littera - web viewintersemiotic translation has recently received belated but well-deserved...
TRANSCRIPT
![Page 1: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/1.jpg)
LITTERA
Gülşen Sayın
GÖSTERGE DİZGELERİ ARASI ÇEVİRİ ÖRNEĞİ OLARAK EDEBİYAT UYARLAMALARI VE BAZ LUHRMANN’DAN BİR UYARLAMA
WILLIAM SHAKESPEARE’DEN ROMEO + JULIET
SUMMARY
LITERARY ADAPTATIONS AS THE SUBCATEGORY OF INTERSEMIOTIC TRANSLATION: BAZ LUHRMANN’S WILLIAM SHAKESPEARE’S ROMEO +
JULIET
Intersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition
from the contemporary scholars of Translation Studies. This article seeks to investigate
literary adaptations as an example of intersemiotic translation. To serve this purpose, the
article, first, defines intersemiotic translation, and then having investigated contemporary
translation theories, moves to define literary adaptations in the light of contemporary
translation theories, and finally analyses Baz Luhrmann’s William Shakespeare’s Romeo +
Juliet as an example of literary adaptations and intersemiotic translation.
Key Words: Intersemiotic Translation, literary adaptations, Baz Luhrmann, Romeo+Juliet
Anahtar Sözcükler: Gösterge dizgeleri arası çeviri, edebiyat uyarlamaları, Baz Luhrmann,
Romeo+Juliet.
GİRİŞ
Gösterge dizgeleri arası çeviri türünün örnekleri arasında yer alan edebiyat
uyarlamaları dünyada ve ülkemizde uzun yıllar çeviribilimin üvey çocuğu olarak görülmüş ve
ihmal edilmiştir. Üniversitelerimizde bu alanda yapılan çalışmalar, yazılan yüksek lisans ve
doktora tezleri 1990’lı yıllara kadar dil ve edebiyat bölümlerinde sunulmuşlardır. Ülkemizde
1980’lerin başında Yabancı Diller Yüksekokulu bünyesinde açılmaya başlayan Mütercim- Doç. Dr. Gülşen Sayın Yeditepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Çeviribilim Bölümü öğretim üyesidir.
1
![Page 2: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/2.jpg)
LITTERA
Tercümanlık bölümleri daha sonraki yıllarda Çeviribilim adıyla Fen-Edebiyat fakültelerine
bağlanarak her ne kadar çalışma alanlarını genişletmiş olsalar da gösterge dizgeleri arası
çeviriyi ve edebiyat uyarlamalarını çeviribilim ailesinin bir üyesi olarak görmeleri çok
yenidir.
Bu yazıda gösterge dizgeleri arası çevirinin tanımının ardından, bu alanın diğer
örnekleri dışarıda tutularak, salt edebiyat uyarlamalarının çeviribilim ailesince
kabullenilmesine kadar olan gecikmiş süreç, çeviribilimin kendi kuramsal serüvenine göz
atılarak açıklanack, bir çeviri türü olarak uyarlamanın tanımına ve özelliklerine değinildikten
sonra Baz Luhrmann’ın William Shakespeare’den Romeo + Juliet filmi bir uyarlama ve
gösterge dizgeleri arası çeviri örneği olarak ele alınarak filmden bazı sahneler irdelenecektir.
Gösterge Dizgeleri Arası Çeviri
Roman Jakobson 1959’da çevirinin dilbilimsel yönlerini irdelediği makalesinde çeviri
türlerini üç grupta incelerken dil içi çeviri ve diller arası çevirinin yanında üçüncü bir çeviri
türüne daha dikkat çeker: Farklı gösterge dizgeleri arasında yapılan çeviri (Jakobson 1959:
114). Bu üçüncü çeviri türü, ilk iki türün aksine bir doğal dilin kendi içinde veya iki doğal dil
arasında gerçekleşen çeviri türü değil, belli bir gösterge dizgesinde, o dizgenin anlatım
aracıyla oluşturulmuş anlamın, farklı bir anlatım aracı kullanan bir başka gösterge dizgesinde
yeniden oluşturulmasına dayanan çeviri türüdür. Örneğin, anlatım aracı dil olan edebiyat
dizgesinde yaratılmış bir metnin anlamının anlatım aracı sinema dili olan farklı bir gösterge
dizgesine aktarılması gösterge dizgeleri arası çeviri örneğidir. Burada edebiyat metni kaynak
metin, film dilinde yeniden oluşturulan görsel metin ise erek metindir. Farklı dizgeler arasında
gerçekleşen bu aktarımda yeniden yorumlama, yeniden yazma, ekleme veya çıkarmalar
kaçınılmazdır. Ortaya çıkan erek metin artık yeni bir metindir.
2
![Page 3: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/3.jpg)
LITTERA
Edebiyat ve tiyatro metinlerinin sinemaya, opera ve baleye uyarlanması, ünlü şairlerin
yapıtlarının müziğe aktarılması, tiyatro metinlerinin sahneye aktarılması, halkbilim
çalışmaları, hatta günümüzde kitap kapakları tasarımları ve müzecilik çalışmaları1 da gösterge
dizgeleri arası çeviri örnekleri olarak çeviribilim kapsamında ele alınmaktadır.
Gösterge dizgeleri arasındaki çeviri çalışmalarının çeviribilim tarafından gecikerek
son on-onbeş yılda kabullenilmesinin nedenlerine çeviribilimin kendi serüveni içinde göz
attığımızda temel nedenin çeviribilim çalışmalarının farklı iki doğal dil arası çeviri
bağlamında daha yaygın uygulandığını, bu uygulama sırasında ise ana tartışma konusunun
yıllarca kaynak metne ihanet ya da sadakat çerçevesinde döndüğünü, çevirmenin yazarın
gölgesinde anlam aktaran bir aracı konumundan öteye gitmediğini gözlemleriz. Bu süreçte
erek metnin kültürü ve okuyucusunun gereksinimleri göz ardı edilmiş, çevirmenin yaratıcılığı
kavramı uzun yıllar söz konusu olamamıştır. Çevirmenin yaratıcılığını sergilediği durumlarda
ise erek metin “çeviri” değil, “uyarlama” olarak görülmüştür. Ancak bu görüşün içinde
uyarlama kavramını çeviri metinden daha aşağıda gören bir tutum gizlenmiştir.
Ne var ki 1980’li yıllarda çeviribilim alanında, özellikle yazınsal çeviride, kültür-
merkezli ve erek metin/erek kültür odaklı yaklaşımların benimsenmesi ve çevirinin
kültürlerarası iletişimdeki rolünün öne çıkması çeviribilim alanının kapsamını genişletmiş,
çeviri çalışmalarını kaynak metne sadakat veya ihanet gibi dar bir alanda ele alan
yaklaşımlardan kaçınma başlamıştır. Itamar Even-Zohar’ın çoğul dizge kuramı2, çeviribilimin
dilbilim veya edebiyat kuramları içinde sınırlı kalmaması, kültür ve dizgeler arasındaki
ilişkiyi iyi incelemesi gerektiğini ele alır. Ancak, gösterge dizgeleri arası çevirinin ve bu
bağlamda edebiyat uyarlamalarının çeviribilim kapsamında daha rahat tartışılması yolunda ilk
kapı André Lefevere tarafından aralanmıştır. Lefevere’nin “yeniden yazma” ve “kırılma”
kuramları çeviri olgusunu salt dilbilimsel ve yazınsal kuramlar içinde tartışmaktan çıkararak
çok geniş bir kültürel, toplumbilimsel ve tarihsel bağlam içinde ele alır (1992: 47). Lefevere,
3
![Page 4: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/4.jpg)
LITTERA
“yeniden yazma” olgusunu açıklarken aslında her çevirinin bir “yeniden yazma” olduğunu
ileri sürerek çeviri, uyarlama, esinlenme gibi yeniden yazmanın türevleri olan türler
arasındaki sınırları görünmez hale getirir (47). Böylece, daha önceleri ikinci sınıf olarak
görülen “yeniden yazılan” erek metnin kaynak metin kadar önemli olduğunu savunur, çünkü
pek çok okuyucunun özgün metinle tanışması bu yeniden yazılan metin aracılığıyla olacaktır
(4). Tejaswini Niranja da yazınsal çeviri bağlamında “yeniden yazma” eyleminin yeni
kavramlar, yeni türler, dilin dışında yeni aktarım araçları tanıtabileceğini ve çeviri tarihinin de
zaten yazınsal yeniliklerin ve bir kültürün diğerini şekillendirme gücünün tarihi olduğunu
savunur (Niranjana 1992: 59). Lefevere’in “kırılma” olarak adlandırdığı kavram ise kaynak
metni kendi yazıldığı zaman ve kültürel bağlam sınırlarının ötesine taşıyarak erek kültür ve
toplum dizgesiyle dinamik bir ilişki içine sokar. Böylece kaynak metin erek kültürün çoğul
dizgesinde farklı anlamlar kazanır. Başka bir deyişle, kaynak metin farklı zaman dilimlerinde
ve farklı kültürel bağlamlarda yeni anlamlar kazanarak sürekli yeniden üretilir. Aynı
Shakespeare metinlerinin 1910’dan beri farklı ülkelerden yönetmenler tarafından sinemaya
uyarlanarak her dönemde ve her kültürde kitlelerle yeniden buluşması gibi.
Lawrence Venuti’nin yerelleştirme ve çevirmenin görünürlüğü kuramları da içinde
uyarlama kavramını barındırdığı için film uyarlamalarının çeviri bağlamında ele alınmasını
kolaylaştırmıştır. Gideon Toury’nin betimleyici çeviri kuramı, Mary Snell-Hornby’nin kaynak
yazınsal metnin erek metin üretimi için yazılmış bir reçete olarak görülmesine itirazı ve onun
yerine erek metne betimleyici, erek kültür odaklı, işlevsel ve sistemik bir yaklaşımla
bakılması gerektiğini saptaması (Snell-Hornby 2006: 49), Dirk Delabastita’nın çeviribilimin
disiplinlerarası doğasına vurgu yapması (2008: 238) çeviribilimi bugünkü konumuna
taşımıştır. Çeviribilimin kendi içinde geçirdiği bu evrimleşme, bu sürece büyük destek vermiş
olan kuramcı Susan Bassnett’in cümlelerine şöyle yansır:
4
![Page 5: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/5.jpg)
LITTERA
Çeviri, versiyon ve uyarlamayı birbirinden ayırma çabası
içinde bir “doğruluk” hiyerarşisi oluşturmaya çalışarak çok
fazla zaman ve mürekkep tükettik (…) Bütün metinler çevi-
rinin çevirisinin çevirisidir. (Bassnett 1991: 78-79)
Bugün bu kuramcıların geliştirdiği işlevsel ve kültür odaklı çeviri kuramları ışığında
gelinen noktada vurgu çeviri sürecine kaymakta ve bu süreç içinde çevirmenin başvuracağı
yöntemler arasında yorumlama, yerelleştirme, uyarlama, yeniden yazma, yeniden konumlama
veya bağlama uygun hale getirme çevirinin gereklilikleri arasında görülmektedir. Bu
bağlamda, çevirmen görünür olurken özgün metin de yazıldığı dönemin ve kültürün sınırlarını
aşan, erek dilde veya erek aktarım aracında erek kitlenin gereksinimlerini karşılama amacıyla
yeni anlamlar, fikirler ve bağlamlar üreten, yeni bilgilere açılımı sağlayabilecek metinsel ve
kültürel bir kaynak olarak görülmektedir. Tüm bu gelişmeler çeviribilimin bir yandan
kültürlerarası, disiplinlerarası, metinlerarası ve türlerarası köprülerin kurulmasındaki işlevini
öne çıkarırken diğer yandan da çeviribilimi göstergebilimle yakınlaştırarak çeviribilim ve
diğer gösterge dizgeleri arasında yıllardır var olan duvarları da yıkar. Gösterge dizgeleri arası
çeviri örneklerinin başında gelen edebiyat metinlerinin sinema dilinde yeniden yaratılması,
yani edebiyat uyarlamaları, çeviribilim çerçevesinde ele alınmaya başlar.
Gösterge Dizgeleri Arası Çeviri Örneği Olarak Edebiyat Uyarlamaları
Aslında bir edebiyat uyarlamasının oluşum sürecine bakıldığında iki doğal dil
arasındaki çeviri süreci ile olan benzerlikleri açıkça görülmektedir. Her ikisinde de bir erek
ürün, erek kitle ve çevirmenin/yönetmenin içinde olduğu bir yeniden kurma süreci vardır ve
her ikisi de kültürleri birbirine yaklaştıracak metinsel yeniden yapılanma modelleri
geliştirirler (Tsui 2012: 57). Kısacası, dillerarası çevirinin yaygın olarak üç aşamada ele
alınan süreci (Kaynak Metin – Çeviri Süreci – Erek Metin) edebiyat uyarlamaları için de
geçerlidir.
5
![Page 6: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/6.jpg)
LITTERA
Ancak, edebiyat uyarlamaları üzerine yapılan çalışmalar da çeviribilimin geçtiği
süreçten geçmiştir. İlk zamanlarda yapılan çalışmalarda edebiyat uyarlamalarının kuramsal
boyutu tartışılmamış, edebiyat metni kaynak metin, uyarlama (film) ise erek metin olarak
alınarak filmin kaynak metne sadakati veya ihanet ettiği noktalar tartışılmıştır. Bu
tartışmalarda edebiyat metni üstün metin, film ise ona sadık kalmış veya ona ihanet etmiş
ikinci sınıf metin olarak görülmüştür. Erek metin olan filmin özgünlüğü, metinlerarası ve
türlerarası özelliği, kültürlerarası iletişimdeki etkin rolü veya yeni anlamlar üreterek kaynak
metne yaptığı katkılar göz ardı edilmiştir.
Günümüzde genel anlamıyla, yani her tür çeviri uygulaması için uyarlamanın en sade
ama işlevsel tanımını Julie Sanders yapar:
Uyarlama, bir metni, yakınlaştırma ve güncel kılma yoluyla
yeni izleyici/okuyucu kitleleriyle ‘ilintili’ veya onlar için
kolay kavranabilir hale getirme girişimidir. (Sanders 2006: 19)
Julie Sanders ile birlikte edebiyat uyarlamaları kuramının diğer tanınmış kuramcısı
Linda Hutcheon da edebiyat uyarlamalarını, bir edebiyat metninin farklı bir gösterge
dizgesinde, farklı bir kültür ve zaman içinde yeniden yorumlanması/oluşturulması veya
kurgulanması olarak tanımlar (2006: 16). Uyarlama süreci metinsel, göstergebilimsel ve
türlerüstü bir yeniden yaratım sürecidir (Sanders 2006: 24). Yeniden yaratım/yorumlama
sürecinde kaynak metin kendi kültürel bağlamının dışına çıkarak farklı bir tarihsel zaman
dilimine, farklı toplumsal, politik ve estetik dizgelere uyarlanarak erek metne dönüşür. Bu
dönüşüm sırasında kaynak metin güncellenerek yeni ve farklı anlamlar üretmeye başlar.
Kaynak metin yüzyıllar öncesine ait bir metin bile olsa erek metinde yepyeni bir yaşam bulur.
6
![Page 7: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/7.jpg)
LITTERA
William Shakespeare’den Romeo + Juliet (Yön. BAZ LUHRMANN, 1996)
Baz Luhrmann’ın William Shakespeare’den Romeo+Juliet (1996) filmi, batı
kültürünün ikonlarından biri olan Shakespeare’in on yedinci yüzyıla ait Romeo ve Juliet
oyununun teknolojik bir anlatı aracı olan film dili yoluyla sinemaya aktarıldığı bir
uyarlamadır. Luhrmann, tiyatronun en büyük ustasının teknik ve tematik özelliklerini kendi
özgün bakış açısı ve yaşadığı çağın duyarlılığıyla birleştirerek sunar. Kaynak metin, yazıldığı
dönem ve kaynak kültürün tarihsel, toplumsal ve ideolojik bağlamlarından ayrıştırılarak
günümüz ABD’sine taşınmıştır. Yani, dizgeler arası aktarım erek kültür odaklıdır.
Karakterler, yaşadıkları çevre ve mekanlar, giysileri, düşünce ve davranış biçimleri, yaşam
tarzları, birbirleriyle olan ilişkileri erek kültür izleyicisinin hiç de yabancı olmadığı
durumlardır. Shakespeare’in metniyle daha önce tanışmamış birisi için bu görsel metin iyi bir
fırsat yaratır, çünkü yaşanan bu talihsiz aşk, erek izleyiciye, özellikle Romeo ve Juliet’in yaş
grubundaki izleyiciye çok tanıdık gelecektir. Örneğin, Romeo ve Juliet’in aileleri kaynak
metinde aristokrat ailelerdir, ancak bu durum aristokrat sınıfı olmayan ABD kültürüne
yabancı geleceği için erek izleyicinin beklentilerini karşılamayacaktır. Bu nedenle filmde bu
iki soylu ve varlıklı ailenin reisleri erek kültürde para ve güç ilişkilerini temsil eden çokuluslu
şirketlerden ikisinin CEO’su olarak erek kültür hiyerarşisinin üst katlarındaki yerlerini alırlar.
Bu noktada, Luhrmann’ın filminin Julie Sanders’ın bu yazıda daha önce alıntılanan
“uyarlama” tanımına uyduğu açıktır. Shakespeare’in metni, “yakınlaştırma ve güncel kılma
yoluyla” yeni izleyici kitleleriyle “ilintili” (Sanders 2006: 19) hale getirilmiştir. Erek metnin
şekillendirildiği bu ilintilendirme sürecinde çağdaş çeviribilim kuramlarından “kırılma”,
“yeniden yazma” ve “yerelleştirme” kavramları kullanılmıştır.
Filmin özellikle açılış sahnesi uyarlamaların tüm özelliklerini içinde barındıran ve
kaynak metnin anlamını güncelleyerek yeni anlamlar üreten çok başarılı bir “kırılma”,
“yeniden yorumlama” ve “yeniden yazma” örneğidir. Shakespeare’in metninde olay
7
![Page 8: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/8.jpg)
LITTERA
Verona’da geçer. Filmde olayların geçtiği yer ise ABD’de Verona Plajı’dır. (Mekanın adının
kurmaca olduğu açıktır). Verona Plajı müdavimleri farklı etnik köken ve toplumsal sınıflardan
gelen, İngilizceyi farklı şivelerle konuşan gençlerdir. Etnik kökenlerinin giysilerine,
dinledikleri müziğe ve konuştukları dile yansıdığı kolayca görülür. Capulet ve Montague
ailelerinin gençleri de Verona Plajı’nın müdavimleri arasındadır. Kısacası, izleyici, birkaç
saniye içinde kendisini renkli bir ırk, dil ve kültür yelpazesi olan günümüz ABD’sinde bulur.
Böylece kaynak metin kendi bağlamından çıkarak farklı bir çağda farklı bir coğrafyaya
taşınmış olur. Filmin açılış sahnelerinde bu yeni mekan üzerinden erek kültürün diğer
özellikleri de sunulur. Örneğin, kamera çokuluslu şirketlerin karargahı durumundaki
gökdelenleri bu şirketlerin adlarına vurgu yaparak taradıktan sonra gökdelenler arasında
yükselen devasa İsa heykelini gösterir. Bu görüntülerin işlevi bir yandan çokuluslu
kapitalizmin doğasını ve günümüzde nasıl işlediğini göstererek ona karşı siyasal bir tavır
sergilemek, diğer yandan da elektronik toplum veya bilgi toplumu denilen çağımızda dinin
bile tüketim malzemesi haline dönüştürüldüğünü göstermek olarak yorumlanabilir. Film
boyunca İsa, Kutsal Meryem ve haç figürleri o kadar çok kullanılır ki (Romeo + Juliet
başlığındaki “+” ile başlar) dinsel imge olmaktan çıkarak kitsch haline dönüşürler. Özellikle
haç figürü iş yerlerindeki formika mobilyalarda bile kazınmış olarak ve elbette tüketilerek içi
boşaltılmış anlamsız bir olgu olarak izleyiciyle buluşur. Daha filmin ilk karelerinde görsel dili
kullanarak izleyiciye mekanı tanıtan bu sahnelerin başka bir amacı daha olabilir mi?
Yönetmen, kaynak metnin yapısını bozmadan ona anlam katmanları ekleyerek erek kültürle
ilgili toplumsal ve politik mesajlar vermek istemiş olabilir. Uyarlamaların gösterge dizgeleri
arası çeviri türü olarak kabul görmesinde erek kültür odaklı çağdaş çeviri kuramlarının
öneminden daha önce bahsedildi. Bu noktada, kameranın mekana göz attığı yukarıda söz
edilen sahneyi daha iyi yorumlayabilmek için erek kültüre daha ayrıntılı girmek gerekir.
Filmin çekildiği dönemde mimari başta olmak üzere diğer sanat dallarında da hüküm süren
8
![Page 9: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/9.jpg)
LITTERA
postmodernist anlatı tarzı, filmde de kendini gösterir. Yukarıda incelenen sahnede ve filmin
diğer sahnelerinde Luhrmann’ın erek kültürdeki hakim ideolojiye karşıt bir duruş sergilerken
postmodern anlatıların aktarım araçlarından pastiş, parodileştirme ve ironiye başvurarak erek
kültüre uygun yeni anlamlar ürettiği gözlemlenir. Bu aktarım araçlarına filmden örnekler
vermeden önce postmoderniteye kısaca değinmek faydalı olacaktır. Postmodern durum, beyaz
erkeğin egemen olduğu ve ötekileştirmeye dayalı batı dünyasında modernizme ve onun temel
ilkeleri sayılan hümanist ideoloji, akılcılık, elitist yaklaşım, süreklilik ve evrenselliğe karşıt
bir tavırdır3. Modernizmin tüm değerlerini sorgulayan postmodernizm, küreselleşmiş bilgi
toplumu veya ileri teknoloji toplumu insanlarını tedirgin ve mutsuz eden her kurumu
sorgulamaya iter, çünkü amaç, kişinin içinde bulunduğu kalıpları, önyargıları, yasakları
yıkarak özgürlüğüne kavuşması ve kendine karşı dürüst olmasıdır (Doltaş 2003: 31,38).
Postmodernizm tüm varsayımlara, değer ve tanımlara kuşkuyla yaklaşarak elit ile popüler,
özne ile öteki, gerçek ile kurmaca arasındaki farkı siler; ötekileştirileni özgürleştirir ve saygın
kılar. Modernizm, başlangıçta böyle bir özgürlük vaat etmiş ama başarılı olamamıştır. Aslında
postmodernizm batı dünyasının modernizm ile yaratılan değerler sistemine karşı bir
özeleştirisidir, ya da Ihab Hassan’ın deyimiyle “kendini yeniden tanımlama sürecidir”4. Tam
bu noktada, erek metnin de kaynak metni günümüz koşullarına ve günümüzün tarihsel
bağlamına oturtarak yeniden tanımladığı bir gerçektir. Luhrmann’ın sinemanın görsel dilini
kullanarak ironi, pastiş ve parodiye başvurması ve bu anlatı araçlarından faydalanarak günün
baskın ideolojisini eleştiren bir tutum sergilemesi bunun iyi bir örneğidir.
Filmden sahneler izlemeye devam edersek, mevsime hazır olduğu gözlemlenen
Verona Plajının görsel şölen niteliği taşıyan görüntülerinden sonra kamera bir televizyon
ekranına geçer. Ekranda haber saatidir ve haber spikeri kaynak metnin giriş bölümünü
monoton bir ses tonuyla haber metni olarak okumaktadır. Yani Shakespeare’in “talihsiz
aşıkları” ve aşklarının hazin öyküsü günümüzün en tüketici ve tüketime en çok hizmet eden
9
![Page 10: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/10.jpg)
LITTERA
kitle iletişim aracı yoluyla, tüketilsin diye halka sunulmaktadır. Yüz yıllara sığmayan bu aşk,
birkaç dakikalık bir haber metni olarak televizyon izleyicisine sunulur. Televizyon ekranında
haber sunulurken, görüntülerin altındaki haber başlığı “talihsiz aşıklar” yazısı bu büyük aşkı
basite indirgeyerek kitsch’leştirir. Burada yeniden yorumlama ve yeniden yazma yoluyla
Luhrmann, Shakespeare’in kaynak metnini kullanarak erek kültürün çağdaş tüketim
toplumunu eleştirmektedir. Bu eleştiri salt erek kültür izleyicisi tarafından değil, filmin
izlendiği diğer ülkelerde de günümüz izleyicisi tarafından yakalandığında erek metin
kültürlerarası işlevini yerine getirmiş olur ve Shakespeare’in kaynak metni de bir kez daha
“çağdaşımız” olur.
Tam bu noktada, kitle iletişim araçlarının postmodernizm ile olan organik bağına
dikkat çekmek için postmodern kuramcı Jean Baudrillard’ın bazı görüşlerine yer verebiliriz.
Baudrillard’a göre bireyin gerek kimlik oluşturma sürecinde gerekse toplumla ilişkilerinde
kitle iletişim teknolojisinin (televizyon programları, reklamlar, uydu yayınları, internet vb.)
rolü büyüktür, çünkü çağımızda görüntünün rolü büyüktür. Jean Baudrillard’ın dediği gibi
çağımızda görüntü/imge o kadar güçlüdür ki gerçeğin önüne geçer veya bir başka deyişle,
gerçek, görüntünün/imgenin silik bir yansıması durumunda kalır (Kearney 1994: 2). Hemen
burada yeri gelmişken imgenin söze üstünlüğüne örnek olarak filmin başlığında “ve” yerine
kullanılan “+” işaretini gösterebiliriz. İmgenin çağdaş çeviri kuramlarıyla ilintisi ise
çeviribilim kuramcılarından Theo Hermans’ın şu sözlerinde en güzel ifadesini bulur:
Erek metnin yola çıktığı hareket metni, iddia edildiği gibi
sadece bir kaynak metin değildir; onun belirli bir imgesidir (…)
ve imge daima bir fikri temsil eder, renklendirilmiştir,
önceden şekillendirilmiştir, asla masum değildir. Bu yüzden
çeviri metin, kaynak metni kurar ve üretir.
(Hermans 1999: 58-59)
10
![Page 11: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/11.jpg)
LITTERA
Kitle iletişim araçlarına geri dönecek olursak, bunlar sanal gerçeklik yaratarak, yani
gerçek olmayan bir gerçek, bir hipergerçek yaratarak insanların kendi doğal çevrelerinden ve
toplumsal gerçeklerinden koparak yabancılaşmalarına neden olmaktadır (Doltaş 2003: 25,
26). Shakespeare’in kahramanlarının bu şekilde televizyon haberi aracılığıyla tanıtılması, daha
filmin başında izleyiciyi Shakespeare’in metninden, döneminden, dönemin aşka bakış
açısından koparır. Karşımızdaki Romeo ve Juliet erek çoğul dizge içinde birer pop kültür
kahramanıdır artık. Kutsal aşklarına ise seks, uyuşturucu (Romeo ve Mercutio uyuşturucu
madde kullanırlar), rock-and-roll kültürü ve kapitalist üretim ilişkileri karışmıştır.
Daha önce postmodern anlatıların özellikleri arasında saydığımız pastiş, parodi ve
ironinin filmde nasıl örneklendiğinden önce tanımlarını anımsamak yararlı olacaktır. Pastiş,
metinlerarası bağlamda değişik aktarma biçimlerinin aynı yapıtta birlikte kullanılmasıdır ve
postmodern metinlerin ayırt edici özellikleri arasında gelir. Shakespeare’in diğer kanonik
metinlerinden seçilen ünlü karakterlerin isimlerinin, örneğin, Fırtına oyununun Prospero
karakterinin caddelerdeki reklam panolarında viski markası olarak görünmesi (Prospero
Scotch Whiskey), veya Hamlet’in çocukluk arkadaşı Rosencrantz’ın restoran adı
(Rosencrantzky’s) olarak karşımıza çıkması, aynı şekilde on yedinci yüzyılda Shakespeare’in
oyunlarının sergilendiği Globe Tiyatrosu’nun adının bir bilardo salonu olarak filmde yer
alması hem pastiş, hem de yüksek kültüre ait Shakespeare yazın ve tiyatro geleneğinin
popüler kültüre monte edilerek parodileştirilmesine örnektir.
Filmin kapanış sahnesi başlangıç sahnesi gibidir. Haber spikeri okuduğu haberi
bitirirken, Shakespeare metninin Sonsöz bölümünü konuşmakta ve aynı anda televizyon
ekranında genç aşıkların ceset torbasına sarılı bedenleri hastaneye götürülmek üzere
ambulanslara konmaktadır. Böylece batı kültürünün ürettiği en güzel ve en hazin aşk
öykülerinden biri olan Romeo ve Juliet aşkı, kendi kaynak kültürüne ait tema ve iletilerine
yenilerini eklemektedir, çünkü erek metindeki genç aşıklar artık yalnız Shakespeare’in Romeo
11
![Page 12: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/12.jpg)
LITTERA
ve Juliet’i değil, çağımızda aynı şekilde yaşamını yitiren pek çok gençten sadece ikisi
durumundadırlar.
SONUÇ
Bir zamanlar salt dilsel bir eylem olarak ele alınan çeviri olgusu, çağdaş çeviri
kuramları ışığında kapsamını ve hedeflerini genişleterek kültürlerarası aktarım ve bilgi
paylaşımında daha önemli bir rol üstlenmiştir. Günümüzde çeviribilim salt dilsel değil,
kültürlerarası aktarımları, anlamın yeniden yaratılma sürecini, yenidensunum sürecinde
karşılaşılan sorunları ve bu sorunları aşma yollarını ve küreselleşmede rol oynayan kültürel
dinamikleri açıklayan kavramsal bir araç olarak görülmektedir. Çeviribilimde son otuz yılda
yaşanan bu kültür odaklı değişim, genelde uyarlamaların, özelde ise edebiyat uyarlamalarının
çeviri türleri arasında yer alan gösterge dizgeleri arası çeviri uygulaması olarak hak ettikleri
değeri bulmasını sağlamıştır. Aynı iki doğal dil arasında yapılan çeviri gibi farklı gösterge
dizgelerinden edebiyat ve sinema sanatı arasında gerçekleşen bir çeviri çeşidi olan edebiyat
uyarlamaları da erek kitlenin beklentileri doğrultusunda anlam üretme amacıyla farklı
yenidensunum modelleri geliştirerek toplumsal ve kültürel söylemleri ve yeni bilgi alanlarını
aktarmada önemli bir rol oynar. Hatta görselliğe dayanan uyarlama erek metnin erek kitlelere
daha kısa sürede ulaşması nedeniyle kültürlerarası iletişimde dillerarası çeviri metinlerinden
çok daha etkin bir rol oynadığı rahatlıkla iddia edilebilir.
Bu yazıda incelenen Baz Luhrmann’ın William Shakespeare’den Romeo + Juliet filmi
Shakespeare’in Romeo ve Juliet oyun metninden uyarlanmıştır. Kaynak metin farklı bir
iletişim aracı olan sinema dilinde günümüze uyarlanarak günümüz erek toplumsal yapının
dinamikleriyle etkileşime sokulmuş, erek kültürün çoğul dizgesinde farklı anlamlar kazanmış,
yani yeniden üretilmiş ve bu sayede yeni kitlelere ulaşmış ve kaynak metni de yeni kitlelere
taşımıştır. Uyarlama sürecinde kaynak metin erek metni baskı altında tutan birincil metin
12
![Page 13: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/13.jpg)
LITTERA
olarak görülmek yerine yeni anlamlar üretebilen, yeni fikir ve bilgiler üretmeye elverişli
metinsel ve kültürel bir kaynak olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda ortaya çıkan erek metin,
yeni ve özgün bir metindir ve artık onun kaynak metne sadakati veya ihanetinden söz
edilemez, çünkü “uyarlamanın gerçek değeri, bir metnin anlamını ve taşıdığı her türlü bilgiyi
farklı aktarım araçlarıyla farklı erek kitlelere yayabilmesinden doğar” (Tsui 2012: 58).
Luhrmann’ın filmi günümüzün çokkimlikli, çokdilli, çokkültürlü ve aynı zamanda yaşam
tarzları çokuluslu şirketler tarafından yönlendirilen tüketim toplumlarında yaşanan hazin bir
aşk öyküsüdür ve en az Shakespeare’in metni kadar değerlidir. Bu film üzerine yapılan
akademik çalışmalar, yazılan makaleler ve uluslararası konferanslarda sunulan tebliğler filme
hak ettiği değeri vermektedirler.
Edebiyat uyarlamalarının kuramsal alanda ivme kazanarak bugün özgün bir araştırma
alanı olarak gelişmeleri sevindiricidir. Yine de aynı çeviribilim çalışmalarında çevirmenin
yaratıcı rolü üzerine yapılan araştırma ve/veya tartışmalar gibi uyarlayıcının/yönetmenin de
yaratıcı rolü üzerine biraz daha fazla düşünmek gerekmektedir. Bundan da önemlisi, metinsel,
göstergebilimsel, metinlerarası ve türlerarası bir yeniden yaratım alanı olan uyarlama süreci
üzerine daha fazla araştırma yapılması ve tartışılması gerekmektedir.
NOTLAR
13
![Page 14: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/14.jpg)
1Kate Sturge (2007). Representing Others: Translation, Ethnography and the Museum. Manchester: St. Jerome Publishing. 2 Itamar Even-Zohar (1987). “Yazınsal Polisistem İçinde Çeviri Yazınının Durumu” (Çev. Saliha Paker). Adam Sanat 14, ss. 59-68.3 Leslie Fiedler (1977). “The New Mutants” (1965). A Fiedler Reader.Stein and Day Publishers. ss. 189-210.4 Ihab Hassan. “From Postmodernism to Postmodernity: The Local/Global Context” (http://www.ihabhassan.com/postmodernism _to_postmodernity.htm ). 13 Aralık 2011.
KAYNAKÇA
Bassnett, Susan (1991). Translation Studies. Londra ve New York: Routledge.
Delabastita, Dirk (2008). “Status, Origin, Features: Translation and Beyond”. Beyond
Descriptive Translations: Investigations in Homage to Gideon Toury. Anthony
Pym, Miriam Shlesinger ve Daniel Simeoni (editörler), ss. 233-246. Amsterdam ve
Philadelphia: John Benjamins.
Doltaş, Dilek (2003). Postmodernizm: Tartışmalar ve Uygulamalar. İstanbul: İnkilap
Yayınları.
Hermans, Theo (1999). “Translation and Normativity”. Translation and Norms. Christina
Schaffner (editör), 50-71. Clevedon: Multilingual Matters.
Hutcheon, Linda (2006). A Theory of Adaptation. Londra ve New York: Routledge.
Jakobson, Roman (2000). “On Linguistic Aspects of Translation” (1959).
The Translation Studies Reader. Lawrence Venuti (ed), ss. 113-118. Londra ve New
York: Routledge.
Kearney, Richard (1994). The Wake of Imagination: Towards A Postmodern Culture. Londra
ve New York: Routledge.
Lefevere, André (1992). Translation, Rewriting and the Manipulation of Literary Fame.
Londra ve New York: Routledge.
Niranjana, Tejaswini (1992). Siting Translation. History, Poststructuralism and the Colonial
Context. Berkeley: University of California Press.
Sanders, Julie (2006). Adaptation and Appropriation. Londra ve New York: Routledge.
Snell-Hornby, Mary (2006). The Turns of Translation Studies: New Paradigms or Shifting
Viewpoints? Amsterdam ve Philadelphia: John Benjamins.
Tsui, Cynthia S.K. (2012). “The Authenticity in Adaptation: A Theoretical Perspective from
![Page 15: LITTERA - Web viewIntersemiotic translation has recently received belated but well-deserved recognition from the contemporary scholars of Translation Studies. This article](https://reader035.vdocuments.us/reader035/viewer/2022081902/5a7894e07f8b9a852c8cdb48/html5/thumbnails/15.jpg)
Translation Studies. Translation, Adaptation and Transformation. Laurence Raw (ed), ss.
54-60. Londra ve New York: Continuum International Publishing.
William Shakespeare’s Romeo + Juliet (1996). Dir. Baz Luhrmann. Oyuncular: Leonardo Di
Caprio, Claire Danes, Harold Perrineau. Twentieth Century Fox/Bazmark Productions.