. Bu gizli bilgiye
hikmetle ulaşmak mümkündür. Şiir de o hikmeti yansıtmalıdır. Zihnî’nin şiirlerinde
bu düşünceyi destekler şekilde ahlakî ve dinî öğütlere, tasavvufî unsurlara sıklıkla
rastlamak mümkündür. Ahlakî ve dinî öğütlerle, tasavvufî unsurlara ileride ayrı
bölümlerde değinileceği için burada sadece birkaç örnek vereceğiz:
Güfteha-yı ªamiyan-ı nası ėdüp zir-i pa
Baş egüp ªariflere esrara ėrmekdür salah
(41/4)
9 Mine Mengi, a.g.e., s.34. 10 Abdülkadir Karahan, Nabi,(Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987),s. 60.
6
Tabªuñda eger var ise tasvir-i cehalet
Tavruñda zuhur ėder o taksir-i cehalet
(24/1)
Hedm eyle cismüñi ki nihayet harab olur
Yak nar-ı ªaşka ªakıbet aña ªazab olur
(73/1)
Nâbî ekolünün bir diğer özelliği olan özlü söz söyleme, mesel getirme geleneğinin
Zihnî’de de devam ettiğini görmekteyiz:
Rakib ėtmez baña habl-i metin-i vasl-ile şirket
Ne mümkin bir resende hiç iki can-baz olmaz
(89/5)
17.yüzyılın sonlarında Nâbî ve Sâbit’le başlayan şiirde gelenek ve adetlerin, günlük
hayata dair gerçeklerin yer alması hareketi, 18.yüzyılda da kendini göstermiştir.
Zihnî Divanında ilk mısrada söylenen bir düşünceyi diğer mısrada günlük hayat
malzemesi kullanılarak örneklendirme sık sık görülür. Şu beyitte de zırnık diye
bilinen arseniğin dericilikte kıl yolma işleminde kullanılmasından bahsedilmektedir:
7
Tıraş ėtdi gam-ı zerrin-i yarı dilden ol afet
Mücerrebdür hücum-ı kalª-i eşªar ėtmede zırnih
(46/2)
Zihnî, divanının dibacesinde şiir kavramları ve İslamiyet’in şiire bakış açısı
üzerinde durup farklı tarzda şiir vadisinde yürümeye çalışan şairlerden bahsederken
en çok değindiği kavram şi’r-i mantıkîdir. Şiir, hakikati göstermeli, semt-i noksandan
insanı uzaklaştırmalıdır. Zihnî dibacesinde ve şiirlerinde ısrarla kendisinin zevk ve
eğlence düşkünü insanlardan olmadığını ve şiirinin de bu tip insanlara hitap
etmediğini söyler.
Ona göre kendi şiirleri akla hitap eder. Şiir bir oyun, bir eğlence aracı değil, ciddi bir
iştir. Vakit geçirme aracı, şiirden anlamayanlar için bir intisab aracı hiç değildir.
Zihnî’nin şiirine lirizmin hakim olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü o, şiirsel
sezgilerden değil, hakikate ulaşma yolunda nefsin eğitilmesinde insanlara yardımcı
olacak hikmetli sözlerden yararlanmaya çalışır. Ona göre şiirin boş zaman geçirmek,
eğlenmek, nefsani hisleri ortaya çıkarak insanları tahrik etmek gibi bir amacı
olmamalıdır. Yani insanlar, Zihnî’nin şi’r-i mecazî diye dile getirdiği, insanı
hakikatten uzaklaştıran, dünyeviliğe bulaştıran şiirden uzak durmalıdır. Aksi
takdirde, Zihnî’ye göre, Kur’an’da Şuara suresinde geçen sapkınlığa yol açan
şairlerden olunur.
8
Zihnî’nin Nâbî çizgisinde bir şair olduğunu söylememizin bir diğer nedeni de
Zihnî’nin, dibacesinde Nâbî’nin iki beytini örnek vererek şiir anlayışını
açıklamasıdır. O iki beyit şöyledir:
Garaz ebkar-ı maªni söylemedür ey Nabi
Yogise köhne sühan bizde de vafir bulunur
Hayzdan münkatıª olmuş zene beñzer guya
Taze mazmun togurmazsa eger şakk-ı kalem (117b)
Bu iki beytin ortak yanı önceden söylenmemiş bir hayali, fikri dile getirmenin
önemini vurguluyor olmalarıdır. Nâbî ilk beyitte ebkâr-ı maªanî ikinci beyitte ise
tâze mazmûn tamlamalarını kullanmaktadır. Bu tamlamalar Nâbî’nin öğüt vermenin
yanı sıra daha önce söylenmemiş bir fikri, hayali dile getirmeye de önem verdiğini
göstermektedir. Mine Mengi, bikr-i fikr, bikr-i mânâ, bikr-i mazmûn tamlamalarının
birbiri yerine kullanıldığını, bu tamlamaların daha önce söylenmemiş olmak kaydıyla
sözün güzel ve ince söylenmesi olarak tanımlandığını söyler.11 Mengi’ye göre bu
terimleri kullanan şairler üsluplarına dair önemli ipucu vermektedirler:
“Bu terimler, divan şiirinin lafz ve manadan ibaret olunduğu dikkate alındığında,
geleneğin sürekliliği içerisinde, şairin gerek anlam, gerekse anlatımda estetik açıdan
farklı, değişik olanı bulması, yakalaması demektir. Gelenekten kaynaklanan
benzerlikler arasında şairin kendi kimliğini, yani üslubunu sağlayan ise farklılıktır.
11 Mine Mengi, “Divan Şiiri ve Bikr-i Mana”, Divan Şiiri Yazıları,( Ankara: Akçağ Yay., 2000), s. 22.
9
Bu durumda bikr-i mânânın, şairini başkalarından ayırt ettirici özellik olarak
üslupla ilişkisi vardır.”
Zihnî’ye dönecek olursak Zihnî’nin divanında da mazmûnun ve mânânın yeni olması
gerektiğine dair beyitler bulmak mümkündür:
Zihniya safvet ile buldı secencel kıymet
Pak-i mazmun vėrür lehce-i eşªara ferah
(40/5)
Zihnî’nin pâk-i mazmûn tamlaması ile ifade etmek istediği düşünce ile Mengi’nin
bikr-i mazmûn açıklamalarına birebir uymaktadır. Zihnî, beytin ilk dizesindeki
örneklemede aynanın temizlikle kıymet bulacağını söylemektedir. Şiirde dile
getirilen mazmun ne kadar yeni olursa, şiirin o kadar iyi olacağını vurgulamaktadır.
Zihnî’nin divanında mazmûn teriminin yanısıra mânâ sözcüğü de çok sık geçer. Mine
Mengi mânâ, mazmûn ve nükte kelimelerinin şiirin iç yapısıyla ilgili olduğunu;
anlam, gizli anlam, sembolik anlam, ince anlam gibi kavramları çağrıştırdıklarını,
divan şiirinde birinin ötekinin yerine kullanıldığını söyler.12 Zihnî Divanı’nda Yusuf-
ı maªnâ, sûk-i maªnâ, sayd-ı timsah-ı maªanî, kıble-i maªnâ gibi tamlamalar
görmekteyiz. Bu tamlamaları hem şiir terimi hem de tasavvufi terim olarak
yorumlamak mümkündür. Bunun yanında Mine Mengi’nin de ifade ettiği gibi mânâ
terimini mazmûn ile aynı anlama gelecek biçimde bir şiir terimi olarak da kullanmış
ve şiir anlayışını yansıtmıştır. Yusuf-ı mânâ tamlamasının geçtiği şu beyitte güzelliği,
12 Mine Mengi, “Divan Şiir Dilindeki Mana, Mazmun, Nükte Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”, a.g.e.,s.30.
10
gençliği, tazeliği çağrıştıran Yusuf’un özgünlük, orjinallik için kullanıldığı
anlaşılmaktadır:
Zihni taleb-i Yusuf-ı maªna ile meşgul
Yaªkub gibi milket-i Kenªana karışmaz
(96/5)
Zihnî’nin gazellerinin hiçbirine nazire olduğunu belirtecek bir başlık konulmamıştır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi biz, Zihnî’nin Nâbî çizgisinde bir şair olduğunu
düşünüyoruz. Bu sebeple Nabi divanı’nı tarayarak bizim incelediğimiz şiirlerinde
Nâbî’ye nazire olup olmadığını gözden geçirdik. Vezin, kafiye ve redifleri birbirine
benzeyen iki şiirden iki beyit şöyledir:
Nâbî:
Değüldür kar u bar-ı cah maniª kurb-ı Yezdana
Hasiri alet-i kurb itme zahid bu riyadan geç13
Zihnî:
İşitdürme hasir-i mescide gösterme taªati
Ne bulduñ zahid işbu semªa ile bu riyadan geç
(34/3)
13 Nâbî, Nâbî Dîvanı, Haz. Ali Fuat Bilkan, ( İstanbul: MEB Yayınları, Türk Edebiyatı Dizisi, ( 1997), s. 482.
11
Nâbî:
Ol gonceden ki bülbül-i kudsi figan èder
Bu reng ile kalursa ruh-ı ali kan èder14
Zihnî:
Bülbül dıraht-ı gülde dem-a-dem figan èder
Simurg siti dilde ªaceb aşiyan èder
(70/1)
Zihnî, dibacesinde fesahat ve belagat terimleri üzerinde sıklıkla durur. Zihnî, bazı
eski üstatların şiirlerini kendi istedikleri kadar tesirli hale getirmek için vezinden ve
kafiyeden yararlandıklarını, bunun yeterince tesirli olmadığını görünce şiire yeni bir
elbise giydirme ihtiyacı hissettiklerini söyler. Bu yeni elbise fesahat ve belagattir. Bu
yola giren alimlere göre söz dairesinde önce hayal, sonra vezin ve kafiye, son olarak
da fesahat ve belagat bulunmalıdır. Zihnî’nin bu tür şiire eleştirisi bu şiirin ahlakı ve
ruhu temizlemeye yetmemesi olmuştur.
Zihnî’ye göre bir şiirin fasih ve beliğ olması o şiiri iyi bir şiir yapmaz. İyi şiiri
araştıran mana çarşısının nakkadanlarının, doğruyla yanlışı ayıranlarının, fesahat ve
belagatin de yeterli olmadığını anladıklarını söyler. Bunun üzerine şiir meselesine
musiki elbisesini giydirmeye çalıştıklarını ekler. Böylece, onlara göre, şiir güzel ve
ahenkli olarak okununca bütün şiir alimleri bu şiire meyledecekti. Zihnî’ye göre buna
inananlar kendi nefislerini terbiye edip temizlemeyi başaramadılar.
14 Nâbî, a.g.e., s. 630.
12
Görüldüğü üzere Zihnî, şiirde fesahat ve belagati, yeni hayalleri, ahenkli söyleyişi
reddetmemekte, ancak bütün bu özellikleri şiir için yeterli görmemektedir. Hikmetli
şiir ile dünyevi şiir arasında ayrım yapan Zihnî’ye göre ona göre öbür dünyanın
gerçeklerinden haber vermeyen, gayb aleminin ve hakikatin manalarından yoksun
olan bir şiir her ne kadar fasih ve beliğ olsa da saçmadır.
Zihnî’nin üzerinde durduğu bir diğer şiir terimi ise îcâzdır. Az sözle çok mana ifade
etmek demek olan îcâz Zihnî’ye göre güzel söz söylemenin son haddidir. Zihnî’ye
göre derece-i îcâz’a ulaşmanın şartlarından biri dünyaya ve ahirete dair gizli şeyleri
bilmektir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Zihnî’nin divanında lirizm hakim değildir; fakat bu,
Zihnî’nin divanında sadece hikemi tarzda beyitlerin yer aldığı anlamına
gelmemektedir. Şu beyitte olduğu gibi aşktan bahseden, coşkun şiirleri de vardır:
Ey dil bugün ol yari bul agyara ne hacet
Gülşende nazar kıl güle sen hara ne hacet
(18/1)
13
3. ÜSLUP ÖZELLİKLERİ
3.1. Dil Özellikleri
Zihnî’nin üslubunu belirlemede önemli olan bir dil özelliğinden bahsetmek gerekir.
Zihnî’nin beyitlerinin cümle yapıları birbirine çok benzemektedir. Beyitleri genelde
iki cümleden oluşur, bu cümleler genelde fiil cümleleridir, ki bağlacıyla kurulan
cümle yapısına çok az rastlanır. Zihnî’nin bu yola başvurmasının sebebini fikirlerine
mesel getirme, onları örneklendirme anlayışında bulabiliriz:
Germi-i piran-ı ªaşk eyler civanana eser
Duhteranı guyiya tebrid ėder berdüºl-ªacuz
(85/4)
Görmezse hele terbiye kudek fesad ėder
Halinde şira terk olunursa şarab olur
(71/4)
ªAşkı isbat eylese eşk-i dü-çeşmüm gam değül
Şahidüñ ihbarı eyler nefs-i daªvaya nüfuz
(60/2)
14
Zihnî, Arapça kelimeleri Farsça ve Türkçe’den daha sık kullanır:
Ehl-i kibr üzre tasaddukdur tekebbür maªnide
Zālime zulm eylemek fart-ı ªadāletdür baña
(2/4)
Dāªima insan enªāmuñ zimāmından çeker
Eylemez insān enªām u zimāma iktidā
(10/4)
Ehl-i ªaşkuñ rayı buldı hükm-i dil-berle sübut
Ricªat ėtdi zata esma vu izafat-ı nuªut
(21/1)
Muªacceldür visali hicri memkus
Sürurı müctemiª efganı meşbus
(29/1)
Zihnî’nin tamlamaları genellikle iki sözcükten oluşmakla beraber çok nadir de olsa
dört sözcükten oluşan tamlamalara rastlamak da mümkündür:
Rezm-gāh-ı düşmen-i evhām-ı zülde Zihnî yā
Bu gazel ser-ªasker oldı leşker-i eşªāra hep
(15/5)
15
Hakikatdür anuñ vaªd-i visali baña ey zahid
Zaruretsiz ªudul-ı semt-i maªna-yı mecaz olmaz
(89/3)
Zihnî’de Arapça, Farsça terkipsiz beyitlere sıklıkla rastlanır:
Zihniya ėtmez melek şeytana elbet iªtibar
Ey rakib olsa ªaceb mi dil-rüba senden baªid
(53/5)
Ben oldum Zihniya ªaşk ile mahkum
Cihana hükm ėder elbette galib
(16/7)
Zihnî, zaman zaman Arapça ve Farsça tamlamalardan uzak bir dil kullandığı da olur:
Sevmeseydim ben seni cevr eylemezdüñ sen baña
Ben baña ėtdim seniñ yokdur günāhuñ ben baña
(7/1)
Zihnî bir gazelinde tıkır tıkır, çıtır çıtır, kıtır kıtır, fıkır fıkır, kıkır kıkır, fıtır fıtır gibi
yansıma seslerinden türeyen kelimeleri kafiyeli olarak kullanmıştır. O gazelin matla
beyti şöyledir:
16
Söyler pes-i kafesde nigarum tıkır tıkır
Guya sürura başladı bülbül çıtır çıtır
(72/1)
3.2. Atasözleri ve Deyimler
Zihnî, halkın sıklıkla kullandığı atasözleri ve deyimleri kullanır. Aşağıda birkaç
örnek verilmiştir.
Bir çiçekle yaz gelmez (olmaz):
Isındı sanma gülse gül gibi sen ol gül-endamı
Meseldür bir çiçekle mevsim-i sermada yaz olmaz
(89/2)
Bir ipte iki canbaz olmaz:
Rakib ėtmez baña habl-i metin-i vasl-ile şirket
Ne mümkin bir resende hiç iki can-baz olmaz
(89/5)
17
Denize düşen yılana sarılır:
İçüp zehr-ab-ı ªaşkuñ istedüm tiryaklıgından
Düşüp bahre sarıldım sanki mara herçi-bad-a-bad
(48/2)
Şu beyitte de kötülüğünü ortaya çıkarmak anlamındaki kızılın atmak15 deyimi
kullanılmıştır:
İbn-i vakt ile ėder bint-i rezüñ sırrını faş
Halkuñ atdı kızılın gözgöre meydana kadeh
(39/2)
Gözünü dikmek deyimi:
İbn-i vaktüñ meyli gall-i duhter-i rezdür müdām
Didesin giryāne-i nisvāna nasb eyler ªazeb
(12/4)
15 Yeni Tarama Sözlüğü, Düzenleyen Cem Dilçin, (Ankara: TDK yay., 1983), s. 139.
18
3.3. Edebi Sanatlar
Tenasüp
Müzik terimleri ile ilgili sözcükler:
Buselik olmazsa ªuşşaka neva
Anları tutmaz ªırak eyler hicaz
(93/3)
Tıpla ilgili sözcükler:
Dėdim nice hun-bar-ı bela oñmaya hergiz
Sen nişter-i hicr-ile kıldıkda hacamat
(20/4)
Atçılıkla ilgili sözcükler:
Kanda irha-yı inānuñ kandadur būs-ı rikāb
Güçdür esbi terk ėdüp merkeb-süvār olmak baña
(9/3)
19
Satrançla ilgili sözcükler:
Ruh vėrüp ferzaneler buldı memat
Şah-ı şatranc oldı bir kiş ile mat
(22/1)
Para ile ilgili sözcükler:
Sim-i dagal-ı dil zer-i mahbubı talebde
Darb-hane-i hüsnüñ veli nakkadın işitmez
(87/4)
Şu beyitte de kırmızı rengi çağrıştıran kelimeler bir arada kullanılmıştır:
Kızarup şerm-ile ėrdi leb-i canana kadeh
ªArz-ı laªl eyler imiş al ile mercana kadeh
(39/1)
Gramer terimleri:
ªİllet nidanı kılma hıraşide Zihniya
ݪlal olunmaz olsa huruf-ı sühan sahih
(37/5)
20
İstiare
Şu beyitte mehpare ile sevgili kastedilmektedir:
Mahi gibi meh-pare gezer bahr-i cihanda
Devr-i kameriñ şest ile sayyadın işitmez
(87/2)
Şu beyitte şair sevgili yerine kıyamet sözcüğünü kullanmıştır:
Tā seher her şeb gözüm encüm-şümār oldı benim
Ey kıyāmet leyle-i hicrüñ baña rūz-ı hisāb
(11/2)
Telmih
Zihnî, şu beytinde Hallac-ı Mansur’un “ene’l hakk” dediği için dar ağacına
gönderilmesine telmihte bulunmaktadır:
Batıl dėse çün kendine batıl begenürsiñ
Pes hakk dėdi hakk kendisine dara ne hacet
(18/4)
21
İrsal-i mesel
Zihnî’nin şairlik sanatında irsal-ı mesel sanatı önemli bir yer tutar. Genellikle
beyitlerinin ilk dizesinde söylediği bir düşünceyi veya duyguyu ikinci dizede bir
atasözü veya atasözü gibi düşünülebilecek genel bir yargıyla destekler. Zihnî’nin
içerikle ilgili özellikleri irdelenirken, özellikle onun hikemi beyitlerine değinilirken
pek çok örnek verileceği için burada iki örnek vermekle yetineceğiz::
Nāzeninüñ tabªı ėtmez meyl ehl-i sıklete
Cezb ėder elbet sebük-cism olsa çūpı keh-rübā
(6/2)
Mihr-i ªaşk-ı dil-rüba evhamı ifna eyledi
Sebzevatı lacerem tahfif ėder mah-ı temuz
(85/3)
Teşbih
Aşağıdaki beyitlerin birincisinde sevgilinin perçemi bedevi askerlere, ikici beyitte
sevgilinin vücudu şekere, üçüncü beyitte ise kadeh dört ayak üzerinde gezen
hayvanlara benzetilmiştir:
Şah-rah-ı Kaªbe-i vasluñda cana perçemüñ
Leşker-i ªurbana beñzer idi serden huruc
(32/2)
22
Meges-veş cemª olur başına ªuşşak
Vücudı dil-berüñ guya şekerdür
(79/3)
Çar-pa gibi ayah üzre gezerdi her dem
Şimdi bir pare karışdı hele insana kadeh
(39/3)
Teşhis
Zihnî kadeh redifli gazelinin şu beytinde bilgin kadehin dil-i virânını kırmadan tamir
ettiğini söyleyerek onu kişileştirmektedir:
Zihniya sırça saray idi dil-i viranım
Kırmadan eyledi taªmir anı ferzane kadeh
(39/5)
Teşbih-i beliğ
Aşağıdaki beyitte kirpikler oka, kaş ise yaya benzetilmiştir:
23
Ey Hülagu tir-i müjgan u keman ebrun-ile
Eyledüñ taªlim-i yagma zümre-i Tatara hep
(15/2)
İham-ı tenasüp
Saçma kelimesi düşüncesiz söz anlamının yanında tüfeng-i intikam tamlaması ile de
anlam ilgisi kurarak ‘kurşun tanesi’ anlamını çağrıştırmaktadır:
Saçma güftar ile tasdiª eyleme ehl-i dili
Sen tüfeng-i intikamı zahid-i nadana at
(19/2)
Tecahül-i arif
Zihnî’de bilinen gerçekler bilinmiyormuş gibi yapılarak tecahül-i arif sanatına
başvurulmuştur:
Meftun olan nigara hemin İsfahan mıdır
Ol ruha ehl-i Gence de biñ can revan ėder
(70/3)
24
Leff ü neşr
Aşağıdaki beyitte cem olur ile ictima eyler, uşşak ile anadil, semt-i arız-ı dildara ile
gülzara arasında leff ü neşr sanatı vardır:
Cemª olur ªuşşak semt-i ªarız-ı dil-dara hep
İctimaª eyler ªanadil guyiya gül-zara hep
(15/1)
Şu beyitte ise yar gitse ile sirac nihan olsa, erbab-ı aşkın kalbi ile hane, gam gelür
ile târîk olur ifadeleri arasında leff ü neşr bulunmaktadır:
Yar gitse gam gelür erbab-ı ªaşkın kalbine
Zihniya tarik olur hane nihan olsa sirac
(31/5)
Hüsn-i talil
Aşığın başının aşk rüzgarının şiddetinden kurtulamadığını söyleyen şair ikinci dizede
dağın da aşık olduğunu sezdirerek dağın zirvesinin aşıklığı sebebiyle daima sisli
olduğunu söyler:
25
Tünd-i bad-ı ªaşkdan bulmaz ser-i ªaşık reha
Anuñ-içün daºima oldı buhar-alude şah
(45/4)
İştikak
Zihnî, şu beytinde aynı kökten olan nush, nasıh ve nasuh sözcüklerini bir arada
kullanmıştır:
Nushunı nasıh atup sagarı aldı ele
Yusufı seyr ėdicek tevbeyi bozdı nasuh
(42/4)
Tezat
Aşık, kavuşma duasıyla ağlarken, sevgili kıkır kıkır güler:
Cana niyaz-ı vuslat ile girye eylesem
Cevr-i hıyanet üzre gülersin kıkır kıkır
(72/4)
Sevgilinin saçlarını dağıttıkça şairin aklını başına toplamasının mümkün
olamayacağını söyleyerek bir karşıtlık ilişkisi kurar:
26
Nice cemª ėdeyim başıma ªaklımı
Senüñ kakülleriñ olunca münbes
(30/4)
Alliterasyon
Şu beyitte ‘h” ve ‘m’ sesleri tekrarlanmıştır:
Ham-ber-ham olup cebhesine turresi yatmış
Hıfz-ı harem-i dahme şeha mara münasib
(13/4)
Cinas
Zihnî şu beytinde ahlakını bozmak anlamındaki başdan çıkarmak deyimi ile saçının
bitme yerinin baş olduğunu ifade eden başdan çıkmak ifadesini bir arada kullanarak
cinas yapmıştır:
Seniñ başdan çıkup başdan çıkardı perçemiñ halkı
Anı ser-mu görenler la-mahale kil u kal eyler
(80/2)
27
Harf Oyunları
Zihnî’nin hikemi tarzdaki beyitlerinden olan şu beytinde bilgili insanın bir hatasının
onun yükselişini bozmasını rahmet kelimesindeki ‘rı’ harfine yanlışlıkla nokta
eklendiğinde bu kelimenin zahmet gibi olumsuz manalı bir kelimeye dönüşeceğini
göstererek örneklendirir:
Hata icab ėder danaya nakz-ı şive-i rifªat
Olur bir nokta ile lafz-ı rahmet vakıªa zahmet
(17/1)
4. İÇERİK ÖZELLİKLERİ
4.1. Tasavvufi Unsurlar
Bâtın-Zâhir, Temkin-Telvin Karşıtlığı
Bâtın iç, öz, gizli anlamlarındadır. Tasavvuf ehli görünen şeylerin iç yüzünü bilme
yolunda oldukları için kendilerini batın ehli sayarlar.16 Varlıkların iç yüzü gizli bir
bilgidir. Bu bilgiyi bilenler de bildiklerini açık açık söylemezler. Zâhir ise dışa ait,
görünen, açık anlamlarındadır. Varlıkların iç yüzünü zahiri ilimlerle bilmek, anlamak
mümkün değildir.
16 Safer Baba, Istılahat-ı Sofiyye Fi Vatan-ı Asliyye – Tasavvuf Terimleri Sözlüğü (İstanbul: Heten Keten Yayınları, 1998), s. 23.
28
Bâtın terimi, Tanrı’nın açıkça söyledikleri anlamındaki zâhir teriminin karşıtıdır.
Tanrı’nın asıl söylemek istedikleri anlamına gelir. Tasavvufa göre, Tanrı sözleri olan
Kur’an’ın bir dış (zâhir), bir de iç (bâtın) anlamı vardır. İç anlam Tanrı’nın herkese
söylemek istemediği sırlardır. Bu sırlara belli bir eğitimle ulaşılır. Bu aşamaya ulaşıp
ehl-i bâtın (Tanrı sırrını bilen) olduktan sonra zâhirin ilmi olan şeriatın hiçbir gereği
kalmaz. Bâtın ilmi olan marifet yeter.
Telvin, bir halden diğer hale geçmek, bir makamdan diğer bir makama atlamak
demektir. Safer Baba’ya göre tasavvufta bu durum olumsuz bir durumdur.17 Temkin
ise, istikamette derinleşmek ve sabitleşmek anlamlarına gelir.
Batın-ı eşyadadur temkin gel
ªİlm-i zahir dilleri telvin èder
(81/5)
Yukarıdaki beyitte Zihnî, ilm-i zâhir insanın gönlünü değişken bir hale sokar. İnsan
eşyanın özüne indikçe, eşyanın iç yüzünü görebilme makamına, temkine yükselir,
sabitlenir demek istiyor. Şu beyitte de temkin-telvin karşıtlığı görülmektedir:
Ehl-i temkin oldılar telvine cana müşteri
Reng-i ruyıñ suk-ı maªnada ėdince gül mezad
(50/3)
17 Safer Baba, a.g.e., s.23.
29
Bu beyitte sevgiliye seslenen şair, sevgilinin yüzünün rengi mana çarşısında gül
satınca ehl-i temkinin renkten renge girmeye, hal değiştirmeye müşteri olduklarını
söylüyor.
Zâhid-ehl-i dil karşıtlığı
Bu karşıtlığı anlamak için zahir ve batın karşıtlığından yola çıkmak gerekir. Mine
Mengi Nâbî’nin metafizik görüşünü açıklarken tasavvufta, insanın gerçeğe
ulaşmasının, varlığın ve kainatın görülen dış ve görülmeyen içyüzlerinin
birbirlerinden ayrılması ve görülenin bırakılarak, görülmeyene yönelmesiyle
mümkün olduğunu söyler.18 Tasavvufa göre dinin emir ve yasakları, yani İslamiyetin
şeriatı ilgilendiren yanı gerçeğin örtüsü ya da kabuğu olmaktan öteye geçmez. Oysa
gerçek özdedir. Gerçeğe, Allah’a ulaşmak için, şekilden öze, dıştan içe geçmek
gerekir.
İşte Zihnî’nin zâhidlere olan eleştirilerini bu karşıtlıklardan yola çıkarak
değerlendirmek gerekir. Zahidler zayıf ibadetleriyle övünürler:
Taªat-i mehzulesi zahidlerüñ
Sahibin müstekbir ü hod-bin ėder
(81/4)
Zihnî’ye göre zâhid, ibadet ile perdeleri aşmak için acele eder. Bilmez ki o ibadetler
ona engel, perde olur:
18 Mine Mengi, Divan Şiirinde Hikemi Tarzın Büyük Temsilci Nabi ( Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1991), s.57.
30
Zahid ªibadet ile iver perde geçmege
Bilmez ki kendisine o taªat hicab olur
(73/3)
Zihnî, zahidin kişiliğine arsız, utanmaz, ikiyüzlü, riyakar, cahil gibi bazı olumsuz
sıfatlar yükler. Zaman zaman da zahidin kişiliği ile toplumu eleştirir. Şu beyitte
Zihnî, zâhide dalkavukluğun, teselli etme, gönül alma gibi göründüğünü, har vurup
harman savurmaya cömertlik demenin eski bir gelenek olduğunu söyleyerek
ahlaksızlıklara nasıl ahlaki bir zemin bulunduğuna işaret eder:
İstimalet ªarz olur olmaz tebasbus zahide
Tarz-ı aherdür sefahat tavr-ı diger oldı cud
(54/4)
Visale Ermek
Dinde bazı hizmetlerin kazası vardır. Vakti geçtikten sonra o ibadeti bazı şartlara
uyarak gerçekleştirmek mümkündür. Ancak, Zihnî’ye göre, gönül ehli manevi olarak
gittiği yolda bir an bile duraklamamalı, bir aşamadan diğer bir aşamaya hemen
geçmelidir. Bu görüşe dayanarak Zihnî, şu beyitte, “Ayrılık hizmetini yerine
getirdiysen vasla talip ol, bu kapıda geçen şeyin kazası yoktur” demektedir:
Hidmet-i hicri eda ėtdinse vasla talib ol
Kim sakın bu babda olmaz kaza-i ma-yefut
(21/3)
31
Aşık, tasavvuf yoluna girecek, asıl sevgiliye ulaşmak için çabalayacaktır. Zihnî
sadece muhabbet yoluna girenlerin, aşk döşeğinde can verenlerin sevgiliye
erişeceğini sık sık yineler. Şair, şu beyitte de “İnsan ancak çalıştığına erişir.” ayetini
alıntılayarak kendisinin kavuşma için çalışacağını söyler:
Ben nice cehd ètmeyem kurb-ı visale ėrmege
Hakk dėmişdür leyse liªl-insani illa masaªa
(8/4)
Şair, şu beyitte günlük hayattan bir sahneyi gözümüzün önüne sermekte, kavuşma
mutfağının kase yalayıcısı olduğunu, muhabbet çaydanlığının fıkır fıkır kaynamaya
başladığını söyler:
Men kase-lis-i matbah-ı vaslım bu sofrada
Cuşide oldı dig-i muhabbet fıkır fıkır
(72/3)
Cihanda lâ-mekân olmak
Tasavvufi görüşe göre, zaman ve mekan hakikatte bulunmayan iki zihni kavramdan
başka bir şey değildir.19 Gerçek varlık olan Allah, zamanın ve mekanın üzerindedir
ve bunlara bağlı değildir. İnsan Allah’a bağlı olduğu için insanın gerçek yurdu
mekânsızlık âlemidir.
19 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) s.469.
32
Kaf-ı rızada lane ėdüp baña Zihniya
ªAnka gibi cihanda beni la-mekan èder
(70/5)
Kanaat sahiplerine eski edebiyatta anka meşreb denirdi. Bu beyitte de rızanın kaf
dağını, yani kanaatkârlığı yuva edinen kişinin mekânsızlaştığı yani Allah’a
yakınlaştığı söyleniyor.
İstiğna, gına
Allah’a kavuşmuş olanın O’nunla yetinmesi hali.20 Bu durumda başka bir şeye
ihtiyaç duyulmaz. Gerçek aşığın daima istiğna halinde olması gerekir. Zihnî, dünya
malına tenezzül etmediğini sık sık vurgular.
N’ola Zihni evc-i istiġnada pervaz eylesem
Ben Hümayım baña envaª-ı maªarifdür cenah
(38/5)
Marifet, Allah’ın sıfat ve isimlerini bilme, Hakk’ın bilgisi demektir. Beyitten ben,
Allah’ı bilme ilminin her türünden oluşmuş kanatlarımla bir hümaya benzerim Onun
için istiğnanın doruğunda uçsam şaşılmaz. Bu marifetlere sahip olduğumdan
Allah’tan başka hiçbir şeye muhtaç değilim, anlamı çıkmaktadır.
20 Safer Baba, a.g.e., s.403.
33
Bahr-i aşk, ehl-i istiğrak
Aşık bir melamet hali yaşar. Utanmanın süslü elbisesini giymez. Aşk denizi içinde
bütün giysilerinden soyunmuştur:
Bahr-i ªaşk içre şinaverler ėder terk-i siyab
ªAşık-ı ªüryana hilªat-puş-ı ªar olmak ªabes
(25/2)
İstiğrak, tasavvufta Tanrı aşkıyla kendinden geçip dünyayı unutma halidir.21 Fena
ehli istiğrak halindedir. Tasavvuf ehli Allah aşkına boğulduğunda kendinden geçer
ve bu hali denizdeki gemilere benzer. Aklın bu haldeki insanı gözetlemesi ise
limanların gemileri korumasına benzetilmiştir:
Ehl-i istiġrakı ėtdi sahil-i fikret nigah
Hıfz-ı keşti eyler elbette zevaya-yı halic
(35/2)
Ebü’l-Vakt, İbnü’l-Vakt
Sufi, ibnü’l-vakttir, yani o, içinde bulunduğu zamanda, halde yapılması en uygun
şeyle meşgul olur, o vakitte kendisinden istenen şey ne ise onu yapar.22 Ne geçmiş ne
gelecek ile ilgilenir. Sadece hali değerlendirir. Ebü’l-vakt ile ibnü’l-vakt arasındaki
21 Safer Baba, Istılahat-ı Sofiyye Fi Vatan-ı Asliyye – Tasavvuf Terimleri Sözlüğü (İstanbul: Heten Keten İstanbul: Heten Keten Yayınları, 1998), s.148. 22 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) s.236.
34
fark ise şudur: Haline ve vaktine hakim olana ebü’l-vakt, mahkum olana ibnü’l-vakt
denir.23
Zahide mahrem degüldür dèyü göstermez yüzin
İbn-i vaktüñ zevcesidür duhter-i rez ġaliba
(1/3)
Yukarıdaki beyitte zahidle ibn-i vaktin karşılaştırıldığını görüyoruz. İbn-i vakt
tasavvuf ehlidir. Tasavvuf ehlinin tek gıdası Tanrı aşkıdır. Bu da şarapla yani
üzümün kızıyla sembolleştirilir. Şarap, yani aşk, kendini zahide göstermez. Zahidin
aşktan nasibi yoktur.
Bekârın gözünü kadınlara dikmesi gibi ibn-i vakt, yani tasavvuf ehli sürekli şarabın
susamışlığına meyleder. Tasavvuf ehlinin tek ihtiyacı aşktır:
İbn-i vaktüñ meyli ġall-i duhter-i rezdür müdam
Didesin giryane-i nisvana nasb eyler ªazeb
(12/4)
İbn-i vaktin olgunluğa ulaşması bint-i rez ile olur. Başka bir ifadeyle dervişin kemale
ermesi aşkla gerçekleşebilir. Zihnî, bu durumu açıklarken kızların hayız ile
olgunluğa ermelerini örnek vermiştir:
23 Safer Baba, a.g.e., s.301.
35
Bint-i rez demlendi ibn-i vakt-ile
Hayz-ile Zihni olur baliġ benat
(22/5)
Ehl-i hal ile bulunma, sohbet
Zihnî’nin eleştiri getirdiği bir diğer grup da sıradan halktır. Tasavvuf ehli için halktan
uzaklaşıp hal ehlinin sohbetinde bulunmak önemlidir. Çünkü sıradan halk, zahirle
oyalanacak, batını, eşyanın içyüzünü göremeyecektir. Gizli bilgiye ulaşmanın yolu
ariflere değer vermekten geçer:
Güfteha-yı ªamiyan-ı nası ėdüp zir-i pa
Baş egüp ªariflere esrara ėrmekdür salah
(41/4)
Sohbette, mürşid-i kamilin ruhundaki kabiliyetlerin müride yansıması yani kabiliyet
aktarımı söz konusudur.24 Ten-perestlerin, bu dünyanın zevklerine düşkün olanların
yemeğinden bıktığını söyleyen Zihnî, marifet kapısında, Allah’ı bilme yolunda
kendisine sohbetin gıda olduğunu söyler:
Ten-perestanuñ taªamından fütur ėtdi zuhur
Maªrifet babında olmuşdur gıda sohbet baña
(4/4)
24 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) s.647.
36
Yukarıdaki beyitte geçen marifet babı ifadesi de Zihnî’nin tasavvufi görüşünü
anlamak için önemlidir. Marifet kapısında olan sürekli Allah tarafından kalbine
gönderilen sırlardan bahseder. Zihnî şu beytinde ise ehl-i hasın sözünün suyunu
içmeyi cennetteki Tesnim Irmağının sırrına benzeterek sohbetin gizli bilgiye
ulaşmada ne kadar önemli olduğuna işaret etmekte:
Ab-ı nutk-ı ehl-i hası nuş kıl
Kim o sırr-ı çeşme-i Tesnimdür
(78/4)
Şu beyitte Zihnî, günlük hayata dair malzeme olan sabunun elbiseleri temizlemesini
örnek vererek irfan sohbetiyle nefesin temizlenmesine değinmektedir:
Şüst-su kıl sohbet-i ªirfan ile noksanı
Zihniya sabun ėder esvabdan refª-i vesah
(45/5)
Ehl-i mecaz, ehl-i kesret, ehl-i hakikat, rütbe-i tahkik
Zihnî, zâhir-bâtın karşıtlığında olduğu gibi, mecaz ile hakikat arasında da bir karşıtlık
kurar. Fakat mecaz ile hakikati birbirinden tamamen ayırmaz. Hakikatin mecazdan
yola çıkılarak bulunabileceğini düşünür. Yek-ahenk bir gazel olan 59. gazelinin ilk
beytinde gonca ağızlı yardan, ikinci beytinde güzelliğinin kafirinden, üçüncü
beytinde sevgilinin saçlarından, dördüncü beytinde ise ayva tüylerinden bahsetmiştir.
Bu beyitleri hem mecazi hem tasavvufi aşkla yorumlamak mümkün olduğu için
37
Zihnî, bu gazelinin son beytinde bu gazelde dünya ile ahireti, hakikatle mecazı
birleştirdiğini söylemiştir:
Zihniya oldı hakikatle mecazi müştemil
Bu gazelde eyledi dünya ile ªukba melaz
(59/5)
Zihnî’nin eleştirdiği zümrelerden biri de ehl-i kesrettir. Ehl-i kesret, tek varlığın
Allah olduğunu, kainatın ise onun sıfatlarının tecellisi olduğunu bilmez. Tasavvuf
ehli ise bu kesret içinde vahdeti görür.25
Dervişler, Allah’ı müşahede edebilmek için bir hücrede halvete girerler. Bu halvet
sırasında çekilen çilelerle dünyadan, kesret aleminden uzaklaşıp Allah’ın birliğine
ulaşırlar. Bu karanlık hücreye çekilme halkın, ehl-i kesretin gözünde dervişin kendini
yalnızlığa terk etmesi gibi görülür. Zihnî, tasavvuf ehlinin o karanlık gibi görünen
hücrede yalnız olmadığı, Allah’ın ışığıyla başbaşa olduğu düşüncesini şiirine şöyle
aktarmıştır:
Ehl-i kesret ruşena-yı vahdeti bilmez nedür
Künc-i tariki ªavam-ı nass ªuzlet zann ėder
(77/2)
25 Ethem Cebecioğlu, a..g.e.s 447
38
Tahkik Allah’ı, isimlerinin bir görünüşü olan alemde seyretmek demektir.26
Zihnî’nin mecazla hakikati birlikte görmeye çalışmasının sebebi de budur. Ehl-i
tahkik beşeri aşkta hakikati görebilirken, ehl-i mecaz bunu başaramaz:
Ehl-i tahkike hakikat görinür
Dėdiler yara mecaz ehl-i mecaz
(93/2)
Rütbe-i tahkike ulaşanlar, bu dünyadaki varlıklarda Allah’ı görmeyi başarırlar.
Taklid ehlinin ise, diğer bir ifadeyle zahirde kalmış, sırra erememiş kişilerin rütbe-i
tahkike ulaşmaları mümkün değildir.27 Zihnî bu düşünceyi ipekle örümcek ağını
karşılaştırarak şöyle ifade etmiştir:
Ėrişmez rütbe-i tahkike taklid
Harir olmaz ebed nesc-i ªanakib
(16/5)
Hakikat âlemine ulaşmak ise bu dünyanın zahiri ilimleri ile değil, ilm-i batınla yani
eşyanın içyüzünü bildiren irfanla mümkün olur. Bu yüzden de Zihnî, Anka gibi
kanatları olduğunu, bu sebeple de Hakikat aleminin burcunda kanat çırparsa buna
şaşılamayacağını söyler:
N’ola pervaz ėderseñ evc-i lahut-ı hakikatde
26 Ethem Cebecioğlu , a..g.e.,s. 684. 27 Ethem Cebecioğlu, a.g.e., s.684.
39
Hüma-veş Zihniya bil şeh-per-i ªirfanımuz vardır
(69/5)
Mânâ
Mânâ kelimesini ele alırken onun hem bir şiir terimi hem de tasavvufi bir terim
olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Mânâyı zâhir-bâtın karşıtlığındaki
bâtına ait olan olarak düşünmek mümkündür. Bu terim, şiir terimi olmanın dışında
ruh, can, sır, amaç anlamlarında kullanılır.28 Tasavvuf ehline göre görünürler alemi,
şu içinde bulunduğumuz maddi dünya bir özün, bir mânânın bir biçime, surete
bürünmesidir.29. Bütün bu anlamları dikkate alındığında sözcüğün esas olarak içe
yönelik, içle, özle bağlantılı olduğu görülür.
Zihnî’nin “Amacın mânâlar timsahını avlamak amacın olduysa gayret ve çalışma
oltasını irfan denizine at.” dediği şu beytinde, tasavvufi olarak, beyitten içe ait olanı,
batının sırlarını öğrenmek istiyen kişinin gizli ilimleri bilme yolunda çalışması
gerektiği anlamı çıkmaktadır:
Sayd-ı timsah-ı maªani oldı ise maksaduñ
Şest-i saªy u ihtimamı kulzüm-i ªirfana at
(19/4)
Şu beyitte ise kıble-i maªna terkibi kullanılmıştır:
28 Mine Mengi, “Divan Şiiri Dilindeki Mana, Mazmun, Nükte Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”, a.g.e., s. 32. 29 Mahmut Erol Kılıç, Sufi ve Şiir, (İstanbul: İnsan Yay., 2004) s. 22.
40
Kıble-i maªnayı ben bilmez idüm Zihniya
Siretime ėtmese Kaªbe-i ªulya hudus
(28/5)
Tasavvuf erbabına göre kıble mürşid, sevgili, Hakk gibi maªnaları içerir. Avamın
kıblesi Kaªbe, havasın arş, havvasuºl havvasınki ise kamil, arif kişilerin kalbidir.30
Yine tasavvufa göre iki türlü kaªbe söz konusudur. Birisi Hz. İbrahim’in yaptığı
maddi kaªbe, ikincisi de Allah tarafından bina edilen insan gönlü, kalbi.31 Beyite
dönecek olursak görünüşte “Ey Zihnî, ben maªna kıblesini büyük kaªbe içimde
ortaya çıkmasa bilmezdim.” demektedir. Tasavvufi olarak beyitten eğer Allah,
gönlümü yaratmasaydı ve gönül gözümü açmasaydı, benim suretten geçip mânâya,
içe, batına ulaşmam mümkün olmazdı anlamı çıkmaktadır.
İlm-i ledün
İlm-i ledün Allahla ilgili sırların ilmidir. Zihnî, zahirde kalanları ve zahidleri
nitelerken kullandığı har mizaçlı ifadesini ilm-i ledünden anlamayanlar için de
kullanır:
Daªvet ėtmez har mizacı matbah-ı ªilm-i ledünn
30 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) , s. 449 31 Ethem Cebecioğlu, a.g.e.,s. 413.
41
N’eylesün helvayı hayvan aña bir pare şaªir
(67/4)
4.2. Dînî Şahsiyetler
Hz. İbrahim, Hz. İsmail:
Zihnî İbrahim Peygamberi, ateşe atılması, bu ateşin onu yakmaması, Hz. İsmail’i ise
babası tarafından kurban edilmek istendiğinde buna razı olması münasebetiyle anar.
Cümle İsmaªil yal u baliñe kurban olup
Girdi İbrahim-veş ªuşşak-ı zaruñ nara hep
(15/3)
Aşağıdaki beyitte ise Hz. İbrahim ile zahid karşılaştırılmıştır. Aşkla ateşe giren
İbrahim’dir. Zahid ise birtakım ibadetler karşılığında cenneti isteyen kişidir. Zahid
bir alışveriş mantığıyla, Allah’tan cenneti ister. Aşık, aşk ateşine girmeye razıdır.
Ateş olmaz zahide berd ü selam
Nar-ı ªaşka giren İbrahimdür
(78/3)
Hz. Musa
42
Zihnî, Hz. Musa’yı genellikle düşmanı Firavun ile beraber anar. Musa Peygamberin
yılana dönüşen asası ile, koynuna sokup çıkardığı elin parlaması mucizelerine
telmihte bulunur:
Eylemem Musa gibi firªavn-ı agyara hücum
Ol yed-i beyza ile şimdi ªasa olduñ baña
(3/4)
Zihnî, Firavun’un Musa’nın düşmanı olmasını örnekleyerek kendi yaşadığı
dönemdeki siyasi bir soruna, Rusya’ya işaret etmekte32, Rusya’nın düşmanları
olduğunu söylemektedir.
Be-her Musaya bir Firªavn elbette musallatdur
Rakib-i Rusiya dėrler bizim de bir belamuz var
(74/4)
Hz. Nûh
Nuh Peygamber, tufandaki gemisi dolayısıyle anılır:
Şuªle-i mihr ü kamer sarsardan ėtmez ihtiraz
Nuhuñ ey dil keşti-i iªcazı liman istemez
(94/5)
32 18. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti Rusya ile sürekli savaş halinde olmuş, yüzyılın son çeyreğinde, Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti için ağır şartları olan Küçük Kaynarca antlaşması imzalanmıştır. Zihnî’nin bu dönemde yaşadığı düşünülürse bu olaya gönderme yaptığı anlaşılır.
43
Hz. Yusuf, Hz. Yakup
Zihnî, Hz. Yusuf ile babası Hz. Yakup’u genelde beraber anar. Yusuf güzelliğin,
Yakup ise aşığın sembolüdür.
Yaªkub-ı dil oldı ise Yusufla mülaki
Mısr ile ªazizüm çeh-i Kenª ana bakılmaz
(86/3)
Yusuf’un gömleğinin yırtılmasına telmihte bulunulmuştur:
Damen-i Yusuf gibi çak-i giriban eylerüm
ªAşk-ile yar olmadı zira ki pirahen baña
(7/2)
Zihnî, Yusuf-ı maªna şeklinde bir terkip kurmuştur. Yusuf güzelliği, tazeliği
çağrıştırır. Mânâ ile birlikte düşünüldüğünde özgünlüğü çağrıştırmaktadır:
Zihni taleb-i Yusuf-ı maªna ile meşġul
Yaªkub gibi milket-i Kenªana karışmaz
(96/5)
Îsâ
Zihnî, şu beytinde Hz. Îsâ’nın körleri iyileştirme mucizesine yer vermektedir:
44
Yüri ª‹si-sıfat ibra-ı ekme derdine düşme
Gözüm nurı ªama-yı dideñi gör tutiyadan geç
Şu beyitte Hz. Îsâ, Deccal ile birlikte anılmaktadır:
Zemin-i kalbe ª‹si-i muhabbet nazil oldukda
Helak ėrdi hemin Deccal-i ªara herçi-bad-a-bad
(49/3)
Âdem
Hz. Âdem insanların atasıdır. Kur’ân’a göre Hz. Âdem, yaratıldıktan sonra ona bütün
her şeyin ismi öğretilmiştir.33 Bu isimlerden en önemlileri esmâ-i hüsnâ, Allah’ın
sıfatlarını ifade eden güzel isimlerdir. Bu sıfatları ârif insanlar anlayabilir.
Taªallüm ėtdi ªarif ªallemüºl-esmaºı Ademden
Atası malına ferzendi oldı guyiya varis
(27/4)
4.3. Tarihi ve Mitolojik Şahsiyetler
Veys el-Karanî
33 Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesi için bkz. Bakara 2/11.
45
Bilindiği üzere tasavvuf yolu bir vadiye benzetilir. Veysel Karanî ünlü bir
mutasavvıfdır. Zihnî, şu beytinde “Bu vadide beni nice Veysel Karaniler
ümitsizlikten kurtardı” demektedir:
Beni ėtdi nümidden farigüºl-bal
Bu vadide niçe Veysüºl-Karanlar
(82/3)
Hülagü-Keykubad
Bir sultan olarak hayal edilen sevgili, şu beyitte, iki ünlü hükümdar olan Hülagü ve
Keykubad ile karşılaştırılmaktadır.
Ey Hülagu kişver-i hüsn içre görse şevketüñ
Labüd eylerdi saña ªarz raªiyyet-i Keykubad
(50/4)
Lât ve Menât
Lât ve Menât Hz. Peygamberden önceki dönemde Kâbe içinde bulunan putların
büyüklerindendi. Sevgiliyi bir put gibi düşünen Zihnî, onun güzelliğinin bu iki ünlü
putu bile aştığını, bu putların sevgilinin güzelliği karşısında putperest olacağını
söylemektedir:
Ey sanem bir kerre görse suretüñ
46
Büt-perest olurdı hep Lat u Menat
(22/2)
İmâd
İmâd, ünlü bir hat ustasıdır. Yarin hattını, ayva tüylerini anarken, İmad’dan
bahsetmektedir:
Yar yazmış kıl kalemle hüsn-i hatt ruhsarına
Var haber vėr Zihniya meşk eylesün gelsün ªİmad
(50/5)
Ashâb-ı uhdûd
Ashâb-ı uhdûd, İslamiyetten önceki bir devirde insanları dinlerinden döndürmek için
ateş dolu hendeklerde yakarak işkence eden kimseler için Kurºan’da kullanılan bir
tabirdir.
Yandı her kim handak-ı ªaşk içre eylerse kuªud
Oldı nar ashab-ı uhduda zihi zatüºl-vekud
(54/1)
4.4.İnsan ve topluma dair hikmetler
47
Cehalet, irfan, nâdân, dânâ
Zihnî’nin divanında iki tane cehalet redifli yek-ahenk gazeli vardır. Zihnî de diğer
divan şairleri gibi zahidleri, hakikati anlamayan şüphe sahiplerini, fitneye sebep
olanları, kâfirleri eleştirir. Onlara karşı açık bir düşmanlığı vardır. Net çizgilerle
kendini onlardan ayırır. Hatta onlarla iletişimini sınırlar. Onların beyhude suallerine
cevap bile verme gereği duymaz:
Ėtme beyhude suºal üzre cevabı Zihni
Agniya cümle dėdi sa’il-i cerrara habis
(26/5)
İnsanın cahilliğini saklaması mümkün değildir. Bir insanın yaratılışında cehalet var
ise, o kusur onun davranışına da yansıyacaktır:
Tabªuñda eger var ise tasvir-i cehalet
Tavruñda zuhur ėder o taksir-i cehalet
(24/1)
Zihnî’nin cahilleri eleştirmesinde dönemin bazı özellikleri de etkilidir. Cahillerin
artmasıyla beraber cahillere uyanların da çoğalması, cahillere itibar gösterilmesi
Zihnî’nin eleştirisinde önemli bir yer tutar:
48
Dehliz-i dalaletde bak etbaªı çogaldı
Haylice büyük adam olur mir-i cehalet
(23/2)
Zihnî’nin dönemine, döneminin cahillerine olan bir diğer eleştirisi de cahillerin
şöhret düşkünü olmalarıdır. Cahillerin tersine gerçek aşıklar melamet ehlidir. Halk
tarafından kınanırlar, kötülenirler:
Medd-i basaruñ olsa nazar-gah-ı melamet
Nadan gibi ªanªane-i şana bakılmaz
(86/2)
Kötü üne sahip olan cahiller halkın münasebetsiz saygısını bir şeref zannederler:
Kendi zatında vaziªüºş-şan olan nadanlar
ݪtibar-ı na-be-ca-yı halkı ªizzet zann ėder
(77/4)
Bilgili kişi bir hata yaparsa onun yükselişine zarar gelir:
Hata icab ėder danaya nakz-ı şive-i rifªat
Olur bir nokta ile lafz-ı rahmet vakıªa zahmet
(17/1)
49
Zihnî’nin, cehaletin bu kadar yaygın olmasına karşı fenler ejderi gibi bir çözümü
vardır:
Bir lokma kadar gelmedi kühsar-ı cihanda
Zihni bu fünun ejderine şir-i cehalet
(24/6)
Zihnî, düşmanı korkutmakta silahın kullanılacağını örnek vererek cahilleri def
etmenin itirazla mümkün olacağını söyler:
Ekseriya defª ėder nadanı seyf-i iªtiraz
Hasmı tahvif eylemeklikde müsellemdür silah
(38/3)
Ahlak, terbiye
Manevi yolda terbiye görmenin esaslarından biri bir yol göstericinin, mürşidin
gözetiminde yol almaktır. Bir kişinin her ne kadar gönül gözü açık olsa da, o kişi
terbiye esaslarına göre yetişmezse, bu manevi yeteneğini kaybeder. Zihnî, bu
düşünceleri şöyle ifade etmiştir: İyi görene istikamet veren terbiyedir. Eğer dal,
bağbanın elini öpmezse vakti geçer:
Göregene terbiyetdür istikamet bahş ėden
Kec-rev oldı bus-ı dest-i bagban ėtmezse şah
(44/2)
50
Şıranın kendi halinde bırakılınca şarap olması gibi, çocuk terbiye görmezse fenalık
eder:
Görmezse hele terbiye kudek fesad ėder
Halinde şira terk olunursa şarab olur
(71/4)
Diğer hikemi beyitler
Tavr-ı metanet
Nasıl ki elmas yumuşak olduğunda değeri düşerse Zihnî de sağlam tavrın kendine
mücevher kıymeti verdiğini söyler:
Dun olur nerm olsa elmasuñ bahası Zihniya
Gevheri kıymet vėren tavr-ı metanetdür baña
(2/5)
Evham, riya, irfan, ehl-i şekk, sahib-teferrüs, ashab-ı nifak, ehl-i küffar
Zihnî, şiirinin evhamla, inkârla, riyayla savaştığını sık sık söyler. Bu tür ahlaki
bozuklukları kendisinin şiªr-i mantıkî adını verdiği tarzla eleştirir. Şu beytinde alçak
vehimler düşmanının savaş meydanında kendi gazelinin şiir askerlerine başkomutan
olduğunu söyler:
51
Rezm-gah-ı düşmen-i evham-ı zülde Zihniya
Bu gazel ser-asker oldı leşker-i eşªara hep
(15/5)
Zihnî, vehme karşı irfanın gerekli olduğunu söyler. Savaşı ve cihadı sadece
askerlerin yapmayacağını evhamlar kafirine irfan askerlerinin gaza ettiğini şöyle
açıklar:
Leşker-i ªirfan ėder küffar-ı evhama gaza
Zihniya ceng ü cihadı eylemez illa cünud
(54/5)
Zihnî, zahid-ehl-i dil karşıtlığının bir benzerini, ehl-i şekk-sahib-teferrüs ilişkisini
zahir-batın karşıtlığını temel alarak kurar. Sezgi sahipleri, yani hakikatin sırlarını
sezebilen kişi, şüpheci insanlara bakmaz, aldırış etmez. Şair, bu durumu Arap atı
varken eşeğe binmek abestir, diye örneklendirir:
Ehl-i şekke Zihniya sahib-teferrüs bakmadı
Esb-i tazi var iken merkeb-süvar olmak ªabes
(25/7)
Hikmetin hiddeti yumuşatması
52
Daha önce de belirttiğimiz gibi Zihnî özellikle hikemi beyitlerinde dizelerinden birini
vereceği mesaja, derse, öğüde ayırırken diğer beytinde örneklemeye gider. Bu
örneklerde genelde günlük hayatttan alınmış malzemeleri kullanır. Şu beytin ilk
mısrasında ruganın demirden sağlam kılıcı yumuşatacağı örneğini verdikten sonra
hikmet sözünü dinlemeyle hiddetin geçeceği mesajını bu örneğe bağlar:
Rugan tig-ı metin-i ahenini eyledi telyin
Olur guş-ı kelam-ı hikmet ile mündefiª hiddet
( 17/2)
Büyüklenenlere öğüt vermenin gereksizliği
Zihnî’nin hikemi tarzdaki beyitlerinde ehl-i kibire dair birçok beyit bulmak
mümkündür. Şu beytinde ise ehl-i kibre karşı kibirlenmenin sadaka olduğunu
söylemektedir:
Ehl-i kibr üzre tasaddukdur tekebbür maªnide
Zalime zulm eylemek fart-ı ªadaletdür baña
(2/4)
Sözde sufilere eleştiri
53
Zihnî, sufilerin murabba, dörtlük okuyarak müselles34 adı verilen şarap içtiklerini
yama ile hırkayı kirlettiklerini söyleyerek o dönemde bazı ikiyüzlülerin kendilerini
derviş gibi göstermek için yamalı hırka giymelerine gönderme yapmaktadır:
Murabbaª ile içer sufi müselles
Murakkaªla ėder delki mülevves
(30/1)
4.5. Halk İnanışları ve Günlük Hayat
Zihnî’nin divanında halk inanışlarına sık sık gönderme yapılır. Bu göndermelerde
yine Zihnî’nin alışılmış üslubu ortaya çıkar. İlk dizedeki düşünce veya duyguyu
vurgulamak için ikinci dizede bu inançları örnek olarak verir.
-Rüzgâr şiddetli olursa zelzele olmaz:
Eyler heva büride şamatat-ı hikmeti
Olmaz zelazil añla şedid olsa tavr-ı rih
(37/4)
-İnsanlar isimlerinden etkilenirler:
Zihniya lafzuñ olur maªnada elbet medhali
Nik ü bed esma ėder tabª-ı müsemmaya nüfuz
34 Üç kez kaynatılarak hazırlanan bir tür şarap.
54
(60/5)
-Halk gök gürlemesi ve şimşek olmayınca dua etmez:
Olmayınca raªd u berk olmaz salat-aver ªavam
Görmeyince duzahı dėrler mi kafirler neªuz
(63/4)
-Büyü bozmak için Nas ve Felak surelerinin okunması:
Çaker-i mahbusuñ oldı istinadı seyyide
ªUkd-ı sihri hall içün guya okurlar kul eªuz
(63/2)
-Ispanağın suyunun zehir gibi acı olması:
Nafiªi ahbar ile eyler muzırr vehm ü hiras
Semm gibi kar ėtdi reng-i sebz-i ab-ı isfenah
(44/4)
-Sıtmanın insana sıcaklık ve üşüme hissi vermesi:
56
5. ŞEKİL ÖZELLİKLER
5.1. Nazım Şekilleri
Zihnî Divanı müretteb bir divandır. Zihnî’nin divanında bizim incelediğimiz 115b-
129b varakları arasında 1 mensur Türkçe dibace, 3 Farsça, 1 Arapça, 93 Türkçe gazel
bulunmaktadır.
Divanın incelenen kısmındaki gazeller genellikle beş beyitten oluşmuştur. 7 beyitlik
8 , 6 beyitlik 4, 5 beyitlik 85 gazel bulunmaktadır. Zihnî, Farsça pe, je ve çim harfleri
dışında bütün harflerle gazeller yazmıştır.
Divanın incelenmeyen diğer kısmında 195 gazel, 1 tercîª-i bend, divanının teºlif
tarihi olan H. 1196’yı veren bir tarih beyti ve Yusuf Paşa’nın vezir oluş tarihini veren
bir şiir bulunmaktadır.
5.2. Vezin
Zihnî, bizim incelediğimiz 97 gazelinin yarıya yakınında remel bahrinin fa ªi la tün
fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün kalıbını kullanır. İncelenen gazellerde kullanılan
vezinler ve kullanılma sıklığı şöyledir:
57
Bu vezinlerin gazellere göre dağılımı şöyledir
fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12,
14, 15, 19, 21, 25, 31, 32, 35, 38, 41, 44, 45, 50, 51, 52, 53, 55, 56, 61, 62, 64, 65, 67,
75, 77, 84, 85, 90, 94, 95,
mef ªu lü me fa ªi lü me fa ªi lü fe ªu lün 13, 18, 20, 23, 24, 86, 87, 92, 96,
97
BAHİR VEZİN ŞİİR
Remel fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi
lün
42
Hezec me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me
fa ªi lün me fa ªi lün
12
Hezec mef ªu lü me fa ªi lü me fa ªi lü fe ªu
lün
10
Muzari mef ªu lü fa ªi la tü me fa ªi lü fa ªi lün 9
Remel fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün 5
Remel fe ªi la tün feªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün 6
Hezec me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün 6
Münserih müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün 2
Müctes me fa ªi lün fe ªi la tün me fa ªi lün fe ªi
lün
1
58
mef ªu lü fa ªi la tü me fa ªi lü fa ªi lün 37, 68, 70, 71, 72, 73, 76, 83, 88,
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün 17, 27, 33, 34, 43, 46, 48,
49, 69, 74, 89, 80
fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün 22, 47, 78, 81, 93,
fe ªi la tün feªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün 26, 39, 40, 54, 63, 91,
müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün 28 , 42,
me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün 16, 29, 30, 36, 79, 82,
me fa ªi lün fe ªi la tün me fa ªi lün fe ªi lün 66
Zihnî beylerinde imale, zihaf ve ulamaya sıklıkla başvurur:
İmale:
Hakipa-yı dil-rübadan gayri yokdur tutiya
Kim o mader-zad olan aªmalara ède deva
(1/1)
Zihaf:
Yār ile baġ-ı behişt olsa n’ola Veyl ü Lazā
Mahza nirān oldı tenhā sāha-i cennet baña
(4/3)
Ulama:
Cana niyaz-ı vuslat_ile girye eylesem
59
Cevr-i hıyanet_üzre gülersin kıkır kıkır
(72/4)
Zihnî bazı beyitlerinde hem imale hem de ulama yapmıştır:
Ol ruh-ı musavver baña dünyada gerekdür
Merg èricek_ey can-ı ªaziz saña ne hacet
(20/3)
60
5.3.Kafiye ve Redif
Zihnî’nin gazellerinin kafiye ve redifleri şöyledir:
GAZEL KAFİYE ve REDİF GAZEL KAFİYE ve REDİF
1 -a 11 -ab
2 -etdür baña 12 -eb
3 -a olduñ baña 13 -ara münasib
4 -et baña 14 -eb
5 -er baña 15 -ara hep
6 -a 16 -ib
7 -en baña 17 -et
8 -a 18 -ara ne hacet
9 -ar olmak baña 19 -ana at
10 -ama iktida 20 -et
61
21 -ut 31 -ac
22 -at 32 -erden huruc
23 -ir-i cehalet 33 -ac
24 -ir-i cehalet 34 -adan gec
25 -ar olmak ªabes 35 -ic
26 -ara habis 36 -ec
27 -is 37 -ih
28 -a hudus 38 -ah
29 -us 39 -ana kadeh
30 -es 40 -ara ferah
41 -ara ferah 51 -ad
42 -ara èrmekdür salah 52 -ed
43 -uh 53 -enden baªid
44 -ah 54 -ud
45 -ah 59 -a melaz
46 -ih 60 -aya nüfuz
47 -uh 61 -ana elezz
48 -ara herçi-bad-a-bad 62 -an ètdi nebiz
49 -ara herçi-bad-a-bad 63 -uz
50 -ad 64 -ur
65 -endedür 75 -akmak diler
62
66 -ül èder 76 -ar èder
67 -ir 77 -et zann èder
68 -an vèrür 78 -imdür
69 -anımuz vardur 79 -erdür
70 -an èder 80 -al eyler
71 -ab olur 81 -in èder
72 -ır 82 -renler
73 -ab olur 83 -al olur
74 -amuz var 84 -ubdur
85 -uz 94 -an istemez
86 -ana bakılmaz 95 -acımuz
90 -ar añlamaz 96 -ana karışmaz
91 -an añlayamaz 97 -ameye karışmaz
92 -ayı begenmez
93 -az
Zihnî en çok tam ve yarım kafiyeye yer vermiştir. Zihnî’nin epeyce redifsiz
şiiri bulunmaktadır. Bizim incelediğimiz kısımda en çok Türkçe redife yer
vermektedir:
63
Türkçe Redifler: 2, 3, 4,5,7, 9, 15, 19, 34, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 73, 74, 75, 76,
78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 94, 95, 96, 97.
Arapça Redifler: 13, 23, 24, 26, 28, 32, 39, 40, 59, 60, 61.
Farsça Redifler: 48, 49.
Türkçe-Farsça/Arapça Redifler: 18, 25, 41, 43, 53, 62, 77.
Redifsiz Şiirler: 1, 6, 8, 10, 11, 12, 14, 16, 17, 20, 21, 22, 27, 29, 30, 31, 33, 35,
36, 37, 38, 42, 44, 45, 46, 47, 50, 51, 52, 54, 63, 64, 67, 72, 85, 93.
64
6. SONUÇ
Mehmed Zihnî Keşanî, Edirne’de yaşamış, mahkeme kâtipliği yapmış, III. Selim
döneminde vefat etmiş bir 18. yüzyıl şairidir. Tezkireler onun edebi kişiliğinden ve
üslup özelliklerinden bahsetmezler. Onun hakkındaki bilgiler iki üç cümleyle sınırlı
olduğuna göre döneminde fazla tanınmadığı ve okunmadığı kanaatine varabiliriz.
Elimizde onun hakkında yeterli bilgi olmayınca bize düşen onun divanından yola
çıkmaktı. Divanın bizim incelediğimiz kısmında sadece gazeller bulunmaktadır.
Divanın bütününde ise gazellerden başka 2 tarih beyti ve bir tercî-i bend vardır.
Zihnî, Yusuf Paşa’nın vezir olması dışında hiçbir tarihi olay hakkında şiir
yazmamıştır. Kasidesi bulunmamaktadır. Divanı onun nasıl bir hayat sürdüğü
hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir.
Her ne kadar Zihnî’nin hayatına dair fazla bilgi edinememiş olsak da mensur dibace
ve 97 gazeli onun şairliği hakkında birtakım sonuçlara ulaşmamızda yardımcı
olmuştur. Özellikle dibaceler şairlerin şiir anlayışları hakkında birtakım sonuçlara
ulaşmamızda bizim için önemlidir. Zihnî dibacede şiir anlayışının şi’r-i mantıkî
olduğunu söylemiş, sadece bu şiir anlayışının şairleri hakikata ulaştırabileceğini sık
sık yinelemiştir. Zihnî için şiir hakikata ulaşmak için sadece bir araçtır. Dibacesinde
ileri sürdüğü bu şiir anlayışının şiirlerine fazlasıyla yansıdığını söyleyebiliriz.
Zihnî’nin gazelleri tasavvufi ve dinî-ahlakî öğütlerin yer aldığı, ağırbaşlı, sakin,
65
neşeden uzak şiirlerdir. Şi’r-i mantıkî çizgisinden ayrılmama ve aklı üstün tutma
isteği sebebiyle lirizmden uzaklaşmıştır.
Zihnî’nin dibacesinde ve şiirlerinde dili fazla akıcı değildir. Cümle yapısı zaman
zaman bozulur. Arapça’yı yoğun bir şekilde kullanır. Yerel dil özelliklerine pek yer
vermez. İncelediğimiz dibaceden ve gazellerden yola çıkarak Zihnî’nin divanının
Türkçe açısından zengin bir divan olmadığını, her ne kadar kimi zaman ince ve
değişik hayallere yer verse de genel olarak dilinin şiirsel inceliklerden uzak olduğunu
söyleyebiliriz.
Zihnî’nin şiirlerinde tasavvufa derinlikli bir şekilde, geniş olarak yer vermesi onun
tasavvufla yakından ilgilendiğini göstermektedir. Zihnî’nin dinî-ahlakî öğütlere,
tefekkür ve düşünceye, tasavvufa geniş yer vermesi, topluma eleştiriler getirmesi,
hayatla ilgili birtakım gerçeklerle ilgili meseller getirmesi bizi onun Nâbî çizgisinde
bir şair olduğu fikrine götürmektedir. Bize göre, Zihnî, Nâbî’nin hikemî şiir tarzının
etkisinde bir şairdir; ancak Nâbî’nin hafızalara yerleşen atasözü niteliğindeki
beyitlerine ulaşması mümkün olamamıştır.
66
7. NÜSHA TAVSİFİ
7.1.Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Y-303.1535
Zihnî Keşanî Divanı’na ait elimizdeki tek nüsha Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma
Kütüphanesi’ne Cavit Baysun tarafından bağışlanan 223 varaklı bir mecmuanın
içinde, 115b-146a varakları arasında yer almaktadır. İçinde Mehmed Zihnî
Keşâni’nin Şerh-i Şathiyye-i Şâkirî adlı eserinin de bulunduğu mecmuada yer alan
eserler sırasıyla şunlardır:
1. İsmail Hakkı Bursalı – Miraciyye
2. Şeyh Süleyman ez-Zâti el-Keşâni – Mecmaü’l-anâsır ve Menbaü’l-serar
3. İsmail Hakkı Bursalı – Rumuzât
4. İsmail Hakkı Bursalı – Risale-i Bâtınu’l Butun
5. Şeyh Müstakimzâde – Beyân-ı Hakikat-i Muhammediyye
6. Seyyid Emir Ali Hâşimi – Lubbü’l Hakayık
7. Miftahü’l Esrâr (Müellifi belli değil)
8. İsmail Hakkı Bursalı – Tuhfetü’l Ömeriyye
9. İsmail Hakkı Bursalı – Şerh-i Esma-i Seb’a
10. İsmail Hakkı Bursalı – Risâletü’t Tahacci fi Hurufi’l Tehecci
11. İsmail Hakkı Bursalı – Hüccetü’l Bâliga
12. Muhammed ez-Zeynî el- Hâşimî el- Hüseynî – Mearibü’l yakîn fî
Merâtibi’l Mukarrebin
13. Süleyman Zâti el-Keşânî - Miftahü’l Mesâil 35 Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu, Haz. Yücel Dağlı, Nedret İşli, Cevdet Serbest, Fatma Türe, (İstanbul: YKY, 2001).
67
14. Mehmed Zihnî Keşânî – Şerh-i Şathiyye-i Şâkirî
15. Divân-ı Zihnî Keşânî
16. Divân-ı Şeyh Ahmed Fahrî
17. Şerh-i Ebyât-ı Farisiyye (Müellifi belli değil)
Bu eser, şirazeli, sırtının köselesi kahverengi meşin kaplı siyah mukavva bir cilt
içindedir. Kapak içleri ebru kağıtla kaplıdır. 224x132-190x85 mm ölçülerindedir.
Zihnî’nin divanında satırlar 27 ile 35 arasında değişmektedir. Aherli, krem kağıda
ta’lik hatla yazılmıştır. Metin siyah mürekkeple mahlaslar ve başlıklar kırmızı
mürekkeple yazılmıştır. Reddadesi vardır. Çerçeve yoktur. Mensur bir dibace, 288
gazel, 2 tarih beyti, bir tercî-i bendden oluşur.
115b’de dibace başlar, 128b’de sona erer. 118b’de gazeller başlar, 143b’de sona erer.
144a’da bir tarih beyti vardır. 144b’de tercî-i bend başlar, 146a’da biter.
Mensur dibaceyle, “Sünnet-i seniyye-i şuªara-yı salife ve kaªide-i kadime-i
bülaga sabıka üzre...” sözleriyle başlayan divan 146a’da terci-i bendin şu son
beytiyle sona erer:
ªAvrat-meniş ile er iseñ ètme refakat
Pak olmuş-iken cismiñi sen kılma cenabet
Divanda 128b’de, sayfa kenarında Yusuf Paşa’nın vezir oluş tarihini veren üç
beyitlik bir şiir bulunmaktadır. Şu varakların sayfa kenarlarında Zihnî’ye ait gazeller
68
bulunmaktadır: 123b, 125b, 126a, 126b, 137a, 137b, 138b, 129a, 129b, 133b, 134a,
135a, 135b, 136a, 137a, 140b, 141a, 143a.
7.2. Nüshanın Değerlendirilmesi
Müstensih özellikle dibacede pek çok yerin üstünü çizmiş, unuttuğu bazı başlıkları
sonradan eklemiş, bunun dışında metne çok fazla müdahele etmemiştir. Bizim
incelediğimiz kısımda, 34. gazelde unuttuğu bir kelimeyi, 35. gazelde ise
okunamayacağını düşündüğü bir kelimeyi sayfa kenarına yeniden yazmıştır. Bizim
incelemediğimiz kısımlarda bir mısranın üstü çizilerek düzeltme yapılmıştır.
1. ve 2. gazelin mahlasları önce siyah mürekkeple yazılmış, daha sonra kırmızı
mürekkeple üstü çizilmiştir. Bu iki gazelden sonra gelen mahlaslar kırmızı
mürekkeple yazılmıştır.
Nüshanın sayfa kenarlarına, daha sonra Zihnî’ye ait 34 gazel eklenmiştir. Bu durum
müstensihin sonradan başka bir nüsha gördüğü izlenimini vermektedir.
Okunmakta zorluk çekilen kelimelerin dışında sık sık imla hataları da yapılmıştır. En
sık yapılan hata harflerin noktalarını unutmak ya da fazla nokta koymaktır. Birkaç
örnek verecek olursak, ªaşk (30/5) kelimesinde şın’ın noktaları, manzuru (6/5)
kelimesinde zı’nın noktası, hurma (60/4), dahme (59/3), hazan (68/2), hayli (77/5)
kelimelerinde hı’nın noktaları unutulmuş, hayret (65/3) ve hatab (14/5)
kelimelerinde ha’lara fazladan nokta koyulmuştur. Müstensih metin boyunca sık sık
69
sohbet kelimesindeki be’leri, pe olarak yazmıştır. Aynı şekilde cebin (35/3)
kelimesinde cim harfi çim olarak yazılmıştır.
Akkuzatif eki zaman zaman hemze ile yazılmıştır: tevbeyi (42/4), Zihniyi (66/5).
Müstensih saña kelimesindeki datif ekini genellikle elif ile göstermekle beraber,
kimi zamansa he harfini kullanarak göstermiştir (7/3, 9/1). Benzer şekilde, aña
kelimesindeki datif eki he ile gösterilmiştir (20/1, 76/6).
Müstensih, ile edatının yazımında zaman zaman vezni göz önünde bulundurmaz.
Veznin ile’yi gerektirdiği durumlarda kelimeye bu edatı ye harfi kullanmadan bitişik
olarak yazmıştır (29/2, 40/3).
Acele veya dikkatsizce yazıldığı düşünülen elimizdeki bu nüsha pek temiz bir nüsha
sayılamaz. Pek çok imla hataları yapılmış, harflerin noktaları untulmuş veya fazladan
noktalar konulmuştur. Yazı ta’lik bir hatla yazılmıştır; ancak harflerin kimi zaman
üst üste yazılması, kelimelerin sıkıştırılması sebebiyle okuma güçlükleri yaşanmıştır.
70
8. METİN TESPİTİNDE DİKKAT EDİLEN HUSUSLAR
1. Divan inceleme kısmında, örnek verilen beyitlerin yanındaki parantezlerde,
ilk verilen numara gazelin, ikincisi ise beyitin numarasıdır.
2. Kur’an’dan yapılan alıntılarda sûre isminden sonra verilen rakamlardan
birincisi sûrenin, ikincisi ise ayetin numarasıdır.
3. Metinde anlam verilemeyen beyitlerin yanına (?) işareti konulmuştur.
4. Metinde okunamayan kelimeler için [...] işareti konulmuştur.
5. Metin tamiri için bizim tarafımızdan eklenen kelimeler [ ] işareti içine
alınmıştır.
6. Metinde yer alan ancak fazla olduğunu düşündüğümüz kelimeler ( ) işareti
içine alınmıştır.
7. Vav-ı ma’dûleler (ˇ) işareti ile gösterilmiştir.
8. “ile” edatı kendinden önce gelen kelimeye bitişik yazılmışsa vezne göre “-le/-
la” veya “-ile” şeklinde yazılmıştır.
9. Veznin bozuk olduğu beyitlerde metin tamiri yapılamamışsa veznin bozuk
olduğu dipnotta belirtilmiştir.
10. Yazı çevriminde aşağıdaki transkripsiyon sistemi kullanılmıştır.
73
Dibace-i Divan-ı Zihni el-Keşani
115b. Sünnet-i seniyye-i şuªara-yı salife ve kaªide-i kadime-i bülaga-yı sabıka
üzre tertib ü terkib-i eşªar-ı taravet-ªünvan ėtmekden murad mahza süfehanuñ
mencelab-ı mezakını navedan-ı sefahatden icraº ve hassaten ehl-i hevanuñ
luªb u lehv-i dimagını eşhaº degüldür. Laªnet ol teºlife ki intisab-ı agniya-i
ashab-ı cehl-i mürekkebe vesile yahud imrar-ı evkat (5) battalına bir hile ola.
Belki ezhan-ı selimeye delil ve efham-ı kerimeye sebil ve ol tarik üzre semt-i
noksandan hiras u haşyetle firar ve savb-ı kemal-ı tahkikde meyl ü ragbet birle
karar ėdeler. Pes bu maªna be-tıbkıhi şiªr-i mantıkinüñ taªrifidür. Zira anlar
ªindinde şiªr şol kaziyye-i muhayyeledür ki nüfus-ı insaniyye biºt-tabª terhib ile
irad-ı inkıbaz u tergib [...] ile iras-ı inbisat ėder. [...] (10) [...] misali
gibi ve kazaya-yı saºirede kaziyye-i şiªr gibi kabz u bast tabiªatı yokdur. Belki
anlarıñ kabz u bastı vesatat-ı kasr-ı kasır ile olur. Feºemma vech-i muharer
üzre kazıyye-i şiªriyyede mevcud olan kabz u bastı idrak ėden ancak nüfus-ı
zekiyye-i müstaªidde-i insaniyyedür. Çünki feylesofan-ı ve tahriran-ı ulüºl-ikan
müşahede eylediler ki nüfus-ı habise-i gayr-i müstaªidde-i insaniyye kaziyye-i
şiªriyyede vakiª olan kabz u bastı idrak u izªan ve anlarıñ (15)
muktezasınca tekmil-i noksan eylemezler ve anlarıñ ªindinde kazıyye-i şiªriyye
kazaya-yı saºireye müsavi vü muªadil ve meyanlarında vukuª-yafte sahife-i
şühud olan furkan-ı metinüºl-bünyandan min-ekmeliºl-vücuh cahillerdür. Elfaz-ı
şiªriyyeye akmişe-i cedidede bir hilªat-ı fahire ve emtiªa [...] bir kisve-i bahire
ilbas eylediler ki fenn-i ªaruzdur. Pes evzan-ı mahsusa birle muªanven ve
taktiªat-ı maªdude ile müzeyyen oldukda bundan akdem hisse-mend olmayan
nüfus-ı baªide ve gayr-i müstaªidd bu refªe (20) rabıta-i evzana dil-dade ve
74
zabıta-i kavafiye üftade olup şiªrde vakiª olan tergibat u terhibatdan inkıbaz
u inbisat ėde. Pes bu derecede bir niçe eşhas şiªre heves-kar ve eknaf-ı şemª-i
sanayiªnde leyl ü nehar pervane-var devvar oldılar. Şöyle ki mücerred şiªr hamil-i
hamule-i evzan olmagla raciª ve maªadası yalñız na-mevzun olmagla mercuh
olmak zuªmundan hasıl olan halavet ile imrar-ı evkat ėdüp ecsad u eşbahdan
defª-i kelal ü melal lakin ervaha (25) müteªallik tahsil-i zevk u vecd ü hal
eylemediler. Vakta esatize-i mezkure bu hale vakıf oldılar. Ki vazª-ı evzan u
tehzib-i kavafi-i sedidetüºl- erkanuñ kendi muradları kadar teºsiri mevcud
olmadı. Şiªre bir libas-ı cedid dahi ilbas eylediler ki fasahat u belagatdür.
Muradları bu idi ki daºire-i elfazda evvela tahyil saniya evzan u tertil
salisa fasahat-ı kelam rabiªa belagat u hüsn-i nizam mevcud ola. Lacerem
ªulema-i aªsar u ezman taºife-i hurde-şinasan
116a. bu gune sühandan vücuhla memnun ve nesr-i hatırları mukaffa vü mevzun
olup her halde istiªmal ve anda mestur u müstekinn olan tergib ü terhibden
istinbat meºal ėdeler. Vakıªa bu suretde aksam-ı gavga ªayan ve envaª fitne
nümayan oldı. Zira ªulema-i rüsum süfeha-yı erbab-ı fünun u ªulum mevadd-ı
erbaªa-ı mezkurenüñ bir mahalde ictimaªyla ledeºl-muªayene biñ canla buyan ve
şitab-ı hezar ile (5) cuyan ve kesret-i istishab u istiªmal ile nefslerine
ittihaz-ı alet-i keyf ve yar-ı gar-ı şita vü sayf eylediler. Şöyle ki fasahat ve
belagatı havi olmayan eşªarı istiskal ve guş-ı bi-heveslerin istimaª-ı akavil-i
na-tıraşideden pür-melal eyledüler. Gerek fiºl-hakika güftar-ı ehl-i kulub olsun
Yunus Emrem ve emsalinüñ güfteleri gibi gerekse hezeliyyat-ı bürraniye olsun
türkmaniler ve [...] gibi ve bu gune eşªar-ı fasihe ve beliga ile bir kısmı mahza
kendi kelal-i dünyeviyyesini refª ėtmekde kanaªat ve bir kısmı (10) eşªarı ve
75
eşªara nazır olan fünunı ahere taªlim ile celb-i hitam-ı dünya ve kesb-i gurur u
riyaset eyledi. Ve el-hasıl bunlar dahi kezalik terbiye vü tathir-i ervah u ahlaka
daºir istifazaya kadir olmadılar. Vakta ki nakkadan-ı çarsu-yı maªna bu üsluba
da ªatf-ı ªinan-ı şebdiz-i nigah eylediler ki fasahat u belagat kendi muradlarınca
teºsir-i tam eylemedi. Kazıyye-i şiªriyyeye bir libas-ı cedid dahi ilbas eylediler ki
makamat-ı musikidür. Muradları bu idi ki elfaz-ı muhayyile ve fasihe vü beliga
asvat-ı hasene ve usul-ı müstahsene (15) üzre sit-i ziba ile tilavet ü lahn-ı
garra birle kıraºat oluna. ªAlem biºz-zarure hayran u ser-gerdan ve bu zemzeme-i
matbuªadan ratbuºl-lisan olup ol tarafa seyelan ve anda mevcud olan hayrata
ragbet ü rehbetden tahsil-i inkıbaz u inbisat ile reyyan olalar. Nefsüºl-emr bir
niçeler işbu cameye firifte ve bu hengameye şifte olmagla biºl-mübareze istiªmale
şüruª vü mübaşeret eylediler. Şöyle ki makamat-ı musikiye mukarin ve lühun-ı
mutribeye mütevazin olmayan eşªar her ne kadar dakayık-ı fasahatle (20) makrun
ve hakayık-ı belagatle meşhun olsa da igmaz-ı ªayn u zat-ı şiªrde mevcud olan
maªani vü mezamine fe-eyne dėmekden soñra guya eşªardan murad ancak
makamat-ı musikidür. Mukarini ima ve niçe eşhas-ı belide-i agra tavayif-i
hasıra-i sabıka ve kabaºil-i fasıka-i salife gibi bu hususı kendi heva-i heves ve
arayiş-i nefes-i nefslerine alet ahz u ªata ve fakr u gınalarına ol vechle kemal-i
takviye vü istimalet vėrüp tezkiye-i nüfus ve terbiye-i [...] ile katªa mukayyed
(25) olmadılar. Vakta üstazlarıñ ayine-i idraklerinde bu suret dahi tab-nak oldıysa
fehm eylediler ki kazaya-yı şiªriyye bir perestiş-haneye müşabih ü mümasil ve bir
ªibadet-i kaşaneye muzariª vü muªadildür ki mahalle-i İslamiyanda vakiª olsa
mescid-i Nasarada kenise ve Yahudyanda biªa ve Mecusyanda savmaªa ve ateş-
perestanda ateş-kede tesmiye olunup ve ol maªbed envaª cevahir ile tezyin ve
76
aksam-ı zevahir birle taªyin olunsa küffar-ı duzah-karar aña mescid tesmiye
ėtmezler. Ve ehl-i mescidüñ dini hakk ve anlara (30) tabiª olmak emr-i muhakkak
dėmedikleri gibi nevª-i insanda dahi istiªdad-ı ezeliyye ve sermediyyeyi hamil ve
maye-i Muhammediyyeye layık u kabil olmayanlar fehm-i vech-i icad-ı eşªara
talib ve izªan-ı sebeb-i ihtiraª-ı evzana ragıb olmazlar. [...] derecat-ı
mezbure vü meratib-i mezkurenüñ her birinde anlardan niçeler zanu-zede-i kaliçe-i
insaf ve istitaªat-ı averde-i esnaf-ı eltaf olup daºire-i deruna dahil ve semt-i
116b. seraºir-i mebdeº-i maªada vasıl olmakdan dur olmazlar. Ve erbab-ı
maªrifet bu kadarca menfaªat-i kalile hatırası-çün bu babda cidd ü ihtimamı vacib
ve ibrar-ı mebadi vü makasıdı münasib ve cemiª-i eşªarı teºlif-i resaºil-i
menşure üzre raciª vü galib gördiler. Zira resaºil-i menşurenüñ her faslında bir
madde ve her babında bir tarik-i caddeden ziyade zikr olunmaz. Feºemma (5) bir
gazeliñ her beytinde iki maddeden nakıs fikr olunmaz. Fasih u belig oldıgı
suretde. İmdi sarf-ı nakdine-i himmet-i ªazime ve bezl-i makdur-ı niyyet-i
sahihe birle ªalemüñ külliyat u cüzºiyyatına ve daºire-i kudsiyye-i ilahiyye ve
havadis-i meºluhiyye ve nüfus-ı natıka-i insaniyyeniñ sakamet ü istikamet ve
saªadet ü şekavet ve terakki vü tenezzülüne ve umur-ı dünyeviyye vü hususat-ı
uhreviyye ve zevahir ü gavaºibe ve ziyade vü noksan-ı maªkulat u mahsusata
müteªallik (10) havass-ı hamse-i zahire vü batınanuñ idrak eylediği mahalden
ekseriyya kendi evsafımız olmak üzre tahrir ve bu bahane-i yegane ile evham-ı
hayalat-ı kazibe-i ªavam tard u tekdir olundı. Derun-ı gazeliyyatda her-çend ki
mazi vü müstakbelden ihbar oluna murad zaman-ı haldür. Ve her ne zamanda ki
ªünvan-ı gaºib ü gaºibe vü mütekellim zikr olundı muhatab u muhatabaya
emr ü tenbihdür. Kezalik hikayete ahval-i maziyyeden kısas u menakıbe
77
mebni olan mahallerde cümlesi muhatabaya hitab veya muhatabaya (15)
ªitabdur. Maªhaza zaruret-i evzan yahud teftiş-i ezhan veyahud mülahazat-ı
saºireye ªatf-ı ªinan olmak tariki üzre etrafa vakiª olan iltifatlarda ahyana
hazmen ve fedaen siga-i mütekellim irad ve ehl-i noksan bu üsluba irşad
olunmuşdur. Ve egerçi kaziyye-i şiªriyye-i mantıkiyyun ªindinde kazaya-yı
yakiniyyeden degüldür. Lakin kisve-i evzan u belagatı iktisa eyledikde kazaya-yı
yakiniyyeye vü gayr-i yakiniyyeye havi oldı. Nitekim hakkında inne mineºl şiªre
hikmetihi36 varid oldı. Ve elfaz-ı (20) Kurºaniyye makule-i şiªrden tenzih
olunmak herze-guyan-ı Kureyşüñ eşªarından takdis idi. Zira anlarıñ eşªarı her ne
kadar fasih vü beliga olsa da butun-ı maªani-i gaybiyye vü el-hakiyyeden ªari
ve ahbar-ı sahihe-i ªukbaviyyeden beridür. Elfaz-ı nazm-ı celil ise min haysüºl-
lafz-ı zirve-i fasahat u belagatde vakiª olmakdan gayri miftah-ı künuz-ı gayb-ı
mülk ü melekut olmak tariki ile muªciz-i ªalemdür. Fusaha-yı saºire bu gune
fasahate kadir ü muktedir olmadıklarından nazari [...] ihtiyacı olur. (25)
Mugayyebat-ı dünyeviyye vü uhreviyyeyi bilmezler ki derece-i iªcaza irtika ėdeler.
Zira ıttılaª-i mugayyebat vahy-i Rabbaniye tevakkuf ėder. Böyle olsa cenab-ı
risalet-i nisabıñ [...] Anıñçün şan-ı şeriflerinde vema ªallemnahu şiªre vema
yenbegı- leh37 nazil oldı. Veºş-şuªara-i yettebiªuhümüºl-gavun38 ayet-i kerime-i
ªinayet-i rakimesi kezalik şuªara-i küffara maksur ve mahza ol kavm-i menhusa
mahsus u mahsurdur. Zira bu ayetden şuªara-i müºminin istisna olunmuşdur.
Ve illa enbiya vü evliya (30) vü hulefa-yı raşidin vü ashab-ı güzinden niçeler
daºire-i gavayetde dahil ve bu maªnadan anlara hisse vasıl olmak lazım gelür
ki anlarıñ nice kelimat-ı mevzune vü kasaºid-i merzuneler vardur ve ayet-i
36 “Şiirin bazısında hikmet vardır.” 37 “Biz ona şiir öğretmedik, yakışmazdı da” (Yasin, 36/69) 38 “Sapkın şairlere gelince...” (Şuara, 26/224)
78
merkumedeki istisna ile müstesna minhu mensuhdur. Nitekim İmam [...]
Risaletüºn-nasih veºl-mensuh’da buyurur. [...]39
117a. [...]40ve bu istisnayı teºyid ėden (5) şühud-ı ªadiledendür ki Kitab-ı
Envarüºl- Meşarık’da ümmüºl-müºminin Hazret-i Aªişe Radiyallahü ªanhadan
mervidir: Hˇace-i büzürg-var mescid-i şerifde Hassan içün vazª-ı minber ve din-i
İslamı hicv ėden küffarı hicv ėtmege izn vėrdi ve bu ebyat aña mensubdur: [...]41
vü zamanımızda mevcud olup sırf ehl-i dünya vü şehvat-ı nefsaniyyeye mübtela ve
eşªarı alet-i luªb-ı lehv ü heva vü medar-ı intisab-ı kübera vü edat-ı celb-i hitam-ı
dünya ittihaz eylemiş. Ve kibr ü gurur vü [...] vü nüfur ve çengelistan-ı
noksan-ı kabiliyyetden (15) irade-i meks ü huzur ėden şuªara-i mecaziyye
müsteşara dahil olmayup belki [...] ahvalleri [...] min-hu havi vü şamil
olur. Zalike hüveºl-husranuºl-mübin42 ve bu fırka-i bed-tefrikaya nazirdür. Ol beyt
“ Mekke’de inmiş Şuara suresinin 224. ayetinden sonuna kadar.” Şuara suresinin bahesedilen ayetleri şöyledir: 26/224: Şairlere (gelince) bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer. 26/225: Görmüyor musun, bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. 26/227: Hem de yapmayacakları şeyleri söylerler. 26/227: Ancak iman edip iyi amel işleyenler, Allah’ı çokça zikredenler ve kendilerine haksızlık edildikten sonra öclerini alanlar müstesna. O haksızlık edenler hangi inkılaba münkalib olacaklarını (hangi akıbete yuvarlanacaklarını) yarın bilecekler.
Şuara suresinin sonuna kadar Allah sapkın şairlerden müslüman şairleri istisna etmiştir. Bu ayette salih amel sahipleri istisna tutulmuştur. Sabit, Kaªb bin malik, Abdullah bin Revaha gibi Allah’a kulluk etmede devamlılık gösteren, salih amel işleyen müslüman şairler bu sapkın şairler ibaresinden müstesnadır.
38 Sen ey Ebu süfyan Muhammed’’i hicvettin, ben de onun adına sana cevap veriyorum./
Buhusustaki mükafat ve ceza Allah katındadır. Sen kamil insan, Hakka ve tevhide yönelen Muhammed’i hicvettin, vefakarlık örneği Resulullahı hicvettin./ Şunu hiç unutma, babam, dedem ve bütün mevcudiyetimle kendim/ Muhammed’in şahsiyet ve şerefini sizden koruyacak bir kalkan ve siperdir./ Bir tek evladım kalmasın, eğer onları görmezsen/ Toz duman içinde Keda Dağının iki tarafından size saldırırken/ Omuzlarınızda kanınıza susamış oklarla gelirken/ Atlarımız kan ter içinde kalırlar/ Kadınlarınız, kızlarınız başörtüleri ile atlarımızın terlerini silecek./ Eğer engellemezseniz umremizi yaparız./ Fetih gerçekleşir, engel ortadan kalkar./ Değilse karşı karşıya çarpışacağımız gün için, bugün eğitime başlayın./ O günde Allah sünnetine uygun davranan kullarını izzet ve şeref sahibi yapacaktır. / Allah bir kul görevlendirip gönderdim buyuruyor./ Saklısı gizlisi olmayan, gerçeği hakkı söylüyor./ Allah bir ordu hazırladım buyuruyor./ Onlar savaşmayı, Rablerine kavuşmayı şiar edinen Ensar’dır./ O Peygamber her gün Maad kabilesinden gelen, hakaretlerle, hicivlerle karşılaşır./ Sizden, aşırı hicvedenle medhedenin, ona yardım edenin olması da sonucu değiştiremez./ Çünkü Allah’ın elçisi aramızdadır./ Ruhüºl Kudüse karşı koyacak güç yoktur.
42 “İşte açık hüsran budur.” (Hac, 22/11)
79
ki budur: Velevla şiªre biºl-ªulema-i yezri lüknetüºl-yevme şiªre men Lebid43
beyt-i mezburda ªalimden murad ªalim-i hakikidür ki aña ªalim-i rabbani
tesmiye olunur. Veºl-ªulema varisetüºl-enbiya ve ªulema ümmi kanebiya beni
İsrail44 hadis-i şerif-i risalet-i redifleri anlarıñ şanında varid olmuşdur. Şol
ªalim-i mecazi degüldür ki (20) anda maªrifet-i ilahiyyeden eser ve ateş-i fevz ü
felahdan bir şerer mevcud olmaya. Ve şaªirden maksud şuªara-i mecaziyyeden
Lebid ve emsali ve fırka-i marretüºz-zikr gibi [...]makulesidür. Pes bu taªrif üzre
olan şiªr varis peygamberi olan ªalim billaha ıtra-i nakise ėdecegi hüveydadur.
Ve gazeliyyat-ı [...] vü [...] vakiª olan envaª-ı maªani vü esnaf-ı
mebani şol üslub-ı vakt-i mashubı beyan ėder ki cüzºiyyat u külliyat-ı ªavalim-i
afakaya misal ve anıñla nüfus-ı natıka-i (25) insaniyyede mevcud olan ahlak-ı
hamide vü evsaf-ı reviyye ve etvar-ı [...] vü halat-ı [...] istidlal oluna.
Zira Kütüb-i Kavm’de zikr olundugı vech-i veciyye üzre mevcudat-ı hariciyye
mevcudat-ı zihniyye vü nefsaniyyeye ayine vakiª olunmuşdur. Ve her gazelüñ
ebyatından eger mısraª-i evvelde misal-i afaki zikr olundı ise la-mehale mısraª-ı
sanide misal-i mezburuñ timsal-i enfüsisi zikr olmuşdur.[...] ve baªzı
mahallerde olur ki kaªide-i teşbih ile senürihim ayatina fiºl-afaki fi enfüsihim45
ayet-i kerime-i ªinayet (30) resmesine işaret olunur. Ve makam-ı taªbirat
mesaºil-i hakkaniyyede müstaªmelat-ı ehl-i mecaz olan gül ü bülbül ü mül ü
sünbül gibi nesnelerden bahs olunmuşdur. Şol mubtegaya binaºen ki Hazret-i Şah-ı
Mevlevi Mesnevide kerametle buyurur:[...] Yaªni madihe-i dil-beran-ı
nuªut-ı nazike-i eşya-i saºire birle setr ü ihfaº olunmak kemalat-ı insaniyyeden 43 “Alimler bir kusur getirici, ayıplanma vesilesi olmasaydı, bugün ben Lebid’den daha büyükbir şair olurdum.” Bu dizeler İmam Şafi’ye aittir. 44 “Alimler Peygamberlerin varisleridir. Ümmetimin alimleri İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.” 45 “Biz onlara hem ufuklarda, hem de kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz.”(Fussilet, 41/53)
80
baªzıdır. Baªzı mahalde teşbih-i belig tarikince yalñız edat-ı teşbih veya vech-i
şebeh ile
117b. maªan veya müşebbeh ile üçi birden hazf olunup istiªare vechi üzre yalñız
müşebbehün bih irad yahud müşebbehün bih lafz-ı müşebbih-i esnafa olunur. Ve
nice mahalde terkibat-ı tahminiye vefkince meyanda vakiª olan revabıt u
zavabıt hazf olunup karine-i kaºime-i istiªmalat-ı ªammeye ittibaªen kelime-i
evvel kelime-i sani birle terkib olunur. Ve gah olur ki mugalata vü müşagabe
ªünvanı (5) ile refª-i kuyud ü izafat olunmaga şitab olunur. Ve mevadd-ı
merkumenüñ tevsiªi gavaºil-i teşniªi dafiª vü rafiªdür. Ve meh-ma-emken
sanªat-i belagate riªayeten hakk kelamına ifa olundukdan soñra lisan-ı ªusra (?)
iktidaºen elfaz-ı sakile vü kesife ki akval-ı mütenafire vü muªakkadenüñ
gayridür. Türk (?) ü kelimat-ı sebük-reftar ile oraya ªazm u aheng olundı. Kezalik
elfaz-ı [...] istiªmal ciheti ile zeban-zed (10) vü madrub oldugı üslub üzre
irad olunmakda [...] olundı ki hurde-guyan cihan u [...] cuyan-ı zaman
endahte-i peygule-i terk ü nisyan [...] daşte-i [...] tard u butlan eylemeye
eşªarda tahyil mevcud iken iştirat-ı evzan vech-i mezkur üzre taªrif-i
ªaruziyyana tebaªiyyet birledür. Yohsa fiºl-asl ªindeºl-hükemaº her kelam ki
kendinde tergib veya terhibi havi tahyil mevcud ola ol şiªrdür. Mesela bir
mısraª mevzun-ı (15) lisan [...] terceme olunsa gerçi vezn ü kafiye muzmahill
olur. Lakin taªrif-i şiªrden sakıt olmaz. Madde-i tahyil mevcud oldıgı-çün ve
tahyil-i terkibatda vakiª olan nisbet ü isnad degüldür. Belki münasebet-i vukuª
nisbet ü isnad ile zuhur ėden maddedür. Ve illa zida kaºim terkibi ki isnadı
müştemildür. Şiªr olmak lazım gelür idi maªa-haza degüldür. Binaverin bir
kaziyyede tahyil bulunmasa aña nezd-i ªaruziyyanda vü hakim ªindinde şiªr
81
ıtlak olunmaz. (20) her ne kadar mevzun u mukaffa olursa da belki aña kelimat-ı
mevzune tesmiye olunur. Nitekim ªasrımızda bunca jaj-guyan u hezle-guyan bu
mahalde beyhude daªva-yı şaªiriyyet ėderler. Haza bühtan(?)-ı ªazim merhum
Nabi Efendi hazretleri vücud-ı tahyile işaretle buyurur:
Garaz ebkar-ı maªni söylemedür ey Nabi
Yog-ise köhne sühan bizde de vafir bulunur
Ve yine bir gazelinde bu hükmi teºyida buyurur:
Hayzdan münkatıª olmuş zene beñzer guya
Taze mazmun togurmazsa eger şakk-ı kalem
(25) Pes şiªr-i mantıki ile şiªr-i ªaruzi meyanında nisbet-i ªumum u husus-ı
mutlak vardır ve şiªr-i ªaruzi ile kelimat-ı mevzune meyanında nisbet-i ªumum u
husus-ı müzevvece vardur. Ve amma şiªr-i mantıki ile kelimat-ı mevzune
zıddan-ı mütebayinan kabilinden olup meyanlarında tekabül-i tezadd mevcuddur.
Kelimat-ı mevzune şümar-ı zayiª maªdude vü maªlumeye mahsub olmayup belki
sebeb-i zuhurı inşad-ı eşªar-ı ªaruziyyeye kadir olmayan cühelanuñ hezliyyatıdır.
Ve andan dünyevi vü uhrevi (30) bir faºide suºal olunmaz. ªAbes ile iştigal ve
şevat(?)-ı malayaªnide ªamden iştiªaldür. Meger mübtediyana nisbetle fehm ü
ragbet eşªar-ı ªaruziyyeye mebadi vakiª ola. Şöyle ki inşad-ı kelimat-ı
mevzuneye imale-i mahrec(?)-i tabiªi ėderek hulvüºl-mezak olup haziz-i
kelimat-ı mevzuneden zirve-i ªulya-yı eşªar-ı ªaruziyyeye [...] eyleye ki asl
maksud andadır. Ve tahyil-i mezkuruñ taªrifi sanayiª [...] edebiyye-i
82
118a. vesateti birle muhatabı daºire-i fikr ü hayale ilka ėtmekdür. Gerekse ol
muhayyelün fih olan kaziyye-i sadıka olsun [...] gibi teşbih-i belig sanªati
[...] terkibinden muhaffefdür ve gerekse kazibe olsun [...] gibi ki meraret ü
tehviªi ªasele isnad-ı batıldur. Pes alat-ı tahyil-i mahsur u mahdur olmak
mümkün degüldür. Zira muhatabıñ haline tevakkuf (5) ėder. Zeki olmak ve
haliüºz-zihn(?) olmak var ve bunlarıñ her birisi ehl-i mecazdan ve ehl-i
hakikatden olmak var. İmdi anlardan bir kavmi tahyil ėden alat-ı sanayiª-i ahere
teºsir ėtmez. Ve keza el-aks (?) zira tabayiª-i mecbule-i insaniyye ancak havf
ėtdigi yahud kendinde mevcud olmayup ümid eyledigi eşyayı tefekkür ėder. Amma
bir taºife-i hasire dahi vardur ki anlar madde-i haºifeyi vü madde-i meºmuleyi
tasavvur eylemezler. Anlarıñ şanı [...] ªünvanı ile mansus ve bu tavır añlara
mahsustur. Şaªir halal-ı tahyilde (10) kendi marziyyatını tergib ü menfuratından
terhib tariki ile muhatabı kendi canibine teshir ve ol babda bu üslub üzre tedbir
eyledügi-çün şiªre sihr-i helal tesmiye olundı. Nitekim inne mineºl-şiªre
sihren46varid olmuşdur. Ve küffar-ı haksarıñ Kurºan-ı mübin hakkında sihirdür
diye küll-i ıtlakıñ meºhaz-ı istiªmali mukaddeme-i mebsuta-i mezkuredür. Şöyle
ki nüzul-ı Kurºandan evvel inşa ve inşad olunan eşªar-ı mütehayyeleye sihr isnadı
vakiª ve elfaz-ı muhayyelenüñ namı ile istidªası şayiª idi. Ve bu daªvaya güvah-
ı ªadildür ol beyt ki (15) Mevlana Cami kuddüs sırrıhüºs-sami buyurur: [...]
Ve mutlaka sihir fiºl-hakika telbis-i muhayyeleden ªibaret oldugı risale-i sihriye
nam taªlikatımızda usul ü teşriªi üzre isbat ve nice berahin-i katıªa ve delaºil-
i satıªa takdimi ile ekavil-i zaºife-i ªavam iskat olunmuşdur. Hulasa-i kelam
şiªr makule-i sihirden olup alet-i cezb-i kulub ve edat-ı musalaha-i mesalih-i ceng
ü hurub olmak [...] içün vazª ve icad u fusul ve (20) ebvabı ol [...] taªdad 46 “Şiirin bazısında sihir vardır.”
83
olunmuşdur. Pes ªavam-ı nass dalalet-i [...] mecalis-i gabavet-i
melabislerinde vukuª-yafte-i [...] şuyuª olan [...] ahbar ve inşa ve bi-
vech-i usule ve ecvibe-i na-berca vesaºir güft u şenid karib u baªidleri mahza
libas-ı vezin ü kafiyeyi iktisa ve baªzıları maªamafih baªzı lügat-i matbuªa ile
areste yahud evzaª-ı saºire vü mergube birle piraste olmakdan naşi nevªamma
dil-rüba olmagla şiªr olmak lazım gelmez. [...] anlarda dahi baªzı vaªd ü
vaªid-i dünya dinüñ vücudı ile tergib ü terhib (25) ve cezb-i kuluba müteªallık-ı
takrib be-didar-ı aşikar olsun lakin ancak ol vaªde muhtac ve vaªid-i mezburdan
hamizuºl-mizac olan eşhasa maksur u mahsurdur. Bir kimesne ki kuyud-ı
ümmid ü bimden halas ve [...] ol gune secn-i ihtiyacdan istihlas ėde. Elbette
anuñ incizabı alet-i uhraya muhtac ve vesile-i saºire ile va-beste-i imtizac olur.
Ve kar-güzaran-ı devran vü üstadan-ı zemin ü zeman şiªrlerinde daºima mesaºil-
i ªaşkı beyan ve hemişe rumuz u adab-ı muhabbeti ªayan eyledikleri bu bahse
nazırdur. Vakta ki şiªr-i tevcihat-ı mezkure (30) ü taªrifat-ı mezbure üzre
revnak-zede-i ªalem-i kayd-ı şühud ola iki kısma münkasım ve iki şekil ile
mürtesim olur. Kısm-ı evvelde ruh yokdur. İzªanda hakayık-ı ªaleme müteªallık
nesne zikr olunmamışdır. Eşªar-ı şuªara-i rüsum ve enzam-ı ªaceze-i ªArab u Rum
gibi pes anlardan kimesnenüñ taraf-ı ahiretüne daºir
119b. bir zerre ªaºid ve [...] ruhaniyyesinde bir nesne zaºid olmaz. Zira ol
kelam-ı sakamet-i ihtimam envaª-ı pindar ile alude belki ser-mahfil-i cehl ü
nadanide asudedür. [...] Fi kısm-ı sanide bir hüsn-i cazibe-i ruhaniyye ve
bir gune saºire-i heyulaniyye vardur. Ki eger şerh ü tefsir [...] vü teşhir oluna.
Ayıkı sekran ve sekranı lacerem hayran ėder. Vü bu iki kısmın meyanını tefrik
içün Şah-ı Mevlevi Mesnevi’de buyurur. [...] Pes bu maªnaya binaºen bir
84
maraz-ı haºil ü katile (?) mübtela olmuş idim. ªAcaba ne vechle tahlis-i giriban
mümkün olur deyü müstagrik-i derya-yı endişe iken nagah maraz-ı merkumuñ
indifaªını natık bir terkib-dar bulundı ki lücce dürlü ecza vü ªakakir-i tastir ve
vech-i [...] vü tahmiri tedbir olunmuş idi. İmdi ol eczayı cemª ü tahsil
ėtmek içün ku-be-ku [...] (10) cüst ü cu vü tekapu-gah oldu ki ecza-i
merkumeden bir niçeleriñ esamisi tahrif olunmuş. İsabet ėtmedi ve gah oldu ki
eczanuñ ahkamı batıl olmuş. Teºsir eylemedi. Gah riªayet-i havatır-ı ecza-
füruşanla tazyiª-i evkat olundı. Veºl-hasıl tavil ü dıraz-ı meşakk-ı ªazime
birle ecza-i merkumeyi cedide vü [...] olmak üzre biñ yüz seksen tarihine
gelince cemª ü tekmil ve tarih-i mezkure gelince mesrur ėden akvalimiz tard u
tahcil ve tarih-i mezburdan biñ yüz togsan (15) altı tarihine degin vürud ėden
eşªarımızdur ki işbu divanda sebt ü tahrir olundı.
1.
119b. fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Hākipā-yı dil-rübādan gayri yokdur tūtiyā
Kim o māder-zād olan aªmālara ėde deva
2. Evc-i istignāda şehnāz ėtdi agyāra veli
Buselik ªuşşāk içün oldı nühüfte bir nevā
85
3. Zāhide mahrem degüldür dėyü göstermez yüzin
İbn-i vaktüñ zevcesidür duhter-i rez gālibā
4. Daºimā ªisyāndur şeyhüñ müride nisbeti
Pir-i fāninüñ elinde bulunur elbet ªasā
5. Şemª-i ªaşkı mürg-i dil pervāne-veş eyler tavāf
Āteş içre āşiyān ėtmiş semender Zihniyā
86
2.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ª i lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1 Yāra ėtmek ilticā ªayn-ı saªādetdür baña
Gayra olmak mülteci mahzan rezāletdür baña
2. Hark-ı ªādāt-ı nekāyısda ėdüp tayy-ı zamān
Rū-be-sahrā-yı kemāl olmak kerāmetdür baña
3. Sohbet-i maªnāda fehm ėtdüm belāgat neydigin
Söylemem lafz-ı galat hergiz fasāhatdur baña
4. Ehl-i kibr üzre tasaddukdur tekebbür maªnide
Zālime zulm eylemek fart-ı ªadāletdür baña
5. Dūn olur nerm olsa elmāsuñ bahāsı Zihniyā
Gevheri kıymet vėren tavr-ı metānetdür baña
87
3.
120a. fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi la tün
. - - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Haste-i ªaşk idi dil ªayn-ı şifā olduñ baña
Cān mariz-i hicrüñ olmışken devā olduñ baña
2. Meh-sıfat tār-ı şeb-i hicrāna düşmişdi hayāl
Subh-ı vaslı gösterüp şems-i duhā olduñ baña
3. Lāne-i gunceşke ªAnka geldi kūh-ı Kāfdañ
Evc-i istignāyı zabt ėtdüñ Hümā olduñ baña
4. Eylerem Mūsā gibi firªavn-ı agyāra hücūm
Ol yed-i beyza ile şimdi ªasā olduñ baña
5. Sendeki sūretden aldım nakş-ı magz-ı ªālemi
Zihniyā āyine-i zihn ü zekā olduñ bañā
88
4.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. ª‹d-i şādidür dem-i vuslatdaki mihnet baña
Rifªat olmaz firkat eyyāmındaki ªizzet baña
2.. Gerçi tercih eylemiş derd ehli hicrānı veli
Başka ªālemdür muvāfık yar-ile vuslat baña
3. Yār ile baġ-ı behişt olsa n’ola Veyl ü Lazā
Mahza nirān oldı tenhā sāha-i cennet baña
4. Ten-perestānuñ taªamından fütūr ėtdi zuhūr
Maªrifet bābında olmuşdur gıda sohbet baña
5. Zihniyā āyinedür yek-digere būd u ne-būd
Geldi kadr-i sıhhati göstermege ªillet baña
89
5.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Ey dil ėtdi reng reng-i ªārız-ı dil-ber saña
Vėrdi tavr-ı bülbüli būy-ı gül-i ahmer saña
2. Āb-rūy-ı āb-dest-i yāra kılsañ hākipā
Ėrişür çāh-ı zekāndan Zemzem ü Kevser saña
3. Ey kıyāmet kāmet-i mevzunuñı seyrān içün
Hep kıyām ėtdi kamu dārende-i mahşer saña
4. ªĀşıkuñ imānına kasduñ nigāh-ı hışm-ile
Ehl-i İslāmuñ ziyānı var mı ey kāfir saña
5. Şāh Timūruñ ricāsı geçmedi ahen-dile
Başka hiddet vėrdi cānā gālibā hançer saña
6. İster azād eyle ister hidmetüñde kıl emir
İbn-i vakt oldı kenizüñ bint-i rez çāker saña
7. Deftere nev-hattı tahrir eyle sen de Zihniyā
Sāde-rūlar imtinān ėtmekdedür ekser saña
90
6.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Māh-ı hüsn-i yār vėrdi kalb-i ªuşşāka ziyā
Gūyiyā kıldı münevver ªālemi şems-i duhā
2. Nāzeninüñ tabªı ėtmez meyl ehl-i sıklete
Cezb ėder elbet sebük-cism olsa çūpı keh-rübā
3. Menª ėder agyāra gösterme visāl-i dil-beri
El-hazer ibtāl ėder envāª-i aªmāli riyā
4. Cān-sitān olmazsa yarüñ nefªi olmaz kimseye
Kādir-i ahz olmayandan ėtme ümmid-i ªatā
5. İgtirāb ėden olur ol āfetüñ manzurı çün
Zihniyā mihmāna elbette ėderler merhabā
7.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
91
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Sevmeseydüm ben seni cevr eylemezdüñ sen baña
Ben baña ėtdüm seniñ yokdur günāhuñ ben baña
2. Dāmen-i Yūsuf gibi çāk-i giribān eylerüm
ªAşk-ile yār olmadı zirā ki pirāhen baña
3. Saña kim meyl eylediyse gördi her yüzden ziyān
Hasılı sūd olmadı bir vech-ile senden baña
4. Vuslatuñ hakkında fikr eyle bu şeb lā vü neªam
Bir cevāb ezberle gel yārim sabah erken baña
5. Gūş ėderken ėtmesün ahbab asla imtinaª
Zihniyā tahsin ėder bu nazm-ile düşmen baña
92
8.
120b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Haste-i ªaşka tabib-i vuslat ėtmezse devā
Kimseden kılmaz firāş-ı gamda ümmid-i şifā
2. Bulmadı tedbir-i nākıs birle āsāyiş vücūd
Müstecāb olmaz şürūt üzre bulunmazsa duªā
3. Her suºāle bir cevāb [u]47 her cevāba bir suºāl
Zikr olunsa bir haber lazımdur aña mübtedā
4. Ben nice cehd ėtmeyem kurb-ı visāle ėrmege
Hakk dėmişdür leyse liºl-insāni illā mā-saªā48
5. Şeh-per-i maªna ile pervāz ėder subh u mesā
Zihniyā anlar ki oldı evc-i ªirfāna Hümā
47 Metinde olmadığı halde vezin icabı biz ekledik. 48 “İnsan ancak çalıştığına erişir.”(Necm, 53/39-40)
93
9.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Saña şādi şöhre-bend [ü] 49 āh u zār olmak baña
Düşdi nāz ėtmek saña vü lābe-kār olmak baña
2. Bag-ı hüsn içre gülerken gül gibi ol ġonce-fem
Nā-sezādur hār hār āşam hˇar (?) olmak baña50
3. Kanda irha-yı ªinānuñ kandadur būs-ı rikāb
Güçdür esbi terk ėdüp merkeb-süvār olmak baña
4. Dāºimā tabªum sıgar-ı tıfl-ile ülfet kılur
Cāºiz olmaz muºnis-i üns-i kibār olmak baña
5. Çünki tiryāk oldı mesmum-ı riyāya sohbetüñ
Zihniyā lāyık degüldür şimdi mār olmak baña
49 Bu mısranın vezni bozuk olduğu için biz ekledik. 50 Beyite anlam verilememiştir.
94
10.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Eylemez maªnā imāmı bir imāma iktidā
Eylesün mi tām olanlar nā-tamāma iktidā
2. Nūr-ı nevruz-ı hayāt-ı sermedi tahsil ėden
Leyle-i cehl içre eyler mi zalāma iktidā
3. Tiġa tabªiyyet kılar her halde ey dil niyām
Tiġ amma eylemez asla niyama iktidā
4. Dāªima insan enªāmuñ zimāmından çeker
Eylemez insān enªām u zimāma iktidā
5. Bi-nizām olanlara ėtmezler asla ser-fürū
Eyleyenler Zihniyā ehl-i nizāma iktida
95
Faslüºl-ba
11.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Ruşenā-yı hüsni yārüñ rūyına oldı nikāb
Allah Allah āfitāb olmuş hicāb-ı māh-tāb
2. Tā seher her şeb gözüm encüm-şümār oldı benüm
Ey kıyāmet leyle-i hicrüñ baña rūz-ı hisāb
3. Lahm-ı ªuşşākı yèyüp nūş ėtdi kanın ol peri
Hoş yakışdı bezm-i ªişretde şarāb ile kebāb
4. Mahv olupªisyānı ėrmez mi behişt-i vasluña
Dūzah-ı hicrüñde gördi şol ki sad-gūne ªazāb
5. Gāliba laªl-i leb-i dil-dāra buldı dest-res
Sanma ėtdi pāyına bintüºl ªineb vazª-ı hıdab
6. Eyledüm tātār-ı hüsne sehm ü kavsinden suºāl
96
Bi-tekellüm çeşm [ü] ebrūsı ile vėrdi cevāb
7. Zindegāni buldı yār-ile rakibi katl ėden
Zihniyā dėrler günehden soñradır çün kim sevāb
12.
121a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Rām ėdince çekdüm ol simin teni hayli taªab
Olmadı mümkün sühulet vech-ile kesb-i zeheb
2. Sākiyā hum-hanede dāºim kılar ªarz-ı cemāl
Mahremi pir-i mugānuñ gālibā bintüºl- ªineb
3. İhtikār-ı hüsn ėdenler ªazl olundı hatt-ile
Vākıªa fetva ile mekruhdur [...] celeb
4. İbn-i vaktüñ meyli gall-i duhter-i rezdür müdām
Didesin germabe-i nisvāna nasb eyler ªazeb
97
5. ªAzm-i gerdāniyye kıldum būselikden Zihniyā
Bir mevāl51 isterse baş üzre n’ola şūh-ı ªArab
13.
mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün
- - . / . - - . / . - - . / . - -
1. Güller gibi gülmek hele dil-dāra münāsib
Hār ile hırāş eylemek agyara münāsib
2. Kendüm ėderüm hālini der-hatır o şūhuñ
Bir habbe-i şeh-dāne der-enbāra münāsib
3. Hatt eyledi ruhsārını ol yāriñ ihāta
Gül-zāra hücūm ėtmek ise hara münāsib
4. Ham-ber-ham olup cebhesine turresi yatmış
Hıfz-ı harem-i dahme şehā māra münāsib
51 Arap şarkısı.
98
5. Hubān-ı Kırımuñ olur ebrūsı mukavves
Zihni bu kemān ragbeti tātāra münāsib
14.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . -
1. Hātır-ı gam-nāki mihr-i dil-ber eyler pür-tarab
Rūşenā kesb ėtdi nūr-ı māh-ı tābān ile şeb
2. Eyler izhār-ı harāret gayzı işªāl eyleseñ
Nefh-ile ahkerden ihrac olınur zirā leheb
3. Nār-ı hicr ihrāk u tenvir eyledi cān u dili
Cism-i insāna harāretle bürūdet vėrdi teb
4. Belde-i dil şemme-i hindū ile maªmūr olur
Kāle-i Hindū ile ābād olur Şām u Haleb
99
5. ªAşk ile bārik olur ecsām-ı ehl-i ibtilā
Zihniyā āteşle izmihlāl ėder hergiz hatab
15.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Cemª olur ªuşşāk semt-i ªārız-ı dil-dāra hep
İctimāª eyler ªanadil guyiyā gül-zāra hep
2. Ey Hülāgū tir-i müjgān u kemān ebrūñ-ile
Eyledüñ taªlim-i yagma zümre-i Tātāra hep
3. Cümle İsmaªil yāl ü bāliñe kurbān olup
Girdi İbrahim-veş ªuşşāk-ı zāruñ nāra hep
4. Fiºl-mesel merd-i gürizānı ėderler cüst ü cū
Anuñ-içün ehl-i sanªat düşdiler firāra hep
5. Rezm-gāh-ı düşmen-i evhām-ı zülde Zihniyā
Bu gazel ser-ªasker oldı leşker-i eşªāra hep
100
16.
121b me fa ªi lün me fa ªi lün fa ªu lün
. - - - / . - - - / . - -
1. Visal-i yardur aªleºl-metalib
Anuñ-çün oldı ªuşşak aña ragıb
2. Meşarık keşf-i hüsninden ªibaret
Hafasından kinayetdür magarib
3. Vefası ruşena-bahşa-yı dildür
Cefası oldı pehna-yı gayahib
4. Kabul-i emrini sultan-ı hüsnüñ
Reªaya-yı muhabbet bildi vacib
5. Ėrişmez rütbe-i tahkike taklid
Harir olmaz ebed nesc-i ªanakib
6. Duªası müntehinüñ oldı makbul
Hata eyler mi hiç tedbir-i saºib
101
7. Ben oldum Zihniya ªaşk ile mahkum
Cihana hükm ėder elbette galib
Faslüºt-taº
17.
me fa i lün me fa i lün me fa i lün me fa i lün
. - - -- / . - - - / . - - - / . - - -
1. Hata icab ėder danaya nakz-i şive-i rifªat
Olur bir nokta ile lafz-ı rahmet vakıªa zahmet
2. Rugan tig-i metin-i ahenini eyledi telyin
Olur guş-ı kelam-ı hikmet ile mündefiª hiddet
3. Girenler kuy-ı canana ªata-i cana bahl ėtmez
Seha ashabınuñ oldı mekanı saha-i cennet
4. Tekapu eyleyen buldı gına-yı vasl-ı dil-darı
Fakir olmaz cihanda hˇacegan-ı şime-i gayret
102
5. Sebebsiz Zihniya olmaz müsebbib mutlaka mevcud
Menut-ı iªtisam oldı sibak-ı rişte-i ªismet
18.
mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün
- - . / . - - . / . - - . / . - -
1. Ey dil bugün ol yari bul agyara ne hacet
Gülşende nazar kıl güle sen hara ne hacet
2. İftar ėde hicran-ile çün saºim-i gaflet
Bir dahi aña vasl-ile iftara ne hacet
3. Bir kerre eger bulduñ ise zikr-i Hudayı
Tesbih çeküp külfet-i tekrara ne hacet
4. Batıl dėse çün kendine batıl begenürsiñ
Pes hakk dėdi hakk kendisine dara ne hacet
5. Ezhana hafi olmaya çün hükm-i hakayık
Zihni anı eşªar ile işªara ne hacet
19.
103
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Meclisüñden pay-ı agyarı kesüp yabana at
Destüñi lutf eyle duş-ı ªaşık-ı nalana at
2. Saçma güftar ile tasdiª eyleme ehl-i dili
Sen tüfeng-i intikamı zahid-i nadana at
3. Saªd u nahs-ı taliªi bilmek murad eyler göñül
Ey müzemmil başuñ içün kurªañı meydana at
4. Sayd-ı timsah-ı maªani oldı ise maksaduñ
Şest-i saªy u ihtimamı kulzüm-i ªirfana at
5. Zihniya Hamdi bu nazm ile ėdince türktaz
Hamdüºlillah bagladı ıstabl-ı istihsana at
104
20.
mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün
- - . / . - - . / . - - . / . - -
1. Nezdik-i dil-araya ėren buldı saªadet
Kim olsa baªid aña dėnür ehl-i dalalet
2. Ben şah dėdüm şahide ol dėdi gedayum
Daªvasını bilmez kişiye ėtme şehadet
3. Ol ruh-ı musavver baña dünyada gerekdür
Merg ėricek ey can-ı ªaziz saña ne hacet
4. Dėdim nice hun-bar-ı bela oñmaya hergiz
Sen nişter-i hicr-ile kıldıkda hacamat
5. Zihni n’ola müstekbiri pend ėtmese ıslah
Tathir ėdemez cild-i cefa-ziri dibagat
105
21.
122a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Ehl-i ªaşkuñ rayı buldı hükm-i dil-berle sübut
Ricªat ėtdi zata esma vü izafat-ı nuªut
2. Hastenüñ emrazı defª olsa yine sıhhat bulur
Musiki zevkin vėrür bir bed-sada ėtse sükut
3. Hidmet-i hicri eda ėtdinse vasla talib ol
Kim sakın bu babda olmaz kaza-i ma-yefut
4. Ah ėdersem sakin-i cennat içün olur kebab
Lücce-i derya-yı eflak içre cism-i burc-ı Hut
5. Zihniya saªy ėt hayat-ı cavidanı bulmaga
Külli şeyºin halikün vallahü hayyün la-yemut52
52 “Her şey yok olacaktır. Allah diridir ve ölümsüzdür.”
106
22.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . –
1. Ruh vėrüp ferzaneler buldı memat
Şah-ı şatranc oldı bir kiş ile mat
2. Ey sanem bir kerre görse suretüñ
Büt-perest olurdı hep Lat u Menat
3. Gam çekerseñ bi-bedel kaldıgıña
Hame feryad u büka eyler devat
4. Savm-ı hicrüñ ahirüñ bulanlaruñ
Gündüzi ªid (ü)53 gicesi kadr ü berat
5. Bint-i rez demlendi ibn-i vakt-ile
Hayz-ile Zihni olur balig benat
53 Bu kelime, vezin bakımından fazladır.
107
23.
mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün
- - . / . - - . / . - - . / . - -
1. Deldi hedef-i sineleri tir-i cehalet
Kesdi niçe na-puhteyi şemşir-i cehalet
2. Dehliz-i dalaletde bak etbaªı çogaldı
Haylice büyük adam olur mir-i cehalet
3. Mernuş dahi olsa eger kehf-i cihanda
Layan (?) olur elbet aña kıtmir-i cehalet
4. Sen mastaki-i danişi sorma bulamazsın
Şol menbaªa kim andan akar kir-i cehalet
5. Zihni nice takdire muvafık gele haşa
Noksan-ı firavan ile tedbir-i cehalet
108
24.
mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün
- - . / . - - . / . - - . / . - -
1. Tabªuñda eger var ise tasvir-i cehalet
Tavruñda zuhur ėder o taksir-i cehalet
2. Divane-i cühhalüñ olur zabtı müşevveş
Bend eylemese anları zencir-i cehalet
3. Anide mis eyler zer-i abdan-ı ªibadi
Tarh olsa aña zerrece iksir-i cehalet54
4. Peykanı hata ėtmedi amac-ı mizacı
Kaç defªa atıldı ise ol tir-i cehalet
5. Tefrik ėdemez merg dahi cahil ü cehli
Allah ne metin oldı bu teshir-i cehalet
54 Beyte anlam verilememiştir.
109
6. Bir lokma kadar gelmedi kühsar-ı cihanda
Zihni bu fünun ejderine şir-i cehalet
Faslüºs-sa
25.
122b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. ªArız-ı dil-dar içün agyara bar olmak ªabes
Gül deyü avize-i çengal-ı har olmak ªabes
2. Bahr-i ªaşk içre şinaverler ėder terk-i siyab
ªAşık-ı ªüryana hilªat-puş-ı ªar olmak ªabes
3. Çünki gördüñ daneha-yı halini ey mürg-ı dil
Telle-i hüsnine ol tıfluñ şikar olmak ªabes
4. Ah u suz ėtmeden evladur büka-i hicr-i yar
Sahil-i bahri koyup meyyal-i nar olmak ªabes
110
5. Zir-i payında zemin-asa tururken dil-berüñ
Çerh-veş hem devr olup hem bi-karar olmak ªabes
6. Zehr-i cevri içmeyen tiryak-ı lutfı n’eylesün
Semt-i genci bilmeyüp cuya-yı mar olmak ªabes
7. Ehl-i şekke Zihniya sahib-teferrüs bakmadı
Esb-i tazi var iken merkeb-süvar olmak ªabes
26.
fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün
. . - - / . . - - / . . - - / . . –
1. Ne ªaceb ben dėr isem zahid-i bi-ªara habis
Ehl-i ikbal dėmiş zümre-i idbara habis
2. Beli murdara müdarayı bilür halk amma
Diyecek vakti gelür gahice murdara habis
3. Nice iman ėder ashab-ı nifaka ªarif
Müslime vacib odur kim diye küffara habis
111
4. Rindi ervah habise ėder [...] kabasın
Kemdür ol kim dėmeye böylece efkara habis
5. Ėtme beyhude suºal üzre cevabı Zihni
Agniya cümle dėdi saºil-i cerrara habis
27.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Harab-gah-ı kadere ªişve-i dil-dar olur baªis
Harabat içre ol lezzetle oldum ruz u şeb makis
2. Kadimi bendesin terk ėde mi ol yar-i her-caºi
Benüm cismümde oldı dem-be-dem derd-i elem hadis
3. Derun ahvali menª-i nakz-ile fehm olmaz ey zahid
Kem ü keyfiyyetinde olsa sufi zühd ile bahis
112
4. Taªallüm ėtdi ªarif ªallemüºl-esmaºı Ademden
Atası malına ferzendi oldı guyiya varis
5. Ziyan eyler ėdenler nakz-ı ªahdi Zihniya ªadet
Vėrür keffaret elbette yemininde olan hanis
28.
Müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün
- . . - / - . - / - . . - / - . –
1. ªAşk-ile çün kalbüme eyledi sevda hudus
Hatıra ėtmekdedür sırr-ı süveyda hudus
2. Suret-i esma ile eyledüm evhamı terk
Eyleyicek çeşmüme şekl-i müsemma hudus
3. ªAşk u muhabbet nedür bilmez idi kimse hiç
Eylemese vakªa-i Vamık u ªAzra hudus
4. Eyler idi cümle halk nefy-i ebedde karar
Kılmasa ıtlak içün nüsha-i aªla hudus
5. Kıble-i maªnayı ben bilmez idüm Zihniya
113
Siretime ėtmese Kaªbe-i ªulya hudus
29.
me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün
. - - - / . - - - / . - -
1. Muªacceldür visali hicri memkus
Sürurı müctemiª efganı meşbus
2. Bizimdür şerª-ile gül-zar-ı cennet
Pederden müntakil bir mal-ı mevrus
3. Olur her şeyºe talib nefs-i salus
Sakınmaz kimseden nisvanı deyyus
4. Şehadetle bulur daªva hitamı
Delil ister begüm güftar-ı mebhus
5. Yüzinde Zihniya sebªüºl-mesani
Geçindi Fatihayla merd-i mecdus
30.
123a me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün
114
. - - - / . - - - / . - -
1. Murabbaªla içer sufi müselles
Murakkaªla ėder delki mülevves
2. Kadim olmaz zarar ey yar-ı nafiª
Degülse dag-ı hicrüñ şimdi muhdes
3. Bakardı yüzüme dönmezdi ardın
ªAdular olmasa hergiz muhannes
4. Nice cemª ėdeyüm başıma ªaklı
Senüñ kaküllerüñ olunca münbess
5. Kitab-ı ªaşk içinde Zihniya bil
Visal-i dil-ber oldı baña mebhas
Faslüºl-cim
115
31.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Haste-i ªaşkım bulınmaz cünbiş-i nabz-ı mizac
Ey tabib-i hüsn ªaceb eyler misiñ baña ªilac
2. Hal-i yara meyl ėder tüccar-ı maªna ibtida
Cümleden evvel metaª-ı Hinde açıldı revac
3. Kafir-i hüsnüñ baña ihsanını görmek baªid
Ehl-i İslama vėrür kafirler elbette harac
4. Hoşça tut fanus-ı kalbi şemª-i hüsnüñde şeha
El-hazer taªmir olınmaz bil şikest olsa zücac
5. Yar gitse gam gelür erbab-ı ªaşkın kalbine
Zihniya tarik olur hane nihan olsa sirac
116
32.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
-. - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Şol ªarak kim eyledi ruhsar-ı dil-berden huruc
Ma-i verdüñ ªayndur eyler gül-i terden huruc
2. Şah-rah-ı Kaªbe-i vasluñda cana perçemüñ
Leşker-i ªurbana beñzer eyledi serden huruc
3. Keşf-i sim-endam-ile ªuşşakı igna eyledi
Ėtdi zer mahbub guya surre-i zerden huruc
4. Sünbül-i zülfüñ dimag-ı canı ªıtr-alud ėder
Galiba hoş-budur eyler misk-i ezferden huruc
5. Zihniya cumhurı terk ėden kişi medhul olur
Katl ėder düşmen anı kim ėde ªaskerden huruc
117
33.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Cünun ėrdi baña dil-dar ėdelden ªaklımı tarac
Gidüp malı ganinüñ oldı guya fakr-ile muhtac
2. Tehaşi ėtmedikçe taªnı aªda eyledi tevkir
Ėderler tir-baran urulmaz ise bir amac
3. Nüfus-ı münsifana hükm ėder insaf ile ervah
Nikah ile olur zevcana galib daºima ezvac
4. Tavaf ėden ėder noksanın ifna kuy-ı dil-darı
Halas oldı günahından varınca Kaªbeye huccac
5. Havadis cismümi bahr-i hayat içre ėder tekdir
Ėder tahvif-i keşti Zihniya bil kesret-i emvac
118
34.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Hilal-i ebrusın yarüñ görüp mihr-i vefadan geç
Ziya bulsun kamerle şehr-i dil şems-i duhadan geç
2. Vėrüp şuh-ı tabibiñ destine nabz-ı reg-i canı
Esir eyler firaş-ı ªaşka bu cismi devadan geç
3. İşitdürme hasir-ı mescide gösterme taªati
Ne bulduñ zahid işbu semªa ile bu riyadan geç
4. Yüri ª‹si-sıfat ibra-ı ekme derdine düşme
Gözüm nurı ªama-yı dideñi gör tutiyadan geç
5. Hele Musayı Firªavn-ı rakibe Zihniya vėrme
Yed-i beyzasına bul dest-res şimdi ªasadan geç
119
35.
123b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
-. - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Turresin hendaz-ı ehl-i ªaşk ėdüp ėtmekde piç
Guyiya benna ėder isr-i binada vazª-ı zic55
2. Ehl-i istigrakı ėtdi sahil-i fikret nigah
Hıfz-ı keşti eyler elbette zevaya-yı halic
3. Hayret-endaz oldı ima-i naªam çin-i cebin
La-cerem terdid-i etvar eyledi ebr-i meric
4. Atlas-ı ªirfana mendil-i riya olmaz nazir
Sath-ı bintüºl-ªankebut olsun mı padaş-ı nesic
5. Akılane hayli pend ėtdim veli nefsüºl-emr
Bu gazel-veş Zihniya sebt olmadı divana hiç
55 Beyite anlam verilememiştir.
120
36.
me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün
. - - - / . - - - / . - -
1. Benümle kafir-i hüsn eyledi lec
Çeker Nemçe müselman üstine mec
2. Merakum gitdi fikr-i halüñ ile
Etibba vėrdiler hulyaya emlec
3. Dü-çeşm oldı nigehle yari hamil (?)
Dü-çeşm ile yakışdı resm-i hevdec
4. Sebatı olsa da kemdür ªadanuñ
Rekaket gösterür meşyinde aªrec
5. Niçün almaz nebiden irsi Zihni
Ėderler ªavl eger zıyk olsa mahrec
Fi harfüºl-ha
121
37.
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. ªİndimde yar (eger)56 olursa n’ola hüsn-ile melih
Agyar olur nihad-ı muhibbana bes kabih
2. ݪlan-ı kavl-i ªaşka hafa olmadı karin
Olmaz kinaye güftede oldukda ol sarih
3. Ol mugbeçe tufeyl-i müselmana beñzemez
İslam-ile remide olur millet-i Mesih
4. Eyler heva büride şamatat-ı hikmeti
Olmaz zelazil añla şedid olsa tavr-ı rih
5. ªİllet nidanı kılma hıraşide Zihniya
ݪlal olunmaz olsa huruf-ı sühan sahih
38.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
56 Bu kelime vezin bakımından fazladır.
122
1. Sadra vėrdi sine-bend-i yarı çözmek inşirah
İnhilal-i müşkil ile buldı saºil infitah
2. ªAkd-i meclisle baña bintüºl-ªineb oldı ªiyal
Mahrem ėtmekdür zenanı ehline kar-ı nikah
3. Ekseriya defª ėder nadanı seyf-i iªtiraz
Hasmı tahvif eylemeklikde müsellemdür silah
4. Ab-destüñ farkı vardur ab-rudan lacerem
Bir degüldür ma-i isfidac ile ma-i karah
5. N’ola Zihni evc-i istignada pervaz eylesem
Ben Hümayum baña envaª-ı maªarifdür cenah
39.
fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün
. . - - / . . - - / . . - - / . . –
1. Kızarup şerm-ile ėrdi leb-i canana kadeh
ªArz-ı laªl eyler imiş al ile mercana kadeh
123
2. İbn-i vakt ile ėder bint-i rezüñ sırrını faş
Halkuñ atdı kızılın gözgöre meydana kadeh
3. Çar-pa gibi ayah üzre gezerdi her dem
Şimdi bir pare karışdı hele insana kadeh
4. Zahidüñ savmaªasın hiç ziyaret kılmaz
Sürh serdür ki olur saki-i meyhane kadeh
5. Zihniya sırça saray idi dil-i viranım
Kırmadan eyledi taªmir anı ferzane kadeh
40.
124a fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün
. . - - / . . - - / . . - - / . . -
1. Ruh-ı yar ile gelür bu dil-i gam-hara ferah
Gül-i sad-berg vėrür bülbül-i gül-zara ferah
2. N’ola ikram-ı füru-mayeye vėrse paye
Gelür ikbal ile der-beste-i idbara ferah
124
3. Bag-ı ªalemde şereflendi hünerle niçeler
Semerat eyledi ilka-y-ile eşcara ferah
4. Müje vü hacib ile gırrelenür şuh-ı Kırım
Sehm-i kavs ile gelür zümre-i Tatara ferah
5. Zihniya safvet ile buldı secencel kıymet
Pak-i mazmun vėrür lehce-i eşªara ferah
41.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Terk-i agyar eyleyüp dil-dara ėrmekdür salah
Har u haşaki geçüp gül-zara ėrmekdür salah
2. Hane-i virane-i ahlakuñı taªmir içün
Tişe-i minşar ile miªmara ėrmekdür salah
3. Nerdüban-ı zehr-i inkara mukayyed olmayup
Suffa-i kaşane-i ikrara ėrmekdür salah
125
4. Güfteha-yı ªamiyan-ı nası ėdüp zir-i pa
Baş egüp ªariflere esrara ėrmekdür salah
5. Zihniya hali bulanlar eyledi terk-i mahall
Darı istiskal ėdüp deyyara ėrmekdür salah
42.
Müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün
- . . - / - . - / - . . - / - . –
1. Leyl-i riyaya nehar oldı ziya-i sabuh
Buldı cesed guyiya mürde iken taze ruh
2. Eyledi küffar-ı evhamı maªarif helak
ªAsker-i İslama hakk vėrdi gazada fütuh
3. Oldı sirişküm benüm bir ulu tufan kim
Gark olur aña düşen olsa da keşti-i Nuh
4. Nushını nasıh atup sagarı aldı ele
126
Yusufı seyr ėdicek tevbeyi57 bozdı nasuh
5. Oldı tamam Zihniya name-i pak-i gazel
Anuñ-içün yazmışım yanına nam-ı beduh
Fi Fasluºl-ha
43.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Harik-i ªaşka hicr ü firkat-i dil-dar olur duzah
Hezarana hazan-ı gül-bün-i gül-zar olur duzah
2. Varan kuyına yandı nar-ı ªaşk-ı kafir-i hüsne
Bilür müºminler anı mesken-i küffar olur duzah
3. ªAzab-alud olur tuti sada-yı zag-ile elbet
Nedim-i yara guş-ı sohbet-i agyar olur duzah
4. Zülal-i hicr-i dil-ber şuh-ı kibri eyledi tathir
ªUsata nisbet ile magsel-i avzar olur duzah
57 Akkuzatif eki hemze ile yazılmıştır.
127
5. Ėren dostum visal-i yara bulmaz soñradan tebªid
Ne şübhe bunda Zihni düşmen-i ebrar olur duzah
44.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Agniyaya vėrse rifªat gam degül dest-i ferah
Ehl-i istiskayı teşhir eyler elbet intifah
2. Göregene terbiyetdür istikamet bahş ėden
Kec-rev oldı bus-ı dest-i bagban ėtmezse şah
3. Rahne-cuy-ı ªalem oldı mübtela-yı taªn olan
Vakıªa kılmakda imdad-ı felahan seng-lah
4. Nafiªi ahbar ile eyler muzırr vehm ü hiras
Semm gibi kar ėtdi reng-i sebz-i ab-ı isfenah
5. ªAks-i raºi tabiª oldı levnine ayinenüñ
Zihniya ashabınuñ haline pey-revdür simah
128
45.
124b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Savt-ı ªakla vėrdi lüknet buse-i çah-ı zenah
La-cerem ihdas ėder suªali nuş-ı ab-ı yah
2. Hürmet ėtmek vacib oldı sakiya bint-i reze
Ol benüm uhtümdür aña dėmişüm guya ben ah
3. Mürg-ı kalbi sayd içün ol tıfl-ı kebg-endama bak
Dane-i halin döküp dam-ı nigahın kıldı fahh
4. Tünd-i bad-ı ªaşkdan bulmaz ser-i ªaşık reha
Anuñ-içün daºima oldı buhar-alude şah
5. Şüst-şu kıl sohbet-i ªirfan ile noksanuñı
Zihniya sabun ėder esvabdan refª-i vesah
46.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
129
1. Benüm ol kuş nebili ehl-i zühdüñ başına gül-mih
Ėderler bir niçe zag-ı siyahı guyiya der-sih
2. Tıraş ėtdi gam-ı zerrin-i yarı dilden ol afet
Mücerrebdür hücum-ı kalª-i eşªar ėtmede zırnih
3. Hukuk oldı esas-ı ittihadı eyleye terfih
Dırahtı müstakılen üstüvar ėtmekde daºim bih
4. Heyula-yı zaman ile olur aªraz-ı kevn abad
Ėder isbat umurun tul ü ªarzın la-cerem tarih
5. Zen-i kem damına oldı müzekker Zihniya galib
N’ola daman-ı ªırzı kir-i muglim eylese tevsih
47.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . –
130
1. ªArz-ı ruhsar eyledi ªuşşaka şuh
Bagbana vėrdiler bir dane huh
2. Yar olur hoy-kerde tab-ı şerm-ile
Ademi taªrik ėder zira keduh
3. Bir degül düşnam u taªn u iªtiraz
Cay-ı senge olmadı kaºim güluh
4. İbn-i vakte pend ėder pir-i mugan
Zemm ėder tavr-ı civananı şüyuh
5. Mushafımdur vechi yarüñ Zihniya
Ayeti teºvil ėder [ªilm]-i rüsuh
Fi harfü’d-dal
48.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
131
1. Per-i pindarı yakdum ªaşk-ı yara herçi-bad-a-bad
Semender gibi girdüm bend-i nara herçi-bad-a-bad
2. İçüp zehr-ab-ı ªaşkıñ istedüm tiryaklıgından
Düşüp bahre sarıldum sanki mara herçi-bad-a-bad58
3. Gül-i sad-bergi bulmak niyyetiyle bag-ıª alemde
Yöneldüm bülbüle ecnas-ı hara herçi-bad-a-bad
4. Gümüş namında bir zer-ger civanıñ dest-i zulmünden
Giribanumı ėtdüm pare pare herçi-bad-a-bad
5. Görüp zindan-ı ªakluñ revzeninden Zihniya ªaşkı
Kararı eyledüm tebdil firara herçi-bad-a-bad
49.59
124b me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
58 Bir sonraki gazelin ilk beytinde bu beyit bir kelime farkla tekrarlanmıştır. 59 124b derkenar
132
1. İçüp zehr-ab-ı ªaşkıñ istedüm tiryaklıgından
Düşüp bahre sarıldum zeyl-i mara herçi-bad-a-bad
2. Bugün Batha-yı ladan Yesrib-i aªlaya hicretde
Sıgındum ªar-ı sevda-yı nigara herçi-bad-a-bad
3. Zemin-i kalbe ª‹si-i muhabbet nazil oldukda
Helak ėrdi hemin Deccal-i ªara herçi-bad-a-bad
4. Saña ey kilk-i kudret taªn ėden cehl-i mürekkebdür
Yakışmış hatt o gül-nur u ªizara herçi-bad-a-bad
5. ªAzab-ı duzah-ı berd ü şitadan kurtulup ey dil
Yetişdüm zevk-i cennat-ı bahara herçi-bad-a-bad
50.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Her kaçan-kim sine-bendüñ eyleye dil-ber küşad
ªUkdeler tahsil ėder ol hal ile turmaz nihad
133
2. Ol mecusi dil-beri ªuşşakı kıldı hime-keş
Nar-ı ªaşka yanmadı kül başına ey dil remad
3. Ehl-i temkin oldılar telvine cana müşteri
Reng-i ruyıñ suk-i maªnada ėdince gül mezad
4. Ey Hülagu kişver-i hüsn içre görse şevketüñ
La-büd eylerdi saña ªarz-ı raªiyyet Keykubad
5. Yar yazmış kıl kalemle hüsn-i hatt ruhsarına
Var haber vėr Zihniya meşk eylesün gelsün ªİmad
Ve-lehu
51.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. ªAşıkım tıfl-ı tabibüñ halidür baña murad
ªİllet-i ªaşka etıbba vėrdiler habbüºr-reşad
134
2. Meyl-i şuh-ı nev-tıraşı iltizam ėtsem n’ola
Fesh-i saªya kadir olmaz mültezim düşse hasad
3. Katª-ı ªaşk-ı kafir-i hüsn ėtmede ehl-i gaza
La-cerem kafir hücum ėtse olur vacib cihad
4. Kale-i ayat-ı hüsni bilmedi saluslar
Bulsa mushaf gam degül suk-ı Nasarada kesad
5. Tuhfe kıldum asaf-ı dehre bu nazmı mur-veş
Zihniya vėrdüm Süleymana yine fahz-ı cevad
52.
125a fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün
. . - - / . . - - / . . - - / . . -
1. O mehüñ hüsni ile buldı ziya şehr ü beled
Eser-i ruhladur pertev-i ifras-ı cesed
2. Didemi rüºyet-i hak-i rehüñ eyler pür-nur
Tutiya ile olur nefsüºl-emir refª-i remed
135
3. Görinür ehl-i mecaz içre hakikat kademi
Harf-i tahkike vèrir nam nema-dade-i kadd
4. Kim ėderdi hele binisini elfe teşbih
Eger ebrusı o şuhuñ mesela olmasa medd
5.. Zihniya zahidi ferman-ile tard ėtdi o yar
Şaha ªasi olanı eylediler nefy-i ebed
53.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Ehl-i ªaşk olmaz civar-ı yar-ı pür-fenden baªid
ªAndelib olsun mı hiç etraf-ı gülşenden baªid
2. Haric-i ruhsarı ėtmiş şahne-veş hali mekan
Danedür guya ki kalmış kurb-ı hırmenden baªid
3. Duhter-i rezden ebuºl-vakt ėtdi istiªfa-yı hatt
Şevher oldı nükte-i tatlik ile zenden baªid
136
4. Tabª-ı canana gelüp nefret beni terk eyledi
Sakıt olsa iªtidali ruh olur tenden baªid
5. Zihniya ėtmez melek şeytana elbet iªtibar
Ey rakib olsa ªaceb mi dil-rüba senden baªid
54.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Yandı her kim handak-ı ªaşk içre eylerse kuªud
Oldı nar ashab-ı uhduda zihi zatüºl-vekud
2. Ol Yahudi dil-beri ªuşşaka cevr ėtse n’ola
Düşmen-i dirine-i İslamiyan oldı Yehud
3. İltifat-ı yar ile ėtmez baña yarı rakib
Neyl-i emval ile olmaz mugtenim merd-i hasud
4. İstimalet ªarz olur olmaz tebasbus zahide
Tarz-ı aherdür sefahat tavr-ı diger oldı cud
141
Fi faslüºz- zal
59.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Kuy-ı yar-ı gonca-femdür ªaşıka ziba melazz
Gül-sitanı eyler elbet ªaşık-ı şeyda melazz
2. Kafir-i hüsni n’ola der-hatır ėtse müºminan
Ėde gelmiş mescidi taªmir içün tersa melazz
3. Turreler guya o sim-endama oldı pas-ban
Dahmedür kim eylemiş etrafın ejderha melazz
4. Kıl kalem hatt yazdı kırtas-ı ªizarına anuñ
Galiba mushafdır ėtdi sure-i ta-ha melazz
5. Zihniya oldı hakikatle mecazi müştemil
Bu gazelde eyledi dünya ile ªukba melazz
142
60.
126a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Yarüñ emri eyledi ªuşşak-ı şeydaya nüfuz
Padişah fermanıdur eyler reªayaya nüfuz
2. ªAşkı isbat eylese eşk-i dü-çeşmüm gam değül
Şahidüñ ihbarı eyler nefs-i daªvaya nüfuz
3. Rast-karı kec-meniş igfal ėdermiş el-hazer
Kıldı lamuñ iªvicacı elfüºl-laya nüfuz
4. Berg-i sebz-i tuhfenüñ teºsirini ªalem bilür
Eyledi teºsir-i tabªı nahl-ı hurmaya nüfuz
5. Zihniya lafzuñ olur maªnada elbet medhali
Nik ü bed esma ėder tabª-ı müsemmaya nüfuz
143
61.
fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün
. . - - / . . - - / . . - - / . . –
1. Sühan-i kand-i leban oldı dil ü cana elezz
Leb-i şirin ise Ferhad-ı perişana elezz
2. N’ola kezzaba kelamında ferah vėrse bezir
Gelür itlaf-ı direv tabª-ı sefihana elezz
3. Bi-vefa selb-i iªanetle bulur zevk [u] safa
Terk-i bar eylemeden olmaya hayvana elezz
4. Bi-zebana ªadem-i sohbet olur hüsn-eda
Naks-ı masraf gelür iştah-ı rakibana elezz
5. Dide aªzada riyasetle bulur ªizz ü kemal
Zihniya oldı hükumet hele sultana elezz
62.
144
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Mest-i ªaşka laªl-i cananı beyan ėtdi nebiz
ªAndelibe reng-i nesrini ªayan ėtdi nebiz
2. Bag-ı cisme sarsar-ı keyfiyyetin ėdüp vezan
Susen-asa kibr-ile kini hazan ėtdi nebiz
3. Kudek-i nev-saleye taªlim ėdüp rüşd ü sedad
Zal-i dünya gibi fertutı civan ėtdi nebiz
4. Bir gedayı taht-gah-ı ªaleme sultan ėdüp
Nice şahanı geda vü la-mekan ėtdi nebiz
5. Zihniya teşrif-i yarı galiba hiss eyledi
Hidmeti babında damen der-meyan ėtdi nebiz
63.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
145
1. Yar ªindinde kelamı ªaşıkuñ buldı nüfuz
Hastenüñ oldı dehanı nan u niªmetden lezuz
2. Çaker-i mahbusuñ oldı istinadı seyyide
ªUkd-ı sihri hall içün guya okurlar “kul eªuz”60
3. Dehr eger şad ėtse de sen aña kılma iªtimad
Layık olmaz vazª-ı ahkam ėtmege sahn-ı şüzuz
4. Olmayınca raªd u berk olmaz salat-aver ªavam
Görmeyince duzahı dėrler mi kafirler neª uz
5 Havf-ı aªda olsa Zihni hısna eylersün duhul
Min şerariºl-emr biºr-rahmani Mevlana eluz61
Fi harfüºr-ra
60 Felak (113) ve Nas (114) surelerinin halk arasında bilinen adı. 61 “İşler kötü gittiğinde Allah’a sığınırım.”
146
64.62
126b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Şah monla meclisinde ªaşık-ı magdur dur
Kanda ªaşık aña nisbetle şeh-i Timur mur
2. Hep musahhar emrine vildan ile gılman anuñ
Çeşm-i cadusı ile ol fitnenüñ meshur hur
3. Sayha-i ahumla İsrafil-i huş oldı harab
Aña nisbet ey kıyamet-kametüm maksur sur
4. Kelb senüñ endahte-i etrafını tasdiª ėder
İltifatuñla rakibe oldı bak menşur şur
5 Zihniya safvet bulur dil tab-ı ªaşk-ı pak ile
Ta derunı yanmayınca bulmadı tennur nur
62 126b derkenar
147
65.63
126b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Ey görenler şeh-levendi nakd-ı ªaşkıñ bendedür
ªAkl u fikri ėtdüm istiklal cümle sendedür
2. Sen baña mahdum olaldan mürde-dil buldı hayat
Farig olmam hidmetiñden ta ki canum tendedür
3. Dostanı agladup aªdayı güldürme bize
ªAşıkuñ senden muradı yalıñız bir handedür
4. Ehl-i ªaşka lutfuñı görmüş degülken bir ahed
Dil husul-ı vasl-ile yanuñda pek şermendedür
5 Vakiªüºl- hali beyan ėtdim rumuz-ı ªaşk-ile
Zihniya bu nazmı tanzir eyleyenler kandadur
63 126b derkenar
148
66.
me fa ªi lün fe ªi la tün me fa ªi lün fe ªi lün
. - . - / . . - - / . - . - / . . -
1. Kalem tıraş-ı hat-ı yarı kim tahayyül ėder
Kitabet-i kelam-ı kil içün taªallül ėder
2. ªAceb mi girse de rüºya-yı ªaşıka o peri
Melek-vücud beni-ademe temessül ėder
3. Simat-i ªaşkına ªuşşakı daªvet ėdüp o yar
Taªam-ı hüsnüne hal-i siyahı fülfül ėder
4. Şarab-ı rüºyet-i hüsnüñi nuş ėden ªuşşak
Füsun-ı badem-i çeşmiñ alup tenakkul ėder
5. Hüma-veş evc-i semada bu Zihniyi taleb ėt
Zemin-i lane-i gunceşke kim tenezzül ėder
67.
126b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
149
1. Na-tüvan-ı ªaşkı yarüñ sohbeti eyler dilir
Mal buldukda gani olsa ªaceb midir fakir
2. Atlas-ı çarhı hakikat añlamaz sufi mezak
Ehl-i takvaya beli mekruhdur sevb-i harir
3. Hüsn-i yarı eyledi sabit tevatür vakıªa
Şübhe kalmaz anda kim vėrdi haber cemm-i gafir
4. Daªvet ėtmez har mizacı matbah-ı ªilm-i ledün
N’eylesün helvayı hayvan aña bir pare şaªir
5. Nale eyler Zihniya nay ile şah-ı mevlevi
Hamedür kim olmadı andan cüda bir dem sarir
68.
mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . -
1. Hedm-i dile ki ruz-ı ebedden nişan vėrür
Kevni harab ėdüp meh ü mihre ziyan vėrür
150
2. Ahz ėtme bad-ı ah-ı cihan-suz-ı ªaşıkı
Şol nev-bahar-ı hüsnüñe bi-şekk hazan vėrür
3. Leyli de kabr-i kaysa yüzin sürse gam degül
Ėrer visal-i yara o hal ile can vėrür
4. Tatar-ı cevri cana hücum ėtse katl içün
Vėrür müjeñ hadeng hem ebru keman vėrür
5. Sahib-zemine tabª-ı neverdide Zihniya
Bu nazmı misl-i berg-i sebiz armagan vėrür
69.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1 Biz ol ªaşıklaruz dünyada bir cananımuz vardur
ªAceb mi müºminüz biz dinimüz imanımuz vardur
151
2. N’ola çeksek tekalif-i gam-ı hicri reªaya-veş
Serir-i hüsne malik dil-bera sultanımuz vardur
3. Cihanuñ zaºidi vü nakısı maªlum olur elbet
Bizüm tahmin-i hakkani gibi mizanımuz vardur
4. Etıbba-i zamana gam degüldür olsa da gafil
. Tababetle mariz-i cana bir dermanımuz vardur
5 N’ola pervaz ėderseñ evc-i lahut-ı hakikatde
Hüma-veş Zihniya bil şeh-per-i ªirfanımuz vardur
70.
mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Bülbül dıraht-ı gülde dem-a-dem figan ėder
Simurg siti dilde ªaceb aşiyan ėder
2. Nur ayetini mushaf-ı hüsnüñde okumuş
Huffaz hilyesine sorup imtihan ėder
152
3. Meftun olan nigara hemin İsfahan mıdır
Ol ruha ehl-i Gence de biñ can revan ėder
4. Tatar-ı çeşmi bizleri katl eylemege bak
Kirpiklerin sehimler ü kaşın keman ėder
5. Kaf-ı rızada lane ėdüp baña Zihniya
ªAnka gibi cihanda beni la-mekan ėder
71.
127a mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Yarüñ ªizarı üstine hüsni nikab olur
Şemsüñ cemali üzre şuªaªı hicab olur
2. Baran-ı eşk-i çeşmümi icra içün meger
Gelse sipihr-i kalbime gamlar sehab olur
3. ªAklı giderse ademüñ olmaz nizamı hiç
Bir hane hali kalsa dem-a-dem harab olur
153
4. Görmezse hele terbiye kudek fesad ėder
Halinde şira terk olunursa şarab olur
5. Deycur-ı zühde vėrse o meh şuªle Zihniya
Eflak-i maªrifetde yüzi afitab olur
72.
mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Söyler pes-i kafesde nigarum tıkır tıkır
Guya sürura başladı bülbül çıtır çıtır
2. Hısn-ı visali fethe bak ism-i rakib-ile
Mal-ı ganimeti yèye görsün kıtır kıtır
3. Men kase-lis-i matbah-ı vaslım bu sofrada
Cuşide oldı dig-i muhabbet fıkır fıkır
4. Cana niyaz-ı vuslat ile girye eylesem
Cevr-i hıyanet üzre gülersin kıkır kıkır
154
5. Varsam civar-ı yara zarafetle Zihniya
Enf-i rakib ėder hasedinden fıtır fıtır
73.
mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Hedm eyle cismüñi ki nihayet harab olur
Yak nar-ı ªaşka ªakıbet aña ªazab olur
2. Ab-ı hayatı içmege saªy eyle ruz u şeb
Hızrı bulana menzile naªmüºl-meºab olur
3. Zahid ªibadet ile iver perde geçmege
Bilmez ki kendisine o taªat hicab olur
4. Bintüºl-ªineb bulursa n’ola laªl-i dil-beri
Dest-i ªarusa şibhe ne vazª-ı hıdab olur
155
5. Tanzir-i hama gelse n’ola taªne Zihniya
Küstaha ªaynı ile bilürsiñ ªitab olur
74.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Güruh-ı ªaşıkanuz saña ey büt ilticamuz var
Reªayayuz rikab-ı padişahiden ricamuz var
2. Sirişk[üm] dem-i heft ceyhuna manend oldı hicrinden
Anuñla hasılı ma-beynimüzde ma-ceramuz var
3. Tabibüñ sükkeri maªcununı kanda bulur haste
Bizüm hicr ü elemden derd-i ªaşka bir devamuz var
4. Be-her Musaya bir Firªavn elbette musallatdur
Rakib-i Rusiya dèrler bizüm de bir belamuz var
5. Gururundan felek atlas geyerse Zihniya gam yok
Bizüm peşmineden mensuc bir köhne ridamuz var
156
75.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Dil-bera dil daºima ruhsarına bakmak diler
Kendisin pervane-veş ateşlere yakmak diler
2. Bir içim su oldugın yarüñ ªaceb guş eylemiş
Ab-ruy-ı meşrebüm andan yana akmak diler
3. Hasretüñle ªakla tarik oldı ªalem şöyle kim
Dil cünun ile zinad-ı hayreti çakmak diler
4. Eylemez tebªid ile bezm-i safadan keff-i yed
Dest-i saki sine-i biganeye kakmak diler
5. Zihniya mismar u levh-i vasl-ı cananı göñül
Miskab-ı tir-i niyaz [ile]delüp takmak diler
157
76.
127b mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Dil-ber ki zülf-i muhteşemin halka dar ėder
Hamun-ı ªaşk içinde o hayli şikar ėder
2. ªAşıklarını kuyıña ugratmayup şeha
Agyar ragbet eyleyüben hem-civar ėder
3. Halka tevazuª ile bakup şiveler kılur
Ben bendesin görünce hemişe vakar ėder
4. Kendine sohbet ėtmege manend arar gezer
Var ise bizler ile görüşmege ªar ėder
5. Anuñ muhabbetine feda eyledi seri
Allahü aªlem ol bizi düşmen şümar ėder
6 Baªzıca imtihana sükut eylerüz veli
Takat gelür mi aña ki leyl ü nehar ėder
158
7 Bu ªözr-i bi-kerane elem çekme Zihniya
Bir gün olur saña da bakup kam-kar ėder
77.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Bilmeyen şiven-geh-i eşªarı sohbet zann ėder
Nükte-i mazmun ile eşªarı sıklet zann ėder
2. Ehl-i kesret ruşena-yı vahdeti bilmez nedür
Künc-i tariki ªavam-ı nass ªuzlet zann ėder
3. ªAklınuñ ėrişdigi ahvale maªlumum deyüp
Kendiye mechul olan halatı hikmet zann ėder
4. Kendi zatında vaziªüºş-şan olan nadanlar
ݪtibar-ı na-be-ca-yı halkı ªizzet zann ėder
5. Zihniya asar-ı mergi görmeyen ªayneºl- yakin
Mübtela olsa sudaªa hayli zahmet zann ėder
159
78.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . –
1. Hüsn-i hatt-ı ruyı yarüñ cimdür
Hem o mushafda dehan mimdür
2. On sekiz biñ ªalemi olmuş muhit
Kişver-i dil bir büyük iklimdür
3. Ateş olmaz zahide berd ü selam
Nar-ı ªaşka giren İbrahimdür
4. Ab-ı nutk-ı ehl-i hası nuş kıl
Kim o sırr-ı çeşme-i Tesnimdür
5. Ahz u iªtayı ėdinme ser-zeniş
Geç o yerden ki reca vü bimdür
6. Kale-i pazar-ı maªna oldı raz
Nakd-i istiªdaduñ aña simdür
160
7. Remz-i germ-nayı bilmek Zihniya64
Su-yı hakdan ademe tekrimdür
79.
me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün
. - - - / . - - - / . - -
1. Senüñ ruyuñ şeha cirm-i kamerdür
Anuñ-çün mihr-veş pür-nur u ferdür
2. Togar elbette mihr-i hüsn-i etfal
Tufuliyyet demi zira seherdür
3. Meges-veş cemª olur başına ªuşşak
Vücudı dil-berüñ guya şekerdür
4. Güneh zann ėtse sufi vasl-ı yari
N’ola şekk lafzınuñ tafdili hardur
64 Mısranın vezni bozuktur.
161
5. Metaª-ı ªaybı bi-idrake Zihni
Hünerdür deyü bayª ėtmek hünerdür
80.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Baña oldukça şive-gah olur ªarz-ı cemal eyler
Rakib-i ru-siyaha daºima hışm-ı celal eyler
2. Senüñ başdan çıkup başdan çıkardı perçemüñ halkı
Anı ser-mu görenler la-mahale kil u kal eyler
3. Çemende gösterür eşcara kendin şah-ı serv-azad
Hemişe ªaşıkana yar keşf-i yal u bal eyler
4. Velaª badi-i hırman oldı ümmid-i tesadüfde
Meseldür iltizam ėdenler elbet infiªal eyler
5. Muhayyeldür bu nazm ile tazallum ėtmemek yara
Reªaya Zihniya sultan-ı vakte ªarz-ı hal eyler
162
81.
128a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . –
1. Yar ruhsarın gül-i nesrin ėder
Bülbül-asa bendesin gam-gin ėder
2. Halkı katl ėtse o tig-i hüsn-ile
Yine ªalem ol büte tahsin ėder
3. Vaºizüñ güfta-i na-hem-varesi
Ademi cuya-yı hur-ı ªin ėder
4. Taªat-i mehzulesi zahidlerüñ
Sahibin müstekbir ü hod-bin ėder
5. Batın-ı eşyadadur temkin gel
ªİlm-i zahir dilleri telvin ėder
6. Cehl-i inkar u taªassub ademi
Bi-mehaba kafir-i bi-din ėder
163
7. Zihniya edªiyye-i vaªiz beni
Naªre-bend-i kulkul-ı amin ėder
82.
me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün
. - - - / . - - - / . - -
1. Muhabbet rahına ey dil girenler
Hemin mahbuba anlardur ėrenler
2. Olur canana vasıl bi-mehaba
Firaş-ı ªaşk içinde can vėrenler
3. Beni ėtdi nümidden farigüºl-bal
Bu vadide niçe Veysüºl- Karanlar
4. Şuªaª-i şemªe eyler mi tenezzül
Meh-i ruhsar-ı dil-darı görenler
5. Ėder iscal-ı ihlası küşade
Riya tumarını elbet dürenler
164
6. Hiras-alud-ı nazmum Zihniya hep
Sühanda fenn ü sanªat gösterenler
83.
mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Dil-dade-i deva vü sada ehl-i hal olur
Ademde hal olursa medar-ı kemal olur
2. Hilmüñ salah-ı sade döker sadr-ı salihe
Alude olsa milhe mül ekle helal olur
3. Pa-i hevama gelse eger merd-i mürde-dil
Radur rüsum-ı dehre vü hem devre dal olur
4. [...] olsa ªulv-i ªulum asl-ı mesºele
Alemde turma herkese ehl-i suºal olur
5. Dil-dara her ki ola o dil-dade Zihniya
Mevsul-i ma- melek meºal-i visal olur
165
84.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Sim-sima ol güzel dil-ber be-gayet hubdur
Surre-i dil eyledi ser-maye zer-mahbubdur
2. Bih-i samanı kopardı firkat-i şuh-ı tabib
Ekseriyya tıbda istiªmal olan enbubdur
3. Zer-nisar-ı keffe-i mizanı itmam eyledi
Hal-i sim-endam guya habbe-i harnubdur
4. Mümteli ümmüºl-habaºisle ebüºl-vakti görüñ
Sakf [u] bab-ı dar-ı sekre lihyesi çarubdur
5. ªArz-ı nuş ahbaba vü aªdaya kıldı darb-ı niş
Zihniya kendu-yı nazma meşrebüñ yaªsubdur
Fasl-ı harfüºz-za
166
85.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. Zülf-i pür-ham oldı sim-endam-ı yara dide-duz
Zabt olınmışdur tılısm-ı mar ile guya künuz
2. İltikanı anuñ istiskal ėden kavl-i visal
La-cerem tasrih olınsa bir sühan kalmaz rumuz
3. Mihr-i ªaşk-ı dil-rüba evhamı ifna eyledi
Sebzevatı lacerem tahfif ėder mah-ı temuz
4. Germi-i piran-ı ªaşk eyler civanana eser
Duhteranı guyiya tebrid ėder berdüºl-ªacuz
5. Zülf-i yarı refª ėden seyr ėtdi ru-yı dil-beri
Şeb güdaz ėtse ėrişür Zihniya elbette ruz
167
86.
128b mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün
- - . /. - - . / . - - . /. - -
1. Canan ele girdükde şeha cana bakılmaz
Gün togdıgı demde meh-i tabana bakılmaz
2. Medd-i basaruñ olsa nazar-gah-ı melamet
Nadan gibi ªanªane-i şana bakılmaz
3. Yaªkub-ı dil oldı ise Yusufla mülaki
Mısr ile ªazizüm çeh-i Kenªana bakılmaz
4. Dendanı görenler lebüñi kıldı feramuş
İncü var-iken dane-i mercana bakılmaz
5. Zihni bulan insanı harı eyledi tebªid
Rindan gelicek zahid-i nadana bakılmaz
87.
mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün
- - . /. - - . / . - - . /. - -
168
1. Gül bülbülüñ avaze-i feryadın işitmez
Pervanenüñ od niyyet-i ikadın işitmez
2. Mahi gibi meh-pare gezer bahr-i cihanda
Devr-i kamerüñ şest ile sayyadın işitmez
3. Olmuş reg-i can sohbet-i canana heves-kar
ªAşkuñ o dahi nişter-i fassadın işitmez
4. Sim-i dagal-ı dil zer-i mahbubı talebde
Darb-hane-i hüsnüñ veli nakkadın işitmez
5. Masrafdan ėder gamzesi ªuşşaka şikayet
Zihni şeref-i hüsn-ile iradın işitmez
88.
mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün
- - . / - . - . / . - - . /- . –
1. Yarüñ ªizarı olsa ªaceb mi kitabımız
Hattında yok mı yoksa bizim fasl u babımuz
169
2. Pir ü civan şaha raªiyyetde yek-nesak
ªAşık nigara cümle bizim şeyh u şabımuz
3. Olmaz remide lafz-ı hakikat mecaz ile
Taªbir olunmak istemez elbette hˇabımuz
4. Sükker degüldür ehl-i diliñ keyf-i neşºesi
Hun-ı cigerdür ekle kebab u şarabımuz
5. Duzah misali hicr ü firak içre daºima
Oldı şikenc-i gamze-i dil-ber ªazabımız
6. Zahid suºal-i taªnı ªayan ėtse Zihniya
İlzama daºir aña bizüm var cevabımuz
89.
me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün
. - - - / . - - - / . - - - / . - - -
1. Delal-i dil-rüba-veş müftec-i ªalemde naz olmaz
Benüm labem gibi vazª-ı tevazuªla niyaz olmaz
170
2. Isındı sanma gülse gül gibi sen ol gül-endamı
Meseldür bir çiçekle mevsim-i sermada yaz olmaz
3. Hakikatdür anuñ vaªd-i visali baña ey zahid
Zaruretsiz ªudul-ı semt-i maªna-yı mecaz olmaz
4. Tevatür bulmayan esrara hergiz olma dil-dade
Mücerreb olmayan eşhasa zira keşf-i raz olmaz
5. Rakib ėtmez baña habl-i metin-i vasl-ile şirket
Ne mümkin bir resende hiç iki can-baz olmaz
6. Degüldür ittisalüm infisal-alud dil-berle
Mahal elbette makrun-ı zevaya-yı hıdar olmaz
7. Bu nazm-ı na-tiraş ile semend-i bi-licam-asa
Hele mişvar-ı şiªre Zihniya çok türk-taz olmaz
90.
129a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
171
1. Lezzet-i zevk-i behişti zümre-i nar añlamaz
Rütbe-i İslamı yaªni hayl-i küffar añlamaz
2. Gava adem nutkı taªlim eylemek mümkin değil
Tavr-ı ªaşkı zahid-i nadan-ı har-var añlamaz
3. Turmayup bir yerde ªazm-i mezbel eyler hanef
Pes taharetde olan halatı murdar añlamaz
4. Nezd-i ahen-gerde gevher bulmaz ikbal-i peşiz
Maªrifet erbabını ashab-ı idbar añlamaz
5. Zihniya girdi miyan-i ªadl ile zulme tezadd
Şive-i insafı hergiz merd-i gaddar añlamaz
91.
fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün
. . - - / . . - - / . . - - / . . -
1. Seni ol zahid-i bi-nam u nişan añlayamaz
Güher-i bi-bedeli pile-veran añlayamaz
172
2. Hele egri olana togrılık ėtme zira
Şeref-i tir-i sehi kadri keman añlayamaz
3. Ne bilür paye-i ªulyada olan hali deni
Eser-i ser-güzer-i piri civan añlayamaz
4. Yolına can feda ėdeniñ oldı canan
Hüner-i hali falan ibn-i falan añlayamaz
5. Zihniya cana nihan oldı taleb-kari-i ten
ªAşıkuñ niyyetini sade-ruhan añlayamaz
92.
mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün
- - . /. - - . / . - - . /. - -
1. Nadan-ı zaman sohbet-i danayı begenmez
Kuran-ı cihan rüºyet-i binayı begenmez
2. Baş egmese salus n’ola kıble-i cana
Kafirlere bak Kaªbe-i ªulya-yı begenmez
173
3. Şol kapkara kafir ki komış namını müslim
Müºmin sanuban kendini tersayı begenmez
4. Hadim ideyor tahtie mahdumını eyvah
Bak şahneye Tahmurs u Darayı begenmez
5. Ahmakları gör bilmez iken zihn ü zekayı
ªAkıllık ėdüp Zihni-i ednayı (?) begenmez
93.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . –
1. Daºima yarüñ işi ªuşşaka naz
Eyler ªaşıklar aña amma niyaz
2. Ehl-i tahkike hakikat görinür
Dėdiler yara mecaz ehl-i mecaz
3. Buselik olmazsa ªuşşaka neva
Anları tutmaz ªırak eyler hicaz
4. Taªn-ı halkı diñlemez erbab-ı ªaşk
174
Nur-ı meh sarsardan ėtmez ihtiraz
5. Kim çekerdi cevri daºim Zihniya
Olmasaydı dil-rüba-yı dil-nüvaz
94.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. ªAşık-ı nalanı dil-ber şad u handan istemez
Bülbüli gül olmasa pür ah u efgan istemez
2. Bir kişi ªayn-ı müsemma olsa ismi terk ėder
ªAşk-ile meczub olanlar din ü iman istemez
3. ªİlm kadi olsa daªva yok şuhuda ihtiyac
Ehl-i batın vahdet-i eşyaya bürhan istemez
4. ª‹d-i adha Kaªbeden huccacı tebªid eyledi
Kendini zebh ėden İsmaªil’e kurban istemez
175
5. Şuªle-i mihr ü kamer sarsardan ėtmez ihtiraz
Nuhuñ ey dil keşti-i iªcazı liman istemez
6. Zihniya meydan-ı ªaşk içre serin galtan ėden
Kapdı guy-ı vahdeti min baªd çevgan istemez
95.
fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün
- . - - / - . - - / - . - - / - . –
1. İltica-yı matbah-ı şahinşeh ėtmez acımuz
Dehre muhtac olmadı ªalemde bir muhtacımuz
2. Merve-i tayy-i zaman ile mekan oldı Safa
Bir nefesde kaªbetullaha ėrer huccacımuz
3. Çeşmüñ ahvel vėremez sufar-ı tire bir nizam
Ey keman-keş böyle urulmaz bizüm amacımuz
4. Asuman-ı maªrifetde añla bi-çün ü çira
Fehm-i sırr-ı nükte-i miªrac olur miªracımuz
176
5. Zihniya nefy ile isbat eyledük biz vahdeti
ªArz-ı İslam ėtmede küffara istidracımuz
96.
129b mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün
- - . /. - - . / . - - . /. - -
1. Bir kimse ki insan ola hayvana karışmaz
Dana-yı hakiki dahi nadana karışmaz
2. ª‹si-dem olan pür-hüneriñ yeri semadur
Karun-sıfat yerdeki noksana karışmaz
3. Rindan helak olsa dahi gürsinelikden
Nan-pare içün sofra-i hızlana (?) karışmaz
4. Sufi mesela cennete dahil dahi olsa
Havrayı alur zümre-i gılmana karışmaz
5. Zihni taleb-i Yusuf-ı maªna ile meşgul
Yaªkub gibi milket-i Kenªana karışmaz
177
97.
mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün
- - . /. - - . / . - - . /. - -
1. Elfaz-ı muhabbet rakam-ı nameye sıgmaz
Adab-ı meveddet dehen-i hameye sıgmaz
2. Fikrüm o melek-ruyı muhit olmadı gitdi
Ecsam-ı peri debdebe-i cameye sıgmaz
3. Şam-ı Halebe hükm ėdemez nesl-i Hülagu
Nezzare-i ebru vü müjeñ şameye sıgmaz
4. ªAşk ėtmede huşyarı salus-ı feramuş
Ahkam-ı cehalet dil-i ªallameye sıgmaz
5. Zihni n’ola imamızı fark ėtmese yaran
Bazar-ı nihani hele hengameye sıgmaz
178
BİBLİYOGRAFYA
Ahmet Vefik Paşa. Lehce-i Osmânî. Haz. Recep Toparlı. Ankara: TDK, 2000.
Akdemir, Hikmet. Belagat Terimleri Ansiklopedisi. İzmir: Nil, 1999.
Aksoy, Ömer Asım. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. İstanbul: İnkılâp, 1994
Beyânî Mustafa bin Carullah. Tezkiretü’ş-Şuarâ. Haz. İbrahim Kutluk. Ankara: TTK,
1997.
Büyük Osmanlıca-Türkçe Sözlük. Haz. M. Nihat Özön. 6. bs. İstanbul: İnkılâp ve
Aka, 1979.
Canım, Rıdvan. Başlangıçtan Günümüze Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ, 1995.
Cebecioğlu, Ethem. Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. Ankara: Rehber, 1997.
Ceylan, Ömür. Tasavvufî Şiir Şerhleri. İstanbul: Kitabevi, 2000.
Danişmend, İsmail Hami. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. c.2-3-5. İstanbul:
Türkiye, 1972.
gDerleme Sözlüğü. Ankara: TDK, 1978.
Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. 15. bs. Ankara: Aydın
Kitabevi, 1998.
Dilçin, Cem. “Gazel”. Türk Dili: Türk Şiiri Özel Sayısı II (Divan Şiiri). sayı 415-416-
417. (1986): 78-247.
-----------. Örnekleriyle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: TDK, 1992.
179
-----------. Yeni Tarama Sözlüğü. Ankara: TDK, 1983..
Eyüboğlu, Kemal. 13.yy’dan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözü ve
Deyimler. İstanbul: Doğan Kardeş Matbaacılık, 1975.
Gölpınarlı, Abdülbâki. Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri.
İstanbul: İnkılâp ve Aka, 1977.
Hayâlî. Hayâlî Divanı. Haz. Ali Nihat Tarlan. Ankara: Akçağ, 1992.
Karahan, Abdülkadir, Nâbî. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987.
Kılıç, Mahmut Erol. Sufi ve Şiir. İstanbul: İnsan, 2004.
Kimya Terimleri Sözlüğü. Haz. Saadet Üneri v.d. Ankara: TDK, 1981.
Köprülü, Fuad. Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Ötüken, 1980.
Kur’ân-ı Kerim ve Türkçe Meâli Âlisi. Haz. Ömer Nasuhi Bilmen. Ankara: Akçağ.
Kurnaz, Cemal. Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili. İstanbul: MEB, 1996.
Kütüb-i Sitte. Haz. İbrahim Canan. Ankara: Akçağ, 1995.
Levend, Agâh Sırrı. Divan Edebiyatında Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve
Mefhumlar. İstanbul: Enderun, 1980.
Mehmed Süreyya. Sicill-i Osmanî-Osmanlı Ünlüleri. c.2. Haz. Mustafa Keskin,
Ayhan Öztürk, Ramazan Tosun. İstanbul: Sebil Yayınevi, 1996.
Mengi, Mine. Divan Şiirinde Hikemi Tarzın Büyük Temsilcisi Nabi. Ankara: Atatürk
Kültür Merkezi, 1991.
------------. Divan Şiiri Yazıları. Ankara: Akçağ, 2000.
Mutçalı, Serdar. Arapça-Türkçe Sözlük. İstanbul: Dağarcık, 1995.
Mütercim Asım Efendi. Burhân-ı Katı. Haz. Mürsel Öztürk ve Derya Örs. Ankara:
TDK, 2000.
180
Nâbî, Nabi Divanı. Haz. Ali Fuat Bilkan. İstanbul: MEB, 1997.
Necatî Beg. Necatî Beg Divanı. Haz. Ali Nihat Tarlan. İstanbul: MEB, 1963.
Okyanus Türkçe Sözlük. Haz. Pars Tuğlacı. İstanbul: Pars, 1971.
Onay. A. Talât. Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı. 4.bs. Haz. Cemal
Kurnaz. Ankara: Akçağ, t.y.
Özen, Mine Esiner. Yazma Kitap Sanatları Sözlüğü. İstanbul: İÜ Fen Fakültesi,
1985.
Öztuna, Yılmaz. Türk Musikisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi. İstanbul: Atatürk
Kültür Merkezi Başkanlığı, 2000.
Pakalın, Mehmet Zeki. Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. İstanbul:
Milli Eğitim Basımevi, 1946.
Pala, İskender. Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü. Ankara: Akçağ, 1995.
Püsküllüoğlu, Ali. Türkçe Deyimler Sözlüğü. Ankara: Arkadaş, 1995.
Redhouse, James William. A Turkish and English Lexicon. 2. bs. İstanbul: Çağrı,
2001.
Safer Baba, Istılahat-ı Sofiyye Fi Vatan-ı Asliyye-Tasavvuf Terimleri Sözlüğü.
İstanbul: Heten Keten, 1998.
Steingass, Francis Joseph. A Comprehensive Persian-English Dictionary. 6. bs.
London: Routledge and Kegan Paul, 1977.
Şemsettin Sami. Kamus-ı Türkî. Tıpkıbasım. İstanbul: Çağrı, 1996.
Şükün, Ziya. Farsça-Türkçe Lûgat: Ferheng-i Ziya, Gencine-i Güftâr. İstanbul: Milli
Eğitim Basımevi, 1967.
Tarama Sözlüğü. Ankara: TDK, 1963.
181
Tezkirelere Göre Divan Edebiyatında İsimler Sözlüğü. Haz. Haluk İpekten v.d.
Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1988.
Timurtaş, Faruk K. Osmanlı Türkçesi Grameri III. 8. bs. İstanbul: İÜEF, 1997.
Tökel, Dursun Ali. Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar: Şahıslar Mitolojisi. Ankara:
Akçağ, 2000.
Tuman, Mehmet Nâil. Tuhfe-i Nâilî. c.1. Haz. Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı.
Ankara: Bizim Büro, 2001.
Uludağ, Süleyman. Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Marifet, 1977.
Unat, Faik Reşit. Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme Kılavuzu. 5. bs. Ankara:
TTK, 1984.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Tarihi. c.3. böl.1. Ankara: TTK, 1982.
Ünver, İsmail. “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler.” AÜDTCF Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Türkoloji Dergisi. c.11. sayı 1. (1993): 51-89.
Üzgör, Tahir. Türkçe Divan Dibaceleri. Ankara: Kültür Bakanlığı, 1990.
Yahyâ Bey.Yahyâ Bey Divanı. Haz. Mehmed Çavuşoğlu. İstanbul: İÜEF, 1977.
Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu. Haz. Yücel
Dağlı v.d. İstanbul: YKY, 2001.
Yasır, Mahmut Bedreddin. Medeniyet Tarihinde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem
Güzeli. 2. bs. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1981.
Yılmaz, Mehmet. Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler. İstanbul: Enderun, 1992.
Yorulmaz, Hüseyin. Divan Edebiyatında Nabi Ekolü. İstanbul: Kitabevi, 1996.