russell d. roberts · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. Çevİrenİn notu p iyasa,...

13

Upload: others

Post on 24-Feb-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle
Page 2: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

The Price of Everything: A Parable of Possibility and ProsperityÇeviren: Mustafa Acar

ISBN 13: 978-975-251-022-7Liman Kitapları® / 22

1. Baskı: Ekim 2014

© Liman Kitapları, 2013© Princeton University Press, 2008

Genel Yayın Yönetmeni: Selçuk DurgutSayfa Düzeni: Liberte Yayınları

Kapak Tasarımı: Muhsin DoğanBaskı: Tarcan Matbaası

Liman Kitapları®

Adres: GMK Bulvarı No: 108/16, 06570 Maltepe, AnkaraTelefon: (312) 230 87 03 | Faks: (312) 230 80 03

E-mail: [email protected] | Web: www.liberte.com.tr

Liman Kitapları® Liberte Yayın Grubu’nun tescilli bir markasıdır.

RUSSELL D. ROBERTSGeorge Mason Üniversitesi’nde ekonomi profesörüdür. New York Times ve Wall Street Journal’da yazmaktadır. Roberts özellikle ekonomist olmayanlara iktisat öğretmek üstüne çalışmaktadır.

1994 yılında yayınlanan ilk kitabı olan Tercih: Bir Serbest Ticaret ve Korumacılık Öyküsü (The Choice: A Fable of Free Trade and Protectionism; Prentice Hall), Business Week ve Financial Times tarafından iş dünyasıyla ilgili yılın en iyi ki-taplarından biri olarak değerlendirilmiştir.

Roberts, iktisadî içerikli fakat hikâye türünde bir eser olan Görünmez Kalp: Bir İktisadiyat Romanı (Liman Kitapları, 4. Baskı, 2013) (The Invisible Heart: An Economic Roman-ce; MIT Press) adlı eserini 2001 yılında yayınlamıştır. Ro-berts’ın bu kitabı iktisat eğitimi almamış kişiler için, bir iktisat kitabı niteliğindedir. 2008 yılında Roberts’ın diğer bir romanı The Price of Everything’i (yakında Liman Kitap-ları’ndan Türkçede de yayınlanacak) yayınlanmıştır. Yazar bu romanında kendiliğinden doğan düzen, fiyat sistemi ve kriz durumunda piyasa ekonomisi gibi belli başlı konulara değinmiştir.

Bunların yanısıra, Roberts, ödüllü bir podcast programı olan EconTalk’un da sunucusudur.

Russell D. RobertsHer Şeyin Bedeli

İmkân ve Refah Üstüne Bir Hikâye

Page 3: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

İÇİNDEKİLER

Yazarın Notu | 13Çevirenin Notu | 15

1 KUTUNUN DIŞINDA DÜŞÜNMEK | 192 KONTROL DIŞI | 293 TÜY KUŞLARI | 46

4 İNANILIR GİBİ DEĞİL | 655 BAHÇIVANA YÜKLENMEK | 104

6 MEA CULPA | 1247 ALTIN YUMURTLAYAN TAVUK | 146

8 MEZARLIKTA BİR GECE | 1939 HER ŞEYİN FİYATI | 211

10 SAHİBİ YOK SORUN YOK | 23511 RÜYALARIN DOKUYUCUSU | 270

12 COŞKUN VE DEĞERLİ BİR HAYAT | 29613 NASIL BİTECEK? | 309

Kaynaklar ve İlave Okuma Listesi | 333Teşekkür | 353

Page 4: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

Bir iktisatçı her şeyin fiyatını bilir, ama hiçbir şeyin değerini bilmez.

Oscar Wilde’ın kinik tanımından bir anonim ifade

Karınca yuvalarıyla ilgili önemli bir sır, yönetim diye bir şeyin olmama-sıdır. Sorumlu bir yetkili olmadan kendi kendine işleyen bir organizas-yon insanların iş yapma tarzına o derece yabancı bir şeydir ki, aklımız havsalamız almaz. Merkezden kontrol yoktur. Hiçbir karınca bir diğe-rine emir vermez, ya da ‘işleri şöyle yapın’ diye bir tâlimât vermez. Yuvanın herhangi bir işinin tamamlanması için ne yapmak gerektiğini kimse bilmez. Her bir karınca yakın çevresindeki küçük dünyasında kendi yolunu bulur. Karıncalar birbiriyle buluşur, ayrılır, işlerini yapar-lar. Bir şekilde, bu küçücük olaylar yuvaların koordineli davranışını sevk ve idare eden bir örüntü yaratır.

Deborah Gordon, Karıncalar İş Başında (Ants at Work)

Gezegeninizle ilgili ne öğrendim biliyor musun? Yeryüzünde tam elli gezegeni dolduracak kadar hayat var. Bitkiler, hayvanlar, insanlar, mantarlar, virüsler. Herkes kendi yerini bulmak için itişip kakışıyor. Kafa kafaya tokuşuyorlar. Birbirleriyle besleniyorlar. İrtibat hâlindeler.

K-Pax filminde konuşan Prot karakteri

İktisatın ilginç vazifesi, tasarımlayabileceklerine dâir ne tasavvur ettikleri konusunda gerçekte ne kadar az şey bildiklerini insanlara göstermektir.

F. A. Hayek, Ölümcül Kibir (The Fatal Conceit)

Page 5: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

RobeRts | Her ŞeYİn BeDelİ | 13

YAZARIN NOTU

B u kitap yakın geleceği konu alıyor. Hikâyedeki Ramon Fernandez, Ruth Lie-ber ve bunların karşılaştığı insanlar hayâl

ürünü olup, Stanford Kampüsündeki gerçek insanlarla aralarındaki herhangi bir benzerlik tamamen tesadüfîdir. Koca Kutu (Big Box) diye bir şirket yoktur–şirketin CEO’su Bob Bach-man’ın gerçek bir kişiye benzerliği yine tamamen tesadüfîdir. Bu kitapta zikredilen diğer şirketler, insanlar ve olaylar ise gerçektir; en azından bu kitabın baskıya gittiği sırada tasavvur edilebile-cek kadar gerçektir. Bu şirketler, insanlar ve olay-ları mümkün olduğunca Amerika ve Amerikan Ekonomisi hakkındaki gerçek bilgilerle uyumlu

Page 6: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

RobeRts | Her ŞeYİn BeDelİ | 15

14 | rUSSell D. rOBertS

şekilde tasvir etmeye çalıştım. Kaynaklar ve ilâ-ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir.

ÇEVİRENİN NOTU

P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle işbirliği yapmasını, ekmek parası

için çalışırken aynı zamanda topluma hizmet etmesini sağlayan mucizevi bir mekanizma. Bir-kaç yıl önce vefat eden ‘iktisatın asırlık çınarı’ Milton Friedman’dan sağlığında dinlemiştim. Endonezya’da sabah kalkıp elinde balta ile yağ-mur ormanının yolunu tutan köylü ile, eline kitap alıp okuyan Aksaray Üniversitesi’deki bir öğretim üyesini birbirine bağlayan sihirli bir me-kanizmadır piyasa. Bu iki kişi ve yağmur orma-nından kesilen ağacın, önce tomruğa, sonra ke-resteye, sonra kâğıda, sonra da matbaada kitaba

Page 7: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

16 | rUSSell D. rOBertS

dönüşüp profesörün eline geçmesine kadar uza-nan o karmaşık süreçte görev alan, iş yapan, üre-time katkıda bulunan onbinlerce insan birbirini tanımaz. Bütün bu insanları birbiriyle irtibatla-yan mekanizma, bir önceki aşamada elde edilen ürünün bir sonraki aşamada birileri tarafından para verilip satın alınacağı bilgisi ve beklentisi-dir. Hâriçten gazel okuyanları geçelim, üniver-sitelerde bu işin ilmiyle uğraşıp da piyasanın ve fiyat mekanizmasının ne kadar büyülü ve barış-çıl bir mekanizma olduğunu kavrayamamış, her fırsatta piyasa kurumuna âdeta söven insanlar görmek, gerçekten üzücüdür, ironiktir…

Bu kitap, bu satırların yazarının Russell Ro-berts’tan yaptığım üçüncü çeviri. Aynen Tercih ve Görünmez Kalp gibi, günlük hayatta karşımı-za çıkan iktisadî sorunları, olguları ve tartışmala-rı hikâye tarzında eğlendirici bir üslûpla ele alan, güzel bir eser. Ana fikri, yukarıda değinildiği üzere, büyük liberal düşünür Hayek’ten ilham-la, kendiliğinden doğan düzen fikri, fiyat me-kanizmasının nasıl olup da birbirini tanımayan binlerce insanı işbirliğine yönelttiği, kısaca fiyat ve piyasa mekanizması. İktisat öğrencileri kadar öteki bölümlerde okuyan öğrencilere ve “beşik-

ten mezara” öğrenme sürecinde olan, piyasa me-kanizmasının büyüleyici güzelliğini merak eden herkese hararetle tavsiye edilir.

Aksaray, 23 Ekim 2013Prof. Dr. Mustafa Acar

Page 8: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

RobeRts | Her ŞeYİn BeDelİ | 19

1

KUTUNUN DIŞINDA DÜŞÜNMEK

H avana’da bir Temmuz gecesiydi; vakit geceyarısını henüz geçmişti. Pencereyi döven tak tak tak seslei arasında kadın uyandı. Ka-

pıyı açtı. Kapıdaki adam kardeşiydi, içeri girip uyu-makta olan oğlan çocuğunu kucakladı, omzuna aldı, âdeta bir demet şeker kamışı taşır gibi taşımaya baş-ladı. Terden bunaltan sokaklara daldılar. Kadının elinde bir örme çanta ve bir battaniye vardı. Bir örme çanta bir hayatı taşıyabilir mi? Taşımak zorundaydı. Yanına alabileceği tek şey oydu. Gecenin ortasında yol alırlarken, çocuk hâlâ uyuyordu.

Şehrin dışına çıkmak, oradan da ötede sâhile ulaşmak âdeta asırlar sürmüştü. Sığ sularda ken-dilerini bekleyen küçük bota doğru yürüyüp güver-

Page 9: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

20 | rUSSell D. rOBertS Her ŞeYİn BeDelİ | 21

teye tırmandılar.Oğlan çocuğu gözlerini açtı. Kadın çocuğu kucağı-

na alıp tekrar uykuya dönmesini sağladı. Geriye ba-kıp o geceyi tekrar düşününce, oğlunu bağrına bası-şını, tekrar tekrar dualar edişini ve de botun, sallana sallana kuzeye doğru yol alışını hatırlıyordu.

*

“Kalmadı.”Kalmadı mı? Ev Depo mağazasında elfeneri

kalmadı ha? İmkânsız. Nasıl kalmaz?“Ne demek istiyorsunuz?” diye sordu Ramon

Fernandez.“Kusura bakmayın,” dedi tezgâhtar. “İki saattir

burası tımarhane gibiydi. Keşke size arka taraf-ta bunlardan biraz daha var diyebilseydim. Ama yok. Kalmadı. Tek tek satıldı bitti. Birkaç gün sonra yine gelin.”

O akşam daha erken saatlerde, yer sarsıntısı başladığında Ramon ve Amy (Okunuşu: Emi) akşam yemeği yiyorlardı. Deprem vurdukça vu-ruyor, mutfak raflarındaki bardaklar ve tabaklar şangır şungur birbirine girerken duvardaki iki

tablo da düşüp kırılıyordu. Derken ışıklar gitti. Bunun üzerine Ramon akşam yemeği için zaten hazırlamış olduğu mumları yaktı; panik içinde dışarı fırlamaktansa, yemeğin tadını çıkarmayı tercih ettiler. Anlaşılan o sırada birkaç yüz kişi elfeneri bulma derdiyle Ev Depo’nun kapısına yığılmıştı.

“Hey, bi dakka,” dedi tezgâhtar. “Siz Ramon Fernandez değil misiniz?”

Ramon sâdece gülümseyip yoluna devam etti. İnsanların kendisini tanımalarına alışıktı. John McEnroe’dan beri Stanford’daki en iyi te-nis oyuncusu olarak, son üç yıldır NCAA tek er-kekler şampiyonluğunu kazanmış, geçen yıl da Wimbledon’da finale kalmıştı. Bay Bölgesi’ndeki muhtemelen en tanınmış yirmi yaşındaki kişi oydu. Belki de bütün ülkedeki en tanınmış yirmi yaşındaki kişi. Tenis ya da sporla ilgilenmeyen kişiler bile, Ramon daha çocukken annesinin nasıl olup da küçük bir botla Küba’dan kaçıp bir şekilde Florida’ya geldiğinin hikâyesini bilirdi.

“Süt bulma ya da soğutucu için buz bulma şan-sımız var mı sence, yoksa aramaktan vaz mı ge-çelim?” diye sordu Amy, arabaya geri dönünce.

Page 10: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

22 | rUSSell D. rOBertS Her ŞeYİn BeDelİ | 23

“Hayward’daki Koca Kutu mağazasına bakma-ya ne dersin?”

“Koca Kutu mu?”“Şu yeni mağazalar zinciri; Ev Depo, Sam’s

Club ve Border’dan oluşan. Mağazanın arka ta-rafının ön tarafından farklı bir zaman diliminde olduğunu söylüyorlar. Yahut en azından fark-lı bir posta kodu var. Süt bulma şansımızın en yüksek olduğu yer orası, belki elfeneri de vardır. Belki bir fanus. Ya da bir lazer. Yahut bir şey işte. Sözde her şeyi satmaları gerekiyor.”

“Pekâlâ. Benzin depom dolu. Bir deneyelim bakalım.”

Koca Kutu’nun Bay Bölgesi’nde faaliyete baş-laması çok sancılı olmuştu. Yapılan bir referan-dum San Francisco’ya girmelerine imkân tanı-mamıştı. Berkeley sâkinleri o bölgede açılmaya çalışılan mağazaya karşı yürüyüş yapmışlardı. Şu âna kadar, açılmayı başaran tek mağaza, Oak-land’ın hemen güneyinde, Hayward’da açılmış olanıydı.

Amy ve Ramon, San Mateo Köprüsü’nü ge-çip 880 no’lu yoldan Hayward’a ulaştılar. Koca Kutu, Ev Depo mağazasını âdeta bir 7–11 ma-

ğazası hâline getirmişti. Mağazanın park yeri o kadar genişti ki, servis araçları alışverişe gelen-leri arabalarından alıp mağazanın giriş kapısına bırakırlardı. İçeri girince de, çoğu müşteri, –kü-çük trenler ya da tramwaylar gibi, yürüyen bant-lar üzerinde mağazanın değişik kısımlarına sizi taşıyan özel tasarımlı büyük boy golf arabaları şeklindeki– mini servisleri kullanıyordu. Bazı aileler, çocuklarını sırf bu mini servislere binip mağaza içinde sağa sola yerleştirilen bedava ör-nek ürünlerden denemeleri için, bu mağazaya getiriyorlardı. Veya, anne–babalar alışveriş ya-parken çocuklarını mağazanın orta yerindeki dev gibi Lego oyun alanına bırakabiliyorlardı.

Ramon ve Amy vakit gece yarısını yeni geç-mişken mağazaya varmışlardı. Park yeri kalaba-lıktı gerçi; ama park edecek bir yer bulup servis aracına binmekte zorluk çekmediler. Sorun, ma-ğazadan içeri girmekti. Öfkeli bir kalabalık ana kapıya doğru yürüyor, bağırıp çağırıyordu. Amy ve Ramon ne olduğunu anlayamamışlardı. Biraz ilerleyince gördüler. Girişin hemen iç kısmında kocaman bir yazı asılıydı: SADECE BU GECE, TÜM FİYATLAR, ETİKETİN İKİ KATIDIR. Bir tür anti–satış! Göründüğü kadarıyla da, bir halkla

Page 11: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

24 | rUSSell D. rOBertS Her ŞeYİn BeDelİ | 25

ilişkiler faciası yoldaydı.Bitkisel yastık yığınının üstünde duran bir ça-

lışan elinde megafonla kalabalığı yatıştırmaya ça-lışıyordu. Dediğine göre kararı veren Omaha idi, dolayısıyla kendisinin yapabileceği bir şey yoktu. Elinde bir set kartpostal, istek ve şikâyet formu falan vardı, kalabalığın tansiyonunu düşürmek ve canını kurtarmak için elindekileri dağıtmaya ha-zırdı. Ön kapı etrafında dolanıp duran kalabalığın kartpostallarla falan pek ilgilendiği yoktu. Onla-rın derdi, daha doğrudan ve âcil bir geribildirim ve müşteri memnuniyeti yolu bulmaktı.

Kapıdaki serseri kalabalığın dışında, mağaza her zamanki gibiydi. Tramvaylar meşgûl ve kala-balıktı, yükselen fiyatlara rağmen alışveriş eden insanları taşıyorlardı. “İnanılır gibi değil,” diye mırıldandı Ramon. “Gidelim mi?” diye sordu Amy’ye.

“Bir elfeneri istiyorum. Varsa biraz süte de ha-yır demem. Zaten geldik, burdayız. Biliyorum bu bir soygunculuk, ama korkuyorum. Hiç mu-mum yok. Hayat ne zaman normale döner onu da bilmiyoruz.”

Kaldılar. Süt ve elfeneri bulmaları zor olmadı.

Her ihtimâle karşı birkaç ekstra pil de aldılar. Yalnızca üç kasa açıktı, ama Amy ve Ramon her zamankinden biraz daha uzun kuyruk bekleme-ye razıydılar.

İkisinin her zaman konuşacak çok şeyleri var-dı. Üniversitenin ilk yılında, NCAA kuralları ve düzenlemelerinin dolaşık yolları konusunda burslu sporculara yardım amacıyla yapılan bir toplantıda tanışmışlardı. Ramon yanında oturan uzun boylu sarışın voleybolcu kızdan kalemini istemişti. Konuşmaya başlamışlar, neredeyse hiç ortak noktaları olmadığını görmüşlerdi. Kız ABD’li bir senatörün kızıydı. Georgetown’da bü-yümüş ve kapıları herkese açık olmayan bir özel okulda okumuştu. Biyoloji eğitimi alıyor, tıp fa-kültesine gitmeyi plânlıyordu. Ramon Miami’de yoksulluk içinde büyümüştü. Annesi temizlikçi bir kadındı. Siyaset bilimi okuyordu. Kız sarı-şın, oğlan esmerdi. Kız voleybolcuydu. Oğlansa tenis oynuyordu. En azından ikimizin uğraştığı spor dalının da bir filesi var, diye takılmıştı kıza, farklılıklarına rağmen konuşmaya devam ettiler. Kıza o gece sinemaya gitmeyi teklif etti, derken çok geçmeden birlikte epey vakit geçirmeye baş-ladılar, antrenmandan, çalışmadan, ders saatin-

Page 12: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

26 | rUSSell D. rOBertS Her ŞeYİn BeDelİ | 27

den ve de ödev saatinden ne kadar vakit ayıra-bildilerse artık.

Koca Kutu mağazasında kuyrukta beklerken, Amy ve Ramon’un konuşması, kuyruğun ön ta-rafından gelen vahşî bir gürültü kakofonisi ile kesildi. Bir kadın İspanyolca feryat ediyordu. Bir elinde bir kavanoz bebek maması vardı. Diğer eliyle kucağındaki çocuğu tutuyordu. Her iki nesne de kasiyere tehlikeli görünüyordu, savun-ma pozisyonunda elleri havadaydı ve de İngiliz-ce yalvarmalarının pek bir faydası olmuyordu. Derken, kadın bağırmayı bıraktı, ağlamaya baş-ladı. Annesinin ağladığını gören bebek de çığlığı basıyordu. Kasiyer sessizce bekliyor, ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu.

Ramon kuyruğun ön tarafına geldi, kadının omzuna eliyle dokundu ve nâzik bir tonda İs-panyolca bir şeyler konuşmaya başladı. Kadın ağlamayı kesti. Ardından bebek de sustu. Kasi-yer gülümsedi, bu içinden çıkılmaz durumun sona erdiğini umuyordu.

Ramon kuyrukta bekleyen insanlara, kasanın 35 dolar yazdığını, oysa kadının sâdece 20 doları olduğunu anlattı. Koca Kutu mağazasının ken-

disini ikiye katlanmış fiyatlarla kazıklayacağını nereden bilsindi? Kasiyer, aldığı bazı şeyleri geri vermesini teklif edince kadın çılgına dönmüştü. Çocukları için bez ve yiyecek almadan eve nasıl dönebilirdi?

Ramon başındaki Stanford beyzbol şapkasını çıkardı, içine 2 dolar koydu ve “aranızdan başka yardım etmek isteyen kimse var mı?” diye sor-du. Bir dakika bile geçmeden, kuyruktaki diğer insanlar 15 dolarlık eksiği tamamlamışlardı. İlk önce kadın parayı kabûl etmek istememişti. Fa-kat Ramon kadına sessizce bir şeyler söylemeyi sürdürdü, sonunda kadın parayı aldı ve kasadan geçme işlemini bitirdi. Ramon Amy’ye kendisini beklemeyip kasadan geçmesini söyledi. O arada Meksikalı kadının yanında durup onunla lafla-maya devam etti. Amy dışarı çıkınca, Ramon’u mağazanın önünde istif edilmiş bitkisel yastık yığınının yanında buldu. Yanıbaşında kucağında bebeğiyle Meksikalı kadın vardı. Kadının ya-nında da daha önce mağaza önünde gördükleri o Koca Kutu çalışanı vardı. Kaçıp gitmek ister gibi bir hâli vardı, fakat Koca Kutu’ya âit mega-fon Ramon’un elindeydi. Mağaza çalışanı şirket malına yakın bir konum alma ihtiyacı hissetmiş-

Page 13: RUSSELL D. ROBERTS · ve okumalar listesi kitabın sonunda bulunabilir. ÇEVİRENİN NOTU P iyasa, insanoğlunun keşfettiği, bir-birini tanımayan milyonlarca insanın bir-biriyle

RobeRts | Her ŞeYİn BeDelİ | 29

28 | rUSSell D. rOBertS

ti. Kalabalık çok daha büyümüş, sâkinleşmişti. Ramon Fernandez’i elinde megafonla bir yastık yığınının tepesinde gecenin 01:00’inde görmek insanların merakını celbetmişti.

“Aç çocuklar ve şefkatli bir anne üzerinden nasıl bir mağaza fahiş bir kâr elde etmek ister? Omaha’ya bir mesaj vermemiz gerek!” Kalaba-lık tasdik edici tonda gürledi. Amy Ramon’un inisiyatifine ve tarzına hayretle bakıyordu. Sanki bir tenis kortundaymış gibi doğal ve rahat görü-nüyordu. Ramon bir süre devam etti; kalabalığı kızdırıp kıvama getirmişti. Tek kelime söylemiş olsa, mağazanın bütün ön camlarını indirebilir-lerdi. Oysa onun başka bir plânı vardı. Bunun yerine, o sesini yumuşattı, temposunu düşürdü. Yoksulluğun verdiği çaresizlik duygusundan ve şirketlerin kurumsal gücünün dizginlenmesi gerektiğinden söz etti. Kalabalıktaki insanlar, mıhlanmış gibi ona bakıyorlardı. Sözünü biti-rince, Ramon’u alkışladılar ve şikâyet kartlarını doldurmaya başladılar.

2

KONTROL DIŞI

B azıları derler ki, Ramon’un babası Küba’dan yetişen en büyük beyzbol oyuncu-suydu. Hatta bazılarına göre o, tüm zaman-

ların gelmiş geçmiş en büyük beyzbol oyuncusuydu, nokta, dengi yoktu. Annesinin anlattığı hikâyeye göre, Jose Fernandez dâima oyunu ya bir sayı turu ile kazanırdı, ya bir pikeyle yakalama yahut orta sahadan, topun fırlatıldığı kaleye dosdoğru bir atış; öyle bir atış ki, yayından fırlamış bir ok gibi, nam-ludan çıkmış bir kurşun gibi, yahut donmuş bir ip gibi. Kulübeden fırlayıp da şapkasına vuruncaya kadar kalabalık kendisine tezahürat yapardı. Ka-dının anlattığı hikâyelerin hepsi doğruydu. Baba-sı millî takımın muhasebecisiydi. Onbeş yaşında