platform 140

84
Mazhar Alanson: Beni tasavvufla buluşturan müziktir Hollanda’da 3 ay Türkiye rüzgarı esecek WWW.PLATFORMMEDIA.NL Aylık düşünce, aktüalite ve haber dergisi P Behzat Ç : Biz hep buralardaydık Hollanda’nın en başarılı hakemi Türk Turizm Fuarında Türkiye yoğun ilgi gördü Danıştay’dan sevindiren karar çıktı Yıl • Jaar 15 • NR: 140 15 FEBRUARI-15 MAART 2012 Yeni Rotterdam Başkonsolosumuz Togan Oral: 400. Yıl kutlamaları Hollanda Türkiye ilişkilerini daha iyi geliştirecek 400. yılda 400 işadamı Cilt tipinize göre bakım önerileri Katliam ve özür gerçeği Günümüzde Lobicilik ve Önemi Günümüzde Lobicilik ve Önemi 8. Platform Avrupa Şiir Yarışması başladı

Upload: platform-dergisi

Post on 04-Mar-2016

237 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Platform dergisi 140. sayı

TRANSCRIPT

Page 1: PLATFORM 140

Mazhar Alanson:Beni tasavvufla

buluşturan müziktir

Hollanda’da 3 ay Türkiye rüzgarı esecek

WW

W.P

LA

TFO

RM

ME

DIA

.NL

A y l ı k d ü ş ü n c e , a k t ü a l i t e v e h a b e r d e r g i s i

PW

WW

.PL

AT

FOR

MM

ED

IA.N

L

A y l ı k d ü ş ü n c e , a k t ü a l i t e v e h a b e r d e r g i s iWW

W.P

LA

TFO

RM

ME

DIA

.NL

A y l ı k d ü ş ü n c e , a k t ü a l i t e v e h a b e r d e r g i s i

PBehzat Ç :Biz hep buralardaydık

Hollanda’nın en başarılı hakemi Türk

Turizm Fuarında Türkiye yoğun ilgi gördü

Danıştay’dan sevindiren karar çıktı

Yıl • Jaar 15 • NR: 140 • 15 FEBRUARI-15 MAART 2012

Yeni Rotterdam Başkonsolosumuz

Togan Oral: 400. Yıl kutlamaları

Hollanda Türkiye ilişkilerini daha iyi geliştirecek

400. yılda400 işadamı

Cilt tipinize görebakım önerileri

Katliam ve özür gerçeği

Günümüzde Lobicilik ve

Önemi

Günümüzde Lobicilik ve

Önemi8.

Platform

Avrupa Şiir

Yarışması

başladı

Page 2: PLATFORM 140
Page 3: PLATFORM 140
Page 4: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 4Platform

Page 5: PLATFORM 140

5 Platform

Page 6: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 6Platform 15 Eylül 2011Platform 15 Haziran-Temmuz 2011Platform

Hollanda'nın en başarılı hakemi Türk

Günümüzde lobicilikve önemi

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi bağlamaz. Dergimizde yer alan yazı, resim, karikatür ismimiz belirtilmek süretiyle kullanılabilir. Reklamlar müsade alınmadan kesinlikle kullanılamaz.

COLOFON/KİMLİK İÇİNDEKİLER

PlatformAylık düşünce, aktüalite ve haber dergisi

Yıl-Jaar 15 • Nr. 140 •15 Februari-15 Maart 2011

Sahibi / UitgeverPMG

Genel Yayın Yönetmeni / HoofdredacteurEbubekir Turgut

Yazı İşIeri Müdürü / EindredacteurSelim Turan

Kültür ve SanatH. Kerim Ece

Müzik / MagazinSümeyye Betül Turgut

Danışma KuruluFuat Aslan, Dr. Kutlay Yağmur, Orhan Selim Bayraktar, Dr. Seyfi Özgüzel, Veli Yücesan, Muzaffer Yanık, Sadık Yemni, Bekir Cebeci, Sabahattin Uçar, Prof. Dr. Özcan Hıdır, Hatice Turgut, Mesut Dişli, Dr. Gürkan Çelik, Sabahattin Uçar

Haber AraştırmaSelim Turan, Enes Akın, Özlem Özyol, Münevver Esra Turgut, Tarık Akgün, Selçuk Öztürk, Muhammed Tahtalı, Mustafa Toga, Hatice Söylemez, Banu Çelik

Reklamlarınız için / AdvertentieTel.: 06-41780100 / 020-6138902

Bu sayıda katkıda bulunanlarM. Kübra Turgut, Cezmi Doğaner, Nuray Bossink-Tuna,Okan Akın, Mehmet Çalışkan, Kamil Kopuz, Drs. Armand Sağ, Burhanettin Carlak, Ali Osman Biçen, Mehtap Kayaoğlu, Özlem Özyol, Şahin Yıldırım

Hukuk danışmanı : Av. Ejder ve Nürsel Köse

Abone Ücreti : Hollanda Senelik 25,- euroBelçika 30,- euro. Diğer ülkeler 50,- euro

ISSN: 1574-022638-4014-29 8-13

Yazışma adresi:Postbus 69026, 1060 CA Amsterdam

Tel.: 020-6138902 • Fax: 020-613 24 23E-mail : [email protected]

www.p la t fo rmmed ia .n l

Prijs € 3,50

Platform Dergisi her ayın 15’inde yayımlanmaktadır

Dağıtım:Hollanda geneli

DOSYA

SPOR

HABER

Tasarım / Lay-out : P-Ajans - [email protected]

80

14

• Turizm Fuarında Türkiye yoğun ilgi gördü• 400. yılda 400 işadamı• Irkçı Parti PVV’li Cor Bomsan, PvdA’lı Selçuk Öztürk’ün Şahsında Tüm Müslümanlara Hakaret Etti• Evliya Çelebi Şimdi Hollandaca • “Alevi açılımında büyük bir fırsatı hep birlikte heba ettik”• Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver: Din görevlileriyle bir araya geldi

80

Platform Dergisi Ocak Sayısı Kapağı

6

Page 7: PLATFORM 140

7 Platform7

Yayın Üssü’nden

EbubekirTurgut

[email protected]

Lobi Ama Nasıl?

Bu ayki konumuz başlığımızdan da anlaşıldığı gibi neden lobi oluşturamıyoruz?Avrupa’da milyonlarla ifade edilen bir nufusa sahip olmamıza rağmen fazla bir şey ifaade etmiyoruz neden? Belki derin ve zor bir konu.Ama biz zorda olsa düşüncelerimizi yansıtmak istedik.

Günümüzün "demokratik" ülkeleri, vatandaşlarına din, vicdan, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi birçok haklar tanımış ve bunların da kullanılmasını teşvik etmişlerdir. Yalnız şu da unutulmamalıdır ki bu haklar tanınmış olsa bile hiç bir zaman kendiliğinden sahibini bulmamış, tam tersine daima çalışkan, aktif ve güçlü olan topluluklar tarafından doğru zamanlarda, doğru yerlerde ve doğru şekillerde kullanılarak seslerini duyurabilmişler ve amaçlarına ulaşmışlardır. Günümüzde lobicilik tartışılamayacak kadar önem-lidir. Toplumda hak ettiğimiz yeri edinebilmek ve haklarımızı koruyabilmek için lobicilik kaçınılmaz bir araçtır. Bu durumu en iyi izah eden deyim olarak "Ağlamayan bebeğe meme vermezler" gösterilebilir.

Dünya çapında güçlü ve organize lobileri örnek vermek gerekirse lobi faa-liyetlerinin en güçlü olduğu ülke olan ABD'ye bakmamız yeterli olacaktır. ABD'deki en güçlü lobi kuruluşları arasında Musevi lobisini, Ermeni lobisini ve silah lobisini örnek gösterebiliriz. Bu lobilerin ne kadar güçlü olduklarını, Amerikan iç ve dış politikasını ne denli etkilediklerine birçok kez şahit olduk. Okullarda yapılacak çalışmalarda, özellikle Türkleri veya Türkiye’yi ilgilen-diren konularda, kültürümüz, tarihimiz, geleneklerimiz ve dinimiz mümkün olduğu kadar doğru kaynaklardan hazırlanılarak, seviyeli bir çalışma olarak sunulabilir. Bu şekilde bazı oluşmuş önyargıların yıkılabileceği gibi, genç Hollandalı dimağların da doğru bilgilerle dolması sağlanabilir. Vatandaş olarak üzerimize düşen görevlerden birisi gelişmeleri yakından takip etmek, ve gerektiğinde tepkimizi meşru yollardan göstermek ve lobi kuruluşlarımızın hazırlamış oldukları protesto kampanyalarına katılmaktır. Hol-landa medyası özellikle çok iyi takip edilmeli, politik gelişmelerden ve kanun değişikliklerinden haberdar olunmalıdır. Ayrıca mümkün olduğunca lobi kuruluşlarımıza ekonomik destek verilmesi de hayati bir önem taşımaktadır. Partilerin yerel temsilciliklerine üye olunmalı ve belediye encümen azası ola-bilmek için çalışılmalı, yerel politika iyi takip edilmelidir. Akademisyenler olarak öncelikle iş arkadaşlarımızın zihinlerinde oluşan soru işaretlerine ve önyargılara cevap niteliğindeki faydalı konferans, seminer ve yayınlardan haberdar etmeli, gerektiğinde araştırma yapıp daha detaylı bilgilere ulaşmalı ve onları en doğru şekilde bilgilendirmeliyiz. Ayrıca ulusal çapta oluşturulan ve akademisyenlerden oluşan düşünce kulüplerine iştirak etmeli ve bu kulüplerde yapılan beyin fırtınalarına katılmalıyız. Başımızdan geçen önemli olayları kağıda döküp vatandaşlarımızla paylaşmalıyız. Gazete ve dergilere makaleler göndermeli, çok okumalarıyla meşhur Hollanda halkını en doğru şekilde bilgilendirmeliyiz.

Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle…

Danıştay'dan Türk vatandaşlarını sevindiren karar çıktı!

AYIN RÖPORTAJI

MÜZİK

HUKUK

8. Avrupa Şiir Yarışması Başladı

KÜLTÜR-SANAT

68

Biz hep buralardaydık

SİNEMA

60

39TARİH

Katliam ve özür gerçeği 54

Cilt tipinize göre bakım önerileri56

BAKIM

Çocukların hayatlarında bir şeyler yolunda gitmiyor

EVLİLİK OKULU

58

24

62

Yeni Rotterdam Başkonsolosumuz Togan Oral

Beni tasavvufl a buluşturan müziktir

7

Page 8: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 8Platform

LAHEY - Hollanda Kraliçesi Beatrix'in, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman'ı kapsayan Körfez ülkelerindeki gezisi sırasında cami ziyaretlerinde başörtüsü takması ülke siyasetinde bazı tartışma-lara yol açarken, halkın büyük bölümü ise Kraliçe'ye destek verdi.

Halk Kraliçe'ye destek verdiAşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lide-ri Geert Wilders'ın Kraliçe'nin başörtü takmasını "kadına baskının meşrulaştı-rılması" şeklinde eleştirmesi tansiyonu yükseltirken, Kraliçe bu yöndeki eleşti-rileri "saçma" olarak nitelendirdi. Devlet Enformasyon Dairesi de söz konusu kıyafetlerin saygıdan dolayı giyildiğini açıkladı. Siyaset arenası bu tartışmala-rı yaşarken halkın büyük bir çoğunluğu Kraliçe'ye destek verdi.Maurice de Hond adlı araştırma kuru-munun yaptığı ankete katılanların yüzde 79'u Kraliçe'nin şapkasının üzerine şal örtmesini doğru bulurken, yüzde 20'lik bir kesim ise karşı çıktı.Kraliçe'nin Hollanda içindeki bir cami ziyareti sırasında da benzer bir örtüyü takıp takmaması yönündeki soruya ise halkın yüzde 53'ü olumlu, yüzde 41'i ise olumsuz yanıt verdi. Aynı araştırmada başörtüsünün kadına baskının bir örne-ği olarak görülüp görülmediği tarzındaki soruya da yüzde 58 hayır, yüzde 33 ise evet diye yanıt verdi.

Hollanda Kraliçesi'nin cami ziyaretinde başörtüsü takması eleştirilere yol açtı

Amerika'da yapılan bir araştırmada üç büyük dinin görevlilerinin kazancı konusunda ilginç sonuçlar ortaya koydu. Slate dergisinin yaptığı araştırmaya göre, Amerika'da en çok kazanan din adamları hahamlardan oluşuyor. Araştırmaya göre bir hahamın ortalama yıllık geli-ri 140 bin Doları bulurken, Proteston bir papazın yıllık kazancı 40 bin Dolar civarında. Araştırma sonuçlarına göre en az kazanan din adamları Katolik papazlar ile Müslüman imamlar. Katolik bir papaz ile Müslüman bir imamın ortalama yıllık geliri 25 bin ile 30 bin Dolar arasında değişiyor. Araştırmaya göre bazı yerlerdeki haham ve pa-pazların yıllık gelirinin 400 bin Doları da bulduğu da belirtildi.

A y ı n P a n o r a m a s ı

Meclisin bugünkü oturumunda yemin eden Bal, siyasi çalışmalarının yanı sıra Hollanda Kraliyet Ordusu'nda da görev yapıyor. Bal'ı yemin töreninde askeriyedeki mesai arkadaşları da yalnız bırakmadı. Siyasetle askeriyedeki görevini bir arada götüreceğini belirten Bal, eyalet meclisin-de daha çok ulaştırma ile çevre komisyon-larında görev alacağını söyledi.Aynı zamanda askeri sendika başkanlığını yürüttüğünü de hatırlatan Bal, "Hem Hol-landa Kraliyet Ordusu'nda görev yapmam hem de siyasetle uğraşman engel teşkil etmiyor. Bilakis çalışma arkadaşlarımdan

ve üstlerimden destek alıyorum. O yönden çok memnunum" diye konuştu.Uzun yıllardır içinde bulunduğu siyasette ilerlemeye çalıştığını ve milletvekili olmayı hedeflediğine vurgu yapan Bal, "Yemin ettikten sonra görevime başladım, çok mutluyum. Beni buraya getiren Türk top-lumunun sorunlarına çözüm bulmak için elimden gelen çabayı göstereceğim. Top-lumun sorunlarıyla yakından ilgileneceğim" dedi. Eyalet meclisine yeni seçilen Mus-tafa Bal, 2 Mart 2011 tarihinde yapılan eyalet meclisi seçimlerde partisi tarafından aday gösterilmiş ama seçilememişti.

Hollanda Kraliyet Ordusu'ndan eyalet meclisine Mustafa Bal yemin ederek eyalet meclisindeki görevine başladı

Kim ne kadar kazanıyor?Amerika'da yapılan bir araştırma cami imamları, havra hahamları ile kilise papazlarının yıllık kazancı konusunda ilginç sonuçlar ortaya çıkardı...

Page 9: PLATFORM 140

9 Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Ekonomik kriz Hollandalıların tatil alışkanlığını olumsuz etkiledi

Adım adım burka yasağı

Ekonomik krizin etkilediği ülkeler arasında yer alan Hollanda'da bu sene tatile çıkacakların sayısında azalma bekleniyor.

Hollanda Turizm ve Kongre Bürosu ile NIPO adlı kurumun yaptığı araş-tırmaya göre, 2012'de özellikle yurt-dışı tatiline gideceklerin sayısında gerileme yaşanacak.Ekonomik krizden dolayı daha az ve kısa süreli tatilden yana tercih yapıl-masının beklendiğine işaret edilen araştırmada, bu durumun uzak böl-gelere gidişleri ve lüks tatil anlayışını da olumsuz etkileyeceği belirtildi.Yurtdışına giden turist sayısında yüz-de 3'lük bir azalma tahmininde bu-lunulan araştırmada, insanların ter-cihlerini daha çok yakın ülkelerden yana kullanabileceklerine değinildi.

İçişleri Bakanı Liesbeth Spies, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıkla-mada, hükümet üyelerinin, yüzü tamamen kapatan giysilerin kamuya açık alanlarda giyilmesine yasak getiren öneriye onay ver-diğini söyledi.Danıştay'ın bu konuyla ilgili daha önce dile getirdiği yasağın din özgürlüğüyle bağdaş-mayacağı yönündeki görüşünü inceledikle-rini ve bazı noktalarda hemfikir olmadıklarını kaydeden Spies, bu yüzden Danıştay'ın gö-rüşünü takip etmediklerini ifade etti.Hükümetin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kamu düzeninin çıkarları söz

konusu olduğunda, din özgürlüğü konusun-da sınırlı kısıtlama tanıdığı görüşünde olduğu bildirildi. Parlamentonun alt kanadı Temsil-ciler Meclisi ve üst kanadı Senato'da kabul edildikten sonra yürürlüğe girecek yasa öne-risine göre, yasağa uymayanlar 380 avro para cezasına çarptırılabilecek.Toplumda “burka yasağı” olarak da ad-landırılan değişiklik önerisi, aşırı sağcı Geert Wilders'ın lideri olduğu Özgürlük Partisi'nin (PVV) dışarıdan desteklediği, Li-beral Parti'yle (VVD) Hristiyan Demokratlar Birliği'nden (CDA) oluşan azınlık hükümeti programında da yer alıyordu.

Maurice De Hond adlı araştırma kurumu tarafından yapılan son ankette, parlamentonun alt kanadı Temsilciler Mecli-sinde 15 sandalyeye sahip SP’nin şu anda seçim yapılması halinde 34 milletvekili çıkarabilecek oy potansiyeline ulaştığı saptandı. SP, bu sonuca göre ülkenin en büyük partisi konumuna yük-selmiş durumda. Geçen haftaki ankette sosyalistlerin mec-lise 32 temsilci sokabilecekleri belirlenmişti. Aynı ankette, diğer partilerin durumunda büyük bir değişiklik olmadığı da ortaya çıktı. Kamuoyu yoklamalarına göre tarihinin en yüksek oy oranı-na ulaştığı tespit edilen SP’nin lideri Emiel Roemer, halkın, hükümet tarafından uygulanan sert tasarruf tedbirlerinden dolayı kendilerine destek verdiği görüşünde.

Farklı kamuoyu yoklamalarına göre halk desteğini büyük oranda artırarak, ülkenin en büyük partisi konumuna yükseldiği tespit edilen Sosyalist Parti’nin (SP) çıkışı sürüyor.

Hollanda’da sosyalistler oylarını artırmaya devam ediyor

Emile Roemer

Page 10: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 10Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Maurice de Hond tarafından yapılan araştırmada şu an parlamentonun alt kanadında 24 milletvekili ile yer alan var PVV’nin bugün seçimler yapılsa 21 temsilciye gerileyeceği saptandı. İslamiyet’i ve Müslümanları hedef alan söylemleriyle tanınan Geert Wilders’in siyasi oluşumu PVV, Aralık ayında ya-pılan kamuoyu yoklamalarında 26 san-dalyeye kadar yükselmişti.PVV’nin desteği ile gerçekleşen kısıt-lamalara duyulan tepkinin oy potansi-

yeline yansıdığı kaydedildi. PVV’nin oy kaybında Wilders’in Kraliçe Beatrix’in Körfez ülkelerine ziyareti sırasında ba-şını örtmesini eleştirmesinin de önemli rol oynadığı belirtildi. Daha önce ya-pılan araştırmada PVV’li seçmenlerin yüzde 50’si Kraliçe Beatrix’in cami zi-yaretleri sırasında başını örtmesini haklı bulduğun belirtmişti.

Sosyalistler artırdıAraştırmada Sosyalist Parti’nin (SP) oy-larını arttırdığı belirlendi. Şu an mecliste 15 milletvekili bulunan SP’nin 30 temsil-ci çıkarabilecek oy potansiyeline ulaş-tığı saptandı. Anket sonuçlarına göre bugün seçimler yapılsa 150 temsilcili Hollanda parlamentosunda tablo şu şe-kilde olacak: VVD (-1) 30, PVV (-3) 21, CDA (-8) 13, PvdA (-12) 18, SP (+15) 30, D66 (+6) 16, GL (-1) 9, CU (+1) 6, SGP 2, PvdD (+1) 3, 50Plus (+2) 2.

Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanı Marja van Bijsterveld, eşcinsellere yönelik şiddete son verilemesi için ülkede hizmet veren imamların sorumluluk alması gerek-

tiğini söyledi. Eşcinsellere saygı duyulması yönünde camilerde vaaz verilmesini iste-yen bakan, 'İmamlar, eşcinsellere yönelik şiddeti eleştirirse bu sorun ortadan kalkar' dedi. Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Ba-kanı Marja van Bijsterveld, eşcinsellere yö-nelik şiddetin önüne geçmek için ülkede görev yapan imamları göreve çağırdı. 'Vaazlarınızda eşcinsellere yapılan şiddeti kınarsanız bu sorun ortadan kalkar' diyen bakan Bijsterveld, Hollandalı Faslılar Gru-bu ile bir araya geldiği toplantıda imamla-ra seslenerek 'Kısa süre önce Hıristiyan kiliselerinde yapıldığı gibi, Hollanda'da ki camilerde verilen vaazlarda sizlerde eşcinsellere yapılan şiddeti kınar, onlara saygı duyulması gerektiğini söylerseniz o zaman bu sorun ortadan kalkar, herkes mutlu olur' diyerek imamlara 'eşcinselle-re saygı çağrısı' yaptı.

Wilders'ın oyları düşüyor

Bakandan, imamlara çağrı

Hollanda, gümrük kapılarına gizli kamera yerleştiriyor Danimarka’dan sonra Hollanda da gümrük kapılarında geniş kapsamlı kontrollere baş-lıyor. 2012 yılından itibaren Almanya ve Bel-çika gümrük kapılarını video kayıt sistemiyle gözetlemeye başlayacak olan Hollanda, bu konuda AB Komisyonunu ikna etmek zo-runda kalacak. Ülkeye giriş yapan taşıtların fotoğraflarını çekecek sistem, şüpheli araç bilgilerini sınır ötesindeki polis karakollarına bildirecek. Hollanda Mülteci ve Göçmen Bakanlığı, uygulamayla uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ile ülkeye usulsüz mülteci akınına karşı mücadele verileceğini açıkladı. Hollan-dalı yetkililerin toplanan bilgilerin başka hiç bir maksatla kullanılmayacağını da açıklama-sı, Alman tarafını tatmin etmedi. Uygulamayı şüpheyle karşılayan Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaleti Polis Sendikası Başkanı Frank Richter “Bunların hepsi sınır kontrollerini tekrar başlatabilmek için öne sürülen varsa-yımlar” şeklinde konuştu. “Kötü niyeti olan birisi niye video kaydı yapılan sınırdan geç-sin” diye soran Richter, uygulamanın Alman sürücüleri zan altında bıraktığını ileri sürdü.

Eşcinsellere yönelik şiddete son verilemesi için ülkede hizmet veren imamların sorumluluk alması gerektiğini söyledi.

HOLLANDA’da Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD)-Hıristiyan Demokratlar (CDA) azınlık hükümetine dışardan destek veren Özgürlük Partisi’nin (PVV) oy potansiyelinde erime olduğu belirlendi.

Geert Wilders

Marja van Bijsterveld

Page 11: PLATFORM 140

11 Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

KOALİSYON protokolünde yabancılara ait danışma kurullarına yapılan parasal yardımın durdurulacağını belirten Hollan-da hükümeti, bunun adımını Müzakere Yasası’nı geri çekerek atmak istiyor. Aralarında Hollanda’da Türkler için Da-nışma Kurulu’nun (İOT) da bulunduğu, hükümete toplumlarıyla ilgili konularda danışmanlık yapan kurulların yöneticileri, Göç ve Mülteciler Bakanı Gert Leers ile bir araya geldi. Kurullar ile Bakan Leers

arasında ilk kez gerçekleşen toplantıda, yaz tatilinden önce meclisten geri çekil-mesi planlanan Azınlıklar Müzakere Yasa-sı (WOM) ile danışma kurullarının gelece-ğinin ele alındığı öğrenildi.

Çözüm için çalışmalar yapıldıGörüşmede WOM’un geri çekilmesine karşı çıkan danışma kurulları, yasanın yü-rürlükten kalkmasıyla önemli bir boşluk oluşacağına dikkat çekti. Görüşme sonrası açıklamalarda bulunan Hollanda’da Türkler için Danışma Kuru-lu Başkanı Aydın Akkaya, bu kurulların bugüne kadar çok önemli görevler üst-lendiklerine işaret ederek, “Meclisten çekilmek istenen Müzakere Yasası, ya-bancılara temsil ettikleri grubun sorunları-nı hükümetin gündemine getirmesine ola-nak tanıyor. Bunca yıldır yalnızca sorunları gündeme getirmeyip aynı zamanda çözü-mün de parçası olma yönünde çok etkili çalışmalar yapıldı” dedi.

Yasa çekilirse boşluk oluşur

Kur'an'ı elinden bırakmayan yıldız futbolcu

Barcelonalı Müslüman futbolcuların-dan Eric Abidal'in Kur'an-ı Kerim okur-ken çekilen görüntüleri sosyal paylaşım sitelerinde Müslüman gençler arasında hayli ilgi görüyor.Daha önce yakalandığı kanser has-talığını yenen ve sahalara dönen Barcelona'nın Müslüman Fransız oyun-cusu her fırsatta Kur'an okuyor.Fransa Milli Takımı ve Barcelona'nın deplasman seyahatlerinde elinden Kur'an'ı düşürmeyen Abidal, inançlara saygılı olduğunu İslam'ın gereklerini ye-rine getirmeye çalıştığını söyledi.

Rusya'nın Çebarkulski askeri tatbikat böl-gesinde "Merkez-2011" tatbikatının ta-mamlandığı açıklandı. Tatbikata Rusya ve ODKB (Kollektif Güvenlik ve İşbirliği Örgü-tü) üyesi ülkelerin askerleri katıldı.İki ay devam eden tatbikat sırasında askeri eğitimin yanı sıra askerlerin dini eğitim de aldığı belirtildi. Askerlere İslam ve Orta-doksluk inançları hakkında bilgiler verildi. Tatbikat alanına çadırlardan oluşan mescit ve kilise kuruldu. Bölge müftüsü Vügar Ek-berov ve kilise rahibi Dmitri askerlere birer konuşma yaptı. Çelyabinsk müftüsü Ekbe-rov, Müslüman asker, subay ve teğmenler-

den oluşan 200 kişinin cemaatle namaz kıldığını belirtti. Ayrıca Ortadoks askerlerin de İslam tarihi ve dini konusunda sorularını cevaplayan müftü yaşanan gelişmelerden memnun olduğunu ifade etti.

Rusya'da askeri tatbikatta namaz

Hollanda’da yabancıların sorunlarını hükümete iletmeyi imkan tanıyan WOM’ün Meclis’ten çekilmesinin planlanmasına karşı çıkan danışma kurulları, aksi halde önemli bir boşluk oluşacağı uyarısını yaptı.

Çebarkulski bölgesindeki tatbikatta askerlere askeri eğitimin yanı sıra İslami eğitim de veriliyor

Barcelona'nın Martinik kökenli Fransız futbolcusu Eric Abidal, yakalandığı elim hastalığı yenerek yeşil sahalara dönmüştü

İhtiyaç nedenleriyle Amsterdam'daekmek ve tatlı

imalathanesi acilen satılıktır.

Tel: 0653149274

Temizlikçi aranıyor!Tel: 0653149274

Page 12: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 12Platform

D o s y a

Günümüzde Lobicilik ve Önemi

Page 13: PLATFORM 140

13 Platform

D o s y a

Dünya çapında güçlü ve organize lobileri örnek vermek gerekirse lobi faaliyetle-rinin en güçlü olduğu ülke olan ABD'ye

bakmamız yeterli olacaktır. ABD'deki en güçlü lobi kuruluşları arasında Musevi lobisini, Erme-ni lobisini, Yunan lobisini ve silah lobisini örnek gösterebiliriz. Bu lobilerin ne kadar güçlü olduk-larını, Amerikan iç ve dış politikasını ne denli et-kilediklerine birçok kez şahit olduk. Türkiye'nin ABD'ye verdiği helikopter ve silah siparişlerinin ABD kongresi tarafından onaylanmaması bü-yük ölçüde bu lobi kuruluşlarının yürüttükleri kampanyaların neticesidir. Bunun Hollanda'da-ki en büyük örneği ise Assen'da dikilen sözde Ermeni soykırımını simgelediği iddia edilen anıt-tır. 400.000 kişilik nüfusuyla Hollanda'daki en

büyük azınlık grubunu oluşturan Türk toplumu, küçük bir grup Ermeni'nin bu girişimini maa-lesef engelleyememiştir. Gönderilen protesto e-maillerinden dolayı Assen belediyesinin bilgi-sayarlarının çökmesine rağmen istenilen netice alınamamıştır. Aynı sebeple gönderilen binlerce protesto imzaları, çoğunluğunun yurtdışından gelmesinden dolayı kabul görmemiştir. Sonuçta amaç toplumdan gelen bir mesajın dev-letin yöneticilerine ve vatandaşlarına ulaşmasını sağlamaktır. Burada göz önünde bulundurulması gereken önemli bir konu ise mesajın gönderile-ceği hedefin iyi tespit edilmesidir yani muhatabın iyi belirlenmesidir. Zira durumun ihtivasına göre zaman zaman muhatap değişecek, bazen devle-

tin çeşitli kurumları, bazen medya ve bazen de di-ğer kuruluşlar muhatabımız olacaktır. Yanlış mu-hataba gönderilen bir mesaj sonuç vermeyecek, hatta büyük bir ihtimalle ters tepecektir. İkinci önemli konu ise mesajın gönderiliş zamanıdır, çünkü olayların sıcağı sıcağına gündemde oldu-ğu bir dönemde gönderilen bir mesaj muhata-bına daha kolay ulaşacak ve medyanın etkisiyle daha çabuk olumlu bir netice verecektir. Üçüncü önemli konu ise mesajın niteliğidir. Gön-derilecek olan mesajın alıcılarda yapacağı psi-kolojik etki, alınacak olan sonucu büyük ölçüde etkileyecektir. Dördüncü önemli konu ise mesajın gücüdür. Peki

Günümüzün "demokratik" ülkeleri, vatandaşlarına din,

vicdan, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi birçok

haklar tanımış ve bunların da kullanılmasını teşvik etmişlerdir. Yalnız şu da

unutulmamalıdır ki bu haklar tanınmış olsa bile hiç bir

zaman kendiliğinden sahibini bulmamış, tam tersine daima

çalışkan, aktif ve güçlü olan topluluklar tarafından doğru

zamanlarda, doğru yerlerde ve doğru şekillerde kullanılarak

seslerini duyurabilmişler ve amaçlarına ulaşmışlardır.

Günümüzde lobicilik tartışılamayacak kadar

önemlidir. Toplumda hak ettiğimiz yeri edinebilmek ve

haklarımızı koruyabilmek için lobicilik kaçınılmaz bir araçtır.

Bu durumu en iyi izah eden deyim olarak "Ağlamayan bebeğe meme vermezler"

gösterilebilir.

Page 14: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 14Platform

D o s y a

bu mesajın gücünü belirleyen unsurlar nelerdir? Bu unsurları ikiye ayırabiliriz. Ya gönderilen me-sajda sayısal çoğunlukla etkili olmaya çalışılır veya mesajı gönderen kişilerin kilit noktalardaki söz sahibi kişiler olmasıyla sağlanabilir. Bu yüz-den sağlam bir iletişim ağı oluşturmak, gerek ye-rel gerekse ulusal seçimlerde oyumuzu kullanıp söz sahibi olabilmek son derece önemlidir.

Mesajın gönderilmesinde doğru bir zamanla-ma ancak etrafta olan bitenlerin aktif olarak izlenmesi ve bunun neticesinde aleyhteki olay-ların zamanında tespit edilmesi ile mümkündür. Doğru yerde kullanılması ise lobicilikte, (doğru) bilgiye zamanında ulaşmak ve buna müteakib olarak zamanında tepki vermek hayati bir önem taşımaktadır. Aksi takdirde alınacak olan sonuç yağmurdan sonra ekilen darıya benzeyecektir. Asla zamanında verilen bir tepki kadar etkili ol-mayacaktır. Bu yüzden en başarılı lobi kuruluşları daima en organize ve en atik çalışan kuruluşlar olmuşlardır. Lobiciliği şekil olarak pasif ve aktif lobicilik olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Pasif lobicilikte, ancak aleyhte yürütülen faali-yetlerde harekete geçilir ve demokratik yollarla protesto edilir. Bunun dışında pasif kalınır.

Aktif lobicilik ise daha kapsamlıdır ve sadece aleyhteki olaylar ile meşgul olunmaz, aynı anda da dost kazanmak, ön yargıları yıkmak, kültür, örf, adet ve geleneklerimizi en iyi şekilde tanıt-mayı da amaçlar. Tabi ki aktif lobicilikte sosyal kaynaklardan ziyade ekonomik kaynaklar da önemlidir. Bunun (özel-likle Amerika'da) en yaygın örneği seçim kam-panyalarında yapılan bağışlardır. Amerika'daki son başkanlık seçimlerinde George. W. Bush'un nasıl başkan seçildiği hepimiz tarafından aşikar-dır. Bu tarz lobicilik faali-yetleri, ABD'deki düzeyde olmasa bile Avrupa'da da mevcuttur. Hollanda'da 2002 mayısında yapılan seçimlerde LPF partisine yapılan büyük maddi ba-ğışlar verebileceğimiz ör-neklerden sadece biridir. Özet olarak lobicilik fa-aliyetlerini üç bölüme ayırabiliriz: 1- Demokratik haklarımızı ve çıkarlarımızı korumak

2- Olumsuz etkenlere karşı demokratik yollarla karşı koymak 3- Dost kazanmak ve kendimizi doğru tanıtmak Sonuç olarak: Öğrenci olarak neler yapabiliriz?Okullarda yapılacak çalışmalarda, özellikle Türkleri veya Türkiye’yi ilgilendiren konularda, kültürümüz, tarihimiz, geleneklerimiz ve dinimiz mümkün olduğu kadar doğru kaynaklardan ha-zırlanılarak, seviyeli bir çalışma olarak sunulabilir. Bu şekilde bazı oluşmuş önyargıların yıkılabile-

Page 15: PLATFORM 140

15 Platform

D o s y a

ceği gibi, genç Hollandalı dimağların da doğru bilgilerle dolması sağlanabilir. Üniversiteli gençlerimize düşen görev ise çok daha zor ve önemlidir. Öncelikle okumak için se-çecekleri bölümleri çok iyi araştırıp öyle seçme-lidirler. Çevrelerinin veya akrabalarının tepkileri-ni değil de daha çok vatandaşlarının çıkarlarını düşünmeleri gerekmektedir. Politikoloji, ulusla-rarası ilişkiler, uluslararası hukuk, tarih, eğitim fakülteleri gibi imajımızı olumlu yönde değiştire-bilecek bölümler öncelikli olarak tercih edilme-lidir. Mümkünse bu bölümlerde ihtisas yapılmalı ve bu alanlarda uzman olunmalıdır. Lakin şuanki en büyük eksikliklerimizin başında bu konu gel-mektedir. Bu bölümleri tercih etmeyen öğrenci arkadaşlarımız ise kendi kültür ve tarihleri hakkın-da yeterli bilgi edinmeliler ve gerektiğinde daha fazla ve doğru bilgilere ulaşabilecekleri kaynak-ları tespit etmelidirler. Hollandacaya ve Türkçe-ye çok iyi vakıf olunmalı mümkünse birkaç tane daha yabancı lisan öğrenilmelidir. Kitap, gazete ve dergi okuma alışkanlığı geliştirilmelidir. Vatandaş olarak neler yapabiliriz?Vatandaş olarak üzerimize düşen görevlerden

birisi gelişmeleri yakından takip etmek, ve ge-rektiğinde tepkimizi meşru yollardan göster-mek ve lobi kuruluşlarımızın hazırlamış oldukları protesto kampanyalarına katılmaktır. Hollanda medyası özellikle çok iyi takip edilmeli, politik gelişmelerden ve kanun değişikliklerinden ha-berdar olunmalıdır. Ayrıca mümkün olduğunca lobi kuruluşlarımıza ekonomik destek verilmesi de hayati bir önem taşımaktadır. Partilerin yerel temsilciliklerine üye olunmalı ve belediye encü-men azası olabilmek için çalışılmalı, yerel politika iyi takip edilmelidir. Akademisyenler olarak neler yapabiliriz?Akademisyenler olarak öncelikle iş arkadaşla-rımızın zihinlerinde oluşan soru işaretlerine ve önyargılara cevap niteliğindeki faydalı konferans, seminer ve yayınlardan haberdar etmeli, gerekti-ğinde araştırma yapıp daha detaylı bilgilere ulaş-malı ve onları en doğru şekilde bilgilendirmeliyiz. Ayrıca ulusal çapta oluşturulan ve akademisyen-lerden oluşan düşünce kulüplerine iştirak etmeli ve bu kulüplerde yapılan beyin fırtınalarına katıl-malıyız. Başımızdan geçen önemli olayları kağıda döküp vatandaşlarımızla paylaşmalıyız. Gazete ve dergilere makaleler göndermeli, çok okuma-

larıyla meşhur Hollanda halkını en doğru şekilde bilgilendirmeliyiz. Unutmamalıyız ki biz kendi haklarımızı aramaz-sak kimse bize haklarımızı kendiliğinden verme-yecektir. Turks Forum

Page 16: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 16Platform

D o s y a

Türk sivil tolum kurumları, partiler, meslek ör-gütleri ve üniversiteler ne kadar AB düzeyindeki muadil örgütlerde etkin olurlarsa, Türkiye´nin lobi kanalları o kadar etkili olacak. Alman-ya, Bulgaristan, Belçika, İsveç Avusturya ve Hollanda´daki Türk kökenlilerin etkisi de çok önemli.

Karıştırmamak gereken kavramlar var: Lobicilik başka, tanıtım başka. İletişim ise her ikisini de kapsayabilen ve ötesine geçen daha genel bir kavram. Toplumsal tartışma gündeminde bu kavramların karıştığı bulanık bir alan vardır. Sık duyar, okur, konuşuruz:

Anlatamıyoruz kendimizi, tüm dünya bizi yanlış tanıyor. Fransa´da Ermeni lobisi karşısında za-yıf kalıyoruz.

Bu lobi işini beceremiyoruz.

Halbuki Yahudi, İtalyan, Yunan, Arap, Ermeni lobileri çok etkin. AB´ye kendimizi daha iyi ta-nıtmak için daha çok lobi yapmalıyız.

Bu ve türevleri diğer görüşler kısmen doğrudur. Fakat yetersizler. Somut uluslararası politikalar tasarlayabilmek için, önce temel kavramların uluslararası ilişkilerdeki anlamı berraklaşmalı:

1. Lobicilik siyasal karar alma mekanizmaları-nı etkilemek demektir. Bunu da karar alıcıların seçmenleri ve vergi mükellefleri yapar. Bunun dışında, bilgilendirme ve sempati ilişkileri gibi bazı dolaylı araçlar vardır.

2. Tanıtım somut hedeflere yöneliktir. Yöntemle-ri, mesajları, bütçesi, eylem planlarıyla kapsamlı bir iletişim stratejisinin temel direğidir.

3. İletişim 21. yüzyılın en önemli uluslararası ilişkiler boyutudur. Birbirine bağlı birçok etke-nin bileşkesidir: Bilgilendirme, lobicilik, tanıtım, medya, bilgi teknolojileri, reklam, pazarlama,

Lobicilik nedir, ne değildir? Bahadır Kaleağası

Page 17: PLATFORM 140

17 Platform

D o s y a

markalaşma, kültür, edebiyat, müzik, sinema, turizm, insanlar arası ilişkiler...

Lobiciliğin anavatanı ABD

Lobi dendiğinde akla otel lobisi gelmesi, bu sözcüğün siyasal anlamından tamamen kopuk bir refleks değil. Rivayet şöyle: 1870´lerin ABD Başkanı Ulysses S. Grant Beyaz Saray´da ge-çirdiği işgününün stresinden, hemen yakındaki Willard otelinin şık lobisinde puro ve konyak ile uzaklaşmaya çalışırmış. Bu arada kendisine dertlerini anlatmak için etrafında dönenlere ´lo-biciler´ adını takmış. Tarih kayıtlarına göre ise, Amerikan İngilizcesinde ´lobi yapmak´ fiili çok daha önce, 1850´de beliriyor. Kongre´nin ge-niş koridorlarında bazı yurttaşların milletvekili ve senatörlere ´bir istirhamda´ bulunma çabalarını tanımlıyor.

Daha sonraki yıllarda ABD´de demokrasi ile birlikte lobicilik de evrim geçiriyor. Yaygınlaşı-yor, çeşitleniyor, olağanlaşıyor, kurumsallaşıyor. Yasalarla düzenleniyor. Etik kodlara tabi oluyor. Öyle ki, ABD Başkanı bile kendisinden bağımsız olan yasama gücü Kongre nezdinde bir lobi ile etkili olmaya çalışabiliyor.

Her alanda mümkün

Bazı lobiler birer sivil toplum kuruluşu olarak çevre, kadın hakları, eğitim, tüketici hakları gibi belli bir alanda var olmaktalar. Bazıları toplumda sürmekte olan polemiklere odaklılar. Örneğin si-lah taşıma hürriyeti, kürtaj, dinsel eğitim taraftar veya karşıtları. Bazıları belli ortak özelliklere sa-hip seçmen gruplarını temsil ediyor: bir eyaletin, bölgenin, meslek grubunun veya etnik grubun

lobileri. Bir diğer grupta ekonomik çıkarların ön planda olduğu kurumlar var: petrol, otomotiv, savunma sanayi, tarım vs...

Sivil toplum kuruluşu olarak örgütlenenler dışın-da, bir de hizmet sektörüne ait ticari işletmeler var. Bunlar lobi şirketleri. Müşterileri ne isterse, o yönde Kongre ve hükümeti etkilemeye çalışı-yorlar. Son yıllarda ABD´de bu şirketlere çok sayıda eski milletvekili ve senatörün katıldığı gözlemleniyor. Görevi sonrasında özel sektöre geçen Kongre üyelerinin yarıya yakını bu durum-da. Bürokrasi ve bakanlar için ise, görevleri son-

rasında iki yıllık bir zorunlu bekleme süresi var.

Lobi ve demokrasi

Lobi siyasetin her seviyesinde mevcut bir aktör. Yalnızca başkentte değil, eyalet başkentlerinde, yerel yönetimlerde, uluslararası kuruluşlar nez-dinde lobiler yaygın. Nerede toplumu etkileyen ve etkilenebilecek bir karar odağı var, orada lobiler etkin. Zaman zaman skandallar olsa da, genelde bu sistem demokrasilerde nispeten saydam kurallara göre işliyor. Demokrasi olma-yan siyasal düzenlerde ise etki koridorları loş,

Page 18: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 18Platform

D o s y a

dar ve kaygan oluyor.

Lobi etkinliğinin amacı, gündemdeki konuları temsil edilen çıkar grubu açısından değerlendir-mek. Araştırma yapmak, bilgi üretmek ve bun-ları tutum belgelerine ve eyleme dönüştürmek. Çoğu zaman bir yasa tasarısı veya uygulamanın belirli maddeleri veya tamamı hedeflenir. Sa-vunulan görüşlerin siyasetçi veya bürokratlarla görüşme, yazılı bilgi sunma, toplantılarda söz alma gibi doğrudan yöntemlerle etkili olmasına çalışılır. Ayrıca dolaylı etki kanalları da devreye girebilir: medya, kamuoyu yaratma, konferans-lar, mektup kampanyaları, diğer baskı grupları ile işbirliği... Genelde bu etkinlikler demokratik sürecin bir gerçeği olarak olumlu görülürler.

Karar alıcı ve uygulayıcıların toplumun değişik kesimlerinin bilgi ve görüşlerinden yararlanması, topluma karşı daha duyarlı olmalarını beraberin-de getirir.

Etki dengesizliği

Fakat bazen siyasal gücü olan gruplar lehine etki dengesizliği ortaya çıkabilir. Siyasetçi açı-sından kimin bilgi ve görüşlerine ne kadar açık olacağına, toplumsal çıkar dengesini nasıl sağ-

layacağına dikkat etmek önemli bir sorumlu-luktur. Gerçek demokrasilerde gönüllü üyeliğe tabi sivil toplum kurumları ile iletişime açık bir kamu düzeni vardır. Türkiye´de bazı siyasetçi veya bürokratların arzuladığının aksine, yasal düzenlemelerle belirlenen ve resmi kurumların tayin edildiği dar kalıplar demokrasinin doğasına aykırıdır. Siyasetçi ve bürokrat kimin temsil gücü veya bilgi birikimi ile önündeki karar sürecine katkıda bulunabileceğine karar verme sorumlu-luğunu almak zorunda. Siyaset ve devlet yönet-mek ince iştir.

AB lobiciliği karmaşık

Avrupa ülkelerinde lobicilik son yirmi yılda geliş-ti. Her ülkede farklı bir evrim söz konusu. Örne-ğin Fransa´da ´lobi´ sözcüğü hâlâ art niyetler çağrıştırabiliyor. AB düzeyinde ise, karar alma sisteminin karmaşıklığı kaçınılmaz olarak lobicili-ğe de yansımakta. AB yasalarını AB Komisyonu öneri olarak hazırlıyor. Dolayısıyla lobilerin ilk hedefi Brüksel´de Komisyon. Son kararı ise ya Bakanlar Konseyi tek başına belirliyor: Bu du-rumda yirmi beş başkentte ayrı ayrı etkinlik ve üzerine Brüksel´de müdahale gerekli. Ya da Avrupa Parlamentosu ile ´ortak karar´ meka-nizması işliyor: Her Avrupa parlamenteri siyasal

grubuna ve ülkesine göre bir lobicilik odağına dönüşüyor.

AB´de Türk lobileri

Daha birçok örnek var. Türk sivil toplum kurum-ları, siyasal partiler, meslek örgütleri ve aka-demik kurumlar AB düzeyindeki muadil örgüt yapılarında ne kadar mevcut ve etkin olurlarsa, Türkiye´nin doğrudan ve dolaylı lobi kanalları o kadar etkili olacak. Tabii en doğrudan lobi kanalı olan seçmen gücü açısından Almanya, Bulgaris-tan, Belçika, İsveç Avusturya ve Hollanda´daki Türk kökenlilerin etkisi her seçimde artmakta. Fransa´daki 350 bini aşkın Türk de kaderlerine yön verme olgunluğuna yakında erişirler umarız. Sonuçta Fransa dahil hemen hemen her AB ül-kesinde Türk kökenli dernekler, internet grupları ve etkinlikler yavaş yavaş yükseliyor. İçinde bu-lundukları toplumla bütünleştikçe ve demokratik sistemle yoğruldukça başarıları artacak.

Lobicilikten tanıtıma ve iletişime uzanan man-yetik dalgalar da çok önemli. Lobiciliğin lobisini yapan bu yazı bitti. Tanıtımın tanıtımı başka bir yazıya. İletişime devam.

Kaynak: ABHaber /Radikal

Page 19: PLATFORM 140

19 Platform

Page 20: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 20Platform

H a b e r

BASRİ DOĞAN / TİLBURG - İş dünya-sından siyasete, akademi çevresine ve sivil topluma bakan yönü ile çok renkli bir katılımın olduğu programa Hollanda’nın Ankara büyükelçisi Jan-Paul Dirkse, T.C. Rotterdam başkonsolosu Togan Oral, UNİ-TEE Başkanı Adem Kumcu İkinci Başkan Ahmet Kaplan, Liberal Parti Milletvekili Afke Schaart, Brabant bölgesindeki 5 farklı şeh-rin ekonomiden sorumlu belediye başkan yardımcıları, Brabant ticaret odası, HOGİ-AF Başkanı Mehmet Kabakyer, başta ol-mak üzere iş dünyasının tanınmış isimleri programa katıldılar. Programın organizatörlerinden Brabant işadamları derneği başkanı (BİAD) Ömer Solmaz ve Gelderland işadamları derne-ği başkanı Hüsnü Dal, böyle bir programı

beraber yapmaktan son derece memnun olduklarını, seviyeli bir katılımcı kitlesinin olduğunu, bu akşamda bir araya gelen giri-şimcilerin birbirlerini tanıma imkanına sahip olduklarını ve bu akşamın güzel ticarete ve-sile olacağına inandıklarını belittiler. Ömer Solmaz “Hollanda ile Türkiye ara-sında ki diplomatik ilişkilerin başlamasının 400.cü yıl kutlamalarını Tilburg Willem 2 Stadyumu konferans merkezinde gerçek-leştirdik.Aralarında saygın kişilerin yer aldı-ğı 400 kişinin katılması güne ayrı bir anlam kattı.”dedi.Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral,

Brabant eyaletinde faaliyet gösteren BİAD,GİAD ve onların üst kurumu olana HOGİAF’a iki ülke arasında ki çalışmalara olan katkılarından dolayı tebriklerini iletti.

400. yılda 400 işadamıHOGİAF’a bağlı Brabant işadamları derneği (BİAD) ve Gelderland (GİAD) işadamları derneği işbirliği ile Tilburg şehrinde Hollanda ile Türkiye arasında ki diplomatik ilişkilerinin 400.cü yılı kapsamında Tilburg Willen 2 stadyumu konferans salonunda 400 davetli bir araya geldi.

Page 21: PLATFORM 140

Adrese teslim posta ile, Rotterdam bölgesi posta ücreti bedava!

Global, Brother, Juki yeni ve ikinci el kullanılmış sanayi dikiş makinaları,

A’dan Z’ye terzi malzemeleri, YKY Fermuar, Saba dikiş iplik, Groz Beckert

iğne ve değişik ürünler...

Jan Rebelstraat 19 A - Amsterdam, 1069 [email protected] • www.bontex.nl • Tel: 020 - 615 74 68 • Fax: 020 - 669 42 93

Page 22: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 22Platform

Page 23: PLATFORM 140

23 Platform

M a k a l e

Mesut Dişli

Atalarımız şöyle bir tesbitte bulun-muş 'Bir insana kırk gün 'deli' dersen deli olur'. Yani o insanla

iletişimde olan insanlar, o kişiye deli na-zarı ile bakarlar ve onunla ilişkilerinde o deliymiş gibi davranırlarsa, zamanla o kişi bu bakış açısı doğrultusunda davranışlar göstermeye başlayabilecektir. Dolayısiyle bir insana yakıştırılan etiketin, bu başlan-gıçta doğru olsun veya olmasın, söz ko-nusu insanın bu etiketle ilişkili role uygun davranmasına yol açabileceği aşikardır. En azından insanın bundan ‘müsbet veya menfi’ etkileneceği ortadadır.

Bu durum müsbet davranışları sitimule etmek içinde kullanılabilir. Biz çocuğu-muzda müsbet bir davranışın devam et-mesini, sürekli olmasını ve bu davranışın özümsenmesini istiyorsak, çocuğumuzun bu davranışını öncelikle takdir ederiz ve sonrasında ise bu güzel davranışını sosyal çevresinde nazara veririz.

Takdir etme ve nazara verme bu yönüyle duygusal ödüllendirmedir. Bu şekilde ço-cuğun zehni ve duydusal zekasıda inkişaf etmektedir.

YakIn zamanda yapılan bir IQ ‘zaka testi’ araştırması yukarıdaki anlattığımız durumu destekler mahiyettedir. IQ testleri bir insa-nın bazı branşlardaki yeteneğinin ve bilgi derecesinin karşılaştırmalı olarak üstünlük derecesini ölçmeye yarayan testlerdir.

Bu testler bir insanın zekası ve yetenekleri hakkında malumatlar ve ipuçları verir. Bu belirttiğim ‘zaka testi’ araştırması ise kısa-ca şu şekildedir.

Aynı IQ seviyesine sahip beş kişi ile bir grup oluşturuluyor.

Bu grup üyelerine testler yaptırılıyor. Bu testlerin sonuçları grup üyelerine bildirili-yor. Sonrasında ise her grup üyesine yap-tığı testlerdeki başarısına göre 1 den 5 e kadar sıra namarası veriliyor.

Böylece bu grupta bir sosyal sıralama ger-çekleşiyor. 1 numarayı alan grup üyesi en başarılı, 5 numarayı alan grup üyesi ise en başarısız olarak etiketleniyor. Daha sonra grup üyeleriyle yeni testler yapılıyor. Elde edilen sonuş, en düşük (5) numarayı alan grup üyesinin test sonuçları hep düşük çıkmaya başlıyor.

Son olarak hepsinin zeka seviyesi IQ testi tekrar yapılıyor ve araştırmacılar 5 numa-ralı grup üyesinin IQ seviyesinde gerileme olduğunu tesbit ediyorlar. Bu araştırmayla varılan sonuç IQ seviyesinin sosyal statu ile ilgli olduğu ve düşük numaralı grup üyesinin zamanla kendisine verilen sosyal statüye uyum (konfirme) gösterdiği gerçe-ğidir. Bulunulan, sosyalleşilen ortamlarda kime hangi gözle bakıldığı, davranıldığı; hangi konumların verildiği, hangi önyargı-ların çocukların, insanların geleceklerini karartabildiğide sonuç olarak buraya ra-hatlIkla eklenebilir.

Yaşadığımız toplum içinde maalesef ya-bancılara ve onların çocuklarına karşı bü-yük bir önyarğı var. Esasen yabancIlarInda önyargIlarI var, ama bu önyargıIardan za-rarlI çIkan yabancIlar. İnsanlar önyargıları ile iletişim içindeler. İletişimde bu önyar-gılar davranışı belirliyor. Karşı taraftakide

zamanla bu paralelde davranışlar göster-meye başlıyor. Başka bir deyişle, bu du-ruma, sosyal statüsüne uyum gösterme-ye başlıyor. Yani işte ‘işe yaramaz’ olarak görülüyorsa gerçekten işe yaramamaya başlıyor. Bu bağlamda özellikle çocukları-mızın durmu çok önemli. Zira karşılarında önyargIlardan dolayI onlara ‘güvenmeyen’ başaracaklarına ‘inanmayan’ örneğin öğ-retmenleri var.

Genellemek istemiyorum ama bunların sayısıda azımsanacak gibi değil. önyargI-larI yanInda bu öğretmenlerin ‘eğitim ve pedagoji’ kaliteside çok düșük.

Sosyal Kültürel Plan Bürosu 2011 raporu bunu açIkça yazIyor. Sonuç ise içler acIsI; çevremize bir bakalIm ne kadar çok dip-loma almadan okulunu terk etmiș örneğin Türk çocuğu var. Bu çocuklar sonradan buraya gelmiș değil, burada doğmuș ve yetișmekte olan çocuklar. Peki bu kadar olumsuzluklara, önyargIlara karșı neler yapmalı?

Anne ve babalar çocuklarIna sahip çIkma-lIlar. ÇocuklarI hangi okula gidiyor? Okul-da çocuklarIna kim ders veriyor? Hangi dersleri veriyor? Ne öğretiyor? NasIl öğ-retiyor? Bu sorular üzerinde kafa yorma-lIlar. Bunun yanInda çocuklarIna öyle bir ruh vermeliler ki, onlar gerektiğinde akIntIya karșI mücadele edip bașarIlI ol-malIlar. Anne ve babalar çocuklarIna ‘gü-venmeliler’, onlara ‘inanmalIlar’. Çocuklar herșeyimiz onlara gerektiği gibi sahip çI-kalIm; zira bu ortamda ‘onlarIn etide bizim kemiğide’.

Çocuklarımıza sahip çıkalım.

Page 24: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 24Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

Togan Oral: “Hollanda’ya ilk gelişimde yani 2000 yılında 3 sene Lahey’de Büyükelçilikte görev aldım. O zaman

da, bu gelişimde de Hollanda tercihlerimin arasındaydı. Özellikle bu defa Türkiye Cum-huriyeti Rotterdam Başkonsolosu olarak gö-rev almaktan dolayı bahtiyarlık duyuyorum.”

Rotterdam’da Başkonsolosluk görevine atanmadan önce Ankara’da İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı yapan Togan Oral Hollanda’da yaşayan Türk toplumuyla ilgili şunları anlattı: “Bundan 8 sene önce geldi-ğimde Hollanda’daki Türk toplumuyla yakın-dan temas etme fırsatım oldu. Benim eşim de diplomat ve ilk gelişimizde ben Büyü-kelçilikte görevliydim, eşim de Rotterdam Başkonsolosluğu’nda Muavin Konsolos ola-rak görev yapmaktaydı. O yüzden hem Bü-yükelçiliğin, hem de Konsolosluğun görev ve sorumluluklarını yakından izleme şansım oldu. Hatta eşimle birlikte birçok konsolosluk faaliyetine de katılma fırsatı bulmuş ve Türk toplumuyla yakın temasım olmuştu. O zaman da hem Hollanda’yı beğenmiş hem de bura-daki Türk toplumunun dinamizminden çok

etkilenmiştim. O dönemlerde çok büyük bir potansiyel olduğu, Türk insanın politika-ya ilgi duymaya ve daha aktif rol üstlenmeye başladığı daha o dönemden görülüyordu. Nebahat Albayrak, Coşkun Çörüz gibi isim-lerin parlamentoya seçildikleri bir dönemdi. Ben o zamanlarda Hollanda’da yaşayan Türk toplumuna karşı bir yakınlık hissettiğim için ve Başkonsolosluk Türk toplumuyla daha yakından çalışan bir kurum olduğu için Baş-konsolosluğun potansiyel bir görev olarak ortaya çıkmasıyla beraber buraya gelmeyi çok istedim. Geçmişte yaşadığım tecrübe-sinde bugün yaptığım işe katkı sağlayacağını düşündüm ve görüyorum ki sağlıyor. Bugün burada tanıştığım insanlar aslında eskidende tanıdığım bir kısmı beraber çalıştığım iletişi-mim olan insanlar. Bir nevi eski arkadaşlıkla-rı, dostlukları bıraktığım yerden devam ettiri-yorum ve bu da tabii çok keyifli.”

Yurtdışındaki vatandaşların konsolosluk hizmetlerinin daha verimli bir şekilde sunulabilmesi, konsolosluk işlemlerin-de yeknesaklığın sağlanması ve hiz-met kalitesinin yükseltilmesi amacıyla

Brüksel’de ‘‘2011 Batı Avrupa Ülkeleri Konsoloslar-Muavin Konsoloslar Top-lantısı” gerçekleştirildi. Bu toplantıdan çıkan sonuç nedir?“Bu toplantıya tüm Avrupa ülkelerindeki Başkonsolosluklarımızda görevli olan Mu-avin Konsoloslarımız katıldılar. Rotterdam Başkonsolosluğu’ndan da iki Muavin Kon-solos arkadaşım katıldı. Burada görevlerinde edindikleri tecrübeleri, karşılaştıkları sorunla-rı ve çözüm önerilerini Türkiye’den Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı gibi ilgili kurum ve kuruluşlardan gelen yetkililere doğ-rudan iletme ve görüş alışverişinde bulunma imkânı oldu. Bu öneriler de yetkili kuruluşlar tarafından değerlendirilmek üzere Ankara’ya iletildi. Bu itibarla, vatandaşlarımıza veri-len hizmeti daha da iyileştirmek amacıyla Ankara’da ilgili kurumlarımızca yapılacak kap-samlı değerlendirmeler sonucunda uygun görülecek yasal düzenlemelerin yapılmasına imkân verecek bir uygulama olarak oldukça yararlı bir toplantı oldu. Bu tip istişare toplan-tıları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapılmaya devam edilecek.”

400. yıl kutlamaları Hollanda-Türkiye

ilişkilerini daha da iyi geliştirecek

Görev süresi tamamlanan Başkonsolosumuz Esen Altuğ'un yerine geçen yıl 1 Ekim tarihinde atanan yeni Rotterdam Başkonsolosumuz Togan Oral Hollanda’da görev almaktan duyduğu memnuniyeti anlattı. Banu Çelik

Yeni Rotterdam Başkonsolosumuz Togan Oral:

Page 25: PLATFORM 140

25 Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

Eğer önümüzdeki 10 -15 sene içerisinde çocuklarımızın hak ettikleri yere gelme-lerini istiyorsak bunun birinci şartı iyi bir eğitime sahip olmaları.Başkonsolosluk görevinize yeni başladı-nız fakat öncesinde Hollanda’da Büyü-kelçilikte görev aldınız. Sizin gözlemle-diğiniz toplumumuzun içinde bulunduğu sorunları nelerdir?“Sorun diye adlandırmak belki doğru değil ama elbette Avrupa’da yaşayan Türk toplu-mu olarak üzerinde daha hassasiyetle durul-ması gereken bazı alanlar var. Mesela eğitim konusu. Ben bunu bir sorun olarak addetmi-yorum ama kesinlikle önem verilmesi gere-ken, üzerinde durulması gereken bir konu. Bunun sebebi de zaten çok açık. Sonuçta Türk toplumu buraya sonradan gelmiş ve ha-yatlarını burada kurmaya çalışmış ve büyük oranda da başarılı olmuş ve artık buraya yer-leşmiş bir toplum. Bir toplumda iyi bir yere gelmek için en başta sahip olmanız gereken şey iyi bir eğitimdir. Eğitiminiz iyi değilse ni-telikleriniz yüksek bile olsa onları gösterme şansınız olmuyor. Bizim elimizdeki istatistik-ler bu konuda Türk toplumunda büyük bir gelişme olduğunu gösteriyor. Yüksekokul ve üniversitelerde okuyan gençlerimizin sayısı oldukça fazla ama bunun daha da fazla teş-vik edilmesi lazım ki, Türk toplumunun po-tansiyeli bir şekilde fiiliyata yansısın. Çünkü çok zeki, yetenekli çocuklarımız var ama iyi bir eğitim alamadıkları zaman bu potansiyel açığa çıkmıyor ve o bir dezavantaj yaratıyor. O eğitimin de iyi olması için dilin yani Hollan-dacanın ve Türkçenin çok iyi bir şekilde öğ-renilmesi lazım. Çocukların kendini iyi ifade edebilmeleri için küçük yaşta anaokulu ve kreşe giderek ilkokul eğitimine başlamadan önce Hollandaca ve Türkçeyi iyi öğrenmesi gerekiyor. Özellikle velilerin gerçekten buna çok önem vermesi lazım, birebir takip etme-si, bütün okul aile birliği toplantılarına, öğret-menlerle yapılan toplantılara katılım sağla-maları lazım. Eğer önümüzdeki 10 -15 sene içerisinde çocuklarımızın hak ettikleri yere gelmelerini istiyorsak bunun birinci şartı iyi bir eğitime sahip olmaları.

Hollanda’da yaşayan vatandaşla-rımızın bazı sorunları ise sadece Hollanda’ya has konular değil. Maalesef son yıllarda özellikle arka arkaya gelen olumsuz bazı gelişmelerden kaynak-lanan sorunlar ortaya çıktı. Bunlardan biri 11 Eylül saldırıları. Bu olaylardan sonra özellikle bazı Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı-

nın ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Bu Müslü-manlar başta olmak üzere, tanımadığı, yaban-cı gördüğü unsurlara karşı duyulan olumsuz bir algılama biçimi. Son günlerde Almanya’da ortaya çıkan ‘dönerci katliamları serisi’, bu ve bunun gibi ırkçı olaylar var. Bu tabii ki büyük bir sorun çünkü sonuçta yabancı düşmanlığı-nın unsurlarını sokakta görebiliyoruz. 8 sene öncesiyle kıyasladığımda 2003 yılından bu-güne Hollanda’da da maalesef bazı olumsuz algılamalar olduğunu görüyorum. Bu konu-da biz de elimizden geleni yapıyoruz. Bu tip akımların vatandaşlarımıza olumsuz yansıma-sının önüne geçilmesi bakımından bizim bu-radaki temsilciklerimiz Hollanda makamlarıyla yakın iletişim ve işbirliği halindeler.

Bazen uyumdan bahsediliyor ama bizim vatandaşlarımız Hollanda’nın yasalarına en başta rivayet eden hem haklarını kullanma bakımından, hem de yükümlülüklerini yerine getirme bakımından zaten özen gösteriyor-lar. Vatandaşlarımızın bu konuda hiçbir soru-nu olmadığını görüyorum. Bu ülkede zaten vatandaşlıkları var, buranın dilini konuşuyor-lar, buranın eğitimini almışlar, yasalarına ku-rallarına uyuyorlar. Burada bir tek daha çok görünür hale gelmeleri, hayatın her alanında iş hayatında, medyada, politikada buradaki hem nüfuslarının karşılığı olan, hem de sa-hip oldukları niteliklerin karşılığı olan pozis-yonlarda yer almalarını sağlamak konusunda daha fazla teşvik edilmelerinin yararlı olaca-

Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral

Page 26: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 26Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

ğını düşünüyorum. Göçmen gruplar toplum-sal hayatın her alanında ne kadar görünür hale gelirse olumsuz akımlarında önünün kesilmesine etki edecek bir gelişme olur. Çünkü gerek Hollanda’da gerek Avrupa’nın genelinde aslında yakın iletişim kurulma-masından kaynaklandığını düşünüyorum. Yabancı diye tabir edilen insanlarla aslında tanışmamış, görmemiş, bir ilişki kurmamış kişiler önyargıyla hareket edebiliyorlar. Bu sebepten Türk asıllı Hollandalılar politikada, kültür- sanatta, medyada ne denli görünür hale gelirlerse olumsuz algılamaların ve ön-yargıların oluşması o denli azalacaktır. Aslın-da kişiler her ne kadar aynı kültürden olma-salar bile barış içerisinde yaşayabileceklerini fark edeceklerdir. Tabii bu konuda hem hü-kümete, hem yerel makamlara büyük bir so-rumluluk düşüyor. Vatandaşlarımızın yapma-sı gereken ise daha girişken olmaları.”

Hali hazırda sivil toplum örgütlerin-ce veya çeşitli kurum ve kuruluş-larca planlanmış olan çok sayıda faaliyet 400. yıl kutlama vesilesiyle daha fazla görünürlük kazanacak.Hollanda-Türkiye ilişkilerinin 400. yıl kutlaması gerçekleşecek. Bu kutlama-nın önemini anlatır mısınız?“Türkiye ile Hollanda arasındaki diploma-tik ilişkilerin kuruluşunun 400. yıldönümü-nün kutlanması kararı ne Türkiye’nin ne de Hollanda’nın tek başına aldıkları bir karar de-ğil. Her iki hükümetin ortak kararıyla yapılan bir program. Bu konuyla ilgili her iki ülke de iradesini ortaya koydu ve bu fırsatı değer-

lendirmek ve bu kutlamayı iki ülkenin zaten mevcut olan dostane ilişkilerini daha da iyiye götürmek için bir vesile oldu. Geçen sene 7 Şubat’ta Dış İşleri Bakanımız Ahmet Davutoğ-lu ve Hollanda Dış İşleri Bakanı Uri Rosenthal bir araya gelerek bu kutlamaların başlatılması için bir niyet beyanı imzaladılar. Yani böylelik-le bu kutlamaların yapılması resmileştirilmiş oldu. Bu niyet beyanının imzalanmasının ar-kasından her iki ülkede koordinasyon komi-teleri oluşturuldu. Türkiye Cumhuriyeti’nde Dış İşleri Bakanlığı’nın ve Kültür Bakanlığı’nın oluşturduğu bir koordinasyon kuruldu. Hollanda’da ise Dış İşleri Bakanlığı’nın dışın-da Dutch Trade Board, Türkiye Enstitüsü ve SICA eşgüdüm sağlıyor. Her iki ülkede bu kutlamaları eşgüdüm içinde planlıyor. Bu se-bepten dolayı hem düzenlenen aktivitelerin uyum içerisinde olması, hem de program akışının birbiriyle bağlantılı olması için özen gösteriliyor. Bu çerçevede karşılıklı olarak üst düzey ziyaretler ve sosyal, kültürel, ekonomi alanlarında pek çok aktiviteler planlanıyor. Bu programların koordinasyonunu yapan Büyü-kelçimiz konuyla ilgili olarak Hollanda Dış İş-leri Bakanı’yla sürekli temas halindeler. Çok kısa süre içerisinde program netleşecek bu hazırlık sürecinde de gerek Büyükelçiliğimiz gerek Başkonsolosluklarımız buradaki Türk toplumu ve onların temsilcileriyle yakın ilişki içerisinde bulunup onlardan gelen önerileri, teklifleri değerlendirilmek üzere koordinas-yon kurullarına ilettiler. Çok sayıda değerli proje önerisi arasından bir bölümü resmi program içerisinde yer alacak. Hali hazırda sivil toplum örgütlerince veya çeşitli kurum ve kuruluşlarca planlanmış olan çok sayı-

da faaliyet 400. yıl kutlama vesilesiyle daha fazla görünürlük kazanacak. Bu vesileyle gerçekleştirilecek karşılıklı üst düzey ziyaret-ler basında yer alacak ve bu da Hollanda’da Türkiye ve buradaki Türk toplumuyla ilgili bir görünürlük ve duyarlılık yaratacak. Hollanda ve Türkiye’nin 400 yıllık yakın ve dostane iliş-kileriyle ilgili bilinçlenme yaratılacak. Hollan-da-Türkiye ilişkilerinin tarihine gerekli saygıyı gösterirken bir taraftan da geleceğe bakmayı amaçlıyoruz. O yüzden burada herkesin ken-di bulunduğu semtte, mahallede, şehirde, bölgede yapabileceği ne varsa bu fırsatı de-ğerlendirmesi lazım. Tabii biz de elimizden gelen yardımı yapmaya hazırız. Çünkü bu kut-lama bahsettiğimiz bilmemekten kaynaklanan bazı önyargıları kırmak için önemli bir fırsat. Bu fırsatı bütün vatandaşlarımızın, dernekle-rimizin, kuruluşlarımızın çok iyi değerlendir-mesi lazım çünkü bu sık sık elimize geçen bir fırsat değil. Genelde mesela medyada da olumsuz haberler haber değeri taşıyor, bazı kesimlerde bu olumsuz haberleri, önyargıları desteklemek için kullanabiliyorlar. Bu bakım-dan, önümüzdeki bu güzel fırsatı en iyi şekil-de değerlendirmeliyiz.”

İnternet çağında vatandaşlarımızın internet üzerinden sunduğumuz hizmetlerden de yararlanmalarını arzu ediyoruzVatandaşlarımızın Konsolosluk işlemleri için önerileriniz neler?“Başkonsolosluğumuzda vatandaşlarımıza verilen bazı hizmetler var. Burayı büyük bir ilçe merkezi olarak düşünürsek bunun için-de Pasaport Şubesi, Askerlik Şubesi, Nüfus Müdürlüğü, Noterlik, Evlendirme Dairesi gibi servisler var. Bütün bunların hepsini biz bir binanın içinde toplayıp hizmet vermeye çalı-şıyoruz. Bu da tabii kendi içinde fiziksel bazı zorlukları beraberinde getiriyor. Buradaki temel amaçlarımızdan biri de verilen hizmet-leri mümkün olduğu oranda şartlarımızı zor-layarak daha da iyileştirmek, vatandaşımızın Başkonsolosluğumuzdan ayrılırken mutlu ve memnun ayrılmasını sağlamak. Bu konuyla ilgili yeni bir ekibimiz var sadece ben değil benim dışımda 3 yeni Muavin Konsolosumuz göreve başladı. Yıllardır burada özveriyle ça-lışmakta olan emektar personelimiz var. Ken-dilerine buradan sizin vasıtanızla da teşekkür etmek istiyorum. Onların tecrübelerinden yararlanıp bu hizmeti nasıl daha bir adım ileri taşıyabiliriz onun gayreti içerisindeyiz. Çünkü vatandaşımız hizmetin en iyisini hak ediyor. Ama bazı fiziksel zorluklardan, personel ek-sikliğinden kaynaklanabilen aksaklıklar da

Page 27: PLATFORM 140

27 Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

olabiliyor. Özellikle son yıllarda teknolojik ge-lişmelerin sağladığı imkânlardan konsolosluk hizmetlerinin geliştirilmesi için yararlanıyoruz. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımız önemli uy-gulamaları devreye koymaya devam ediyor. E-Konsolosluk, e-pasaport, Konsolosluk Çağrı Merkezleri gibi uygulamalar bu çabala-rın sonucu olarak gerçekleşti. İnternet çağın-da vatandaşlarımızın internet üzerinden sun-duğumuz hizmetlerden de yararlanmalarını arzu ediyoruz. Amacımız internetin sunduğu teknolojiyi kullanıp vatandaşlarımızı Başkon-solosluğa gelme zorunluluğu kalmadan, yormadan, daha hızlı, daha efektif bir şekilde o hizmetleri verebilmek. Vatandaşlarımız da E-Konsolosluk hizmetlerini kullanırken veya internet üzerinden yaptıkları diğer işlemlerle ilgili yaşadığı sıkıntılar veya bu tür hizmetler için önerileri varsa bize bunları iletebilirler. Bizler Başkonsolosluk e-posta adresimize gelen tüm mesajları dikkate alarak cevap-landırmaya çalışıyoruz. Konsolosluğumuzda bir dilek ve şikâyet kutusu var, buraya gön-derilen bütün şikâyet ve öneri dilekçelerinin hepsini bizzat ben görüyorum. Tabii bazı ko-nulardaki talep ve öneriler bizim yetkilerimiz dışında olabiliyor. Dilek ve önerileri gerek kendi içimizde yaptığımız toplantılarda, gerek ilgili kurum ve kuruluşlarla yaptığımız eşgü-

düm toplantılarında ele alınıyor. Vatandaşları-mız Başkonsolosluğumuza gönderilen hiçbir dilekçe, hiçbir talep veya eleştirinin göz ardı edilmediğinden ve en üst seviyede değerlen-dirildiğinden emin olabilirler.”

Rotterdam Başkonsolosluğu’nun görev bölgesinde 300.000’i aşan bir Türk kökenli nüfus var Vatandaşlarımız en çok hangi konuyla ilgili şikâyet ediyor?“Mesela bize gelen en yoğun şikâyetlerden biri randevuyla gelen vatandaşlarımızın iş-lemlerinin zamanında başlatılamaması. Bunun temel nedenlerinden biri işlemlerle ilgili belgelerin hazır edilmeden başvuru ya-pılması. Örneğin, pasaport başvurusunda bulunan bir vatandaşımız nüfus cüzdanını zamanında yenilememişse, başvurusundan önce bu işlemi yaptırması gerekiyor. Bu da esas işlemin ertelenmesine ve zincirleme olarak daha sonraki randevu almış vatan-daşlarımızın işlemlerinin de gecikmesine yol açıyor. Bir de yapılacak işlemleri yaz ayına bırakmamak gerekiyor çünkü şu anda bizim aşağı yukarı günlük başvurumuz 600 civa-rında ama yaz aylarında bu 1500 civarında olabiliyor. Eğer kişi işlemlerini yaz ayına bıra-kırsa ve elinde pasaport işlemleri için nüfus

cüzdanının belgeleri eksik olursa bu sefer buradaki bekleme süreleri çok uzayabiliyor.”

Son olarak neler eklemek istersiniz?“Ben Rotterdam Başkonsolosluğumuzda-ki görevime büyük bir istekle, heyecanla başladım. Temennim burada görevli oldu-ğum dönem içerisinde Hollanda Türk top-lumunun zaten hali hazırda mevcut olan güçlü profilinin daha da yükseldiğini, daha da ilerlediğini görmek. Sonuçta burada 400.000’i aşan nüfusuyla sadece Rotter-dam Başkonsolosluğu’nun görev bölgesin-de 300.000’i aşan bir Türk kökenli nüfus var. Yani buda ciddi bir potansiyel demek oluyor. Düşündüğümüzde bundan 40, 50 yıl öncesinde Hollanda Parlamentosu’nda Türk kökenli üyelerin yer alacağını hayal bile edemezken bugün milletvekilleri, Belediye Başkanları, 120’ye yakın Belediye Meclisi Üyesi, Eyalet Meclisi Üyeleri var. 16 binin üzerinde Türk girişimci var. Ben bu gelişme-lerin içinde, bunların bir parçası olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum. Türki-ye Cumhuriyeti Devleti’nin temsilcileri olarak vatandaşlarımıza olabilecek her konuda, Hollanda’da hak ettikleri yere gelebilmeleri konusunda bir katkımız olursa bundan bü-yük bahtiyarlık duyarız.”

Page 28: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 28Platform

H a b e r

Turizmcilerin "sezon öncesi en büyük sınav" olarak adlandırdıkları ve bu yıl 41'incisi dü-zenlenen fuara, 150 ülkeden aralarında tur operatörleri, oteller, seyahat acenteleri ve tanıtma bürolarının da bulundu bin 500 tem-silci katıldı. Avrupa'nın sayılı turizm etkinlikle-ri arasında ilk sıralarda yer alan Utrecht'teki fuarda Türkiye, Lahey Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği'nin yanı sıra THY, farklı seyahat acenteleri ve tur operatörleriyle ara-larında Aydın, Didim, Kuşadası ve Antalya

gibi turistik bölgelerin de yer aldığı şehirlerin açtığı stantlarla tanıtıldı. Türkiye'ye turist götü-ren Hollandalı firmalarının da büyük ilgi gös-terdiği fuarın resmi açılışı dolayısıyla Türkiye standında düzenlenen resepsiyona Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı ile Yatırım ve İşletme-ler Genel Müdürü Zeki Can'ın yanı sıra Rot-terdam Başkonsolosu Togan Oral, Deventer Başkonsolosu Nihat Erşen, Lahey Kültür ve Tanıtma Müşaviri Enis Tataroğlu'nun da ara-

larında bulunduğu üst düzey isimler katıldı.

Turizm Fuarında Türkiye yoğun ilgi gördü

ROTTERDAM - Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, son yıllarda pek çok yerde ayrımcı-lık, ırkçılık ve İslamofobi gibi ayrımcı düşün-celerin yükseldiğini belirterek, ''Biz bütün bu anlayışların karşısında sevgiyi, saygıyı, insanlığı, insan haklarını ve hukuku eksen alan bir yürüyüşü kendimize şiar edinmeli-yiz'' dedi. Hollanda'daki temaslarına devam Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Yurtdışı Türk-ler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafın-dan Rotterdam kendinde organize edilen ''Hollanda Buluşması''na katıldı.Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Başkanı Kemal Yurtnaç, Rotterdam Başkon-solosu Togan Oral ile Deventer Başkonsolo-su Nihat Erşen'in de katıldığı toplantıda, bu ülkede yaşayan Türklerin yaşadığı sorunlar masaya yatırıldı. Türkiye’den Hollanda’ya işçi göçünün yaklaşık 50 yıl önce başladığı-nı, ama iki ülke arasındaki ilişkilerin ise 400 yılık bir geçmişe sahip olduğunu hatırlatan Bozdağ, bu yıl iki ülkede farklı kutlamaların yapılmasının planlandığını söyledi.

Entegrasyon tartışmaları2. Dünya Savaşı sonrasında yıkılan Alman-ya ve Hollanda gibi ülkelerin kalkınmasında buralara gelen Türk işçilerinin büyük desteği

olduğuna dikkati çeken Bozdağ, ''Biz gittiği-miz yere yük olmadık, katkı yaptık'' dedi.Avrupa’ya işçi olarak gelen Türklerin bugün sahip oldukları noktanın mutluluk verici oldu-ğuna değinen Bozdağ, bundan gurur duy-duklarını ifade etti. Türk vatandaşlarına hem bulundukları ülke-nin dilini hem de ana dilleri Türkçeyi çok iyi konuşmaları çağrısı yapan Bozdağ, ''Türk-çeyi bozuk konuşan birisini gördüğümde

yüreğim sızlıyor. Türkçeyi de Hollandacayı da aksanı bozuk konuşmamayı başarmamız lazım. Başka dilleri öğreneceğiz ama kendi ana dilimizi de unutmadan. Gerçek başarıları kendi dilimizi ve kültürümüzü unutmadan yaz-mak lazım'' diye konuştu. ''Dili unuttuğunuz zaman o dile ait hazineyi de unutursunuz'' diyen Bozdağ, Hollanda’da Türkçe dil ders-leri konusunda yaşanan sorunları bildiklerini ve bunu çözmeye çalışacakları mesajı verdi.

"Biz gittiğimiz yere yük olmadık, katkı yaptık"

Page 29: PLATFORM 140

29 Platform

Gentle Incasso, hem şirketten şirkete, hem de şirketten kişiye tahsilat yapan, para tahsil piyasasında uzman bir icra bürosudur. Alacaklı ve borçlu arasında iki tarafı tatmin eden bir sonuç almak için deneyimlidir.

Biz, birçok icra bürolarından farklı olarak 'no-cure-no-pay' esasına göre çalışmıyoruz. Dosya masrafı olarak az bir meblağ ödeyerek, alacağını-zın itinalı bir şekilde incelenmesi garantisini alırsınız. Alacağınızın, 'sulh yoluyla alınamaz' haberiyle sizi hayal kırıklığına uğratmayız. Mahkemeye giden bu uzun ve genellikle pahalı yolu, en medeni ölçüler içinde ve mantık çerçevesinde önlemek bizim işimizdir.

İşletmeci olarak paranızı tahsil etmek için ne kadar uzun beklediğinizi bi-liyoruz. Özellikle ekonomik sıkıntının yaşandığı bu dönemde, borçluların büyük bir kısmı, ödeme süresini uzatıyor ve daha da kötüsü iptal yoluna bile gidiyor. Bu da işletmeci olarak hiç istemediğiniz bir durumdur. Bu konuda sizden de, yapılan anlaşmaları yerine getirmeniz beklenmektedir.

Hizmetlerimizden faydalanmak için ilginizi çektiğimizi umuyo-ruz. İlgi duyarsanız veya hiz-

metlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, bizimle

temasa geçiniz.

Gentle IncassoTelefon: 075 771 46 36

Fax: 075 635 70 [email protected]

www.gentleincasso.nl

Page 30: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 30Platform

Irkçı Parti PVV’li Cor Bomsan, PvdA’lı Selçuk Öztürk’ün şahsında tüm Müslümanlara hakaret etti

H a b e r

FUAT ASLAN / ROERMOND – Hollanda’da İslam karşıtı söylemleriyle tanı-nan ırkçı Özgürlük Partisi (PVV)’li Limburg Eyalet Meclisi üyelerinden Cor Bosman’ın geçen yıl kendi üyelerine gönderdiği bir e-posta’da, İşçi Partisi (PvdA)’dan Türk kö-kenli meslektaşı Selçuk Öztürk için “Türk domuzu” ifadesini kullanarak hakaret etti-ğinin basına yansımasıyla ortaya çıkan olay Türk ve Hollanda kamuoyunda büyük tep-kiyle karşılandı.

Her fırsatta toplumun bir kesimini rencide edici sözler sarf eden PVV’liler, geçtiğimiz haftada Kraliçe Beatrix ile Veliaht Prens Alexander ve Prenses Maxima’nın Körfez ülkelerine yaptığı ziyaret esnasında cami zi-yaretlerinde başlarını örtmelerini fırsat bilip Kraliyet Ailesini topa tutmuşlardı. Kamuo-yu bu konuyla meşgulken, PVV’li Limburg Eyalet Meclisi üyelerinden Cor Bomsan,

PvdA’lı Türk kökenli meslektaşı Selçuk Öztürk için ‘‘Türk domuzundan yapılma bir parça kusulmuş helal et’’ şeklinde ifadeler kullanarak, Selçuk Öztürk’ün şahsında tüm Müslümanlara hakaret ederek kamuoyunu meşgul etmeye devam ediyor.

Henüz suç duyurusunda bulunmadıOlayla ilgili olarak henüz mahkemeye suç duyurusunda bulunmadığını belirten Sel-çuk Öztürk, olayın basına yansımasından itibaren üç ay içerisinde mahkemeye suç duyurusunda bulunma hakkını saklı tuttu-ğunu söyledi. Önlerinde siyasi ve hukuki ol-mak üzere iki sürecin bulunduğunu anlatan Selçuk Öztürk, bu üç aylık süreyi yabancı düşmanı bu tür zihniyetle mücadelenin ka-muoyunda tartışılmasına fırsat tanımak ve ırkçı parti PVV ve Cor Bosman’ın nasıl bir tutum sergileyeceğini gözlemleyerek de-ğerlendirmek istediğini söyledi. Mensubu olduğu PvdA’nın da topyekun olarak kendi-sini desteklediğini belirten Selçuk Öztürk, partisinin suç duyurusunda bulunması yö-nünde tavsiyede bulunduklarını da kaydetti.

Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT)’nin düzenlediği yılbaşı resepsiyonuna katılan Selçuk Öztürk’le görüşen Avukat Ej-der Köse, hukuki süreçte Selçuk Öztürk’ün de istemesi durumunda avukatlığını üstle-nebileceğini söyledi. Resepsiyona katılan iş, siyaset, sanat çevreleriyle sivil toplum

örgütü temsilcilerinden de Selçuk Öztürk’e büyük destek geldi. Resepsiyona katılan Venlo Kuzey Limburg Yabancılar Platformu Başkanı Göksel Soyugüzel, kendilerinin platform adına avukatları Birrou aracılığıyla olay hakkında polise suç duyurusunda bu-lunduklarını söyledi. Yapılan hakaretleri hak etmiyorumHollanda’ya 3 yaşında aile birleşimi yoluyla gelen Selçuk Öztürk (39), otuz beş yıldır Hollanda’da yaşıyor. 14 yıl belediye mecli-si üyeliği yapan Selçuk Öztürk, bu dönem Limburg Eyalet Meclisi Üyeliği ve PvdA Ro-ermond grup başkanlığı yapıyor. Tüm bu yapılan hakaretleri hak etmediğini söyleyen Selçuk Öztürk, ‘‘Eğer bu ülkede, 2012’de hala bu tür zihniyet taban buluyorsa, bun-ca emeğe yazık. Onca birlik beraberlik için verilen mücadeleye yazık. Ben buna üzülü-yorum. Üç yıldır benimle sohbet eden, hal hatır soran biri, yüzüme karşı hoş görünüp arkamdan bu tür hakaretler yağdırıyor ol-ması en üzücüsü. Oysaki o şahısla hiçbir kişisel sorunumuz da yoktu. Düşünün; bun-ca zamandır yabancı düşmanı biriyle iç içe olmuşum. En çok bu zoruma gidiyor.’’

Avukat Ejder Köse ve Selçuk Öztürk

Cor Bosman

Page 31: PLATFORM 140

31 Platform

H a b e r

AMSTERDAM - Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği “Türkiye’de Din ve Vicdan Özgürlüğü Sorunu ve Alevilik” konulu konferansta konuşan Kaluç,Türkiye’de son yıllarda ciddi bir dönüşüm yaşandığını ve bu dö-nüşümle birlikte insanların artık kendile-rini rahatça ifade etmeye başladıklarını belirten Liberal Düşünce Topluluğu Alevi Bektaşi Araştırmalar Merkezi Direktörü Şenol Kaluç, “Yavaş yavaş bir takım şey-ler düzeliyor. Alevi Alevi olduğunu, Kürt Kürt olduğunu, Laz Laz olduğunu açıkça söylemeye başladı. İnşallah bu dönüşüm hayırlı şekilde sonuçlanır” dedi. Ak Parti iktidarının bu süreçte başlat-tığı “Alevi Çalıştaylarının” Türkiye açı-sından son derece önemli olduğunu, ama bu fırsatın heba edildiğini söyledi.

“Alevi açılımı başladığında Türkiye için çok büyük bir fırsat doğmuştu” diyen Kaluç, şöyle konuştu: “Genelde parti kaygısıyla olayları değerlendiriyoruz. Alevi açılımı başladığında Türkiye için çok büyük bir fırsat doğmuştu. Bu fır-satı hep birlikte heba ettik. Hem Alevi-ler hem Sünniler olarak. Çünkü 2009 yılında Başbakan’ın Muharrem iftarına katılmasıyla fiilen başlayan süreci biz doğru değerlendirebilmiş olsaydık, bu-gün Türkiye’de sadece Alevilerin değil Sünnilerin önündeki engeller de tama-men kalkmış olabilirdi. Şimdiye kadar hükümetle birlikte toplam 10 toplantı gerçekleştirdiklerine işaret eden Kaluç, bu açılım sayesinde Alevile-rin sorunlarının toplum tarafından kabul edilir hale geldiğini ifade etti.

Alevi açılımında büyük bir fırsatı hep birlikte heba ettik

Mustafa Toga / DEN HAAG - Daha önce Fransa, Almanya, Lüksemburg, Litvanya, İtalya ve Belçika’da sanatseverlerle buluşan TÜRKSOY Resim Sergisi, UETD Hollanda ve Hollanda Türk Müzesi işbirliğinde ger-çekleştirildi.

20 ülkeden yaklaşık 40 sanatçının eser-lerinden oluşan serginin açılışına İstanbul Milletvekili ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Gru-bu Başkanı Dr. İsmail SAFİ, Demokratlar (D66) Milletvekili Fatma Koşer-Kaya, Türki-ye Cumhuriyeti Lahey Büyükelçisi Uğur Do-ğan, Hollanda Ankara Büyükelçisi Jan-Paul Dirkse, Kazakistan Brüksel Büyükelçisi Erik Utembayev, Azerbaycan Lahey Büyükelçili-ği Maslahatgüzarı Elhan Alaskerov, Kaza-kistan Lahey Büyükelçiliği Müsteşarı Marat Esenbayev, TÜRKSOY Genel Sekreteri Prof. Dr. Düsen KASEİNOV, Lahey Büyü-kelçiliği Turizm ve Tanıtma Müşaviri Enis Taranoğlu ve Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver, UETD Hollanda Başkanı Veyis Güngör, Hollanda Türk Müzesi Genel Koordinatörü Rüstem Akarsu, EkoAvrasya Başkanı Dr. Hikmet EREN ve çok sayıda sa-natsever katıldı.

Türksoy resim sergisi Den Haag'da açıldı

Page 32: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 32Platform

H a b e r

FUAT ASLAN / ROTTERDAM - Türkiye Cumhuriyeti Rotterdam Başkonsolosluğu’nun geleneksel olarak düzenlediği basınla buluşma toplantısında konuşan Başkonsolos Togan Oral, “Bu yıl Hollanda’daki Türk toplumunun bilinirliğinin artacağı bir yıl olacaktır” dedi. Başkonso-losluk salonunda gerçekleşen kahvaltılı toplantıda T.C. Rotterdam Muavin Konso-losu Aslin Savran, Din Hizmetleri Ataşesi İsmail Hilmi Bilgi, Ticaret Ataşesi Tuba San-der ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Özkan Suat Özmen de hazır bulundular. 1 Ekim 2011 tarihinde göreve başladığına işaret eden Başkonsolos Toğan Oral, dö-vizli askerlik, Türkiye ile Hollanda arasın-daki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlama-larının hazırlıkları gibi çalışmalar nedeniyle yaşadıkları yoğun gündemden dolayı bu buluşmanın biraz sarktığını söyledi. Toğan Oral, her zaman olduğu gibi o günlerde de büyük bir özveriyle görevini yerine getiren basın mensuplarına teşekkür etti. Oral, ‘‘Hollanda’daki birçok gelişmeleri sizlerin yaptıkları haberlerden öğreniyorum’’ diye-rek basın mensuplarını onu re etti. Türkiye ile Hollanda arasındaki diploma-tik ilişkilerin 400. yılı kutlamalarının res-

mi açılışının henüz yapılmamış olmasına rağmen kutlamaların başladığını söyleyen Togan Oral, 400.yıl etkinlikleri çerçeve-sinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Nisan ayında Hollanda’ya resmi ziyarette

bulunacağını kaydetti. 2012 yılı Türkiye’nin Hollanda’nın gündeminde olacağını söyle-yen Toğan Oral, “Bu yıl Hollanda’daki Türk toplumunun bilinirliğinin artacağı bir yıl ola-caktır” dedi.

Türk toplumunun bilinirliğinin artacağı bir yıl olacak

Din görevlileriyle bir araya geldiDin Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver, Rotterdam bölgesi din görevlileriy-le bir toplantı düzenledi. Hollanda Diyanet Vakfı Rotterdam Eğitim Merkezi konferans salonunda yapılan toplantıya, Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver, Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi ve TC Rotterdam Başkonsolosluğu çalışma bölgesinde faaliyet gösteren ve Hollanda Di-yanet Vakfı’na bağlı camilerde görevli olan din görevlileri katıldılar. Toplantıya Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlandı. Rotterdam Din Hizmet-leri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi tarafından

yapılan açılış konuşmasından sonra Din Hiz-metleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver din görevlilerine hitap etti. Din Hizmetleri Müşaviri konuşmasında, din görevliliğinin peygamber mesleği olması hasebiyle, manevi sorumlulu-ğu ağır, ecir ve mükâfatı büyük bir görev ol-duğunun altını çizdi. Prof. Dr. Mustafa Ünver, “Din görevlilerimizin bu bilinçle öncelikle ken-dilerini çok iyi yetiştirmeleri gerekir. Bilgilerini-zi devamlı güncelleyin. Çocukların, gençlerin ve kadın erkek yetişkinlerin eğitimine önem verin. Sorunları olan insanların dertleriyle il-gilenin. Cemaatlerinin durumuyla yakından

ilgilenin. Din adamları olarak her zaman barış, ıslah ve huzur kaynağı olun.” dedi.

Page 33: PLATFORM 140

33 Platform

Page 34: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 34Platform

Page 35: PLATFORM 140

35 Platform

G ü n c e l

Yeni yılın ilk ayını geride bıraktığımız şu günlerde, geç de olsa tüm okurlarımızın yeni yılını tebrik ederek başlamak istiyorum Platform Dergisindeki ilk yazıma. Bundan böyle sizlerle Hollanda’da Poltik, Ekonomik ve Kültürel konularda gündemi Hollanda’da yaşayan yabancıları ilgilendiren perspektif-ten analiz etmeye ve yorumlamaya çalışa-cağım.

Bugün siz değerli okurlarımızla “Partici-patie” Turkçesi “Katılım” konusunu ele almak istiyorum. Tam gelişmiş toplum ve demokrasilerde “Katılım” konusu vazgeçil-mez önem arzetmektedir. Katılım toplumu , yerel, ülkesel ve Avrupa politikasının olu-şumunda aktif bir şekilde dahil olması için bir araçtır. Bunun için katılımın kaltitesinin iyileştirilmesi çok önemlidir.

Peki nedir bu “participatie” Türkçe an-lamıyla “Katılım” ?Katılım aktif bir şekilde birşeye dahil olmak demektir. Latince bir kelime “Pars” (dahil) ve cipere (olmak). Latince Parscipere Turk-çemize çevirdiğimizde ise “dahil olmak” anlamına gelmektektedir. Birşeye katılmak, katkı sağlamaktır. Tam manasıyla katılımda, her dahil olan üye karar oluşumunda eşit seviyede kararın sonucunu belirlemede et-kili olurlar. Kısmi bir katılımda ise bir yada birden çok tarafın bir kararın alınmasında bir birlerini etkileme sürecidir. Fakat karar alıcı güç en sonunda bir tarafta olur. Katılım çeşitli konu ve objelerle bağlantılıdır. Konu-lar, gençler, vatandaşlar ve kadınlar. Nes-neler ise, potika, iş, sanat. Katılımda ise şu ayrım vardır; “bir şeye dahil olmak” ve “bir-şeyde pay sahibi olmak”: Bir faaliyete seyir-

ci olarak dahil olmakla, birşeyde pay sahibi olmak arasında büyük fark mevcuttur.

Günümüz şartlarında katılım katılanlardan aktif bir katkıda bulunmasını talep eden bir fenomen olarak karşımıza çıkıyor. Katılıma bir çok alanda karşılaşmaktayız; örneğin “iş sahasında katılım” ( belirli bir gurupun iş pazarına katılması) ve “Sosyal-Külturel ka-tılım” (belirli bir gurupun sosyal ve kültürel faaliyetlere katılması).

Hollanda’da Türk toplumu olarak, konum itibariyle katılım konusunda çok alınması gereken mesafe olduğunu gözlemleyebili-yoruz. Uyum surecini tamamlamış olan bir toplum, katılım konusunda yerini alması beklentimiz tabiki. Burada kısmi bir katılım safhasında olduğumuz kanısındayım. Kıs-mi bir katılımda ya oynanan oyunu izleyen bir seyircisiniz, yada o oyunun oynanması için bir araç konumundasınız. Tam katılım ise, kararın rengine etki yapan bir konum ifade ediyorsunuz. Yaşamakta olduğumuz bu toplumda, karar alan konumda olmak hedefinde olmak tabiki arzu ettigimiz bir konumdur.

Katılım konusunda Hollanda’da iki taraflı bir yapının oluşması ise endişe verici bir geliş-me olarak görünmektedir. Yabancılar kendi aralarında daha başarılılar görüşü, Hollan-dalı eski Başbakan Jan Peter Balkenende tarafındanda dile getirilmişti. Hatta bu konu devlet tarafından teşvik edilmişti. Peki bu ilk etapta cazip görünsede mevcut olan sistemin imkan ve olanaklarından faydala-namamak gibi bir sorununda beraberinde getirdiğini görmemiz gerekir. Kendi pas-

tasını kesen bir toplum dan ziyade büyük pastayı paylaşan bir toplum hedefi güçlü bir yapıyı oluşturacağından, bundan dolayı katılım konusu büyük önem kazanmaktadır. Katılım ise bilgi, donanım ve karşı tarafın sizi kabul etmesiyle yeşerecek bir yapıdır.

Mevcut olan siyasi iklimi göz önünde bulun-durduğumuzda ise, ister itemez kendi içine kapanan yada kapanmak zorunda kalan bir toplumla karşı karşıya kalan bir azınlık gurupların varlığı söz konusu. Bir çok kaza-nılmış ve ilerlerlemelerin olumsuz ve azınlık guruplar üzerinde estirilmeye çalışılan bas-kıcı ve olumsuz siyasetin Hollanda’da bu ülkede yaşayan azınlık guruplarına yaşam ve kendilerini bu toplumda ifade etmek ve yaşadıkları ülkenin ekonomisine katkı sağ-lamasından alı koyarken, ekonomimin de zayıflaması ve kötüye gitmesinin suçluları olarak görülmesi ise yaşamış olduğumuz çağın gerçekleri ile bağdaşmayan bir ge-lişmedir.

Bütün olumsuzluklara ramen, bu ülkede yaşayan ve bu ülkenin vatandaşılığına sa-hip olan yabancı nüfusun iyi bir donanıma sahip olması, eğitimli ve girişimci ruhuyla gündemi bu ülkede takip eden ve bu doğ-rultuda atılan adımların peşinde koşan, ka-rarların istediğimiz doğrultuda olmasını etki-lemek için, demokratik sistem’e tam katılım sağlamamamızın büyük bir önem arzettiğini bilmemiz gerekmektedir.

Bir sonraki sayımızda sizlerle, Hollanda’da siyasi, ekonomik ve kültürel konulara farklı bakış açısıyla bakıp sunmak umuduyla şim-dilik hoşcakalınız.

KatılımAli Osman Biçen

Page 36: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 36Platform

H a b e r

Daha önce Mevlana ve Yunus Emre gibi ta-nınmış düşünürlerle ilgili eserler de kaleme alan Abulwahid van Bommel tarafından hazır-lanan kitap, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Şükrü Akalın'ın ''Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi'' ve Kültür Bakanlığı yayınlarından çıkan ''Se-yahatnameden Seçmeler'' isimli eserlerden faydalanılarak hazırlandı.Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) tarafından Hollanda'nın da desteğiyle hazır-lanan kitabın tanıtımı dolayısıyla Amsterdam Vrije Üniversitesi'nde düzenlenen sempoz-yumda konuşan Abdulwahid van Bommel, Evliya Çelebi'nin genç nesiller tarafından ta-nınmasını hedeflediklerini söyledi. Ünlü seyyahla ilgili yabancı dilde İngilizce dı-şında ilk kez bu kapsamda bir kitabın yazıldı-ğını kaydeden Van Bommel, gittiği yerlerde farklı kültürlere sahip insanlarla tanışarak, onlarla konuşan ve bunları eserine yansıtan Evliya Çelebi'nin bu özelliğinin günümüz Müslümanlarına örnek teşkil ettiğini ifade etti.Günümüz Müslümanlarının kimseyle konuş-madığını, dinlerinden, kültürlerinden fazla bahsetmediğini ve bu yönüyle kapalı kutu gibi olduklarını anlatan Van Bommel, hazırla-dığı kitabın sadece bir giriş olduğuna, deva-

mının gelmesi gerekti-ğine vurgu yaptı.Kitapta, Evliya Çelebi'nin kendisi ve Seyahatnamesi hak-kında bilgilerin yer aldığına işaret eden Van Bommel, ''Burada büyüyen Türk ve Müs-lüman çocukları kendi kahramanlarını bilmeli. Entelektüel, felsefeci ve manevi kahraman-ları tanımaları lazım. Onun için dört kahra-man üzerine çalıştık daha önce. Yunus Emre, Mevlana, Ahi Evran ve Evliya Çelebi. Çocuklar kendi kültürlerinde en güzel vazi-feleri görmüş kahramanları öğrenmeli. Bunu hedefledik'' diye konuştu.Bu tür kitaplarla aynı zamanda Hollanda top-lumuna seslendiklerine dikkati çeken Van Bommel, suyun kaynağını bulması gibi bu eserlerin de entellektüel camiada yerlerinin yavaş yavaş oluştuğunu söyledi. Aralarında Evliya Çelebi'nin de bulunduğu

ünlü Müslüman düşünürlerin görüşlerinin günümüz dünyası sorunlarının çözümüne katkı sunduğunu da ifade eden Abulwahid van Bommel, ''Tek reçete değil, ama bütün reçeteler içinde yer alıyor. On reçete varsa bunlardan biri de bu diyebiliriz'' dedi.Sempozyuma katılan araştırmacı yazar Meh-met Tütüncü de, Evliya Çelebi'nin hayatı ve gezdiği yerler hakkında bilgi verdi.Tütüncü, yedi iklim, 18 padişahlık gezen ve ömrünün 50 yılını seyahatlerde geçiren Ev-liya Çelebi'nin başından geçenleri ve gör-düklerini kendine has yalın bir dille kaleme aldığını kaydetti.

Evliya Çelebi şimdi Hollandaca LAHEY - Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi, ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin tanıtılması amacıyla geniş kapsamlı bir Hollandaca ''Evliya Çelebi'' kitabı hazırladı.

Page 37: PLATFORM 140

37 Platform

Page 38: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 38Platform

Page 39: PLATFORM 140

39 Platform

Danıştay'dan Türk vatandaşlarını sevindiren karar çıktı!

Danıştay 7 kasım 2011 tarihinde Türk vatandaşının açmış olduğu davada haklı buldu dava 2003 yılında yürür-

lükten kalkan “3 yıl” yasasından Türk vatan-daşlarının yararlanabileceğini belirtti. “3 yıl” yasasına göre 3 yıl içerisinde ilk oturum baş-vurusuna karar verilmeyen ve diğer kriterle-re uyan yabancıların oturum hakkına sahip oluyor idi. Danıştay Türk vatandaşlarının bu haktan yararlanabileceğini belirtti ve kararını Avrupa Adalet Divanının 9 aralık 2010 tari-hinde almış olduğu karara dayandırdı. 9 aralık 2010 Davayı açan Türk vatan-daşlarından biri 21 mayıs 2002 tarihinde Hollanda'ya MVV Vize'si ile aile birleşimi yo-luyla geldi. Daha sonra oturum kartını alan davacının oturum kartı 24 eylül 2006 tarihi-ne kadar uzatıldı. Fakat evlilikleri 12 nisan 2004 tarihinde sona erdi. Hollanda yaban-cılar yasasına göre üç yıl evlilik yolu ile oturu-mu olan ve üç yıl Hollanda'da ikamet eden bir kişi kendi adına oturum hakkına sahiptir.

Davacı üç yılı doldurmadığı için, oturumu ip-tal edildi. Dava da görüşülen hukuki madde 1980 ya-lında işçi ve işçi ailelerini kapsayan antlaş-masının 13’ üncü maddesi. Bu maddeye göre yapılan antlaşma tarihinden itibaren Türk vatandaşlarının haklarına yeni kısıtla-malar getirilemez. Dolayısıyla 1980 yılından itibaren Yabancılar yasasında yapılan bütün değişiklikler araştırılıp ve hangi yasa Türk vatandaşlar için olumlu ise, o yasa Türk va-tandaşlarına uygulanmalıdır. Dava da ilk araştırılan yasa 1 aralık 1980 de yürürlükte olan yabancılar yasası. Bu ya-saya göre üç yıl evlilik yolu ile Hollanda'da ikamet eden bir kişi kendi adına oturum hak-kına sahiptir. Daha sonra 1 şubat 1983 ya-bancılar yasası değiştirildi. Bu yasaya göre Hollanda'da ikamet süresi üç yıldan bir yıla indirildi. Son olarak 1 nisan 2001 tarihinde yabancılar yasası değiştirildi ve buna göre

1980 yılında yürürlükte olan yasa tekrar 1 nisan 2001 yılında yürürlüğe girdi. Avrupa Adalet Divanı ise 1980 yılında ya-pılan antlaşmanın 13. maddesi gereğince sadece 1980 yılında değil, bugüne dek ya-pılan bütün değişikliklerin araştırılmasına ve hangi yasa Türk Vatandaşları için olumlu ise, bu yasanın Türk vatandaşları için geçerli ol-duğunu belirtti. Hangi yasanın olumlu yönde olduğuna Hollanda mahkemelerinin karar vermesi gerektiğini belirtti. Danıştay ise 1992 ve 2003 yılları arasın-da yürürlükte olan “ 3 yıl” yasasında Türk vatandaşları için olumlu olduğunu ve yasa yürürlükten kalkmasına rağmen Türk vatan-daşlarının yararlanabileceğini belirtti. 3 yıl yasasına göre. ilk oturum başvurusunun “3 yıl” içinde karar gelmediği taktirde oturum hakkı kazanılıyor idi. Bu yasadan yararlan-mak isteyenler davaları devam ediyor ise IND ye belertmeleri gerekmektedir

H u k u k

Av. İsmet ÖzkaraTel: 026 - 351 00 04

[email protected]

Danıştay Hollanda'da ikamet eden Türk vatandaşının açmış olduğu davada Türk vatandaşının lehine karar verdi. Şu an yürürlükte olan yabancılar yasası maddelerinin bir çoğunun Türk vatandaşları için geçerli olmadığını belirtti.

Page 40: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 40Platform

M o d a

Dediğimiz gibi abiye seçmek zor iştir, yakınımızın düğününün ola-cağını duyduğumuz andan itiba-ren ''ne giyeceğim?'' sancısı baş-lar. Artık dizilerde olaylardan çok giysilere dikkat etmeye başlarız.

Çevremizden zevkine güvendi-ğimiz kişileri yanımıza alır aylar öncesinden fi kir almak için bu-tikleri dolaşmaya çıkarız. Zordur abiye seçmek, hele ki düğünse gideceğimiz yer bir çok faktöre önem vermemiz gerekir. Aman açık olmasın??!!... Dar olma-sın??!!... Aaa kaynana bunu mu giydi derler??!!.. Yaşıma uygun olsun??!!... Yok efendim modaya uygun olsun??!! Der-ken kendimizi birçok yönden kısıtlarız. Her zaman yazımızın bitiminde kullandığımız sloganı-mız gibi kendinizi tanıyın vücu-dunuzu bilin, ona göre giyinin ama moda tüyolarımızı da göz ardı etmeyin.

Zira modacılar 2012 gece kıya-fetlerinde çarpıcı renkleri öneri-

yor; saks mavisi, turkuaz, canlı kırmızılar...Canlı renkleri giyme-ye cesaretiniz yoksa pudra ve gri tonlarını da tercih edebilirsiniz. Tek omuzu kalın askılı ve belin yanından toplanmış taş işlemeli asimetrik elbiseler 2012 ye dam-gasını vuracak abiyelerinden. Ve şekil olarak bir başka çıkışta olan modelse drapeli modellerdir.

Hazırlayanlar:Esra Toprak DemirSerap Kaya Aslan

Moda di

SueNo

Moda di Sueno ekibi olarak hepimizin seçmekte ve bulmakta zorlandığı özel günlerimizde güzelliğimizi ön plana çıkaran ya da yanlış seçimlerde gülünç durumlara düşüren; Abiye ve gelinlik modellerine değinmek istedik. Birkaç

fotoğrafl a da siz değerli okuyucularımız için sayfamızda örneklendirdik.

Page 41: PLATFORM 140

41 Platform

M o d a

Bu sene de bayanlar düğün ve eğlen-celerde şıklık ta yarışacak gibi görü-nüyor. Fakat düğünlerde en dikkat çekenler bembeyaz gelinliği ve masumluğuyla tabii ki gelin kızlarımız. Onlar için se-çim yapmak daha da zor; hayatlarında bir kere giyecekleri ve hayalini kurduk-ları gelinliği dergilerde televizyonlarda arar dururlar. İşte gelini gelin yapan en önemli unsur gelinliğidir. Düğünün diğer detaylarından daha çok önem verilen gelinlik seçiminde bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. Tüm genç kızlar ya-

şamlarının bu en özel ve en güzel gü-nünde rüya gibi bir gelinlik içinde masal prenseslerini andırmayı düşler.

Öncelikle gelinliklerde kar beyazı nere-deyse yok denecek kadar az; kırık be-yazdan, bej rengine kadar daha renkli gelinlikler bu sene de çok moda. Genel anlamda gelinlikler ya pırıltılı inci işli ya da kupür dantel süslemeli.

Bu senenin modellerinde dikkat çeken bir diğer özellik te; kalçaya kadar dar inen kalçadan genişleyen kat kat etek-ler. Çok kabarık etek tercih etmeyen ge-linlere de daha şık düşen eteklerin de Fransız kupürü dantel olan sade model-

ler de çok revaçta. 2012 abiye ve gelinlik modasını göz önüne alırsak hanımlar davet ve düğün-lerde daha bir kadınsı, gelinlerse daha masum ve masalımsı... Moda di sueno yazısını okumadan abi-ye/gelinlik almayın.

Bir dahaki sayımızda görüşünceye dek HOŞCAKALIN!

Fotoğraflarımız CT Photography tarafından çekilmiştir.

Gelinlik ve abiye modelleri Gülra moda-evine aittir.

www.suenoorganisatie.com0642 555 606 & 641 587 058

www.facebook.nl/suenoorganisatie

* Paket içeriği ve şartlar için bizi arayın€ 9450-,*

Koning Düğün Salonu’nda inanılmaz kampanya!Cumartesi günü dahil yemekli full paket fiyatımız

Page 42: PLATFORM 140
Page 43: PLATFORM 140

43 Platform

G ü n d e m

Turkije bevindt zich in een belangrijke overgangsfase op weg naar meer democratie en open maatschappij.

De Turkse economie bloeit in rap tempo, maar intern broeit er ook van alles. De wes-terse media geven steeds meer aandacht aan Turkije en de daaraan gerelateerde onderwerpen. De politieke situatie in Tur-kije is complex door kwaadsprekerij van de machthebbers. De wrijvingen in de Turkse democratie zijn niet los te zien van het feit dat Turkije zich aan het positioneren is op het wereldtoneel. Het is in de regio een mi-litaire macht. Binnen de NAVO-landen he-eft Turkije op twee na grootste leger. Het is tegelijkertijd een politieke en economische macht aan het worden.

Dit alles maakt Turkije interessant maar ook een potentiële concurrent voor Euro-pa. Het laatste jaar heeft Turkije het aantal ambassades en consulaten generaal in het Afrikaanse continent verdrievoudigd, van 11 tot 36 vertegenwoordigingsposten. Dat zegt iets over de invloed en het tempo van Turkije nu in Afrika, in vele opzichten een belangrijk continent voor Europa. Frankrijk is actief in het contitent Afrika. En we zien het grote toeval dat de wet over de Arme-ense genocide vorige week is gesmeed door de Franse senaat.

Een ding is duidelijk: Turkije staat weer op de wereldkaart. Niet alleen in Afrika, maar ook in het Midden-Oosten en in Midden-Azië wordt Turkije steeds invloedrijker. Mijn vermoeden is als Turkije zich laatste tien

jaar niet economisch en democratisch had kunnen ontwikkelen en bepaalde hervor-mingen niet had kunnen invoeren, was de kans groot dat Turkije nog een (soft) mili-taire coup, een interne oorlog of een volk-sopstand had meegemaakt, zoals dat het geval was en is in vele Arabische landen.

De Turken investeren nu overal ter wereld. Dit bewijst dat de Turkse internationale handelsgeest is ontwaakt. Wat kan dat betekenen voor Nederland en de Neder-landse economie? De geschiedenis van Turkije en Nederland gaat terug tot in de 17e eeuw, toen de eerste vertegenwoor-digers van de Staten-Generaal zijn verzon-den naar de Verheven Porte in Istanbul. In de 17e en 18e eeuw vormde de handel op de Levant in de Ottomaanse hoofdstad een belangrijke bron van inkomsten voor de Nederlanders. De betrekkingen tussen de twee staten zijn sindsdien gebleven en verder versterkt door Turkse gastarbeiders in de jaren 60 en 70 van de vorige eeuw en vandaag door de sterke economische banden. In 2012 vieren Turkije en Neder-land dat zij 400 jaar geleden handelsrelties en diplomatieke banden aan zijn gegaan. Op 16 augustus 1924 werd zelfs een vri-endschapsverdrag gesloten tussen het Koninkrijk der Nederlanden en de nieuw opgerichte Republiek der Turkije.

Wat betreft de handel zijn de ontwikkelin-gen zeer positief. Nederland is de grootse investeerder in Turkije vanuit het Westen, met circa 1900 bedrijven. De Turkse eco-

nomie floreert en de handel tussen Neder-land en Turkije groeit razendsnel.

Bovendien heeft Nederland een grote po-tentie in de Turkse Nederlanders. Over dat menselijk kapitaal beschikken vele andere landen. De inzet van deze capabele men-sen kan handelsbetrekkingen in Turkije een grote impuls geven om ook via Turkije in Afrika, het Midden-Oosten en Midden-Azië krachtig te opereren en de export in die regio op korte termijn te verdubbelen.

Meer dan 1,2 miljoen Nederlanders bezo-eken jaarlijks, als toerist, Turkije. Neder-landers zijn daarmee de één-na-grootste groep van buitenlandse bezoekers. De Nationale bloem van Nederland, de tulp, komt oorspronkelijk uit Oost Turkije. “Tur-keye” is een dorp van de gemeente Sluis, gelegen in de provincie Zeeland: In 1604, Prins Maurits veranderde de naam van het dorp in “Turkeye” om de Turkse zeilers te bedanken voor hun steun aan de Neder-landers in de strijd tegen de Spanjaarden tijdens de Nederlandse onafhankelijkheid-soorlog.

“Oud liefde roest niet.” De relaties tussen de twee staten zijn ruim 400 jaar onver-minderd gebleven. In dat kader brengt de Turkse president Abudullah Gül in april 2012 een historisch bezoek aan Koningin Beatrix. Dit allemaal is een gezond teken voor toekomstige betrekkingen tussen Ne-derland en Turkije.

Turkije bloeit en broeit

Dr. Gürkan Çelik

Page 44: PLATFORM 140
Page 45: PLATFORM 140

45 Platform

Yeryüzünde yaşayan canlılar arasında in-sanlardan başka aralarında antlaşmalar ya-pılan başka hiçbir varlık yoktur. Gerek şir-ketler arasında gerekse devletler arasında yapılan tüm sözleşmelerde “bu sözleşme-ye sadık kalacağım” diye imza atan insanın kendisidir. Antlaşmayı kabul ettiğini beyan etmek için imzayı atan insanın kendisi oldu-ğu gibi o antlaşmaya sadık kalarak gereğini yerine getirmek mecburiyetinde olan yine o insanın kendisidir. Çünkü verdiği sözde durmak ve anlaşmalarına sadık olmak, in-sanı insan eden en belirgin vasıflardandır. Söz verip aldatanlar, anlaşmalarla güvendi-rip ardından yüz üstü bırakanlar, şahsiyet-leri zedelenmiş ve inanç değerleri olmayan kimselerdir.

Antlaşmalara sadık kalmak, verilen sözleri yerine getirmek öyle büyük, öyle önemlidir ki, onun yerine getirilmesini bizzat alemleri yoktan var eden Allah (c.c.) istiyor: “Verdi-ğiniz sözü yerine getirin. Sözlerinizden el-bette sorumlusunuz.” (İsra, 34)Bu ilahi emre aykırı davranıp da yaptığı an-laşmadan dönen kimse Allah’a isyan, in-sanlığına da ihanet etmiş olur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in izinde giden ve inanç değerlerine sımsıkı bağlı olan ecdadımız, “Var ikrar verme, öl ikra-rından dönme!” demişler. Yani iyice düşün-meden, yapabileceğinden emin olmadan bir söz verme. Fakat bir kez söz verdi isen,

sonunda ölüm olsa da dönme. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, ne pahasına olursa olsun karşı taraf antlaşmalara bağlı kaldığı sürece anlaşmaları bozan taraf ol-mamıştır. Cahiliye devrinde haksızlığı gider-mek, zulmü önlemek, barış ve süküneti sağ-lamak için yapılmış olan antlaşmaları dâima takdir etmiştir. Hatta İslam gelmeden 20 yıl önce insan hakları adına düzenlenmiş olan ve Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde gerçek-leşen “Hılfu'l-fudul Antlaşması”na bizzat ka-tılmıştır. Peygamber olduktan sonra ise bu antlaşma ile ilgili şöyle buyurmuştur: "Ben Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde yapılan bir antlaşmada hazır bulundum. Böyle bir top-lantıda hazır bulunmam benim için kırmızı develere sahip olmamdan daha sevimlidir. İslam'da da böyle bir antlaşmaya davet edilsem yine icabet ederim." ( İbnu Hişam Sireti)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine'ye hicretinin ilk günlerinden itiba-ren Ensâr ve Muhâcir arasında kardeşlik bağını tesis etmiş, İslâm Tarihinde ilk ana-yasayı hazırlayarak Medine Site Devleti'ni kurmuştur. Daha sonra Hicretin birinci yılın-da putperets olan Evs ve Hazrec kabilele-riyle Yahudiler arasında bir antlaşma yaptı. Hazreti Enes (r.a.) ‘in evinde gerçekleşen ve anayasa hükmünde olan bu antlaşma, yazılı vesika olarak Medine Devleti’nin ilk anayasasını teşkil etmiştir. Bu anayasa ile daha önce Arabistan yarımadasında görül-

memiş olan çeşitli ırk, din ve kabilelerden oluşan çok değişik bir şehir topluluğu mey-dana getirilmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu huku-ki hamle ile siyasi başkan olmuş ve devlet iktidarını temsil ederek eski Cahiliye düzeni yerine yeni bir nizam kurmuş, parçalanmış olan Medine'yi tek bir çatı altında toplamış-tır. Böylece Medine'nin hukukî, siyasî, malî ve askerî statüsü belirlenmiştir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hicretin ikin-ci yılında civar kabilelerle diplomatik antlaş-malar yapmıştır. Bu önemli antlaşmalardan birkaçı şöyledir:

R e a l i t e

Sabahattin UçarAnlaşmalara sadık kalmakOsmanlı İmparatorluğu (Türkiye) ve Hollanda arasında 1612 yılında tesis edilen diplomatik ilişkilerin 400. Yıldönümü münasebetiyle bu yazımda İslam’da “Antlaşmalara Sadık Kalmak”tan bahsetmek istiyorum. Umulur ki kafası cehaletle bulanık, ruhu inkarcılıkla kirli, nefsi günahlarla paslı kimseler, okuyup anlarlar ve böylece İslam’a ve Müslümanlara yönelik haksız yere taşıdıkları önyargılardan kurtulurlar. En azından bunu umuyorum.

Page 46: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 46Platform

K a r t p o s t a l

Murat bey Erzurum'un meşhur tatlısı Altın kadayıfı Hollandalı

Türklere tanıtma arzusunda. Sanatcı Nadide Sultan'ın Hollanda

proğramında sanatcıya Altın kadayıfı ikram etti.

Sanatcı Latif Doğan'a Hollanda proğramında küçük hay-

ranlarıda yoğun ilgi gösterdiler.

Entegrasyon ve İskân eski Bakanı Ella Vogelaar, Sanitas Vakfını ziyaret edip, Yönetim Kurulu ve üyelerinden oluşan grupla Hollanda’nın güncel meselelerini görüştü.

Attent ve Tam sigorta şirketinin birlikteliği büyük güç oluşturdu. Bu vesile ile bazı müşterilerini ilk günlerde ödüllendirdiler.

Hollanda'nın değişik yerlerinden gençlik örgütleri yönetici-leri Den Haag'da Türk Kültür Derneği’nde bir araya geldiler.

Güçlerimizi birleştirdik!Siz müşterilerimize daha iyi hizmet sunabilmek için tüm faaliyetlerimizi tek çatı altında topladık.

Burg. van Walsumweg 362-366, 3011 MZ Rotterdamt. +31 10 476 76 73 • t. +31 10 411 00 96 f. +31 10 476 26 93 • f. +31 10 411 03 31

[email protected] • www.Attent.biz

Başta Platform Dergisi, gazeteciler, sivil toplum örgütü

yöneticileri ve iş adamları Utrecht Turizm fuarındaydılar.

Page 47: PLATFORM 140

47 Platform47 Platform

K a r t p o s t a l

Avrupa'nın en büyük fuarları arasında yer alan Utrecht Turizm

Fuarı'nda stant açan Simit Sarayı, büyük ilgi gördü Simit Sarayı

İhracat Müdürü Evren Akdeniz: Bütün dünyaya simit yedirmeyi

planlıyoruz dedi.

Nadide Sultan'a sevenleri yoğun ilgi gösterdiler.

HOGIAF Yöneticileri Rotterdam başkonsolosu Togan

Oral'ı ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgilendirdiler. Utrecht Turizm fuarında Rize standı yoğun ilgi görenler ara-sındaydı

Hollanda Türk İşadamları Derneği Başkanı Turgut Torunogullarına Ankara'dan 2011 yılı Üstün Başarı ve Hizmet ödülü verildi.

İMSO Sağlık Merkezi Rotterdam’da açıldı.

İPOTEK: Yeni ipotek yaptıran müşterilerimizin, bina, ev eşyası ve sorumluluk sigortası paketinin bir yıllık primlerini biz ödüyoruz.

SİGORTA: Mevcut bireysel sigortalarını bize getiren müşterilerimize yüzde 20’ye varan ekstra paket indirimi.

MUHASEBE: İş yeri muhasebesini bize getiren müşterilerimize, iş yeri sigortası paketinde %20 ye varan ekstra indirim.

EMLAK: Ev ve iş yerleri alım, satım, kiraya verme ve kiralama işlemleriniz için hizmetinizdeyiz.

ÖZEL KAMPANYA

Page 48: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 48Platform

Page 49: PLATFORM 140

49 Platform

K a z a M a ğ d u r l a r ı n ı n H u k u k s a l H a k l a r ı

Herhangi bir kazaya maruz kalarak ya-ralandığınız oldu mu?ELFI Letselschade & Advies (KAZA AVU-KATI) ve uzman ekibimiz. " Başarı yoksa, ücret de yoktur " prensibiyle sizin adınıza kaza davalarınızda hukuki işlemlerinizi yü-rütmektedir.Kendi dilinizde ve kültürünüzde hukuk hiz-meti ve bu konularda bilmediklerinizi biz size anlatarak dosyanızın başarıyla sonuç-lanmasını sağlıyoruz.Davanızın sonunda ücretimizi, karşı taraf veya sigortasından karşıladığımız için sizle-re kesintisiz ve masrafsız , hak ettiğiniz taz-minatınızın %100 unu sigorta şirketi tarafın-dan direkt olarak sizin hesabınıza aktarılır.

Bizler, Trafik Kazaları, iş yerinde yaralanma davalarında uzman bir kuruluşuz. ELFI Avu-katlık davalarınız için , Roosendaal, Rotter-dam ve şimdi de Amsterdam - Osdorp da faaliyete geçirdiği yeni bürosuyla sizlere ve diğer yabancılara 10 ayrı dilde kendi lisan-larında hizmet vermektedir.

Davanız, deneyimli, konusunda uzman avu-katlarımız denetiminde ele alınır, sizi eviniz-de, is yerinde ya da hastane"de istediğiniz zaman ziyaret edebiliriz.

Uzman ekibimiz, Hollanda"nın her yerinden bireylere ve şirketlere basta Araba Kazası sonucu meydana gelen, İncinme, Yara-lanma, Is Görmemezlik durumlarınında ki davalarda olmak üzere, İşyerinde meydana gelen kazalar, ELFI Avukatlık olarak, yılda yüzlerce davaya bakıyor ve bu davalardan yüksek basari elde ediyoruz.

Yaralanma veya İncinme Davaları uzman Avukatlarımız, Araba, Bisiklet, Motosiklet Sürücüsü, Yolcu veya Yaya olarak ya da Kamu Taşıma Aracı - Metro, Tramvay,Tren veya Otobüs gibi..yolcu olarak herhan-gi bir olayda yaralandıysanız, size yardım etmektedir.Ücret alınmaz Prensibi ile ça-lışmaktadır.Buna göre müvekkillerimizin

tazminatından hiç bir şey talep edilmez ve hizmetlerimiz sonunda karşı tarafın sigorta-sından karşılanır.

Çalışma Alanımıza giren davalar şunlardır;• Trafik Kazaları ( Sürücü - Yolcu- Yaya, Araba , Bisiklet , Motosiklet kazaları --• Ulaşım (Otobüs, Tren, Uçak ya da Gemi) kazaları• İş Kazaları ( İnşaat, Fabrika alanları, Ga-rajlar, Ofisler Süpermarket ve mağazalar gibi ... )• Sanayi Alanında çalışmaktan kaynakla-nan, mesleğe bağlı rahatsızlıklar• Herhangi bir yerde meydana gelen düş-me ya da kayma• Diğer Kazalar ;• Üretim hataları ( bozuk ya da tehlike-li ürünler ) , yiyecek zehirlenmeleri ya da spor yaralanmaları• Omurilik, Beyin yaralanmaları ve diğer ciddi sağlık davaları• Ölümcül Kazalar ( Yanlış hastane ame-liyatları )• Hollanda dışı tatillerde veya Türkiye de meydana gelen kazalar

Ev içi şiddetten dolayı vuku bulan incelme ve yaralanmalar ELFI Letselschade & Advies ( KAZA AVU-KATI ) , sadece kazazedelere hukuksal yardımları eden bir bağımsız kuruluştur.ELFI, Iş ve Trafik kazalarından dola-yı mağdur kazazede olarak, haklarınız ve sorumlulukları-nız hakkında sizleri kendi di-linizde bilgilendirir ve sizinle beraber haklarınız ile ilgili tüm on çalışmaları yaptıktan son-ra, akabinde derhal tazminat-larınızın alınmasına yönelik gerekli faaliyetlerini başlatır.Burada, ELFI”nin görevi, ta-rafsız olarak , mağdur oldu-ğunuz herhangi bir kazadan

dolayı meydana gelen, alacaklarınızı size izahatları ile birlikte açıklar. Kazazede ile kazaya sebep veren tarafın sigortası ile bir aracı köprü görevi yapıp, olay hakkında, size bilgilendirir.Dosyanızın isleme alınma-sından hemen sonra, Avukatlarımız ve uz-manlarımız sizin menfaatinizi esasa alarak tazminat hakkinizin alınmasına yönelik so-nuçlandırmaya giderler.

ELFI Letselschade & Advies (KAZA AVUKATI ) sadece kazazedelerin Hakla-rını savunur ve takip eder.Danışma için bir ucret almayız.Son zamanlarda Sigorta Kanunlarının de-vamlı değişmesi ve mağdur olan sizlerin daha çok mağdur olmaması tek amacımız-dır.Bunun içinde devamlı olarak bu sayfa da sizleri her ay Hukuksal Alanda bilgi vere-rek, sizi aydınlatmaya çalışacağız.Bilgi ve davanızı başlatmak için bizi 020- 410 49 49 ve mobil 06- 39 11 02 43 telefon numaralarından arayabilirsiniz.ELFI Letselschade & Advies ( KAZA AVU-KATI ) Amsterdam, Rotterdam ve Roosen-daal şehirlerinde ki büroları ve ekibi ile siz-lere zamanında ve geç kalmadan yardımcı olmayı hedef almıştır.Web Sayfalarımız ise : www.elfi-letselscha-de.nl ve www.kazaavukati.nl dir. Türkçe izahlı sayfalar mevcuttur.

Ethem [email protected]

Yepyeni bir anlayışla ve kendi dilinizde devamlı hukuk desteği ve hizmeti

Page 50: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 50Platform

K ü l t ü r - S a n a t

Pathe sinemasında gerçekleşen galaya Demirer’in yanı sıra yönetmen Hakan Algül, oyuncular Necati Bilgiç, Faruk Ünlüoğlu, Özlem Türkad ve Tonguç Oksal katıldı. Demirer, Hollanda’da gösterime girdiği ilk gün ilgi gören filmi seyircilerle birlikte izledi. Ünlü komedyan ve film ekibi gösterinin ardın-dan sahneye çıkarak seyircileri selamladı.Ata Demirer’in başrol oynadığı ve yönet-menliğini ise Hakan Algül’ün yaptığı film, Almanya’da yaşayan bir boksörün hayatını konu alıyor.Filmin ardından düzenlenen basın toplan-tısında konuşan Demirer, gösterilen ilginin mutluluk verici olduğunu söyledi. Aslında daha önce filmi seyirciyle birlikte izlememe-yi planladıklarını ama kalabalığı görünce bu fikirlerini değiştirdiklerini belirten Demirer, “İyi ki de girmişiz içeriye. Güzel ve eğlence-liydi” diye konuştu.

Filmin gurbette daha iyi algılanacağını, özel detayların altının seyirci tarafından daha iyi çizileceğini tahmin ettiklerini kaydeden Demirer, “Fazla yabancı kelime kullanıyor karakter. Yabancı dilde değil ama gurbet-çe dediğimiz kalıplarla ilgili şeyler yapıyor. Tabii bu Türkiye’de gülümseten bir şey ama burada bizden bir şeye de dönüşüyor. O yüzden esprilerin burada daha derinleme-sine algılanması hoşumuza gidiyor” dedi. Film kendi çocukluğumu anlatıyorFilm çekimi için Almanya’ya birkaç ay erken gittiğini ve kulüplerle dövüş sporlarına gide-rek gözlemler yaptığını vurgulayan Demirer, filmdeki hikayenin kendi çocukluğunu an-lattığını söyledi.“Aslında o Antalya’daki aile benim Bur-sa’daki ailem” diyen tecrübeli oyuncu, şöy-le konuştu: “Ufak çocuk da benim çocuk-

luğum. Benim de tüm akrabalarım gurbette yaşıyordu. Bu akrabayı yazınca bunu ben oynamaya karar verdim.” Bir serinin başlangıcı olarak tasarladığı bu filmin devamının gelmeyeceğini de anlatan Ata Demirer, tanıtmak istediği birkaç ka-rakter ve öyküsü daha olduğunu dile getir-di. Demirer, “Ayhan'ın kapağını kapattığımı düşünüyorum. Devamının olması ticari bir şey olur onu da çok aramıyoruz açıkçası” diye konuştu.Ünlü komedyen, “Film için 15 kilo aldığını-zı biliyoruz, bu zayıf halinizle nasıl başardı-nız?” yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi: “Bu tamamen yalan, film için 15 kilo alma-dım. Ben o ara çok sıkılmıştım ondan biraz fazla yedim. Böyle bir şey çıktı ortaya. 15 kilo alan adam kas olarak alır, yağ olarak alır mı? Ama şu an 10, 12 kilo zayıfım o halimden.”

“Berlin Kaplanı” Hollanda’da “ringe” çıktı AMSTERDAM - Ata Demirer’in senaryosunu yazdığı ve oynadığı “Berlin Kaplanı” filminin Hollanda’daki galası başkent Amsterdam’da yapıldı.

Page 51: PLATFORM 140

51 Platform

K ü l t ü r - S a n a t

Leman Sam ve kızları Şevval ile Şehnaz Sam’ın Hollanda Metropol Orkestrası eş-liğinde 23 Şubat’ta Amsterdam’da vere-cekleri konserle başlayacak olan festival kapsamında klasik müzikten caza, dünya müziğinden rocka, tiyatrodan dansa kadar geniş bir yelpazede Türk kültür ve sanatı-nın Hollandalılara tanıtılması amaçlanıyor.

3 ay sürecek ve 60’a yakın konserle bir o kadar da sanatsal ve kültürel etkinliklerin düzenlenmesi planlanan festival çerçeve-sinde aralarında Arif Sağ, Mercan Dede, Fuat Saka gibi isimlerin de yer aldığı ta-nınmış bir çok sanatçı ya da müzik grubu sahne alacak.

Tanınmış rock grupları Athena ve Duman’ın sahneye çıkmaları planlanan festival kap-samında, İstanbul Bale Topluluğunun Evli-ya Çelebi’yle ilgili “Seyahatname 2” isimli dans gösterisi de izleyiciyle buluşacak.

“Turkey Now” festivali, Hüseyin Sermet’in Residentie Orkestrasıyla birlikte vereceği konserle kapanacak. 400 yıllık dostlukİlkini 2007’de düzenledikleri festivalin bu yıl Türkiye ile Hollanda arasındaki resmi ilişkilerin 400. yıldönümüne denk geldiği-

ni kaydeden Kulsan Müdürü Adnan Dalkı-ran, bu yüzden festivalin bu yılki temasının “400 yıllık dostluk” olarak belirlendiğini söyledi.

Düzenleyecekleri etkinliklerle Türkiye’nin kültürel zenginliğinden örnekler sunacak-larını kaydeden Dalkıran, aynı zamanda bu sene Kulsan Vakfı’nın 25. kuruluş yıldönü-

münü de kutlayacaklarını belirtti.

Etkinliklerle iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesini hedeflediklerini vurgulayan Dalkıran, “Umarım bu etkinlik-ler Hollanda ve Türkiye arasındaki ilişki-lere daha da seviye kazandırır. Buradaki toplumumuza da katkı sağlamasını diliyo-ruz. Tek dileğimiz bu” diye konuştu.

Hollanda’da 3 ay Türkiye rüzgarı esecek AMSTERDAM - Hollanda’da Türk sanat ve kültürünü tanıtmayı hedefleyen “Turkey Now” adlı festivalin dördüncüsü 23 Şubat’ta başlayacak. Kulsan Vakfı’nın girişimiyle başta Amsterdam olmak üzere Lahey, Rotterdam, Utrecht, Eindhoven ve Deventer şehirlerinde gerçekleştirilecek etkinlikler serisi 23 Mayıs’ta sona erecek.Duman

Şevval Sam - Leman Sam

Page 52: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 52Platform

Page 53: PLATFORM 140

53 Platform

Net als in de jaren ervoor stond Turkije ook

gedurende 2011 in de spotlights. Het was

bijna niet mogelijk om een boek open te sla-

an zonder enkele referenties naar het land

Turkije te lezen. Zo vermeldde de Singapo-

rese diplomaat Kishore Mahbubani Turkije

in zijn boek 'De Eeuw van Azië: een onaf-

wendbare mondiale machtsverschuiving'

(2008). Overigens net als de Indiaas-Ame-

rikaanse Parag Khanna, die meldde dat de

Europese Unie niet zonder Turkije kan maar

dat Turkije eigenlijk al een belangrijk deel

van de Europese Unie is door de geopolitie-

ke ligging van het Anatolische land.

Daarnaast had je ook nog een overweldi-

gende reeks aan boeken over Turkije spe-

cifiek; dit waren onder andere 'Turkey: A

Short History' (2011) van de Schotse ho-

ogleraar Norman Stone en 'Turkey Deco-

ded' van de Zweedse ambassadrice Ann

Dismorr.

Afijn, wat zegt dit allemaal over Turkije?

Nou ja, niks eigenlijk; behalve dat het een

land in ontwikkeling is. Of het een groot-

macht is, of een economisch hoogtepunt

heeft, dat zijn punten waarover men kan

discussiëren maar één ding is duidelijk:

Turkije staat in de spotlights. Waarom?

Omdat er veel ontwikkelingen zijn in het

land; veel positieve maar ook negatieve.

Een voorbeeld op microniveau heb ik

ook; Turkije wil graag nieuwe systemen

introduceren om met een schone lei even

opnieuw beginnen en een nieuw systeem

introduceren. Ik zeg bewust 'nieuw' en

geen 'beter', want ook daar kan je over

discussiëren: is het beter op korte termijn

of lange termijn? Als het beter is op lange

termijn maar slechter op korte termijn, is

het dan nog wel 'beter'? Afijn, deze discus-

sies ga ik simpelweg uit de weg omdat mijn

column maar 400 woorden mag zijn.

Derhalve ga ik terug naar mijn voorbeeld op

microniveau: in Antalya zijn de busroutes

compleet veranderd. "Ja, dus?" hoor ik jul-

lie al denken. De busroutes zijn veranderd

en alle bussen hebben een nieuw buslijn-

nummer ontvangen. De bushaltes zijn nie-

uw en alle bussen zijn spiksplinternieuwe

supermoderne hightech-bussen. Het geeft

aan dat Turkije een land in opkomst is, het

land wil zich snel ontwikkelen. Juist daar-

door komt het ook steevast in het nieuws.

Maar zelfs deze kleine verandering in An-

talya riep heftige reacties op. Mensen in

Antalya liepen helemaal vast; ze wisten niet

welke bus nog 'hun' route volgde, de busc-

hauffeur zelf ook niet, bussen die verkeerd

rijden, bussen die verkeerde informatie

geven, passagiers die te laat komen voor

hun werk en routes die nog steeds verke-

erd gereden worden door de oningelichte

buschauffeurs.

Het deed mij even denken aan hoe de

situatie in Turkije geweest moet zijn toen

Atatürk het Arabisch alfabet wijzigde en

verving door een Latijns alfabet. De chaos

moet dan tien maal erger zijn geweest, dat

was natuurlijk ook een landelijke maatregel

en de buslijn-maatregel is een provinciale

beslissing geweest.

Maar wat we hieruit kunnen opmaken is

dat het er alle schijn van heeft dat de bele-

idsmakers van Turkije, in dit geval de CHP-

gemeenteraadsleden van Antalya, sneller

willen ontwikkelen dan de bevolking aan-

kan. Een gebrek aan terugkoppeling met

het 'gepeupel'? Of niet genoeg begelei-

ding voor de mensen bij de overgang? Is

dat mijn overpeinzingen van deze maand?

Daar heeft het alle schijn van. Want deze

ongeograniseerdheid zou nu precies het-

geen kunnen zijn wat Turkije zou kunnen

opbreken bij de inhaalrace die het land

jaren geleden is begonnen om een plek

in de wereld der grootmachten te kunnen

veroveren.

M i j n o v e r p e i n z i n g e n

Drs. Armand SağBestuursvoorzitter ITS(Instituut voor Turkse Studies)

www.turksestudies.orgHistoricus en turkoloog

www.armandsag.nl

Turkije in de spotlights

Page 54: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 54Platform

Aksine, şiddeti çok daha derinden hisse-dilen insani bir durumla karşı karşıya oldu-ğumuza değineceğim. Sömürgecilik dö-neminin sonlarına doğru, milliyetçiliklerin gelişme katetmesi, akabinde bağımsızlık hareketlerinin doğmasıyla sömürge güçleri ile göğüs göğüse karşılaşmalar ortaya çık-mıştı. Tam da bu süreçte, 'sömürge etiği' olarak adlandırdığım olguyla irtibatlı geliş-melerden biri yaşanmıştı. Nedir bu diye so-rulduğunda karşımıza cevap olarak kitlesel katliamların çıktığını görürüz.

İşte böylesi bir katliamın aradan geçen on yıllar sonrasında zalimlerin özür bor-cunu ödediğine şahit olduk.

Hollanda Krallığı, II. Dünya Savaşı'nın Gü-neydoğu Asya ayağında gerçekleşen Pa-sifik Savaşı bağlamında, Japonların Asya işgali karşısında başta Cava Adası olmak üzere Malaka Boğazı'nın güneyindeki Ma-lay dünyasını terk etmekte gecikmemişti. Aynı şekilde, Japonların teslim bayrağını çekmesiyle geri dönüşleri de o kadar uzun sürmedi. 19. yüzyıl son çeyreğinde Açe'de içine düştükleri askeri ve siyasi açmazın da önemli katkısı ile 20. yüzyılın başından itibaren, Güney Malayları olarak adlandır-dığım ve bugün adına Endonezya denilen coğrafyada bağımsızlık ateşi çoktan baş göstermişti bile. İşte bu nedenle, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle Cava Adası'na İngiliz desteğiyle dönen Hollandalılar sivil halka yönelik katliamlara girişmekten geri durmamışlardı. Bunun en aşikar ve bugü-

ne sarkan örneği, 9 Aralık 1947 tarihin-de Cava Adası'nın batısında, Rawagede Kasabası'nda bir köyü basarak sömürge-cilerin tabiriyle bağımsızlık hareketine des-tek verdikleri gerekçesiyle "isyancılıkla" suçlanan köydeki yaşlı-genç tüm erkekler, -Hollanda kaynakları ölü sayısını 150 olarak verirken, olaya tanık olan ve bugün hayat-ta kalan birkaç şahidin ifadesine göreyse 431 kişi- ailelerinin gözleri önünde kurşuna dizilmişti. Yanılmıyorsam, 2008 yılıydı. O dönem, Hollanda Dışişleri Bakanı Cakarta ziyareti sırasında geçmişte yaptıklarından dolayı özür içeren bir açıklama yapmıştı. O zaman pek ses getirmeyen bu açıklamanın

devamı bir kaç hafta önce su yüzüne çıktı.Köyde katledilen yedi kişinin dul eşleri ve katliamdan kurtulmayı başaran bir kişinin Hollanda'daki Uluslararası Mahkeme'de Hollanda Krallığı'na karşı açtıkları dava niha-yet sonuçlandı ve Krallık 64 yıl sonra köylü-lerden resmen özür dilemek zorunda kaldı. Hollanda'daki mahkemenin bu "özür kararı-nı" Hollanda Büyükelçisi Tjeerd de Zwaan'ın ölenler anısına düzenlenen törende yaptığı konuşmada Endonezya kamuoyuyla payla-şırken, Endonezya Dışişleri Bakanı Marty Natalegawa da Hollanda hükümetinin bu resmi özürünü takdirle karşıladıklarını ve birkaç kişi de olsa geride kalanlara tazminat

T a r i h B i l i n c i

Katliam ve özür gerçeği

Sömürge döneminin sona ermesinden bu yana aşağı yukarı 65 yıl geçmesine rağmen, etkileri hâlâ çeşitli alanlarda hissediliyor. Burada söz konusu bu etkinin yeni kurulan ulus-

devlet yapılanmalarında geçmişin sömürge güçlerinin devamını sağlayacak siyasi ve sosyal etkileşimlerden bahsetmeyeceğim.

Mehmet Özay

Page 55: PLATFORM 140

55 Platform

verileceğini ümit ettiğini söyledi.

Söz konusu bu gelişme Endonezya'daki insan hakları örgütlerinin hükümete yöne-lik eleştirilerine hız verdiğine kuşku yok. Ülkelerin insan hakları sıralamasına tabi tu-tuldukları 0-12 derecelendirme sistemine Endonezya'nın 2.3 düzeyinde olduğu dik-kate alındığında Suhartolu yılların çoktan aşılmasına rağmen, kayda değer gelişme-lerin pek de sanıldığı kadar çarpıcı olmadığı anlaşılıyor.

Peki Hollandalıların katliamlarının Batı Cava'daki bir köyle sınırlı olduğu söyle-nebilir mi?

Bu gelişmenin beni ilgilendiren yanı, Hol-landa sömürgeciliğinin daha derin boyut-larının yaşandığı Açe'deki savaştır. Bırakın Açe'deki birkaç müzedeki ve önemli tarihi vesikalardaki fotoğrafları, ya da Leiden'da ve Hague'daki kayıtları, sıradan bir araş-tırma ile internette karşınıza çıkacak bazı savaş manzaraları Hollandalıların Açe'de nasıl bir katliam gerçekleştirdiklerinin ka-nıtları olacaktır. Örneğin, Victor de Stuers adlı bir Hollandalı parlamenter, 1904 gibi savaşın devam ettiği bir dönemde Hollanda hükümetinin Açe'deki girişimini düpedüz kıyım olduğunu söylerken, Orta ve Güney Açe'de, yani Gayo-Alas'daki tüm köylerde gerçekleşen ve fotoğraflarla kanıtlanan kat-liamlara atıfta bulunuyordu. Peki Açeliler veya geçmişte sömürgecilerin vahşetine konu olmuş coğrafyalardaki halklar niçin Batı Cavalıların giriştiği çaba içinde değiller diye sorulabilir.

Bugün, Hollanda Kraliçesi'ni Açelilerden özür dilemeye davet edebilir miyiz minva-lindeki sorumu absürd olarak karşılama-yacaksınızdır umarım. 2009 yılından beri yetmişini geçkin Hollandalı Nico Vink ile yazışıyorum. Kimdir bu Nico? Babası Hol-landalı annesi Endonezyalı bir sömürge dönemi tanığı. Annesinin Açe'nin başkenti ve o dönemki adıyla Kota Raja'da, sömür-ge yıllarının son döneminde bir ilkokulda müdür olarak görev yapması dolayısıyla altı yaşına kadar Açe'de yaşamış Nico. Belki yaşadıklarının naif bir anlatısı, belki de men-subu bulunduğu Krallığın, Açelilere zulüm karşısında duyduğu suçluluk duygusuyla hummalı bir çalışmanın içinde. Bu süreçte ürettiği makalelerden birinin adı When one small Acehnese boy is saved all of Aceh is saved. Nico, küçük bir katkıda bulundu-

ğum bu çalışmasını üç dilde yayınladı.

Nico Vink ile Hollanda Krallığı'nın özür meselesini görüştüğümde, adaletin aldığı bu kararın ortaya çıkmasının için uzun ve çetrefil bir süreci içerdiğini söyledi. Peki ya Açelilerin benzer bir girişimde bulunması-na ne dersin? soruma teknik bir karşılıkla, şayet Açe'de tıpkı Batı Cava'daki gibi halen hayatta olan canlı tanıklar varsa girişime destek vereceğini ifade etti. Aslında Nico bu yönde zaten adımlar atmaya çoktan başladığını da biliyorum. Kota Raja'yı konu alan "yenilikçi hikayesinin" Hollanda'da yayınlanması aşamasında büyük zorluk-larla karşılaştı. Bu çalışmanın Hollanda kamuoyuyla paylaşmanın önüne geçmek isteyenlerin başında sömürge dönemi yö-neticilerinin son kalıntılarından üç kişiden bahsediyor Nico.Bunlardan biri de bugün Banda Açe'deki Hollanda Askeri Mezarlığı denilen Kerkhof'u koruma ve yaşatma der-neği (Stichting Kerkof Peutjut) tarzındaki oluşumun başındaki bir subay. Nico, bu su-bayın metni gördüğünde çılgına döndüğü-nü söylüyor. Nihayetinde tüm engellemeleri aşarak Hollanda Hıristiyan Günlük gazetesi Reformatorisch Dagblad'da yayınlatırken,

aynı eserden uyarladığı "Who Caused the Sad Fate of Koeto Reh?" başlıklı bir diğer eserini de Hollanda Hint Kültür Merkezi (Nederlands Indisch Cultureel Centrum) tarafından yayımlatmayı başardı.

Bugünlerde ise annesinin Açe'deki ya-şamını konu alan ve pek de bildik bir edebi türe içine sığmayacak bir eser üzerinde çalışıyor.

Örneğin, yukarıda zikrettiğim makalesinin son bölümünde Hollanda Kraliçesi'ne Hol-landa Savaşı sırasında Açelilere yapılan zu-lümden ötürü girişimde bulunması yönünde bir önerisi yer alıyor. Tabii bunun sembolik olduğunu da ilâve ediyor. Çünkü Hollanda siyaset rejimine göre bu gibi durumlarda sorumlu kişi Başbakan, Kraliçe değil... An-cak küçük bir umut da yok değil hani. Ör-neğin, Kraliçe'nin Kraliyet günü ya da Noel arefesinde yaptığı konuşmalardan birinde veyahut Endonezya'ya yapacağı bir resmi ziyarette konu gündeme getirilebilirmiş.Nico Vink'in girişimlerinin karşılık bulması bir yana, çabasının yetmiş yıl öncesinin sö-mürge arkeolojisi için önemli veriler sağla-yacağına kuşku yok.

T a r i h B i l i n c i

Köyde katledilen yedi kişinin dul eşleri ve katliamdan kurtulmayı başaran bir kişinin Hollanda'daki Uluslararası Mahkeme'de Hollanda Krallığı'na karşı açtıkları dava nihayet sonuçlandı ve Krallık 64 yıl sonra köylülerden resmen özür dilemek zorunda kaldı.

Page 56: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 56Platform

B a k ı m

NORMAL CİLT: Görünümü şeffaf, gözenekleri kapalı, lekesiz ve problemsiz bir cilt. Hafi f bir bakımla doğal güzelliğini ko-

rur. Kullanılacak ürünler: Süt tipi temizleyici, alkol oranı normal bir tonik ve su içerikli hafi f bir nemlendirici.

KARMA CİLT: Alın, burun ve çene yağlıdır. Yani yüzde T şeklinde bir yağlanma görülür. Yağlı olan

kısımlarda siyah nokta, yağ butonları, açık gö-zenekler bulunabilir. Yanaklardaki gözenekler

ise kapalıdır. Kullanılacak ürünler: Süt tipi temizleyici, düşük alkollü tonik, cildin du-

rumuna göre nemlendirici ve eğer gere-kiyorsa göz çevresi için krem.

KURU CİLT: İnce bir üst deriye sahip, gözenekleri ufak ve kapalı cilt. Ancak yağ salgılanması normalin altında oldu-ğu için görünümü mattır ve pul pul kalk-

malar görülür. Cilt gergindir fakat çabuk kırışır. Kullanılacak ürünler: Süt tipi temiz-leyici, alkolsüz tonik, yağ içerikli nemlen-dirici, besleyici gece kremi, göz çevresi kremi ve nemle yağ depo edici maskeler.

YAĞLI CİLT: Görünümü parlak ve yağlı, gö-zenekleri açık bir cilt tipi. Gözeneklerin içi genellikle dolu, siyah noktalı ve sivilceli ola-bilir. Yağlı cildin akne problemini önlemek için çok dikkatli bir günlük temizlik programı uygu-lanmalıdır. Kullanılacak ürünler: Jel tipi temiz-leyici, alkollü tonik, su içerikli nemlendirici ve sarkmayı önlemek için temizleyici ve sıkıştırıcı maskeler.

EĞER YAĞLI CİLT SİVİLCELİYSE: Sivilce, siyah nokta ile kapalı olan gözenekler-

den fazla yağ salgısının dışarı çıkama-yıp, olduğu yerde birikmesiyle oluşur. Yağlı ciltlerde kullanılacak ürünlerin özenle seçilmesi şarttır. Kullanılacak ürünler: Antiseptik sabun (kükürt, ka-fur, katran içeren ürünler).

Cilt tipinize göre bakım önerileri

Page 57: PLATFORM 140

57 Platform

B a k ı m

Page 58: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 58Platform

E v l i l i k o k u l u

Çocukların hayatlarında bir şeyler yolunda gitmiyor...

Çocukların hayatlarında bir şeyler yolunda gitmiyor... Birçok anne/baba, çocuğunun hayatında neyin doğru gitmediğini bilmiyor... ya da ne-yin doğru gittiğini... Genelde herkes evladı için en iyisini yaptığı-nı düşünüyor... ...oysa çocuklar? Onların hayatında yolunda gitmeyenlerin ne-ler olduğunu hiç merak ettiniz mi?? Çocukların hayatlarında bir şeyler yolunda gitmiyor... Birçok anne/baba, çocuğunun hayatında neyin doğru gitmediğini bilmiyor... ya da ne-yin doğru gittiğini... Genelde herkes evladı için en iyisini yaptığı-nı düşünüyor...

...oysa çocuklar? Onların hayatında yolunda gitmeyenlerin ne-ler olduğunu hiç merak ettiniz mi?? Kocaman, akıl almaz zorlukları yok onların biz büyüklerle... yetişkinlerle... anne-baba-larla... ... Onların bütün derdi önemsiz sanılan önemli şeylerle aslında :)... Çocuklara göre anne/babaları hiç sır tutmaz biliyor musunuz sevgili dostlar! ...hatta anneleri hiç sır tutmayı bilmez... olur olmaz her şeyi akşam olunca babasına anlatır... çocuğun utandığı, sıkıldığı, başka-larından gizlemek istediği her şeyi herkese söyler... çocuğun babasına, varsa ablasına,

ağabeyine... Hatta bunlar yetmiyormuş gibi kendi yakın arkadaşlarına... "Ayyy şekerim biliyor musun? Bugün benim oğlan, sınıfındaki Ayşe'yi yanağından öp-müş..." "...haaa haaa haaaa" Anne ve arkadaşı kahkahalarla gülerken, oğul evde yerin dibine giriyordur da kimse-nin haberi yoktur... Çocuk utancından nereye saklanacağını şa-şırır... haayyy Allah... annesine niye söyledi ki... bak şimdi Fatma teyzeye de rezil oldu... Ya da altını ıslatıyordur... anne ile kızının arasında kalması gereken bir sırdır... çocuk kimsenin bu durumu bilmesini istemiyordur. Ama nafile...

Mehtap Kayaoğlu (Psikolojik Danışman & Psikoterapist)

Page 59: PLATFORM 140

59 Platform

E v l i l i k o k u l u

...olanlar olur... anne anlatacak birilerini bul-muştur bile... "Ahhh sorma arkadaşım... benim kız dün gece yine altını ıslatmış... yatak yorgan... bu saate kadar işim de bitmedi bu yüzden... ku-sura bakma seni arayamadım..." Ya da öğretmene, çocuğu anlaması için ma-sum bir biçimde aktarılır... ...ama olsun... annelerin aktarması ne kadar masum olursa olsun... ne kadar arkadaşını aramayı ihmal etmesinin faturasını, çocuğu-na çıkarmak olursu olsun... olan olmuştur bir kere... ...anne sırrına ihanet etmiştir! Çocuğun annesine hiçbir güveni kalmamış-tır artık... ... Çok sık küçük düşürülüyorlar mesela... En ufak hataları yüzlerine vuruluyor... "Kızım sen aptal mısın? Aynı şeyi sana kaç kez söyleyeceğim?" "Oğlum şöyle boş boş suratıma bakma... bir şey söylediğimde cin gibi yap... oyalanma... anlamıyor musun söylediğim lafı...?" Küçük düşürülmeleri, çocukları son derece saldırgan yapar. Kendilerine saldırgan bir tutumla davranıldığını hissettikleri için, baş-kalarıyla ilişki kurma yolu olarak aynı yöntemi kullanır. Yapılan her türlü önemsiz sanılan önemli ayrıntılar, çocuğun hayatını olumsuz yönde etkileyebilir. Çocuklar hem kendileri hem de başkaları için dayanılması güç çocuklar ha-line gelirler. ... Bir gün bir bayan çocuğu için yardım almaya gelmişti. Son derece saldırgan bir oğlu var-dı. 7 yaşında huysuz, yaramaz bir çocuk... Annesi oğlunu eğlendirmek için elinden ge-leni yaptığını anlatınca merak edip sordum: "Onu eğlendirmek için neler yapıyorsu-nuz...?" "Ben şakadan çok hoşlanıyorum... çok yara-mazlık yapıp kudurduğunda kendimi koltuk-tan yere atıp bayılma numarası yapıyorum. O aksi çocuk nasıl fır dönüyor etrafımda bir görseniz inanamazsınız Mehtap Hanım..." diyordu anne... ...inanamıyorum... ...evet evet gerçekten inanamıyorum... Ama çocuğun, annesinin etrafında fır fır dön-mesine değil... ...bir annenin kendisini koltuktan yere atıp, bayılma numarası yapmasına... çocuğuna bu kadar ciddi bir travma yaşatmasına... ço-cuğun bilinç altına korkunç mesajlar yükle-mesine...

...inanamıyordum gerçekten...! Ve daha neler neler var buna benzer sevgili okuyucular... Boğazına ekmek kaçıp ölme numaraları mı ararsınız... Eve hırsız girmiş gibi panik havası uyandır-malar mı istersiniz... Banyo yaparken suda boğulma davranışları mı dersiniz... İnanılır gibi değil ama bizim ülkemizde böyle garip şaka (!)lar yapılıyor maalesef... ... Sevgili dostlar, Çocukların şakası yoktur... lütfen bu cümleyi hiç unutmayınız... Hayatı son derece ciddiye alırlar... Kelimelerle oynanmasını sevmezler... Mecazdan anlamazlar... Şaka olsun diye dengesiz bir şey söyleme-niz onları eğlendirmez... tam da tersine kay-gılandırır... kendisini kötü hisseder... güven-de hissetmez... endişelenir... Tam da bu nedenle çocuklarla konuşurken son derece dikkatli olmalıyız.

Ağzımızdan ne çıktığına dikkat etmeliyiz... Kelimelerimizi seçerken, şaka için bile olsa, incitici kelimeler olmamasına özen göster-meliyiz... Gururlarını incitici, onları istismar edici tavır-larda bulunmamalıyız... ... Belki hepimiz çocuk yetiştirmeye başlama-dan önce kendimize bir soru sormalıyız... Demeliyiz ki: "Neden çocuğumu küçük düşürmekten bu kadar keyif alıyorum?" Çünkü bizim şaka olsun diye dikkat etme-den söylediğimiz önemsiz sanılan önemli şeyler, onların hayatlarını alt üst edebiliyor... Ve biz yetişkinler, onlar acı çekip üzülürken, iyi bir şey yaptık duygusuyla göğsümüzü gere gere ilgili anne/babayı oynayabiliyo-ruz... Onların acıları bizim acımız olmalı... ...onları güldüren gerçek şakalar bizim için de keyif verici olmalı... ... Sevgiyle kalın...

Page 60: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 60Platform

Arzu Akyol

Daha önce nerelerdeydiniz? F.A. Buralardaydım ama televizyonda değil sahnedeydim. Hacettepe Üniversitesi Anka-ra Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nde okuyordum bu sene mezun oldum. Şu anda yaşadığım mahallede doğdum, büyüdüm, hala ikamet ediyorum. Çok sıcak ve samimi bir mahallem var. En güzel yönü ise dizinin birçok kısmının bu mahallede çekiliyor olma-sı. Kısacası Behzat Ç. ile komşuyum. B.Ş. Ben de 1970 Ankara doğumluyum. Tüm eğitimimi Ankara'da aldım. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Oyunculuk Bölümü son sınıftan terkim. İşçi emeklisi 3 çocuklu bir ailenin çocuğuyum...İ.K. Daha önce Devlet Tiyatroları'nda söz-leşmeli sanatçı olarak görevliydim ve aynı zamanda Erdal Beşikcioğlu'nun sahibi ol-duğu Dip Sahne'de Mojo isimli oyunu oy-nuyordum. Bunun yanı sıra okulum devam ederken para kazanmak için jonklörlük, palyaçoluk, unicycle ve tahtabacak gibi iş-lerle uğraşarak animatörlük yapıyordum. Ankara'da doğdum. Keçiören'de dul bir annenin küçük ve kıymetli oğlu olarak el bebek, gül bebek büyüdüm. Bir mahalle çocuğuyum diyebilirim, mahalle kültürünü yaşadım. Daha sonra üniversitede tiyatro okumaya karar verdim ve Ankara Üniversi-tesi DTCF Oyunculuk bölümünü kazandım.

Behzat Ç. ile yollar nasıl kesişti?B.Ş. Behzat Ç. ile yollar Mojo adlı tiyatro oyunuyla ve Erdal Beşikçioğlu ile tanışmam ve çalışmamla kesişti. F.A. Benimki tamamen tesadüfi . Yani yola çıkmışım ama haberim yoktu diyebilirim. Sonrasında görüşmeler başladı ve sonunda işin içinde yer aldım. Çok da güzel oldu.İ.K. Bir gün Erdal abi Ankara'da yeni bir işin başlayacağından bahsetti ve bu vesileyle Serdar Akar ile tanıştım. Serdar abiye daha

önce yaptığım işlerden bahsettim ve bir sabah telefonum çaldı. 'Merhabalar Adam Film'den arıyoruz, sizi kostüm provasına bekliyoruz' dediler. Kostüm provası deyince bir şeylerin olduğunu anladım ama hangi rol olduğunu bilmiyordum.

Bu kadar gerçek olmanın sırrı ne? F.A. Senaryonun ve oyunculuğun aynı amaca hizmet etmesi gerekir bence ve kesinlikle bu öyle oldu. Yani Ercan'la, Emrah'la Harun için düşündüklerimiz hep aynı gibi geliyor bana. Bu yüzden gerek Harun gerek Behzat Ç. dizi ekibindeki tüm karakterler çok gerçek. B.Ş. Bence insanlara, kendilerini ve yaşam-

da sadece iyilerin olmadığını hatırlatması...İ.K. Bu gerçeklik duygusunun temel sebebi bir romandan uyarlanması ana göre. Bunun dışında Erdal Beşikçioğlu ve diğer oyuncu kadrosunun ve tabii ki setteki diğer herke-sin, çaba göstermesi ve birbirine saygı duy-ması. Tabii ki Serdar Akar'ın ve canım arka-daşlarım Ercan, Mehmet Erdem ve Emrah Serbes'in dehası unutulmamalı...

Sizce neden sevildi bu dizi bu kadar?F.A. Dizinin sevilmesini bence Erdal abi çok güzel açıklamıştı. Ben de ona katılıyorum. Bizi izleyen insanlar bizi ya da birilerini gö-zetliyor hissiyatında değil de gerçekten ya-

Biz hep buralardaydıkBehzat Ç.'nin cevval, cabbar polisleri onlar. Berkan Şal, Fatih Artman ve İnan Konukçu... Nam-ı diğer Akbaba, Harun ve Hayalet... Dizi ile şöhreti yakalayan üçlü aslında oyuncu olarak hep buralardaymış...

cinemacinemacinemacinemacinemacinemacinemacinema cinemacinemacinemacinema cinemacinemacinemacinema

Page 61: PLATFORM 140

61 Platform

şanan olaylara tanıklık ediyormuş gibi görü-yor. Bu çok önemli...İ.K. Sadece senaryo veya oyunculuk ola-rak iki kıstası yok bu işin, burada senaryo önemli, oyunculuk önemli, makyaj önem-li, karavanda yapılan güzel muhabbetler önemli, kafamın çalışmadığı noktada gidip Serdar abiye, Doğan abiye, Erdal abiye samimiyetle danışabilmem önemli ve bu bir sürü önemli şeyin bir arada iyi işleyişi önem-li. Yani çarkın bütün dişlileri önemli aslında.

Canlandırdığınız karakterleri nasıl bu-luyorsunuz? Mesela sizin Harun'da en sevdiğiniz taraf ne?F.A.Ben Harun'u bir bütün olarak seviyorum. Tatlı tarafı, tatlı olmayan tarafı diye ayıramam.

Saf bir tarafı var. Düşündüğünü pat diye söylüyor? Siz de öyle misiniz?F.A. Hayır ben kesinlikle o kadar saf deği-lim. Ama bazen patavatsız olduğum olur.

O nikah masasından kalktığında 'Yapma be Harun' demediniz mi içinizden? F.A. Ben olsam o masadan kalkmazdım ama Harun için de o masadan kalkarken 'Yapma be Harun' demedim kesinlikle. Hat-ta kesinlikle içim rahatladı. Çünkü kimsenin istemediği bir şeydi Harun'un evliliği.

Bu püsküüt sevgisi ne olacak? F.A. Hiç anlamadım bisküvi olayını ben. Özel hayatımda hiç aram yoktur bisküviyle.Akbaba nasıl biri?B.Ş. Çok ve gereksiz konuşmuyor. Bunu seviyorum. Ama biraz ters bir adam.

Siz diziden önce hiç ölmüş birini gör-müş müydünüz?

B.Ş. Evet, gördüm ve son derece soğuk-kanlı davranırım...

Şimdi her bölümde rol icabı da olsa gö-rüyorsunuz. Ne hissediyorsunuz?B.Ş. Ölümün hiçbir yaşa, dile, dine, ırka, kı-saca kimseye yakışmadığını düşünüyorum.

Sizce Hayalet'in en iyi ve en kötü yanı ne?İ.K. Hayaletin en sevdiğim tarafı hep aynı kı-yafeti giyme takıntısı. En sevmediğim tarafı ise abartılı bir vicdana sahip olması.

Öfke kontrolü olmayan polisler var dizi-de. Bir polis için biraz tehlikeli değil mi? Bazen yanlış mesajlar verdiğinizi düşü-nüyor musunuz?F.K. Hayır düşünmüyorum ben. Öncelikle bu bir dizi. Polis teşkilatı 'Böyle polis yok' diyor. O yüzden bu söylenilene inanmak la-zım. Harun'un da, Behzat'ın da şiddet gös-terdiği adamlar, bu adamların kendi adalet anlayışı için hep haklı olarak şiddet göster-diği adamlar. İ.K. Sonuç olarak bunlar bir kurgunun için-de yer alan karakterler. Kesinlikle gerçek değiller. O yüzden bu karakterlerin davra-nışlarından yanlış mesajlar çıkarmak... bile-medim...B.Ş. Sonuçta hayal ürünü bir şey yapıyoruz değil mi?

Polislerden nasıl tepkiler alıyorsunuz? B.Ş. Şimdiye kadar kötü bir şeyle karşılaş-madık.

Diziden sonra hayatınızda neler değişti? B.Ş. 41 yıldır yaşadığım şehirde aynı şekil-de yaşamaya devam

ediyorum. Tek fark sizi tanıyorlar. Aslında sokaklarında yıllardır gördükleri adama artık 'Akbaba' olarak bakıyorlar...İ.K. Diziden sonra hayatımda sokaktaki bakış-lar değişti. Açıkçası hayat daha kibar bir hale geldi ve ister istemez sorumluluklarımız arttı.

Dizideki polislerin aslında sadece suçlu-larla değil, sistemle ve teşkilat içindeki hiyerarşik yapıyla da sorunları var değil mi? Bu konuları dile getirdiğiniz için po-lisler 'Bravo' diyor mu?B. Ş. Her şeyden önce hayal ürünü bir iş yapıldığını gözden kaçırmamak lazım. Ben bugüne kadar böyle bir şakşakçılıkla karşı-laşmadım.

cinemacinemacinemacinema

cinemacinema cinemacinemacinemacinema

İSANBUL ENİNDE SONUNDA GELECEĞİMİZ YERBiz aynı zamanda bir İstanbul ekibi-yiz. İstanbul'a dair ne söylersiniz?Fatih: İstanbul. Ah ah. İstanbul'a dair, misafi rperverliği mükemmel olan şehir diyebilirim. Şehir derken haksızlık yap-tığımın farkındayım. Çok sevdiğim ama sıkılıp korktuğum hep özleyebileceğim bir yer. Berkan: İstanbul hakkında o kadar sözün üstüne farklı ne söyleyebi-lirim bilemedim.

Bir gün İstanbul'a gelmeyi düşünmü-yor musunuz?Fatih: Evet ama Ankara da hep yanımda olacak şekilde. Berkan: İş oldukça geli-yorum İstanbul'a. İnan: İstanbul, eninde sonunda geleceğim yer. Ama aslını so-rarsanız ben tamamen bir 'Ankaracı'yım. Bunu da herhalde Ankaralı olmayan kim-se kolay kolay anlayamaz.

POLİSLERLE EMPATİ YAPMAK ŞARTİnan Konukçu, "Rol icabı polislerle em-pati kurmak şart. Bu ülkede mimlen-memiş çok az meslek var. Biz politik, toplumsal ve kişisel yorumlardan uzak durarak, sadece karaktere odaklanıyo-ruz" diyor.

cinemacinemacinemacinemacinemacinemacinemacinema cinemacinemacinemacinema

Soldan sağa: Behzat Ç (Erdal Beşikçioğlu), Harun (Fatih Artman), Akbaba (Berkan Şal) ve Hayalet (İnan Konukçu).

Page 62: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 62Platform

M ü z i k

Mazharolmak... Ne güzel laf-mış... Şarkı sözlerinin olduğu, kendinizi ve şarkıları anlattığı-

nız, başka hiçbir kitaba benzemeyen bir kitap yazdınız...Serdar Erener buldu Mazharolmak lafını... Ben de çok beğendim. Ben bunu bula-mazdım. Serdar bastı kitabı, onun ajansı yani Alametifarika. Kapağını da yaptılar. Gitarımın üstünü yağlıboya resimlerden kolaj yaptım. Kapakta gitarın o renkli resmi vardı, orijinal halinde. Onlar bu hippilikten kurtardı. Çok zarif oldu. Çok emek verdi-ğim bir kitap. Dediğin gibi ben de bir başka benzeri olsun istemedim kitabın, o yüzden uğraştım. Üşenmedim. Bu yüzden de bas-tırma aşamasında kimseye güvenemedim. Serdar Erener’e emanet edebileceğimi dü-şündüm sadece. Hiç bozmadan, kıymetini bilerek basması gerekiyordu çünkü. Bunu anlayacak nadir adamlardan biridir Serdar. İlk gördüğünde çok güzel iltifat etti bana, “Çok kıskandım” dedi. Garanti Bankası büyük bir kısmını satın aldı. Ergun’a (Özer) çok teşekkür ediyorum.

SANATÇILARDA MÜTHİŞ BİR YAPAYLIK VARBu ne kitabı?Bu şarkı sözü kitabı. Ama böyle deyince ki-tabı azaltmış oluyorum, bu kitap desem bu sefer utanıyorum, kitap yazmak bu değil. Bu kitap değil “bir şey” bu. Bunu da bana Ali Taran söyledi, çok beğenmiş, aradı “Bu kitap değil, bu bir şey” dedi. Çok hoşuma gitti. İçinde resimler, fotoğraflar var. Bütün

resimler benim. Zaman içinde arasıra aklına geldikçe karıştırabilecek bir şey olsun iste-dim. Yıllar içindeki biriktirdiklerim. Samimi. Gerçek. Bu yüzden beğenildi sanırım. Bu samimiyete ihtiyaç var Türkiye’de. Çünkü sanatçılarda müthiş bir yapaylık var.

Ne kadar zamanda hazırladınız kitabı?İki ay... Ama 10 yıl önce niyet etmiştim böy-le bir şey yapmaya. Bir gün Bodrum’da bir

arkadaşım bir ressamın küçük bir defterini gösterdi, içinde resimleri var. “Çok iyi fikir dedim.” Büyük bir defter aldım, yıllarca top-ladığım malzemeleri, derledim, iki ayda bitir-dim. Biricik Hanım’ın müsaadeleriyle tabii, çünkü evi mahvettim.

Hep resim yapar mıydınız? Bu kitaptan si-zinle ilgili o kadar fazla şey öğrendim ki...Yapardım. Ablamın kocasının resim galeri-

Beni tasavvufla buluşturan müziktirMazhar Alanson’un kitabı çıktı, Mazharolmak. Başka hiçbir kitaba benzemeyen kitap. Sayfaları el yazısı, istemediği satırların üzerini karalamış, gençliğinden çocukluğundan fotoğraflar, meraklısına şarkılarının notaları, kendi yaptığı yağlıboya resimler, küçük sırlar. Eğer siz de bu hayatta mazhar oldum demek istiyorsanız Mazharolmak’ı büyük bir zevkle okuyacaksınız.

Özlem Özyol

Page 63: PLATFORM 140

63 Platform

M ü z i k

si vardı ben küçükken, zaten ilk suluboyayı da o almıştır bana. Resme yakındım. “Gra-fik olarak bize bir şey bırakmamışsın” dedi Serdar Erener. Kendim yaptım, kestim, ya-pıştırdım, boyadım. Bütün çizimler benim. Bazı resimlerin orijinali var. Bazılarını direkt o deftere yaptım, orijinal hali yani. Ama müzik bilen, beste yapan bir insan renkleri de yan yana koyabilir, buna inanırım.

MEDİNE’DE“YANDIM YANDIM AH Kİ NE YANDIM” LAFINI BULDUMYandım ve Sarı Laleler’in sanırım müzi-kal anlamda sizin için özel bir yeri var.Yandım ve Sarı Laleler’i tek başıma yaptım. 7’den 70’e herkes sevdi, o yüzden özeldir. Tek başıma derken, ben o, bu, şu yaptı diye ayırmam. Güllerin İçinden, Yağmur Var İstanbul’da, Bodrum, Hâlâ Umudum Var, Ah Bu Ben, Buselik Makamına bana aittir ama MFÖ şarkısıdır onlar. Birlikte söylediğimiz şarkıların sözü, bestesi kimin diye ayırmam. Ama Yandım ve Sarı Laleler hit ve tek başı-ma benim söylediğim parçalar. Ama geç yaşta bile olsa tek başıma bir şey yapmak hoşuma gitti. İlhami çok ziyaret eder beni ama böyle parçalar nadiren getirir. Baş-langıçta Yandım’ın sadece melodisi vardı. Medine’de“Yandım yandım ah ki ne yandım” lafını buldum. Elimde bu satırımla Ali Taran’la çalışmaya başladık. Ben melodiyi tamamla-dım. Dayısının “Harbe dair” diye bir şiirinin üzerine oturtmaya çalışıyordum ki kavga çık-tı. “Sözümü alıyorum” deyince, kızdım git-tim. İnadına bu yeni sözleri yazdım. İyi ki de böyle oldu, eski sözler çok yadırgatıcı söz-lerdi zaten. Yoksa kurtuluş harbine dair bir şarkı olacaktı. Şimdi aşk şarkısı oldu. Ali’yle adetimizdir küseriz, barışırız.

MAZHAR OLMAK Sadece tasavvuf olmaz, ben tek kişilik deği-lim, kitapta bunu anlatıyorum aslında. Şarkı

sözlerini, böyle kitapta olduğu gibi üstüste okuyunca çok etkileyi oluyor. Müthiş sözler...

Ve tassavvuf hakim sözlerde değil mi?Sözlerim ağırdır. Söz müzikten öndedir be-nim ama seri yazamam. Sezen Aksu gibi. Uzun uzun yazarım. Bekletirim sözleri. Do-kunur bırakırım, dokunur bırakırım. Çalış-ması çoktur bende... Mesela, en az üç dört tane versiyonunu bestelediler Mazeretim Var’ın, “Tamam” derlerdi, “Daha değil” der-dim. Ben de ağır ağır olur bu işler. Yolum da tasavvuftur ama tasavvuf uygulamak o kadar kolay değildir, o yüzden ben müziğim açısından beslenmişimdir oradan ancak. Aldıklarım vardır. Benim Hâlâ Umudum var parçasında “Bıraksam kendimi şimdi oh ne rahat” diye bir cümle vardır. Ben kendimi hiç bırakamam. O şarkıdır. Tasavvufu yaşamak başkadır, etkilenmek başkadır. Tasavvufla uğraşılmaz, sonra tasavvuf seninle uğraşır görürsün. Ayrıca bir sanatçı arı gibidir. Çok çiçek dolaşmalısın. Sadece tasavvufla uğ-raşsam iyi olmaz. Ayrıca ben tek kişilik deği-lim, kitapta bunu biraz gösteriyorum aslında. Beni tasavvufla buluşturan sonuçta müziktir. Müzik diye o işlere girdim ben.

Yalnızlık Ömür Boyu şarkısında, çok hoşuma giden bir şey yazmışsınız “O sıralar Osho okuyordum herhalde onun etkisinde kaldım. Yoksa insanların yalnız olduklarına inanmam.” Vay be büyük parça yakalamışsın ha. Bak, bunu kimse sormadı bugüne kadar. Güzel... Bu iki taraflı bir şeydir. İnsan bir yönüyle yal-nızdır gerçekten. Yalnız doğar yalnız ölür-sün. Fakat buna bir umut ışığı açmak için manevi yönümüzü katıp, Allah’a inandığın için yalnız değilsindir.

Allah dostundur diye düşünürüm. O yüzden öyle yazdım. Bir de anan yaşıyorsa yalnız olmazsın. Tanrı da diyebilirsin ama ben tan-rıyı başka anlamda kullanıyorum. Hollywood da tanrılarla dolu, Hindistan da... Ben Allah diyorum, Allah demekten de korkmuyorum. Batı’da özellikle Allah lafından korkuyorlar.

Çocukluğumİki ablam var, benden 10 yaş büyükler. Aynur ve Ayla. Üç anneyle büyüdüm gibi oldu hep. Annem öğretmen. Teyzem operacı. Eniştem tiyatrocu. Teyzemin çocuğu olmadığı için benim üzerime çok düştüler. Babam senfo-ni orkestrasında baş trompetçi. Çok küçük yaşlarda onları seyretmenin tabii ki etkisi oldu üzerimde. Babamı ortaokul sonda kaybettim. Onu erken kaybetmek beni hep üzmüştür.

AK PARTİ’Yİ DESTEKLERİM AMA AK PARTİLİ DEĞİLİM, BUNU BAŞLIK YAPIP BENİ CAT STEVENS DURUMUNA SOKMA.Hindistan macerası var. Hindistan şarkısı var...Hindistan’a dünya görüşü araştırmaya git-medim. Çok sıkıntılı bir dönemimdi benim, tur rehberi bir arkadaşım vardı ona takılıp git-tim. Ashram’a gittim, iki meditasyon yaptım, geldim. Arayış için gitmedim, inanışım gitme-den belliydi benim. Allah’a inanırım. Osho’yu okumuşumdur, çok da inandığım bir şey değildir. Arayış için gitmedim ama bulduğum bazı şeyler oldu, beden dilini çok iyi biliyor-lar. Arızalı yerin varsa hemen düzeltiyorlar. Şifacılığı çok iyi biliyorlar.

Umre...Bana umre diye gelme sakın. Bak senin ara-cılığınla söylüyorum. Bana umreyi magazin gibi sorup durmayın. Altı kere gittim. Tamam-dır artık. Kitapta da merakları giderici şekilde yazdım. Ama şunu söyleyeyim, ben de Ame-rikalı general olsam müslümanlardan kor-karım. Nasıl, yüzbinler ip gibi düzgün sıraya girip namaz kılıyor, ezan sesiyle akın akın yer-lerine geçiyor, inanılmaz büyüleyici, şaşırtıcı, etkileyici bir manzara söyleyeyim. Ayrıca “Ta-rikatçı, yok Ak Partili” diyorlar, ben sadece o değil bir sürü yerden geçmişim, onu anlattım kitapta. Ayrıca da Ak Parti’yi desteklerim ama Ak Partili değilim. Tayyip Bey’in de katılmadı-ğım şeyi olsa söylerim. Buradan başlık yapıp beni Cat Stevens durumuna sokma.

Page 64: PLATFORM 140

K ü l t ü r S a n a t Hazirlayan:H.Kerim [email protected]@platformmedia.nl

Platform 8. Şiir yarısmasına katılım geçtiğimiz Şubat ayının sonunda tamamlanıyor. Sonuçları daha sonraki sayılarımızda duyuracağız. İmkan bulabilrsek bir şiir proğramı düzenleyip derece alanların ödüllerini orada vermek, yarışmaya katılan şairlerin şiirlerini kendi ağızlarından orada duymak istiyoruz.Bu sayımızda daha önce iki bölümün yayınladığımız Özay

Arslan’ın Anayurt notlarından bir bölüme daha yer veriyoruz. Ayrıca bize gelen şiirlerden örnekler okuyabilirsiniz.

İyi okumlar dileğiyle.e-mail: [email protected]

Değerli okuyucular!

Özay Arslan (Almanya)

• Tavaf: dairevi dönüș. Bir bașlangıç șart. „kûn“ emriyle bu olușa Hacer´ul-Esved´i selamlayarak bașlıyoruz; „ Bis-millahi Allah-u Ekber“. Sağ elin ayası Karataș´a bakıyor. Sanki bir yed´i beyza el. Varolușa böyle giriyor, șahit oluyor insan. Ayrılma, kopma, uzaklașma sözkonusu değil. Böyle bir șey mümkün değil. Tavafa bașladıktan sonra artık ne bir bașlangıç ne de bir son var. Șöyle de düșünülebilir: Dünya-nın her tarafından kopup geliyorsun/getiriliyorsun. Yaratanın huzurunda birleșiyorsun.Yani yolculuk karanlıklarından tevhid nuruna çıkıyorsun. Var kılınıyorsun.İnsan eșref-i mahlukattı. Mesnevideki tabiriyle damlaydın, karataștan geçerek deryaya karıștın. Artık sen yoksun. Deniz dalgaları misali bir o yana bir bu yana yayılıyorsun. Direnmen, karșı koyman mümkün değil.Tavaf esnasında insan bazen kaburga kemikleri birbirine geçecek derecede sıkıștırılıyor. Allah´ın kulları çeșit çeșit. Bunlara kaba, anlayıșsız, bedevi ve ilkeller de dahil. Bunlara denizi kirletenler de dahil. Bunlara dümeni kırık gemiler gibi, hangi yöne gideceğini bilmeyen gemiler gibi denizin ahengini bozanlar, çarpıșmalara, ölümlere sebebiyet verenler de dahil. Varoluș, var ediliș de bu değil mi zaten; Kabz ve bast hali.Karataș köșesinden bașlayan kabz hali Irak ve Șam köșelerine kadar devam ediyor.Șam köșesinden dönünce hafi f bir meltem esiyor ve bast haline dönüyor. Tavaf esnasında Hint-Pakistan-Afganistan bölgesinden gelen müslümanların sürekli acele-cilikleri dikkatimi çekiyor. Önlerine gelen herkesi sağa sola itekleyerek acele ve hızlı tavaf etmeleri herkesi rahatsız ediyor. Tavafın ilk üç șavtında Remel yapılmasının sünnet olduğunu ben de biliyorum ama bunlar yedi șavtta da remel yapıyorlar herhalde. Rasulullah (s) efendimiz Hudeybiye anlașmasından bir yıl sonra umre yapmak için Mekke´ye gelirler.O yıl Medi-ne de humma hastalığı vardır. Bunu duyan kureyș müșrikleri, zayıf düșmüș müslümanları görmek ve alay etmek için Dar´un Nedve önünde toplanırlar. Bunu anlayan Efendimiz (s) sağ kolunu ihramının dıșına çıkararak pazusunu șișirir ve tavafın ilk üç șavtını kısa adımlarla koșarak remel yapar ve ashabına da;“Bugün kendini onlara kuvvetli gösterenlere Alah rahmet etsin“ buyurur.• Neden Sa´y tavaftan ve Makam-ı İbrahim´de iki rekat namaz kıldıktan sonra geliyor da önce değil? Hacer ne arıyordu? Su ve

yardım. Nerede arıyordu? Safa ve Merve tepeleri arasında. O an İsmail neredeydi? Șu an Kâbe´nin bulunduğu yerin hemen yanında.Su hayattı ve ölüm kimin elindeyse hayat da onun elindeydi. O halde hayatı dıșarıda değil merkezde aramalı. Ama önce tașrada dolașarak, yanarak, yakılarak tecrübe etmeli, yanıldığını anlamalı. Ki ancak o zaman merkeze dönüldüğünde bulunsun hayat.Dıșarda, tașrada , uzakta aramanın boșunalığını ancak o zaman anlamalı.O dıșarda değil bilakis en merkez-deydi. O uzakta değil bilakis yakında, o kadar yakındaki șahdamarından daha yakındaydı. Ama bu ancak uzaklașarak bilinebilirdi. İnsan aceleciydi. Nefsin yedi tepesine çıkmalı inmeli, vadilerinde kaybolmalıydı. Bu mukadderdi. Șu gayet iyi bilinmeliydi ki hiç bir șey aramakla bulunmuyordu lakin bulanlar da yalnızca arayanlardı. Her șey bir yana hakikat șu; İnsan mutlaka bir merkeze sahip olmalı. Ki nereye giderse gitsin, hangi dağa hangi tepeye çıkarsa çıksın, hangi vadiye inerse insin yönünü, istikametini bilsin. Olaki bir gün döne gele.Modern zamanların insanı iște bu merkezden yoksun ve habersiz. Kaybolmuș modern insan. Sen bize buldurmazsan biz bulamayız… Yitiğiz.• Safa tepesine çıkıp merkezi selamlıyorum önce. Orada duru-yor. Sonra iniyor koșar adım Merveye doğru ilerliyorum. Kâbe görünmüyor, o halde biraz daha hızlanmalı. Merveye çıkıp tekrar Merkeze yönelip onu görünce içim rahatlıyor. Tekrar selamlıyorum. O halde aramaya, taramaya devam. Safa´dan Merve´ye dört, Merve´den Safa´ya üç, toplam yedi gidiș dönüș. Artık umut yok. Dönelim öze. Tam her șey bitti derken hayat yeniden bașlıyor; Zemzem. İște hayat. Kana kana içmeli. Az daha kırılacaktık susuzluktan. Kana kana içmeli ve selam durmalı. Mülk suresinin son ayetimiydi ; „De ki; görmüyor-musunuz, eğer suyunuz çekilecek olsa artık size kim bir akar su getirebilir?“ Kim diyordu su=H2O? Avusturya da bir dağa tırmanmıș, nehrin kaynağını görmek için dağın zirvesine kadar çıkmak zorunda kalmıștık. Dağın en uç noktasında, büyük kayaların arasından suyun nasıl kaynatıldığına gözlerimizle șahit olmuștuk. Oysa ben, memlekette su çıkarmak için en az 6-7 metre derinliğinde toprağa kuyu kazıldığını biliyorum. Kayadan ve kumdan bașka hiç bir șeyin olmadığı bu diyarda bu zemzemde nerden çıktı șimdi? Hakikaten SEN muhteșemsin. Gel de șimdi hayran olma, hayrete düșme. HAMD yani.

ANAYURT NOTLARI 3

Page 65: PLATFORM 140

DİLİ YILAN OLMUŞ

Dili yılan olmuş zehir saçana,Laf sokup hakir görene yazıklar olsun,

Kusur bulup marifet bilene,Dostu dosttan ayırana yazıklar olsun.

Sanma nâmın yücelecek, herkes sevip beğenecek,Sanma alçalttığın masumu herkes ezip geçecek,

Sanma bulacaksın bir nefes, son bir tevbe edecek,Azap çeken ruhun; "Yok mu bir Fatiha?" diyecek,

Yaradan ömrün bilir elbet, aldanana yazıklar olsun...

Güvendi kul Allah'a, yaptığı yanına kâr sandı....İçim temiz nasıl olsa, bana azap olmaz sandı...

Hor gördü, gönül kırdı, Mevlâ günah yazmaz sandı...Affeder beni Rahman, cehenneme atmaz sandı...

Hasîb hesabın sorar elbet, korkmayana yazıklar olsun....

Gökten zembille mi indin, bir tek şaşmaz sen misin?Sen de bir beşersin, beşer şaşar bilmez misin?

Nice güzellikler saklı belki, bir bakıp görmez misin?Herkesin sonu ölüm elbet, unutana yazıklar olsun.

Mevla yaptığın görür elbet, boş verene yazıklar olsun.

(Mehmet Arık -Viyana)

YÜREĞİN ÜŞÜDÜĞÜ GÜN

Yüreğin üşüdüğü günsıcacık bir günü düşünsıcacık bir bahar gününüumudun büyüklüğünüve sonsuz maviliğini göğün

yüreğin üşüdüğü günbir çocuğun gülüşünü düşünbir çocuğun beyaz düşünügöveren dal uçlarınıçatlayan tomurcuğuve çiçeklenen yerini her öpüşün

yüreğin üşüdüğü gün bir ormanın gümbürtüsünü düşünbir ırmağın türküsünübulutların beyazlığınıgüneşin kızıllığınıve ısıtan yanını özğürlüğün

Nuri Can

Koru beni rüzgar

Oyuklarında kalan kir Dil altımda duran hap

Yürüdü sürgünKadavra edası ile bakan gözler

Kurban arama davası biten gider

Ferruh Alışır

Sonsuz boşluk

Azdım otu yaren kuşuÜstümde yoklukÇiğ bir et kıvamı ağzımAzad et beni

Sonsuz boşlukÇar kolonyası sürdüler başımaKekik oldum tepelikteİnip inip rüzgar okudum

Sürüklendim kuzey sahilineGün telaşı ırk savaşıKaldı sendeBalık ağlarında unutulan iğne bende artık

Ferruh Alışır

Page 66: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 66Platform

S a n a t v e F i k i r G ü n l ü ğ ü

Okan Akın

AMSTERDAM / Okan Akın - Bu ayın söyleşisini Türk ge-lenekli sanatları konusunda bilgi, tecrübe ve birikimle-rini ders verdiği üniversitelerde, çağrıldığı konferans ve seminerlerde herkesle paylaşmayı bir vazife sayan Prof. Uğur Derman hocamıza ayırdık. Kısa sohbetimizin ko-nusunu “Gelenekli Türk sanatları içinde ebrunun dünü, bugünü ve geleceği” olarak belirledik.

Yunus Emre ve TürkçeYunus Emre’nin kesin doğum ve ölüm yılı belgelere dayalı olarak bilinmemekle birlikte, Bayezid Kütüphanesi’nde bulunan bir yaz-mada şu şekilde bir cümle geçmektedir;

“Vefat-ı Yunus EmreSene 720Müddet-i ömr 82”

Bu belge ışığında Yunus Emre’nin doğum ve ölüm yıllarını miladi takvimle 1241-1321 olarak Kabul edebiliriz. Bu belgedeki bilgi-lerin gerçek olduğuna dair birçok işaret olsa da şüphe yarata-cak hususlar da yok değildir. Bundan dolayı tarihçiler, kesin bir yıl vermekten kaçınmaktadırlar. Fakat, sembolik de olsa, Yunus Emre’nin doğum ve ölüm yılları olarak, yukarda belirtilen yıllar kul-lanılmaktadır.

Anadolu Selçuklu, Beylikler dönemi ve Osmanlı’nın kuruluş aşama-sında yaşanmış 80 yıllık bir hayat, Anadolu’nun büyük bir Türk yurdu olması tanıklığını da en derinden hissetmiştir. Yiç kuşkusuz Yunus Emre, bu atmosferde şekillenen Anadolu Türk Kültürü’ne Mevlana gibi Hacı bektaş gibi yön veren en önemli insanlardan biridir.

Belki de Anadolu Türk kültürünün dünyaya, dünya insanlarına ve daha da ileri gidersek evrensel yaşama bakış açısını en derin ve doğru bir şekilde, kendi öz diliyle apaçık tüm insanlığa duyuran en önemli kişidir. Söylemlerindeki açıklık ve netliği, kullandığı dilin yalın bir Türkçe’den ibaret olmasına bağlayabiliriz. Öyle ki 1300’lu yıllarda yazdığı bir şiir, halen daha tüm canlılığıyla ve anlaşılırlığıyla halkın kullandığı dillde yaşamaktadır. Öte yandan Yunus’dan 700 yıl sonra yazmış şairlerimizin yazdıkları bile şu anda halkın çok bü-yük bir kitlesi tarafından anlaşılmamaktadır.

“İçin dışın mundar iken aşk neylesin senin ileGönlün gözü uyur iken aşk neylesin senin için”

750 yıl evvel Yunus Emre tarafından yazılmış bu iki mısrayı mana ve dil olarak anlamayanlar beri gelsin! Özellikle son dönemlerde görünen o ki toplumumuzda Anadolu Türk Kültürü tadında Yunus Türkçe’si ile bir evrensellik söylemi geliştirecek Yunus Emreler’e ihtiyacımız var. Kendi diline kendi halkına ve kendi kültürüne aşık aydınlar ancak evrensel söylem geliştirir. Tersi olanlar taklitden, tekrardan ve en kötüsü tarihi hatalardan ileri gidemez.

Türkiye’nin, gelenekli sanatlarda ilk

hatırlanacak ismi, Prof. Uğur Derman ile ebru sanatı hakkında

kısa bir söyleşiProf. Uğur Derman, gelenekli sanatlar alanında ve özellikle

Osmanlı kitap sanatları konusunda yarım yüzyıldır Türkiye’nin en büyük uzmanlarından biridir.

Prof. Uğur Derman’a ait bir hat çalışması, Ebru çerçeve Mustafa Düzgünman

Page 67: PLATFORM 140

S a n a t v e F i k i r G ü n l ü ğ ü

Sevgili Hocam, ebrunun bugün ulaştığı noktayı nasıl buluyorsunuz? Ebru, düşünüldüğünün aksine uzun yıllar evveline dayanan bir sanat koludur. En eski mükemmel örneklerine 16. yüzyılda rastlandığına göre, bunun çok öncesinde bir geçmişi olmalıdır. Diğer taraftan 1903 yılında Üsküdar Özbekler Dergahı Şeyhi Hezarfen İbrahim Edhem Efendi ( 1826-1904) bu tekniği talebesi Necmeddin Okyay’a (1883-1976) öğretmemiş olsaydı, ebruyu günümüzde bu canlılığıyla yaşıyor olamayacaktık.

Hocam, ebrunun bugünkü durumuna ge-lecek olursak neler söylemek istersiniz?Bundan 20-30 sene evveline göre gelinen nokta tabii ki sevindiricidir. Ebru, Türkiye’de eski itibarını yeniden kazanmış, hakettiği de-ğeri bulma yolunda çok büyük yol katetmiştir. Geleneği benimseyen ebru sanatkârlarımız, bu sanatı günümüze aktaran eski üstadların yolunda, klasiği soysuzlaştırmadan, gerçek ebruyu yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorlar. Bu, sevindirici bir gelişme. Öte yandan, mal-zemesi ve tarzıyla gelenekli ebru anlayışına uymayan, yenilik ve modern sanat anlayışı çabalarıyla ebrunun özüne ters işler yapmak yönünde çalışanlar da mevcut. Böyle yak-laşımları yüzyılların emeği ile oluşturulmuş

gelenekli ebru anlayışına zararlı girişimler olarak görüyorum.

Size bir şeyden özellikle bahsetmek iste-rim; bazı ebru sanatçıları “ebrucu” yerine “ebruzen” sıfatını kullanıyorlar. Bu tama-miyle yanlıştır. Ne Türkçe’ye uyar, ne de Farsça’ya… Bu yaklaşım ebruya dair neşri-yatta karışıklığa sebep olmaktadır. Bundan, şuurlu ebrucular kaçınmaktadır.

Ebru bir Türk sanatıdır ve Türkçe’ye uygun kelimelerle açıklanması daha doğru olur. Esasen, asıl ismi “bulut gibi” mânasıyla “ebrî” dir.

Hocam, son zamanlarda özellikle Batı’da ebruyla uğraşan Batılı sanatçı-lar giderek artmaktadır. Bu sanatçıla-rın ekseriya gelenekli ebru anlayışının dışında çalıştıklarını gözlemliyoruz. Bu konudaki görüşünüz nedir?Kabul etmek gerekir ki, onların sanat anla-yışları, estetik görüşleri bizimkilerden fark-lıdır. Temel olarak ebru tekniğini geleneği-mize uyarak öğrenmiş olsalar bile, kendi anlayışlarına göre eser vermeleri tabiidir. Buna denilecek bir şey yok.

Hocam bu kısa söyleşi için size çok teşekkür ederim. Aslında zamanımız yeterli olsaydı, daha derin konulara gir-mek istiyordum. İnşallah başka bir za-man böyle bir imkân yakalarız. Ben de teşekkür ederim, bu fırsatı verdiği-niz için. Bir dahaki sefere daha geniş ola-rak sohbet ederiz.

Prof. Uğur Derman

Günümüz ebru sanatkarlarından Fuat Başar’a ait klasik bir çiçek ebru çalışması

Hezarfen İbrahim Edhem Efendi’ye (1829-1904) ait bir hatip ebru çalışması Mustafa Düzgünman

Page 68: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 68Platform

8. AVRUPA ŞİİR YARIŞMASI BAŞLADIŞiir Güldestesi yapılacakAMSTERDAM - Platform Dergisi bu yıl geleneksel Avrupa Şiir Yarışmasının sekizincisini düzenliyor. Bu yılki yarışmayı gençlere hitap eden Karizma Dergisi ve Hollanda’nın tek kadın dergisi olan ‘‘Kadın’’ Dergisi de destekliyor.

Avrupa’da bir ilke imza atılacak. Bir dergi kendi imkânlarıyla Avrupa çapında her yıl şiir yarışması düzenliyor ve sonra bunları gelecek nesillere kazandırmak üzere kitaplaştırıyor. Bu önemli ve güzel bir gelişme.’’

K ü l t ü r S a n a t

8. Avrupa Şiir Yarışması ile ilgi-li açıklamada bulunan Platform Dergisi’nin Genel Yayın Yönet-

meni Ebubekir Turgut, kayıtların 1 Ocak 2012’de başlayıp, 28 Şubat 2012’de sonra ereceğini bildirdi. Turgut, bu yıl yarışmaya Türkiye dışında dünyanın her tarafında yaşayan Türk şairlerin katılabi-leceklerini de ekledi.

Platform Dergisi’nin Genel Yayın Yönet-meni Ebubekir Turgut, şairlerin en fazla dört eserle yarışmaya katılabileceklerini ve yarışmaya gönderilecek şiirlerin oriji-nal, daha önce hiç bir yerde yayınlanma-mış, hiç bir yarışmaya katılmamış olmala-rının şart olduğunu ancak şiirlerin konu ve şekil bakımından serbest bırakıldığını söyledi.

Ebubekir Turgut, yarışmanın amacının şiir yazmayı teşvik etmek ve yeni şairleri desteklemek olduğunu belirtti ve yarış-maya katılan şairlerden eserlerini gönde-rirken bir de kısa biyografilerini ve iletişim adreslerini göndermelerini istedi.

Ebubekir Turgut konuşmasını şöyle sür-

dürdü: şimdiye kadar yapılan yedí şiir yarışmasında derece alanlarla birlikte her yarışmada beğenilen on şiiri bir araya toplayıp bir ‘şiir güldestesi’, yani bir anto-loji yapmak istiyoruz. Eğer bu gerçekle-şirse Avrupa’da bir ilke imza atılacak. Bir dergi kendi imkânlarıyla Avrupa çapında her yıl şiir yarışması düzenliyor ve sonra bunları gelecek nesillere kazandırmak üzere kitaplaştırıyor. Bu önemli ve güzel bir gelişme.’’

Yarışmanın sonuçlarının Platform Dergi-si, Kadın Dergisi ve Karizma Dergisi'nin Nisan sayısında ilan edileceği ve imkân olursa bir şiir gecesi düzenlenerek dere-ce alanlara bu programda ödülleri verile-ceği öğrenildi. Yarışmada, birincilik, ikin-cilik, üçüncülük ve üç tanede mansiyon ödülü verilecek.

YARIŞMA ŞARTLARI:1- Yarışmaya isteyen herkes katılabilir. Ancak genç şair arkadaşların daha çok ilgi göstermelerini bekliyoruz.

2- Bu yarışmaya Avrupa’da yaşayan şa-irler katılabilir. (Türkiye’de ikamet eden

Page 69: PLATFORM 140

69 Platform

K ü l t ü r S a n a t

şairlerin katılması mümkün değildir.)

3- Yarışmaya gönderilen şiirler şairlerin kendilerine ait olmalıdır. Başkasının şii-rini gönderen veya başkasının şiirinden intihal eden (aktaran) katılımcılar tespit edilirse yasal işlem yapılır.

4- Şiirler daha önce hiç bir yerde yayın-lanmamış, hiç bir yarışmaya katılmamış olmaları gerekir.5- Şiirlerde konu ve şekil serbesttir. Yani

hece, serbest veya aruz olabilir. Ama şi-irler belli bir seviyenin üzerinde olmaları gerekir.

6- Şiirler mümkünse kısa olmalı. Eğer uzun iseler iki bilgisayar sayfasından daha uzun olmamalı.

7- Şiirler bilgisayarda yazılmış olmalı. Mutlaka e-mail yoluyla bize ulaştırılmalı. Diskete/CD’ye alınmış şekilde ulaştırmak da mümkün. Posta ile gönderilmemesi tavsiye edilir

8- Her şair yarışmaya en fazla dört şiiri ile katılabilir.

9- Önceki yarışmamızdan üçüne katılan şairler 4. defa bu yarışmaya katılamazlar.

10- Yarışmacılar, kısa biyografilerini, ad-reslerini, e-mail adreslerini bize mutlaka göndermeleri gerekir.

Not: Yarışmaya gönderilen şiirlerin telif hakları yarışmacılara ait olmakla beraber, Platform bu şiirleri dergide, internet orta-mında yayınlama veya bir kitapta toplama hakkını saklı tutar.

* Yarışmacılara başarılar diliyoruz.

Yarışmanın sonuçlarının Platform Dergisi, Kadın Dergisi ve Karizma Dergisi'nin Nisan sayısında ilan edileceği ve imkân olursa bir şiir gecesi düzenlenerek derece alanlara bu programda ödülleri verileceği öğrenildi. Yarışmada, birincilik, ikincilik, üçüncülük ve üç tanede mansiyon ödülü verilecek.

YARIŞMANIN BAŞLAMA TARİHİ: 1 Ocak 2012

SON KATILIM TARİHİ: 28 Şubat 2012

SONUÇLAR Platform’un Nisan sa-yısında ilan edilecek. İmkân olursa bir şiir program organize edilecek ve derece alanlara bu programda ödülleri verilecek.

ÖDÜLLER:Birinciye: 300,00 euroluk hediye İkinciye: 250,00 euroluk hediyeÜçüncüye: 200,00 euroluk hediye3 mansiyona: 75'er euroluk hediye

Şiirlerin gönderileceği adresler: Platform DergisiPostbus 690261060 CA Amsterdam - HOLLANDAe-mail: [email protected]

Platform, Kadın Dergisi ve Alışveriş Rehberi Genel Yayın Yönetmeni Ebubekir Turgut

Page 70: PLATFORM 140

H a b e r

Page 71: PLATFORM 140

71 PlatformPlatform71 latformPlatformlatformlatformlatform

Derleyen: ÖMER MUHTAR

ÇARESİZLUK Hakim Temel'e sorar : -Niye adamın başına sandalyeyle vurdun? Boynu bükük Temel : -Ne yapayum ,çaresizluk efendum.Masayı kaltira-matum ki...

Soba BorusuFizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropo-logdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır.

Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evi-ne sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır.Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir.Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.Kimyacı"adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşür-müş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış";fi zikçi,"adam sobayı yükselterek konfeksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş";jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzeri-ne yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış";matematikçi,"sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog"adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafi f biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş".Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.,Adam cevap verir:- "Boru yetmedi."

HesaplaşmaTemel tutmuş Yahudi'ye tokat atmış.-Neden vurdun???? diye sormuş Yahudi. Temel : -Siz İsa Peygamberi çarmıha cermişsinuz.Yahudi : -Iki bin yıl önce olmuş bir şey bu !!!!!?????Temel : -Valla pen yeni tuydum.......

AsansörTemel asansöre binmiş başlamış beklemeye bir müddet sonra Dursun girmiş asansöre bakmış Temel bekliyor oda beklemiş.Bu arada biri daha binmiş ve neden beklediklerini sormuşTemel hemen cevap vermiş :- "uşagum görmeymisun ha burda 4 kişiliktir yazayı"

Kayserili ve Yahudi Kuyumcu İstanbul’un taşı toprağı altındır diyerek memleketinden kalkıp gelen bir köylü, kuyumcu dükkanının vitrinini hay-ran hayran inceliyormuş. Kuyumcu köylünün kıyafetin-den dolayı birazda aşağılayarak: -"Ne bakıyorsun öyle hemşerim?" demiş. -"Hiç... Sizin dükkanda ne sattığınızı merak ettim." Adam alay edercesine cevap verir: -"Biz eşek kafası satıyoruz." Adam: "Allah versin... İşleriniz iyi gidiyora benziyor." Kuyumcu: "Nereden bildin iyi gittiğini",Adam: "Baksana, koskoca dükkanda seninkinden baş-ka kalmamış da ondan!

F ı k r a l a r

71

Page 72: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 72Platform

S a ğ l ı k

Page 73: PLATFORM 140

73 Platform

YAPILIŞIYumurtayı ve toz şekeri mikserle köpürtüyoruz.Üzerine sıvıyağı,sütü,limon kabuğu rendesini, ve limonun suyunu ilave ediyoruz. Tahta kaşık ile karıştırıyoruz.Unu yavaş yavaş ilave ediyoruz.Kabartma tozunuda ilave edip tahin kıvamında olacak. Kek kalıbımıza harcımızı döküyoruz.Üzerine iri kırılmış fındıkları serpiyoruz.Önceden ısıtılmış 170 derecelik fırında 30-40 dak. pişiriyoruz.

YAPILIŞITenceremize sıcak suyumuzu,tuzy,şekeri,margarini koyup karıştırıyoruz.Kaynayınca ölçüdeki unu döküp tahta kaşıkla karıştırarak kısık ateşte 5 dak. pişiriyoruz. Ocağımızı kapatıp arasıra karıştırarak soğumaya bırakıyoruz.Ilık hale gelince de mikserle çırparak yumurtaları kırıyoruz.Nişastayı ekleyip iyice çırpıyoruz. Ellerimizi hafif yağlayıp cevizden küçük parçalar kopartıp yuvarlıyor bastırıp parmağımızla ortasını delip halka şekline getiriyoruz. Soğuk yağın içine bırakıyoruz.Tavamız dolduktan sonra kızartmaya başlıyoruz hamurlarüste doğru çıkmaya başlayınca çeviriyoruz. Nar gibi kızartıyoruz soğuk şerbetin içine batırıyoruz.Hemen servis tabağımıza alıyoruz.

YAPILIŞIÖnceden ıslattığımız fasulyeleri tencereye koyup haşlıyoruz. Kırmızı soğanı,biberleri,maydonozu ve fesleğeni doğrayıp.Pişmiş olan fasulyenin üzerine alıyoruz. Bir kasede hardalı,limon suyunu,zeytinyağını,karabiberi,tuzu karıştırıp harcımızın üzerine döküyoruz. Servis yapacağımız tabağımızın kenarlarına istediğimiz yeşillikle süsleyip ortasına da hazır olan harçlarımızı koyarak servise hazır hale getiriyoruz...

LİMONLU KEK

SARAY USULÜ HALKA TATLISI

HARDALLI BOMBAY FASULYE PİYAZI

MALZEMELER3 Adet yumurta1,5 Su bardağı toz şeker1 Su bardağı sıvıyağ2 Adet limon1 Paket kabartma tozu1 Çay bardağı sütAlabildiği kadar unÜzerine 2 çorba kaşığı kırılmış fındık

MALZEMELER1 Su bardağı bombay fasulye1 Adet kırmızı soğan1 Tutam maydonoz yaprağı1 Adet kırmızı biber1 Adet yeşil biber1 Çorba kaşığı hardal

1 Adet limon5 Yaprak fesleğenKıvırcık ve ya rokaZeytinyağıSiyah zeytinÇeri domatesKarabiber

MALZEMELER4 Su bardağı su 100 gr. margarin7-8 Adet yumurta1 Tatlı kaşığı tuz5 Su bardağı un1 Çorba kaşığı nişasta 1 Tatlı kaşığı şeker

ŞERBETİ İÇİN7 Su bardağı toz şeker5 Su bardağı suYarım limonŞerbeti: Bir tencereye şekeri,suyu,limonu koyup kaynatıyoruz.Kıvamlı bir şerbet elde edelim.

A y ı n Y e m e ğ i

Page 74: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 74Platform

B u l m a c a

Page 75: PLATFORM 140

75 Platform

Page 76: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 76Platform

Platform ve Kadın dergilerinden

2012 yılına özel reklam

kampanyası

Yıllardır profesyonel, tarafsız, objektif ve hiçbir kurum ya da kuruluşa bağlı olmadan aylık yayınlarına devam eden Platform ve Kadın Dergisi siz değerli girişimcilerimize özel fıyatlarla kampanya başlatmış bulunuyoruz.

Platform Dergisi’nin 15. yılı ve Kadın Dergisi’nin 5. yılı dolayısıyla reklam fıyatlarımızda çok özel indirimler yaptık. 2012 yılı için mutlaka bizden teklif almanız menfaatınız içindir.

Fiyatlarımızda ekonomik şartları da dikkate alarak indirimler yaptık.

İşte 2012 yılı için özel kampanyamız:

1 Sene Platform ve Kadın Dergisi için anlaşma yapıldığı takdirde: 2 sayı reklam + 2 sayfa İş yerinizin ekstra tanıtımıyla alakalı röportaj ve iş yerinize yönelik haber hediye ediyoruz.

6 Aylık Platform ve Kadın Dergisi’için anlaşma yapıldığı takdirde: 1 sayı reklam + 2 sayfa İş yerinizin ekstra tanıtımıyla alakalı röportaj hediye ediyoruz. 3 Aylık Platform ve Kadın Dergisi’için anlaşma yapıldığı takdirde: İş yerinizin ekstra tanıtımına yönelik 2 sayfa röportaj hediye ediyoruz.

Bütün bunların yanında Fiyatlarımızda beklemediğiniz oranda indirim yaptık.

Fiyatlarımız ve kampanyamız bütün Hollanda için geçerlidir. Mutlaka teklif alınız.

Geniş Bilgi: 0641 780 100 020 613 89 [email protected]

Saç ekiminde sadece Hollanda’da değil, Avrupa’da da ilkiz

Kurşuna hedef olan ünlüler

NEDEN YABANCI ERKEKLERİ TERCİH EDİYORLAR?

Çocuğumu geri verin2011 İlkbahar Yaz Modası

JAAR

4 |

NR.

32

| 15

APR

IL 2

011

De Stem van de Multi-Culti Vrouw

JAAR

4 |

NR.

32

| 15

APR

IL 2

011

De Stem van de Multi-Culti Vrouw

cazip geliyorgençlereDışarıdaki hayat

Page 77: PLATFORM 140

77 Platform

Platform ve Kadın dergilerinden

2012 yılına özel reklam

kampanyası

Yıllardır profesyonel, tarafsız, objektif ve hiçbir kurum ya da kuruluşa bağlı olmadan aylık yayınlarına devam eden Platform ve Kadın Dergisi siz değerli girişimcilerimize özel fıyatlarla kampanya başlatmış bulunuyoruz.

Platform Dergisi’nin 15. yılı ve Kadın Dergisi’nin 5. yılı dolayısıyla reklam fıyatlarımızda çok özel indirimler yaptık. 2012 yılı için mutlaka bizden teklif almanız menfaatınız içindir.

Fiyatlarımızda ekonomik şartları da dikkate alarak indirimler yaptık.

İşte 2012 yılı için özel kampanyamız:

1 Sene Platform ve Kadın Dergisi için anlaşma yapıldığı takdirde: 2 sayı reklam + 2 sayfa İş yerinizin ekstra tanıtımıyla alakalı röportaj ve iş yerinize yönelik haber hediye ediyoruz.

6 Aylık Platform ve Kadın Dergisi’için anlaşma yapıldığı takdirde: 1 sayı reklam + 2 sayfa İş yerinizin ekstra tanıtımıyla alakalı röportaj hediye ediyoruz. 3 Aylık Platform ve Kadın Dergisi’için anlaşma yapıldığı takdirde: İş yerinizin ekstra tanıtımına yönelik 2 sayfa röportaj hediye ediyoruz.

Bütün bunların yanında Fiyatlarımızda beklemediğiniz oranda indirim yaptık.

Fiyatlarımız ve kampanyamız bütün Hollanda için geçerlidir. Mutlaka teklif alınız.

Geniş Bilgi: 0641 780 100 020 613 89 [email protected]

Saç ekiminde sadece Hollanda’da değil, Avrupa’da da ilkiz

Kurşuna hedef olan ünlüler

NEDEN YABANCI ERKEKLERİ TERCİH EDİYORLAR?

Çocuğumu geri verin2011 İlkbahar Yaz Modası

JAAR

4 |

NR.

32

| 15

APR

IL 2

011

De Stem van de Multi-Culti Vrouw

JAAR

4 |

NR.

32

| 15

APR

IL 2

011

De Stem van de Multi-Culti Vrouw

cazip geliyorgençlereDışarıdaki hayat

Page 78: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 78Platform

S p o r

Spijkenisse 'de bulunan Atlas Hotel'de 11 mart 2012 pazar günü saat 15.00 de başlayacak olan Panele Beşiktaşımızın efsane Fubolcula-rından 80'li yılların idolü haline gelen sarı Me-tin Lakaplı Metin Tekin, dünyaca ünlü Taraftar Topluluklarından Çarşı'nın Lideri ve kendine özgü olan ardından bütün tribünlere yayılan 3'lü çektirme hareketinin sahibi Alen Markaryan, Beşiktaşlıların severek okudukları yakından takip ettikleri sporyazarlardan olan Turgay De-mir, Televizyon ve Radyolarda Beşiktaş ile sesi bütünleşen sunucu,programcı Erdem Ulus ile ilk defa Hollanda'da yaşayan Beşiktaşlılar bu-luşacak. Beşiktaşlılığın tüm ayrıntılarıyla soru, cevap halinde konuşulacağı, Tartışılacağı, Hissedileceği Hollanda Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Aykut Torunoğulları'nında konuşmacı olarak bulunacağı panel Beşiktaşlılar ile Beşik-taş arasında unutulmaz duygular oluşturacak.Hollandalı Beşiktaşlılardanda temsilcilerin bu-lunacağı panel ayaküstü Kokteylle başlayacak ve Panel programından sonra yine ayaküstü Kokteylle ve hatıra fotoğrafları çekilerek unutul-macak anlar yaşanarak son bulacak.Halk arasında Halkın takımı olarak bilinen Be-şiktaşlılar yine halkın dilinden en iyi anlayan büyük Taraftar grubu olarak en duyarlı mesaj-ları Çarşı grubu öncülüğünde bütün Dünyaya vermeye devam edecek. 11 Mart pazar günü Rotterdam'da kalpler Beşiktaş için atacak. Pa-nele Katılım Dernek üyelerimize ücretsiz diğer Katılımcılara ücretli olacak. Panele katılmak isteyen Taraftarlarımızın salonunun kapasitesi nedeni ile kısa zamanda Derneğimize müraacat ederek giriş bileti temin etmeleri gerekmektedir.

Hollanda'da yaşayan Beşiktaşlılar ilk defa buluşacakHollanda Beşiktaşlılar Derneğimizin gerçekleştirdiği bir çok etkinlikten sonra bu yıl ilk defa Hollanda'da düzenleyeceği etkinlikte Karakartal Forum Beşiktaşlılar paneli düzenleyecek.

Page 79: PLATFORM 140
Page 80: PLATFORM 140

15 Şubat 2011 80Platform

Hollanda'da ilk devresi tamamlanan birinci futbol liginde (Eredivise) se-zonun en iyi hakemi seçilen Türk

kökenli Serdar Gözübüyük, başarısının te-sadüfi olmadığını, bugünlere gelmek için çok çalıştığını söyledi.

Aynı zamanda Eredivise'de düdük ça-lan en genç hakem unvanına da sahip 26 yaşındaki Gözübüyük,Hakemliğe küçük yaşlarda başladığını, Hollanda birinci ligin-deki ilk maçına 2009 yılında daha 24 ya-şındayken çıktığını, ardından profesyonel olarak ligde çok sayıda maç yönettiğini anlatan Serdar Gözübüyük, ilk yarısı ge-

çen hafta sonunda biten 2011-2012 se-zonunda, maç sonlarında verilen puanlara göre ilk yarının en başarılı hakemi seçildi. Hollanda'da bu düzeyde düdük çalan ilk ve tek Türk kökenli isim olan Gözübüyük, Avrupa maçlarında dördüncü hakem olarak görev yapıyor. Tavsiye üzerine hakemliğe başlamış Adanalı bir işçi ailesinin çocuğu olarak Hollanda'da doğan Serdar Gözübüyük, hakemliğe Hollandalı ünlü bir futbolcunun tavsiyeleri doğrultusunda başlamış.

Küçük yaşlardan itibaren futbola ilgi du-

yan Gözübüyük, 16 yaşına kadar bir kulüp-te futbol oynarken, bir yandan da amatör maçlarda hakemlik yapmış. Daha sonra Hollandalı ünlü futbolcunun tavsiyesiyle tüm mesaisini hakem olmak üzere verir.

''Bu denli başarılı olacağımı düşünme-miştim'' diyen Serdar Gözübüyük, şöyle konuştu: ''Futbol oynarken o aralar amatör ta-kımlara hakemlik konusunda yardım edi-yordum, tanıdığım o futbolcu bana 'böyle devam et' dedi. 'Hakem olmak zor, böyle devam edersen yükselirsin' tavsiyesinde

Hollanda'nın en başarılı hakemi Türk

26 yaşındaki hakem Serdar Gözübüyük: ''Bugünlere çalışarak geldim, bu denli başarılı olacağımı düşünmemiştim''

S p o r

Page 81: PLATFORM 140

81 Platform

bulundu. Ben de bu tavsiyeyi tuttum ve de-vam ederek bugüne geldim. İyi ki tavsiyesi-ni tutmuşum.''

16 yaşından itibaren hakemlik kurslarına devam eden Gözübüyük, daha sonra hızlı bir şekilde yükselerek 2009'da en genç hakem olarak düdük çaldığı Eredivise'de şu anda bir sezonda ortalama 25 maça çıkıyor.

Ailesinin hakemlik konusunda kendisine büyük destek verdiğini anlatan Gözübüyük, ''Onların desteği olmadan başarılı olmam mümkün olmazdı. Ailemin desteği ve tanıdı-ğım o futbolcunun tavsiyesiyle bu başarıları elde ettim'' ifadelerini kullandı. FIFA kokartlı en genç hakem olma yolundaMaçlarda gösterdiği yüksek performans-tan dolayı Hollanda kamuoyunda adından sıkça söz ettiren Serdar Gözübüyük, FIFA kokartlı en genç hakem olma yolunda da emin adımlarla ilerliyor.

FIFA'da emekliliği gelen Hollandalı bir hakemin yerine ismi aday gösterilen ha-kemler arasında yer alan Gözübüyük, bu konuda şansının bir hayli yüksek olduğuna inandığını ifade etti.

Birkaç gün içinde FIFA'dan bu yönde iyi haberler almayı umduğunu kaydeden Gözübüyük, ''Başarılı bir şekilde hep böyle devam etmek istiyorum. İnşallah bu haf-ta FIFA'dan haber gelirse, benim için çok daha iyi olacak. FIFA kokartı alabilirim. FIFA'da 45 yaşındaki bir hakemimiz var, o bırakacak ve yerine biri geçecek. İnşallah o ben olurum. Birkaç aday var. Şansım ba-yağı büyük. FIFA kokartı alırsam, aynı za-manda FIFA'daki en genç hakem olacağım herhalde'' dedi. Türk futbolunu yakından takip ediyor Türk Milli Takımı taraftarı olduğunu aktaran ve bu yüzden Türk futbolunu yakından takip eden Gözübüyük'e göre Türkiye'de futbol seyircisi çok fanatik. İnsanların futbolla ya-tıp kalkmalarını ''süper'' diye değerlendiren Serdar Gözübüyük, Türk hakemleriyle ilgili olarak ise ''Türk hakemleri iyi. Cüneyt Çakır var mesela. Avrupa Şampiyonası'nda maç yönetecek olmasından dolayı mutluluk du-yuyoruz. Şimdiye kadar hiç birlikte olmadık Türk hakemleriyle'' diye konuştu.

Türkiye'ye senede en az 5 kez gidip gel-diğini ifade eden Gözübüyük, önümüzdeki ay kamp yapmak üzere Antalya'ya gidecek-lerini vurguladı. ''Keşke daha çok Türk hakem olsa Hollanda'da'' Hollanda'da yüksek düzeyde kendisin-den başka Türk kökenli hakem olmayışını üzüntüyle karşıladığını anlatan Serdar Gö-zübüyük, gençlere bu mesleği seçmeleri tavsiyesinde bulunarak, ''Elimden gelen desteği onlara vermeye hazırım, zaten ve-riyorum da'' şeklinde konuştu.

Bu konuda okullarda düzenlenen prog-ramlarda gençlerle bir araya gelerek, onları motive etmeye çalıştığını kaydeden başarılı hakem, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Gençlere elimden geldiği kadarıyla yar-dımcı olmaya çalışıyorum. Bu tür konulara açığım. Çünkü, kendini başka insanlardan büyük görmemen lazım. İnsanlara yardım ediyorum, ailemden öyle öğrendim. Bu düzeyde başka Türk hakemi yok maalesef, keşke daha çok olsa da, herkes daha çok mutlu olsa. Gençlere bu mesleği tavsiye

ediyorum. Federasyon burada hangi millet-ten olduğuna değil, sahadaki gösterdiğin performansa bakıyor. Kıskanç olan insanlar da var ama onlara bakmayacaksın. Ben bu tür insanlara sadece gülüyorum.''

S p o r

Page 82: PLATFORM 140

De Stem van de Multi-Culti Vrouw!

+ 31

(0)2

0 61

4 53

63

Postbus 69026 • 1060 CA Amsterdam • t. +31 (0)20 - 614 53 63 • f. +31 (0)20 - 613 24 23 • [email protected] • www.kadindergisi.nl

Artık Kadın’ın Adı Var

Hollanda’da Bir İlk

Page 83: PLATFORM 140
Page 84: PLATFORM 140