İmmun ve metabolİk regÜlasyon arasindakİ karmaŞik … · 2011. 3. 31. · (genetik leptin...

12
İMMUN VE METABOLİK REGÜLASYON ARASINDAKİ KARMAŞIK İLİŞKİ: MULTİPLE SKLEROZ PATOGENEZİNDE LEPTİNİN ROLÜ THE INTRICATE INTERFACE BETWEEN IMMUNE AND METABOLIC REGULATION: A ROLE FOR LEPTIN IN THE PATHOGENESIS OF MULTIPLE SCLEROSIS Dilara Ece Toprak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Upload: others

Post on 21-Oct-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • İMMUN VE METABOLİK REGÜLASYON ARASINDAKİ KARMAŞIK İLİŞKİ: MULTİPLE

    SKLEROZ PATOGENEZİNDE LEPTİNİN ROLÜ

    THE INTRICATE INTERFACE BETWEEN IMMUNE AND METABOLIC REGULATION: A ROLE FOR LEPTIN IN THE PATHOGENESIS OF MULTIPLE SCLEROSIS

    Dilara Ece Toprak

    İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    İMMUN VE METABOLİK REGÜLASYON ARASINDAKİ KARMAŞIK İLİŞKİ: MULTİPLE SKLEROZ

    PATOGENEZİNDE LEPTİNİN ROLÜ

    THE INTRICATE INTERFACE BETWEEN IMMUNE AND METABOLIC REGULATION: A ROLE FOR LEPTIN IN THE PATHOGENESIS OF MULTIPLE SCLEROSIS

    Dilara Ece Toprak, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Türkçe Tıp Bölümü, 3. Sınıf

    Giuseppe Matarese, Claudio Procaccini, Veronica De Rosa

    ÖZET

    Son birkaç yılda, metabolizmada yer alan bir dizi molekülün aynı zamanda immun yanıtın düzenlenmesinde de rolü

    olduğu ortaya çıkmıştır.Bu bağlamda, adiposit kaynaklı bir hormon olan leptinin, bağışıklık yanıtının düzenlenmesinde

    normal olduğu kadar patolojik koşullarda da etkili olduğu gösterilmiştir.Nitekim leptin üretiminin azaldığı koşulların

    (genetik leptin eksikliği,anoreksia nevroza,malnütrisyon…) enfeksiyonlara eğilimi artırdığı ortaya

    konmuştur.Aksine,otoimmun hastalıklar gibi immunite bozukluklarının artmış leptin sekresyonu ve artmış

    proinflamatuar,patojenik sitokinlerle ilişkili olduğu saptanmıştır. Leptin,immun yanıt ile metabolik fonksiyonlar ve

    beslenme durumu arasındaki “kayıp halka” olabilir.Nitekim son zamanlarda, leptin eksikliği olan farelerin, multiple

    sklerozun bir hayvan modeli olan EAE dahil bir dizi deneysel olarak indüklenen otoimmun hastalığa dirençli oldukları

    kanıtlanmıştır (EAE: ExperimentalAutoimmunEncephalomyelitis: Deneysel OtoimmunEnsefalomyelit). Normal vahşi tip

    fareler, EAE indüksiyonuna bağlı artmış leptin sekresyonu göstermiş ve beyin inflamatuar infiltratlarında leptin pozitif

    çıkmıştır. Bunun yanı sıra, leptin antagonistleriyle leptin nötralizasyonu, EAE sürecinde iyileşme sağlamaktadır.Bunu ise,

    myelin reaktif T hücrelerinin intraselüler sinyallerini değiştirerek ve çatal başlı/kanatlı düzenleme faktörü olan 3+CD4+

    regülatör T hücrelerinin sayısnı artırarak gerçekleştirmektedir.Bu verilere göre leptin; immun tolerans,metabolik durum

    ve otoimmunite arasındaki bağlantı olarak kabul edilebilir.Ve leptin yolağını engellemeye yönelik stratejiler, otoimmun

    hastalıkların tedavisine yönelik yeni adımlar olabilir.

    Anahtar Kelimeler: otoimmünite, multipl skleroz, Treg, Th1

    ABSTRACT

    Over the last few years, a series of molecules known to play a function in metabolism has also been shown to play an

    important role in the regulation of the immune response. In this context, the adipocyte-derived hormone leptin has

    been shown to regulate the immune response in normal as well as in pathological conditions. More specifically, it has

    been shown that conditions of reduced leptin production (i.e., genetic leptin deficiency, anorexia nervosa,

    malnutrition) are associated with increased susceptibility to infections. Conversely, immune-mediated disorders such

    as autoimmune disorders are associated with increased secretion of leptin and production of proinflammatory,

    pathogenic cytokines. Leptin could represent the “missing link” among immune response, metabolic function, and

    nutritional status. Indeed, more recently, leptin-deficient mice have been shown to be resistant to a series of

    experimentally induced autoimmune disorders including experimental autoimmune encephalomyelitis (EAE), an animal

    model of multiple sclerosis. Normal wild-type mice show increased secretion of leptin in serum upon EAE induction,

    and brain inflammatory infiltrates stain positive for leptin. Finally, leptin neutralization with leptin antagonists

    improves the EAE course by profoundly altering intracellular signaling of myelin-reactive T cells and increasing the

    number of regulatory forkhead/winged helix transcription factor 3_CD4_ T cells. These data suggest that leptin can be

    considered as a link among immune tolerance, metabolic state, and autoimmunity and that strategies aimed at

    interfering with the leptin axis could represent innovative, therapeutic tools for autoimmune disorders.

    Keywords: autoimmunity , multiple sclerosis, Treg, Th1

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    Giriş

    Organizmalar, biyolojik fonksiyonlarını sürdürebilmek

    için yeterli enerji desteğine ihtiyaç duyarlar.Enerji

    rezervleri, bir dizi fizyolojik ihtiyacın karşılanmasını

    sağlar ve fizyolojik sistemlere ustaca

    bölüştürülmelidir. Ayrıca bağşıklık sistemi de optimum

    fonksiyon gösterebilmek için yeterli ve dengeli enerji

    desteğine gerek duyar. Enerji rezervleri yeterli

    olmadığında, enfeksiyon ve ölüm riski en fazlayken; bir

    enerji aşırılığı olan obezite de aynı şekilde artmış

    enfeksiyon riski ve zor yara iyileşmesi ile ilişkildir.

    Leptinin keşfi, birtakım fizyolojik sistemleri etkileyen

    enerji erişilebilirliği kavramını anlamamızda temel bir

    adım olmuştur. Zira leptin, miktarı lipit dokudaki enerji

    deposunu yansıtan ve açlık ve aşırı yeme ile değişen

    adiposit kaynaklı bir hormondur. Leptinin incelenmesi;

    beslenme, metabolizma ve immun homeostazı

    birbirine bağlayan karmaşık ağı gözler önüne sermiştir.

    Leptin, temel olarak adipoz doku tarafından vücut yağ

    kitlesiyle orantılı olarak üretilir; ayrıca mide, iskelet

    kası ve plasentadan da az miktarda salınır. Leptinin

    önemli bir rolü, besin alımını engellemek suretiyle

    vücut ağırlığını düzenlemek ve termogenezi artırarak

    enerji harcamasını stimüle etmektir. Ancak son veriler

    leptinin sadece bir “yağ durum” sensörü olmadığını

    kanıtlamıştır. Nitekim, leptin eksikliği olan *obez

    (ob/ob)+ fareler ve leptin reseptör eksikliği olan [

    diabetes mellitus (db/db)+ fareler yalnızca obez

    değildir. Bu fareler aynı zamanda, leptinin üreme,

    hematopoiez, anjiyogenez, insulin sekresyonu, kemik

    metabolizması, lipit ve glukoz metabolizması ile

    “doğal ve edinilmiş bağışıklık” üzerindeki sekonder

    etkilerine bağlı bir dizi anormallik gösterir.

    Bir immunendokrin mediatör olarak leptin

    Leptin, insanda 7.kromozomda, farede ise

    6.kromozomda lokalize "ob" geni tarafından kodlanan

    16k-Da büyüklüğünde nonglikolize bir proteindir.

    İnsanda ve farede, ob genindeki mutasyonlar hiperfaji

    ve obezite ile ilişkili olduğu gibi, azalmış enerji

    sarfiyatından ve nöroendokrin, metabolik ve üreme

    sistemine ait disfonksiyonlardan da sorumludur.

    Serum leptin düzeyi, genellikle obez kişilerde daha

    yüksektir ve cinsiyete bağlı değişim gösterir; yaş ve

    kilo standardize edildiğinde kadınlarda erkeklerden

    daha yüksektir. Leptin klasik olarak, beyinde enerji

    depolarındaki değişiklerle ilgili sinyaller oluşturarak

    besin alımı ve enerji tüketimini düzenleyen bir

    hormon olarak kabul edilir. Serum leptin düzeyi, direkt

    olarak vücut yağ depolarıyla koreledir; yağ birikimiyle

    artar, açlık ile azalır. Leptin gen ekspresyonu; insulin,

    glukokortikoidler, cinsiyet hormonları gibi pek çok

    faktör tarafıdan düzenlenir. İnsulin, beslenme

    sırasında artarak leptin sekresyonunu indükler ve açlık

    sırasında insulin seviyesinde oluşan azalma leptin

    seviyesine bir düşüşü de beraberinde getirir. Bunun

    yanı sıra glukokortikoidler de adiposit kültürlerinden

    leptin sekresyonunda insulin ile sinerjik biçimde

    çalışır. Leptinin glukokortikoidler üzerine etkisi ise

    genellikle tam tersidir. Ek olarak, leptin ekspresyonu;

    testosteron tarafından inhibe edilir, dişilik

    hormonlarınca arttırılır ve direkt olarak hipotalamo-

    hipofizer aksı, üreme sistemini, hematopoiezi ve

    anjiyogenezi etkiler.

    İmmun ve endokrin sistemin bağlantılarını gösteren

    pek çok çalışma mevcuttur. Leptin, immun ve

    endokrin sistem için ortak olan önemli bir

    mediyatördür. Bağışıklık sisteminde leptin, C-reaktif

    protein (CRP), IL-1 ve IL-6 ile birlikte bir erken akut faz

    reaktanı olarak işlev görür; inflamasyon, sepsis ve ateş

    sırasında yüksek miktarlarda üretilir ve TNF ve IL-1 gibi

    diğer inflamatuar mediatörlerce indüklenebilir. Ancak,

    bu bulgular pek çok sistemde kanıtlanmış olsa da, bazı

    çalışmalar, akut deneysel endotoksemi, yeni doğan

    sepsisi, HIV enfeksiyonu ve antiinflamatuar tedavi gibi

    pek çok inflamatuar durumda leptin seviyelerinde

    artış ile sonlanmamıştır. Leptinin nöroendokrin rolü en

    belirgin şekilde, açlıkta -açlıkta adipoz dokudan leptin

    üretimi aşikar biçimde düşer- ve cinsiye hormonlarının

    etkisi altında -östrojen leptin üretimini artırırken

    testosteron azaltır- görülür. Serum leptin düzeylerinin

    cinsiyete bağlı değişimi de leptin ve cinsiyet

    hormonları arasındaki ilişkinin göstergelerinden

    biridir. Zira serum leptin konsantrasyonu, benzer

    vücut yağ kitlesine sahip kadınlarda erkeklerden daha

    yüksektir.

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    Şekil-1: Leptin, efektör (Teff) ve regülatör T hücreler (Treg) üzerine etkü ederek Th1 hücre otoimünitesini düzenler. Yağ doku tarafından salınan Leptin Teff hücre çoğalmasını artırarak ve Treg yayılımını sınırlandırarak Th1 immünitesini kuvvetlendirir: Bu bir yandan immün toleransı yöneterek diğer yandan enfeksiyonları önleyerek Teff ve Treg hücreler arasında dengeyi sağlar. Kilo kaybına eşlik edeln leptin azalmasıyla Teff çoğalması azalır ve Treg hücre yayılımı artar. Bu durum Th1 immünitesinde down regülasyona ve enfeksiyonlara artmış yatkınlıkla ilişkili hücre aracılı otoimmün hastalıklara neden olur. Tersi olarak, artmış yağ doku Teff hücre artışı ve Treg hücre azalmasına neden olan fazla leptin salınımına yol açar. Bu pro-inflamatuvar immünitede ve hücre aracılı otoimmün bozukluklarda artışa neden olur.

    Adipositler ve lenfoid hücreler arasındaki fonksiyonel

    bağlantı ve anatomik komşuluk göz önüne alındığında,

    leptinin nöroendokrin ve immun sistem üzerinde

    etkileri olması şaşırtıcı bir durum değildir. Morfolojik

    olarak, lenf nodları, omentum, timus ve kemik iliği

    dahil lenfoid doku agregasyonları lipit doku ile ilişki

    içindedir. Yağ depoları sadece yapısal, metabolik ve ısı

    yalıtım fonksiyonları taşımaz; aynı zamanda immun

    sisteme immun cevabın sürdürülmesinde yardımcı bir

    mikro çevrenin oluşumundan da sorumludur. Lenfoid

    ve adipoz doku, özellikle adipokinler olarak bilinen

    ortak mediyatörleri sayesinde karşılıklı etkileşim

    içindedir. Adipokinler (leptin, adiponektin, kemokinler

    ve diğer inflamatuarsitokinler) adiposit kaynaklı

    moleküllerdir ve metabolizma ile immun homeostaz

    arasında bir köprü görevi görürler.

    Leptinin immun hücrelerdeki moleküler sinyalleri

    Leptinin üç boyutlu yapısı dört α-heliks demet motifi

    içeren bir sitokindir ve bu özelliğiyle IL-3 ve IL-6 sitokin

    ailesi ile benzerlik gösterir. Ayrıca leptin reseptörü

    (ObR) de sınıf I sitokin reseptör ailesinin bir üyesidir ve

    sitoplazmik parçasındaki farklı uzunluktaki eklentilerin

    bir sonucu olarak en az altı eklenme formuna sahiptir:

    OBRa, OBRb, OBRc, OBRd, OBRe ve OBRf. Leptin

    reseptörünün kısa formları birtakım non-immun

    dokularca eksprese edilir ve leptinin transportundan

    ve yıkılımından sorumludur. Uzun form leptin

    reseptörü ise, OBRb olarak tanınır ve hipotalamusta,

    iştahı, vücut ağırlığını ve kemik yoğunluğunu

    düzenleyen nöropeptid ve nörotransmitterlerin

    salınmasından sorumlu alanlarda eksprese edilir.

    Ayrıca ilginç olarak, endotel hücrelerinde, pankreas β

    hücrelerinde, yumurtalıkta, CD34+ hematopoietik

    kemik iliği pekürsörlerinde, monosit ve makrofajlarda

    ve ayrıca T ve B hücrelerinde de OBRb ekspresyonu

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    gerçekleşmektedir. Leptin bağlanmasından sonra, oto-

    ve çapraz fosforilasyon ile OBRb ilişkili JAK2 aktiflenir

    ve reseptörün sitoplazmik bölgesindeki tirozin

    fosforillenir. Fosforillenmiş tirozin kalıntılarından

    dördü, STAT faktörleri (özellikle STAT3) gibi

    sitoplazmik adaptörler için tutunma bölgesi olarak

    hizmet görür. Distal membran tirozini, bir JAK2

    substratı olan STAT3 için bir bağlanma yeridir. Bir

    sonraki dimerizasyondan sonra STAT3 nukleusa

    transloke olur ve sitokin sinyal 3 supressor proteininin

    (SOCS3) ve diğer genlerin ekspresyonunu indükler.

    SOCS3, fosforillenmiş tirozinlere bağlanarak leptin

    sinyalini inhibe eden bir döngüde yer alır. SRC

    homoloğu iki kısım içeren fosfataz 2, Tyr985 ve

    Tyr974'e bağlanır ve adaptör proteini büyüme faktörü

    reseptörüne bağlı protein 2 aracılığıyla ERK1/2 ve p38

    MAPK yolaklarını aktifler ve sonuç olarak FOS ve JUN

    ekspresyonunu indükler. JAK2, leptin bağlanmasından

    sonra PI-3K 'nın aktivasyonundan sorumlu insulin

    reseptör substratı 1/2 proteinlerinin fosforilasyonunu

    sağlayabilir. Ayrıca Src'nin (bir RNA bağlayıcı protein,

    mitozda, RNA metabolizmasında ve PI-3K'nın

    etkinleştirilmesinde görev alır) aktive STAT3 ve PI-

    3K'nın p85 alt birimine bağlanarak bir adaptör protein

    olarak fonksiyon gördüğü düşünülmektedir. ER

    membranı üzerinde lokalize olan fosfotirozin fosfataz

    1B, OBRb kompleksinin içeriye alımından sonra JAK2'yi

    fosforilleyerek OBRb sinyal iletiminin inhibisyonuna

    katkı sağlar.

    Bağışıklıkta leptin

    Leptinin konjenital olarak eksik olduğu bireylerde

    çocukluk çağında enfeksiyona bağlı ölümlerin insidansı

    daha yüksektir. Rekombinant insan leptininin eksojen

    olarak verilmesi ile ise,konjenital leptin eksikliği olan

    çocuklarda, naif CD4CD45RA T hücrelerinin net

    sayısında artış ile proliferasyon yanıtları ve

    lenfositlerinden sitokin salgılama kapasitelerinde

    düzelme görülmüştür. Fareler üzerinde yapılan

    çalışmalar, leptinin santral ve periferik yolakları

    düzenleyerek immun sistemi direkt veya indirekt

    olarak etkilediğini göstermektedir. Leptinin edinsel

    bağışıklık yanıtı üzerindeki etkileri insan CD4+ T

    hücrelerinde geniş çapta araştırılmıştır. Leptinin

    fizyolojik konsantrasyonlarının bir karışık lenfosit

    kültürüne eklenmesi doza bağımlı CD4+ T hücre

    proliferasyonunu artırmaktadır. Ancak leptinin insan

    naif (CD45RA+) ve bellek (CD45RO+) T hücrelerinin (her

    iki hücre de OBRb eksprese eder) sitokin üretimi ve

    proliferasyonu üzerindeki etkileri farklıdır. Leptin,

    bellek hücrelerinin proliferasyonunu minimal düzeyde

    etkilerken, naif T hücrelerinde proliferasyonu ve IL-2

    üretimini başlatır ve T hücre yanıtının Th1 yönüne

    kaymasını sağlar. Leptinin edinel bağışıklıktaki diğer

    bir rolü de, ob/ob farelerde leptin eksikliğinin

    immunsupresyon ve timus atrofisiyle birlikte

    görülmesiyle aydınlatılmıştır (akut açlıkta gözlemlenen

    bulgulara benzer). Akut kalori kısıtlaması serum leptin

    konsantrasyonunda ani bir düşüşe neden olur. Bu

    düşüşe azalmış bir gecikmiş tip hipersensitivite yanıtı

    ve timus atrofisi eşlik eder ve tüm bu bulgular eksojen

    leptin verilmesi ile geri dönüşümlüdür. Ob/ob

    farelerdeki (veya vahşi tip, aç kalmış hayvanlardaki)

    timik atrofi en çok CD4+ ve CD8+ T hücreleri içeren

    timus korteksini etkiler. Leptin replasmanı ise bu

    hücrelerdeki apoptozisi azaltmaktadır. Leptinin in vitro

    koşullarda immun yanıt üzerine olan direkt etkisine

    rağmen, leptinin in vivo koşullarda da immun yanıtı

    etkileyip etkilemeyeceği hala büyük bir sorudur. Bu

    soruyu cevaplamak son derece zordur; çünkü leptini

    birçok endokrin yolağa bağlayan karmaşık bir

    etkileşim ağı mevcuttur.

    T hücrelerinin kendi glikojen depoları yoktur ve bu

    nedenle metabolik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için

    ekstraselüler ortamdan glukoz alımına bağımlıdırlar.

    Leptin, T hücrelerinde ERK1/ERK2 ve PI-3K bağımlı

    yolakları doğrudan stimule ederek glukoz alımını

    artırır ve açlıkta bozulan T hücre fonksiyonlarını

    düzeltmeye yardım edebilir. Bu noktada leptine

    benzer diğer uzun zincirli helikal sitokinlerin de (IL-

    3,IL-7 Ve IL-15) glukozun metabolizması ve alımı için

    öncül rol oynadıkları unutulmamalıdır.

    Doğal bağışıklıkta leptin, monosit ve makrofajların

    fagositoz aktivitesini ve bu hücrelerden LTB4,COX2,NO

    gibi proinflamatuar sitokinlerin salınımını artırır. COX-

    2 ve NO’nun indüklenebilir formları da; inflamasyon,

    kemotaksis ve sitokin üretiminin düzenlenmesinde

    etkilidir ve immun yanıtı belirgin şekilde güçlendirir.

    Bunun yanı sıra leptin nötrofil kemotaksisini ve oksijen

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    radikallerinin salınımını (superoksit anyon ve hidrojen

    peroksit) indükler. Bu mediatörler, protein

    denatürasyonu, membran lipidleri, karbonidatlar ve

    nükleik asitleri hasara uğratmak suretiyle hücrelere

    kısmen zarar verebilir. Nitekim insan nötrofillerinde

    leptin, etkisini indirekt bir mekanizma üzerinden,

    muhtemelen monositlerden TNF salınımını arttırarak

    gösterir. Leptin ayrıca doğal katil (NK) hücrelerinin

    gelişimi ile in vitro ve invivo aktivasyonunu etkiler.

    Doğal katil hücreleri OBRb eksprese ederken, db/db

    fareler anormal NK hücre gelişiminden kaynaklanan

    defekte sahiptir. Leptinin normal bir periferal NK

    hücre havuzunun gelişimi ve sürdürülmesi üzerine

    muhtemel etkileri vardır. Ayrıca, OBRb’nin NK hücre

    fizyolojisindeki önemli bir rolü; STAT3 aktivasyonu, IL-

    2 ve perforinin transkripsiyonu aracılığıyla doğal katil

    hücre sitotoksisitesini etkilemesidir. Son zamanlarda

    leptinin PKC ve NO bağımlı yolaklar aracılığıyla

    periferik monositlerden büyüme hormonu salınımını

    stimule ettiği gösterilmişitir. Leptinin büyüme

    hormonu prodüksiyonu üzerindeki etkisi, immun

    homeostazda önemli bir rol oynar. Zira bu sitokin

    benzeri hormonun bağışıklık yanıtı üzerinde, immun

    hücrelerin çoğalma ve sağ kalımlarını kontrol etme

    yetisi vardır.

    Otoimmunitede leptin: multipl skleroz’daki (ms)

    muhtemel rolü

    MS, merkezi sinir sisteminin kronik, immun aracılı

    inflamatuar bir hastalığıdır. Hayvanlarda en son

    çalışılan MS modeli, deneysel otoimmun

    ensefalomyelittir

    (ExperimentalAutoimmuneEncephalomyelitis, EAE).

    Bu modelde; duyarlı fare türleri, temel myelin

    proteinine (Major Basic Protein, MBP) karşı kendi

    antijenleri ile immunize edilerek MSS

    komponenetlerine karşı otoimmunite geliştirmeleri

    sağlanmaktadır. Hastalık, beyin ve omuriliğe girip

    çıkan ve MSS’deki myelin tabakalarını zedeleyen

    otoreaktif T hücreleriyle karakterizedir ve kronik veya

    ataklarla seyreden paraliziler ile sonuçlanır (kullanılan

    antijene ve farenin türüne göre değişir). Myelin reaktif

    Th1 CD4+ hücrelerin bu hastalığı indüklediği ve/veya

    transferinde rol aldığı uzun süredir bilinmektedir.

    EAE’deki inflamatuar MSS lezyonlarında da Th1

    kaynaklı sitokinler armış durumdadır. Aksine, Th2

    kaynaklı sitokinler ise EAE’nin iyileşme süreciyle ve bu

    hastalıktan korunmayla ilişkili bulunmuştur. Leptinin

    EAE’nin indüklenmesi ve ilerlemesi ile ilgisi bulunduğu

    gösterilmiştir. Lepin eksikliği bulunan fareler EAE

    gelişimine karşı dirençlidirler. Leptinin eksojen olarak

    verilmesi bu direnci kırar ve immun yanıtı Th2

    yönünden Th1’e ve IgG1’den IgG2 izotipine doğru

    kaydırır. Benzer şekilde, duyarlı C57BL/6J vahşi tip

    farelerde leptin, IFN-γ salınımını ve IgG2 sentezini

    artırarak hastalığı kötüleştirir. Serum leptin

    düzeyindeki bir dalgalanma EAE’nin klinik belirtilerinin

    ortaya çıkmasıyla paraleldir. Serum leptin seviyesinde

    oluşan bir pik, inflamatuar anoreksia, kilo kaybı ve

    myeline karşı patolojik T hücre yanıtı gelişmesini

    beraberinde getirir. EAE’li farede MSS’ye sızan

    lenfomononükleer infiltratlar; aktif, inflamatuar

    lezyonlarda in situ leptin üretimi olduğunu

    göstermektedir. Bu durum leptinin kayda değer lokal

    bir kaynağına işaret etmektedir. EAE dirençli farelerde

    ise sistemik ve in situ leptin sekresyonu yoktur. Bu

    veriler ışığında leptinin, EAE modeliyle oluşturulan

    MS’teki MSS inflamasyonu ile ilişkili olduğu

    söylenebilir. Aslında De Rosa ve ark. tarafından yapılan

    son çalışmalar, leptin nötralizasyonunun (anti leptin

    mAb ile) aktif olarak indüklenen veya pasif transferle

    oluşturulan EAE’nin klinik belirtileri, ilerlemesi ve

    ataklarında düzelme sağlayabildiğini göstermiştir. Bu

    etki, proteolipid protein 139-151 peptidine karşı gecikmiş

    tip hipersensitivite reaksiyonunun inhibisyonu, myelin

    antjenlerine karşı CD4+ T hücre yanıtında azalma ve IL-

    4 ve IL-10 üretiminde artma ile ilişkilidir. Leptin

    nötralizasyonu yapılan farelerin CD4+ T hücrelerinde

    de çatalbaşlı/kanatlı heliks transkripsiyon faktörü 3

    (Foxp3; regülatör T hücrelerinin selektif markerı,

    immun toleransın kontrolünde önemli bir hücre alt

    grubu) ekspresyonu da artmış; fenotip düzenleyici

    tarafa yönelmiştir.

    Biyokimyasal zeminde, leptin nötralizasyonu ile

    oluşturulan T hücre hipoaktivitesi; anerji faktör kinaz

    inhibitörü p27 (p27Kip-1)’nin aktivitesinin azaltılmasında

    kusur ve ERK1/2 ve STAT6 tirozin fosforilasyonuda

    artış ile açıklanabilir (STAT6; IL-4 transkripsiyonunun

    artırılmasında ve EAE’de klasik Th2/regülatör tip

    sitokin cevabı ile ilgili bir faktör).

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    Tedaviye henüz başlanmamış MS hastalarının serum

    ve BOS’taleptin seviyelerinde artış rapor edilmiştir. Bu

    durum, BOS’taki IFN-γ sekresyonuyla doğru ve

    dolaşımdaki düzenleyici T hücre (Treg) yüzdesi ile ters

    orantılı bulunmuştur. Düzenleyici T hücreleri, effektör

    T hücreleri tarafından oluşturulan immun yanıtın

    baskılanmasında etkilidirler ve MS hastalarında,

    sağlıklı kontrol grubuna nazaran azalış düzeydedir.

    Diğer bir önemli nokta da periferik Treg hücre

    sayısının, MS hastalarında serum leptin düzeyleriyle

    ters korelasyon içinde olmasıdır; ki bu düzenleyici T

    hücre sayısı ile leptin sekresyonu arasında bir bağlantı

    olduğunu göstermektedir. Regülatör T hücrelerinin

    timusta üretilidği göz önünde bulundurulduğunda,

    periferde sentezlenen leptinin mi yoksa peritimik yağ

    dokusunda üretilen leptinin mi Treg hücrelerinin

    üretim ve fonksiyonunda, dolayısıyla otoimmunite

    eğiliminde etkili olduğu bilinmemektedir. Henüz

    açıklığa kavuşturulamamış olan bu soru şu anki pek

    çok araştımanın konusudur. Yine de, leptin

    sekresyonunun MS’in akut fazında artmış olması

    BOS’ta IFN-γ sentezi ile ilişkilidir ve MS’in patogenezi

    ve hastaların klinik takibi açısından ilgi çeken bir

    bulgudur. Daha önce de belirtildiği üzere MS

    hastalarının serum ve BOS leptin düzeylerindeki artış,

    vücut kitle indeksiyle korelasyon göstermez. Öte

    yandan BOS’taki leptin artışı serumdakinden daha

    yüksektir. Bu durum, MSS’de sekonder bir in situ

    leptin sentezi mi vardır ve/veya artmış sistemik

    üretime bağlı olarak kan-beyin bariyerinden artmış bir

    leptin geçişi mi söz konusudur, sorularını

    doğurmaktadır.

    Aktif MS lezyonlarından alınan Th1 lenfositlerde

    yapılan mikroarray gen analizleri, immunendokrin

    aksa ait, leptin dahil birçok genin transkripiyonunda

    artış göstermektedir. Pek çok T hücre aracılı

    otoimmun hastalıkta olduğu gibi MS’te de immun

    yanıtın Th1 yönüne polarize olmasıyla birlikte, leptin

    transkripsiyonu da artar. Öte yandan aktif EAE

    lezyonlarında inflamatuar T hücreleri ve makrofajların

    çevresinde leptinin in situ sekresyonunda artış

    gözlenmiştir. MS’li hastaların BOS’larında artmış leptin

    düzeyleri, inflamatuar hücrelerin bizzat yol açtğı bir

    durum olabilir. Zira MS hastalarına ait insan myelin

    temel proteinine (hMBP) spesifik otoreaktif T

    hücreleri ile yapılan çalışmalar, bu hücrelerin

    aktivasyonlarından sonra leptin sentezlediklerini ve

    leptin reseptör ekspresyonunu stimule ettiklerini

    göstermiştir.

    Leptin antikorları ve leptin reseptör blokerleri, hMBP-

    spesifik T hücre klonlarının antijen ile uyarılma sonucu

    verdikleri proliferatif yanıtı azaltmaktadır; ki bu

    durum, otoreaksiyonu baskılayan bu otokrin yolağın

    temelinde leptin bazlı bir müdahale yer alabileceğine

    işaret eder. Son olarak, IFN-β ile tedavi edilen MS

    hastalarında atak öncesi serum leptin düzeylerinde

    artış gösterilmiştir. Yine son çalışmalarda, leptinin MS

    hastalarında, hastalığın akut fazında periferik

    monositlerdenin vitro TNF-α, IL-6 ve IL-10

    sekresyonunu engellediği, hastalığın stabil evrelerinde

    ise bir etkisi olmadığı rapor edilmiştir. Ayrıca, MS

    hastalarında nöbet sırasında T hücrelerinde ObR

    miktarı artmıştır ve bu artış fosfor -STAT3

    seviyelerindeki artışla ilişkilidir. Tüm bunlar göz önüne

    alındığında, anlaşılmaktadır ki; leptin MS’teki

    nöroantijenleri hedef alan patojenik (otoreaktif) Th1

    yanıtının oluşumunda rol alan birçok inflamatuar

    faktörden biridir.

    Düşük serum leptininin yardımcı T hücrelerinin

    aktivasyonunu ve timüs fonksiyonlarını bozarak

    enfeksiyonlara eğilimi artırdığı varsayılmaktadır. Öte

    yandan, leptin Th1 aktivasyonunu artırıcı etkisi ile EAE,

    tip 1 diabet ve antijen aracılı artrit gibi deneysel olarak

    indüklenen birçok otoimmun hastalığa eğilimi

    artırmaktadır. Leptinin birtakım otoimmun

    koşullardaki rolünü tam olarak ortaya koyabilmek için

    daha daha fazla deneysel kanıta ihtiyaç vardır. Buna

    rağmen bu alandaki yeni çalışmaların bu konuda

    birçok yeni bilgiye kapı açması bile son derece

    heyecan vericidir. Bu bağlamda, leptinin adipoz doku

    ve nöroendokrin sistemden köken alan ve hem besin

    alımı ve metabolizmada hem de bağışıklık sisteminde

    rolü olan çok sayıda faktörden yalnızca biri olduğu

    belirtilmelidir. Bu mediatörler adiponektin, visfatin,

    nöropeptid Y ve ghrelindir. Özellikle ghrelinin, leptin

    tarafından indüklenen inflamatuar sitokin salımı

    üzerindeki anti-inflamatuar etkisi ve timik

    homeostazdaki güçlü etkisi ilgi çekicidir.

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    Regülatör T hücreleri ve leptin

    Geçen yüzyılın sonlarına doğru otoimmuniteyi

    engelleme yeteneği olan bir grup hücre: regülatör T

    (Treg) hücreleri tanınmıştır. Treg hücreleri

    immunaktaivasyonu baskılamada dominant bir role

    sahiptirler, dolayısıyla self-tolerans ve homeostazda

    kritik mediatörlerdir. Otoimmuniteyi baskılama işlevi

    olan olan bu hücre alt grubunu daha iyi tanımlamak

    için gösterilen çabalar, IL-2Rα zincirinin temel üreticisi

    olan CD4+ T hücrelerinin supresör aktivite yönünden

    son derece zengin hücreler olduğu tanısıyla

    sonuçlanmıştır. Doğal kaynaklı bu CD4+ CD25+ Treg

    hücreler, self-toleransın T hücre aracılı sağlanmasında

    en iyi adaylar olmuşlardır. İn vitro olarak T hücre

    reseptör cross-linking işlemi uygulanan Treg hücreler,

    IL-2 üretimi yapamamakta; ancak effektör T

    hücrelerinin sitokin üretimini ve proliferatif yanıtını

    baskılayabilmektedirler. Ancak bu in vitro anerji, daha

    kompleks bir in vivo aktivasyona ters düşer. Edinilmiş-

    transfer deneyleri Treg hücrelerinin kendilerini

    yenileme yetenekleri olduğunu göstermektedir; son

    derece az sayıda Treg hücresi transferi otoimmüniteye

    karşı uzun süren koruma sağlar. Ek olarak; Treg

    hücreleri, spesifik T hücre reseptörü (TCR)

    stimülasyonundan veya genetik olarak Treg hücre

    eksikliği olan farelere transferinden sonra, lenfopenik

    koşularda sağlam MHC sınıf II bağımlı proliferasyon

    yeteneği gösterir. Yüksek konsantrasyonlu IL-2 -

    antijen spesifik Treg hücrelerinin antijenizasyonu ve

    kolonizasyonunu sağlar- varlğında TCR ve CD28

    ilavesinden sonra Treg hücre populasyonun yayılımı

    üzreine in vitro bir protokol geliştirilmiştir. İn vitro

    ortamdaki beligin anerjilerine rağmen Treg hücre

    popülasyonu in vivo ortamda ciddi gelişim yeteneğine

    sahiptirler ve daha önce yapılan anerjik hücre tanımı

    bu bağlamda yanıltıcıdır.

    Foxp3 sentezi CD25+Treg hücreler başta olmak üzere

    düzenleyici aktivitesi olan diğer CD25- T hücrelerinde

    de görülmektedir. Bu transkripsiyon faktörünün, bu

    hücre grubunun fonksiyonu ve gelişimi ile ilgili olduğu

    düşünülmektedir. Foxp3, Treg hücrelerinin doğal

    oluşumunda şimdiye kadar tanımlanmış en kesin

    markerdır.

    İnsanın ölümcül otoimmun hastalığı olan “X ‘e bağlı,

    poliendokrinopati, enteropati, immundisfonksiyon”un

    nedeni olarak, Foxp3’ü kodlayan gende mutasyonların

    tanımlanması ve kendiliğinden mutasyona sahip bir

    farede aynı hastalığın analogunun gösterilmesi, bu

    alanda önemli bir buluştur ve Treg hücrelerin

    fonksiyonel kökeni üzerine daha sonra yapılan

    çalışmalar yön vemiştir. Son zamanlarda yapılan

    çalışmalar, leptinin insanın doğal olarak oluşan Foxp3+,

    CD4+, CD25+ Treg hücrelerinin çoğamasında negatif bir

    sinyal olabileceğini göstermiştir. Taze izole edilmiş

    Treg hücreler leptin üretir ve yüksek miktarlarda ObR

    eksprese eder. Anti-CD3 ve anti-CD28 stimulasyonu

    sırasında leptinin, leptin monoklonal antikoru (mAb)

    ile in vitro nötralizasyonu, IL-2 bağımlı bir Treg hücre

    proliferasyonu ile sonlanmaktadır. Leptin mAb

    varlığında çoğalan Treg hücrelerde Foxp3 ekspresyonu

    artmış ve hücreler baskılayıcı özelliğini korumuştur.

    Etki, ObR aracılı leptin sinyaline sekonder gelişir.

    Leptin nötralizasyonu, Treg hücrelerin anerjik

    durumunu tersine çevirir; bu durum siklin bağımlı

    p27Kip-1’in azaltılması ve ERK1 ve ERK2’nin

    fosforilasyonu ile gerçekleşir. Tüm bu bulgular, leptin

    nötralizasyonunun in vitro ortamda Treg hücrelerin

    yayılımı üzerine önemli bir etkiye sahip olduğunu

    ortaya koymaktadır.

    Obezite ve leptin: inflamasyon ve adipoz doku

    arasındaki köprü

    Leptinin kritik bir rolü olduğunun genetik olarak

    kanıtlanması ve besin alımını kontrol ederek

    anoreksijenik yolaklar üzerindeki güçlendirici etkisi,

    çok güçlü ve anlamlı bir sisteme ışık tutmuştur. Leptin

    sinyal yolağında bir aksama olması halinde

    kemirgenlerde ve insanlarda şiddetli ve devamlı

    hiperfaji görülmekte; ancak bu durum yağ doku

    kitlesinin aşırı artması halinde de değişmemektedir.

    Bu durumda, diğer adiposit kökenli sinyaller de besin

    alımının adiposit aracılı düzenlenmesinde en azından

    yardımcı bir etkiye sahip olmalıdır. Obezite ve onunla

    ilgili metabolik patolojiler, en yaygın ve zararlı

    metabolik hastalıklardır ve yetişkin popülasyonunun

    %50’sinden fazlasını etkilemektedir. Bu durumlar,

    anormal sitokin prodüksyonu, artmış akut faz

    reaktanları ve inflamatuar sinyal yolaklarının

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    aktivasyonuna; yani doğal bağışıklık yanıtının

    artmasına yol açar. Ve kronik inflamatuar durumlar

    baş gösterir. Bu bağlantı, en azından deneysel hayvan

    modellerinde, hiç de yersiz değildir; zira bizzat

    obezitenin kendisiyle veya insulin direnci, tip 2 diabet

    ve kardiovasküler hastalıklar gibi onunla yakından ilgili

    durumlarla tutarlılık gösterir. Obezite varlığında ortaya

    çıkan infamatuar yanıtın ilgi çekici özelliklerinden biri

    de bilhassa adipoz dokuda tetiklenmesi ve

    gerçekleşmesidir; ancak metabolik açıdan önemli

    diğer yerler de hastalığın ilerleyişi ile bu inflamatuar

    sürece katılırlar. Obezite ve komplikasyonları

    çerçevesinde; inflamatuar yanıtın zamansal ve uzaysal

    nitelikleri, metabolik disregülasyondan sorumlu hedef

    hücreler ve altta yatan moleküler mekanizmalar cevap

    bekleyen kritik sorular olarak kalmıştır. Adipositlerin

    metabolik yolaklardaki etkisi net olarak bilinse de,

    inflamasyondaki rolü tam olarak açıklanamamıştır.

    Adipositlerin ve monosit ve makrofajlar gibi çeşitli tip

    immun hücrelerin benzer etkiler gösterdiği ortaya

    konmuştur. Leptin ise, obezitede görülen adipoz doku

    yoğunluğu ve inflamasyon arasındaki en önemli

    bağlayıcı mediatördür.

    İnsanda, nicelik olarak değil ama işlevsel olarak lepin

    eksikliğinin görüldüğü temel durum obezitedir; zira

    obezitede, artmış serum leptin düzeyleri sonucu

    santral ve periferik leptin direnci gelişmektedir.

    Epidemiyolojik çalışmalar, obez hastalarda

    enfeksiyonların, özellikle solunum yolları ve üriner

    sistemdeki enfeksiyonların, arttığını ifade etmektedir.

    Bu süreçte; vücut yağ miktarındaki aşırı artış

    sonucunda akciğer ventilasyonundaki ve böbreklerden

    idrar çıkışındaki değişmeler gibi pek çok faktörün etkisi

    vardır. Bir diğer faktör ise, CD4+ T hücrelerinde

    eksprese edilen leptin reseptörlerinde

    duyarsızlaşmadır; artmış leptin seviyesi, bir süre sonra

    T hücreleri tarafından leptin eksikliği olarak algılanır.

    Özet olarak; obezite, doğal bağışıklığın (makrofaj

    sistemi) düşük dereceli, kronik aktivasyonuna neden

    olur; bu aktivasyon obeziteye paralel gelişen insulin

    direnci, tip 2 diabet ve ateroskleroz gibi patolojik

    koşullarla ilişkilidir. Bunun yanı sıra leptin direncini

    takiben değişen T hücre aktivitesi ve artan enfeksiyon

    eğilimi de yine obezitenin bir sonucudur.

    Sonuç olarak, tartışmanın bir can alıcı noktası da

    obezite ve otoimmun hastalıkların ilişkili olup

    olmadığıdır. Şu anda, bu konu üzerine yeterli miktarda

    güçlü ve geniş çaplı epidemiyolojik çalışma

    olmadığından, çok kesin sonuçların varlığından söz

    edilemez. MS hastalarında vücut kitle indeksinin

    arttığı gösterilmiştir. Ancak bu durumun, tedavide

    kullanılan besin alımını ve yağ kitlesini artırabilecek

    ilaçlardan (kortikosteroidler,IFN-β) veya nöromusküler

    zayıflama sonucu gelişen fiziksel aktivite azlığından

    kaynaklanıp kaynaklanmadığı net değildir. Bu konuyu

    hedef alan daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğu kesindir.

    Sonuçlar

    Üstte bahsi geçen konulardan hareketle,metabolik

    durum ile immun toleransı kontrol eden Treg hücre

    yanıtı arasında sıkı bir bağlantı olduğu sonucuna

    varılabilir.Leptin,bir yandan Th1 yanıtını indükleyip bir

    yandan da Treg hücre aktivitesini baskılayan

    proinflamatuar bir sitokindir.Bu nedenle leptin, kendi

    antijenine veya yabancı antijenlere karşı abatılı

    immunoinflamatuar yanıta ve hatta otoimmunite risk

    faktörleriyle (genetik yatkınlık, HLA, çevre…) biraraya

    geldiğinde otoimmuniteye yol açan bir

    mediatördür.Leptin, metabolik durum ve Treg

    hücreler arasındaki ilişkiyi otoimmun hastalıklara

    eğilim açısından net olarak tanımlayacak yeni

    çalışmalara gereksinim vardır.Bu bağlamda Fontana ve

    ark. tarafından yapılan son çalışmalar, kalori

    kısıtlaması ve bunu izleyen serum leptin düzeyinde

    azalmanın, insanlarda immuninflamatuar

    parametreleri (IL-6,CRP gibi) belirgin şekilde

    azaltabildiğini göstermiştir; ki bu da beslenme

    müdahaleleri ile inflamatuar yanıtların

    baskılanabileceğini düşündürür.Bunun yanı

    sıra,farelerde akut açlığın veya mAb ile leptin

    nötralizasyonunun, IL-4 ve IL-10 sekresyonunu

    artırarak EAE’nin gelişimi,ilerlemesi ve nörolojik

    belirtileri üzerine iyileştirici etkisi gösterilmiştir.Leptin

    antagonistlerinin benzer şekilde endometriozisli

    farede peritonealinflamasyonu azaltması da,leptin

    sinyallerini hedef alan stratejilerin ileride immun ve

    otoimmun yanıtın baskılanmasında yardımcı

    olabileceğinin kanıtıdır.

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    Kaynaklar

    1. Samartin, S., Chandra, R. (2001) Obesity, overnutrition and the immune system. Nutr. Res. 21, 240–243. 2. Friedman, J. M., Halaas, J. L. (1998) Leptin and the regulation of body weight in mammals. Nature 395, 763–770. 3. Matarese, G., La Cava, A., Sanna, V., Lord, G. M., Lechler, R. I., Fontana, S., Zappacosta, S. (2002) Balancing susceptibility to infection and autoimmunity: a role for leptin? Trends Immunol. 23, 182–187. 4. Chehab, F. F., Lim, M., Lu, R. (1996) Correction of the sterility defect in homozygous obese female mice by treatment with the human recombinant leptin. Nat. Genet. 12, 318–320. 5. Bennett, B. D., Solar, G. P., Yuan, J. Q., Mathias, J., Thomas, G. R., Matthews, W. (1996) A role for leptin and its cognate receptor in hematopoiesis. Curr. Biol. 6, 1170–1180. 6. Sierra-Honigmann, M. R., Nath, A. K., Murakami, C., Garcı´a-Carden˜a, G., Papapetropoulos, A., Sessa, W. C., Madge, L. A., Schechner, J. S., Schwabb, M. B., Polverini, P. J., Flores-Riveros, J. R. (1998) Biological action of leptin as an angiogenic factor. Science 281, 1683–1686. 7. Ducy, P., Amling, M., Takeda, S., Priemel, M., Schilling, A. F., Beil, F. T., Shen, J., Vinson, C., Rueger, J. M., Karsenty, G. (2000) Leptin inhibits bone formation through a hypothalamic relay: a central control of bone mass. Cell 100, 197–207. 8. Zhang, Y., Proenca, R., Maffei, M., Barone, M., Leopold, L., Friedman, J. M. (1994) Positional cloning of the mouse obese gene and its human homologue. Nature 372, 425–432. 9. Landman, R. E., Puder, J. J., Xiao, E., Freda, P. U., Ferin, M., Wardlaw, S. L. (2003) Endotoxin stimulates leptin in the human and nonhuman primate. J. Clin. Endocrinol. Metab. 88, 1285–1291. 10. Orbak, Z., Ertekin, V., Akay, F., Ozkan, B., Ors, R. (2003) Serum leptin levels in neonatal septicemia. J. Pediatr. Endocrinol. Metab. 16, 727–731. 11. Bornstein, S. R., Preas, H. L., Chrousos, G. P., Suffredini, A. F. (1998) Circulating leptin levels during acute experimental endotoxiemia and antiinflammatory therapy in humans. J. Infect. Dis. 178, 887–890. 12. Koc¸, E., Ustu¨ndag˘, G., Aliefendiog˘lu, D., Ergenekon, E., Bideci, A., Atalay, Y. (2003) Serum leptin levels and their relationship to tumor necrosis factor-_ and interleukin-6 in neonatal sepsis. J. Pediatr. Endocrinol. Metab. 16, 1283–1287. 13. Yarasheski, K. E., Zachwieja, J. J., Horgan, M. M., Powderly, W. G., Santiago, J. V., Landt, M. (1997) Serum leptin concentrations in human immunodeficiency virus-infected men with low adiposity. Metabolism 46, 303–305. 14. Zhang, F., Basinski, M. B., Beals, J. M., Briggs, S. L., Churgay, L. M., Clawson, D. K., DiMarchi, R. D., Furman, T. C., Hale, J. E., Hsiung, H. M., Schoner, B. E., Smith, D. P., Zhang, X. Y., Wery, J. P., Schevitz, R. W. (1997) Crystal structure of the obese protein leptin-E100. Nature 387, 206–209. 15. Tartaglia, L. A., Dembski, M., Weng, X., Deng, N., Culpepper, J., Devos, R., Richards, G. J., Campfield, L. A., Clark, F. T., Deeds, J., Muir, C., Sanker, S., Moriarty, A., Moore, K. J., Smutko, J. S., Mays, G. G., Wool, 898 Journal of Leukocyte Biology Volume 84, October 2008 http://www.jleukbio.org E. A., Monroe, C. A., Tepper, R. I. (1995) Identification and expression cloning of a leptin receptor, Ob-R. Cell 83, 1263–1270. 16. Tartaglia, L. A. (1997) The leptin receptor. J. Biol. Chem. 272, 6093– 6100.

    17. Park, H. Y., Kwon, H. M., Lim, H. J., Hong, B. K., Lee, J. Y., Park, B. E., Jang, Y., Cho, S. Y., Kim, H. S. (2001) Potential role of leptin in angiogenesis: leptin induces endothelial cell proliferation and expression of matrix metalloproteinases in vivo and in vitro. Exp. Mol. Med. 33, 95–102. 18. Lord, G. M., Matarese, G., Howard, J. K., Baker, R. J., Bloom, S. R., Lechler, R. I. (1998) Leptin modulates the T-cell immune response and reverses starvation-induced immunosuppression. Nature 394, 897–901. 19. Sa´nchez-Margalet, V., Martı´n-Romero, C., Santos-Alvarez, J., Goberna, R., Najib, S., Gonzalez-Yanes, C. (2003) Role of leptin as an immunomodulator of blood mononuclear cells: mechanisms of action. Clin. Exp. Immunol. 133, 11–19. 20. Banks, A. S., Davis, S. M., Bates, S. H., Myers, M. G. (2000) Activation of downstream signals by the long form of the leptin receptor. J. Biol. Chem. 275, 14563–14572. 21. Bjørbaek, C., Buchholz, R. M., Davis, S. M., Bates, S. H., Pierroz, D. D., Gu, H., Neel, B. G., Myers Jr., M. G., Flier, J. S. (2001) Divergent roles of SHP-2 in ERK activation by leptin receptors. J. Biol. Chem. 276, 4747–4755. 22. Sweeney, G. (2002) Leptin signaling. Cell. Signal. 14, 655–663. 23. Martin-Romero, C., Sanchez-Margalet, V. (2001) Human leptin activates PI3K and MAPK pathways in human peripheral blood mononuclear cells: possible role of Sam68. Cell. Immunol. 212, 83–91. 24. van den Brink, G. R., O’Toole, T., Hardwick, J. C., van den Boogaardt, D. E., Versteeg, H. H., van Deventer, S. J., Peppelenbosch, M. P. (2000) Leptin signaling in human peripheral blood mononuclear cells, activation of p38 and p42/44 mitogen-activated protein (MAP) kinase and p70 S6 kinase. Mol. Cell Biol. Res. Commun. 4, 144–150. 25. Ozata, M., Ozdemir, I. C., Licinio, J. (1999) Human leptin deficiency caused by a missense mutation: multiple endocrine defects, decreased sympathetic tone, and immune system dysfunction indicate new targets for leptin action, greater central than peripheral resistance to the effects of leptin, and spontaneous correction of leptin mediated defects. J. Clin. Endocrinol. Metab. 84, 3686–3695. 26. Farooqi, I. S., Matarese, G., Lord, G. M., Keogh, J. M., Lawrence, E., Agwu, C., Sanna, V., Jebb, S. A., Perna, F., Fontana, S., Lechler, R. I., DePaoli, A. M., O’Rahilly, S. (2002) Beneficial effects of leptin on obesity, T cell hyporesponsiveness, and neuroendocrine/metabolic dysfunction ofhuman congenital leptin deficiency. J. Clin. Invest. 110, 1093–1103. 27. Howard, J. K., Lord, G. M., Matarese, G., Vendetti, S., Ghatei, M. A., Ritter, M. A., Lechler, R. I., Bloom, S. R. (1999) Leptin protects mice from starvation induced lymphoid atrophy and increases thymic cellularity in ob/ob mice. J. Clin. Invest. 104, 1051–1059. 28. Lord, G. M., Matarese, G., Howard, J. K., Lechler, R. I. (2001) The bioenergetics of the immune system. Science 292, 855–856. 29. Frauwirth, K. A., Riley, J. L., Harris, M. H., Parry, R. V., Rathmell, J. C., Plas, D. R., Elstrom, R. L., June, C. H., Thompson, C. B. (2002) The CD28 signaling pathway regulates glucose metabolism. Immunity 16, 769–777. 30. Khaled, A. R., Durum, S. K. (2002) Lymphocide: cytokines and the control of lymphoid homeostasis. Nat. Rev. Immunol. 2, 817–830. 31. La Cava, A., Matarese, G. (2004) The weight of leptin in immunity. Nat. Rev. Immunol. 4, 371–379.

    http://www.jleukbio.org/

  • Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi Çeviri Makale/ Translation

    Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4 Toprak DE

    32. Caldefie-Chezet, F., Poulin, A., Tridon, A., Sion, B., Vasson, M. P. (2001) Leptin: a potential regulator of polymorphonuclear neutrophil bactericidal action? J. Leukoc. Biol. 69, 414–418. 33. Caldefie-Chezet, F., Poulin, A., Vasson, M. P. (2003) Leptin regulates functional capacities of polymorphonuclear neutrophils. Free Radic. Res. 37, 809–814. 34. Siegmund, B., Lear-Kaul, K. C., Faggioni, R., Fantuzzi, G. (2002) Leptin deficiency, not obesity, protects mice from Con A-induced hepatitis. Eur. J. Immunol. 32, 552–560. 35. Zhao, Y., Sun, R., You, L., Gao, C., Tian, Z. (2003) Expression of leptin receptors and response to leptin stimulation of human natural killer cell lines. Biochem. Biophys. Res. Commun. 300, 247–252. 36. Tian, Z., Sun, R., Wei, H., Gao, B. (2002) Impaired natural killer (NK) cell activity in leptin receptor deficient mice: leptin as a critical regulator in NK cell development and activation. Biochem. Biophys. Res. Commun. 298, 297–302. 37. Dixit, V. D., Mielenz, M., Taub, D. D., Parvizi, N. (2003) Leptin induces growth hormone secretion from peripheral blood mononuclear cells via a protein kinase C- and nitric oxide-dependent mechanism. Endocrinology 144, 5595–5603. 38. Williams, K. C., Ulvestad, E., Hickey, W. F. (1994) Immunology of multiple sclerosis. Clin. Neurosci. 2, 229–245. 39. Matarese, G., Di Giacomo, A., Sanna, V., Lord, G. M., Howard, J. K., Di Tuoro, A., Bloom, S. R., Lechler, R. I., Zappacosta, S., Fontana, S. (2001) Requirement for leptin in the induction and progression of autoimmune encephalomyelitis. J. Immunol. 166, 5909–5916. 40. Sanna, V., Di Giacomo, A., La Cava, A., Lechler, R. I., Fontana, S., Zappacosta, S., Matarese, G. (2003) Leptin surge precedes onset of autoimmune encephalomyelitis and correlates with development of pathogenic T cell responses. J. Clin. Invest. 111, 241–250. 41. De Rosa, V., Procaccini, C., La Cava, A., Chieffi, P., Nicoletti, G. F., Fontana, S., Zappacosta, S., Matarese, G. (2006) Leptin neutralization interferes with pathogenic T cell autoreactivity in autoimmune encephalomyelitis. J. Clin. Invest. 116, 447–455. 42. Matarese, G., Carrieri, P. B., La Cava, A., Perna, F., De Rosa, V., Aufiero, D., Fontana, S., Zappacosta, S. (2005) Leptin increase in multiple sclerosis associates with reduced number of CD4_CD25_ regulatory T cells. Proc. Natl. Acad. Sci. USA 102, 5150–5155. 43. Lock, C., Hermans, G., Pedotti, R., Brendolan, A., Schadt, E., Garren, H., Langer-Gould, A., Strober, S., Cannella, B., Allard, J., Klonowski, P., Austin, A., Lad, N., Kaminski, N., Galli, S. J., Oksenberg, J. R., Raine, C. S., Heller, R., Steinman, L. (2002) Gene-microarray analysis of multiple sclerosis lesions yields new targets validated in autoimmune encephalomyelitis. Nat. Med. 8, 500–508. 44. Batocchi, A. P., Rotondi, M., Caggiula, M., Frisullo, G., Odoardi, F., Nociti, V., Carella, C., Tonali, P. A., Mirabella, M. (2003) Leptin as a marker of multiple sclerosis activity in patients treated with interferon-_. J. Neuroimmunol. 139, 150–154. 45. Tilg, H., Moschen, A. R. (2006) Adipocytokines: mediators linking adipose tissue, inflammation and immunity. Nat. Rev. Immunol. 6, 772–783. 46. Dixit, V. D., Yang, H., Sun, Y., Weeraratna, A. T., Youm, Y. H., Smith, R. G., Taub, D. D. (2007) Ghrelin promotes thymopoiesis during aging. J. Clin. Invest. 117, 2778–2790. 47. Sakaguchi, S., Sakaguchi, N., Asano, M., Itoh, M., Toda, M. (1995) Immunologic self-tolerance maintained by activated T cells expressing IL-2 receptor_-chains (CD25). Breakdown of a single mechanism of self-tolerance causes various autoimmune diseases. J. Immunol. 155, 1151–1164.

    48. Fisson, S., Darrasse-Je`ze, G., Litvinova, E., Septier, F., Klatzmann, D., Liblau, R., Salomon, B. L. (2003) Continuous activation of autoreactive CD4_ CD25_ regulatory T cells in the steady state. J. Exp. Med. 198, 737–746. 49. Fontenot, J. D., Gavin, M. A., Rudensky, A. Y. (2003) Foxp3 programs the development and function of CD4_CD25_ regulatory T cells. Nat. Immunol. 4, 330–336. 50. Gavin, M. A., Clarke, S. R., Negrou, E., Gallegos, A., Rudensky, A. (2002)Homeostasis and anergy of CD4(_)CD25(_) suppressor T cells in vivo. Nat. Immunol. 3, 33–41. 51. Klein, L., Khazaie, K., von Boehmer, H. (2003) In vivo dynamics of antigen-specific regulatory T cells not predicted from behavior in vitro. Proc. Natl. Acad. Sci. USA 100, 8886–8891. 52. Brunkow, M. E., Jeffery, E. W., Hjerrild, K. A., Paeper, B., Clark, L. B. Yasayko, S. A., Wilkinson, J. E., Galas, D., Ziegler, S. F., Ramsdell, F. (2001) Disruption of a new forkhead/winged-helix protein, scurfin, results in the fatal lymphoproliferative disorder of the scurfy mouse. Nat. Genet. 27, 68–73. 53. Chatila, T. A., Blaeser, F., Ho, N., Lederman, H. M., Voulgaropoulos, C., Helms, C., Bowcock, A. M. (2000) JM2, encoding a fork head-related protein, is mutated in X linked autoimmunity-allergic disregulation syndrome. J. Clin. Invest. 106, R75–R81. 54. Sakaguchi, S. (2005) Naturally arising Foxp3-expressing CD25_CD4_ regulatory T cells in immunological tolerance to self and non-self. Nat. Immunol. 6, 345–352. 55. De Rosa, V., Procaccini, C., Calı`, G., Pirozzi, G., Fontana, S., Zappacosta, S., La Cava, A., Matarese, G. (2007) A key role of leptin in the control of regulatory T cell proliferation. Immunity 26, 241–255. 56. Heilbronn, L. K., Campbell, L. V. (2008) Adipose tissue macrophages, low grade inflammation and insulin resistance in human obesity. Curr. Pharm. Des. 14, 1225–1230. 57. Amar, S., Zhou, Q., Shaik-Dasthagirisaheb, Y., Leeman, S. (2007) Dietinduced obesity in mice causes changes in immune responses and bone loss manifested by bacterial challenge. Proc. Natl. Acad. Sci. USA 104, 20466– 20471. 58. Giesser, B., Beres-Jones, J., Budovitch, A., Herlihy, E., Harkema, S. (2007) Locomotor training using body weight support on a treadmill improves mobility in persons with multiple sclerosis: a pilot study. Mult. Scler. 13, 224–231. 59. Fontana, L., Eagon, J. C., Trujillo, M. E., Scherer, P. E., Klein, S. (2007) Visceral fat adipokine secretion is associated with systemic inflammation in obese humans. Diabetes 56, 1010–1013.