peter charanis - johschool.com. bihter_barlas.pdfsürdüren sapkınlıkların delili için bk. c....

26
Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Haziran 2014 Haziran 2014 Yıl 7, Sayı XVIII, ss. 713-738. Year 7, Issue XVIII, pp. 713-738. DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh555 YEDİNCİ YÜZYILDA BİZANS İMPARATORLUĞU’NDAKİ ETNİK DEĞİŞİMLER Peter CHARANIS Çeviren: İlcan Bihter BARLAS Bizans İmparatorluğu, uzun tarihi boyunca hiçbir zaman etnik olarak homojen nüfusa sahip bir ulus devleti olmamıştır. Yedinci yüzyıldaki Arap fetihlerinin sonucu olarak Yunanca konuşmayanların sayısında ciddi bir azalma olmuş ve İmparatorluk önceki halinden çok daha Yunan gözükmeye başlamıştır. Ulus bilinci ve yerel diller edebiyatının gelişmeye başladığı Mısır, Suriye ve beraberinde Latince ve Kartaca dillerinin konuşulduğu Afrika kaybedilmiştir. Geriye Anadolu, Balkan yarımadasının bazı kısımları, Girit ile birlikte Ege adaları, İtalya’nın bazı kısımları ve Sicilya kalmıştır. Buralarda da Yunanca konuşanların sayısı fazla olmasına karşın, öne sürülen etnik homojenlik gerçek olmaktan uzaktır. İlk olarak Anadolu’ya bakalım. Şüphesiz bu önemli yarımadada Helenistik ve Roma egemenliği altındaki halk Helenizmin derin etkisindeydi. Ancak özellikle ülkenin derinliklerindeki izole bölgelerde ne dil ne de kültür alanında Helenizm zafer kazanamamıştı 1 . Bu konu hakkındaki kanıtlar her ne kadar dağınık ve geniş bir alana yayılsa da oldukça barizdir. Yerel diller Hristiyanlık dönemine kadar uzun bir süre yaşamıştır. Frik dili ilk üç yüzyılda “Ethnic Changes in the Byzantine Empire in the Seventh Century,” Dumbarton Oaks Papers, Vol. 13 (1959), pp. 23-44. Doktora Öğrencisi. Ege Üniversitesi SBE Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı. 1 Örnek olarak, altıncı yüzyılda Aydın ilinde tamamen Yunanca konuşulmaktaydı ancak arka bölgelere Helenizm zorluklarla aşılanmıştı bunu oralarda hala varlığını sürdüren ve çoğunlukta olan paganlardan anlıyoruz. Bk. Agathias, Historiae, Bonn 1838, s. 102; E.W. Brooks, Iohannis Ephesini historiae ecclesiasticae pars tertia, CSCO, Louvain 1936, s. 81,125, İngilizce’ye çev. R. Payne Smith, Oxford 1860, s. 159, 230.

Upload: hathuy

Post on 01-May-2018

219 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS)

Haziran 2014 Haziran 2014

Yıl 7, Sayı XVIII, ss. 713-738. Year 7, Issue XVIII, pp. 713-738.

DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh555

YEDİNCİ YÜZYILDA BİZANS İMPARATORLUĞU’NDAKİ ETNİK

DEĞİŞİMLER

Peter CHARANIS

Çeviren: İlcan Bihter BARLAS

Bizans İmparatorluğu, uzun tarihi boyunca hiçbir zaman etnik olarak

homojen nüfusa sahip bir ulus devleti olmamıştır. Yedinci yüzyıldaki Arap

fetihlerinin sonucu olarak Yunanca konuşmayanların sayısında ciddi bir azalma

olmuş ve İmparatorluk önceki halinden çok daha Yunan gözükmeye başlamıştır.

Ulus bilinci ve yerel diller edebiyatının gelişmeye başladığı Mısır, Suriye ve

beraberinde Latince ve Kartaca dillerinin konuşulduğu Afrika kaybedilmiştir.

Geriye Anadolu, Balkan yarımadasının bazı kısımları, Girit ile birlikte Ege

adaları, İtalya’nın bazı kısımları ve Sicilya kalmıştır. Buralarda da Yunanca

konuşanların sayısı fazla olmasına karşın, öne sürülen etnik homojenlik gerçek

olmaktan uzaktır.

İlk olarak Anadolu’ya bakalım. Şüphesiz bu önemli yarımadada

Helenistik ve Roma egemenliği altındaki halk Helenizmin derin etkisindeydi.

Ancak özellikle ülkenin derinliklerindeki izole bölgelerde ne dil ne de kültür

alanında Helenizm zafer kazanamamıştı1. Bu konu hakkındaki kanıtlar her ne

kadar dağınık ve geniş bir alana yayılsa da oldukça barizdir. Yerel diller

Hristiyanlık dönemine kadar uzun bir süre yaşamıştır. Frik dili ilk üç yüzyılda

“Ethnic Changes in the Byzantine Empire in the Seventh Century,” Dumbarton Oaks Papers,

Vol. 13 (1959), pp. 23-44. Doktora Öğrencisi. Ege Üniversitesi SBE Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı. 1 Örnek olarak, altıncı yüzyılda Aydın ilinde tamamen Yunanca konuşulmaktaydı ancak arka

bölgelere Helenizm zorluklarla aşılanmıştı bunu oralarda hala varlığını sürdüren ve çoğunlukta olan paganlardan anlıyoruz. Bk. Agathias, Historiae, Bonn 1838, s. 102; E.W. Brooks, Iohannis Ephesini historiae ecclesiasticae pars tertia, CSCO, Louvain 1936, s. 81,125, İngilizce’ye çev.

R. Payne Smith, Oxford 1860, s. 159, 230.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[714]

gerçek bir rönesans yaşamış olmasına rağmen2 altıncı yüzyılda hala

konuşuluyordu3. Aynı durum Likaonya dili için de geçerliydi

4. Celtic, Jerome’a

göre5 dördüncü yüzyılda Galat’da duyulmaktaydı ve beşinci yüzyılın sonunda

ve sonrasında da yaşamıştı. Bunu 487 yılında ölen St. Euthymius’un öldükten

sonra ortaya çıkan azizlere dair bir yazısından anlıyoruz. Bu metne göre

önceden kendi yerel dilinden başka bir dil konuşamayan bir keşiş, aziz

tarafından iyileştirilmiştir6. Ayrıca Misi dilinin sürekli kullanımına da tanık

olunmaktadır. Beşinci yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan ancak biyografisi

altıncı yüzyılda yazılan ve Misi’den gelen St. Auxentius barbar dilini

konuşuyordu7. Gregory of Nyssa

8 ve Basil’den öğrendiğimize göre ana

dillerinin grammer yapısı “ile” ve “ve” kelimelerinin ayırt edilmesine fırsat

vermemesi gibi sapkınlıklardan kurtarılan Kapadokyalılar, dördüncü yüzyıl

boyunca Kapadokya’da yerel dil hakimiyetini korumuşlardı9. Kapadokya’da

ayrıca Magusaeans olarak da bilinen bir halk yaşamaktaydı ki bunlar kız ve

erkek kardeşlerin evlenmesi gibi tuhaf adetleri konusunda ısrar ederek

2 W.M. Calder, “Corpus Inscriptionum Neo-Phrygiarum”, Journal of Hellenic Studies, s. 31

(1911), 161-215; 33 (1913), 97-104; 46 (1926), 22 v.d. Otuzbirinci cildin 164. sayfasında Calder şöyle yazmaktadır; “İkisi tamamen birbirine benzeyen ve sözdizimsel olarak bir zekanın ortaya konduğu altmış yazıtın varlığından anlaşıldığına göre Frikyalıların dili sabit kelimelerden oluşan ve cançekişmekte olan bir dil değildir ancak metinlerde geçen dil o dönemin eğitimsiz sınıfının kullandığı günlük dildir.”Frikya dilinin M.S. 250’de Anadolu’da kullanıldığı sahaların haritası için bk. W.M. Calder, nşr., Monumenta Asiae Minoris antiqua, VII: Monuments of Eastern Phyrgia, Manchester 1956, xliv. 1928’e kadar Yeni Frikya dili ile ilgili çıkan yazıların külliyatı için bk. J. Friedrich, Kleinasiatische Sprachdenkmaler, Berlin 1932, s. 128-140. Calder’in

düşünceleriyle karşılaştırmak için, Monuments of Eastern Phrygia, s. Xxvii. 3 Journal of Hellenic Studies, 31, s. 165; Karl Holl, “Das Fortleben der Volkssprachen in

Kleinasien in nachchristlicher Zeit”, Hermes, 43, 1908, s. 248. Babası bir Got annesi ise Frikyalı olan Selinas adlı bir Aryan Piskoposundan bahsetmekteyiz, bu adam iki dili birden kullanmaktadır. Aynı zamanda Yunanca’da vaaz vermektedir. Socrates, Historia Ecclesiatica, V. 23.; Migne, PG, 67, 648; Sozomen, Historia Ecclesiastica, VII, 16; Migne, s. 67, 1468.

4 St. Martha’nın hayatı, Acta Sanctorum, Mayıs, V, s. 413 v.d.; Karşılaştırmak için Holl, op. cit., s. 243-46. St. Paul döneminde Likoanya dilinin kullanımı için bk. Acts of the Apostles, 14, ıı.

5 Jerome, Commentarium in Epistolam ad Galatas II, 3 (Migne, PL, 26, 357). Karşılaştırmak için F. Stahelin, Geschichte der kleinasiatischen Galater, 2. baskı (Leipzig 1907), 104; W.M. Ramsay, A Historical Commentary on St. Paul’s Epistle to the Galatians, New York 1900, s. 145-164; J.G.C. Anderson, “Exploration in Galatia cis Halym”, Journal of Hellenic Studies, 19 (1899), s. 316-318.

6 A.H.M. Jones, The Cities of the Eastern Roman Provinces, Oxford 1937, s 122. 7 Vita S. Auxentii, Migne, PG, 114, 1428; Holl, op.cit., s. 241 v.d. 8 Contra Eunomium, Migne, PG, 45, 1045. 9 De Spiritu Sancto, Migne, PG, 32, 208.

İlcan Bihter Barlas

[715]

Hıristiyanları utandıran insanlardı10

. Isauria’da da yerel dil kullanılmaya devam

ediyordu. Bu durumdan 596 senesinden sonra yazılmış bir metinde geçen

efsanede de bahsedilmektedir11

.

Altıncı yüzyıldan sonra Anadolu’da yerel dillerin kullanılmaya devam

edildiğine dair bir kanıt bulamadım. Değişimlerle birlikte bu diller, en azından

bir kısmı, bizim elimizdeki kanıtların izin verdiği tarihsel sınırların ötesinde de

kullanılmaya devam etmiş ve tabiki bir gecede ortadan kalkmamıştır. Örneğin,

II. Michael’den öğrendiğimiz kadarıyla Frikyalılar dokuzuncu yüzyılın başına

kadar ancak yarı-helenleştirebilmiştir. Kaba, kötü eğitimli ve Helen kültürünün

küçümseyen birisi olarak tasvir edilebilecek Michael, büyük ihtimalle hayatı

boyunca hiç bir Grekle tanışmamış, bilindik bir Frig yerlisidir12

. Elimizdeki

sebeplere dayanarak yedinci yüzyılda Anadolu’da dilbilimsel bir bütünlük

olmadığını düşünebiliriz. Kilise yazarlarından ve eski yazıtlardan öğrenildiğine

göre yerel sapkınlıkların devam etmesi bu varsayımı kuvvetlendirebilir13

.

Montanizm; Frikya, Konya, büyük ihtimalle Kapadokya, Galatya ve Kilikya’da

yayılmıştı14

. Procopius, Frikya’daki Montanistlerin sapkınlıklarını kabul etmek

yerine kendilerini yok ettiklerini belirtmektedir15

, ancak kanıtlar varlıklarını

sürdürdüklerine işaret etmektedir. Trullo konsilindeki (692) kararlarda bu

insanlardan Phryges olarak bahsedilmektedir. Aynı kararlarda Anadolu’da,

özellikle Galatya’daki sayıca çok olan uzun süreli sapkınlıklara da adları

10 Saint Basil, The Letters, nşr, ve çev. Roy J. Deferrari, 4 (Cambridge, Mass., 1939) (Loeb

Classical Library), 44-46; Eusebius, Praeparatio Evangelica, nşr. E.H. Gifford (Oxford, 1903), I: 352 (kitap VI, bölüm 10).

11 Holl, op. cit., 243. Yerel dil Kilikya bölgesinde de en azından beşinci yüzyıla kadar

konuşuluyordu. Cyrrbus piskoposu çileci Theodoret, Kilikya kökenli olmasına rağmen Yunanca konuşmayı biliyordu. Bu ifadeden de anlayabileceğimiz gibi Kilikya’da Yunanca konuşmayan yerliler vardı. Theodoret, Religiosa Historia, Migne, PG, 82, 1488.

12 Theophanes Constinuatus, (Bonn, 1838), 49. Karşılaştırmak için bk. J.B. Bury, A History of the Eastern Roman Empire from the Fall of Irene to the Accesion of Basil I (London 1912), 78.

13 W.M. Calder, “The Epigraphy of the Anatolian Heresies”, Anatolian Studies Presented to Sir William Mitchell Ramsay (Manchester, 1923), s. 59-91. Dönemin Anadolusunda varlığını sürdüren sapkınlıkların delili için bk. C. Mango, The Homilies of Photius, Patriarch of

Constantinople. English Translation, and Commentary (Cambridge, Mass., 1958), 279-282, 288-289. Photius daha sonra şöyle demiştir (289), “Kafirlik fikri, Roma İmparatorluğuna nüfuz eden yarı barbar ve soysuz kavimlerindir”. Bu fikir kuşkusuz tasvir kırıcılar içindir ve Photius Hellenleşenleri tam olarak göz önüne almamıştır. Bk. Mango’nun notları (289, not 16).

14 G. Bardy, “Montanisme”, Dictionnaire de théologie catholique, 10 (1929), 2368, erken dönem için. Altıncı yüzyıl Montanizm tasviri için bk. H. Grégoire, “Du nouveau sur la hierarchie de la secte montaniste d’aprés une inscription grecque trouvée pres de Philadelphie en Lydie”, Byzantion, 2.

15 Procopius, Anectoda, XI, 14; XI, 23.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[716]

verilerek değinilmiştir16

. Montanistlerin III. Leo’nun hükümdarlığı döneminde

varlıklarını sürdürdüğü bilinmektedir17

. Ayrıca dokuzuncu yüzyılın başında

Paulician Sergius Tychikos’un Montanist olan bir Leo ile yazıştığı

bilinmektedir18

. Bu bilgi oldukça anlamlıdır çünkü Montanistlerin Paulicianlarla

birleştiğini gösterir19

ayrıca Paulicianların Frikya’da gözle görülür şekilde

güçlenmesini ve İstanbul’daki dini ve idari yetkililerin onlara karşı kuşkulu

yaklaşmalarının sebebini açıklamaktadır20

. Montanistlerin bazıları Frikya ve

Likya’da büyük öneme sahip bir başka tuhaf mezhep olan Anthinganoi ile

birleşmişlerdir21

. Ailesinden kendisine Athinganoi inancının miras kaldığını

söyleyen II. Michael’in yanı sıra I. Nicephorus da bu iki mezhebe ve

Paulicians’lığa yakın olmakla suçlanmıştır22

. Dokuzuncu yüzyılın başında

Athinganoi’ler öldürülmüş yada evlerinden sürülmüşlerdir, bazıları ise

kendilerini yabancı olarak gören halkın yaşadığı Ege adalarına

yerleştirilmişlerdir23

. Onlara karşı yapılan bu davranış dillerinin Yunanca

olmadığını göstermez çünkü yabancı tabiri son dönemlerde başka bir yerden

yeni göç eden insanlar için kullanılmaktadır. Zatt soyundan gelen ve 855’de

İmparatorlukta yerleşik halde bulunan Romanlar (çingeneler) garip dillerinden

dolayı Athinganoi olarak adlandırılmış olabilirler24

.

16 Mansi, XI: 984 (Canon 95). 17 Theophanes, Chronographia, nşr. C. de Boor, I (Leipzig, 1883), 401. Diğer metinler için bk. J.

Starr, The Jews in the Byzantine Empire (Athens, 1939), 91-92. 18 H. Grégoire, “Précisions géographiques et chronologiques sur les Pauliciens”, Académie royale

de Belgique: Bulletin de la Classe des Lettres et des Sciences Morales et Politiques, 5. seri, 33 (Brussels, 1947), 317.

19 Karşılaştırmak için bk. F.C. Conybeare, The Key of Truth. A Manual of the Paulician Church in Armenia (Oxford, 1898), LXXIV; CLXXXV. Grégoire, ibid., 301. Onüçüncü yüzyıla kadar Philadelphia ve Lidya’da Cathari cemiyetinin varlığını sürdürdüğüne dair bazı kanıtlar vardır. Grégoire, “Cathares d’Asie Mineure, d’Italie et de France”, Mémorial Louis Petit (=Archives de l’Orient chretien, I) (Paris, 1948), 144-145.

20 Ignatius, Vita Nicephori, nşr. C. de Boor, Nicephori archiepiscopi Constantinopolitani opuscula historica (Leipzig, 1880), 158-159.

21 Theophanes, I: 495; Genesius, Historia (Bonn, 1834), 32; Theophanes Continuatus, 42.

Athinganoi için bk. Joshua Starr, “An Eastern Christian Sect: the Athinganoi, “The Harvard Theological Review, XXIX, 2 (1936), 93-106.

22 Theophanes Continatus, 42; Theophanes, I: 488. İbranilerin Anadolu’da ve hatta İstanbul’da varoldukları bilinmekteydi ancak sayıları oldukça az olduğundan ortaya çıkmıyorlardı. Starr, The Jews in the Byzantine Empire, 88 v.d., 98 v.d.; A. Sharf, “Byzantine Jewry in the Seventh Century”, BZ, 48 (1955), III.

23 The Life of Saint Athanasia of Aegina, Acta Sanctorum, August, III, 170E. 24 M.J. De Goeje, Mémoires d’histoire et de géographie orientale, no.3. Mémoire sur les

migrations des Tsiganes a travers d’Asie (Leiden, 1903), 75. Çingenelerin ataları için bk. De

İlcan Bihter Barlas

[717]

Anadolu’nun eski Yunan kültürünü dil yada kültür bakımından tam

olarak benimsememiş yerli halka ait birtakım unsurların yedinci yüzyılda

varlığını sürdürdüğüne dair bazı kaynaklar bulunmaktadır. Ancak bu noktanın

çok fazla üstünde durulmamıştır. Kendi benliklerinden bazı unsurları muhafaza

etmiş olsalarda sonuç olarak yerel unsurlar absorbe olmuştur. Yönetim, ordu,

okullar ve Yunancayı kullanan ayrıca Ortodoksluk konusunda da direten resmi

kilise, Yunanlılaştırma konusunda oldukça etkilidir. Yedinci yüzyılda yaşanan

olaylar Anadolu’da ki Yunan kültürünü güçlendirmiş olabilir. Kuşkusuz

çoğunluğunun Yunanca konuştuğu birçok Hıristiyanın Arap fetihlerinden sonra

Suriye ve Mısır’dan kaçtığını biliyoruz25

. Ancak bilmediğimiz nokta bu

insanların nereye yerleştikleri ki mantıklı olarak bunların birçoğu Anadolu’ya

yerleşmiş olmalılar. Bu yeni insanların göçüyle bunlardan bazıları, özellikle

Slavlar, araştırmanında gösterdiği gibi Anadolu’nun etnik yapısını karmaşık

hale getirmişlerdir26

.

Altıncı yüzyılın sonundan yedinci yüzyılın başına doğru Bizans

İmparatorluğunda yaşanan en önemli gelişmelerden biri Ermenilerin öneminin

Goeje, A.A. Vasiliev-H. Grégoire, Byzance et les Arabes, I (Brussels, 1935), 223-224; J.B. Bury, op. cit., 40, not ı.

25 P.K. Hitti, Origins of the Islamic State (New York, 1916), 180: “ Yunanlılar 49 senesinde sahile doğru harekete geçtiler”; 194: Trablus Rumları Yunan kralının yanına kaçmak için ondan destek kuvvet yada gemi göndermesini istemişlerdi. Bu isteğe uygun olarak Kral onlara birçok gemi gönderdi ve bu gemilerle gece vakti uzaklara doğru yola çıktılar.” 195: “Yunan Piskoposu da yanındakilerle birlikte Yunan topraklarına doğru yola çıkmıştı”; 189: “Dımaşk ele geçirilince buranın kalabalık halkı, o dönemde Antakya’da bulunan Heraclius’a sığınmışlardı, üstelik

kaçarken arkalarında evlerini de bırakmış ve bu evler Müslümanlar tarafından ele geçirilmişlerdi.”; 227: “En sonunda Antakya halkı ve askerleri de teslim olmayı kabul ettiler, ya kelle vergisi ödeyecek ya da şehri boşaltacaklardı. Nitekim bazıları gitti ancak kalanlar da vardı. Her yetişkin için bir dinar ya da bir jarib karşılığında Ebû Ubeyde onların hayatlarını bağışladı.”; 231 v.d.: “ Müslüman orduları Suriye’deki Yunan şehirlerine ulaşmış ve buralardaki halk teslim olmuştu, anlaşma şartı olarak ya kelle vergisi ödeyecek ya da evlerini terk edecekleri. Nitekim bu insanların çoğu Bizans İmparatorluğuna sığındı.”; 348: “ Buralardaki insanlar çareyi Yunan topraklarına kaçmakta buldular.” Hitti’nin kitabı Belazuri’nin Fûtuhu'l

bûldan adlı eserinin çevirisidir. 26 Örnek vermek gerekirse, İmparatorluğun erken döneminde Bithynia’ya yerleştirilmiş olan

Gotlardan bahsetmeliyiz. Sekizinci yüzyılda dahi bu insanlar Optimati de denen aynı topraklarda varlıklarını sürdürüyorlardı ve Hellenleşmiş olabilirler. Theophanes, I: 385; “Acta Graeca SS. Davidis, Symeonis et Georgii” Analecta Bollandiana, 18 (1899), 256. Alanlar, 662-666 seneleri arasında bir zamanda İmparatorluğun Pontus bölgesine yerleştirilmiş gibi gözükmektedir. P. Peeters, “A propos de la version arménienne de l’historien Socrate”, Annuaire de l’Institut de Philologie et d’Histoire Orientales, 2 (Brussels, 1934), 669, not 2.

Vandallar Justinian tarafından Anadolu’ya yerleştirilmiştir, De bello Vandalico, II, 14, 17.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[718]

ortaya çıkmasıdır. Ermeniler yedinci ve sekizinci yüzyılda bu durumlarını

korumuş, dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda ise daha da ileriye götürmüşlerdir.

Altıncı yüzyılın sonunda Bizans İmparatorluğu Ermenilerin büyük

çoğunluğunu kontrolü altında tutuyordu27

ancak yedinci yüzyıldaki olaylar,

özellikle de Arapların yükselişi, Ermenice konuşulan bazı toprakların hala

ellerinde olmasına rağmen bu kontrolün kalkmasına neden oldu28

. İmparatorluk

bu topraklardaki Ermenileri orduya aldı ancak bu hizmete giren Ermenilerin

büyük çoğunluğu yabancıların egemenliğindeki topraklardan geliyorlardı. Bu

insanların bazıları macera ararken büyük çoğunluğu sığınmacı idi. Aynı şekilde

571’de Perslere karşı başarısız bir isyan girişiminde bulunan ve Ermeni

Katoliklerden oluşan birkaç papaz ve birçok soylu İstanbul’a kaçmıştı29

.

Sığınanların başında, Katoliklerin dışında, Vardan Mamiconian ve maiyeti de

bulunmaktaydı. Ayrıca aralarında başlarında Gorgonis adlı birinin bulunduğu

Gürcüler de yer almaktaydı, bunlar Ermenilerin başarısız ayaklanmasına

katılmışlardı30

. Vardan, Bizans ordusuna katıldı; geri kalanlar ise yedinci

yüzyılda Ermeni kolonisinin bulunduğu Bergama’ya yerleşmiş gibi

gözükmektedirler. Bu koloniden 711-713 seneleri arasında İmparatorluk

tahtında oturmuş olan Philippicus Bardanes çıkmıştır31

. Ermenilerin çoğu

Arapların eline düştükten sonra göç etmişlerdir. Bu yüzdende yaklaşık 700

Nakharars yanlarındakilerle beraber Bizans İmparatorluğuna sığınmak istemiş

ve İmparator tarafından Pontus sınırına yerleştirilmişlerdir. Bu insanlardan

bazıları sonrada Ermenistana dönse de diğerleri kalmayı seçmiştir32

. Tüm

mallarını Ermeni topraklarında bırakan birçok Nakharars, V. Constantine

27 İmparator Maurice döneminde Bizans’ın Ermenistan sınırı Nisbis’den Van gölüne, Maku,

Dvin, Garni ve Tiflis’e uzanıyordu. Nisibis, Maku, Dvin, Garni ve Tiflis İmparatorluğa ait değildi. P. Goubert, Byzance avant l’Islam, I (Paris, 1951), 290-295; Karşılaştırmak için Ernst Honigmann, Die Ostgrenze des byzantinischen Reiches von 363 bis 1071 (Brussels, 1935), 27 v.d.

28 Ermeni topraklarındaki Arap egemenliği yedinci yüzyılın ikinci yarısında kurulmuştur. H. Manandean, “Les invasions arabes en Arménie”, Byzantion, 18 (1946-1948), 190.

29 John of Ephesus, çev. Smith, 125-126, Brooks, 61-62; Theophanes, I: 245. 30 A.g.e., Smith, 403, Brooks, 231-232; Theophanes of Byzantium, Fragments (Bonn, 1829), 485. 31 H. Gelzer, “Pergamon unter Byzantinern und Osmanen”, Abhandlungen der Königlich

preussischen Akademie der Wissenchaften (Berlin, 1903), 42 v.d. Diğer Ermeni kolonisi Pidra’da bulunmuş olabilir. Ermeni V. Leo’nun buraya kabile halinde göç ettiği bilinmektedir. Theophanes Continuatus, 6; Genesius, 10, 28. Pidra’nın tam yeri bilinmemektedir.

32 Ghevond, Histoire des guerres et des conquetes des Arabes en Arménie, Ermenice’den tercüme eden G.V. Chahnazarian (Paris, 1856), 22, 33-34; Karşılaştırmak için J. Laurent, L’Arménie entre Byzance et l’Islam depuis la conquête arabe jusqu’en 886 (Paris, 1919), 184, not 4; J.

Muyldermans, La domination arabe en Arménie... (Paris, 1927), 98-99.

İlcan Bihter Barlas

[719]

Copronymus döneminde Bizans İmparatorluğuna kaçmışlar, 790 senesinde

gelmeye devam etmişlerdir33

. Yanlarında eşlerini, çocuklarını, maiyetlerini ve

şövalyelerini getiren bu insanların sayılarının onikibine vardığı söylenebilir.

Bunlar İmparator tarafından hoş bir şekilde karşılanmış ve yerleşmeleri için

kendilerine bereketli topraklar sunulmuştur34

. Biz onlara verilen toprakların

yerinden bahsetmeyeceğiz. Bizans İmparatorluğuna yapılan bu Ermeni göçü

sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir35

.

Bahsi geçen Ermeniler her zaman isteyerek gelmemişlerdir. Bazı

dönemlerde evlerinden zorla çıkarılmış ve İmparatorluğun başka topraklarına

yerleştirilmişlerdir. Justinian bu önleme başvuranlardandır, ancak bu durum az

sayıda insanı hatta büyük ihtimalle birkaç aileyi kapsamıştır36

. Büyük ölçekli

nakiller Tiberius ve Maurice dönemlerinde gerçekleşmiştir. 578’de 10,000

Ermeni evlerinden edilerek Kıbrıs adasına iskân edilmişlerdir37

. Evagrius,

“Böylece daha önce hiç işlenmemiş olan toprağın her tarafı tarıma açıldı. Ayrıca

onların arasından kalabalık ordular ortaya çıktı ve bu ordular azim ve cesaretle

diğer milletlerle savaştılar. Aynı dönemde esirlerden tedarik edilenlerle tüm

evler kolayca donatıldı” der38

.

33 Ghevond, 129. 34 A.g.e., 162. Olayı bildiren Asoghik, soylular kaçmayı başarırken fakirlerin kalıp Araplara

hizmet etmek zorunda kalmalarından üzüntü duymaktadır. Stephen (Asoghik) of Taron, Histoire universelle (1. bölüm), Ermenice’den tercüme eden E. Dulaurier (Paris, 1883) (Publications de l’Ecole des Langues Orientales Vivantes, XVIII), 162.

35 661’den önce evlerinden sürülen ve bir kısmının İmparatorluğun Pontus bölgesine diğerlerinin

ise özellikle Iris ve Lycus nehirlerinin kesişme noktasına yerleştirildiği Ermeni Paulicians’lardan da söz etmek gerekir. Bu iskân Şebinkarahisar ve Niksar’a kadar olan bölgeyi kapsamıştır. Bu bölge zaten Ermeni unsurların çokça bulunduğu bir alandır. Örneğin, Strabo’nun söylediğine göre (12, 3, 36) Comana bir Ermeni ticaret merkezidir. Grégoire, “Précisions géographiques et chronologiques sur les Pauliciens”, 294, 298 v.d.; Runciman, The Medieval Manichee (Cambridge, 1947), 34. Paulicians’ların Ermenistan’dan çıkarılması ile ilgili kaynağımız Catholicus John of Odsun’un bir konuşmasıdır (717-728). Bu olay III. Nerses olarak da tanınan Catholicate of Nerses’de de yer almıştır (641-661). Grégoire, op.cit., 300. John

Odsun’un söylediklerine Sirarpie der Nersessian’da yer vermiştir, “Une apologie des images du septieme siecle”, Byzantion, 17 (1944-45, 70-71.

36 Procopius, De bello Gothico, III, 32, 7; Karşılaştırmak için bk. R. Grousset, Histoire de l’Arménie des origines a 1071 (Paris, 1947), 242. Grousset, Justinian tarafından çok sayıda Ermeninin Trakya’ya gönderildiğinden bahsetmemektedir.

37 Theophylactus Simocatta, Hisoriae, nşr. C. De Boor (Leipzig, 1887), 143; John of Ephesus, Smith, 412, 437, Brooks, 236, 252. Honigmann, op. cit., 23.

38 Evagrius Scholasticus, Ecclesiastical History, nşr. J. Bidez ve L. Parmentier (Londra, 1898),

215; Theodoret ve Evagrius, History of the Church (Londra, 1854), 444.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[720]

Maurice’nin planladığı geniş ölçekli bir nakildi ve kısmen de uygulandı.

Ermeni asıllı olan Maurice, Ermenileri, kendi vatanlarında mutsuz bulmanın son

derece zor olduğunu biliyordu39

. Bu yüzden Pers kralından yardım istediği

planı, Ermeni şeflerini ve yandaşlarını evlerinden uzaklaştırmak üzerineydi.

Sebeos’a göre Maurice Pers kralına hitaben: “Ermeniler hilekâr ve isyankâr bir

millet. Bizim aramızda bulunuyorlar ve sıkıntı kaynağılar. Ben benimkileri

toplayıp Trakya’ya gönderiyorum sende seninkileri doğuya gönder. Eğer orada

ölürlerse birçok düşman ölmüş olacak; eğer tersi olur da öldürürlerse birçok

düşmanı öldürmüş olacaklar. Bize gelince barış içinde yaşayabileceğiz. Eğer

topraklarında kalmaya devam ederlerse bizim için sükunet sağlanamayacak”

demiştir. Sebeos daha sonra bu iki hükümdarın planı uygulamak üzere

anlaştıklarından bahseder. Ancak görünen o ki Persler işbirliği yapmak

konusunda başarılı olamamışlardır. Bizans İmparatoruna gelirsek o gereken

emirleri vermiş ve uygulamasında direterek birçok Ermeninin Pers ülkesine

kaçmasına neden olmuştur40

. Bizans kısmende olsa sürgünü uygulamıştır.

Maurice’nin bu yer değiştirmedeki asıl nedeni kuşkusuz Trakya’da asker olarak

Ermenilere ihtiyaç duymasıdır.

Ermenilerin Bizans İmparatorluğundaki diğer sürgünleri ve iskânları,

özellikle Trakya’dakiler, sekizinci yüzyılda da sürmüştür. V. Constantine

Copronymus devrinde binlerce Ermeni ve Monofitist Suriyeli Maraş, Malatya

ve Erzurum’a yapılan akınlar sırasında toplanıp Trakya’ya yerleştirilmişlerdir41

.

Erzurum civarında bulunan diğerleri ise doğu sınırlarına yerleştirilmişlerdir.

Bunlar daha sonra Araplar tarafından yakalanmış ve Suriye’ye sürülmüşlerdir42

.

IV. Leo’nun hükümdarlığı zamanında Kilikya ve Suriye’ye yapılan Bizans

akınlarında yetkililere göre 150,000 kadar yerli halk ele geçirilip Trakya’ya

39 N. Adontz, Maurice’nin Ermeni kökenli olduğunu ispat etmeye çalışmıştır: “Les legéndes de

Maurice et de Constantin V, empeureurs de Byzance”, Annuaire de l’Institut de Philologie et d’histoire Orientales, 2 (Brussels, 1934), 1-12; Ayrıca bk. Goubert, op. cit., 36-41.

40 Sebeos, Histoire d’Héraclius, Ermenice’den tercüme eden F. Macler (Paris, 1904), 30-31; F.

Dölger, Regesten der Kaiserurkunden des oströmischen Reiches, I (Munich, 1924), s. 13, no. 108.

41 Nicephorus, Opuscula Historica, nşr. C. de Boor (Leipzig, 1880), 65, 66; Theophanes, I: 427, 429; Michael Syrus, Chronique, nşr. ve terc. J.B. Chabot, 2 (Paris, 1901), 518, 521, 523; Agapius of Menbidj, Histoire universelle, terc. A.A. Vasiliev, Patrologia Orientalis, 8 (1912), 544; Ghevond, op. cit., 126-127.

42 Agapius of Menbibj, 531, 538; Dionysius I of Tell-Mahré, Chronique, terc. J.B. Chabot (Paris, 1895), 56-57. A. Lombard, Etudes d’histoire byzantine. Constantin V, empereur des Romains

(740-775) (Paris, 1902), 35. Bahsi geçen insanların arasında bazı Alanlarda bulunmaktaydı.

İlcan Bihter Barlas

[721]

yerleştirilmiştir43

. Bunların çoğu Suriyeli Yakubilerden oluşuyor ve aralarında

bazı Ermeniler de bulunuyordu. I. Nicephorus dokuzuncu yüzyılın başında

Sparta’yı iskân ederken diğer milletlerin yanında Ermenileri de kullanmıştı44

.

Ayrıca yedinci ve sekizinci yüzyıllarda birçok Ermeninin kendi istekleriyle

Ermeni topraklarından çıkıp Bizans devletinin hizmetine girdikleri

bilinmektedir. Zaman zaman Ermenilerin Bizans İmparatorluğundan

sürüldükleri de oluyordu. Daha öncede bahsettiğimiz Ermeni kökenli İmparator

Phillippicus Ermenileri krallığından çıkararak Malatya bölgesine yerleşmeye

zorlamıştır45

. Biz bunun nedenini tam olarak bilemesek de dini olması

muhtemeldir, ancak Ermenilerin Bizans İmparatorluğundaki konumlarıyla

alakası yoktur. Bu konum sonraki yüzyıllarda önemli bir hal almıştır.

Yedinci ve sekizinci yüzyıllarda Ermeniler Bizans İmparatorluğu içinde

oldukça göze çarpmaya başlamışlardı. Bu insanların bazıları kendi istekleriyle

İmparatorluğa sığınırken diğerleri zorla evlerinden sürülerek getirilmiş ve

İmparatorluğun değişik bölgelerine yerleştirilmişlerdir, bu bölgeler arasında

özellikle Trakya ve doğu sınırları önemli yer tutar. Yedinci yüzyılın sonunda

Araplar kazandıkları zaferle Ermeni topraklarını fethetmelerine rağmen

Ermenicenin konuşulduğu bir kısım arazi İmparatorlukta kalmaya devam

etmiştir. Bununla beraber orduda askeri yada idari göreve sahip Ermeniler

Bizans’taki büyük nüfuzlarını kullanmışlardır.

Ermeni unsurların Justinian’ın ordusu içerisinde önemli bir konuma sahip

oldukları iyi bilinmektedir. Ermeni birlikler Afrika, İtalya ve doğu cephesinde

savaşmışlardır. Aynı zamanda saray muhafızı olarak da öneme sahiptirler46

.

Procopius, içlerinde büyük Narses’in de bulunduğu en azından onyedi Ermeni

kumandanın adını zikretmektedir47

. Ancak Ermeniler bu orduyu oluşturan etnik

unsurlardan sadece bir tanesidir. Diğer unsurlar arasında birçok barbar

bulunmaktadır: Erulians, Gepids, Goths, Huns, Lombards, Moors, Sabiri, Slavs

ve Antae, Vandals; birçok Persli, İberli ve Tzani; eyaletlerden Illyrians,

43 Theophanes, I: 451-52; Ghevond, op. cit., 150; Michael Syrus, 3:2. 44 P. Charanis, “The Chronicle of Monemvasia and the Question of the Slavonic Settlements in

Greece”, Dumbarton Oaks Papers, 5 (1950), 154-155. 792’de Ermeniler arasında çıkan isyan bastırıldıktan sonra, bin Ermeni Ermeni topraklarından Sicilya’ya ve diğer bazı adalara göç ettirilmişlerdir: Theophanes, I: 469.

45 Theophanes, I: 382; Michael Syrus, 2:482; Agapius of Menbibj, 500. 46 Procopius, De bello Persico, II, 21, 2; De Bello Vandalico, II 24, 2; De bello Gothico, II 27, 16;

III 6, 10; III 26, 24; III 27, 3, 10; Anecdota 24, 16. 47 De bello Gothico, III 27, 24; Solomon’un koruyucusu Gontharis’e karşı düzenlenen suikast ile

ilgili bk. De bello Vandalico, II 28, 16.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[722]

Thracians, Isaurians ve Lycaonians48

. Justinian’ın halefleri döneminde de

Bizans ordusunun düzeni hemen hemen aynı kalmıştır. Evagrius’a göre;

“Tiberius aralarında Alplerden Ren yakınlarına kadar olan saha içerisinde

yaşayan ve Alpler kısmında aralarında Massagetae ve diğer İskit halklarının,

Paeonia ve Mysia’ya yerleştirilenlerle, Illyrians ve Isauriansların bulunduğu

150,000 kişiden oluşan bir ordu meydana getirip Perslerin üzerine

göndermiştir49

.” Evagrius’un verdiği sayı şüpheli olsa da diğer bilgileri şüphesiz

doğrudur. Theophanes tarafından da onaylanmasına rağmen, asker sayısı için

Theophanes çok daha küçük bir rakam verir (15,000)50

. John of Ephesus’un

bildirdiğine göre Perslilerle yapılan görüşmelerin (575-577) ardından 60,000

Lombardiyalıdan oluşan birlik doğuda bekleniyordu51

. Yine aynı kaynağın

belirttiğine göre, “Gereksinimler Tiberius’u batının Gotlar dediği barbar bir

halkı askere almaya zorlamıştır... bu insanlar günahkâr Arius’un doktrininin

taraftarlarıydı. Eşlerini ve çocuklarını İstanbul’da bırakarak Pers ülkesine doğru

yola çıktılar52

.” İstanbul’da kalan bu kadınlar kendilerine tahsis edilmiş bir

kilise talep ettiler, böylece Arian inancının gerektirdiği ibadetlerini

gerçekleştirebileceklerdi. Böylece Tiberius’un kontrolü altındaki Bizans

48 Erulians’lar için: Procopius, De bello Persico, I 13, 20; II 24, 13, 41, De bello Vandalico, II 4,

28; II 14, 12; De bello Gothico, II 13, 18; III 33, 13; IV 26, 13; Agathias, Historia (Bonn, 1828), 57, 79, 148, 184. Gepids için: De bello Gothico, IV 26, 13. Gotlar için: De bello Gothico, I 16, 2; III I, 6; De bello Persico II 14, 10; II 18, 24; II 21, 4. Hunlar için: De bello Persico, I 13, 20; I 21, II; I 12, 6; De bello Vandalico, I 11, 11-12; II 1, 5-10; De bello Gothico, I 5,4; I 27,2; IV 26,13; Agathias, 60-67. Lombardlar için: De bello Gothico, III 39,20; IV 26,12; IV 33, 2, 3; Agathias, 184. Moors’lar için: De bello Persico, I 5, 4; III 1, 6; De bello Persico, II 21, 4;

Agathias, 184. Sabiri için: De bello Gothico, IV 11, 22-26; Agathias, 177. Slavlar ve Antae için: De bello Gothico, I 27, 1-2; II 15, 18, 22; III 22, 3; Agathias, 186. Vandallar için: De bello Vandalico, II 14, 17; De bello Persico, II 21,4; Persler için: De bello Gothico, III 11, 37; IV 26, 13; İberler için: De bello Persico, I 12, 11-13; I 22, 16; II 28, 1; De bello Gothico, I 5, 3; III 4, 10; Tzani için: De bello Gothico, IV 13, 10; Agathias, 109. Illyrians için: De bello Gothico, III 11, 11, 15, 16, III 12, 4; III 39, 9; IV 26, 10; De bello Persico, II 21, 4; Thracians için: De bello Persico, II 21, 4; De bello Gothico, II 5, 1; II 11, 5; III 6, 10; III 12, 4; III 39, 9; IV 26, 10. Isaurias için: De bello Persico, I 18, 5, 38-40; De bello Gothico, I 5, 12; II 11, 5; III 36, 7, 14;

Agathias, 184. Lycoanias için: De bello Persico, I 18, 38-40. Bazı köylüler arasında, özellikle Anadolu yerlisi olanlar, askeri hizmete girmek istenmeyen bir

olaydı. St. Basil mektuplarından birinde şöyle yazmaktadır: “... birçok insan askere alınma korkusuyla kendisini papaz olarak tanıtıyordu.” Basil, Letters, nşr. Deferrari, I: 344 (Mektup 54).

49 Evagrius, 209 v.d. 50 Theophanes, I:251. 51 John of Ephesus, Smith, 407, Brooks, 234. 52 A.g.e., Smith, 207, Brooks, 113.

İlcan Bihter Barlas

[723]

ordusunun etnik kompozisyonu tam olarak belli olmuş gibi gözükmektedir, bu

ordu Justinian döneminde de hemen hemen aynı şekilde kalmıştır.

Bu durumun Maurice’nin hükümdarlığı döneminde değişmesi özellikle

Balkan yarımadasının Avaro-Slavic unsurlar tarafından istilalara uğramasına

neden oldu. Bu istilalar sonucunda asker kaynağı olan Illyricum’um ortadan

kaldırılmış Trakya’daki potansiyelde azalmıştı. İmparatorluk, ordusu için başka

tarafa yönünü çevirdi. Bu taraf Kafkaslar ve Ermenilerin yaşadığı topraklardı.

Maurice’nin ordusunda hala Hunlara53

, Lombardlara54

ve Bulgarlara55

rastlanmasına rağmen çoğunluk Ermenilerdeydi. Bu hususta Sebeos en önemli

kaynaklardan biridir. Maurice’nin Avarlara karşı 591’den sonra giriştiği savaşla

ilgili olarak Sebeos şöyle yazmaktadır: “Maurice, savaş konusunda usta olan ve

mücadele sırasında çok iyi mızrak kullanan tüm Ermeni şövalyelerin ve soylu

Nakhararsların toplanmasını emretti. Ayrıca Ermeni topraklarından çok sayıda

asker temin edilmesini, iyi niyete ve itibara sahip askerlerden oluşturulan

ordunun düzenlice kollara ve birliklere ayrılarak savaşmasını istedi. Daha

sonrada bu ordunun kumandan Musele (Moushegh) Mamiconian’a yönetimi

altında Trakya’ya giderek düşmanla savaşmasını söyledi56

.” Düzenlenen bu

ordu Trakya’da savaşmıştı. Bu savaş sırasında Mamiconian esir alındı ve

öldürüldü, bunun üzerine 2,000 zırhlı şövalyeden oluşturulan yeni bir Ermeni

birliği toplandı57

. Bu kuvvet de Trakya’ya yollandı58

. Daha öncede Pers

savaşları sırasında kumandan John Mystacon’a bağlı olan önemli bir Ermeni

birlik doğu sınırında görev yapmıştı59

. 602’de Maurice şu bildiriyi sundu:

“Ermeni topraklarından vergi olarak alınacak 30,000 süvariye ihtiyacım var.

Otuz bin aile biraraya getirilip Trakya’ya yerleştirilmeli60

.” Priscus bu emri

uygulamak üzere Ermeni topraklarına gönderilmiş ancak bu görevi

gerçekleştirmeden önce Maurice’yi devirmek üzere girişilen bir ihtilal olunca

bildirinin uygulanmasının zorunluluğu kalmamıştı. Trakya’ya nakledilen aile

sayısı ile süvari sayısı arasındaki ilişkiyi incelemek önemlidir. Belli ki her

ailenin bir süvari bakması planlanmış ve kuşkusuz her aileye biraz toprak temin

53 Theophylactus Simocatta, 67. 54 A.g.e., 104. 55 Michael Syrus, 2: 72. 56 Sebeos, 35. 57 Karşılaştırmak için Goubert, op. cit., I: 197. 58 Sebeos, 36-37. Karşılaştırmak için Goubert, I:200; Dölger, op. cit., 12, no.94. 59 Theophylactus Simocatta, 205, 216. 60 Sebeos, 54- 55. Karşılaştırmak için Goubert, op. cit., I: 209; Dölger, op. cit., 16, no. 137.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[724]

edilmiştir. Burada Maurice’nin Trakya’daki askeri arazi sistemini genişletmeyi

denemesine dikkat çekmeliyiz61

. Ancak buna rağmen Maurice’nin Ermeni

topraklarını Bizans ordusu için asker toplanan başlıca kaynak haline getirdiği de

açıktır62

. Her ne kadar Kafkasya’daki- Laz, Abaza, Iber- ve Hazar’daki63

halkları toplamış olsa da aynı durum Ermeni kökenli İmparator Heraclius içinde

geçerlidir64

. 626’da Avarlara karşı İstanbul’u savunanları da araştırmak lazım,

bu savunucuların arasında bazı Ermeniler de bulunmaktadır65

. Daha öncede

söylediğimiz gibi yedinci yüzyılın sonunda Ermeniler Araplar karşısında

yenilmiş ancak bu yüzyıl boyunca Ermeniler Bizans ordusunun baskın

61 İmparatorluğun her yerinde askeri arazilerin genişlemesi hakkındaki genel bakış açısı

önemlidir. Özellikle bu tip gelişmelerin yedinci yüzyılda yaşanması araştırılması gereken bir durumdur: J. Karayannopoulos, “Contribution au probléme des themes byzantins”, L’hellénisme contemporain, seri 2, 10 (1956), 492, 501; Die Enstehung der byzantinschen Themenordnung (Byzantinisches Archiv, Heft 10) (Munich, 1959), 71, 88. Ayrıca bk. Paul Lemerle, “Esquisse pour une histoire agraire de Byzance: Les sources et les problémes”, Revue historique, 220 (1958), 43-70. Karayannopoulos, askeri mülklerin yayılmasının ve bahsi geçen sistemin kurulmasının ilişkili olmadığını, ikisinin de zamanla ağır ağır geliştiğini ve tek bir İmparatora mâl edilemeyeceğini iddia etmektedir. Bunun gerçek olması mümkündür. Sebeos’un da

söylediği gibi, askeri mülklerin oluşması halkın bir bölgeden diğerine göç ettirilmesi ve göç ettirilen insanların askeri amaca uygun olarak yerleştirilmesiyle bağlantılıdır. Bu iki olaya da yedinci ve sekizinci yüzyıllarda sık sık başvurulmuştur, ancak özellikle yedinci yüzyılda, askeri mülklerde geniş bir yayılma başlamaktadır. Bu Lemerle’nin askeri mülklerle ilgili görüşünün tartışılacağı yer değildir.

62 Bilimadamları, Maurice’nin İmparatorluğu döneminden itibaren Ermeni unsurların Bizans içindeki nüfuzu konusunda hem fikirdirler. M.K. Patkanian 1866’da şöyle yazmıştır: “bu yüzyıldan itibaren Trakya’daki Ermeni güçlerin reisleri Yunan ordusunda önemli rol oynamaya

başlamış, yüksek askeri rütbelere ulaşmış ve hatta bunlardan birçoğu İmparatorluk tahtına çıkmıştır.” M.K. Patkanian, “Essai d’une histoire de la dynastie des Sassanides, d’aprés les renseignements fournis par les historiens arméniens”, Rusça’dan tercüme eden Evariste Prud’homme, Journal asiatique, 7 (1866), 194, not 3. Ermeni subayların hizmetindeki birlikler bu dönemde Bizans İtalya’sında da bulunmuştur. Karşılaştırmak için H.W. Haussig, “Anfange der Themenordnung”, F. Altheim-R. Stiehl, Finanzgeschichte der Spatantike (Frankfurt a.M., 1957), 106, not 76.

63 Theophanes, I: 304, 309, 316; Nicephorus, 15; Agapius of Menbidj, 463. Karşılaştırmak için H.

Grégoire, “An Armenian Dynasty on the Byzantine Throne”, Armenian Quarterly, I (1946), 9. 64 İmparator Heraclius’un babasının adı da Heraclius’dur ve Maurice döneminde komutanlık

yapmıştır ve Ermeni topraklarında yer alan bir şehir halkındandır. Theophylactus Simocatta, op.cit., 109-110. John of Nikiu, İmparator Heraclius’un Kapadokya’lı olduğunu söyler. Chronique, tercüme eden H. Zotenberg (Paris, 1883), 431.

65 Chronicon Paschale, I (Bonn, 1832), 724. Bu dönemde İstanbul’da da bir Ermeni kolonisi bulunmuştur. F.C. Conybeare, “Ananias of Shirak (M.S. 600-650)”, Byzantinische Zeitschrift, 6 (1897), 572. Karşılaştırmak için P. Peeters, “A propos de la version arménienne de l’histoire de

Socrate”, Annuaire de l’Institut de Philologie et d’Histoire Orientales, 2 (Brussels, 1934), 673.

İlcan Bihter Barlas

[725]

unsurlarından biri olmaya devam etmiştir. Yedinci yüzyılda Ermenice

konuşulan topraklarda yaşayan Armeniacs’lar esasen Ermenilerdir66

.

Bizans İmparatorluğundaki Ermeni unsurların önemi Ermeni kökenli olup

çok nüfuzlu konumlara gelmiş olanlarla örneklendirilebilir. Bunlar arasında

generaller, İmparatorun maiyetindekiler ve eyalet valileri de bulunmaktadır.

Heraclius döneminde Ermeni Manuel Mısır’da praefectus augustalis diye

adlandırılmıştır67

. Ermeni generaller aynı İmparatora hizmet etmişlerdir.

Bunlardan biri olan Vahan, Yermuk savaşından önce ordusu tarafından

İmparator olarak ilan edilmişti68

. Daha sonra Sinai’ye çekildi ve rahip oldu.

İstanbul’daki Ermeni Prensler oldukça etkiliydi. Onlar Heraclius’u tahttan

indirmek için kumpas kurmuş ve onun yerine gayrimeşru oğlu Athalaric’i

getirmek istemişlerdir69

. 641’de bir Arsacid olan Ermeni Valentinus, II.

Constans’ın babasının ölümünden sonra tahta geçmesini sağladı. Valentinus

doğudaki birliklerin başına geçirilmiş ancak kısa bir süre sonra tahtı ele geçirme

girişimi yüzünden idam edilmişti70

. II. Constans döneminde başka Ermeni

generallerin de görev yaptığı bilinir. Bunlardan ikisi Aparasitgan lakablı71

Sabour ve Theodore Ermenilerin kumandanı olarak görevlendirilmişlerdi72

. II.

Constans’ın korkunç ölümünden sonra Ermeni Mizizius (Mjej Gnouni)

İmparator ilan edildi, bu konumunu koruyamasa da kendisi Bizans tahtına

çıkmış Ermeni kökenli İmparatorlar arasında sayılmaktadır73

. Oğlu John kendini

yeterince güçlü hissettikten sonra IV. Constantine’ye karşı isyan etti ancak o da

başarısız olarak öldürüldü74

. Sekizinci yüzyılda da İmparatorluğun hizmetinde

66 Theophanes, I: 469. 67 A.g.e., I:338; Michael Syrus, 2:425. 68 Theophanes, I:318; 338. J.B. Bury’e göre o bir Pers’dir: A History of the Later Roman Empire

from Arcadius to Irene (London, 1889), 2:263. Ancak karşılaştırmak için Lebeau-St. Martin, Histoire du Bas-Empire, II (Paris, 1830), 208, not 2; 214; ayrıca A. Pernice, L’Imperatore Eraclio (Florence, 1905), 280.

69 Sebeos, 93. 70 A.g.e., 103-4; 105. Karşılaştırmak için H. Manandean, op.cit., 182. Yunan kaynaklarının

verdikleri bilgilerle karşılaştırmak için Bury, History of the Later Roman Empire (London,

1889), 2:283 v.d. 71 Theophanes, I:348, Michael Syrus, 2:451 ve not 9. Karşılaştırmak için Laurent, op.cit., 194, not

3. 72 Sebeos, 106. Karşılaştırmak için Manandean, op. cit., 190 v.d. 73 Theophanes, I:352; Michael Syrus, 2:451; V. Langlois, Chronique de Michel le Grand,

patriarche des Syriens jacobites, traduite pour la premiere fois sur la version arménienne du pretre Ischôk (Venice, 1868), 241 ve not 6. Kaşılaştırmak için Laurent, op.cit., 193, not 4; Lebeau-St. Martin, op.cit., II:406, not 1.

74 Michael Syrus, 2:455.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[726]

olan önemli konumdaki Ermenilerin olduğu bilinmektedir. Ermeni Bardanes

711’den 713’e kadar tahtı ele geçirmişti. III. Leo’nun damadı olan ve

Armeniacs’lara birkez generallik yapmış olan Artavasdos, bir kezde İstanbul’un

efendisi olmuştu75

. Diğer Ermenilerin ustalıkla yardımını almıştı, bu Ermeniler

arasında kuzeni Teridates, soylu Vahtan ve bir başka Artavasdos

bulunmaktadır76

. İstanbul’u ele geçirdiği kısa zaman boyunca, oğlu

Nicephorus’u eş İmparator ilan etmiş ve diğer oğlu Nicetas’ı Armeniacs’ların

komutanı yapmıştı77

. Armeniacs’ların geniş çoğunluğu daha öncede söylendiği

gibi Artavasdos’un büyük destekçisi olan Ermenilerdi78

. Diğer seçkin

Ermenilerin V. Constantine Copronymus döneminde İmparatorluğun

hizmetinde oldukları bilinmektedir. 750 senesi civarında Bizans’a gelmiş olan

Tadjat Andzevatzik, Constantine döneminde yapılan Bulgaristan seferlerinde

başarılı bir komutan olduğunu kanıtlamıştır. IV. Leo döneminde ise kendisini

Bucelarii’lerin generali olarak görmekteyiz79

. Daha sonra ise Arablara

kaçmıştır. Bir diğer Ermeni, 771’de Bizans kuvvetlerine katılmış olan Prens

Artavazd Mamiconian, IV. Leo döneminde Anatolikon generali idi80

. VI.

Constantine ve Irene’nin hükümdarlığı boyunca daha birçok Ermeniden

bahsedilmektedir. Armeniacs’ların eski generali Bardas, IV. Leo’ya kardeşi

Nicephorus tarafından düzenlenen suikaste karıştırılmıştır81

. Başka bir Ermeni

olan Vardas ise 792’de VI. Constantine’nin Bulgar seferi sırasında hayatını

kaybetmiştir82

. VI. Constantine döneminde görev almış olan bir başka etkin

75 Theophanes, I:386, 395, 414; Nicephorus, 59. 76 Theophanes, I:418, 419, 420. 77 Theophanes, I:417. 78 Theophanes, I:418. 79 Ghevond, op.cit., 150, 153; Theophanes, I:451. Karşılaştırmak için Laurent, op.cit., 193, not 3.

V. Constantine döneminde, soylu Bardanes’in oğlu Constantine 766’da bir entrika nedeniyle idam edilmiştir. Theophanes, I:438. Bardanes 772’de Armeniacs generalidir. Theophanes, I:445. Bardanes Ermeni ismi olduğuna göre bu insanlar da Ermeni olabilir.

80 Ghevond, op.cit., 134, 150; Karşılaştırmak için Laurent, op.cit., 193; Theophanes, I:451. IV. Leo döneminde, diğer iki Ermeni Varaz-Tirots Armeniacs generali ve Mousoulak’ın oğlu

Gregory ise Opsikion generalidir. Karşılaştırmak için N. Adontz, “L’age et l’origine de l’empereur Basile I”, Byzantion, 9 (1934), 242.

81 Theophanes, I:454. Bardas’ın Ermeni kökeni adından bellidir. 82 Theophanes, I:468. Adontz’un, Bardas’ın Ermeni V. Leo’nun babası olduğunu söylemesinin

dayanağının ne olduğunu bilemiyorum. N. Adontz, “Role of the Armenians in Byzantine Science”, The Armenian Review, 3, no 3 (1950), 64. VI. Constantine, Irene ve I. Nicephorus dönemlerinde Ermeni ismi olan Bardanes adına sahip olan çok sayıda insanın doğduğu bilinmektedir: Bardanes, asilzade ve domesticus scholarum; Bardanes, Thracesians generali;

Bardanes, Turk denen Anadolu komutanı, kendisinin taht için bir girişimi olmuştur; Bardanes,

İlcan Bihter Barlas

[727]

komutan ise Artasaras ya da Artashir idi83

. Alexius Musele, İstanbul’da

garnizon komutanlığı sonrada Armeniacs generalliği yapmıştı ve tahtta gözü

vardı. Bu arzusu nedeniyle suçlanmış ve gözleri kör edilmiştir84

. Ailesi ise

dokuzuncu ve onuncu yüzyılda büyük bir yükselme yaşamıştır. Bir başka

Ermeni kökenli ünlü Bizans ailesi Skleroi, bu dönemde ve sonrasında ortaya

çıkmıştır. Dokuzuncu yüzyıl başında Mora yarımadası valiliği yapmış olan Leo

Skleros, bu ailenin bildiğimiz ilk üyesidir85

.

Bu Ermenilerin çoğunun en azından bir defa Armeniacs’larla ortaklıkları

bilinmektedir. Düzensiz ama enerjik olan Armeniacs’ların esas birliği yedinci

ve sekizinci yüzyıllar boyunca göze çarpmaktadır. Bu dönemde Ermeni unsurlar

Bizans İmparatorluğu içinde öne çıkmıştır. İmparatorluk hizmetine girmiş olan

Ermenilerin genel olarak Ortodoksluğu benimsedikleri ve kendilerini

İmparatorluğun çıkarlarıyla özdeşleştirdikleri belirtilmelidir. Ancak bu

dönemde hudut bölgelerinde yaşayan ve kendi geleneklerini korumak isteyen

Ermeniler de vardı.

Daha öncede gözlemlediğimiz bir olay olan, Balkan yarımadasındaki

Bizans güçlerinin başarısızlığının sebebi Ermenilerin buraya taşınması ve

önceki dönemde İmparatorluk tarafından yerleştirilen en iyi birliklerin yok

olmasıdır.

Kuşkusuz eski zamanlardan beri Balkan yarımadasındaki en önemli etnik

değişime istilalar ve Slavların iskânı neden olmuştur. Olaylar ve Slavların

Balkan yarımadasına iskânının gerçek kronolojisi, birçok araştırmalara rağmen

hala ortaya çıkarılamamış tarihi bir bilmecedir. Bunun nedeni kaynaklarımızın

kısalığı ve kronolojik belirsizliğidir. Bu belirsizlik Miracula Sancti Demetri adlı

telif eserde anlatılmaktadır, bu eser Slavların Balkan yarımadasında iskânı ile

ilgili sahip olduğumuz en önemli metindir. Bu metindeki en azından üç önemli

diğer adıyla Anemas olan spatharius. Theophanes, I:471, 474, 479-80, 482. Bir başka Ermeni soylu Arsaber, I. Nicephorus döneminde quaestor’dur. 808’deki başarısız komplo sonucunda Nicephorus yerine tahta Arsaber geçmiştir. Theophanes, I:483. Karşılaştırmak için J.B. Bury, A History of the Eastern Roman Empire from the Fall of Irene to the Accession of Basil I (London,

1912), 14. Bahsi geçen Arsaber, Ermeni V. Leo’nun eşi olan İmparatoriçe Theodosia’nın babasıdır. Genesius, 21. Bardas isimli bir başka Ermeni V. Leo’nun akrabasıdır ve onun İmparatorluğu döneminde Trakyalılara komutanlık yapmıştır. S. Theodori Studitae Vita, PG, 99, 300. Karşılaştırmak için Bury, Eastern Roman Empire, 68-72. Daha fazla ayrıntı için bk. N. Adontz, “Sur l’origine de Léon V, empereur de Byzance”, Armeniaca, II (1927), 9-10.

83 Theophanes, I:468, 469. 84 Theophanes, I:466, 467, 468; Karşılaştırmak için Lebeau-St. Martin, Histoire du Bas-Empire,

12 (Paris, 1831), 355, not 3. 85 Charanis, “The Chronicle of Monemvasia...”, 145.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[728]

çalışma son beş senede ortaya çıkmıştır86

. Bu çalışmalar sorunların zorluğunu

vurgulamaya yaramaktadır ve önemli kronoloji soruları için farklı çözümler

önermektedir. Bu problem ayrıca milliyetçi meyilli bazı alimler tarafından

karıştırılmıştır. Sonraki olaylar kuşkusuz yeterince açıktır.

Slavların Bizans İmparatorluğunda ilk ortaya çıkışı için altıncı yüzyıldan

öncesine ait bir tarih verilemez87

. Bu yüzyıl boyunca, Justinian’ın

hükümdarlığının başlangıcında Slavlar, Bizans İmparatorluğunun hakim olduğu

Balkanlara defalarca saldırmıştır. Maurice döneminden önce hiçbir Slav bu

bölgelere yerleştirilmemiştir. 597-587 seneleri arasında burada Avarlar

tarafından yönetilen ve Slavların çoğunlukta olduğu birçok barbar istilası

gerçekleşmiştir. Oldukça kalabalık Slav topluluğu birlikler halinde Bizans

İmparatoruna gelmiş ve İran’la yapılan savaşta kullanılmışlar ve bölgede arzu

ettikleri gibi dolaşmışlardır. Illyricum ve Trakya’yı harap etmiş, Yunanistan’ın

iç bölgelerine girmiş ve Peloponnesus Avarların birçok şehri almasına yardım

etmiştir, bu şehirler arasında Singidunum, Viminacium (Kostolac), Durostorum

(Silistiria), Marcianopolis, Anchialus, Corinth ve 586’da ilk olarak kuşatmaya

başladıkları ve birçok kuşatma sonucunda ele geçirilmiş olan Selanik şehri

bulunmaktadır88

. Dahası kalmak için gelmişlerdi. John of Ephesus’un 584’de

yazdığı gibi, “Slavonyalılar Roma topraklarında ordugah kurmuş, buraya

yerleşmiş ve burada barış içinde yaşamışlardır, korku ve endişeden uzak, esirler

86 P. Lemerle, “La composition et la chronologie des deux premiers livres des Miracula S.

Demetrii”, BZ, 46 (1953), 349-361; A. Burmov, “Les siéges de Thessalonique par les Slaves dans Miracula Sancti Demetrii Martyris et leur chronologie”, Annuaire de l’Université de Sofia. Faculté de Philosophie et Histoire. Livre I, histoire, 47 (1952) (Bulgaristan), 167-215; F.

Barisic, Miracles de St. Démétrius comme source historique (Académie Serbe de Sciences. Monographies CCXIX. Institut d’Etudes Byzantines, (Belgrad, 1953).

87 Karşılaştırmak için bk. Dvornik, The Slavs. Their Early History and Civilization (Boston, 1956), 34 v.d.

88 Karşılaştırmak için bk. H. Grégoire, “L’origine et le nom des Croates et des Serbes”, Byzantion, 18 (1944-1945), 88-118; P. Lemerle, “Invasions et migrations dans les Balkans depuis la fin de l’époque romaine jusqu’au VIII. Siecle”, Revue historique, 211 (1954), 281 v.d.; L. Hauptmann, “Les rapports des Byzantins avac les Slaves et les Avares pendant la seconde moitié du VII.

Siecle”, Byzantion, 4 (1927-1928), 137-170. Selanik kuşatması 22 Eylül Pazar günü Maurice’nin saltanatlığı döneminde gerçekleşmiştir: Miracula Sancti Demetrii, Migne, PG, 116. 1288. Sene olarak ise 586 yada 597 tarihlerinden biri olmalı. Avarların 597’deki durumlarına bakarsak Selanik’in bu yılda kuşatıldığını söyleyebiliriz. 586 tercih de edilebilir: Charanis, “On the Capture of Corinth by the Onogurs and its Recapture by the Byzantines”, Speculum, 27 (1952), 347; Barisic, op.cit., 60-64. Bazı bilimadamları ise 597 yılını kabul ederler. Bu konudaki farklı görüşler için bk. Barisic, op.cit., 10. Barisic’in verdiği listeye 597’yi kabul eden Burmov (op.cit, 183-185) ve Lemerle’yi (“La composition et la chronologie des deux premiers livres des

Miracula S. Demetrii”, 354) de ekleyebiliriz.

İlcan Bihter Barlas

[729]

almış, katliam yapmış, yakmışlardır.”89

Karşı saldırı Maurice tarafından, İran

savaşlarının başarıyla son bulmasından sonra 591’de başlatılmıştır, bu durum

Avarların saldırılarını engellemiş onların Bizans sınırlarının ötesine daha batıya

gitmelerini sağlamıştır. İmparatorluk tarafından 601’de onlarla yapılan barış

(tarih tam olarak net değildir) Tuna nehrini iki güç arasında sınır olarak

belirlemiştir ancak Bizanslılar nehri geçmiş ve tehlike yaratan bazı Slavları

cezalandırmışlardır90

. İmparatorluğun içerisindeki Slavların Tuna nehrinin

ötesine çekilmeye zorlandıklarına yada kendi anlaşmalarını uyguladıklarına dair

hiçbir ipucu yoktur.

Slavların Balkan yarımadasına iskânı çoğunlukla yedinci yüzyılda

gerçekleşmiştir, özellikle Phocas’ın talihsiz hükümdarlığı döneminde (602-610)

ve Heraclius’un ilk yıllarında. Phocas’ın dönemi için kaynaklarda, Bizans

İmparatorluğu topraklarına yapılan herhangi bir Avaro-Slav istilası ile ilgili özel

bir bilgi bulunmamaktadır, ancak Theophanes’deki genel ifadelere göre, ki bu

ifadeler Theophylact Simocatta’dan alınmış gibi gözükmektedir91

, yakın

zamanlardaki durum daha farklı gösterilmeye çalışılsa da92

Avarların hızla

geldikleri bildirilmektedir. Heraclius’un İmparatorluğu dönemi için, beklentiler

daha fazla olmasına rağmen, özellikle kronolojik olarak bakıldığında

bilgilerimiz daha açıktır. Slavlar sadece Ege’ye kadar ulaşmamış ayrıca denizi

de ele geçirmişlerdir. Miracula Sancti Demetrii’den okuduğumuza göre,

“Piskopos John döneminde sayısız Slav ayaklandırılmıştır. Bu Slav halkı yığını

Drogubites, Sagudates, Velegezetes, Vajunetes, Berzetes ve civarından

toplanmıştır. Yapılan ilk gemiler küçük kereste parçalarından oluşturulmuş,

denize çıkarılmış ve tüm Tesalya, ona bağlı adalar ve eski Yunan adaları talan

edilmiştir. Ayrıca Cyclades, Achaea, Epir, Illyricum’un ve Asya’nın büyük

kısmı da yağmalanmıştır.”93

Bu olayların tam tarihi bilinmemektedir ancak

Barisic’e göre 614 sonu civarındadır94

. Aynı yılda yada daha sonra Hatzon’un

önderliğindeki aynı Slavlar Selanik’i kuşatmışlardır. Şehir kuşatmaya karşı

koyunca Slavlar Avar Kağanından yardım istemişler kağan iki yıl sonra gelmiş

89 John of Ephesus, terc. Smith, 432. 90 Hauptmann, op.cit., 160 v.d. 91 Theophanes, I:290; Theophylactus Simocatta, 308. 92 F. Barisic, “De Avaro-Slavis in Phocae imperatoris aetate”, Recueil des travaux de l’Acad.

Serbe des Sciences, XLIX: Institut d’Etudes Byzantines, 4 (Belgrad, 1956) (in Serbian with a Latin summary), 76-86. Sırpça metinler için Dr. Milos M. Velimirovic’in yardımına başvurdum.

93 Miracula S. Demetrii, 1325 v.d.; A. Tougard, De l’histoire profane dans les actes grecs des Bollandistes (Paris, 1874), 118-126.

94 Barisic, Miracles de St. Démétrius comme source historique, 149.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[730]

ancak bu durum birşeyi değiştirmemiştir. Buarada Naissus ve Sardica gibi

şehrin içindekiler barbarların eline geçmiştir. Bu olaylar belli bir fikrin ortaya

çıkmasına neden olmuş, olaylarla alakalı olan Slavlar sonradan gelmemiş ancak

Selanik bölgesini de içine alan Balkan yarımadasına yerleştirilmişlerdir. Altıncı

yüzyılla ilgili olaylar için başvurabileceğimiz Miracula sonradan gelen

Slavların yaptığı saldırılardan bahsetmez. Selanik’e karşı yapılan çeşitli

ataklarda yeralan Slavlar önceden Makedonya’ya yerleştirilenlerdir. Bu insanlar

Maurice’nin hükümdarlığının başından Heraclius’un ilk yıllarına kadar olan

dönemde bu bölgeye yerleşmişlerdir.

Miracula’da varolan bir bölümde, Slavlar dışında başka istilacılarında

yedinci yüzyıldan sonra Selanik bölgesine yerleştikleri bildirilmektedir. Bu

bölüm Avarların kağanının bu karışık birliğin başına yerleştirildiği Kouver’in

yeraldığı bölümdür95

. Bu birlik Avarların önceden alıp götürdüğü Hıristiyan

yerlilerden, Avarlardan, Bulgarlardan ve bahsi geçen Hıristiyanların evlendiği

kağanın egemenliği altında olan barbarlardan oluşuyordu. Bu insanlar Sirmium

bölgesinde yaşıyor, Hıristiyan atalarından kalma gelenekleri koruyor ve eski

evlerine dönemeyecekleri için endişeleniyorlardı. Bu durumu istismar eden

Kouver onları isyana teşvik etti ve kendilerini denetlemeye çalışan Avarları

yenerek Selanik’e doğru yönlendirildiler sonra izlerini kaybettiğimiz Monastir

yönüne ilerlediler. Bu olayın tarihi bilinmemektedir. Ancak Heraclius

döneminin sonunda olduğu konusunda bende hemfikir olunması

görüşündeyim96

. Çünkü bu tarih Avarların o dönemde yaşadıkları ile

örtüşmektedir. Balkan yarımadasındaki güçleri 626’daki başarısız İstanbul

kuşatmasından sonra düşüşe geçmiştir97

. Kouver’in yandaşlarının belirlenmesi

girişimi Hırvatların ve Serblerin bu dönemdeki varlıklarını ve Avar gücünün

Balkan yarımadasında çökmesine katkıda bulunduklarını ortaya çıkarmaktadır98

.

Bu fikir akıl karıştırıcıdır ancak oldukça belirsiz olan kaynaklarımızın

durumuna baktığımızda kimlik saptama işi kuşku yaratabilir. Balkanlara ulaşan

son Slav dalgasının ana unsurları olan Hırvatlar ve Serbler, Heraclius’un izniyle

95 Tougard, op.cit., 187-189. 96 Grégoire, “L’origine et le nom des Croates et des Serbes”, 110 v.d.; Dvornik, op.cit., 63, not 2.

Avarların Balkan yarımadasından çekilip daha uzağa kuzeye gitmeleri Kouver’in başarısız isyanı ile birlikte Miracula S. Demetrii’de bulunmaktadır: Tougard, op.cit., 189.

97 Barisic, “Le siege de Constantinople par les Avares et les Slaves en 626”, Byzantion, 24 (1954, yayım tarihi 1956), 371-395.

98 Grégoire, “L’origine et le nom des Croates et des Serbes”, 116 v.d. Ayrıca yukarıdaki 16. sayfa

ve devamına bakınız.

İlcan Bihter Barlas

[731]

gelmişler ve yarımadanın yüksek bölgelerine, Hırvatlar Dalmaçya’dan Sava’ya

kadar olan bölgeye, Serbler ise Urbas, Morava ve eski Margus bölgesine

yerleştirilmişlerdir99

.

Altıncı ve yedinci yüzyılda Balkan yarımadasının Bulgarlar100

ve Avarlar

tarafından istilası demografik bir kriz yarattı. Uzak mesafelerdeki yerleşim

yerleri terk edilmiş ve ikamet edenleri uzaklaştırılmış, iç bölgelerdeki şehirler

ise yağmalanıp yerle bir edilmişti. Illyrialılar, Trakyalılar ve Yunanlılardan

oluşan yerli halktan yüzbinlerce kişi tehcir edilmiş; binlercesi ise öldürülmüştü.

Göç ettirilenler Tuna nehrinin ötesine geçmiş, Kouver'den edindiğimiz bilgiye

göre barbarlarla evlenmişlerdi. Kuşkusuz büyük bir çoğunluğu kimliklerini

kaybetmişti. Bazıları ise, Kouver'i takip edenler gibi, geleneklerini korumaya

çalışmış ve atalarının topraklarına dönmek için çaba göstermişlerdi. Diğerleri

kuşkusuz geride kalmıştı. Bu modern Romenlerin kökeni hakkındaki bilmeceyi

çözmek için bir ipucu verebilir. Tuna nehrinin güneyindeki yerel halkın sanal

olarak yok olması Slavların yerleşimine sebep olmuştu. Yerleşim yerleri yarım

adanın merkezini kaplamış ve Adriyatik, Ege denizleri ve Balkan dağlarına

kadar uzanmıştı. Sadece yazılı kaynaklardan değil, Slav kökenli bir çok yer

adından anlaşıldığı üzere Selanik bölgesinde sayıları oldukça fazlaydı101

. Slavlar

tarafından arada sırada sarsılan Trakya ise onların yerleşiminden uzak kalmıştı,

ama orada bile, örnek olarak Vizya civarında, bazı yerleşim yerleri

kurmuşlardı102

. İşgal altındaki yerli Illyrianlar ve Trakyalılar dağlara doğru

çekilmiş, Arnavut ve Valaklar olarak on birinci yüzyılda farkedildikleri zamana

kadar orada kalmışlardı. Bu yüzden Balkan yarım adasının merkezindeki etnik

bileşim değişmişti. Bulgarların Tuna nehri ve Balkan dağlarının arasında ki

bölgeye Constantin IV hükümdarlığı sırasında103

gelmeleri her ne kadar politik

99 Constantine Prophyrogenitus, De administrando imperio, nşr. Gy. Moravcsik ve R.H. Jenkins

(Budapeşte, 1949), 122 v.d. Karşılaştırmak için Grégoire, “L’origine et le nom des Croates et des Serbes”, 88 v.d.

100 Balkan yarımadasında nüfusun azalması Justinian dönemindeki Bulgar (Utigurs ve Kotrigurs) istilaları ile başlamıştır. Binlerce kişi Tuna nehrinin ötesine sürülmüştür. Bazıları geri

dönebilmeyi başarmıştır. Justinian’ın teşvikiyle 550’de Utigurs ve Kotrigurs arasında savaş başladığı da söylenmeli, “Kotrigurs’lar tarafından önceden esir alınmış olan binlerce Romalı, Don nehrinin batısına sürülmüş ancak kaçmayı ve kendi topraklarına dönmeyi başarmışlardır. Procopius, De bello Gothico, IV 19, 1-2. Justinian’ın iki bin Kotrigurs’u eşleri ve çocuklarıylaTrakya’ya iskan ettirdiği belirtilmelidir. Procopius, De bello Gothico, IV 19,7.

101 Max Vasmer, Die Slaven in Griechenland (Abhandlungen der preussischen Akademie der Wissenschaften. Philosophisch-historische Klasse, no 12) (Berlin, 1941), 202 v.d.

102 Tougard, op.cit., 156. 103 Theophanes, I: 356-359.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[732]

olarak önemli olsa da, etnik olarak etki dahi gösterememiş ve Bulgarlar,

sonunda içinde kayboldukları Slavlar üzerinde çok az bir etki bırakmıştır.

Slavlar ayrıca Yunan yarım adasında da iyice yerleşmişlerdi. Bu bilgi

gayet nettir ve neredeyse hiç bir ciddi bilim adamı tarafından sorgulanmamıştır.

Üzerinde tartışılan konu kesin zaman ve yerleşimin etkileri üzerinedir.

Kaynaklara göre, ki bunlar fazla detay içermemektedir, Slavların tüm ülkeyi

istila ettiği ve her bölgeyi alt üst ettikleri gibi bir görüntü yaratmaktadır104

. Daha

önce bahsi edilmiş olan 614 yılında ki korsansı bir keşifin parçası olan

Velegezetlerin, Tesalya’ya yerleştiklerini biliyoruz105

. Aynı keşfe katılmış olan

Vajunetlerin sonunda başka kaynaklar tarafından Slavlarca işgal edildiği

doğrulanan Epirus'a yerleşmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Neticede güney

Mora yarım adasına yerleşmiş olan iki kabilenin adlarını da biliyoruz. Slavlar

benzer şekilde Attika'nın ve Locris'in içlerine girmiş ve her ne kadar yedinci

yüzyılda kesin olarak yerleştiklerine dair bir bilgi olmasa da Boeotia'ya da

girdiklerini varsayabiliriz. Dahası, batı Mora yarım adasının Slavlar tarafından

tamamen işgal edilmiştir. Eğer şimdi Slav kökenlilerin var olduğu yerlerin

isimlerine bakacak olursak, Vasmer'e göre sayıca fazla oldukları yerler Epirus

ve batı Yunanistan (558), batı ve merkezi Mora yarım adası (387), ve Phthiotis

dahil olmak üzere Tesalya'dır (230). Attika (18), Argolis (18), Boeotia (22),

Corinth (24) ve Phokis (45) ise sayılarının en az olduğu yerlerdir106

. Bu

isimlerin bazılarının Slav kökenli olduğu tartışılmış107

ve haklarında kaynak

gösterilerek tarihsel çıkarımlar yapılmıştır108

, fakat her ne kadar bu gözlemlere

hak vermek mümkün olsa da sonuç dikkat çekicidir. Aslında dağınık doğalarına

104 Kaynakların kısa özeti için bk. Vasmer, op.cit., 11-19. Ayrıca bk. Charanis, “The Chronicle of

Manemvasia and the Question of the Slavonic Settlements in Greece”, 141-166. Tartışılan en son yazılı eser a.g.e., 164-166. Ayrıca A. Bon, Le Péloponese byzantin jusqu’en 1204 (Paris, 1951), 27-64; P. Charanis, “On the Slavic Settlement in the Peloponnesus”, BZ, 46 (1953), 19-103; A. Maricq, “Note sur les Slaves dans le Péloponése”, Byzantion, 22 (1952), 337-348; Lemerle, “Invasions et migrations dans les Balkans...”, 305 v.d. Yunanistan’a Slav iskânı “Hellas” terimi için belli bir coğrafi bölge belirlenmesi hakkında tartışmalar yaratmıştır. Bu

sorun için bk. Charanis, “Hellas in the Greek Sources of the Sixth, Seventh and Eight Centuries”, Late Classical and Mediaeval Studies in Honor of Albert Mathias Friend, Jr. (Princeton, 1955), 161-176.

105 Tougard, op.cit., 166, 176. 106 Vasmer, op.cit., 20-76; 128-174; 85-110; 120-123; 126-127; 118-120;123-125; 113-118. 107 D. Georgakas, “Beitrage zur Deutung als Slavisch erklarter Ortsnamen”, BZ, 41 (1942), 351-

381; Σλαβικὴ ἐπίδραση στὀ τοπωνυικὀ τῆς Ἠπείρου, Εἰς Μνήμην Χρίστου Σούλη (1892-1956) (Athens, 1956), 149-161.

108 D. Zakythinos, Οί Σλάβοι ἐν Ἑλλάδι (Athens, 1945), 72-82.

İlcan Bihter Barlas

[733]

rağmen bu yazılı kaynaklar Yunanistan'ın Slav istilalarından en çok etkilenen

bölgelerinin Tesalya, batı Mora yarım adası ve Epirus olduğunu, en az etkilenen

bölgelerin ise merkezi Yunanistan, Attica ve doğu Mora yarım adası olduğunu

doğrular.

Slavlar ayrıca Yunanistan'a yerleşmekle kalmamış, çok ciddi rakamlarla

yerleşmişlerdir. Her ne kadar bu yerleşimin tarihi tartışmaya açık olsa da,

kanıtlar bu yerleşimin Maurice'in hükümdarlığının başlamasının hemen

öncesinden Heraclius'un hükümdarlığının ilk yıllarına kadar uzanan zaman

diliminde olduğunu işaret etmektedir. Sonraki zamanda daha fazla Slav gelmiş

olabilir ama bu temel sonucu değiştirmez. Slavların Yunanistan'a yerleşmiş

olması Yunan halkının tamamen yok ettiği anlamına gelmez. Slav istilasına

rağmen, Yunanlar doğu Mora yarım adası, Attica (695 yılına kadar var olduğu

bilinen bir bölgedir) dahil olmak üzere merkezi Yunanistan, ve doğal olarak

adalarda bulunan kendilerine ait olanları tutmuşlardır. Bazı güçlü yerlerin

Bizanslıların elinde kaldığı bilinmektedir. Mora yarım adasının güneyinde

Monemvasia, kuzeyinde ise Corinth bulunmaktadır109

. Merkezi Yunanistanda

eğer destansı bir yazıya inanacak olursak sekizinci yüzyılda Kapadokyalı bir

kişinin filozof ve retoriklerle sohbet ettiği Atina110

; daha kuzeyde ise Selanik

bulunmaktaydı. Bu güçlü yerler, Selanik bile, ne yedinci ne de sekizinci

yüzyılda büyük birer kent yerleşimi değillerdi ama Yunanistandaki Slavların

pasifize edilmesi, soğurulması ve sonuçta Helenize edilmesi için hizmet eden

merkezlerdi. Özellikle Selanik, Slavların altıncı ve yedinci yüzyıldaki sürekli

saldırılarına dayanmış ve tabiri caizse Yunanlıların kurtarıcısı olmuştur, aksi

takdirde Yunanistan tamamen onlar tarafından işgal edilmiş olacaktı. Sonunda

Yunanistandaki Slavlar soğurulmuş ve tarihten silinmiştir. Bu yüzden

Fallmerayer'in modern Yunanlıların damarlarındaki kanda gerçek Helenik kan

olmadığına dair yorumu kabul edilemez.

109 Monemvasia, Maurice'in hükümdarlığında Slavların Mora yarım adasını işgali sırasında

Lakonyalı mülteciler tarafından kurulmuştu. Charanis, "The Chronicle of Monemvasia...," 148.

Yedinci yüzyılda Corinth ve Atina hakkında bakınız Charanis, "On the Capture of Corinth by the Onogurs and its Recapture by the Byzantines,", 343-350; "The Significance of Coins as Evidence for the History of Athens and Corinth in the Seventh and Eigth Centuries," Historia, 4 (1955), 163-172.

110 Life of St. Stephen of Surozh, ed. V. Vasil'evskij, Russko-vizantijskija izsledovanija, II (St. Petersburg, 1893), 75: Ξευιτευθἰς δἐ τῆς πατρίδος εἰς τἀς ᾽Αθήυας ἐπέδραμευ᾽ εἶχε γἀρ ἐπιθυμίαυ τοῦ προσκυνῆσαι καὶ κατασπάσασθαι τὸυ υαὸυ τῆς Θεομήτορος. Εὑρὠυ δἐ ἐκεῖσε ὲυθαγευεῖς τοῦ τόπου καί πατρίους φιλοσόφους τε καί ῥήτορας͵ πάντας προσομιλήσας καἰ

διαλεχθεἰς οὐκ ὀλίγα͵ ἐν Κωνσταντινουπόλει ἐπέστρεψε.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[734]

Yunanistan'ın Slavlar tarafından işgali ayrıca Sicilya ve güney İtalya'nın

etnografyasını da etkilemiştir. Bilim adamları M.S. 600 yıllarında Sicilya'da

"yüksek miktarda Latin kökenli bulunmaktadır" demenin yanı sıra, M.S. 650

yıllarında "dil, töre ve kültür olarak tamamen Yunanlaşmıştı" yorumunu

yapmaktadırlar111

. Bunun açıklaması olarak Pers ve Arap saldırıları sonucu

Suriye ve Mısır'dan göç eden Yunanca konuşanların göç etmesi olarak

açıklanmaktadır. Ama bununla alakalı olarak bir kaç şahsa dayanan bir veya iki

metin bulunsa da, herhangi bir kanıt yoktur. Var olan kanıtlar farklı bir

doğadadır112

. Mora yarım adasının büyük Avar-Slav işgali sırasında Maurice

hükümranlığı altındaki Mora yarım adalıların kaçıp başka yerlere iltica ettiğini

biliyoruz. Mora yarım adalıların içerisinde bir çok Lakonyalının Sicilya'ya,

Patraslıların ise Calabria'nın Rhegium bölgesini yeni evleri olarak bellediklerini

net olarak biliyoruz. Ve ayrıca her ne kadar bilgi az olsa da, Epirus, merkezi

Yunanistan, batı Mora yarım adasından bazı Yunanlıların Sicilya ve İtalya'ya

gitmiş olmaları çok uzak bir olasılık değildir. Slavlar neredeyse Mora yarım

adasının batı kısmının tamamını işgal ettikleri sırada, kaçmayı başarabilen Mora

yarım adalılar Sicilya veya İtalya'dan daha yakın sığınabilecekleri bir yer

bulamazlardı. Tabii ki de Suriye ve Mısır'dan gelen Yunanca konuşan

insanlarda Sicilya ve İtalya'ya yerleşmiş olabilirlerdi, bunu göz ardı edemeyiz,

ama kanıtlarımız büyük çoğunluğu altıncı yüzyılın sonlarına doğru ve

sonrasında gerçekleşen Avar ve Slav işgalinden kaçan Mora yarım adalılar

olduğunu açıkça gösteriyor. Bu zaman dilimi içerisinde Balkan yarım adası ve

111 L. White, Latin Monasticism in Norman Sicily (Cambridge, Mass. 1938), 17.

112 "On the Question of the Hellenization of Sicily and Southern Italy during the Middle Ages," The American Historical Review, 52 (1946), 74-77 yazıma bakınız. Ama daha fazlası için O. Parlangeli, Sui dialetti romanzi e romaici del Salento (Memorie dell'Instituto Lombardo di Scienze e Lettere. Classe di Lettere, Scienze Morali e Storiche, ser. III, XXV-XXVI (Milan, 1953)'e bakınız. Karşıt bir görüş için Stam. C. Caratzas, L'origine des dialectes néo-grecs de l'Italie méridionale (Paris, 1958), 47-61'e bakınız. Caratzas'ın buradaki kanıtlara karşı öne sürdükleri, özellikle Kayserili Arethas'ın ifadesini kabul etmesi beni burada şüphede bıraktı. Ayrıca, S. G. Kapsomenos, 'Η μαρτυρία τού λεζιλογίου γιά τήν έπιβίωσιν τοΰ έλληυισμοΰ στήν

μεσεμβριυή Ίταλία, Πεπραγμένα τοϋ Θ ́Διεθν. Βυζαντιυλ. Συνεδρίου, 3 (Athens, 1958), 299-324. Çalışmasının temeli olan ansiklopedik bilginin yanı sıra, Kapsomenos tarihsel örnekleri incelemiş, ama incelemesi çok yüzeyseldir. Güney İtalya'daki Yunancanın yaşamı E. Pulgram tarafından The Tongues of Italy, Prehistory and History (Cambridge, Mass., 1958), 50'de kısaca incelenmiştir. Düşünceleri Antik Yunancanın devamı olduğunu iddia edenlerle aynı yöndedir, fakat (50, not 7) ayrıca B. Migliorini'nin The Italian Language isimli yayımlanmamış çalışmasına gönderme yaparak bir uzlaşma önermektedir: "Rohlfs bile Yunancanın o dönemde taze Bizans ilticası ile canlanmasını kabul ettikten sonra iki grupta aslında birbirinden uzak

değildir." Karşılaştırmak için benim çalışmam (75, 84).

İlcan Bihter Barlas

[735]

İtalya'da yaşanan değişiklikler sonucunda papalığın etkisinin sadece Yunanca

konuşulan topraklara küçülmesinin gözlenmiş olması da ilginçtir. Bu gerçek,

yedinci ve sekizinci yüzyıldaki papaların çoğunlukla Yunanca konuşan ağırlıklı

olduğunu da açıklamaktadır. 678'den 752'ye kadar olan dönemdeki papalık

makamında oturan on üç papadan on birinin Yunanca konuşanlardan seçilmiş

olduğu iyi bilinmektedir.

Slavların gelmesinden dolayı Anadolu'nun etnoğrafyası da bir nebze

olsun etkilenmiştir. Çeşitli saldırılar sırasında Slavların Anadolu'ya

girmişlerdi113

, ama kendi istekleriyle buraya yerleştiklerine dair herhangi bir

kanıt yoktur. Anadolu'ya Bizans imparatorları tarafından politik ve askeri

sebeplerden dolayı getirilmişlerdi; politikti çünkü imparatorlar Slavların Balkan

yarım adası özellikle Selanik çevresindeki baskısını azaltmaya çalışıyorlardı;

askeriydi çünkü bu Slavları ordularına dahil etmeye çalışıyorlardı. Yazılı

kaynaklarımızda yedinci yüzyılda Slav kolonilerinin Anadolu'ya yerleştiklerine

dair iki kayıt bulunmaktadır. Birincisi 665'te Saracenlerin "Romanya"'ya

yaptıkları keşif gezisinden sonra, onlara katılan beş bin Slavın onlar tarafından

Suriye'ye yerleştirdiğini söylemektedir114

. "Romanya" burada Anadolu anlamına

gelmektedir, ve her ne kadar bize doğrudan bahsi geçen Slavların oraya

yerleştikleri söylenmese de, bahsi geçen muhtemelen o civarlarda oluşturulmuş

bir askeri kolonidir. İkinci kaynak daha belirgindir. Bize söylendiğine göre

688'de Justinian II "Sclavinia ve Bulgaristan üzerine bir keşif gezisine çıkmış...

ve Selaniğe kadar inmiş, bir çok Slav boyunun bazılarını savaş ile, diğerlerini

kendi istekleriyle ele geçirmiş... ve onları Opsikion civarına yerleştirmiştir",

bahsi geçen yer Bithynia'dır115

. Bu Slavların içerisinden Justinian Arapların

üzerine yürümek üzere 30.000 kişilik bir ordu çıkarmıştır (M.S. 692). Slavların

yirmi bini -muhtemelen abartılmış bir rakamdır- düşman saflarına geçince, bu

ihanet karşısında çok sinirlenen Justinian kalan on bin Slavı karıları ve

çocukları ile birlikte öldürmüştür. Daha önce Justinian'ın Bithynia'daki tüm Slav

113 Tougard, op. cit., 118. 114 Theopanes, I:348. 115 A.g.e., 364; Nicephorus, op. cit., 36. Justinian'ın Selanik'e olan keşif gezisi ayrıca A. A.

Vasiliev tarafından düzeltilmiş bir kayıtla da desteklenmektedir, "Ad Edict of the Emperor Justinian II, September 688," Speculum, 18 (1943), 1-13. But cf. Grégoire, "Un édit de

l'empereur Justinien," Byzantion, 17 (1944-1945), 119-124 a.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[736]

kolonisini öldürdüğüne dair görüşü açıklamıştım116

, fakat A. Maricq'in belirttiği

üzere117

, metnin daha dikkatli okunması sonucunda bu sonuca varılmıyor.

Bithynia'daki Slav kolonisi yaşamaya devam etmekle kalmamış118

, aynı

zamanda sonraki yüzyılda daha büyük bir göç almış119

ve bunu diğerleri takip

etmiştir120

. Dokuzuncu yüzyılın başlarında Anadolu'dan bir Slav neredeyse tahta

oturmuştu; bu başkaldırı aslında göründüğü gibi değildir ve Slav

milliyetçiliğinin ortaya koyduğu bir hayal ürününden başka bir şey değildir121

.

Bithynia'lı Slavlar onuncu yüzyılda da varlıklarını sürdürmüş122

, ama sonunda

kimliklerini kaybederek yok olmuşlardır.

Tekrar Balkan yarım adasına dönelim. Slavların bu bölgeye yerleşmesi

Latince konuşan toplumun Bizans imparatorluğundan silinmesine sebep

olmuştu. Latinleştirilmiş İliryalı ve Trakyalılar öldürülmüş ya da sürülmüş, veya

yüzyıllarca farkedilmeden yaşadıkları dağlara çekilmişlerdi. İmparatorun hala

Ravenna, Roma ve Napoli'ye sıkı sıkıya tutunduğu, güney İtalya'da etkisinin

olduğu, Sicilya'nın tamamını kontrol ettiği ve yedinci yüzyılın sonuna kadar

Kartaca'yı kaybetmediği doğrudur. Buralarda Latince konuşan toplum baskındı,

ama Sicilya ve güney İtalya'da Yunanca güçlenmeye başlamıştı. Fakat buralar

imparatorun buraları elinde tutmaya inat etmesi dışında önemli bir role sahip

olmayan merkezden uzak bölgelerdi. İlirya ve Trakya'da ise durum tersiydi.

İlirya Bizans ordusu için uzun zamandır en iyi askere alma bölgesiydi. En

başarılı rütbelilerinin bir kısmı buradan, bir kısmı ise Trakya'dan geliyordu.

İlirya'nın kaybı imparatorluğun en önemli Latince konuşulan yerini kaybetmesi

demekti. İmparatorluğun merkezi bölgelerinde ise Latincenin konuşulduğu

belirgin bir topluluk kalmamıştı ve Latince sadece yönetimde ve askeri

konularda geçerli bir dil haline gelmişti. Heraclius'un hükümdarlığında ise

Yunanca devletin resmi dili oldu. Latince sadece öğrenilen bir dil haline gelmiş

116 Charanis, "The Slavic Element in Byzantine Asia Minor in the Thirteenth Century,"

Byzantion, 18 (1946-1948), 74. Michael Syrus'a göre (2:470) Arap saflarına geçen Slavların

sayısı sadece yedi bin civarındadır. Karşılaştırmak için bk. Maricq, op. cit., 349. 117 Maricq, loc. cit. 118 Şimdi Bithynia'daki Slavlara atıfta bulunan mühürle ilgili Ostrogorsky'e daha fazla hak

vermeye başladım ve 650'den değil, 694/95'ten kaldığını düşünüyorum. Bk. G. Ostrogorsky, Geschichte des Byzantinischen Staates (Munich, 1952), 107, not 1.

119 Nicephorus, 68 v.d.; Theophanes, I:432. 120 Theophanes Continuatus, 50. Ancak karşılaştırmak için bk. Charanis, op. cit., 73. 121 Charanis, op. cit., 79-80.

122Charanis, op. cit., 80-81.

İlcan Bihter Barlas

[737]

ve sonunda unutulmuştu123

. Dokuzuncu yüzyıldan bir hükümdar Latince için

"barbar İskit dili" demiştir124

. Aynı zaman içerisinde batıdaki gelişmeler papalık

batıya yönlenmiş, ve böylece Latin ve Yunan dünyalarının ayrılmasına sebep

olan ortam ortaya çıkmıştır. Bu ayrılığın sebeplerini araştıran bilim adamlarının

sadece bir kaç tanesi Balkan yarım adasının Slavlar tarafından işgalini buna

sebep olarak göstermiştir. Gerçekte bu en önemli sebeplerden birisidir125

.

Ermeni asıllı tarihçi Genesius126

, Slav Thomas'ın isyanında isyancı

ordusunu oluşturan insanların Müslümanlar (Saracenler), Hintliler, Mısırlılar,

Asurlular, Medeliler, Abasgianlar, Zichler, Vandallar, Getaeliler, Alanlar,

Chaldoiler, Ermeniler ve kafir Paulicianlarla Athinganoiler'den oluştuğundan

belirtmektedir127

. Her ne kadar tüm bu milletlerin kimlikleri net olmasa da128

, bu

sayılanlar bile Bizans imparatorluğunu oluşturan toplumun ne kadar çok ırktan

meydana geldiğini çok belirgin olarak ortaya koymaktadır. Ben her ne kadar

dokuzuncu yüzyıldan bahsediyor olsam da, önceki ve sonraki dönemler için de

aynı şeyleri söylemek mümkündür. Yunanlılar, Anadolu'nun Helenize edilmiş

yerlileri dahil olmak üzere, Ermeniler, Slavlar, Kafkaslardan gelen insanlar,

Justinian II'nin Lübnan'dan koparıp imparatorluk içerisine yerleştirdiği

(muhtemelen Attalia civarına)129

Mardaitler gibi belirsiz kavimler, Hunlardan

arta kalanlar, Bulgarlar ve Türkler - tüm bu milletler imparatorluğun nüfusu

içerisinde temsil ediliyordu. Yunanlılar kuşkusuz çoğunluktaydı, fakat

Ermeniler ve Slavlar gibi bazı diğer topluluklar da önemli ve sayıca fazlaydı.

Fakat her ne kadar imparatorluk bir çok milletten meydana gelmiş olsa da

123 Latincenin Doğu Roma İmparatorluğundaki durumu hakkında H. Zilliacus'un Zum Kampf der

Weltsprachen im oströmischen Reich (Helsinki, 1935) eserine başvurulabilir. Latincenin ordunun dilinden yok olması ise zaman içerisinde gerçekleşmiştir. Yedinci yüzyılın sonunda hala kullanılıyordu. Karşılaştırmak için bk. A. Pertusi, "La formation des thémes byzantins," Berichte zum XI. Internationalen Byzantinisten-Kongress (Munich, 1958), 25-26 ve not 129.

124 Michael III'ün Papa Nicholas I'e yazdığı mektuptan: Nicolae Papae Epistolae et Decreta, Migne, PL, 119. 932.

125 Prof. F. Dvornik bu konunun önemine defalarca dikkat çekmiştir. Yakın zamandaki çalışmasına bakınız, The Slavs. Their Early History and Civilization, 44-45. Ayrıca bk. s. 10 v.d.

126 C. de Boor, "Ze Genesios," BZ, 10 (1901), 62-65. 127 Genesius, 33. 128 Vasiliev-Grégoire, Byzance et les Arabes, I:31, not 2. Karşılaştırmak için bk. F. Hirsch,

Byzantinische Studien (Leipzig, 1876), 131. 129 Theophanes, I: 363,364; Medbidj'li Agapius, 497; Michael Syrus, 2:469. Karşılaştırmak için

bk. Honigmann, op. cit., 41; J. Morelli, Biblioteca manuscripta graeca et latina, I (Bassano, 1982), 217. Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Mardaitleri ayrıca Mora yarım adasında, Epirus'taki Nicopolis'te, ve Cephalonia'da buluyoruz: Theophanes Continuatus, 304, 311;

Constantine Porphyrogenitus, De ceremoniis, I (Bonn, 1829), 665.

Peter Charanis / Yedinci Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’ndaki Etnik Değişimler

[738]

birleştirici olan iki güç vardı. Birincisi ortodoksluk, diğeri ise ortak dildi. Her

ikisi de Yunandı, ve Yunan olmalarından kaynaklanan güçle imparatorda

Yunandı. Fakat diğer açıdan da imparator ne Yunan ne de Romalıydı.

Hepsinden öte Hıristiyandı ve St. Paul'ün sözlerini hatırlamak gerekirse "ne

Musevi ne de Yunan önemli" asıl olan "Hazreti İsa" idi130

.

130 Gal. III 27, 28.