the 97 gazels of mehmed zihnî...

193
The 97 Gazels of Mehmed Zihnî Keşânî Analysis-Text ZELİHA ÇELEN BOĞAZİÇİ UNIVERSITY 2005

Upload: others

Post on 25-Dec-2019

36 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

The 97 Gazels of Mehmed Zihnî Keşânî

Analysis-Text

ZELİHA ÇELEN

BOĞAZİÇİ UNIVERSITY

2005

The 97 Gazels of Mehmed Zihnî Keşânî

Analysis-Text

Thesis submitted to the

Institute of Social Sciences

in partial satisfaction of the requirements for the degree of

Master of Arts

in

Turkish Language and Literature

by

Zeliha Çelen

Boğaziçi University

2005

Mehmed Zihnî Keşânî’nin 97 Gazeli

İnceleme-Metin

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Yüksek Lisans Tezi

ZELİHA ÇELEN

Boğaziçi Üniversitesi

2005

ÖNSÖZ

Mehmed Zihnî Keşanî, 18.yüzyılda yaşamış, memleketinde mahkeme kâtipliği

yapmış bir şairdir. Hakkında birkaç kaynakta bilgi bulunmakla beraber bu bilgiler

birbirini tekrarlayan iki üç cümleden ibarettir. Dibacesinde söylediğine göre

divanını 1782’de tertiplemiştir. Zihnî’nin, şiirleri ve dibacesi incelendiğinde

Nâbî’nin hikemi şiir çizgisinde yürüdüğü, onun gibi tefekküre dayanan şiirler

yazmayı tercih ettiği görülür. Ayrıca Zihnî’nin tasavvufa geniş yer vermesi onun

tasavvufi bir kimliğe sahip olabileceği fikrini akla getirmektedir.

Bu çalışmada kullandığımız Zihnî’nin divanının tek nüshası Yapı Kredi Sermet

Çifter Araştırma Kütüphanesi Y-303.15’te kayıtlıdır. Yazmanın istinsah tarihi

bilinmemektedir. Bu yazmada müstensihinin bazı dikkatsizlikleri sebebiyle pek

çok imla hatası bulunmaktadır. Bu sebeple metin tamiri yapılmaya çalışılmış;

ancak bazı yerler ise okunamamıştır.

Bu çalışmam süresince sabırla danışmanlığımı yürüten Doç. Dr. Nezihe Seyhan’a,

metinde yaşadığım okuma güçlüklerinde bize yardımcı olan Prof. Dr. Günay Kut

ve Doç. Dr. Zehra Toska’ya, dibacede yer alan Arapça kısımları okuyan Prof. Dr.

Ahmet Tekin ve Doç. Dr. Ahmet Kavas’a, tezimin her aşamasında bana yardımcı

olan sevgili eşim Gökmen Boztilki’ye teşekkür ederim.

Zeliha Çelen

İstanbul 2005

i

ABSTRACT

The 97 Gazels of Mehmed Zihnî Keşânî

Analysis-Text

by

Zeliha Çelen

In this study, the dibace and 97 gazels of the divan of Zihnî, about whom the

information is very limited in resources, are established and analyzed. From the

resources it is found out that Zihnî is from Keşan and he died during the era of

Selim the third. He worked as a kâtib in the court. Selim the third governed

between the years 1789-1808. Apart, in the dibace of his divan he mentioned that

he established his work in 1782, so it is understood that he is a 18th century poet.

This research can be divided into two main sections: analysis and the text of the

divan. In the analysis part: the resources about Zihnî, his literary personality, style

and the contents of his gazels are examined. Under the heading of Edebi Kişiliği

(Literary Personality) and Üslup Özellikleri (Style Features), the style of the poet

is tried to be analyzed with the sample beyits. In his gazels Zihnî mostly dwells on

sufism and religious-ethical recommendations. In İçerik Özellikleri (Content

Features) part, this feature of Zihnî’s poems is mentioned. In Şekil Özellikleri

(Form Features) part Zihnî’s gazels are examined in terms of characteristics of its

form such as meter and rhyme.

ii

After describing the copy and methods for establishing of the text, the text of

Zihnî’s divan is given. Only one copy of the divan exists today. The copier and the

date of copying is unkown. Since the copier is illeterate and careless he did a lot of

mistakes. With the help of rhyme, meter and other auxilary items the mistakes of

the copier are corrected and the ones which couldn’t be corrected are mentioned in

the footnotes. The work ends with the facsimile of the text.

iii

ÖZET

Mehmed Zihnî Keşânî’nin 97 Gazeli

İnceleme-Metin

Zeliha Çelen Bu çalışmada hakkında çok az bilgi bulunan Mehmed Zihnî Keşanî’nin divanında

yer alan dibace ve 97 gazel tespit edilip incelenmiştir. Kaynaklar onun hakkında

sadece Keşanlı bir mahkeme kâtibi olduğunu ve III. Selim döneminde vefat

ettiğini söylemektedir. III. Selim 1789-1808 tarihleri arasında tahtta bulunmuştur.

Dibacesinde divanını 1782’de tertiplediğini söylediğine göre Zihnî, 18. yüzyılın

şairidir.

Çalışmamız Zihnî Divanı’nın incelenmesi ve divanın metni olmak üzere iki ana

bölüme ayrılmıştır. İnceleme bölümünde Zihnî hakkında kaynaklarda neler

söylendiği, edebi kişiliği, üslubu ve gazellerin içerik ve şekil özellikleri üzerinde

durulmuştur. Edebi Kişiliği ve Üslup Özellikleri bölümünde şairin ne tarz şiirler

yazdığı örnek beyitlerle ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Zihnî gazellerinde

tasavvufa ve dinî-ahlakî öğütlere geniş yer verir. İçerik Özellikleri bölümünde

Zihnî’nin gazellerinin bu özelliği üzerinde durulmuştur. Biçim Özellikleri

bölümünde ise gazellerin vezin, kafiye ve redifleri incelenmiştir.

Nüsha Tavsifi bölümü ve metin tespitinde nasıl bir yol izlendiğini anlatan

bölümden sonra divanın metni verilmiştir. Elimizde divanın tek nüshası

bulunmaktadır. Bu nüshanın müstensihi ve istinsah tarihi bilinmemektedir.

iv

Müstensih dikkatsiz veya bilgisiz olması sebebiyle pek çok imla hatası yapmıştır.

Vezin, kafiye ve diğer yardımcı unsurlarla müstensihin yanlışları düzeltilmeye

çalışılmış, düzeltilemeyen beyitler ise dipnotta belirtilmiştir. Çalışma metnin

aslıyla sona ermektedir.

v

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ......…………………………………………………………………….i

ABSTRACT.......................................................................................................ii

ÖZET…………………………………………………………………….........iv

İÇİNDEKİLER…………………………………………………...……….......vi

KISALTMALAR.............................................................................................viii

1. GİRİŞ………………………………………………...…………………........1

1.1.Mehmed Zihnî Keşani’nin Hayatı ve Eserleri..............................1

1.2.Yaşadığı Dönemin Edebiyat Çevresine Kısa Bir Bakış...............1

2. EDEBİ KİŞİLİĞİ.................................…………………………………........3

3. ÜSLUP ÖZELLİKLERİ………………………………………………….....13

3. 1. Dil Özellikleri...............................………………....................13

3. 2. Atasözleri ve Deyimler....................….……………................16

3. 3. Edebi Sanatlar.......................................................…................18

4. İÇERİK ÖZELLİKLERİ....................……………………………................27

4.1. Tasavvufi Unsurlar..……........…………………......................27

4. 2. Dini Şahsiyetler.........................................................................41

4.3. Tarihi ve Mitolojik Şahsiyetler...................................................44

4.4. İnsan ve Topluma Dair Hikmetler..............................................47

4.5. Halk İnanışları ve Günlük Hayat................................................53

5. ŞEKİL ÖZELLİKLERİ...................................................................................56

5.1. Nazım Şekilleri...........................................................................56

5.2. Vezin...........................................................................................56

5.3. Kafiye ve Redif...........................................................................60

vi

6. SONUÇ.........................................................................................................64

7. NÜSHA TAVSİFİ.........................................................................................66

7.1. Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Y-303.15...66

7.2. Nüshanın Değerlendirilmesi.....................................................68

8. METİN TESPİTİNDE DİKKAT EDİLEN HUSUSLAR..............................70

9. TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ.....................................................................71

10. TRANSKRİPSİYONLU METİN.................................................................72

11. BİBLİYOGRAFYA ...................................................................................178

12. METNİN ASLI ...........................................................................................182

vii

KISALTMALAR

a.g.e. adı geçen eser

AÜDTCF Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

bkz. bakınız

bs. baskı

c. cilt

Haz. Hazırlayan

Hz. Hazret-i

İÜ İstanbul Üniversitesi

Ktp. Kütüphanesi

m. miladi

nr. numara

s. sayfa

TDK Türk Dil Kurumu

TDV Türk Diyanet Vakfı

TTK Türk Tarih Kurumu

Ty. Türkçe yazmalar

v. varak

YKY Yapı Kredi Yayınları

viii

1

1. GİRİŞ

1.1. Mehmed Zihnî Keşanî’nin Hayatı ve Eserleri

Mehmed Zihnî Keşanî hakkında kaynaklarda çok fazla bilgiye rastlanmamıştır.

Mehmed Zihnî Keşanî, divanının dibacesinde divanının tertip tarihini 1196

(m.1782) olarak verir. Sicill-i Osmanî’de Mehmed Zihnî Keşanî’nin Sultan Selim

Han zamanında vefat ettiği söylenmektedir.1 III.Selim’in 1789-1808 tarihleri

arasında tahtta bulunduğu düşünülürse Sicill-i Osmanî’ye dayanılarak Zihni’nin bu

tarihler arasında öldüğü iddia edilebilir.

Şefkat Tezkiresi’nde isminin Seyyid Mehmed2, Silahdarzade Tezkiresinde ise adının

Seyyid Mehmed Said Efendi olduğu, her iki tezkirede de Keşanlı olduğu ve

memleketinde mahkeme katibi olduğu söylenmektedir3. Arif Hikmet Tezkiresi’nde

Vasl-âbâd isimli aşka dair bir kitabının olduğu söylenmiştir4, kataloglarda böyle bir

esere rastlanmamakla beraber, Zihni Divanı’nın yer aldığı mecmuanın içinde

Mehmed Zihni Keşani’ye ait Şerh-i Şathiyye-i Şâkirî adlı bir eseri görülmüştür.

1.2. Yaşadığı Dönemin Edebiyat Çevresine Kısa Bir Bakış

Zihni, 18. yüzyıl şairidir. 18. yüzyıl edebiyatı genel olarak 17.yüzyılın devamı

olarak gelişmesini sürdürmüştür. Yüzyılın belli başlı özellikleri Nâbî, Nedim ve Şeyh

1 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, Haz. Mustafa Keskin, Ayhan Öztürk, Ramazan Tosun, (İstanbul: Sebil Yayınevi, 1996), c. 2, s. 379. 2 Şefkat Tezkiresi, Millet Ktp. Ali Emirî nr. 770, v.73a. 3 Silahdarzâde Tezkiresi, İÜ. Ktp. Ty. 2557, v. 27a. 4 Arif Hikmet Tezkiresi, Millet Ktp. Emirî tarih, nr. 789.

2

Galib’de görülen ve bunların etkisiyle yüzyıla egemen olan özelliklerdir.5 Bu

yüzyıla üç şairin şiir tarzı hâkimdir. Yüzyılın başında şiirde Nâbî’nin egemenliği

sürmekteydi. Onun gibi hikemî şiir tarzını benimseyen şairler vardı: Sâbit, Dürrî,

Kâmî, Selim, Sâmî, Râşid, İzzet Ali Paşa, Seyyid Vehbî, Fıtnat Hanım. Nedim’in

şiirleri etkili olmaya başlayınca bu şairlerden bazıları onun yolunu benimsemiş,

Kâmî, Râşid, İzzet Ali Paşa, Seyyid Vehbî, Neylî, Fıtnat Hanım, Nedim tarzında şiir

söylemeye başlamışlardır. Sebk-i Hindî’nin etkisiyle hayallerde değişiklik ve

anlamda derinlik gibi birtakım özellikler Nedim’de ve onun takipçilerinde etkisini

göstermiştir. Şeyh Galib’te ise Sebk-i Hindî’nin anlamda giriftlik ve tasavvuf

etkileri görülmüştür. Yüzyılın sonunda kendisi de bir mevlevi olan Esrâr Dede, Şeyh

Gâlib’in etkisiyle şiir söylerken, Koca Râgıb Paşa Nâbî ekolünü temsil etmiştir.

Koca Râgıb Paşa’nın bazı beyit ve mısraları halk arasında atasözü gibi kullanılacak

kadar yaygın bir ün kazanmıştır.

Biz, şiirin akla seslenmesi gerektiğini düşünmesi, Nâbî’de olduğu gibi, şiirlerinde

dinî ve ahlakî öğütler vermeye yönelmesi, atasözü niteliği taşıyacak sözler söyleyip,

mesel getirmesi bakımından Zihnî’nin Nâbî çizgisinde bir şair olduğunu

düşünüyoruz. Bu konuya, şairin edebi kişiliğini açıklamaya çalışacağımız bir sonraki

bölümde daha ayrıntılı değineceğiz.

5 Haluk İpekten, Mustafa İsen, Turgut Karabey, Metin Akkuş, “XVIII. Yüzyıl Divan Edebiyatına Toplu Bakış, Büyük Türk Klasikleri, c. 6 (İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1985), s. 195.

3

2. EDEBİ KİŞİLİĞİ

Zihnî’den bahseden kaynaklar ve bu kaynaklarda Zihnî hakkında söylenenler

yetersiz olunca Zihnî’nin edebi şahsiyetini tespit için elimizdeki tek malzeme onun

divanı ve özellikle onun divanın dibacesi olmuştur. Bilindiği üzere divan dibaceleri

bir çeşit poetikadır, yani şairin şiirden ne anladığını tesbitte başvurulacak en önemli

kaynaklardır. Biz de Zihnî’nin edebi şahsiyetini ortaya koyarken öncelikli olarak

dibacesinde bizzat Zihnî’nin şiire dair neler söylediğini ve ayrıca dibacesinde

söyledikleri ile şiirleri arasında örtüşme olup olmadığını ele almaya çalıştık.

Zihnî’nin beyitlerinin yapısı birbirine benzemektedir. Genelde beyitleri iki cümleden

oluşur. İlk dizede söylenen duygu veya düşünce ikinci dizede örneklendirilir. Bu

örnek, atasözü veya atasözü niteliğinde bir söz veya günlük hayata dair gerçekler

olabilir.

Zihnî’nin böyle bir üsluba başvurmasının sebebini onun dünya görüşünde ve bu

dünya görüşünün şiirine yansımasında aramak gerekir. Üzgör, Türkçe Dîvân

Dîbâceleri’nde dibacelerin önemli tartışma konularından birinin şiirin ibrası, temize

çıkarılması olduğunu söyler6. Zihnî’nin de asıl meselesinin bu olduğu ve şi’r-i

mantıkî ile bu meseleyi zihninde halletmeye çalıştığı görülür.

6 Tahir Üzgör, Türkçe Dîvân Dîbâceleri, (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1990) s. 24.

4

Zihnî’nin şi’r-i mantıkî kavramı, dönemine göre yeni bir kavram değildir. Zihnî’nin

bu üslubunun kaynaklarını Nabi Ekolünde, hikemiyyat diye adlandırılan şiir tarzında

bulmak mümkündür. Hüseyin Yorulmaz hikemiyyat ekolünü şöyle açıklar:

“Edebiyat tarihçilerinin hikemiyat diye adlandırdıkları tefekkür ve hikmete yönelik

şiirin özelliğini, genellikle öğüt ve nasihat ifade eden ayet ve hadisler, sosyal ve

siyasi olayların hakimane (bilgece) bir biçimde formüle edilmesi, halkın dilinde

söylene söylene klişeleşmiş ve onun hayat anlayışını yansıtan atasözleri ve deyimler,

kıssadan alınan hisselere düstur olan kelam-ı kibarlar, insanların hafızasında

yaşayan ve tecessüm eden adet ve geleneklerin gerçek hayata yansıması, ahlaki ve

tasavvufi birtakım kavramların öğüt verici tarzda işlenerek insanlar arasında

yüzyıllardır oluşturduğu anlayış birliği...gibi konular teşkil eder.”7

Nâbî hikemi şiirin kurucusu ve en usta şairi olarak bilinir. Mine Mengi, Nâbî’ye göre

şiirin özünün okuyanı uyarma, ona yol gösterme olduğunu söyleyerek örnek olarak

onun Hayriyye adlı eserinden şu örneği verir:

“Hikmet-âmîz gerekdür eşªâr

Ki meº âli ola irşâda medâr

Âb-ı hikmetle bulur neşv ü nemâ

Gülşen-i şiªr ü riyâz-ı inşâ”8

7 Hüseyin Yorulmaz, Divan Edebiyatında Nabi Ekolü,( İstanbul: Kitabevi, 1996) s. 12-13. 8 Mine Mengi, Divan Şiirinde Hikemi Tarzın Büyük Temsilcisi Nabi, (Ankara: Atatürk Kültür Merkezi, 1991) s. 34.

5

Mengi, aynı eserinde Nâbî’nin kendi adıyla anılan çığırın açılmasında Osmanlı

İmparatorluğunun kritik bir devrinde yaşamasının ve yaratılışının büyük etkileri

olduğunu, şiirlerinin çağının toplum hayatında görülen kötümserliği, tevekkülü,

kanaati yansıttığını, çağının bozuk düzenini şiirlerinde yerdiğini söyler.9

Nâbî’nin bir diğer özelliği de az ve öz sözle şiir söylemeye çalışmasıdır. Ona göre

şiir bir özdeyiş niteliği taşıyarak okuyana öğüt vermelidir. Nâbî, şiirlerinde hem

atasözü kullanır hem de atasözü niteliği taşıyacak sözler söylemeye çalışır.10

Zihnî’nin şir-i mantıkî diye adlandırdığı şiir anlayışı ile Nâbî’nin yukarıda

bahsedilen şiir görüşleri arasında bir paralellik vardır. Zihnî’nin şiirlerinde sık sık

üstünde durduğu zahir-batın ehli karşıtlığını, yani eşyanın özünü, gizli şeyleri

bilenler ile bilmeyenler arasındaki karşıtlığı şiir anlayışında da görmek mümkündür.

Ona göre gizli şeyleri bilmek bir Tanrı lütfudur. Buna paralel olarak şairlik de bir

tanrı lütfudur. Herkes asıl şiire ulaşamaz. Dibacesinde şuara-i mecaziyye ve herze-

gûyân diye adlandırdığı şairlerin o gizli bilgiye ulaşamadığını söyler. Bu gizli bilgiye

hikmetle ulaşmak mümkündür. Şiir de o hikmeti yansıtmalıdır. Zihnî’nin şiirlerinde

bu düşünceyi destekler şekilde ahlakî ve dinî öğütlere, tasavvufî unsurlara sıklıkla

rastlamak mümkündür. Ahlakî ve dinî öğütlerle, tasavvufî unsurlara ileride ayrı

bölümlerde değinileceği için burada sadece birkaç örnek vereceğiz:

Güfteha-yı ªamiyan-ı nası ėdüp zir-i pa

Baş egüp ªariflere esrara ėrmekdür salah

(41/4)

9 Mine Mengi, a.g.e., s.34. 10 Abdülkadir Karahan, Nabi,(Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987),s. 60.

6

Tabªuñda eger var ise tasvir-i cehalet

Tavruñda zuhur ėder o taksir-i cehalet

(24/1)

Hedm eyle cismüñi ki nihayet harab olur

Yak nar-ı ªaşka ªakıbet aña ªazab olur

(73/1)

Nâbî ekolünün bir diğer özelliği olan özlü söz söyleme, mesel getirme geleneğinin

Zihnî’de de devam ettiğini görmekteyiz:

Rakib ėtmez baña habl-i metin-i vasl-ile şirket

Ne mümkin bir resende hiç iki can-baz olmaz

(89/5)

17.yüzyılın sonlarında Nâbî ve Sâbit’le başlayan şiirde gelenek ve adetlerin, günlük

hayata dair gerçeklerin yer alması hareketi, 18.yüzyılda da kendini göstermiştir.

Zihnî Divanında ilk mısrada söylenen bir düşünceyi diğer mısrada günlük hayat

malzemesi kullanılarak örneklendirme sık sık görülür. Şu beyitte de zırnık diye

bilinen arseniğin dericilikte kıl yolma işleminde kullanılmasından bahsedilmektedir:

7

Tıraş ėtdi gam-ı zerrin-i yarı dilden ol afet

Mücerrebdür hücum-ı kalª-i eşªar ėtmede zırnih

(46/2)

Zihnî, divanının dibacesinde şiir kavramları ve İslamiyet’in şiire bakış açısı

üzerinde durup farklı tarzda şiir vadisinde yürümeye çalışan şairlerden bahsederken

en çok değindiği kavram şi’r-i mantıkîdir. Şiir, hakikati göstermeli, semt-i noksandan

insanı uzaklaştırmalıdır. Zihnî dibacesinde ve şiirlerinde ısrarla kendisinin zevk ve

eğlence düşkünü insanlardan olmadığını ve şiirinin de bu tip insanlara hitap

etmediğini söyler.

Ona göre kendi şiirleri akla hitap eder. Şiir bir oyun, bir eğlence aracı değil, ciddi bir

iştir. Vakit geçirme aracı, şiirden anlamayanlar için bir intisab aracı hiç değildir.

Zihnî’nin şiirine lirizmin hakim olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü o, şiirsel

sezgilerden değil, hakikate ulaşma yolunda nefsin eğitilmesinde insanlara yardımcı

olacak hikmetli sözlerden yararlanmaya çalışır. Ona göre şiirin boş zaman geçirmek,

eğlenmek, nefsani hisleri ortaya çıkarak insanları tahrik etmek gibi bir amacı

olmamalıdır. Yani insanlar, Zihnî’nin şi’r-i mecazî diye dile getirdiği, insanı

hakikatten uzaklaştıran, dünyeviliğe bulaştıran şiirden uzak durmalıdır. Aksi

takdirde, Zihnî’ye göre, Kur’an’da Şuara suresinde geçen sapkınlığa yol açan

şairlerden olunur.

8

Zihnî’nin Nâbî çizgisinde bir şair olduğunu söylememizin bir diğer nedeni de

Zihnî’nin, dibacesinde Nâbî’nin iki beytini örnek vererek şiir anlayışını

açıklamasıdır. O iki beyit şöyledir:

Garaz ebkar-ı maªni söylemedür ey Nabi

Yogise köhne sühan bizde de vafir bulunur

Hayzdan münkatıª olmuş zene beñzer guya

Taze mazmun togurmazsa eger şakk-ı kalem (117b)

Bu iki beytin ortak yanı önceden söylenmemiş bir hayali, fikri dile getirmenin

önemini vurguluyor olmalarıdır. Nâbî ilk beyitte ebkâr-ı maªanî ikinci beyitte ise

tâze mazmûn tamlamalarını kullanmaktadır. Bu tamlamalar Nâbî’nin öğüt vermenin

yanı sıra daha önce söylenmemiş bir fikri, hayali dile getirmeye de önem verdiğini

göstermektedir. Mine Mengi, bikr-i fikr, bikr-i mânâ, bikr-i mazmûn tamlamalarının

birbiri yerine kullanıldığını, bu tamlamaların daha önce söylenmemiş olmak kaydıyla

sözün güzel ve ince söylenmesi olarak tanımlandığını söyler.11 Mengi’ye göre bu

terimleri kullanan şairler üsluplarına dair önemli ipucu vermektedirler:

“Bu terimler, divan şiirinin lafz ve manadan ibaret olunduğu dikkate alındığında,

geleneğin sürekliliği içerisinde, şairin gerek anlam, gerekse anlatımda estetik açıdan

farklı, değişik olanı bulması, yakalaması demektir. Gelenekten kaynaklanan

benzerlikler arasında şairin kendi kimliğini, yani üslubunu sağlayan ise farklılıktır.

11 Mine Mengi, “Divan Şiiri ve Bikr-i Mana”, Divan Şiiri Yazıları,( Ankara: Akçağ Yay., 2000), s. 22.

9

Bu durumda bikr-i mânânın, şairini başkalarından ayırt ettirici özellik olarak

üslupla ilişkisi vardır.”

Zihnî’ye dönecek olursak Zihnî’nin divanında da mazmûnun ve mânânın yeni olması

gerektiğine dair beyitler bulmak mümkündür:

Zihniya safvet ile buldı secencel kıymet

Pak-i mazmun vėrür lehce-i eşªara ferah

(40/5)

Zihnî’nin pâk-i mazmûn tamlaması ile ifade etmek istediği düşünce ile Mengi’nin

bikr-i mazmûn açıklamalarına birebir uymaktadır. Zihnî, beytin ilk dizesindeki

örneklemede aynanın temizlikle kıymet bulacağını söylemektedir. Şiirde dile

getirilen mazmun ne kadar yeni olursa, şiirin o kadar iyi olacağını vurgulamaktadır.

Zihnî’nin divanında mazmûn teriminin yanısıra mânâ sözcüğü de çok sık geçer. Mine

Mengi mânâ, mazmûn ve nükte kelimelerinin şiirin iç yapısıyla ilgili olduğunu;

anlam, gizli anlam, sembolik anlam, ince anlam gibi kavramları çağrıştırdıklarını,

divan şiirinde birinin ötekinin yerine kullanıldığını söyler.12 Zihnî Divanı’nda Yusuf-

ı maªnâ, sûk-i maªnâ, sayd-ı timsah-ı maªanî, kıble-i maªnâ gibi tamlamalar

görmekteyiz. Bu tamlamaları hem şiir terimi hem de tasavvufi terim olarak

yorumlamak mümkündür. Bunun yanında Mine Mengi’nin de ifade ettiği gibi mânâ

terimini mazmûn ile aynı anlama gelecek biçimde bir şiir terimi olarak da kullanmış

ve şiir anlayışını yansıtmıştır. Yusuf-ı mânâ tamlamasının geçtiği şu beyitte güzelliği,

12 Mine Mengi, “Divan Şiir Dilindeki Mana, Mazmun, Nükte Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”, a.g.e.,s.30.

10

gençliği, tazeliği çağrıştıran Yusuf’un özgünlük, orjinallik için kullanıldığı

anlaşılmaktadır:

Zihni taleb-i Yusuf-ı maªna ile meşgul

Yaªkub gibi milket-i Kenªana karışmaz

(96/5)

Zihnî’nin gazellerinin hiçbirine nazire olduğunu belirtecek bir başlık konulmamıştır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi biz, Zihnî’nin Nâbî çizgisinde bir şair olduğunu

düşünüyoruz. Bu sebeple Nabi divanı’nı tarayarak bizim incelediğimiz şiirlerinde

Nâbî’ye nazire olup olmadığını gözden geçirdik. Vezin, kafiye ve redifleri birbirine

benzeyen iki şiirden iki beyit şöyledir:

Nâbî:

Değüldür kar u bar-ı cah maniª kurb-ı Yezdana

Hasiri alet-i kurb itme zahid bu riyadan geç13

Zihnî:

İşitdürme hasir-i mescide gösterme taªati

Ne bulduñ zahid işbu semªa ile bu riyadan geç

(34/3)

13 Nâbî, Nâbî Dîvanı, Haz. Ali Fuat Bilkan, ( İstanbul: MEB Yayınları, Türk Edebiyatı Dizisi, ( 1997), s. 482.

11

Nâbî:

Ol gonceden ki bülbül-i kudsi figan èder

Bu reng ile kalursa ruh-ı ali kan èder14

Zihnî:

Bülbül dıraht-ı gülde dem-a-dem figan èder

Simurg siti dilde ªaceb aşiyan èder

(70/1)

Zihnî, dibacesinde fesahat ve belagat terimleri üzerinde sıklıkla durur. Zihnî, bazı

eski üstatların şiirlerini kendi istedikleri kadar tesirli hale getirmek için vezinden ve

kafiyeden yararlandıklarını, bunun yeterince tesirli olmadığını görünce şiire yeni bir

elbise giydirme ihtiyacı hissettiklerini söyler. Bu yeni elbise fesahat ve belagattir. Bu

yola giren alimlere göre söz dairesinde önce hayal, sonra vezin ve kafiye, son olarak

da fesahat ve belagat bulunmalıdır. Zihnî’nin bu tür şiire eleştirisi bu şiirin ahlakı ve

ruhu temizlemeye yetmemesi olmuştur.

Zihnî’ye göre bir şiirin fasih ve beliğ olması o şiiri iyi bir şiir yapmaz. İyi şiiri

araştıran mana çarşısının nakkadanlarının, doğruyla yanlışı ayıranlarının, fesahat ve

belagatin de yeterli olmadığını anladıklarını söyler. Bunun üzerine şiir meselesine

musiki elbisesini giydirmeye çalıştıklarını ekler. Böylece, onlara göre, şiir güzel ve

ahenkli olarak okununca bütün şiir alimleri bu şiire meyledecekti. Zihnî’ye göre buna

inananlar kendi nefislerini terbiye edip temizlemeyi başaramadılar.

14 Nâbî, a.g.e., s. 630.

12

Görüldüğü üzere Zihnî, şiirde fesahat ve belagati, yeni hayalleri, ahenkli söyleyişi

reddetmemekte, ancak bütün bu özellikleri şiir için yeterli görmemektedir. Hikmetli

şiir ile dünyevi şiir arasında ayrım yapan Zihnî’ye göre ona göre öbür dünyanın

gerçeklerinden haber vermeyen, gayb aleminin ve hakikatin manalarından yoksun

olan bir şiir her ne kadar fasih ve beliğ olsa da saçmadır.

Zihnî’nin üzerinde durduğu bir diğer şiir terimi ise îcâzdır. Az sözle çok mana ifade

etmek demek olan îcâz Zihnî’ye göre güzel söz söylemenin son haddidir. Zihnî’ye

göre derece-i îcâz’a ulaşmanın şartlarından biri dünyaya ve ahirete dair gizli şeyleri

bilmektir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Zihnî’nin divanında lirizm hakim değildir; fakat bu,

Zihnî’nin divanında sadece hikemi tarzda beyitlerin yer aldığı anlamına

gelmemektedir. Şu beyitte olduğu gibi aşktan bahseden, coşkun şiirleri de vardır:

Ey dil bugün ol yari bul agyara ne hacet

Gülşende nazar kıl güle sen hara ne hacet

(18/1)

13

3. ÜSLUP ÖZELLİKLERİ

3.1. Dil Özellikleri

Zihnî’nin üslubunu belirlemede önemli olan bir dil özelliğinden bahsetmek gerekir.

Zihnî’nin beyitlerinin cümle yapıları birbirine çok benzemektedir. Beyitleri genelde

iki cümleden oluşur, bu cümleler genelde fiil cümleleridir, ki bağlacıyla kurulan

cümle yapısına çok az rastlanır. Zihnî’nin bu yola başvurmasının sebebini fikirlerine

mesel getirme, onları örneklendirme anlayışında bulabiliriz:

Germi-i piran-ı ªaşk eyler civanana eser

Duhteranı guyiya tebrid ėder berdüºl-ªacuz

(85/4)

Görmezse hele terbiye kudek fesad ėder

Halinde şira terk olunursa şarab olur

(71/4)

ªAşkı isbat eylese eşk-i dü-çeşmüm gam değül

Şahidüñ ihbarı eyler nefs-i daªvaya nüfuz

(60/2)

14

Zihnî, Arapça kelimeleri Farsça ve Türkçe’den daha sık kullanır:

Ehl-i kibr üzre tasaddukdur tekebbür maªnide

Zālime zulm eylemek fart-ı ªadāletdür baña

(2/4)

Dāªima insan enªāmuñ zimāmından çeker

Eylemez insān enªām u zimāma iktidā

(10/4)

Ehl-i ªaşkuñ rayı buldı hükm-i dil-berle sübut

Ricªat ėtdi zata esma vu izafat-ı nuªut

(21/1)

Muªacceldür visali hicri memkus

Sürurı müctemiª efganı meşbus

(29/1)

Zihnî’nin tamlamaları genellikle iki sözcükten oluşmakla beraber çok nadir de olsa

dört sözcükten oluşan tamlamalara rastlamak da mümkündür:

Rezm-gāh-ı düşmen-i evhām-ı zülde Zihnî yā

Bu gazel ser-ªasker oldı leşker-i eşªāra hep

(15/5)

15

Hakikatdür anuñ vaªd-i visali baña ey zahid

Zaruretsiz ªudul-ı semt-i maªna-yı mecaz olmaz

(89/3)

Zihnî’de Arapça, Farsça terkipsiz beyitlere sıklıkla rastlanır:

Zihniya ėtmez melek şeytana elbet iªtibar

Ey rakib olsa ªaceb mi dil-rüba senden baªid

(53/5)

Ben oldum Zihniya ªaşk ile mahkum

Cihana hükm ėder elbette galib

(16/7)

Zihnî, zaman zaman Arapça ve Farsça tamlamalardan uzak bir dil kullandığı da olur:

Sevmeseydim ben seni cevr eylemezdüñ sen baña

Ben baña ėtdim seniñ yokdur günāhuñ ben baña

(7/1)

Zihnî bir gazelinde tıkır tıkır, çıtır çıtır, kıtır kıtır, fıkır fıkır, kıkır kıkır, fıtır fıtır gibi

yansıma seslerinden türeyen kelimeleri kafiyeli olarak kullanmıştır. O gazelin matla

beyti şöyledir:

16

Söyler pes-i kafesde nigarum tıkır tıkır

Guya sürura başladı bülbül çıtır çıtır

(72/1)

3.2. Atasözleri ve Deyimler

Zihnî, halkın sıklıkla kullandığı atasözleri ve deyimleri kullanır. Aşağıda birkaç

örnek verilmiştir.

Bir çiçekle yaz gelmez (olmaz):

Isındı sanma gülse gül gibi sen ol gül-endamı

Meseldür bir çiçekle mevsim-i sermada yaz olmaz

(89/2)

Bir ipte iki canbaz olmaz:

Rakib ėtmez baña habl-i metin-i vasl-ile şirket

Ne mümkin bir resende hiç iki can-baz olmaz

(89/5)

17

Denize düşen yılana sarılır:

İçüp zehr-ab-ı ªaşkuñ istedüm tiryaklıgından

Düşüp bahre sarıldım sanki mara herçi-bad-a-bad

(48/2)

Şu beyitte de kötülüğünü ortaya çıkarmak anlamındaki kızılın atmak15 deyimi

kullanılmıştır:

İbn-i vakt ile ėder bint-i rezüñ sırrını faş

Halkuñ atdı kızılın gözgöre meydana kadeh

(39/2)

Gözünü dikmek deyimi:

İbn-i vaktüñ meyli gall-i duhter-i rezdür müdām

Didesin giryāne-i nisvāna nasb eyler ªazeb

(12/4)

15 Yeni Tarama Sözlüğü, Düzenleyen Cem Dilçin, (Ankara: TDK yay., 1983), s. 139.

18

3.3. Edebi Sanatlar

Tenasüp

Müzik terimleri ile ilgili sözcükler:

Buselik olmazsa ªuşşaka neva

Anları tutmaz ªırak eyler hicaz

(93/3)

Tıpla ilgili sözcükler:

Dėdim nice hun-bar-ı bela oñmaya hergiz

Sen nişter-i hicr-ile kıldıkda hacamat

(20/4)

Atçılıkla ilgili sözcükler:

Kanda irha-yı inānuñ kandadur būs-ı rikāb

Güçdür esbi terk ėdüp merkeb-süvār olmak baña

(9/3)

19

Satrançla ilgili sözcükler:

Ruh vėrüp ferzaneler buldı memat

Şah-ı şatranc oldı bir kiş ile mat

(22/1)

Para ile ilgili sözcükler:

Sim-i dagal-ı dil zer-i mahbubı talebde

Darb-hane-i hüsnüñ veli nakkadın işitmez

(87/4)

Şu beyitte de kırmızı rengi çağrıştıran kelimeler bir arada kullanılmıştır:

Kızarup şerm-ile ėrdi leb-i canana kadeh

ªArz-ı laªl eyler imiş al ile mercana kadeh

(39/1)

Gramer terimleri:

ªİllet nidanı kılma hıraşide Zihniya

ݪlal olunmaz olsa huruf-ı sühan sahih

(37/5)

20

İstiare

Şu beyitte mehpare ile sevgili kastedilmektedir:

Mahi gibi meh-pare gezer bahr-i cihanda

Devr-i kameriñ şest ile sayyadın işitmez

(87/2)

Şu beyitte şair sevgili yerine kıyamet sözcüğünü kullanmıştır:

Tā seher her şeb gözüm encüm-şümār oldı benim

Ey kıyāmet leyle-i hicrüñ baña rūz-ı hisāb

(11/2)

Telmih

Zihnî, şu beytinde Hallac-ı Mansur’un “ene’l hakk” dediği için dar ağacına

gönderilmesine telmihte bulunmaktadır:

Batıl dėse çün kendine batıl begenürsiñ

Pes hakk dėdi hakk kendisine dara ne hacet

(18/4)

21

İrsal-i mesel

Zihnî’nin şairlik sanatında irsal-ı mesel sanatı önemli bir yer tutar. Genellikle

beyitlerinin ilk dizesinde söylediği bir düşünceyi veya duyguyu ikinci dizede bir

atasözü veya atasözü gibi düşünülebilecek genel bir yargıyla destekler. Zihnî’nin

içerikle ilgili özellikleri irdelenirken, özellikle onun hikemi beyitlerine değinilirken

pek çok örnek verileceği için burada iki örnek vermekle yetineceğiz::

Nāzeninüñ tabªı ėtmez meyl ehl-i sıklete

Cezb ėder elbet sebük-cism olsa çūpı keh-rübā

(6/2)

Mihr-i ªaşk-ı dil-rüba evhamı ifna eyledi

Sebzevatı lacerem tahfif ėder mah-ı temuz

(85/3)

Teşbih

Aşağıdaki beyitlerin birincisinde sevgilinin perçemi bedevi askerlere, ikici beyitte

sevgilinin vücudu şekere, üçüncü beyitte ise kadeh dört ayak üzerinde gezen

hayvanlara benzetilmiştir:

Şah-rah-ı Kaªbe-i vasluñda cana perçemüñ

Leşker-i ªurbana beñzer idi serden huruc

(32/2)

22

Meges-veş cemª olur başına ªuşşak

Vücudı dil-berüñ guya şekerdür

(79/3)

Çar-pa gibi ayah üzre gezerdi her dem

Şimdi bir pare karışdı hele insana kadeh

(39/3)

Teşhis

Zihnî kadeh redifli gazelinin şu beytinde bilgin kadehin dil-i virânını kırmadan tamir

ettiğini söyleyerek onu kişileştirmektedir:

Zihniya sırça saray idi dil-i viranım

Kırmadan eyledi taªmir anı ferzane kadeh

(39/5)

Teşbih-i beliğ

Aşağıdaki beyitte kirpikler oka, kaş ise yaya benzetilmiştir:

23

Ey Hülagu tir-i müjgan u keman ebrun-ile

Eyledüñ taªlim-i yagma zümre-i Tatara hep

(15/2)

İham-ı tenasüp

Saçma kelimesi düşüncesiz söz anlamının yanında tüfeng-i intikam tamlaması ile de

anlam ilgisi kurarak ‘kurşun tanesi’ anlamını çağrıştırmaktadır:

Saçma güftar ile tasdiª eyleme ehl-i dili

Sen tüfeng-i intikamı zahid-i nadana at

(19/2)

Tecahül-i arif

Zihnî’de bilinen gerçekler bilinmiyormuş gibi yapılarak tecahül-i arif sanatına

başvurulmuştur:

Meftun olan nigara hemin İsfahan mıdır

Ol ruha ehl-i Gence de biñ can revan ėder

(70/3)

24

Leff ü neşr

Aşağıdaki beyitte cem olur ile ictima eyler, uşşak ile anadil, semt-i arız-ı dildara ile

gülzara arasında leff ü neşr sanatı vardır:

Cemª olur ªuşşak semt-i ªarız-ı dil-dara hep

İctimaª eyler ªanadil guyiya gül-zara hep

(15/1)

Şu beyitte ise yar gitse ile sirac nihan olsa, erbab-ı aşkın kalbi ile hane, gam gelür

ile târîk olur ifadeleri arasında leff ü neşr bulunmaktadır:

Yar gitse gam gelür erbab-ı ªaşkın kalbine

Zihniya tarik olur hane nihan olsa sirac

(31/5)

Hüsn-i talil

Aşığın başının aşk rüzgarının şiddetinden kurtulamadığını söyleyen şair ikinci dizede

dağın da aşık olduğunu sezdirerek dağın zirvesinin aşıklığı sebebiyle daima sisli

olduğunu söyler:

25

Tünd-i bad-ı ªaşkdan bulmaz ser-i ªaşık reha

Anuñ-içün daºima oldı buhar-alude şah

(45/4)

İştikak

Zihnî, şu beytinde aynı kökten olan nush, nasıh ve nasuh sözcüklerini bir arada

kullanmıştır:

Nushunı nasıh atup sagarı aldı ele

Yusufı seyr ėdicek tevbeyi bozdı nasuh

(42/4)

Tezat

Aşık, kavuşma duasıyla ağlarken, sevgili kıkır kıkır güler:

Cana niyaz-ı vuslat ile girye eylesem

Cevr-i hıyanet üzre gülersin kıkır kıkır

(72/4)

Sevgilinin saçlarını dağıttıkça şairin aklını başına toplamasının mümkün

olamayacağını söyleyerek bir karşıtlık ilişkisi kurar:

26

Nice cemª ėdeyim başıma ªaklımı

Senüñ kakülleriñ olunca münbes

(30/4)

Alliterasyon

Şu beyitte ‘h” ve ‘m’ sesleri tekrarlanmıştır:

Ham-ber-ham olup cebhesine turresi yatmış

Hıfz-ı harem-i dahme şeha mara münasib

(13/4)

Cinas

Zihnî şu beytinde ahlakını bozmak anlamındaki başdan çıkarmak deyimi ile saçının

bitme yerinin baş olduğunu ifade eden başdan çıkmak ifadesini bir arada kullanarak

cinas yapmıştır:

Seniñ başdan çıkup başdan çıkardı perçemiñ halkı

Anı ser-mu görenler la-mahale kil u kal eyler

(80/2)

27

Harf Oyunları

Zihnî’nin hikemi tarzdaki beyitlerinden olan şu beytinde bilgili insanın bir hatasının

onun yükselişini bozmasını rahmet kelimesindeki ‘rı’ harfine yanlışlıkla nokta

eklendiğinde bu kelimenin zahmet gibi olumsuz manalı bir kelimeye dönüşeceğini

göstererek örneklendirir:

Hata icab ėder danaya nakz-ı şive-i rifªat

Olur bir nokta ile lafz-ı rahmet vakıªa zahmet

(17/1)

4. İÇERİK ÖZELLİKLERİ

4.1. Tasavvufi Unsurlar

Bâtın-Zâhir, Temkin-Telvin Karşıtlığı

Bâtın iç, öz, gizli anlamlarındadır. Tasavvuf ehli görünen şeylerin iç yüzünü bilme

yolunda oldukları için kendilerini batın ehli sayarlar.16 Varlıkların iç yüzü gizli bir

bilgidir. Bu bilgiyi bilenler de bildiklerini açık açık söylemezler. Zâhir ise dışa ait,

görünen, açık anlamlarındadır. Varlıkların iç yüzünü zahiri ilimlerle bilmek, anlamak

mümkün değildir.

16 Safer Baba, Istılahat-ı Sofiyye Fi Vatan-ı Asliyye – Tasavvuf Terimleri Sözlüğü (İstanbul: Heten Keten Yayınları, 1998), s. 23.

28

Bâtın terimi, Tanrı’nın açıkça söyledikleri anlamındaki zâhir teriminin karşıtıdır.

Tanrı’nın asıl söylemek istedikleri anlamına gelir. Tasavvufa göre, Tanrı sözleri olan

Kur’an’ın bir dış (zâhir), bir de iç (bâtın) anlamı vardır. İç anlam Tanrı’nın herkese

söylemek istemediği sırlardır. Bu sırlara belli bir eğitimle ulaşılır. Bu aşamaya ulaşıp

ehl-i bâtın (Tanrı sırrını bilen) olduktan sonra zâhirin ilmi olan şeriatın hiçbir gereği

kalmaz. Bâtın ilmi olan marifet yeter.

Telvin, bir halden diğer hale geçmek, bir makamdan diğer bir makama atlamak

demektir. Safer Baba’ya göre tasavvufta bu durum olumsuz bir durumdur.17 Temkin

ise, istikamette derinleşmek ve sabitleşmek anlamlarına gelir.

Batın-ı eşyadadur temkin gel

ªİlm-i zahir dilleri telvin èder

(81/5)

Yukarıdaki beyitte Zihnî, ilm-i zâhir insanın gönlünü değişken bir hale sokar. İnsan

eşyanın özüne indikçe, eşyanın iç yüzünü görebilme makamına, temkine yükselir,

sabitlenir demek istiyor. Şu beyitte de temkin-telvin karşıtlığı görülmektedir:

Ehl-i temkin oldılar telvine cana müşteri

Reng-i ruyıñ suk-ı maªnada ėdince gül mezad

(50/3)

17 Safer Baba, a.g.e., s.23.

29

Bu beyitte sevgiliye seslenen şair, sevgilinin yüzünün rengi mana çarşısında gül

satınca ehl-i temkinin renkten renge girmeye, hal değiştirmeye müşteri olduklarını

söylüyor.

Zâhid-ehl-i dil karşıtlığı

Bu karşıtlığı anlamak için zahir ve batın karşıtlığından yola çıkmak gerekir. Mine

Mengi Nâbî’nin metafizik görüşünü açıklarken tasavvufta, insanın gerçeğe

ulaşmasının, varlığın ve kainatın görülen dış ve görülmeyen içyüzlerinin

birbirlerinden ayrılması ve görülenin bırakılarak, görülmeyene yönelmesiyle

mümkün olduğunu söyler.18 Tasavvufa göre dinin emir ve yasakları, yani İslamiyetin

şeriatı ilgilendiren yanı gerçeğin örtüsü ya da kabuğu olmaktan öteye geçmez. Oysa

gerçek özdedir. Gerçeğe, Allah’a ulaşmak için, şekilden öze, dıştan içe geçmek

gerekir.

İşte Zihnî’nin zâhidlere olan eleştirilerini bu karşıtlıklardan yola çıkarak

değerlendirmek gerekir. Zahidler zayıf ibadetleriyle övünürler:

Taªat-i mehzulesi zahidlerüñ

Sahibin müstekbir ü hod-bin ėder

(81/4)

Zihnî’ye göre zâhid, ibadet ile perdeleri aşmak için acele eder. Bilmez ki o ibadetler

ona engel, perde olur:

18 Mine Mengi, Divan Şiirinde Hikemi Tarzın Büyük Temsilci Nabi ( Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1991), s.57.

30

Zahid ªibadet ile iver perde geçmege

Bilmez ki kendisine o taªat hicab olur

(73/3)

Zihnî, zahidin kişiliğine arsız, utanmaz, ikiyüzlü, riyakar, cahil gibi bazı olumsuz

sıfatlar yükler. Zaman zaman da zahidin kişiliği ile toplumu eleştirir. Şu beyitte

Zihnî, zâhide dalkavukluğun, teselli etme, gönül alma gibi göründüğünü, har vurup

harman savurmaya cömertlik demenin eski bir gelenek olduğunu söyleyerek

ahlaksızlıklara nasıl ahlaki bir zemin bulunduğuna işaret eder:

İstimalet ªarz olur olmaz tebasbus zahide

Tarz-ı aherdür sefahat tavr-ı diger oldı cud

(54/4)

Visale Ermek

Dinde bazı hizmetlerin kazası vardır. Vakti geçtikten sonra o ibadeti bazı şartlara

uyarak gerçekleştirmek mümkündür. Ancak, Zihnî’ye göre, gönül ehli manevi olarak

gittiği yolda bir an bile duraklamamalı, bir aşamadan diğer bir aşamaya hemen

geçmelidir. Bu görüşe dayanarak Zihnî, şu beyitte, “Ayrılık hizmetini yerine

getirdiysen vasla talip ol, bu kapıda geçen şeyin kazası yoktur” demektedir:

Hidmet-i hicri eda ėtdinse vasla talib ol

Kim sakın bu babda olmaz kaza-i ma-yefut

(21/3)

31

Aşık, tasavvuf yoluna girecek, asıl sevgiliye ulaşmak için çabalayacaktır. Zihnî

sadece muhabbet yoluna girenlerin, aşk döşeğinde can verenlerin sevgiliye

erişeceğini sık sık yineler. Şair, şu beyitte de “İnsan ancak çalıştığına erişir.” ayetini

alıntılayarak kendisinin kavuşma için çalışacağını söyler:

Ben nice cehd ètmeyem kurb-ı visale ėrmege

Hakk dėmişdür leyse liªl-insani illa masaªa

(8/4)

Şair, şu beyitte günlük hayattan bir sahneyi gözümüzün önüne sermekte, kavuşma

mutfağının kase yalayıcısı olduğunu, muhabbet çaydanlığının fıkır fıkır kaynamaya

başladığını söyler:

Men kase-lis-i matbah-ı vaslım bu sofrada

Cuşide oldı dig-i muhabbet fıkır fıkır

(72/3)

Cihanda lâ-mekân olmak

Tasavvufi görüşe göre, zaman ve mekan hakikatte bulunmayan iki zihni kavramdan

başka bir şey değildir.19 Gerçek varlık olan Allah, zamanın ve mekanın üzerindedir

ve bunlara bağlı değildir. İnsan Allah’a bağlı olduğu için insanın gerçek yurdu

mekânsızlık âlemidir.

19 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) s.469.

32

Kaf-ı rızada lane ėdüp baña Zihniya

ªAnka gibi cihanda beni la-mekan èder

(70/5)

Kanaat sahiplerine eski edebiyatta anka meşreb denirdi. Bu beyitte de rızanın kaf

dağını, yani kanaatkârlığı yuva edinen kişinin mekânsızlaştığı yani Allah’a

yakınlaştığı söyleniyor.

İstiğna, gına

Allah’a kavuşmuş olanın O’nunla yetinmesi hali.20 Bu durumda başka bir şeye

ihtiyaç duyulmaz. Gerçek aşığın daima istiğna halinde olması gerekir. Zihnî, dünya

malına tenezzül etmediğini sık sık vurgular.

N’ola Zihni evc-i istiġnada pervaz eylesem

Ben Hümayım baña envaª-ı maªarifdür cenah

(38/5)

Marifet, Allah’ın sıfat ve isimlerini bilme, Hakk’ın bilgisi demektir. Beyitten ben,

Allah’ı bilme ilminin her türünden oluşmuş kanatlarımla bir hümaya benzerim Onun

için istiğnanın doruğunda uçsam şaşılmaz. Bu marifetlere sahip olduğumdan

Allah’tan başka hiçbir şeye muhtaç değilim, anlamı çıkmaktadır.

20 Safer Baba, a.g.e., s.403.

33

Bahr-i aşk, ehl-i istiğrak

Aşık bir melamet hali yaşar. Utanmanın süslü elbisesini giymez. Aşk denizi içinde

bütün giysilerinden soyunmuştur:

Bahr-i ªaşk içre şinaverler ėder terk-i siyab

ªAşık-ı ªüryana hilªat-puş-ı ªar olmak ªabes

(25/2)

İstiğrak, tasavvufta Tanrı aşkıyla kendinden geçip dünyayı unutma halidir.21 Fena

ehli istiğrak halindedir. Tasavvuf ehli Allah aşkına boğulduğunda kendinden geçer

ve bu hali denizdeki gemilere benzer. Aklın bu haldeki insanı gözetlemesi ise

limanların gemileri korumasına benzetilmiştir:

Ehl-i istiġrakı ėtdi sahil-i fikret nigah

Hıfz-ı keşti eyler elbette zevaya-yı halic

(35/2)

Ebü’l-Vakt, İbnü’l-Vakt

Sufi, ibnü’l-vakttir, yani o, içinde bulunduğu zamanda, halde yapılması en uygun

şeyle meşgul olur, o vakitte kendisinden istenen şey ne ise onu yapar.22 Ne geçmiş ne

gelecek ile ilgilenir. Sadece hali değerlendirir. Ebü’l-vakt ile ibnü’l-vakt arasındaki

21 Safer Baba, Istılahat-ı Sofiyye Fi Vatan-ı Asliyye – Tasavvuf Terimleri Sözlüğü (İstanbul: Heten Keten İstanbul: Heten Keten Yayınları, 1998), s.148. 22 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) s.236.

34

fark ise şudur: Haline ve vaktine hakim olana ebü’l-vakt, mahkum olana ibnü’l-vakt

denir.23

Zahide mahrem degüldür dèyü göstermez yüzin

İbn-i vaktüñ zevcesidür duhter-i rez ġaliba

(1/3)

Yukarıdaki beyitte zahidle ibn-i vaktin karşılaştırıldığını görüyoruz. İbn-i vakt

tasavvuf ehlidir. Tasavvuf ehlinin tek gıdası Tanrı aşkıdır. Bu da şarapla yani

üzümün kızıyla sembolleştirilir. Şarap, yani aşk, kendini zahide göstermez. Zahidin

aşktan nasibi yoktur.

Bekârın gözünü kadınlara dikmesi gibi ibn-i vakt, yani tasavvuf ehli sürekli şarabın

susamışlığına meyleder. Tasavvuf ehlinin tek ihtiyacı aşktır:

İbn-i vaktüñ meyli ġall-i duhter-i rezdür müdam

Didesin giryane-i nisvana nasb eyler ªazeb

(12/4)

İbn-i vaktin olgunluğa ulaşması bint-i rez ile olur. Başka bir ifadeyle dervişin kemale

ermesi aşkla gerçekleşebilir. Zihnî, bu durumu açıklarken kızların hayız ile

olgunluğa ermelerini örnek vermiştir:

23 Safer Baba, a.g.e., s.301.

35

Bint-i rez demlendi ibn-i vakt-ile

Hayz-ile Zihni olur baliġ benat

(22/5)

Ehl-i hal ile bulunma, sohbet

Zihnî’nin eleştiri getirdiği bir diğer grup da sıradan halktır. Tasavvuf ehli için halktan

uzaklaşıp hal ehlinin sohbetinde bulunmak önemlidir. Çünkü sıradan halk, zahirle

oyalanacak, batını, eşyanın içyüzünü göremeyecektir. Gizli bilgiye ulaşmanın yolu

ariflere değer vermekten geçer:

Güfteha-yı ªamiyan-ı nası ėdüp zir-i pa

Baş egüp ªariflere esrara ėrmekdür salah

(41/4)

Sohbette, mürşid-i kamilin ruhundaki kabiliyetlerin müride yansıması yani kabiliyet

aktarımı söz konusudur.24 Ten-perestlerin, bu dünyanın zevklerine düşkün olanların

yemeğinden bıktığını söyleyen Zihnî, marifet kapısında, Allah’ı bilme yolunda

kendisine sohbetin gıda olduğunu söyler:

Ten-perestanuñ taªamından fütur ėtdi zuhur

Maªrifet babında olmuşdur gıda sohbet baña

(4/4)

24 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) s.647.

36

Yukarıdaki beyitte geçen marifet babı ifadesi de Zihnî’nin tasavvufi görüşünü

anlamak için önemlidir. Marifet kapısında olan sürekli Allah tarafından kalbine

gönderilen sırlardan bahseder. Zihnî şu beytinde ise ehl-i hasın sözünün suyunu

içmeyi cennetteki Tesnim Irmağının sırrına benzeterek sohbetin gizli bilgiye

ulaşmada ne kadar önemli olduğuna işaret etmekte:

Ab-ı nutk-ı ehl-i hası nuş kıl

Kim o sırr-ı çeşme-i Tesnimdür

(78/4)

Şu beyitte Zihnî, günlük hayata dair malzeme olan sabunun elbiseleri temizlemesini

örnek vererek irfan sohbetiyle nefesin temizlenmesine değinmektedir:

Şüst-su kıl sohbet-i ªirfan ile noksanı

Zihniya sabun ėder esvabdan refª-i vesah

(45/5)

Ehl-i mecaz, ehl-i kesret, ehl-i hakikat, rütbe-i tahkik

Zihnî, zâhir-bâtın karşıtlığında olduğu gibi, mecaz ile hakikat arasında da bir karşıtlık

kurar. Fakat mecaz ile hakikati birbirinden tamamen ayırmaz. Hakikatin mecazdan

yola çıkılarak bulunabileceğini düşünür. Yek-ahenk bir gazel olan 59. gazelinin ilk

beytinde gonca ağızlı yardan, ikinci beytinde güzelliğinin kafirinden, üçüncü

beytinde sevgilinin saçlarından, dördüncü beytinde ise ayva tüylerinden bahsetmiştir.

Bu beyitleri hem mecazi hem tasavvufi aşkla yorumlamak mümkün olduğu için

37

Zihnî, bu gazelinin son beytinde bu gazelde dünya ile ahireti, hakikatle mecazı

birleştirdiğini söylemiştir:

Zihniya oldı hakikatle mecazi müştemil

Bu gazelde eyledi dünya ile ªukba melaz

(59/5)

Zihnî’nin eleştirdiği zümrelerden biri de ehl-i kesrettir. Ehl-i kesret, tek varlığın

Allah olduğunu, kainatın ise onun sıfatlarının tecellisi olduğunu bilmez. Tasavvuf

ehli ise bu kesret içinde vahdeti görür.25

Dervişler, Allah’ı müşahede edebilmek için bir hücrede halvete girerler. Bu halvet

sırasında çekilen çilelerle dünyadan, kesret aleminden uzaklaşıp Allah’ın birliğine

ulaşırlar. Bu karanlık hücreye çekilme halkın, ehl-i kesretin gözünde dervişin kendini

yalnızlığa terk etmesi gibi görülür. Zihnî, tasavvuf ehlinin o karanlık gibi görünen

hücrede yalnız olmadığı, Allah’ın ışığıyla başbaşa olduğu düşüncesini şiirine şöyle

aktarmıştır:

Ehl-i kesret ruşena-yı vahdeti bilmez nedür

Künc-i tariki ªavam-ı nass ªuzlet zann ėder

(77/2)

25 Ethem Cebecioğlu, a..g.e.s 447

38

Tahkik Allah’ı, isimlerinin bir görünüşü olan alemde seyretmek demektir.26

Zihnî’nin mecazla hakikati birlikte görmeye çalışmasının sebebi de budur. Ehl-i

tahkik beşeri aşkta hakikati görebilirken, ehl-i mecaz bunu başaramaz:

Ehl-i tahkike hakikat görinür

Dėdiler yara mecaz ehl-i mecaz

(93/2)

Rütbe-i tahkike ulaşanlar, bu dünyadaki varlıklarda Allah’ı görmeyi başarırlar.

Taklid ehlinin ise, diğer bir ifadeyle zahirde kalmış, sırra erememiş kişilerin rütbe-i

tahkike ulaşmaları mümkün değildir.27 Zihnî bu düşünceyi ipekle örümcek ağını

karşılaştırarak şöyle ifade etmiştir:

Ėrişmez rütbe-i tahkike taklid

Harir olmaz ebed nesc-i ªanakib

(16/5)

Hakikat âlemine ulaşmak ise bu dünyanın zahiri ilimleri ile değil, ilm-i batınla yani

eşyanın içyüzünü bildiren irfanla mümkün olur. Bu yüzden de Zihnî, Anka gibi

kanatları olduğunu, bu sebeple de Hakikat aleminin burcunda kanat çırparsa buna

şaşılamayacağını söyler:

N’ola pervaz ėderseñ evc-i lahut-ı hakikatde

26 Ethem Cebecioğlu , a..g.e.,s. 684. 27 Ethem Cebecioğlu, a.g.e., s.684.

39

Hüma-veş Zihniya bil şeh-per-i ªirfanımuz vardır

(69/5)

Mânâ

Mânâ kelimesini ele alırken onun hem bir şiir terimi hem de tasavvufi bir terim

olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Mânâyı zâhir-bâtın karşıtlığındaki

bâtına ait olan olarak düşünmek mümkündür. Bu terim, şiir terimi olmanın dışında

ruh, can, sır, amaç anlamlarında kullanılır.28 Tasavvuf ehline göre görünürler alemi,

şu içinde bulunduğumuz maddi dünya bir özün, bir mânânın bir biçime, surete

bürünmesidir.29. Bütün bu anlamları dikkate alındığında sözcüğün esas olarak içe

yönelik, içle, özle bağlantılı olduğu görülür.

Zihnî’nin “Amacın mânâlar timsahını avlamak amacın olduysa gayret ve çalışma

oltasını irfan denizine at.” dediği şu beytinde, tasavvufi olarak, beyitten içe ait olanı,

batının sırlarını öğrenmek istiyen kişinin gizli ilimleri bilme yolunda çalışması

gerektiği anlamı çıkmaktadır:

Sayd-ı timsah-ı maªani oldı ise maksaduñ

Şest-i saªy u ihtimamı kulzüm-i ªirfana at

(19/4)

Şu beyitte ise kıble-i maªna terkibi kullanılmıştır:

28 Mine Mengi, “Divan Şiiri Dilindeki Mana, Mazmun, Nükte Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”, a.g.e., s. 32. 29 Mahmut Erol Kılıç, Sufi ve Şiir, (İstanbul: İnsan Yay., 2004) s. 22.

40

Kıble-i maªnayı ben bilmez idüm Zihniya

Siretime ėtmese Kaªbe-i ªulya hudus

(28/5)

Tasavvuf erbabına göre kıble mürşid, sevgili, Hakk gibi maªnaları içerir. Avamın

kıblesi Kaªbe, havasın arş, havvasuºl havvasınki ise kamil, arif kişilerin kalbidir.30

Yine tasavvufa göre iki türlü kaªbe söz konusudur. Birisi Hz. İbrahim’in yaptığı

maddi kaªbe, ikincisi de Allah tarafından bina edilen insan gönlü, kalbi.31 Beyite

dönecek olursak görünüşte “Ey Zihnî, ben maªna kıblesini büyük kaªbe içimde

ortaya çıkmasa bilmezdim.” demektedir. Tasavvufi olarak beyitten eğer Allah,

gönlümü yaratmasaydı ve gönül gözümü açmasaydı, benim suretten geçip mânâya,

içe, batına ulaşmam mümkün olmazdı anlamı çıkmaktadır.

İlm-i ledün

İlm-i ledün Allahla ilgili sırların ilmidir. Zihnî, zahirde kalanları ve zahidleri

nitelerken kullandığı har mizaçlı ifadesini ilm-i ledünden anlamayanlar için de

kullanır:

Daªvet ėtmez har mizacı matbah-ı ªilm-i ledünn

30 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, ( Ankara: Rehber Yay., 1992) , s. 449 31 Ethem Cebecioğlu, a.g.e.,s. 413.

41

N’eylesün helvayı hayvan aña bir pare şaªir

(67/4)

4.2. Dînî Şahsiyetler

Hz. İbrahim, Hz. İsmail:

Zihnî İbrahim Peygamberi, ateşe atılması, bu ateşin onu yakmaması, Hz. İsmail’i ise

babası tarafından kurban edilmek istendiğinde buna razı olması münasebetiyle anar.

Cümle İsmaªil yal u baliñe kurban olup

Girdi İbrahim-veş ªuşşak-ı zaruñ nara hep

(15/3)

Aşağıdaki beyitte ise Hz. İbrahim ile zahid karşılaştırılmıştır. Aşkla ateşe giren

İbrahim’dir. Zahid ise birtakım ibadetler karşılığında cenneti isteyen kişidir. Zahid

bir alışveriş mantığıyla, Allah’tan cenneti ister. Aşık, aşk ateşine girmeye razıdır.

Ateş olmaz zahide berd ü selam

Nar-ı ªaşka giren İbrahimdür

(78/3)

Hz. Musa

42

Zihnî, Hz. Musa’yı genellikle düşmanı Firavun ile beraber anar. Musa Peygamberin

yılana dönüşen asası ile, koynuna sokup çıkardığı elin parlaması mucizelerine

telmihte bulunur:

Eylemem Musa gibi firªavn-ı agyara hücum

Ol yed-i beyza ile şimdi ªasa olduñ baña

(3/4)

Zihnî, Firavun’un Musa’nın düşmanı olmasını örnekleyerek kendi yaşadığı

dönemdeki siyasi bir soruna, Rusya’ya işaret etmekte32, Rusya’nın düşmanları

olduğunu söylemektedir.

Be-her Musaya bir Firªavn elbette musallatdur

Rakib-i Rusiya dėrler bizim de bir belamuz var

(74/4)

Hz. Nûh

Nuh Peygamber, tufandaki gemisi dolayısıyle anılır:

Şuªle-i mihr ü kamer sarsardan ėtmez ihtiraz

Nuhuñ ey dil keşti-i iªcazı liman istemez

(94/5)

32 18. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti Rusya ile sürekli savaş halinde olmuş, yüzyılın son çeyreğinde, Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti için ağır şartları olan Küçük Kaynarca antlaşması imzalanmıştır. Zihnî’nin bu dönemde yaşadığı düşünülürse bu olaya gönderme yaptığı anlaşılır.

43

Hz. Yusuf, Hz. Yakup

Zihnî, Hz. Yusuf ile babası Hz. Yakup’u genelde beraber anar. Yusuf güzelliğin,

Yakup ise aşığın sembolüdür.

Yaªkub-ı dil oldı ise Yusufla mülaki

Mısr ile ªazizüm çeh-i Kenª ana bakılmaz

(86/3)

Yusuf’un gömleğinin yırtılmasına telmihte bulunulmuştur:

Damen-i Yusuf gibi çak-i giriban eylerüm

ªAşk-ile yar olmadı zira ki pirahen baña

(7/2)

Zihnî, Yusuf-ı maªna şeklinde bir terkip kurmuştur. Yusuf güzelliği, tazeliği

çağrıştırır. Mânâ ile birlikte düşünüldüğünde özgünlüğü çağrıştırmaktadır:

Zihni taleb-i Yusuf-ı maªna ile meşġul

Yaªkub gibi milket-i Kenªana karışmaz

(96/5)

Îsâ

Zihnî, şu beytinde Hz. Îsâ’nın körleri iyileştirme mucizesine yer vermektedir:

44

Yüri ª‹si-sıfat ibra-ı ekme derdine düşme

Gözüm nurı ªama-yı dideñi gör tutiyadan geç

Şu beyitte Hz. Îsâ, Deccal ile birlikte anılmaktadır:

Zemin-i kalbe ª‹si-i muhabbet nazil oldukda

Helak ėrdi hemin Deccal-i ªara herçi-bad-a-bad

(49/3)

Âdem

Hz. Âdem insanların atasıdır. Kur’ân’a göre Hz. Âdem, yaratıldıktan sonra ona bütün

her şeyin ismi öğretilmiştir.33 Bu isimlerden en önemlileri esmâ-i hüsnâ, Allah’ın

sıfatlarını ifade eden güzel isimlerdir. Bu sıfatları ârif insanlar anlayabilir.

Taªallüm ėtdi ªarif ªallemüºl-esmaºı Ademden

Atası malına ferzendi oldı guyiya varis

(27/4)

4.3. Tarihi ve Mitolojik Şahsiyetler

Veys el-Karanî

33 Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesi için bkz. Bakara 2/11.

45

Bilindiği üzere tasavvuf yolu bir vadiye benzetilir. Veysel Karanî ünlü bir

mutasavvıfdır. Zihnî, şu beytinde “Bu vadide beni nice Veysel Karaniler

ümitsizlikten kurtardı” demektedir:

Beni ėtdi nümidden farigüºl-bal

Bu vadide niçe Veysüºl-Karanlar

(82/3)

Hülagü-Keykubad

Bir sultan olarak hayal edilen sevgili, şu beyitte, iki ünlü hükümdar olan Hülagü ve

Keykubad ile karşılaştırılmaktadır.

Ey Hülagu kişver-i hüsn içre görse şevketüñ

Labüd eylerdi saña ªarz raªiyyet-i Keykubad

(50/4)

Lât ve Menât

Lât ve Menât Hz. Peygamberden önceki dönemde Kâbe içinde bulunan putların

büyüklerindendi. Sevgiliyi bir put gibi düşünen Zihnî, onun güzelliğinin bu iki ünlü

putu bile aştığını, bu putların sevgilinin güzelliği karşısında putperest olacağını

söylemektedir:

Ey sanem bir kerre görse suretüñ

46

Büt-perest olurdı hep Lat u Menat

(22/2)

İmâd

İmâd, ünlü bir hat ustasıdır. Yarin hattını, ayva tüylerini anarken, İmad’dan

bahsetmektedir:

Yar yazmış kıl kalemle hüsn-i hatt ruhsarına

Var haber vėr Zihniya meşk eylesün gelsün ªİmad

(50/5)

Ashâb-ı uhdûd

Ashâb-ı uhdûd, İslamiyetten önceki bir devirde insanları dinlerinden döndürmek için

ateş dolu hendeklerde yakarak işkence eden kimseler için Kurºan’da kullanılan bir

tabirdir.

Yandı her kim handak-ı ªaşk içre eylerse kuªud

Oldı nar ashab-ı uhduda zihi zatüºl-vekud

(54/1)

4.4.İnsan ve topluma dair hikmetler

47

Cehalet, irfan, nâdân, dânâ

Zihnî’nin divanında iki tane cehalet redifli yek-ahenk gazeli vardır. Zihnî de diğer

divan şairleri gibi zahidleri, hakikati anlamayan şüphe sahiplerini, fitneye sebep

olanları, kâfirleri eleştirir. Onlara karşı açık bir düşmanlığı vardır. Net çizgilerle

kendini onlardan ayırır. Hatta onlarla iletişimini sınırlar. Onların beyhude suallerine

cevap bile verme gereği duymaz:

Ėtme beyhude suºal üzre cevabı Zihni

Agniya cümle dėdi sa’il-i cerrara habis

(26/5)

İnsanın cahilliğini saklaması mümkün değildir. Bir insanın yaratılışında cehalet var

ise, o kusur onun davranışına da yansıyacaktır:

Tabªuñda eger var ise tasvir-i cehalet

Tavruñda zuhur ėder o taksir-i cehalet

(24/1)

Zihnî’nin cahilleri eleştirmesinde dönemin bazı özellikleri de etkilidir. Cahillerin

artmasıyla beraber cahillere uyanların da çoğalması, cahillere itibar gösterilmesi

Zihnî’nin eleştirisinde önemli bir yer tutar:

48

Dehliz-i dalaletde bak etbaªı çogaldı

Haylice büyük adam olur mir-i cehalet

(23/2)

Zihnî’nin dönemine, döneminin cahillerine olan bir diğer eleştirisi de cahillerin

şöhret düşkünü olmalarıdır. Cahillerin tersine gerçek aşıklar melamet ehlidir. Halk

tarafından kınanırlar, kötülenirler:

Medd-i basaruñ olsa nazar-gah-ı melamet

Nadan gibi ªanªane-i şana bakılmaz

(86/2)

Kötü üne sahip olan cahiller halkın münasebetsiz saygısını bir şeref zannederler:

Kendi zatında vaziªüºş-şan olan nadanlar

ݪtibar-ı na-be-ca-yı halkı ªizzet zann ėder

(77/4)

Bilgili kişi bir hata yaparsa onun yükselişine zarar gelir:

Hata icab ėder danaya nakz-ı şive-i rifªat

Olur bir nokta ile lafz-ı rahmet vakıªa zahmet

(17/1)

49

Zihnî’nin, cehaletin bu kadar yaygın olmasına karşı fenler ejderi gibi bir çözümü

vardır:

Bir lokma kadar gelmedi kühsar-ı cihanda

Zihni bu fünun ejderine şir-i cehalet

(24/6)

Zihnî, düşmanı korkutmakta silahın kullanılacağını örnek vererek cahilleri def

etmenin itirazla mümkün olacağını söyler:

Ekseriya defª ėder nadanı seyf-i iªtiraz

Hasmı tahvif eylemeklikde müsellemdür silah

(38/3)

Ahlak, terbiye

Manevi yolda terbiye görmenin esaslarından biri bir yol göstericinin, mürşidin

gözetiminde yol almaktır. Bir kişinin her ne kadar gönül gözü açık olsa da, o kişi

terbiye esaslarına göre yetişmezse, bu manevi yeteneğini kaybeder. Zihnî, bu

düşünceleri şöyle ifade etmiştir: İyi görene istikamet veren terbiyedir. Eğer dal,

bağbanın elini öpmezse vakti geçer:

Göregene terbiyetdür istikamet bahş ėden

Kec-rev oldı bus-ı dest-i bagban ėtmezse şah

(44/2)

50

Şıranın kendi halinde bırakılınca şarap olması gibi, çocuk terbiye görmezse fenalık

eder:

Görmezse hele terbiye kudek fesad ėder

Halinde şira terk olunursa şarab olur

(71/4)

Diğer hikemi beyitler

Tavr-ı metanet

Nasıl ki elmas yumuşak olduğunda değeri düşerse Zihnî de sağlam tavrın kendine

mücevher kıymeti verdiğini söyler:

Dun olur nerm olsa elmasuñ bahası Zihniya

Gevheri kıymet vėren tavr-ı metanetdür baña

(2/5)

Evham, riya, irfan, ehl-i şekk, sahib-teferrüs, ashab-ı nifak, ehl-i küffar

Zihnî, şiirinin evhamla, inkârla, riyayla savaştığını sık sık söyler. Bu tür ahlaki

bozuklukları kendisinin şiªr-i mantıkî adını verdiği tarzla eleştirir. Şu beytinde alçak

vehimler düşmanının savaş meydanında kendi gazelinin şiir askerlerine başkomutan

olduğunu söyler:

51

Rezm-gah-ı düşmen-i evham-ı zülde Zihniya

Bu gazel ser-asker oldı leşker-i eşªara hep

(15/5)

Zihnî, vehme karşı irfanın gerekli olduğunu söyler. Savaşı ve cihadı sadece

askerlerin yapmayacağını evhamlar kafirine irfan askerlerinin gaza ettiğini şöyle

açıklar:

Leşker-i ªirfan ėder küffar-ı evhama gaza

Zihniya ceng ü cihadı eylemez illa cünud

(54/5)

Zihnî, zahid-ehl-i dil karşıtlığının bir benzerini, ehl-i şekk-sahib-teferrüs ilişkisini

zahir-batın karşıtlığını temel alarak kurar. Sezgi sahipleri, yani hakikatin sırlarını

sezebilen kişi, şüpheci insanlara bakmaz, aldırış etmez. Şair, bu durumu Arap atı

varken eşeğe binmek abestir, diye örneklendirir:

Ehl-i şekke Zihniya sahib-teferrüs bakmadı

Esb-i tazi var iken merkeb-süvar olmak ªabes

(25/7)

Hikmetin hiddeti yumuşatması

52

Daha önce de belirttiğimiz gibi Zihnî özellikle hikemi beyitlerinde dizelerinden birini

vereceği mesaja, derse, öğüde ayırırken diğer beytinde örneklemeye gider. Bu

örneklerde genelde günlük hayatttan alınmış malzemeleri kullanır. Şu beytin ilk

mısrasında ruganın demirden sağlam kılıcı yumuşatacağı örneğini verdikten sonra

hikmet sözünü dinlemeyle hiddetin geçeceği mesajını bu örneğe bağlar:

Rugan tig-ı metin-i ahenini eyledi telyin

Olur guş-ı kelam-ı hikmet ile mündefiª hiddet

( 17/2)

Büyüklenenlere öğüt vermenin gereksizliği

Zihnî’nin hikemi tarzdaki beyitlerinde ehl-i kibire dair birçok beyit bulmak

mümkündür. Şu beytinde ise ehl-i kibre karşı kibirlenmenin sadaka olduğunu

söylemektedir:

Ehl-i kibr üzre tasaddukdur tekebbür maªnide

Zalime zulm eylemek fart-ı ªadaletdür baña

(2/4)

Sözde sufilere eleştiri

53

Zihnî, sufilerin murabba, dörtlük okuyarak müselles34 adı verilen şarap içtiklerini

yama ile hırkayı kirlettiklerini söyleyerek o dönemde bazı ikiyüzlülerin kendilerini

derviş gibi göstermek için yamalı hırka giymelerine gönderme yapmaktadır:

Murabbaª ile içer sufi müselles

Murakkaªla ėder delki mülevves

(30/1)

4.5. Halk İnanışları ve Günlük Hayat

Zihnî’nin divanında halk inanışlarına sık sık gönderme yapılır. Bu göndermelerde

yine Zihnî’nin alışılmış üslubu ortaya çıkar. İlk dizedeki düşünce veya duyguyu

vurgulamak için ikinci dizede bu inançları örnek olarak verir.

-Rüzgâr şiddetli olursa zelzele olmaz:

Eyler heva büride şamatat-ı hikmeti

Olmaz zelazil añla şedid olsa tavr-ı rih

(37/4)

-İnsanlar isimlerinden etkilenirler:

Zihniya lafzuñ olur maªnada elbet medhali

Nik ü bed esma ėder tabª-ı müsemmaya nüfuz

34 Üç kez kaynatılarak hazırlanan bir tür şarap.

54

(60/5)

-Halk gök gürlemesi ve şimşek olmayınca dua etmez:

Olmayınca raªd u berk olmaz salat-aver ªavam

Görmeyince duzahı dėrler mi kafirler neªuz

(63/4)

-Büyü bozmak için Nas ve Felak surelerinin okunması:

Çaker-i mahbusuñ oldı istinadı seyyide

ªUkd-ı sihri hall içün guya okurlar kul eªuz

(63/2)

-Ispanağın suyunun zehir gibi acı olması:

Nafiªi ahbar ile eyler muzırr vehm ü hiras

Semm gibi kar ėtdi reng-i sebz-i ab-ı isfenah

(44/4)

-Sıtmanın insana sıcaklık ve üşüme hissi vermesi:

55

Nar-ı hicr ihrak u tenvir eyledi can u dili

Cism-i insana hararetle bürudet verdi teb

(14/3)

56

5. ŞEKİL ÖZELLİKLER

5.1. Nazım Şekilleri

Zihnî Divanı müretteb bir divandır. Zihnî’nin divanında bizim incelediğimiz 115b-

129b varakları arasında 1 mensur Türkçe dibace, 3 Farsça, 1 Arapça, 93 Türkçe gazel

bulunmaktadır.

Divanın incelenen kısmındaki gazeller genellikle beş beyitten oluşmuştur. 7 beyitlik

8 , 6 beyitlik 4, 5 beyitlik 85 gazel bulunmaktadır. Zihnî, Farsça pe, je ve çim harfleri

dışında bütün harflerle gazeller yazmıştır.

Divanın incelenmeyen diğer kısmında 195 gazel, 1 tercîª-i bend, divanının teºlif

tarihi olan H. 1196’yı veren bir tarih beyti ve Yusuf Paşa’nın vezir oluş tarihini veren

bir şiir bulunmaktadır.

5.2. Vezin

Zihnî, bizim incelediğimiz 97 gazelinin yarıya yakınında remel bahrinin fa ªi la tün

fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün kalıbını kullanır. İncelenen gazellerde kullanılan

vezinler ve kullanılma sıklığı şöyledir:

57

Bu vezinlerin gazellere göre dağılımı şöyledir

fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12,

14, 15, 19, 21, 25, 31, 32, 35, 38, 41, 44, 45, 50, 51, 52, 53, 55, 56, 61, 62, 64, 65, 67,

75, 77, 84, 85, 90, 94, 95,

mef ªu lü me fa ªi lü me fa ªi lü fe ªu lün 13, 18, 20, 23, 24, 86, 87, 92, 96,

97

BAHİR VEZİN ŞİİR

Remel fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi

lün

42

Hezec me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me

fa ªi lün me fa ªi lün

12

Hezec mef ªu lü me fa ªi lü me fa ªi lü fe ªu

lün

10

Muzari mef ªu lü fa ªi la tü me fa ªi lü fa ªi lün 9

Remel fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün 5

Remel fe ªi la tün feªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün 6

Hezec me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün 6

Münserih müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün 2

Müctes me fa ªi lün fe ªi la tün me fa ªi lün fe ªi

lün

1

58

mef ªu lü fa ªi la tü me fa ªi lü fa ªi lün 37, 68, 70, 71, 72, 73, 76, 83, 88,

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün 17, 27, 33, 34, 43, 46, 48,

49, 69, 74, 89, 80

fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi lün 22, 47, 78, 81, 93,

fe ªi la tün feªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün 26, 39, 40, 54, 63, 91,

müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün 28 , 42,

me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün 16, 29, 30, 36, 79, 82,

me fa ªi lün fe ªi la tün me fa ªi lün fe ªi lün 66

Zihnî beylerinde imale, zihaf ve ulamaya sıklıkla başvurur:

İmale:

Hakipa-yı dil-rübadan gayri yokdur tutiya

Kim o mader-zad olan aªmalara ède deva

(1/1)

Zihaf:

Yār ile baġ-ı behişt olsa n’ola Veyl ü Lazā

Mahza nirān oldı tenhā sāha-i cennet baña

(4/3)

Ulama:

Cana niyaz-ı vuslat_ile girye eylesem

59

Cevr-i hıyanet_üzre gülersin kıkır kıkır

(72/4)

Zihnî bazı beyitlerinde hem imale hem de ulama yapmıştır:

Ol ruh-ı musavver baña dünyada gerekdür

Merg èricek_ey can-ı ªaziz saña ne hacet

(20/3)

60

5.3.Kafiye ve Redif

Zihnî’nin gazellerinin kafiye ve redifleri şöyledir:

GAZEL KAFİYE ve REDİF GAZEL KAFİYE ve REDİF

1 -a 11 -ab

2 -etdür baña 12 -eb

3 -a olduñ baña 13 -ara münasib

4 -et baña 14 -eb

5 -er baña 15 -ara hep

6 -a 16 -ib

7 -en baña 17 -et

8 -a 18 -ara ne hacet

9 -ar olmak baña 19 -ana at

10 -ama iktida 20 -et

61

21 -ut 31 -ac

22 -at 32 -erden huruc

23 -ir-i cehalet 33 -ac

24 -ir-i cehalet 34 -adan gec

25 -ar olmak ªabes 35 -ic

26 -ara habis 36 -ec

27 -is 37 -ih

28 -a hudus 38 -ah

29 -us 39 -ana kadeh

30 -es 40 -ara ferah

41 -ara ferah 51 -ad

42 -ara èrmekdür salah 52 -ed

43 -uh 53 -enden baªid

44 -ah 54 -ud

45 -ah 59 -a melaz

46 -ih 60 -aya nüfuz

47 -uh 61 -ana elezz

48 -ara herçi-bad-a-bad 62 -an ètdi nebiz

49 -ara herçi-bad-a-bad 63 -uz

50 -ad 64 -ur

65 -endedür 75 -akmak diler

62

66 -ül èder 76 -ar èder

67 -ir 77 -et zann èder

68 -an vèrür 78 -imdür

69 -anımuz vardur 79 -erdür

70 -an èder 80 -al eyler

71 -ab olur 81 -in èder

72 -ır 82 -renler

73 -ab olur 83 -al olur

74 -amuz var 84 -ubdur

85 -uz 94 -an istemez

86 -ana bakılmaz 95 -acımuz

90 -ar añlamaz 96 -ana karışmaz

91 -an añlayamaz 97 -ameye karışmaz

92 -ayı begenmez

93 -az

Zihnî en çok tam ve yarım kafiyeye yer vermiştir. Zihnî’nin epeyce redifsiz

şiiri bulunmaktadır. Bizim incelediğimiz kısımda en çok Türkçe redife yer

vermektedir:

63

Türkçe Redifler: 2, 3, 4,5,7, 9, 15, 19, 34, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 73, 74, 75, 76,

78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 94, 95, 96, 97.

Arapça Redifler: 13, 23, 24, 26, 28, 32, 39, 40, 59, 60, 61.

Farsça Redifler: 48, 49.

Türkçe-Farsça/Arapça Redifler: 18, 25, 41, 43, 53, 62, 77.

Redifsiz Şiirler: 1, 6, 8, 10, 11, 12, 14, 16, 17, 20, 21, 22, 27, 29, 30, 31, 33, 35,

36, 37, 38, 42, 44, 45, 46, 47, 50, 51, 52, 54, 63, 64, 67, 72, 85, 93.

64

6. SONUÇ

Mehmed Zihnî Keşanî, Edirne’de yaşamış, mahkeme kâtipliği yapmış, III. Selim

döneminde vefat etmiş bir 18. yüzyıl şairidir. Tezkireler onun edebi kişiliğinden ve

üslup özelliklerinden bahsetmezler. Onun hakkındaki bilgiler iki üç cümleyle sınırlı

olduğuna göre döneminde fazla tanınmadığı ve okunmadığı kanaatine varabiliriz.

Elimizde onun hakkında yeterli bilgi olmayınca bize düşen onun divanından yola

çıkmaktı. Divanın bizim incelediğimiz kısmında sadece gazeller bulunmaktadır.

Divanın bütününde ise gazellerden başka 2 tarih beyti ve bir tercî-i bend vardır.

Zihnî, Yusuf Paşa’nın vezir olması dışında hiçbir tarihi olay hakkında şiir

yazmamıştır. Kasidesi bulunmamaktadır. Divanı onun nasıl bir hayat sürdüğü

hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir.

Her ne kadar Zihnî’nin hayatına dair fazla bilgi edinememiş olsak da mensur dibace

ve 97 gazeli onun şairliği hakkında birtakım sonuçlara ulaşmamızda yardımcı

olmuştur. Özellikle dibaceler şairlerin şiir anlayışları hakkında birtakım sonuçlara

ulaşmamızda bizim için önemlidir. Zihnî dibacede şiir anlayışının şi’r-i mantıkî

olduğunu söylemiş, sadece bu şiir anlayışının şairleri hakikata ulaştırabileceğini sık

sık yinelemiştir. Zihnî için şiir hakikata ulaşmak için sadece bir araçtır. Dibacesinde

ileri sürdüğü bu şiir anlayışının şiirlerine fazlasıyla yansıdığını söyleyebiliriz.

Zihnî’nin gazelleri tasavvufi ve dinî-ahlakî öğütlerin yer aldığı, ağırbaşlı, sakin,

65

neşeden uzak şiirlerdir. Şi’r-i mantıkî çizgisinden ayrılmama ve aklı üstün tutma

isteği sebebiyle lirizmden uzaklaşmıştır.

Zihnî’nin dibacesinde ve şiirlerinde dili fazla akıcı değildir. Cümle yapısı zaman

zaman bozulur. Arapça’yı yoğun bir şekilde kullanır. Yerel dil özelliklerine pek yer

vermez. İncelediğimiz dibaceden ve gazellerden yola çıkarak Zihnî’nin divanının

Türkçe açısından zengin bir divan olmadığını, her ne kadar kimi zaman ince ve

değişik hayallere yer verse de genel olarak dilinin şiirsel inceliklerden uzak olduğunu

söyleyebiliriz.

Zihnî’nin şiirlerinde tasavvufa derinlikli bir şekilde, geniş olarak yer vermesi onun

tasavvufla yakından ilgilendiğini göstermektedir. Zihnî’nin dinî-ahlakî öğütlere,

tefekkür ve düşünceye, tasavvufa geniş yer vermesi, topluma eleştiriler getirmesi,

hayatla ilgili birtakım gerçeklerle ilgili meseller getirmesi bizi onun Nâbî çizgisinde

bir şair olduğu fikrine götürmektedir. Bize göre, Zihnî, Nâbî’nin hikemî şiir tarzının

etkisinde bir şairdir; ancak Nâbî’nin hafızalara yerleşen atasözü niteliğindeki

beyitlerine ulaşması mümkün olamamıştır.

66

7. NÜSHA TAVSİFİ

7.1.Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Y-303.1535

Zihnî Keşanî Divanı’na ait elimizdeki tek nüsha Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma

Kütüphanesi’ne Cavit Baysun tarafından bağışlanan 223 varaklı bir mecmuanın

içinde, 115b-146a varakları arasında yer almaktadır. İçinde Mehmed Zihnî

Keşâni’nin Şerh-i Şathiyye-i Şâkirî adlı eserinin de bulunduğu mecmuada yer alan

eserler sırasıyla şunlardır:

1. İsmail Hakkı Bursalı – Miraciyye

2. Şeyh Süleyman ez-Zâti el-Keşâni – Mecmaü’l-anâsır ve Menbaü’l-serar

3. İsmail Hakkı Bursalı – Rumuzât

4. İsmail Hakkı Bursalı – Risale-i Bâtınu’l Butun

5. Şeyh Müstakimzâde – Beyân-ı Hakikat-i Muhammediyye

6. Seyyid Emir Ali Hâşimi – Lubbü’l Hakayık

7. Miftahü’l Esrâr (Müellifi belli değil)

8. İsmail Hakkı Bursalı – Tuhfetü’l Ömeriyye

9. İsmail Hakkı Bursalı – Şerh-i Esma-i Seb’a

10. İsmail Hakkı Bursalı – Risâletü’t Tahacci fi Hurufi’l Tehecci

11. İsmail Hakkı Bursalı – Hüccetü’l Bâliga

12. Muhammed ez-Zeynî el- Hâşimî el- Hüseynî – Mearibü’l yakîn fî

Merâtibi’l Mukarrebin

13. Süleyman Zâti el-Keşânî - Miftahü’l Mesâil 35 Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu, Haz. Yücel Dağlı, Nedret İşli, Cevdet Serbest, Fatma Türe, (İstanbul: YKY, 2001).

67

14. Mehmed Zihnî Keşânî – Şerh-i Şathiyye-i Şâkirî

15. Divân-ı Zihnî Keşânî

16. Divân-ı Şeyh Ahmed Fahrî

17. Şerh-i Ebyât-ı Farisiyye (Müellifi belli değil)

Bu eser, şirazeli, sırtının köselesi kahverengi meşin kaplı siyah mukavva bir cilt

içindedir. Kapak içleri ebru kağıtla kaplıdır. 224x132-190x85 mm ölçülerindedir.

Zihnî’nin divanında satırlar 27 ile 35 arasında değişmektedir. Aherli, krem kağıda

ta’lik hatla yazılmıştır. Metin siyah mürekkeple mahlaslar ve başlıklar kırmızı

mürekkeple yazılmıştır. Reddadesi vardır. Çerçeve yoktur. Mensur bir dibace, 288

gazel, 2 tarih beyti, bir tercî-i bendden oluşur.

115b’de dibace başlar, 128b’de sona erer. 118b’de gazeller başlar, 143b’de sona erer.

144a’da bir tarih beyti vardır. 144b’de tercî-i bend başlar, 146a’da biter.

Mensur dibaceyle, “Sünnet-i seniyye-i şuªara-yı salife ve kaªide-i kadime-i

bülaga sabıka üzre...” sözleriyle başlayan divan 146a’da terci-i bendin şu son

beytiyle sona erer:

ªAvrat-meniş ile er iseñ ètme refakat

Pak olmuş-iken cismiñi sen kılma cenabet

Divanda 128b’de, sayfa kenarında Yusuf Paşa’nın vezir oluş tarihini veren üç

beyitlik bir şiir bulunmaktadır. Şu varakların sayfa kenarlarında Zihnî’ye ait gazeller

68

bulunmaktadır: 123b, 125b, 126a, 126b, 137a, 137b, 138b, 129a, 129b, 133b, 134a,

135a, 135b, 136a, 137a, 140b, 141a, 143a.

7.2. Nüshanın Değerlendirilmesi

Müstensih özellikle dibacede pek çok yerin üstünü çizmiş, unuttuğu bazı başlıkları

sonradan eklemiş, bunun dışında metne çok fazla müdahele etmemiştir. Bizim

incelediğimiz kısımda, 34. gazelde unuttuğu bir kelimeyi, 35. gazelde ise

okunamayacağını düşündüğü bir kelimeyi sayfa kenarına yeniden yazmıştır. Bizim

incelemediğimiz kısımlarda bir mısranın üstü çizilerek düzeltme yapılmıştır.

1. ve 2. gazelin mahlasları önce siyah mürekkeple yazılmış, daha sonra kırmızı

mürekkeple üstü çizilmiştir. Bu iki gazelden sonra gelen mahlaslar kırmızı

mürekkeple yazılmıştır.

Nüshanın sayfa kenarlarına, daha sonra Zihnî’ye ait 34 gazel eklenmiştir. Bu durum

müstensihin sonradan başka bir nüsha gördüğü izlenimini vermektedir.

Okunmakta zorluk çekilen kelimelerin dışında sık sık imla hataları da yapılmıştır. En

sık yapılan hata harflerin noktalarını unutmak ya da fazla nokta koymaktır. Birkaç

örnek verecek olursak, ªaşk (30/5) kelimesinde şın’ın noktaları, manzuru (6/5)

kelimesinde zı’nın noktası, hurma (60/4), dahme (59/3), hazan (68/2), hayli (77/5)

kelimelerinde hı’nın noktaları unutulmuş, hayret (65/3) ve hatab (14/5)

kelimelerinde ha’lara fazladan nokta koyulmuştur. Müstensih metin boyunca sık sık

69

sohbet kelimesindeki be’leri, pe olarak yazmıştır. Aynı şekilde cebin (35/3)

kelimesinde cim harfi çim olarak yazılmıştır.

Akkuzatif eki zaman zaman hemze ile yazılmıştır: tevbeyi (42/4), Zihniyi (66/5).

Müstensih saña kelimesindeki datif ekini genellikle elif ile göstermekle beraber,

kimi zamansa he harfini kullanarak göstermiştir (7/3, 9/1). Benzer şekilde, aña

kelimesindeki datif eki he ile gösterilmiştir (20/1, 76/6).

Müstensih, ile edatının yazımında zaman zaman vezni göz önünde bulundurmaz.

Veznin ile’yi gerektirdiği durumlarda kelimeye bu edatı ye harfi kullanmadan bitişik

olarak yazmıştır (29/2, 40/3).

Acele veya dikkatsizce yazıldığı düşünülen elimizdeki bu nüsha pek temiz bir nüsha

sayılamaz. Pek çok imla hataları yapılmış, harflerin noktaları untulmuş veya fazladan

noktalar konulmuştur. Yazı ta’lik bir hatla yazılmıştır; ancak harflerin kimi zaman

üst üste yazılması, kelimelerin sıkıştırılması sebebiyle okuma güçlükleri yaşanmıştır.

70

8. METİN TESPİTİNDE DİKKAT EDİLEN HUSUSLAR

1. Divan inceleme kısmında, örnek verilen beyitlerin yanındaki parantezlerde,

ilk verilen numara gazelin, ikincisi ise beyitin numarasıdır.

2. Kur’an’dan yapılan alıntılarda sûre isminden sonra verilen rakamlardan

birincisi sûrenin, ikincisi ise ayetin numarasıdır.

3. Metinde anlam verilemeyen beyitlerin yanına (?) işareti konulmuştur.

4. Metinde okunamayan kelimeler için [...] işareti konulmuştur.

5. Metin tamiri için bizim tarafımızdan eklenen kelimeler [ ] işareti içine

alınmıştır.

6. Metinde yer alan ancak fazla olduğunu düşündüğümüz kelimeler ( ) işareti

içine alınmıştır.

7. Vav-ı ma’dûleler (ˇ) işareti ile gösterilmiştir.

8. “ile” edatı kendinden önce gelen kelimeye bitişik yazılmışsa vezne göre “-le/-

la” veya “-ile” şeklinde yazılmıştır.

9. Veznin bozuk olduğu beyitlerde metin tamiri yapılamamışsa veznin bozuk

olduğu dipnotta belirtilmiştir.

10. Yazı çevriminde aşağıdaki transkripsiyon sistemi kullanılmıştır.

71

72

10. TRANSKRİPSİYONLU METİN

73

Dibace-i Divan-ı Zihni el-Keşani

115b. Sünnet-i seniyye-i şuªara-yı salife ve kaªide-i kadime-i bülaga-yı sabıka

üzre tertib ü terkib-i eşªar-ı taravet-ªünvan ėtmekden murad mahza süfehanuñ

mencelab-ı mezakını navedan-ı sefahatden icraº ve hassaten ehl-i hevanuñ

luªb u lehv-i dimagını eşhaº degüldür. Laªnet ol teºlife ki intisab-ı agniya-i

ashab-ı cehl-i mürekkebe vesile yahud imrar-ı evkat (5) battalına bir hile ola.

Belki ezhan-ı selimeye delil ve efham-ı kerimeye sebil ve ol tarik üzre semt-i

noksandan hiras u haşyetle firar ve savb-ı kemal-ı tahkikde meyl ü ragbet birle

karar ėdeler. Pes bu maªna be-tıbkıhi şiªr-i mantıkinüñ taªrifidür. Zira anlar

ªindinde şiªr şol kaziyye-i muhayyeledür ki nüfus-ı insaniyye biºt-tabª terhib ile

irad-ı inkıbaz u tergib [...] ile iras-ı inbisat ėder. [...] (10) [...] misali

gibi ve kazaya-yı saºirede kaziyye-i şiªr gibi kabz u bast tabiªatı yokdur. Belki

anlarıñ kabz u bastı vesatat-ı kasr-ı kasır ile olur. Feºemma vech-i muharer

üzre kazıyye-i şiªriyyede mevcud olan kabz u bastı idrak ėden ancak nüfus-ı

zekiyye-i müstaªidde-i insaniyyedür. Çünki feylesofan-ı ve tahriran-ı ulüºl-ikan

müşahede eylediler ki nüfus-ı habise-i gayr-i müstaªidde-i insaniyye kaziyye-i

şiªriyyede vakiª olan kabz u bastı idrak u izªan ve anlarıñ (15)

muktezasınca tekmil-i noksan eylemezler ve anlarıñ ªindinde kazıyye-i şiªriyye

kazaya-yı saºireye müsavi vü muªadil ve meyanlarında vukuª-yafte sahife-i

şühud olan furkan-ı metinüºl-bünyandan min-ekmeliºl-vücuh cahillerdür. Elfaz-ı

şiªriyyeye akmişe-i cedidede bir hilªat-ı fahire ve emtiªa [...] bir kisve-i bahire

ilbas eylediler ki fenn-i ªaruzdur. Pes evzan-ı mahsusa birle muªanven ve

taktiªat-ı maªdude ile müzeyyen oldukda bundan akdem hisse-mend olmayan

nüfus-ı baªide ve gayr-i müstaªidd bu refªe (20) rabıta-i evzana dil-dade ve

74

zabıta-i kavafiye üftade olup şiªrde vakiª olan tergibat u terhibatdan inkıbaz

u inbisat ėde. Pes bu derecede bir niçe eşhas şiªre heves-kar ve eknaf-ı şemª-i

sanayiªnde leyl ü nehar pervane-var devvar oldılar. Şöyle ki mücerred şiªr hamil-i

hamule-i evzan olmagla raciª ve maªadası yalñız na-mevzun olmagla mercuh

olmak zuªmundan hasıl olan halavet ile imrar-ı evkat ėdüp ecsad u eşbahdan

defª-i kelal ü melal lakin ervaha (25) müteªallik tahsil-i zevk u vecd ü hal

eylemediler. Vakta esatize-i mezkure bu hale vakıf oldılar. Ki vazª-ı evzan u

tehzib-i kavafi-i sedidetüºl- erkanuñ kendi muradları kadar teºsiri mevcud

olmadı. Şiªre bir libas-ı cedid dahi ilbas eylediler ki fasahat u belagatdür.

Muradları bu idi ki daºire-i elfazda evvela tahyil saniya evzan u tertil

salisa fasahat-ı kelam rabiªa belagat u hüsn-i nizam mevcud ola. Lacerem

ªulema-i aªsar u ezman taºife-i hurde-şinasan

116a. bu gune sühandan vücuhla memnun ve nesr-i hatırları mukaffa vü mevzun

olup her halde istiªmal ve anda mestur u müstekinn olan tergib ü terhibden

istinbat meºal ėdeler. Vakıªa bu suretde aksam-ı gavga ªayan ve envaª fitne

nümayan oldı. Zira ªulema-i rüsum süfeha-yı erbab-ı fünun u ªulum mevadd-ı

erbaªa-ı mezkurenüñ bir mahalde ictimaªyla ledeºl-muªayene biñ canla buyan ve

şitab-ı hezar ile (5) cuyan ve kesret-i istishab u istiªmal ile nefslerine

ittihaz-ı alet-i keyf ve yar-ı gar-ı şita vü sayf eylediler. Şöyle ki fasahat ve

belagatı havi olmayan eşªarı istiskal ve guş-ı bi-heveslerin istimaª-ı akavil-i

na-tıraşideden pür-melal eyledüler. Gerek fiºl-hakika güftar-ı ehl-i kulub olsun

Yunus Emrem ve emsalinüñ güfteleri gibi gerekse hezeliyyat-ı bürraniye olsun

türkmaniler ve [...] gibi ve bu gune eşªar-ı fasihe ve beliga ile bir kısmı mahza

kendi kelal-i dünyeviyyesini refª ėtmekde kanaªat ve bir kısmı (10) eşªarı ve

75

eşªara nazır olan fünunı ahere taªlim ile celb-i hitam-ı dünya ve kesb-i gurur u

riyaset eyledi. Ve el-hasıl bunlar dahi kezalik terbiye vü tathir-i ervah u ahlaka

daºir istifazaya kadir olmadılar. Vakta ki nakkadan-ı çarsu-yı maªna bu üsluba

da ªatf-ı ªinan-ı şebdiz-i nigah eylediler ki fasahat u belagat kendi muradlarınca

teºsir-i tam eylemedi. Kazıyye-i şiªriyyeye bir libas-ı cedid dahi ilbas eylediler ki

makamat-ı musikidür. Muradları bu idi ki elfaz-ı muhayyile ve fasihe vü beliga

asvat-ı hasene ve usul-ı müstahsene (15) üzre sit-i ziba ile tilavet ü lahn-ı

garra birle kıraºat oluna. ªAlem biºz-zarure hayran u ser-gerdan ve bu zemzeme-i

matbuªadan ratbuºl-lisan olup ol tarafa seyelan ve anda mevcud olan hayrata

ragbet ü rehbetden tahsil-i inkıbaz u inbisat ile reyyan olalar. Nefsüºl-emr bir

niçeler işbu cameye firifte ve bu hengameye şifte olmagla biºl-mübareze istiªmale

şüruª vü mübaşeret eylediler. Şöyle ki makamat-ı musikiye mukarin ve lühun-ı

mutribeye mütevazin olmayan eşªar her ne kadar dakayık-ı fasahatle (20) makrun

ve hakayık-ı belagatle meşhun olsa da igmaz-ı ªayn u zat-ı şiªrde mevcud olan

maªani vü mezamine fe-eyne dėmekden soñra guya eşªardan murad ancak

makamat-ı musikidür. Mukarini ima ve niçe eşhas-ı belide-i agra tavayif-i

hasıra-i sabıka ve kabaºil-i fasıka-i salife gibi bu hususı kendi heva-i heves ve

arayiş-i nefes-i nefslerine alet ahz u ªata ve fakr u gınalarına ol vechle kemal-i

takviye vü istimalet vėrüp tezkiye-i nüfus ve terbiye-i [...] ile katªa mukayyed

(25) olmadılar. Vakta üstazlarıñ ayine-i idraklerinde bu suret dahi tab-nak oldıysa

fehm eylediler ki kazaya-yı şiªriyye bir perestiş-haneye müşabih ü mümasil ve bir

ªibadet-i kaşaneye muzariª vü muªadildür ki mahalle-i İslamiyanda vakiª olsa

mescid-i Nasarada kenise ve Yahudyanda biªa ve Mecusyanda savmaªa ve ateş-

perestanda ateş-kede tesmiye olunup ve ol maªbed envaª cevahir ile tezyin ve

76

aksam-ı zevahir birle taªyin olunsa küffar-ı duzah-karar aña mescid tesmiye

ėtmezler. Ve ehl-i mescidüñ dini hakk ve anlara (30) tabiª olmak emr-i muhakkak

dėmedikleri gibi nevª-i insanda dahi istiªdad-ı ezeliyye ve sermediyyeyi hamil ve

maye-i Muhammediyyeye layık u kabil olmayanlar fehm-i vech-i icad-ı eşªara

talib ve izªan-ı sebeb-i ihtiraª-ı evzana ragıb olmazlar. [...] derecat-ı

mezbure vü meratib-i mezkurenüñ her birinde anlardan niçeler zanu-zede-i kaliçe-i

insaf ve istitaªat-ı averde-i esnaf-ı eltaf olup daºire-i deruna dahil ve semt-i

116b. seraºir-i mebdeº-i maªada vasıl olmakdan dur olmazlar. Ve erbab-ı

maªrifet bu kadarca menfaªat-i kalile hatırası-çün bu babda cidd ü ihtimamı vacib

ve ibrar-ı mebadi vü makasıdı münasib ve cemiª-i eşªarı teºlif-i resaºil-i

menşure üzre raciª vü galib gördiler. Zira resaºil-i menşurenüñ her faslında bir

madde ve her babında bir tarik-i caddeden ziyade zikr olunmaz. Feºemma (5) bir

gazeliñ her beytinde iki maddeden nakıs fikr olunmaz. Fasih u belig oldıgı

suretde. İmdi sarf-ı nakdine-i himmet-i ªazime ve bezl-i makdur-ı niyyet-i

sahihe birle ªalemüñ külliyat u cüzºiyyatına ve daºire-i kudsiyye-i ilahiyye ve

havadis-i meºluhiyye ve nüfus-ı natıka-i insaniyyeniñ sakamet ü istikamet ve

saªadet ü şekavet ve terakki vü tenezzülüne ve umur-ı dünyeviyye vü hususat-ı

uhreviyye ve zevahir ü gavaºibe ve ziyade vü noksan-ı maªkulat u mahsusata

müteªallik (10) havass-ı hamse-i zahire vü batınanuñ idrak eylediği mahalden

ekseriyya kendi evsafımız olmak üzre tahrir ve bu bahane-i yegane ile evham-ı

hayalat-ı kazibe-i ªavam tard u tekdir olundı. Derun-ı gazeliyyatda her-çend ki

mazi vü müstakbelden ihbar oluna murad zaman-ı haldür. Ve her ne zamanda ki

ªünvan-ı gaºib ü gaºibe vü mütekellim zikr olundı muhatab u muhatabaya

emr ü tenbihdür. Kezalik hikayete ahval-i maziyyeden kısas u menakıbe

77

mebni olan mahallerde cümlesi muhatabaya hitab veya muhatabaya (15)

ªitabdur. Maªhaza zaruret-i evzan yahud teftiş-i ezhan veyahud mülahazat-ı

saºireye ªatf-ı ªinan olmak tariki üzre etrafa vakiª olan iltifatlarda ahyana

hazmen ve fedaen siga-i mütekellim irad ve ehl-i noksan bu üsluba irşad

olunmuşdur. Ve egerçi kaziyye-i şiªriyye-i mantıkiyyun ªindinde kazaya-yı

yakiniyyeden degüldür. Lakin kisve-i evzan u belagatı iktisa eyledikde kazaya-yı

yakiniyyeye vü gayr-i yakiniyyeye havi oldı. Nitekim hakkında inne mineºl şiªre

hikmetihi36 varid oldı. Ve elfaz-ı (20) Kurºaniyye makule-i şiªrden tenzih

olunmak herze-guyan-ı Kureyşüñ eşªarından takdis idi. Zira anlarıñ eşªarı her ne

kadar fasih vü beliga olsa da butun-ı maªani-i gaybiyye vü el-hakiyyeden ªari

ve ahbar-ı sahihe-i ªukbaviyyeden beridür. Elfaz-ı nazm-ı celil ise min haysüºl-

lafz-ı zirve-i fasahat u belagatde vakiª olmakdan gayri miftah-ı künuz-ı gayb-ı

mülk ü melekut olmak tariki ile muªciz-i ªalemdür. Fusaha-yı saºire bu gune

fasahate kadir ü muktedir olmadıklarından nazari [...] ihtiyacı olur. (25)

Mugayyebat-ı dünyeviyye vü uhreviyyeyi bilmezler ki derece-i iªcaza irtika ėdeler.

Zira ıttılaª-i mugayyebat vahy-i Rabbaniye tevakkuf ėder. Böyle olsa cenab-ı

risalet-i nisabıñ [...] Anıñçün şan-ı şeriflerinde vema ªallemnahu şiªre vema

yenbegı- leh37 nazil oldı. Veºş-şuªara-i yettebiªuhümüºl-gavun38 ayet-i kerime-i

ªinayet-i rakimesi kezalik şuªara-i küffara maksur ve mahza ol kavm-i menhusa

mahsus u mahsurdur. Zira bu ayetden şuªara-i müºminin istisna olunmuşdur.

Ve illa enbiya vü evliya (30) vü hulefa-yı raşidin vü ashab-ı güzinden niçeler

daºire-i gavayetde dahil ve bu maªnadan anlara hisse vasıl olmak lazım gelür

ki anlarıñ nice kelimat-ı mevzune vü kasaºid-i merzuneler vardur ve ayet-i

36 “Şiirin bazısında hikmet vardır.” 37 “Biz ona şiir öğretmedik, yakışmazdı da” (Yasin, 36/69) 38 “Sapkın şairlere gelince...” (Şuara, 26/224)

78

merkumedeki istisna ile müstesna minhu mensuhdur. Nitekim İmam [...]

Risaletüºn-nasih veºl-mensuh’da buyurur. [...]39

117a. [...]40ve bu istisnayı teºyid ėden (5) şühud-ı ªadiledendür ki Kitab-ı

Envarüºl- Meşarık’da ümmüºl-müºminin Hazret-i Aªişe Radiyallahü ªanhadan

mervidir: Hˇace-i büzürg-var mescid-i şerifde Hassan içün vazª-ı minber ve din-i

İslamı hicv ėden küffarı hicv ėtmege izn vėrdi ve bu ebyat aña mensubdur: [...]41

vü zamanımızda mevcud olup sırf ehl-i dünya vü şehvat-ı nefsaniyyeye mübtela ve

eşªarı alet-i luªb-ı lehv ü heva vü medar-ı intisab-ı kübera vü edat-ı celb-i hitam-ı

dünya ittihaz eylemiş. Ve kibr ü gurur vü [...] vü nüfur ve çengelistan-ı

noksan-ı kabiliyyetden (15) irade-i meks ü huzur ėden şuªara-i mecaziyye

müsteşara dahil olmayup belki [...] ahvalleri [...] min-hu havi vü şamil

olur. Zalike hüveºl-husranuºl-mübin42 ve bu fırka-i bed-tefrikaya nazirdür. Ol beyt

“ Mekke’de inmiş Şuara suresinin 224. ayetinden sonuna kadar.” Şuara suresinin bahesedilen ayetleri şöyledir: 26/224: Şairlere (gelince) bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer. 26/225: Görmüyor musun, bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. 26/227: Hem de yapmayacakları şeyleri söylerler. 26/227: Ancak iman edip iyi amel işleyenler, Allah’ı çokça zikredenler ve kendilerine haksızlık edildikten sonra öclerini alanlar müstesna. O haksızlık edenler hangi inkılaba münkalib olacaklarını (hangi akıbete yuvarlanacaklarını) yarın bilecekler.

Şuara suresinin sonuna kadar Allah sapkın şairlerden müslüman şairleri istisna etmiştir. Bu ayette salih amel sahipleri istisna tutulmuştur. Sabit, Kaªb bin malik, Abdullah bin Revaha gibi Allah’a kulluk etmede devamlılık gösteren, salih amel işleyen müslüman şairler bu sapkın şairler ibaresinden müstesnadır.

38 Sen ey Ebu süfyan Muhammed’’i hicvettin, ben de onun adına sana cevap veriyorum./

Buhusustaki mükafat ve ceza Allah katındadır. Sen kamil insan, Hakka ve tevhide yönelen Muhammed’i hicvettin, vefakarlık örneği Resulullahı hicvettin./ Şunu hiç unutma, babam, dedem ve bütün mevcudiyetimle kendim/ Muhammed’in şahsiyet ve şerefini sizden koruyacak bir kalkan ve siperdir./ Bir tek evladım kalmasın, eğer onları görmezsen/ Toz duman içinde Keda Dağının iki tarafından size saldırırken/ Omuzlarınızda kanınıza susamış oklarla gelirken/ Atlarımız kan ter içinde kalırlar/ Kadınlarınız, kızlarınız başörtüleri ile atlarımızın terlerini silecek./ Eğer engellemezseniz umremizi yaparız./ Fetih gerçekleşir, engel ortadan kalkar./ Değilse karşı karşıya çarpışacağımız gün için, bugün eğitime başlayın./ O günde Allah sünnetine uygun davranan kullarını izzet ve şeref sahibi yapacaktır. / Allah bir kul görevlendirip gönderdim buyuruyor./ Saklısı gizlisi olmayan, gerçeği hakkı söylüyor./ Allah bir ordu hazırladım buyuruyor./ Onlar savaşmayı, Rablerine kavuşmayı şiar edinen Ensar’dır./ O Peygamber her gün Maad kabilesinden gelen, hakaretlerle, hicivlerle karşılaşır./ Sizden, aşırı hicvedenle medhedenin, ona yardım edenin olması da sonucu değiştiremez./ Çünkü Allah’ın elçisi aramızdadır./ Ruhüºl Kudüse karşı koyacak güç yoktur.

42 “İşte açık hüsran budur.” (Hac, 22/11)

79

ki budur: Velevla şiªre biºl-ªulema-i yezri lüknetüºl-yevme şiªre men Lebid43

beyt-i mezburda ªalimden murad ªalim-i hakikidür ki aña ªalim-i rabbani

tesmiye olunur. Veºl-ªulema varisetüºl-enbiya ve ªulema ümmi kanebiya beni

İsrail44 hadis-i şerif-i risalet-i redifleri anlarıñ şanında varid olmuşdur. Şol

ªalim-i mecazi degüldür ki (20) anda maªrifet-i ilahiyyeden eser ve ateş-i fevz ü

felahdan bir şerer mevcud olmaya. Ve şaªirden maksud şuªara-i mecaziyyeden

Lebid ve emsali ve fırka-i marretüºz-zikr gibi [...]makulesidür. Pes bu taªrif üzre

olan şiªr varis peygamberi olan ªalim billaha ıtra-i nakise ėdecegi hüveydadur.

Ve gazeliyyat-ı [...] vü [...] vakiª olan envaª-ı maªani vü esnaf-ı

mebani şol üslub-ı vakt-i mashubı beyan ėder ki cüzºiyyat u külliyat-ı ªavalim-i

afakaya misal ve anıñla nüfus-ı natıka-i (25) insaniyyede mevcud olan ahlak-ı

hamide vü evsaf-ı reviyye ve etvar-ı [...] vü halat-ı [...] istidlal oluna.

Zira Kütüb-i Kavm’de zikr olundugı vech-i veciyye üzre mevcudat-ı hariciyye

mevcudat-ı zihniyye vü nefsaniyyeye ayine vakiª olunmuşdur. Ve her gazelüñ

ebyatından eger mısraª-i evvelde misal-i afaki zikr olundı ise la-mehale mısraª-ı

sanide misal-i mezburuñ timsal-i enfüsisi zikr olmuşdur.[...] ve baªzı

mahallerde olur ki kaªide-i teşbih ile senürihim ayatina fiºl-afaki fi enfüsihim45

ayet-i kerime-i ªinayet (30) resmesine işaret olunur. Ve makam-ı taªbirat

mesaºil-i hakkaniyyede müstaªmelat-ı ehl-i mecaz olan gül ü bülbül ü mül ü

sünbül gibi nesnelerden bahs olunmuşdur. Şol mubtegaya binaºen ki Hazret-i Şah-ı

Mevlevi Mesnevide kerametle buyurur:[...] Yaªni madihe-i dil-beran-ı

nuªut-ı nazike-i eşya-i saºire birle setr ü ihfaº olunmak kemalat-ı insaniyyeden 43 “Alimler bir kusur getirici, ayıplanma vesilesi olmasaydı, bugün ben Lebid’den daha büyükbir şair olurdum.” Bu dizeler İmam Şafi’ye aittir. 44 “Alimler Peygamberlerin varisleridir. Ümmetimin alimleri İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.” 45 “Biz onlara hem ufuklarda, hem de kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz.”(Fussilet, 41/53)

80

baªzıdır. Baªzı mahalde teşbih-i belig tarikince yalñız edat-ı teşbih veya vech-i

şebeh ile

117b. maªan veya müşebbeh ile üçi birden hazf olunup istiªare vechi üzre yalñız

müşebbehün bih irad yahud müşebbehün bih lafz-ı müşebbih-i esnafa olunur. Ve

nice mahalde terkibat-ı tahminiye vefkince meyanda vakiª olan revabıt u

zavabıt hazf olunup karine-i kaºime-i istiªmalat-ı ªammeye ittibaªen kelime-i

evvel kelime-i sani birle terkib olunur. Ve gah olur ki mugalata vü müşagabe

ªünvanı (5) ile refª-i kuyud ü izafat olunmaga şitab olunur. Ve mevadd-ı

merkumenüñ tevsiªi gavaºil-i teşniªi dafiª vü rafiªdür. Ve meh-ma-emken

sanªat-i belagate riªayeten hakk kelamına ifa olundukdan soñra lisan-ı ªusra (?)

iktidaºen elfaz-ı sakile vü kesife ki akval-ı mütenafire vü muªakkadenüñ

gayridür. Türk (?) ü kelimat-ı sebük-reftar ile oraya ªazm u aheng olundı. Kezalik

elfaz-ı [...] istiªmal ciheti ile zeban-zed (10) vü madrub oldugı üslub üzre

irad olunmakda [...] olundı ki hurde-guyan cihan u [...] cuyan-ı zaman

endahte-i peygule-i terk ü nisyan [...] daşte-i [...] tard u butlan eylemeye

eşªarda tahyil mevcud iken iştirat-ı evzan vech-i mezkur üzre taªrif-i

ªaruziyyana tebaªiyyet birledür. Yohsa fiºl-asl ªindeºl-hükemaº her kelam ki

kendinde tergib veya terhibi havi tahyil mevcud ola ol şiªrdür. Mesela bir

mısraª mevzun-ı (15) lisan [...] terceme olunsa gerçi vezn ü kafiye muzmahill

olur. Lakin taªrif-i şiªrden sakıt olmaz. Madde-i tahyil mevcud oldıgı-çün ve

tahyil-i terkibatda vakiª olan nisbet ü isnad degüldür. Belki münasebet-i vukuª

nisbet ü isnad ile zuhur ėden maddedür. Ve illa zida kaºim terkibi ki isnadı

müştemildür. Şiªr olmak lazım gelür idi maªa-haza degüldür. Binaverin bir

kaziyyede tahyil bulunmasa aña nezd-i ªaruziyyanda vü hakim ªindinde şiªr

81

ıtlak olunmaz. (20) her ne kadar mevzun u mukaffa olursa da belki aña kelimat-ı

mevzune tesmiye olunur. Nitekim ªasrımızda bunca jaj-guyan u hezle-guyan bu

mahalde beyhude daªva-yı şaªiriyyet ėderler. Haza bühtan(?)-ı ªazim merhum

Nabi Efendi hazretleri vücud-ı tahyile işaretle buyurur:

Garaz ebkar-ı maªni söylemedür ey Nabi

Yog-ise köhne sühan bizde de vafir bulunur

Ve yine bir gazelinde bu hükmi teºyida buyurur:

Hayzdan münkatıª olmuş zene beñzer guya

Taze mazmun togurmazsa eger şakk-ı kalem

(25) Pes şiªr-i mantıki ile şiªr-i ªaruzi meyanında nisbet-i ªumum u husus-ı

mutlak vardır ve şiªr-i ªaruzi ile kelimat-ı mevzune meyanında nisbet-i ªumum u

husus-ı müzevvece vardur. Ve amma şiªr-i mantıki ile kelimat-ı mevzune

zıddan-ı mütebayinan kabilinden olup meyanlarında tekabül-i tezadd mevcuddur.

Kelimat-ı mevzune şümar-ı zayiª maªdude vü maªlumeye mahsub olmayup belki

sebeb-i zuhurı inşad-ı eşªar-ı ªaruziyyeye kadir olmayan cühelanuñ hezliyyatıdır.

Ve andan dünyevi vü uhrevi (30) bir faºide suºal olunmaz. ªAbes ile iştigal ve

şevat(?)-ı malayaªnide ªamden iştiªaldür. Meger mübtediyana nisbetle fehm ü

ragbet eşªar-ı ªaruziyyeye mebadi vakiª ola. Şöyle ki inşad-ı kelimat-ı

mevzuneye imale-i mahrec(?)-i tabiªi ėderek hulvüºl-mezak olup haziz-i

kelimat-ı mevzuneden zirve-i ªulya-yı eşªar-ı ªaruziyyeye [...] eyleye ki asl

maksud andadır. Ve tahyil-i mezkuruñ taªrifi sanayiª [...] edebiyye-i

82

118a. vesateti birle muhatabı daºire-i fikr ü hayale ilka ėtmekdür. Gerekse ol

muhayyelün fih olan kaziyye-i sadıka olsun [...] gibi teşbih-i belig sanªati

[...] terkibinden muhaffefdür ve gerekse kazibe olsun [...] gibi ki meraret ü

tehviªi ªasele isnad-ı batıldur. Pes alat-ı tahyil-i mahsur u mahdur olmak

mümkün degüldür. Zira muhatabıñ haline tevakkuf (5) ėder. Zeki olmak ve

haliüºz-zihn(?) olmak var ve bunlarıñ her birisi ehl-i mecazdan ve ehl-i

hakikatden olmak var. İmdi anlardan bir kavmi tahyil ėden alat-ı sanayiª-i ahere

teºsir ėtmez. Ve keza el-aks (?) zira tabayiª-i mecbule-i insaniyye ancak havf

ėtdigi yahud kendinde mevcud olmayup ümid eyledigi eşyayı tefekkür ėder. Amma

bir taºife-i hasire dahi vardur ki anlar madde-i haºifeyi vü madde-i meºmuleyi

tasavvur eylemezler. Anlarıñ şanı [...] ªünvanı ile mansus ve bu tavır añlara

mahsustur. Şaªir halal-ı tahyilde (10) kendi marziyyatını tergib ü menfuratından

terhib tariki ile muhatabı kendi canibine teshir ve ol babda bu üslub üzre tedbir

eyledügi-çün şiªre sihr-i helal tesmiye olundı. Nitekim inne mineºl-şiªre

sihren46varid olmuşdur. Ve küffar-ı haksarıñ Kurºan-ı mübin hakkında sihirdür

diye küll-i ıtlakıñ meºhaz-ı istiªmali mukaddeme-i mebsuta-i mezkuredür. Şöyle

ki nüzul-ı Kurºandan evvel inşa ve inşad olunan eşªar-ı mütehayyeleye sihr isnadı

vakiª ve elfaz-ı muhayyelenüñ namı ile istidªası şayiª idi. Ve bu daªvaya güvah-

ı ªadildür ol beyt ki (15) Mevlana Cami kuddüs sırrıhüºs-sami buyurur: [...]

Ve mutlaka sihir fiºl-hakika telbis-i muhayyeleden ªibaret oldugı risale-i sihriye

nam taªlikatımızda usul ü teşriªi üzre isbat ve nice berahin-i katıªa ve delaºil-

i satıªa takdimi ile ekavil-i zaºife-i ªavam iskat olunmuşdur. Hulasa-i kelam

şiªr makule-i sihirden olup alet-i cezb-i kulub ve edat-ı musalaha-i mesalih-i ceng

ü hurub olmak [...] içün vazª ve icad u fusul ve (20) ebvabı ol [...] taªdad 46 “Şiirin bazısında sihir vardır.”

83

olunmuşdur. Pes ªavam-ı nass dalalet-i [...] mecalis-i gabavet-i

melabislerinde vukuª-yafte-i [...] şuyuª olan [...] ahbar ve inşa ve bi-

vech-i usule ve ecvibe-i na-berca vesaºir güft u şenid karib u baªidleri mahza

libas-ı vezin ü kafiyeyi iktisa ve baªzıları maªamafih baªzı lügat-i matbuªa ile

areste yahud evzaª-ı saºire vü mergube birle piraste olmakdan naşi nevªamma

dil-rüba olmagla şiªr olmak lazım gelmez. [...] anlarda dahi baªzı vaªd ü

vaªid-i dünya dinüñ vücudı ile tergib ü terhib (25) ve cezb-i kuluba müteªallık-ı

takrib be-didar-ı aşikar olsun lakin ancak ol vaªde muhtac ve vaªid-i mezburdan

hamizuºl-mizac olan eşhasa maksur u mahsurdur. Bir kimesne ki kuyud-ı

ümmid ü bimden halas ve [...] ol gune secn-i ihtiyacdan istihlas ėde. Elbette

anuñ incizabı alet-i uhraya muhtac ve vesile-i saºire ile va-beste-i imtizac olur.

Ve kar-güzaran-ı devran vü üstadan-ı zemin ü zeman şiªrlerinde daºima mesaºil-

i ªaşkı beyan ve hemişe rumuz u adab-ı muhabbeti ªayan eyledikleri bu bahse

nazırdur. Vakta ki şiªr-i tevcihat-ı mezkure (30) ü taªrifat-ı mezbure üzre

revnak-zede-i ªalem-i kayd-ı şühud ola iki kısma münkasım ve iki şekil ile

mürtesim olur. Kısm-ı evvelde ruh yokdur. İzªanda hakayık-ı ªaleme müteªallık

nesne zikr olunmamışdır. Eşªar-ı şuªara-i rüsum ve enzam-ı ªaceze-i ªArab u Rum

gibi pes anlardan kimesnenüñ taraf-ı ahiretüne daºir

119b. bir zerre ªaºid ve [...] ruhaniyyesinde bir nesne zaºid olmaz. Zira ol

kelam-ı sakamet-i ihtimam envaª-ı pindar ile alude belki ser-mahfil-i cehl ü

nadanide asudedür. [...] Fi kısm-ı sanide bir hüsn-i cazibe-i ruhaniyye ve

bir gune saºire-i heyulaniyye vardur. Ki eger şerh ü tefsir [...] vü teşhir oluna.

Ayıkı sekran ve sekranı lacerem hayran ėder. Vü bu iki kısmın meyanını tefrik

içün Şah-ı Mevlevi Mesnevi’de buyurur. [...] Pes bu maªnaya binaºen bir

84

maraz-ı haºil ü katile (?) mübtela olmuş idim. ªAcaba ne vechle tahlis-i giriban

mümkün olur deyü müstagrik-i derya-yı endişe iken nagah maraz-ı merkumuñ

indifaªını natık bir terkib-dar bulundı ki lücce dürlü ecza vü ªakakir-i tastir ve

vech-i [...] vü tahmiri tedbir olunmuş idi. İmdi ol eczayı cemª ü tahsil

ėtmek içün ku-be-ku [...] (10) cüst ü cu vü tekapu-gah oldu ki ecza-i

merkumeden bir niçeleriñ esamisi tahrif olunmuş. İsabet ėtmedi ve gah oldu ki

eczanuñ ahkamı batıl olmuş. Teºsir eylemedi. Gah riªayet-i havatır-ı ecza-

füruşanla tazyiª-i evkat olundı. Veºl-hasıl tavil ü dıraz-ı meşakk-ı ªazime

birle ecza-i merkumeyi cedide vü [...] olmak üzre biñ yüz seksen tarihine

gelince cemª ü tekmil ve tarih-i mezkure gelince mesrur ėden akvalimiz tard u

tahcil ve tarih-i mezburdan biñ yüz togsan (15) altı tarihine degin vürud ėden

eşªarımızdur ki işbu divanda sebt ü tahrir olundı.

1.

119b. fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Hākipā-yı dil-rübādan gayri yokdur tūtiyā

Kim o māder-zād olan aªmālara ėde deva

2. Evc-i istignāda şehnāz ėtdi agyāra veli

Buselik ªuşşāk içün oldı nühüfte bir nevā

85

3. Zāhide mahrem degüldür dėyü göstermez yüzin

İbn-i vaktüñ zevcesidür duhter-i rez gālibā

4. Daºimā ªisyāndur şeyhüñ müride nisbeti

Pir-i fāninüñ elinde bulunur elbet ªasā

5. Şemª-i ªaşkı mürg-i dil pervāne-veş eyler tavāf

Āteş içre āşiyān ėtmiş semender Zihniyā

86

2.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ª i lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1 Yāra ėtmek ilticā ªayn-ı saªādetdür baña

Gayra olmak mülteci mahzan rezāletdür baña

2. Hark-ı ªādāt-ı nekāyısda ėdüp tayy-ı zamān

Rū-be-sahrā-yı kemāl olmak kerāmetdür baña

3. Sohbet-i maªnāda fehm ėtdüm belāgat neydigin

Söylemem lafz-ı galat hergiz fasāhatdur baña

4. Ehl-i kibr üzre tasaddukdur tekebbür maªnide

Zālime zulm eylemek fart-ı ªadāletdür baña

5. Dūn olur nerm olsa elmāsuñ bahāsı Zihniyā

Gevheri kıymet vėren tavr-ı metānetdür baña

87

3.

120a. fa ªi la tün fa ªi la tün fa ªi la tün

. - - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Haste-i ªaşk idi dil ªayn-ı şifā olduñ baña

Cān mariz-i hicrüñ olmışken devā olduñ baña

2. Meh-sıfat tār-ı şeb-i hicrāna düşmişdi hayāl

Subh-ı vaslı gösterüp şems-i duhā olduñ baña

3. Lāne-i gunceşke ªAnka geldi kūh-ı Kāfdañ

Evc-i istignāyı zabt ėtdüñ Hümā olduñ baña

4. Eylerem Mūsā gibi firªavn-ı agyāra hücūm

Ol yed-i beyza ile şimdi ªasā olduñ baña

5. Sendeki sūretden aldım nakş-ı magz-ı ªālemi

Zihniyā āyine-i zihn ü zekā olduñ bañā

88

4.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. ª‹d-i şādidür dem-i vuslatdaki mihnet baña

Rifªat olmaz firkat eyyāmındaki ªizzet baña

2.. Gerçi tercih eylemiş derd ehli hicrānı veli

Başka ªālemdür muvāfık yar-ile vuslat baña

3. Yār ile baġ-ı behişt olsa n’ola Veyl ü Lazā

Mahza nirān oldı tenhā sāha-i cennet baña

4. Ten-perestānuñ taªamından fütūr ėtdi zuhūr

Maªrifet bābında olmuşdur gıda sohbet baña

5. Zihniyā āyinedür yek-digere būd u ne-būd

Geldi kadr-i sıhhati göstermege ªillet baña

89

5.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Ey dil ėtdi reng reng-i ªārız-ı dil-ber saña

Vėrdi tavr-ı bülbüli būy-ı gül-i ahmer saña

2. Āb-rūy-ı āb-dest-i yāra kılsañ hākipā

Ėrişür çāh-ı zekāndan Zemzem ü Kevser saña

3. Ey kıyāmet kāmet-i mevzunuñı seyrān içün

Hep kıyām ėtdi kamu dārende-i mahşer saña

4. ªĀşıkuñ imānına kasduñ nigāh-ı hışm-ile

Ehl-i İslāmuñ ziyānı var mı ey kāfir saña

5. Şāh Timūruñ ricāsı geçmedi ahen-dile

Başka hiddet vėrdi cānā gālibā hançer saña

6. İster azād eyle ister hidmetüñde kıl emir

İbn-i vakt oldı kenizüñ bint-i rez çāker saña

7. Deftere nev-hattı tahrir eyle sen de Zihniyā

Sāde-rūlar imtinān ėtmekdedür ekser saña

90

6.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Māh-ı hüsn-i yār vėrdi kalb-i ªuşşāka ziyā

Gūyiyā kıldı münevver ªālemi şems-i duhā

2. Nāzeninüñ tabªı ėtmez meyl ehl-i sıklete

Cezb ėder elbet sebük-cism olsa çūpı keh-rübā

3. Menª ėder agyāra gösterme visāl-i dil-beri

El-hazer ibtāl ėder envāª-i aªmāli riyā

4. Cān-sitān olmazsa yarüñ nefªi olmaz kimseye

Kādir-i ahz olmayandan ėtme ümmid-i ªatā

5. İgtirāb ėden olur ol āfetüñ manzurı çün

Zihniyā mihmāna elbette ėderler merhabā

7.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

91

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Sevmeseydüm ben seni cevr eylemezdüñ sen baña

Ben baña ėtdüm seniñ yokdur günāhuñ ben baña

2. Dāmen-i Yūsuf gibi çāk-i giribān eylerüm

ªAşk-ile yār olmadı zirā ki pirāhen baña

3. Saña kim meyl eylediyse gördi her yüzden ziyān

Hasılı sūd olmadı bir vech-ile senden baña

4. Vuslatuñ hakkında fikr eyle bu şeb lā vü neªam

Bir cevāb ezberle gel yārim sabah erken baña

5. Gūş ėderken ėtmesün ahbab asla imtinaª

Zihniyā tahsin ėder bu nazm-ile düşmen baña

92

8.

120b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Haste-i ªaşka tabib-i vuslat ėtmezse devā

Kimseden kılmaz firāş-ı gamda ümmid-i şifā

2. Bulmadı tedbir-i nākıs birle āsāyiş vücūd

Müstecāb olmaz şürūt üzre bulunmazsa duªā

3. Her suºāle bir cevāb [u]47 her cevāba bir suºāl

Zikr olunsa bir haber lazımdur aña mübtedā

4. Ben nice cehd ėtmeyem kurb-ı visāle ėrmege

Hakk dėmişdür leyse liºl-insāni illā mā-saªā48

5. Şeh-per-i maªna ile pervāz ėder subh u mesā

Zihniyā anlar ki oldı evc-i ªirfāna Hümā

47 Metinde olmadığı halde vezin icabı biz ekledik. 48 “İnsan ancak çalıştığına erişir.”(Necm, 53/39-40)

93

9.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Saña şādi şöhre-bend [ü] 49 āh u zār olmak baña

Düşdi nāz ėtmek saña vü lābe-kār olmak baña

2. Bag-ı hüsn içre gülerken gül gibi ol ġonce-fem

Nā-sezādur hār hār āşam hˇar (?) olmak baña50

3. Kanda irha-yı ªinānuñ kandadur būs-ı rikāb

Güçdür esbi terk ėdüp merkeb-süvār olmak baña

4. Dāºimā tabªum sıgar-ı tıfl-ile ülfet kılur

Cāºiz olmaz muºnis-i üns-i kibār olmak baña

5. Çünki tiryāk oldı mesmum-ı riyāya sohbetüñ

Zihniyā lāyık degüldür şimdi mār olmak baña

49 Bu mısranın vezni bozuk olduğu için biz ekledik. 50 Beyite anlam verilememiştir.

94

10.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Eylemez maªnā imāmı bir imāma iktidā

Eylesün mi tām olanlar nā-tamāma iktidā

2. Nūr-ı nevruz-ı hayāt-ı sermedi tahsil ėden

Leyle-i cehl içre eyler mi zalāma iktidā

3. Tiġa tabªiyyet kılar her halde ey dil niyām

Tiġ amma eylemez asla niyama iktidā

4. Dāªima insan enªāmuñ zimāmından çeker

Eylemez insān enªām u zimāma iktidā

5. Bi-nizām olanlara ėtmezler asla ser-fürū

Eyleyenler Zihniyā ehl-i nizāma iktida

95

Faslüºl-ba

11.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Ruşenā-yı hüsni yārüñ rūyına oldı nikāb

Allah Allah āfitāb olmuş hicāb-ı māh-tāb

2. Tā seher her şeb gözüm encüm-şümār oldı benüm

Ey kıyāmet leyle-i hicrüñ baña rūz-ı hisāb

3. Lahm-ı ªuşşākı yèyüp nūş ėtdi kanın ol peri

Hoş yakışdı bezm-i ªişretde şarāb ile kebāb

4. Mahv olupªisyānı ėrmez mi behişt-i vasluña

Dūzah-ı hicrüñde gördi şol ki sad-gūne ªazāb

5. Gāliba laªl-i leb-i dil-dāra buldı dest-res

Sanma ėtdi pāyına bintüºl ªineb vazª-ı hıdab

6. Eyledüm tātār-ı hüsne sehm ü kavsinden suºāl

96

Bi-tekellüm çeşm [ü] ebrūsı ile vėrdi cevāb

7. Zindegāni buldı yār-ile rakibi katl ėden

Zihniyā dėrler günehden soñradır çün kim sevāb

12.

121a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Rām ėdince çekdüm ol simin teni hayli taªab

Olmadı mümkün sühulet vech-ile kesb-i zeheb

2. Sākiyā hum-hanede dāºim kılar ªarz-ı cemāl

Mahremi pir-i mugānuñ gālibā bintüºl- ªineb

3. İhtikār-ı hüsn ėdenler ªazl olundı hatt-ile

Vākıªa fetva ile mekruhdur [...] celeb

4. İbn-i vaktüñ meyli gall-i duhter-i rezdür müdām

Didesin germabe-i nisvāna nasb eyler ªazeb

97

5. ªAzm-i gerdāniyye kıldum būselikden Zihniyā

Bir mevāl51 isterse baş üzre n’ola şūh-ı ªArab

13.

mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün

- - . / . - - . / . - - . / . - -

1. Güller gibi gülmek hele dil-dāra münāsib

Hār ile hırāş eylemek agyara münāsib

2. Kendüm ėderüm hālini der-hatır o şūhuñ

Bir habbe-i şeh-dāne der-enbāra münāsib

3. Hatt eyledi ruhsārını ol yāriñ ihāta

Gül-zāra hücūm ėtmek ise hara münāsib

4. Ham-ber-ham olup cebhesine turresi yatmış

Hıfz-ı harem-i dahme şehā māra münāsib

51 Arap şarkısı.

98

5. Hubān-ı Kırımuñ olur ebrūsı mukavves

Zihni bu kemān ragbeti tātāra münāsib

14.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . -

1. Hātır-ı gam-nāki mihr-i dil-ber eyler pür-tarab

Rūşenā kesb ėtdi nūr-ı māh-ı tābān ile şeb

2. Eyler izhār-ı harāret gayzı işªāl eyleseñ

Nefh-ile ahkerden ihrac olınur zirā leheb

3. Nār-ı hicr ihrāk u tenvir eyledi cān u dili

Cism-i insāna harāretle bürūdet vėrdi teb

4. Belde-i dil şemme-i hindū ile maªmūr olur

Kāle-i Hindū ile ābād olur Şām u Haleb

99

5. ªAşk ile bārik olur ecsām-ı ehl-i ibtilā

Zihniyā āteşle izmihlāl ėder hergiz hatab

15.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Cemª olur ªuşşāk semt-i ªārız-ı dil-dāra hep

İctimāª eyler ªanadil guyiyā gül-zāra hep

2. Ey Hülāgū tir-i müjgān u kemān ebrūñ-ile

Eyledüñ taªlim-i yagma zümre-i Tātāra hep

3. Cümle İsmaªil yāl ü bāliñe kurbān olup

Girdi İbrahim-veş ªuşşāk-ı zāruñ nāra hep

4. Fiºl-mesel merd-i gürizānı ėderler cüst ü cū

Anuñ-içün ehl-i sanªat düşdiler firāra hep

5. Rezm-gāh-ı düşmen-i evhām-ı zülde Zihniyā

Bu gazel ser-ªasker oldı leşker-i eşªāra hep

100

16.

121b me fa ªi lün me fa ªi lün fa ªu lün

. - - - / . - - - / . - -

1. Visal-i yardur aªleºl-metalib

Anuñ-çün oldı ªuşşak aña ragıb

2. Meşarık keşf-i hüsninden ªibaret

Hafasından kinayetdür magarib

3. Vefası ruşena-bahşa-yı dildür

Cefası oldı pehna-yı gayahib

4. Kabul-i emrini sultan-ı hüsnüñ

Reªaya-yı muhabbet bildi vacib

5. Ėrişmez rütbe-i tahkike taklid

Harir olmaz ebed nesc-i ªanakib

6. Duªası müntehinüñ oldı makbul

Hata eyler mi hiç tedbir-i saºib

101

7. Ben oldum Zihniya ªaşk ile mahkum

Cihana hükm ėder elbette galib

Faslüºt-taº

17.

me fa i lün me fa i lün me fa i lün me fa i lün

. - - -- / . - - - / . - - - / . - - -

1. Hata icab ėder danaya nakz-i şive-i rifªat

Olur bir nokta ile lafz-ı rahmet vakıªa zahmet

2. Rugan tig-i metin-i ahenini eyledi telyin

Olur guş-ı kelam-ı hikmet ile mündefiª hiddet

3. Girenler kuy-ı canana ªata-i cana bahl ėtmez

Seha ashabınuñ oldı mekanı saha-i cennet

4. Tekapu eyleyen buldı gına-yı vasl-ı dil-darı

Fakir olmaz cihanda hˇacegan-ı şime-i gayret

102

5. Sebebsiz Zihniya olmaz müsebbib mutlaka mevcud

Menut-ı iªtisam oldı sibak-ı rişte-i ªismet

18.

mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün

- - . / . - - . / . - - . / . - -

1. Ey dil bugün ol yari bul agyara ne hacet

Gülşende nazar kıl güle sen hara ne hacet

2. İftar ėde hicran-ile çün saºim-i gaflet

Bir dahi aña vasl-ile iftara ne hacet

3. Bir kerre eger bulduñ ise zikr-i Hudayı

Tesbih çeküp külfet-i tekrara ne hacet

4. Batıl dėse çün kendine batıl begenürsiñ

Pes hakk dėdi hakk kendisine dara ne hacet

5. Ezhana hafi olmaya çün hükm-i hakayık

Zihni anı eşªar ile işªara ne hacet

19.

103

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Meclisüñden pay-ı agyarı kesüp yabana at

Destüñi lutf eyle duş-ı ªaşık-ı nalana at

2. Saçma güftar ile tasdiª eyleme ehl-i dili

Sen tüfeng-i intikamı zahid-i nadana at

3. Saªd u nahs-ı taliªi bilmek murad eyler göñül

Ey müzemmil başuñ içün kurªañı meydana at

4. Sayd-ı timsah-ı maªani oldı ise maksaduñ

Şest-i saªy u ihtimamı kulzüm-i ªirfana at

5. Zihniya Hamdi bu nazm ile ėdince türktaz

Hamdüºlillah bagladı ıstabl-ı istihsana at

104

20.

mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün

- - . / . - - . / . - - . / . - -

1. Nezdik-i dil-araya ėren buldı saªadet

Kim olsa baªid aña dėnür ehl-i dalalet

2. Ben şah dėdüm şahide ol dėdi gedayum

Daªvasını bilmez kişiye ėtme şehadet

3. Ol ruh-ı musavver baña dünyada gerekdür

Merg ėricek ey can-ı ªaziz saña ne hacet

4. Dėdim nice hun-bar-ı bela oñmaya hergiz

Sen nişter-i hicr-ile kıldıkda hacamat

5. Zihni n’ola müstekbiri pend ėtmese ıslah

Tathir ėdemez cild-i cefa-ziri dibagat

105

21.

122a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Ehl-i ªaşkuñ rayı buldı hükm-i dil-berle sübut

Ricªat ėtdi zata esma vü izafat-ı nuªut

2. Hastenüñ emrazı defª olsa yine sıhhat bulur

Musiki zevkin vėrür bir bed-sada ėtse sükut

3. Hidmet-i hicri eda ėtdinse vasla talib ol

Kim sakın bu babda olmaz kaza-i ma-yefut

4. Ah ėdersem sakin-i cennat içün olur kebab

Lücce-i derya-yı eflak içre cism-i burc-ı Hut

5. Zihniya saªy ėt hayat-ı cavidanı bulmaga

Külli şeyºin halikün vallahü hayyün la-yemut52

52 “Her şey yok olacaktır. Allah diridir ve ölümsüzdür.”

106

22.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . –

1. Ruh vėrüp ferzaneler buldı memat

Şah-ı şatranc oldı bir kiş ile mat

2. Ey sanem bir kerre görse suretüñ

Büt-perest olurdı hep Lat u Menat

3. Gam çekerseñ bi-bedel kaldıgıña

Hame feryad u büka eyler devat

4. Savm-ı hicrüñ ahirüñ bulanlaruñ

Gündüzi ªid (ü)53 gicesi kadr ü berat

5. Bint-i rez demlendi ibn-i vakt-ile

Hayz-ile Zihni olur balig benat

53 Bu kelime, vezin bakımından fazladır.

107

23.

mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün

- - . / . - - . / . - - . / . - -

1. Deldi hedef-i sineleri tir-i cehalet

Kesdi niçe na-puhteyi şemşir-i cehalet

2. Dehliz-i dalaletde bak etbaªı çogaldı

Haylice büyük adam olur mir-i cehalet

3. Mernuş dahi olsa eger kehf-i cihanda

Layan (?) olur elbet aña kıtmir-i cehalet

4. Sen mastaki-i danişi sorma bulamazsın

Şol menbaªa kim andan akar kir-i cehalet

5. Zihni nice takdire muvafık gele haşa

Noksan-ı firavan ile tedbir-i cehalet

108

24.

mef ªu lü me fā ªi lü me fā ªi lü fe ªū lün

- - . / . - - . / . - - . / . - -

1. Tabªuñda eger var ise tasvir-i cehalet

Tavruñda zuhur ėder o taksir-i cehalet

2. Divane-i cühhalüñ olur zabtı müşevveş

Bend eylemese anları zencir-i cehalet

3. Anide mis eyler zer-i abdan-ı ªibadi

Tarh olsa aña zerrece iksir-i cehalet54

4. Peykanı hata ėtmedi amac-ı mizacı

Kaç defªa atıldı ise ol tir-i cehalet

5. Tefrik ėdemez merg dahi cahil ü cehli

Allah ne metin oldı bu teshir-i cehalet

54 Beyte anlam verilememiştir.

109

6. Bir lokma kadar gelmedi kühsar-ı cihanda

Zihni bu fünun ejderine şir-i cehalet

Faslüºs-sa

25.

122b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. ªArız-ı dil-dar içün agyara bar olmak ªabes

Gül deyü avize-i çengal-ı har olmak ªabes

2. Bahr-i ªaşk içre şinaverler ėder terk-i siyab

ªAşık-ı ªüryana hilªat-puş-ı ªar olmak ªabes

3. Çünki gördüñ daneha-yı halini ey mürg-ı dil

Telle-i hüsnine ol tıfluñ şikar olmak ªabes

4. Ah u suz ėtmeden evladur büka-i hicr-i yar

Sahil-i bahri koyup meyyal-i nar olmak ªabes

110

5. Zir-i payında zemin-asa tururken dil-berüñ

Çerh-veş hem devr olup hem bi-karar olmak ªabes

6. Zehr-i cevri içmeyen tiryak-ı lutfı n’eylesün

Semt-i genci bilmeyüp cuya-yı mar olmak ªabes

7. Ehl-i şekke Zihniya sahib-teferrüs bakmadı

Esb-i tazi var iken merkeb-süvar olmak ªabes

26.

fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün

. . - - / . . - - / . . - - / . . –

1. Ne ªaceb ben dėr isem zahid-i bi-ªara habis

Ehl-i ikbal dėmiş zümre-i idbara habis

2. Beli murdara müdarayı bilür halk amma

Diyecek vakti gelür gahice murdara habis

3. Nice iman ėder ashab-ı nifaka ªarif

Müslime vacib odur kim diye küffara habis

111

4. Rindi ervah habise ėder [...] kabasın

Kemdür ol kim dėmeye böylece efkara habis

5. Ėtme beyhude suºal üzre cevabı Zihni

Agniya cümle dėdi saºil-i cerrara habis

27.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Harab-gah-ı kadere ªişve-i dil-dar olur baªis

Harabat içre ol lezzetle oldum ruz u şeb makis

2. Kadimi bendesin terk ėde mi ol yar-i her-caºi

Benüm cismümde oldı dem-be-dem derd-i elem hadis

3. Derun ahvali menª-i nakz-ile fehm olmaz ey zahid

Kem ü keyfiyyetinde olsa sufi zühd ile bahis

112

4. Taªallüm ėtdi ªarif ªallemüºl-esmaºı Ademden

Atası malına ferzendi oldı guyiya varis

5. Ziyan eyler ėdenler nakz-ı ªahdi Zihniya ªadet

Vėrür keffaret elbette yemininde olan hanis

28.

Müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün

- . . - / - . - / - . . - / - . –

1. ªAşk-ile çün kalbüme eyledi sevda hudus

Hatıra ėtmekdedür sırr-ı süveyda hudus

2. Suret-i esma ile eyledüm evhamı terk

Eyleyicek çeşmüme şekl-i müsemma hudus

3. ªAşk u muhabbet nedür bilmez idi kimse hiç

Eylemese vakªa-i Vamık u ªAzra hudus

4. Eyler idi cümle halk nefy-i ebedde karar

Kılmasa ıtlak içün nüsha-i aªla hudus

5. Kıble-i maªnayı ben bilmez idüm Zihniya

113

Siretime ėtmese Kaªbe-i ªulya hudus

29.

me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün

. - - - / . - - - / . - -

1. Muªacceldür visali hicri memkus

Sürurı müctemiª efganı meşbus

2. Bizimdür şerª-ile gül-zar-ı cennet

Pederden müntakil bir mal-ı mevrus

3. Olur her şeyºe talib nefs-i salus

Sakınmaz kimseden nisvanı deyyus

4. Şehadetle bulur daªva hitamı

Delil ister begüm güftar-ı mebhus

5. Yüzinde Zihniya sebªüºl-mesani

Geçindi Fatihayla merd-i mecdus

30.

123a me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün

114

. - - - / . - - - / . - -

1. Murabbaªla içer sufi müselles

Murakkaªla ėder delki mülevves

2. Kadim olmaz zarar ey yar-ı nafiª

Degülse dag-ı hicrüñ şimdi muhdes

3. Bakardı yüzüme dönmezdi ardın

ªAdular olmasa hergiz muhannes

4. Nice cemª ėdeyüm başıma ªaklı

Senüñ kaküllerüñ olunca münbess

5. Kitab-ı ªaşk içinde Zihniya bil

Visal-i dil-ber oldı baña mebhas

Faslüºl-cim

115

31.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Haste-i ªaşkım bulınmaz cünbiş-i nabz-ı mizac

Ey tabib-i hüsn ªaceb eyler misiñ baña ªilac

2. Hal-i yara meyl ėder tüccar-ı maªna ibtida

Cümleden evvel metaª-ı Hinde açıldı revac

3. Kafir-i hüsnüñ baña ihsanını görmek baªid

Ehl-i İslama vėrür kafirler elbette harac

4. Hoşça tut fanus-ı kalbi şemª-i hüsnüñde şeha

El-hazer taªmir olınmaz bil şikest olsa zücac

5. Yar gitse gam gelür erbab-ı ªaşkın kalbine

Zihniya tarik olur hane nihan olsa sirac

116

32.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

-. - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Şol ªarak kim eyledi ruhsar-ı dil-berden huruc

Ma-i verdüñ ªayndur eyler gül-i terden huruc

2. Şah-rah-ı Kaªbe-i vasluñda cana perçemüñ

Leşker-i ªurbana beñzer eyledi serden huruc

3. Keşf-i sim-endam-ile ªuşşakı igna eyledi

Ėtdi zer mahbub guya surre-i zerden huruc

4. Sünbül-i zülfüñ dimag-ı canı ªıtr-alud ėder

Galiba hoş-budur eyler misk-i ezferden huruc

5. Zihniya cumhurı terk ėden kişi medhul olur

Katl ėder düşmen anı kim ėde ªaskerden huruc

117

33.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Cünun ėrdi baña dil-dar ėdelden ªaklımı tarac

Gidüp malı ganinüñ oldı guya fakr-ile muhtac

2. Tehaşi ėtmedikçe taªnı aªda eyledi tevkir

Ėderler tir-baran urulmaz ise bir amac

3. Nüfus-ı münsifana hükm ėder insaf ile ervah

Nikah ile olur zevcana galib daºima ezvac

4. Tavaf ėden ėder noksanın ifna kuy-ı dil-darı

Halas oldı günahından varınca Kaªbeye huccac

5. Havadis cismümi bahr-i hayat içre ėder tekdir

Ėder tahvif-i keşti Zihniya bil kesret-i emvac

118

34.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Hilal-i ebrusın yarüñ görüp mihr-i vefadan geç

Ziya bulsun kamerle şehr-i dil şems-i duhadan geç

2. Vėrüp şuh-ı tabibiñ destine nabz-ı reg-i canı

Esir eyler firaş-ı ªaşka bu cismi devadan geç

3. İşitdürme hasir-ı mescide gösterme taªati

Ne bulduñ zahid işbu semªa ile bu riyadan geç

4. Yüri ª‹si-sıfat ibra-ı ekme derdine düşme

Gözüm nurı ªama-yı dideñi gör tutiyadan geç

5. Hele Musayı Firªavn-ı rakibe Zihniya vėrme

Yed-i beyzasına bul dest-res şimdi ªasadan geç

119

35.

123b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

-. - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Turresin hendaz-ı ehl-i ªaşk ėdüp ėtmekde piç

Guyiya benna ėder isr-i binada vazª-ı zic55

2. Ehl-i istigrakı ėtdi sahil-i fikret nigah

Hıfz-ı keşti eyler elbette zevaya-yı halic

3. Hayret-endaz oldı ima-i naªam çin-i cebin

La-cerem terdid-i etvar eyledi ebr-i meric

4. Atlas-ı ªirfana mendil-i riya olmaz nazir

Sath-ı bintüºl-ªankebut olsun mı padaş-ı nesic

5. Akılane hayli pend ėtdim veli nefsüºl-emr

Bu gazel-veş Zihniya sebt olmadı divana hiç

55 Beyite anlam verilememiştir.

120

36.

me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün

. - - - / . - - - / . - -

1. Benümle kafir-i hüsn eyledi lec

Çeker Nemçe müselman üstine mec

2. Merakum gitdi fikr-i halüñ ile

Etibba vėrdiler hulyaya emlec

3. Dü-çeşm oldı nigehle yari hamil (?)

Dü-çeşm ile yakışdı resm-i hevdec

4. Sebatı olsa da kemdür ªadanuñ

Rekaket gösterür meşyinde aªrec

5. Niçün almaz nebiden irsi Zihni

Ėderler ªavl eger zıyk olsa mahrec

Fi harfüºl-ha

121

37.

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. ªİndimde yar (eger)56 olursa n’ola hüsn-ile melih

Agyar olur nihad-ı muhibbana bes kabih

2. ݪlan-ı kavl-i ªaşka hafa olmadı karin

Olmaz kinaye güftede oldukda ol sarih

3. Ol mugbeçe tufeyl-i müselmana beñzemez

İslam-ile remide olur millet-i Mesih

4. Eyler heva büride şamatat-ı hikmeti

Olmaz zelazil añla şedid olsa tavr-ı rih

5. ªİllet nidanı kılma hıraşide Zihniya

ݪlal olunmaz olsa huruf-ı sühan sahih

38.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

56 Bu kelime vezin bakımından fazladır.

122

1. Sadra vėrdi sine-bend-i yarı çözmek inşirah

İnhilal-i müşkil ile buldı saºil infitah

2. ªAkd-i meclisle baña bintüºl-ªineb oldı ªiyal

Mahrem ėtmekdür zenanı ehline kar-ı nikah

3. Ekseriya defª ėder nadanı seyf-i iªtiraz

Hasmı tahvif eylemeklikde müsellemdür silah

4. Ab-destüñ farkı vardur ab-rudan lacerem

Bir degüldür ma-i isfidac ile ma-i karah

5. N’ola Zihni evc-i istignada pervaz eylesem

Ben Hümayum baña envaª-ı maªarifdür cenah

39.

fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün

. . - - / . . - - / . . - - / . . –

1. Kızarup şerm-ile ėrdi leb-i canana kadeh

ªArz-ı laªl eyler imiş al ile mercana kadeh

123

2. İbn-i vakt ile ėder bint-i rezüñ sırrını faş

Halkuñ atdı kızılın gözgöre meydana kadeh

3. Çar-pa gibi ayah üzre gezerdi her dem

Şimdi bir pare karışdı hele insana kadeh

4. Zahidüñ savmaªasın hiç ziyaret kılmaz

Sürh serdür ki olur saki-i meyhane kadeh

5. Zihniya sırça saray idi dil-i viranım

Kırmadan eyledi taªmir anı ferzane kadeh

40.

124a fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün

. . - - / . . - - / . . - - / . . -

1. Ruh-ı yar ile gelür bu dil-i gam-hara ferah

Gül-i sad-berg vėrür bülbül-i gül-zara ferah

2. N’ola ikram-ı füru-mayeye vėrse paye

Gelür ikbal ile der-beste-i idbara ferah

124

3. Bag-ı ªalemde şereflendi hünerle niçeler

Semerat eyledi ilka-y-ile eşcara ferah

4. Müje vü hacib ile gırrelenür şuh-ı Kırım

Sehm-i kavs ile gelür zümre-i Tatara ferah

5. Zihniya safvet ile buldı secencel kıymet

Pak-i mazmun vėrür lehce-i eşªara ferah

41.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Terk-i agyar eyleyüp dil-dara ėrmekdür salah

Har u haşaki geçüp gül-zara ėrmekdür salah

2. Hane-i virane-i ahlakuñı taªmir içün

Tişe-i minşar ile miªmara ėrmekdür salah

3. Nerdüban-ı zehr-i inkara mukayyed olmayup

Suffa-i kaşane-i ikrara ėrmekdür salah

125

4. Güfteha-yı ªamiyan-ı nası ėdüp zir-i pa

Baş egüp ªariflere esrara ėrmekdür salah

5. Zihniya hali bulanlar eyledi terk-i mahall

Darı istiskal ėdüp deyyara ėrmekdür salah

42.

Müf te ªi lün fa ªi lün müf te ªi lün fa ªi lün

- . . - / - . - / - . . - / - . –

1. Leyl-i riyaya nehar oldı ziya-i sabuh

Buldı cesed guyiya mürde iken taze ruh

2. Eyledi küffar-ı evhamı maªarif helak

ªAsker-i İslama hakk vėrdi gazada fütuh

3. Oldı sirişküm benüm bir ulu tufan kim

Gark olur aña düşen olsa da keşti-i Nuh

4. Nushını nasıh atup sagarı aldı ele

126

Yusufı seyr ėdicek tevbeyi57 bozdı nasuh

5. Oldı tamam Zihniya name-i pak-i gazel

Anuñ-içün yazmışım yanına nam-ı beduh

Fi Fasluºl-ha

43.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Harik-i ªaşka hicr ü firkat-i dil-dar olur duzah

Hezarana hazan-ı gül-bün-i gül-zar olur duzah

2. Varan kuyına yandı nar-ı ªaşk-ı kafir-i hüsne

Bilür müºminler anı mesken-i küffar olur duzah

3. ªAzab-alud olur tuti sada-yı zag-ile elbet

Nedim-i yara guş-ı sohbet-i agyar olur duzah

4. Zülal-i hicr-i dil-ber şuh-ı kibri eyledi tathir

ªUsata nisbet ile magsel-i avzar olur duzah

57 Akkuzatif eki hemze ile yazılmıştır.

127

5. Ėren dostum visal-i yara bulmaz soñradan tebªid

Ne şübhe bunda Zihni düşmen-i ebrar olur duzah

44.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Agniyaya vėrse rifªat gam degül dest-i ferah

Ehl-i istiskayı teşhir eyler elbet intifah

2. Göregene terbiyetdür istikamet bahş ėden

Kec-rev oldı bus-ı dest-i bagban ėtmezse şah

3. Rahne-cuy-ı ªalem oldı mübtela-yı taªn olan

Vakıªa kılmakda imdad-ı felahan seng-lah

4. Nafiªi ahbar ile eyler muzırr vehm ü hiras

Semm gibi kar ėtdi reng-i sebz-i ab-ı isfenah

5. ªAks-i raºi tabiª oldı levnine ayinenüñ

Zihniya ashabınuñ haline pey-revdür simah

128

45.

124b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Savt-ı ªakla vėrdi lüknet buse-i çah-ı zenah

La-cerem ihdas ėder suªali nuş-ı ab-ı yah

2. Hürmet ėtmek vacib oldı sakiya bint-i reze

Ol benüm uhtümdür aña dėmişüm guya ben ah

3. Mürg-ı kalbi sayd içün ol tıfl-ı kebg-endama bak

Dane-i halin döküp dam-ı nigahın kıldı fahh

4. Tünd-i bad-ı ªaşkdan bulmaz ser-i ªaşık reha

Anuñ-içün daºima oldı buhar-alude şah

5. Şüst-şu kıl sohbet-i ªirfan ile noksanuñı

Zihniya sabun ėder esvabdan refª-i vesah

46.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

129

1. Benüm ol kuş nebili ehl-i zühdüñ başına gül-mih

Ėderler bir niçe zag-ı siyahı guyiya der-sih

2. Tıraş ėtdi gam-ı zerrin-i yarı dilden ol afet

Mücerrebdür hücum-ı kalª-i eşªar ėtmede zırnih

3. Hukuk oldı esas-ı ittihadı eyleye terfih

Dırahtı müstakılen üstüvar ėtmekde daºim bih

4. Heyula-yı zaman ile olur aªraz-ı kevn abad

Ėder isbat umurun tul ü ªarzın la-cerem tarih

5. Zen-i kem damına oldı müzekker Zihniya galib

N’ola daman-ı ªırzı kir-i muglim eylese tevsih

47.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . –

130

1. ªArz-ı ruhsar eyledi ªuşşaka şuh

Bagbana vėrdiler bir dane huh

2. Yar olur hoy-kerde tab-ı şerm-ile

Ademi taªrik ėder zira keduh

3. Bir degül düşnam u taªn u iªtiraz

Cay-ı senge olmadı kaºim güluh

4. İbn-i vakte pend ėder pir-i mugan

Zemm ėder tavr-ı civananı şüyuh

5. Mushafımdur vechi yarüñ Zihniya

Ayeti teºvil ėder [ªilm]-i rüsuh

Fi harfü’d-dal

48.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

131

1. Per-i pindarı yakdum ªaşk-ı yara herçi-bad-a-bad

Semender gibi girdüm bend-i nara herçi-bad-a-bad

2. İçüp zehr-ab-ı ªaşkıñ istedüm tiryaklıgından

Düşüp bahre sarıldum sanki mara herçi-bad-a-bad58

3. Gül-i sad-bergi bulmak niyyetiyle bag-ıª alemde

Yöneldüm bülbüle ecnas-ı hara herçi-bad-a-bad

4. Gümüş namında bir zer-ger civanıñ dest-i zulmünden

Giribanumı ėtdüm pare pare herçi-bad-a-bad

5. Görüp zindan-ı ªakluñ revzeninden Zihniya ªaşkı

Kararı eyledüm tebdil firara herçi-bad-a-bad

49.59

124b me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

58 Bir sonraki gazelin ilk beytinde bu beyit bir kelime farkla tekrarlanmıştır. 59 124b derkenar

132

1. İçüp zehr-ab-ı ªaşkıñ istedüm tiryaklıgından

Düşüp bahre sarıldum zeyl-i mara herçi-bad-a-bad

2. Bugün Batha-yı ladan Yesrib-i aªlaya hicretde

Sıgındum ªar-ı sevda-yı nigara herçi-bad-a-bad

3. Zemin-i kalbe ª‹si-i muhabbet nazil oldukda

Helak ėrdi hemin Deccal-i ªara herçi-bad-a-bad

4. Saña ey kilk-i kudret taªn ėden cehl-i mürekkebdür

Yakışmış hatt o gül-nur u ªizara herçi-bad-a-bad

5. ªAzab-ı duzah-ı berd ü şitadan kurtulup ey dil

Yetişdüm zevk-i cennat-ı bahara herçi-bad-a-bad

50.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Her kaçan-kim sine-bendüñ eyleye dil-ber küşad

ªUkdeler tahsil ėder ol hal ile turmaz nihad

133

2. Ol mecusi dil-beri ªuşşakı kıldı hime-keş

Nar-ı ªaşka yanmadı kül başına ey dil remad

3. Ehl-i temkin oldılar telvine cana müşteri

Reng-i ruyıñ suk-i maªnada ėdince gül mezad

4. Ey Hülagu kişver-i hüsn içre görse şevketüñ

La-büd eylerdi saña ªarz-ı raªiyyet Keykubad

5. Yar yazmış kıl kalemle hüsn-i hatt ruhsarına

Var haber vėr Zihniya meşk eylesün gelsün ªİmad

Ve-lehu

51.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. ªAşıkım tıfl-ı tabibüñ halidür baña murad

ªİllet-i ªaşka etıbba vėrdiler habbüºr-reşad

134

2. Meyl-i şuh-ı nev-tıraşı iltizam ėtsem n’ola

Fesh-i saªya kadir olmaz mültezim düşse hasad

3. Katª-ı ªaşk-ı kafir-i hüsn ėtmede ehl-i gaza

La-cerem kafir hücum ėtse olur vacib cihad

4. Kale-i ayat-ı hüsni bilmedi saluslar

Bulsa mushaf gam degül suk-ı Nasarada kesad

5. Tuhfe kıldum asaf-ı dehre bu nazmı mur-veş

Zihniya vėrdüm Süleymana yine fahz-ı cevad

52.

125a fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün

. . - - / . . - - / . . - - / . . -

1. O mehüñ hüsni ile buldı ziya şehr ü beled

Eser-i ruhladur pertev-i ifras-ı cesed

2. Didemi rüºyet-i hak-i rehüñ eyler pür-nur

Tutiya ile olur nefsüºl-emir refª-i remed

135

3. Görinür ehl-i mecaz içre hakikat kademi

Harf-i tahkike vèrir nam nema-dade-i kadd

4. Kim ėderdi hele binisini elfe teşbih

Eger ebrusı o şuhuñ mesela olmasa medd

5.. Zihniya zahidi ferman-ile tard ėtdi o yar

Şaha ªasi olanı eylediler nefy-i ebed

53.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Ehl-i ªaşk olmaz civar-ı yar-ı pür-fenden baªid

ªAndelib olsun mı hiç etraf-ı gülşenden baªid

2. Haric-i ruhsarı ėtmiş şahne-veş hali mekan

Danedür guya ki kalmış kurb-ı hırmenden baªid

3. Duhter-i rezden ebuºl-vakt ėtdi istiªfa-yı hatt

Şevher oldı nükte-i tatlik ile zenden baªid

136

4. Tabª-ı canana gelüp nefret beni terk eyledi

Sakıt olsa iªtidali ruh olur tenden baªid

5. Zihniya ėtmez melek şeytana elbet iªtibar

Ey rakib olsa ªaceb mi dil-rüba senden baªid

54.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Yandı her kim handak-ı ªaşk içre eylerse kuªud

Oldı nar ashab-ı uhduda zihi zatüºl-vekud

2. Ol Yahudi dil-beri ªuşşaka cevr ėtse n’ola

Düşmen-i dirine-i İslamiyan oldı Yehud

3. İltifat-ı yar ile ėtmez baña yarı rakib

Neyl-i emval ile olmaz mugtenim merd-i hasud

4. İstimalet ªarz olur olmaz tebasbus zahide

Tarz-ı aherdür sefahat tavr-ı diger oldı cud

137

5. Leşker-i ªirfan ėder küffar-ı evhama gaza

Zihniya ceng ü cihadı eylemez illa cünud

55.

138

56.

57.

139

125b

140

58.

141

Fi faslüºz- zal

59.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Kuy-ı yar-ı gonca-femdür ªaşıka ziba melazz

Gül-sitanı eyler elbet ªaşık-ı şeyda melazz

2. Kafir-i hüsni n’ola der-hatır ėtse müºminan

Ėde gelmiş mescidi taªmir içün tersa melazz

3. Turreler guya o sim-endama oldı pas-ban

Dahmedür kim eylemiş etrafın ejderha melazz

4. Kıl kalem hatt yazdı kırtas-ı ªizarına anuñ

Galiba mushafdır ėtdi sure-i ta-ha melazz

5. Zihniya oldı hakikatle mecazi müştemil

Bu gazelde eyledi dünya ile ªukba melazz

142

60.

126a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Yarüñ emri eyledi ªuşşak-ı şeydaya nüfuz

Padişah fermanıdur eyler reªayaya nüfuz

2. ªAşkı isbat eylese eşk-i dü-çeşmüm gam değül

Şahidüñ ihbarı eyler nefs-i daªvaya nüfuz

3. Rast-karı kec-meniş igfal ėdermiş el-hazer

Kıldı lamuñ iªvicacı elfüºl-laya nüfuz

4. Berg-i sebz-i tuhfenüñ teºsirini ªalem bilür

Eyledi teºsir-i tabªı nahl-ı hurmaya nüfuz

5. Zihniya lafzuñ olur maªnada elbet medhali

Nik ü bed esma ėder tabª-ı müsemmaya nüfuz

143

61.

fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün

. . - - / . . - - / . . - - / . . –

1. Sühan-i kand-i leban oldı dil ü cana elezz

Leb-i şirin ise Ferhad-ı perişana elezz

2. N’ola kezzaba kelamında ferah vėrse bezir

Gelür itlaf-ı direv tabª-ı sefihana elezz

3. Bi-vefa selb-i iªanetle bulur zevk [u] safa

Terk-i bar eylemeden olmaya hayvana elezz

4. Bi-zebana ªadem-i sohbet olur hüsn-eda

Naks-ı masraf gelür iştah-ı rakibana elezz

5. Dide aªzada riyasetle bulur ªizz ü kemal

Zihniya oldı hükumet hele sultana elezz

62.

144

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Mest-i ªaşka laªl-i cananı beyan ėtdi nebiz

ªAndelibe reng-i nesrini ªayan ėtdi nebiz

2. Bag-ı cisme sarsar-ı keyfiyyetin ėdüp vezan

Susen-asa kibr-ile kini hazan ėtdi nebiz

3. Kudek-i nev-saleye taªlim ėdüp rüşd ü sedad

Zal-i dünya gibi fertutı civan ėtdi nebiz

4. Bir gedayı taht-gah-ı ªaleme sultan ėdüp

Nice şahanı geda vü la-mekan ėtdi nebiz

5. Zihniya teşrif-i yarı galiba hiss eyledi

Hidmeti babında damen der-meyan ėtdi nebiz

63.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

145

1. Yar ªindinde kelamı ªaşıkuñ buldı nüfuz

Hastenüñ oldı dehanı nan u niªmetden lezuz

2. Çaker-i mahbusuñ oldı istinadı seyyide

ªUkd-ı sihri hall içün guya okurlar “kul eªuz”60

3. Dehr eger şad ėtse de sen aña kılma iªtimad

Layık olmaz vazª-ı ahkam ėtmege sahn-ı şüzuz

4. Olmayınca raªd u berk olmaz salat-aver ªavam

Görmeyince duzahı dėrler mi kafirler neª uz

5 Havf-ı aªda olsa Zihni hısna eylersün duhul

Min şerariºl-emr biºr-rahmani Mevlana eluz61

Fi harfüºr-ra

60 Felak (113) ve Nas (114) surelerinin halk arasında bilinen adı. 61 “İşler kötü gittiğinde Allah’a sığınırım.”

146

64.62

126b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Şah monla meclisinde ªaşık-ı magdur dur

Kanda ªaşık aña nisbetle şeh-i Timur mur

2. Hep musahhar emrine vildan ile gılman anuñ

Çeşm-i cadusı ile ol fitnenüñ meshur hur

3. Sayha-i ahumla İsrafil-i huş oldı harab

Aña nisbet ey kıyamet-kametüm maksur sur

4. Kelb senüñ endahte-i etrafını tasdiª ėder

İltifatuñla rakibe oldı bak menşur şur

5 Zihniya safvet bulur dil tab-ı ªaşk-ı pak ile

Ta derunı yanmayınca bulmadı tennur nur

62 126b derkenar

147

65.63

126b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Ey görenler şeh-levendi nakd-ı ªaşkıñ bendedür

ªAkl u fikri ėtdüm istiklal cümle sendedür

2. Sen baña mahdum olaldan mürde-dil buldı hayat

Farig olmam hidmetiñden ta ki canum tendedür

3. Dostanı agladup aªdayı güldürme bize

ªAşıkuñ senden muradı yalıñız bir handedür

4. Ehl-i ªaşka lutfuñı görmüş degülken bir ahed

Dil husul-ı vasl-ile yanuñda pek şermendedür

5 Vakiªüºl- hali beyan ėtdim rumuz-ı ªaşk-ile

Zihniya bu nazmı tanzir eyleyenler kandadur

63 126b derkenar

148

66.

me fa ªi lün fe ªi la tün me fa ªi lün fe ªi lün

. - . - / . . - - / . - . - / . . -

1. Kalem tıraş-ı hat-ı yarı kim tahayyül ėder

Kitabet-i kelam-ı kil içün taªallül ėder

2. ªAceb mi girse de rüºya-yı ªaşıka o peri

Melek-vücud beni-ademe temessül ėder

3. Simat-i ªaşkına ªuşşakı daªvet ėdüp o yar

Taªam-ı hüsnüne hal-i siyahı fülfül ėder

4. Şarab-ı rüºyet-i hüsnüñi nuş ėden ªuşşak

Füsun-ı badem-i çeşmiñ alup tenakkul ėder

5. Hüma-veş evc-i semada bu Zihniyi taleb ėt

Zemin-i lane-i gunceşke kim tenezzül ėder

67.

126b fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

149

1. Na-tüvan-ı ªaşkı yarüñ sohbeti eyler dilir

Mal buldukda gani olsa ªaceb midir fakir

2. Atlas-ı çarhı hakikat añlamaz sufi mezak

Ehl-i takvaya beli mekruhdur sevb-i harir

3. Hüsn-i yarı eyledi sabit tevatür vakıªa

Şübhe kalmaz anda kim vėrdi haber cemm-i gafir

4. Daªvet ėtmez har mizacı matbah-ı ªilm-i ledün

N’eylesün helvayı hayvan aña bir pare şaªir

5. Nale eyler Zihniya nay ile şah-ı mevlevi

Hamedür kim olmadı andan cüda bir dem sarir

68.

mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . -

1. Hedm-i dile ki ruz-ı ebedden nişan vėrür

Kevni harab ėdüp meh ü mihre ziyan vėrür

150

2. Ahz ėtme bad-ı ah-ı cihan-suz-ı ªaşıkı

Şol nev-bahar-ı hüsnüñe bi-şekk hazan vėrür

3. Leyli de kabr-i kaysa yüzin sürse gam degül

Ėrer visal-i yara o hal ile can vėrür

4. Tatar-ı cevri cana hücum ėtse katl içün

Vėrür müjeñ hadeng hem ebru keman vėrür

5. Sahib-zemine tabª-ı neverdide Zihniya

Bu nazmı misl-i berg-i sebiz armagan vėrür

69.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1 Biz ol ªaşıklaruz dünyada bir cananımuz vardur

ªAceb mi müºminüz biz dinimüz imanımuz vardur

151

2. N’ola çeksek tekalif-i gam-ı hicri reªaya-veş

Serir-i hüsne malik dil-bera sultanımuz vardur

3. Cihanuñ zaºidi vü nakısı maªlum olur elbet

Bizüm tahmin-i hakkani gibi mizanımuz vardur

4. Etıbba-i zamana gam degüldür olsa da gafil

. Tababetle mariz-i cana bir dermanımuz vardur

5 N’ola pervaz ėderseñ evc-i lahut-ı hakikatde

Hüma-veş Zihniya bil şeh-per-i ªirfanımuz vardur

70.

mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Bülbül dıraht-ı gülde dem-a-dem figan ėder

Simurg siti dilde ªaceb aşiyan ėder

2. Nur ayetini mushaf-ı hüsnüñde okumuş

Huffaz hilyesine sorup imtihan ėder

152

3. Meftun olan nigara hemin İsfahan mıdır

Ol ruha ehl-i Gence de biñ can revan ėder

4. Tatar-ı çeşmi bizleri katl eylemege bak

Kirpiklerin sehimler ü kaşın keman ėder

5. Kaf-ı rızada lane ėdüp baña Zihniya

ªAnka gibi cihanda beni la-mekan ėder

71.

127a mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Yarüñ ªizarı üstine hüsni nikab olur

Şemsüñ cemali üzre şuªaªı hicab olur

2. Baran-ı eşk-i çeşmümi icra içün meger

Gelse sipihr-i kalbime gamlar sehab olur

3. ªAklı giderse ademüñ olmaz nizamı hiç

Bir hane hali kalsa dem-a-dem harab olur

153

4. Görmezse hele terbiye kudek fesad ėder

Halinde şira terk olunursa şarab olur

5. Deycur-ı zühde vėrse o meh şuªle Zihniya

Eflak-i maªrifetde yüzi afitab olur

72.

mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Söyler pes-i kafesde nigarum tıkır tıkır

Guya sürura başladı bülbül çıtır çıtır

2. Hısn-ı visali fethe bak ism-i rakib-ile

Mal-ı ganimeti yèye görsün kıtır kıtır

3. Men kase-lis-i matbah-ı vaslım bu sofrada

Cuşide oldı dig-i muhabbet fıkır fıkır

4. Cana niyaz-ı vuslat ile girye eylesem

Cevr-i hıyanet üzre gülersin kıkır kıkır

154

5. Varsam civar-ı yara zarafetle Zihniya

Enf-i rakib ėder hasedinden fıtır fıtır

73.

mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Hedm eyle cismüñi ki nihayet harab olur

Yak nar-ı ªaşka ªakıbet aña ªazab olur

2. Ab-ı hayatı içmege saªy eyle ruz u şeb

Hızrı bulana menzile naªmüºl-meºab olur

3. Zahid ªibadet ile iver perde geçmege

Bilmez ki kendisine o taªat hicab olur

4. Bintüºl-ªineb bulursa n’ola laªl-i dil-beri

Dest-i ªarusa şibhe ne vazª-ı hıdab olur

155

5. Tanzir-i hama gelse n’ola taªne Zihniya

Küstaha ªaynı ile bilürsiñ ªitab olur

74.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Güruh-ı ªaşıkanuz saña ey büt ilticamuz var

Reªayayuz rikab-ı padişahiden ricamuz var

2. Sirişk[üm] dem-i heft ceyhuna manend oldı hicrinden

Anuñla hasılı ma-beynimüzde ma-ceramuz var

3. Tabibüñ sükkeri maªcununı kanda bulur haste

Bizüm hicr ü elemden derd-i ªaşka bir devamuz var

4. Be-her Musaya bir Firªavn elbette musallatdur

Rakib-i Rusiya dèrler bizüm de bir belamuz var

5. Gururundan felek atlas geyerse Zihniya gam yok

Bizüm peşmineden mensuc bir köhne ridamuz var

156

75.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Dil-bera dil daºima ruhsarına bakmak diler

Kendisin pervane-veş ateşlere yakmak diler

2. Bir içim su oldugın yarüñ ªaceb guş eylemiş

Ab-ruy-ı meşrebüm andan yana akmak diler

3. Hasretüñle ªakla tarik oldı ªalem şöyle kim

Dil cünun ile zinad-ı hayreti çakmak diler

4. Eylemez tebªid ile bezm-i safadan keff-i yed

Dest-i saki sine-i biganeye kakmak diler

5. Zihniya mismar u levh-i vasl-ı cananı göñül

Miskab-ı tir-i niyaz [ile]delüp takmak diler

157

76.

127b mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Dil-ber ki zülf-i muhteşemin halka dar ėder

Hamun-ı ªaşk içinde o hayli şikar ėder

2. ªAşıklarını kuyıña ugratmayup şeha

Agyar ragbet eyleyüben hem-civar ėder

3. Halka tevazuª ile bakup şiveler kılur

Ben bendesin görünce hemişe vakar ėder

4. Kendine sohbet ėtmege manend arar gezer

Var ise bizler ile görüşmege ªar ėder

5. Anuñ muhabbetine feda eyledi seri

Allahü aªlem ol bizi düşmen şümar ėder

6 Baªzıca imtihana sükut eylerüz veli

Takat gelür mi aña ki leyl ü nehar ėder

158

7 Bu ªözr-i bi-kerane elem çekme Zihniya

Bir gün olur saña da bakup kam-kar ėder

77.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Bilmeyen şiven-geh-i eşªarı sohbet zann ėder

Nükte-i mazmun ile eşªarı sıklet zann ėder

2. Ehl-i kesret ruşena-yı vahdeti bilmez nedür

Künc-i tariki ªavam-ı nass ªuzlet zann ėder

3. ªAklınuñ ėrişdigi ahvale maªlumum deyüp

Kendiye mechul olan halatı hikmet zann ėder

4. Kendi zatında vaziªüºş-şan olan nadanlar

ݪtibar-ı na-be-ca-yı halkı ªizzet zann ėder

5. Zihniya asar-ı mergi görmeyen ªayneºl- yakin

Mübtela olsa sudaªa hayli zahmet zann ėder

159

78.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . –

1. Hüsn-i hatt-ı ruyı yarüñ cimdür

Hem o mushafda dehan mimdür

2. On sekiz biñ ªalemi olmuş muhit

Kişver-i dil bir büyük iklimdür

3. Ateş olmaz zahide berd ü selam

Nar-ı ªaşka giren İbrahimdür

4. Ab-ı nutk-ı ehl-i hası nuş kıl

Kim o sırr-ı çeşme-i Tesnimdür

5. Ahz u iªtayı ėdinme ser-zeniş

Geç o yerden ki reca vü bimdür

6. Kale-i pazar-ı maªna oldı raz

Nakd-i istiªdaduñ aña simdür

160

7. Remz-i germ-nayı bilmek Zihniya64

Su-yı hakdan ademe tekrimdür

79.

me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün

. - - - / . - - - / . - -

1. Senüñ ruyuñ şeha cirm-i kamerdür

Anuñ-çün mihr-veş pür-nur u ferdür

2. Togar elbette mihr-i hüsn-i etfal

Tufuliyyet demi zira seherdür

3. Meges-veş cemª olur başına ªuşşak

Vücudı dil-berüñ guya şekerdür

4. Güneh zann ėtse sufi vasl-ı yari

N’ola şekk lafzınuñ tafdili hardur

64 Mısranın vezni bozuktur.

161

5. Metaª-ı ªaybı bi-idrake Zihni

Hünerdür deyü bayª ėtmek hünerdür

80.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Baña oldukça şive-gah olur ªarz-ı cemal eyler

Rakib-i ru-siyaha daºima hışm-ı celal eyler

2. Senüñ başdan çıkup başdan çıkardı perçemüñ halkı

Anı ser-mu görenler la-mahale kil u kal eyler

3. Çemende gösterür eşcara kendin şah-ı serv-azad

Hemişe ªaşıkana yar keşf-i yal u bal eyler

4. Velaª badi-i hırman oldı ümmid-i tesadüfde

Meseldür iltizam ėdenler elbet infiªal eyler

5. Muhayyeldür bu nazm ile tazallum ėtmemek yara

Reªaya Zihniya sultan-ı vakte ªarz-ı hal eyler

162

81.

128a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . –

1. Yar ruhsarın gül-i nesrin ėder

Bülbül-asa bendesin gam-gin ėder

2. Halkı katl ėtse o tig-i hüsn-ile

Yine ªalem ol büte tahsin ėder

3. Vaºizüñ güfta-i na-hem-varesi

Ademi cuya-yı hur-ı ªin ėder

4. Taªat-i mehzulesi zahidlerüñ

Sahibin müstekbir ü hod-bin ėder

5. Batın-ı eşyadadur temkin gel

ªİlm-i zahir dilleri telvin ėder

6. Cehl-i inkar u taªassub ademi

Bi-mehaba kafir-i bi-din ėder

163

7. Zihniya edªiyye-i vaªiz beni

Naªre-bend-i kulkul-ı amin ėder

82.

me fa ªi lün me fa ªi lün fe ªu lün

. - - - / . - - - / . - -

1. Muhabbet rahına ey dil girenler

Hemin mahbuba anlardur ėrenler

2. Olur canana vasıl bi-mehaba

Firaş-ı ªaşk içinde can vėrenler

3. Beni ėtdi nümidden farigüºl-bal

Bu vadide niçe Veysüºl- Karanlar

4. Şuªaª-i şemªe eyler mi tenezzül

Meh-i ruhsar-ı dil-darı görenler

5. Ėder iscal-ı ihlası küşade

Riya tumarını elbet dürenler

164

6. Hiras-alud-ı nazmum Zihniya hep

Sühanda fenn ü sanªat gösterenler

83.

mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Dil-dade-i deva vü sada ehl-i hal olur

Ademde hal olursa medar-ı kemal olur

2. Hilmüñ salah-ı sade döker sadr-ı salihe

Alude olsa milhe mül ekle helal olur

3. Pa-i hevama gelse eger merd-i mürde-dil

Radur rüsum-ı dehre vü hem devre dal olur

4. [...] olsa ªulv-i ªulum asl-ı mesºele

Alemde turma herkese ehl-i suºal olur

5. Dil-dara her ki ola o dil-dade Zihniya

Mevsul-i ma- melek meºal-i visal olur

165

84.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Sim-sima ol güzel dil-ber be-gayet hubdur

Surre-i dil eyledi ser-maye zer-mahbubdur

2. Bih-i samanı kopardı firkat-i şuh-ı tabib

Ekseriyya tıbda istiªmal olan enbubdur

3. Zer-nisar-ı keffe-i mizanı itmam eyledi

Hal-i sim-endam guya habbe-i harnubdur

4. Mümteli ümmüºl-habaºisle ebüºl-vakti görüñ

Sakf [u] bab-ı dar-ı sekre lihyesi çarubdur

5. ªArz-ı nuş ahbaba vü aªdaya kıldı darb-ı niş

Zihniya kendu-yı nazma meşrebüñ yaªsubdur

Fasl-ı harfüºz-za

166

85.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. Zülf-i pür-ham oldı sim-endam-ı yara dide-duz

Zabt olınmışdur tılısm-ı mar ile guya künuz

2. İltikanı anuñ istiskal ėden kavl-i visal

La-cerem tasrih olınsa bir sühan kalmaz rumuz

3. Mihr-i ªaşk-ı dil-rüba evhamı ifna eyledi

Sebzevatı lacerem tahfif ėder mah-ı temuz

4. Germi-i piran-ı ªaşk eyler civanana eser

Duhteranı guyiya tebrid ėder berdüºl-ªacuz

5. Zülf-i yarı refª ėden seyr ėtdi ru-yı dil-beri

Şeb güdaz ėtse ėrişür Zihniya elbette ruz

167

86.

128b mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün

- - . /. - - . / . - - . /. - -

1. Canan ele girdükde şeha cana bakılmaz

Gün togdıgı demde meh-i tabana bakılmaz

2. Medd-i basaruñ olsa nazar-gah-ı melamet

Nadan gibi ªanªane-i şana bakılmaz

3. Yaªkub-ı dil oldı ise Yusufla mülaki

Mısr ile ªazizüm çeh-i Kenªana bakılmaz

4. Dendanı görenler lebüñi kıldı feramuş

İncü var-iken dane-i mercana bakılmaz

5. Zihni bulan insanı harı eyledi tebªid

Rindan gelicek zahid-i nadana bakılmaz

87.

mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün

- - . /. - - . / . - - . /. - -

168

1. Gül bülbülüñ avaze-i feryadın işitmez

Pervanenüñ od niyyet-i ikadın işitmez

2. Mahi gibi meh-pare gezer bahr-i cihanda

Devr-i kamerüñ şest ile sayyadın işitmez

3. Olmuş reg-i can sohbet-i canana heves-kar

ªAşkuñ o dahi nişter-i fassadın işitmez

4. Sim-i dagal-ı dil zer-i mahbubı talebde

Darb-hane-i hüsnüñ veli nakkadın işitmez

5. Masrafdan ėder gamzesi ªuşşaka şikayet

Zihni şeref-i hüsn-ile iradın işitmez

88.

mef ªu lü fā ªi la tü me fā ªi lü fa ªi lün

- - . / - . - . / . - - . /- . –

1. Yarüñ ªizarı olsa ªaceb mi kitabımız

Hattında yok mı yoksa bizim fasl u babımuz

169

2. Pir ü civan şaha raªiyyetde yek-nesak

ªAşık nigara cümle bizim şeyh u şabımuz

3. Olmaz remide lafz-ı hakikat mecaz ile

Taªbir olunmak istemez elbette hˇabımuz

4. Sükker degüldür ehl-i diliñ keyf-i neşºesi

Hun-ı cigerdür ekle kebab u şarabımuz

5. Duzah misali hicr ü firak içre daºima

Oldı şikenc-i gamze-i dil-ber ªazabımız

6. Zahid suºal-i taªnı ªayan ėtse Zihniya

İlzama daºir aña bizüm var cevabımuz

89.

me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün me fa ªi lün

. - - - / . - - - / . - - - / . - - -

1. Delal-i dil-rüba-veş müftec-i ªalemde naz olmaz

Benüm labem gibi vazª-ı tevazuªla niyaz olmaz

170

2. Isındı sanma gülse gül gibi sen ol gül-endamı

Meseldür bir çiçekle mevsim-i sermada yaz olmaz

3. Hakikatdür anuñ vaªd-i visali baña ey zahid

Zaruretsiz ªudul-ı semt-i maªna-yı mecaz olmaz

4. Tevatür bulmayan esrara hergiz olma dil-dade

Mücerreb olmayan eşhasa zira keşf-i raz olmaz

5. Rakib ėtmez baña habl-i metin-i vasl-ile şirket

Ne mümkin bir resende hiç iki can-baz olmaz

6. Degüldür ittisalüm infisal-alud dil-berle

Mahal elbette makrun-ı zevaya-yı hıdar olmaz

7. Bu nazm-ı na-tiraş ile semend-i bi-licam-asa

Hele mişvar-ı şiªre Zihniya çok türk-taz olmaz

90.

129a fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

171

1. Lezzet-i zevk-i behişti zümre-i nar añlamaz

Rütbe-i İslamı yaªni hayl-i küffar añlamaz

2. Gava adem nutkı taªlim eylemek mümkin değil

Tavr-ı ªaşkı zahid-i nadan-ı har-var añlamaz

3. Turmayup bir yerde ªazm-i mezbel eyler hanef

Pes taharetde olan halatı murdar añlamaz

4. Nezd-i ahen-gerde gevher bulmaz ikbal-i peşiz

Maªrifet erbabını ashab-ı idbar añlamaz

5. Zihniya girdi miyan-i ªadl ile zulme tezadd

Şive-i insafı hergiz merd-i gaddar añlamaz

91.

fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi la tün fe ªi lün

. . - - / . . - - / . . - - / . . -

1. Seni ol zahid-i bi-nam u nişan añlayamaz

Güher-i bi-bedeli pile-veran añlayamaz

172

2. Hele egri olana togrılık ėtme zira

Şeref-i tir-i sehi kadri keman añlayamaz

3. Ne bilür paye-i ªulyada olan hali deni

Eser-i ser-güzer-i piri civan añlayamaz

4. Yolına can feda ėdeniñ oldı canan

Hüner-i hali falan ibn-i falan añlayamaz

5. Zihniya cana nihan oldı taleb-kari-i ten

ªAşıkuñ niyyetini sade-ruhan añlayamaz

92.

mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün

- - . /. - - . / . - - . /. - -

1. Nadan-ı zaman sohbet-i danayı begenmez

Kuran-ı cihan rüºyet-i binayı begenmez

2. Baş egmese salus n’ola kıble-i cana

Kafirlere bak Kaªbe-i ªulya-yı begenmez

173

3. Şol kapkara kafir ki komış namını müslim

Müºmin sanuban kendini tersayı begenmez

4. Hadim ideyor tahtie mahdumını eyvah

Bak şahneye Tahmurs u Darayı begenmez

5. Ahmakları gör bilmez iken zihn ü zekayı

ªAkıllık ėdüp Zihni-i ednayı (?) begenmez

93.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . –

1. Daºima yarüñ işi ªuşşaka naz

Eyler ªaşıklar aña amma niyaz

2. Ehl-i tahkike hakikat görinür

Dėdiler yara mecaz ehl-i mecaz

3. Buselik olmazsa ªuşşaka neva

Anları tutmaz ªırak eyler hicaz

4. Taªn-ı halkı diñlemez erbab-ı ªaşk

174

Nur-ı meh sarsardan ėtmez ihtiraz

5. Kim çekerdi cevri daºim Zihniya

Olmasaydı dil-rüba-yı dil-nüvaz

94.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. ªAşık-ı nalanı dil-ber şad u handan istemez

Bülbüli gül olmasa pür ah u efgan istemez

2. Bir kişi ªayn-ı müsemma olsa ismi terk ėder

ªAşk-ile meczub olanlar din ü iman istemez

3. ªİlm kadi olsa daªva yok şuhuda ihtiyac

Ehl-i batın vahdet-i eşyaya bürhan istemez

4. ª‹d-i adha Kaªbeden huccacı tebªid eyledi

Kendini zebh ėden İsmaªil’e kurban istemez

175

5. Şuªle-i mihr ü kamer sarsardan ėtmez ihtiraz

Nuhuñ ey dil keşti-i iªcazı liman istemez

6. Zihniya meydan-ı ªaşk içre serin galtan ėden

Kapdı guy-ı vahdeti min baªd çevgan istemez

95.

fa ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lā tün fā ªi lün

- . - - / - . - - / - . - - / - . –

1. İltica-yı matbah-ı şahinşeh ėtmez acımuz

Dehre muhtac olmadı ªalemde bir muhtacımuz

2. Merve-i tayy-i zaman ile mekan oldı Safa

Bir nefesde kaªbetullaha ėrer huccacımuz

3. Çeşmüñ ahvel vėremez sufar-ı tire bir nizam

Ey keman-keş böyle urulmaz bizüm amacımuz

4. Asuman-ı maªrifetde añla bi-çün ü çira

Fehm-i sırr-ı nükte-i miªrac olur miªracımuz

176

5. Zihniya nefy ile isbat eyledük biz vahdeti

ªArz-ı İslam ėtmede küffara istidracımuz

96.

129b mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün

- - . /. - - . / . - - . /. - -

1. Bir kimse ki insan ola hayvana karışmaz

Dana-yı hakiki dahi nadana karışmaz

2. ª‹si-dem olan pür-hüneriñ yeri semadur

Karun-sıfat yerdeki noksana karışmaz

3. Rindan helak olsa dahi gürsinelikden

Nan-pare içün sofra-i hızlana (?) karışmaz

4. Sufi mesela cennete dahil dahi olsa

Havrayı alur zümre-i gılmana karışmaz

5. Zihni taleb-i Yusuf-ı maªna ile meşgul

Yaªkub gibi milket-i Kenªana karışmaz

177

97.

mef ªu lü me fa ªi lü me fā ªi lü fe ªu lün

- - . /. - - . / . - - . /. - -

1. Elfaz-ı muhabbet rakam-ı nameye sıgmaz

Adab-ı meveddet dehen-i hameye sıgmaz

2. Fikrüm o melek-ruyı muhit olmadı gitdi

Ecsam-ı peri debdebe-i cameye sıgmaz

3. Şam-ı Halebe hükm ėdemez nesl-i Hülagu

Nezzare-i ebru vü müjeñ şameye sıgmaz

4. ªAşk ėtmede huşyarı salus-ı feramuş

Ahkam-ı cehalet dil-i ªallameye sıgmaz

5. Zihni n’ola imamızı fark ėtmese yaran

Bazar-ı nihani hele hengameye sıgmaz

178

BİBLİYOGRAFYA

Ahmet Vefik Paşa. Lehce-i Osmânî. Haz. Recep Toparlı. Ankara: TDK, 2000.

Akdemir, Hikmet. Belagat Terimleri Ansiklopedisi. İzmir: Nil, 1999.

Aksoy, Ömer Asım. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. İstanbul: İnkılâp, 1994

Beyânî Mustafa bin Carullah. Tezkiretü’ş-Şuarâ. Haz. İbrahim Kutluk. Ankara: TTK,

1997.

Büyük Osmanlıca-Türkçe Sözlük. Haz. M. Nihat Özön. 6. bs. İstanbul: İnkılâp ve

Aka, 1979.

Canım, Rıdvan. Başlangıçtan Günümüze Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ, 1995.

Cebecioğlu, Ethem. Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. Ankara: Rehber, 1997.

Ceylan, Ömür. Tasavvufî Şiir Şerhleri. İstanbul: Kitabevi, 2000.

Danişmend, İsmail Hami. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. c.2-3-5. İstanbul:

Türkiye, 1972.

gDerleme Sözlüğü. Ankara: TDK, 1978.

Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. 15. bs. Ankara: Aydın

Kitabevi, 1998.

Dilçin, Cem. “Gazel”. Türk Dili: Türk Şiiri Özel Sayısı II (Divan Şiiri). sayı 415-416-

417. (1986): 78-247.

-----------. Örnekleriyle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: TDK, 1992.

179

-----------. Yeni Tarama Sözlüğü. Ankara: TDK, 1983..

Eyüboğlu, Kemal. 13.yy’dan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözü ve

Deyimler. İstanbul: Doğan Kardeş Matbaacılık, 1975.

Gölpınarlı, Abdülbâki. Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri.

İstanbul: İnkılâp ve Aka, 1977.

Hayâlî. Hayâlî Divanı. Haz. Ali Nihat Tarlan. Ankara: Akçağ, 1992.

Karahan, Abdülkadir, Nâbî. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987.

Kılıç, Mahmut Erol. Sufi ve Şiir. İstanbul: İnsan, 2004.

Kimya Terimleri Sözlüğü. Haz. Saadet Üneri v.d. Ankara: TDK, 1981.

Köprülü, Fuad. Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Ötüken, 1980.

Kur’ân-ı Kerim ve Türkçe Meâli Âlisi. Haz. Ömer Nasuhi Bilmen. Ankara: Akçağ.

Kurnaz, Cemal. Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili. İstanbul: MEB, 1996.

Kütüb-i Sitte. Haz. İbrahim Canan. Ankara: Akçağ, 1995.

Levend, Agâh Sırrı. Divan Edebiyatında Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve

Mefhumlar. İstanbul: Enderun, 1980.

Mehmed Süreyya. Sicill-i Osmanî-Osmanlı Ünlüleri. c.2. Haz. Mustafa Keskin,

Ayhan Öztürk, Ramazan Tosun. İstanbul: Sebil Yayınevi, 1996.

Mengi, Mine. Divan Şiirinde Hikemi Tarzın Büyük Temsilcisi Nabi. Ankara: Atatürk

Kültür Merkezi, 1991.

------------. Divan Şiiri Yazıları. Ankara: Akçağ, 2000.

Mutçalı, Serdar. Arapça-Türkçe Sözlük. İstanbul: Dağarcık, 1995.

Mütercim Asım Efendi. Burhân-ı Katı. Haz. Mürsel Öztürk ve Derya Örs. Ankara:

TDK, 2000.

180

Nâbî, Nabi Divanı. Haz. Ali Fuat Bilkan. İstanbul: MEB, 1997.

Necatî Beg. Necatî Beg Divanı. Haz. Ali Nihat Tarlan. İstanbul: MEB, 1963.

Okyanus Türkçe Sözlük. Haz. Pars Tuğlacı. İstanbul: Pars, 1971.

Onay. A. Talât. Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı. 4.bs. Haz. Cemal

Kurnaz. Ankara: Akçağ, t.y.

Özen, Mine Esiner. Yazma Kitap Sanatları Sözlüğü. İstanbul: İÜ Fen Fakültesi,

1985.

Öztuna, Yılmaz. Türk Musikisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi. İstanbul: Atatürk

Kültür Merkezi Başkanlığı, 2000.

Pakalın, Mehmet Zeki. Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. İstanbul:

Milli Eğitim Basımevi, 1946.

Pala, İskender. Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü. Ankara: Akçağ, 1995.

Püsküllüoğlu, Ali. Türkçe Deyimler Sözlüğü. Ankara: Arkadaş, 1995.

Redhouse, James William. A Turkish and English Lexicon. 2. bs. İstanbul: Çağrı,

2001.

Safer Baba, Istılahat-ı Sofiyye Fi Vatan-ı Asliyye-Tasavvuf Terimleri Sözlüğü.

İstanbul: Heten Keten, 1998.

Steingass, Francis Joseph. A Comprehensive Persian-English Dictionary. 6. bs.

London: Routledge and Kegan Paul, 1977.

Şemsettin Sami. Kamus-ı Türkî. Tıpkıbasım. İstanbul: Çağrı, 1996.

Şükün, Ziya. Farsça-Türkçe Lûgat: Ferheng-i Ziya, Gencine-i Güftâr. İstanbul: Milli

Eğitim Basımevi, 1967.

Tarama Sözlüğü. Ankara: TDK, 1963.

181

Tezkirelere Göre Divan Edebiyatında İsimler Sözlüğü. Haz. Haluk İpekten v.d.

Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1988.

Timurtaş, Faruk K. Osmanlı Türkçesi Grameri III. 8. bs. İstanbul: İÜEF, 1997.

Tökel, Dursun Ali. Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar: Şahıslar Mitolojisi. Ankara:

Akçağ, 2000.

Tuman, Mehmet Nâil. Tuhfe-i Nâilî. c.1. Haz. Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı.

Ankara: Bizim Büro, 2001.

Uludağ, Süleyman. Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Marifet, 1977.

Unat, Faik Reşit. Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme Kılavuzu. 5. bs. Ankara:

TTK, 1984.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Tarihi. c.3. böl.1. Ankara: TTK, 1982.

Ünver, İsmail. “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler.” AÜDTCF Türk Dili ve

Edebiyatı Bölümü Türkoloji Dergisi. c.11. sayı 1. (1993): 51-89.

Üzgör, Tahir. Türkçe Divan Dibaceleri. Ankara: Kültür Bakanlığı, 1990.

Yahyâ Bey.Yahyâ Bey Divanı. Haz. Mehmed Çavuşoğlu. İstanbul: İÜEF, 1977.

Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu. Haz. Yücel

Dağlı v.d. İstanbul: YKY, 2001.

Yasır, Mahmut Bedreddin. Medeniyet Tarihinde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem

Güzeli. 2. bs. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1981.

Yılmaz, Mehmet. Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler. İstanbul: Enderun, 1992.

Yorulmaz, Hüseyin. Divan Edebiyatında Nabi Ekolü. İstanbul: Kitabevi, 1996.

182

12. METNİN ASLI