bÜtÜnlÜgÜ - tÜstavtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis sabri'yi...

16
ı r i i BAGIMSIZLlK DEMOKRASi SOSYALiZM içiN HAFTALıK SiYASi HABER VE Y ORUM DERGiSi - SAYı :62-15 HAZiRAN 1976 DISK'IN 5 TL. BÜTLÜGÜ -

Upload: others

Post on 25-Sep-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

ı

r

i i

BAGIMSIZLlK DEMOKRASi SOSYALiZM içiN

HAFTALıK SiYASi HABER VE Y ORUM DERGiSi - SAYı :62-15 HA ZiRAN 1976

• •

DISK'IN

5 TL.

BÜTÜNLÜGÜ

-

Page 2: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

HALK PARTisi SENDiKALARA NE ZAMAN

TARIHDIN DRNIKLER

VAKLASIR? . -

RADMIR KORNIYENKO'NUN RABOÇEE DVIŞENIE V TURT­Sıl 1918-1963 (Türkiye'de Işçi Hareketleri 1918-1 963) ADLI YA­PITININ SEKSENINCI SAYFASI ŞÖYLE BAŞLIYOR:

1930 Eylülünde ıZmir'deki olaylar, işçi kitlelerinin hoşnutsuzluğunun ne kadar geniş olduğunu açık bir biçimde gösterdi. Yeni kurulan burjuva partisi­nin lideri fethi'nin izmir'e gelişini, pro­letarya grevlerle karşıladı. Önce incir iş­leme işletmelerinde çalışan iki bin işçi greve gitti. Bunu, limanın yükleme-bo­şaltma işçileri ve ambarlarda çalışan iş­çiler ve diğerleri izledi.

Işçi hareketi ancak askerlerin ve jandarmanın yardımıyla önlenebildi. Grevter sırasında işçiler, Cumhuriyet Halk Partisi'ni olduğu kadar sözde mu­halefet partisine karşı da düşmanca ta­vırlarını açıkça belli ettiler. Olayların al­dığı yeni nitelik, hükümeti, ülkede iki parti sistemine girme kararını gözden ge­çinneye 'Zorladı. fethi'nin Liberal Par· tisi hemen kapatıldı.

Bunun yanında, ulusal burjuvazi, işçi hareketini yalnız baskı yöntemleriy· le durduramayacağını anlamaku gecik· medi. Derhal sosyal demogoji yöntem· leri uygulamaya konuldu. 1931 seçimle­ri için, Millet Meclisi aday listeleri ara­sına, CHP yönetiminin kararıyla bazı iş­çilerin katılması kararlaştırıldı. Yeni se­çilen işçi.,-nilletvekilleri, Mareşal fevzi Çakmak tarafından verilen suareye çağı­rıldılar. (Milliyet, 16.S.1931)

Kısa bir zaman sonra Meclis'teki

"işçi" hizbini" programı yayınlandı. Bu program, "seçilmiş" işçilerin, proletar­yanın temel istekleri doğrultusunda bir mücadele verecek bir yapıdan çok uzak olduAunu gösterdi.

Aynı dönemde ulusal burjuvazi, işçi örgütleri üzerindeki etkisini artırma ça­balarını sürdürdü. Bir takım hükümet ka­rarnamelerinin yardımıyla bu örgütıer, birer yardım sandığına dönüştürüldüler.

Işçilerin karşı çıkmalarına karşın iktidar, işçi örgütlerinin yönetim kadro· larına, işçi sınıfı ile ortak hiç bir yanı olmayan avukat, mühendis Sibi kimse­leri atamaya başladı. inşaat işçilerinin başına mimar Tahsin'i ve demiryolları işçileri sendikasının başına da mühen· dis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih­li Hakimiyeti Milliye)

1932 yıhndaCHP, Türkiye'de "sarı" sendika örgütleyiciliğiyle tanınan Topaç Ali'nin yardımıyla, tütün işçileri birliği­ni örgütledi. (Materiah po National'no­Kolonial'nım Problemam, 1932, sayı 2, sayfa 211)

Yönetiei çevreler, sarı sendikaların üye sayısını artırmak için çok çaba har­cadılar. işçi klüpleri için ücretsiz yer sağladılar. işsizler için iş bulma dernek­leri kurdular.

fakat proletarya üzerinde etkilerini

artırma mücadelesi, resmi "işçi sendika­ları" üyelerinin sayısını artırma girişim­leriyle sınırlı kalmadı. Etkiyi artırma mücadelesi, baskı önlemlerinin yardı­mıyla da sürdürüldü. Iktidarın baskısı ile işverenler, işçilerden, CHP 'nin kontrolu altında çalışan sendikalara üye oldukla­rını gösteren belge istemeye başladılar. Işverenler, "hükümet sendikalarına" girmemekte direnen işçileri işten attı.

Bu aşırı önlemler de fazla etkin ola­madı: Işçiler, kendilerine ait olmayan örgütlere girmek istemediler. Demiryolu işçileri sendikası başkanı Sabri, bir türk gazetesine verdiği demeçte, işçilerin "bu sendikalardan bize ne" dediklerini belirterek sarı sendikalara girmek iste­mediklerini açıklamak zorunda kaldı. (Hakimiyeti Milliye 14.1.1932)

Resmi "işçi sendikası" yöneticiıeri, sendika içindeki CHP ve Hükümet poli­tikasının yürütücüleri, genellikle polis ajanlarıydı ve hep işçi sınıfının temel Çı­karları ile siyasal hakları uğrunda mü­cadeleyi engellemeye çalışıyorlardı. Ör· neğin, Istanbul şoför1erminmeşhur grevi sırasında, sendika yönetimi, grevcilerden hemen uzaklaştı. Şoftirlerin b�k.ilnı b�­sına yaptığı açıklamada "greveilerle hiç bir ilgileri olm�ığını" özellikle vurgu· ladı.

rR.p. KORNlvENKO, ROBAÇEE DvlşENIE V TURTSil 1918-1963, MOSKOVA 1965, SAVFA 80·82. Çeviren, Y.K.)

�----------------------------------HAFTAlıK. SiYASi Sahibi: NihatSARGIN G�"�l Yoyln Yö"�tm�"i: O.man SAKALSil Yo.zı lfıui Miidürü: Metin ÇULHAOÖlU Tdınilc S�kreter: BWent ARTAMU

H'1BER VE Y ORUM DERGiSi

Yazı Kurulu: UmurCOŞKUN Metin ÇUlHAoCıu Mehmet AKOlER Varlık OlMENEK En:an [YOROeLU

YONF.TIM: Konur Sokak 15/8 Kıxılay Ankan Td: 17 4S 81 ISTANBUL BOROSU: Piyrrloıi Cad. 21/1 Çrmbt·rtitıılj I.!..anbul Td: 26 35 67

/zmit Iılanbul ızmir Eıkişehir Burıa Adana Diyarbakır Au,.upa

Yuıur ALTINTAŞ HııCI RANTARel V�dal PtKEI. Vrdaı BARANOeıU CcnRil. KOÇ (;ı;-yhun CAN Nurrtlin.U�V"'RI!) Rqlt KAYA 19 Ruı' Emil� Dubui, 75014

PARIS

ABONE KOŞUı.LARI Yıllık : 200Tl 6 Aylık: IOOTL

ILAN KOŞ LL.ARI: Arkıı Kapak (R�nllli) : IS.ODO Tl. Arka Kapak (Siyah bt"yu) : 12.ODO Tl k ,ayralarda sUtun sanıimi: 40 Tl. Yayın ilanllin � 50 indirimlidir.

EI(' Dajj:ıtım: Orhıın Ö7.ŞI!)MAN Bukı: Oail" Nrws W�b-O(lt'l Tt",i,h-ri

Page 3: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

neZiH DANYAL

DiSK-iN BiiTiiNıiiCii YALÇIN KOÇOK

OISK'in bütünlüğünün ön plana çıktığı günler yaşanıyor. DISK'in bütün­lüğünün, hem faşist tırmanmayı hızlandırmak isteyen temel güç ve sınıflar için, hem de faşist tırmanmayı durdurup geriletmek isteyen sınıf ve hareket için önemli olduğu günler yaşanıyor. DIsK'i" bütünlüğü üzerinde herkes birle­şiyor. Birleşilmeye" nokta, DISK'in bütünlüğünün hangi doğrultu üzerinde gerçekleştirileceği oluyor. Tartışma ve kavga, bütünlük üzerinde verilmiyar. Burada bir kavga söz konusu değiL. Söz konusu olan, bütünlüğün temel dağ­rultusu. Bugün DIsK'i" bütünlüğü içinde gelişen kavgada iki doğrultu yer alı­yor. Bugün DIsK'i, sosyal demokrasinin kuyruğuna takmak isteyenlerle, bu devrimci işçi örgütünün sosyalist doğrultusunu perçiniemek isteyenler müca· dele ediyor.

"işçi Slnlfınm hem kendi kurtulu�unun hem de demok�tik ilerlemenin savaşçısı olarak gerçekleştirdiği, siyasal bakımdan bağımsız iık hareketlerinin' tarihsel önemini belirlemek, marksist araştırıcıların en temel görevferinden birisidir." (B. Ponomarev, Meşdunarodnoe Raboçee Dvişenie, Kommunist, Nisan 1976, sayfa, LS) Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin aylık kuramsal dergisinde, uluslararası işçi hareketinin "tarihsel ve kuramsal sorunları" üze­rinde duruluyor. Onemli nokta şu: Işçi sınıfının bağımsız siyasal hareketi, çe­şitli ülkelerde, sanayi burjuvazisinin ön plana çıkmasından sonra belirginleşi­yor. Bu, bağımsız siyasal hareketten önce işçi sınıfı ve hareketinin olmadığı anlamına gelmiyor.

Fransız devriminde işçi sınıfı var. Amerikan bağımsızlık hareketinde de var. Rusya'daki Pugaçev ayaklanmasında da. Türkiye'nin kurtuluş ve b"ğım­sızlık savaşında da. Ama bütün bunlarda işçi sınıfının bağımsız siyasal hareke­ti söz konusu değil. Hareketin bağımsızlaşması, üretici güçler düzeyinin ge· lişmesiyle birlikte burjuva demokratik hareketler içinde kazanılan deneyim· lerden kaynaklanıyor. Bir anlamda da, yanılgılardan ve hayal kırıklıklarından kaynaklanıyor. Ve "bu mücadele süreci içinde proletarya siyasal deneyim ka­zanıyor ve gittikçe toplumun demokratik katmanlarının burjuva kesitlerinden farklılaşıyor ...

Işçi sınıfının bağımsız siyasal hareketinin ortaya çıkması ve giderek güç­lenmesi önemli bir aşama. Ancak böyle bir aşama. Ancak böyle bir aşamaya ulaşılması, burjuvazinin i,çi sınıfını kontrol etmekten vazgeçmesi demek de­ğiL. Yeni aşamada yeni kontrol araç'arına ihtiyaç duyuluyor. Işçi sınıfını bur­juvazinin kontroluna takmada, sosyal demokrasi ve benzeri akımlar bir araç olarak önem kazanıyor. Çok çeşitli ülkelerde bu araç özenle kullanılıyor. Kul­lanıldı da.

Türkiye'de klasik anlamda bir sosyal demokrat parti yok. Tam klasik an· lamıyla bir faşist partinin olmaması gibi. Türkiye'nin faşist partileri gibi sosyal demokrat partisi de kendi ekonomik, siyasal ve sınıfsal yapısının özelliklerini taşıyor. Eksiklik ve fazlalıklarıyla birlikte. Türkiye'de sosyal demokrat parti işlevini Halk Partisi görüyor. DISK'in bütünü içinde Halk Partisi ve sosyalistler yer alıyor. ol SK 'in bütünü içinde sosyalistler, Türkiye Işçi Partisi içinde so­mutlaşıyor. DISK'in içinde iki eğilim ve iki parti etkinlik gösteriyor. DISK'in bütünlüğü içinde iki parti ve iki doğrultu mücadele ediyor.

DISK 'in bütünlüğü içindeki mücadelenin özü burada. Bütünlükte herkes birleşiyor. Mücadelenin bir yanı, DISK'in bütünlüğünü, DISK'i Halk Partisi için bir dikensiz gül bahçesi haline getirmede görüyor. Bunun anlamı, DISK içinde sosyalistlerin ve somut olarak da Türkiye lşçi.Partisi'nin hızlı gelişme­sini durdurmak..Bunun için son iki yıl içinde üç ayrı yönteme başvuruldu. Ön­ce, DISK'in �syalistleş�esinin durdurulması ve geriletlimesi, doğrudan doğ-

ruya ve çıplak olarak Halk Partisi imajına bağlanarak gerçekleştiritmek isten­di. Durdurulamadı. Sonra ibrahim Güzelce'nin saygı uyandıran isminden ya­rar umuldu. Saygılı isim yetmedi. Şimdi "eski" TIp imajından yarar umulu-yor. Bu üçüncü yöntem ve aşama oluyor. .

DISK'in sosyalistleşmesini durdurmak, ilk önce, Türkiye toplumunun demokratikleştirilmesi için verilen mücadeleyi geriletmek anlamına geliyor. Burjuvazinin, DISK'in Halk Partilileştirilmesi için bir biri arkasından atılan adımları umutlu bir bekleyişle izlemesi buradan kaynaklanıyor. Burjuvazi, sos­yal demokrat bir doğrultuya oturtulmayan bir işçi örgütünün, demokratik hakların savunulmasında yetersiz kalacağını bilecek kadar bilinç ve deneyim sahibi. Bu bilinç ve deneyim birikimi için Türkiye örneklerinin eksikliği pek o kada:- önemli değiL. Çünkü işçi sınıfı kadar burjuvazi de uluslararası bir ni­telik taşıyor.

Türkiye'de güncel demokratik mücadelenin bir bölümü, DISK bütünlüğü içinde veriliyor. Ayrım çizgisi, Halk Partisi ile TIP'in etkinlik alanının geniş­letilmesinde ortaya çıkıyor. Hiç bir görüntü, hiç bir sol gevezelik bu somut olguyu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Çünkü, en hızlı sosyalist lafazanlıkla yola çıkanların gerçek konumu çok kısa bir zaman içinde kendisini belli edi· yor. Bugün siyasal grupçuklara bağlı olardk ortaya çıkıp da Halk Partisi için mangaıda kül bırakmayanların, DISK içinde Halk Partisi kampından ayrılarna.­dığı veya ayrılsa bile kısa bir süre içinde bukampa dönüş yapmak ihtiyacını duyduğu, örnekleriyle, biliniyor.

Türkiye'de sosyalist akım böıünmüyor. Bütünleşiyor. DISK içindeki geliş­meler, bu bütünleşmeyi ve bütünleşmenin hızını açık bir biçimde gösteriyor. DISK içinde ve dışında TIP'e karşı olanların hepsi, aralarındaki laf yarışının tümünü, bir noktada unutuyor: DISK'in Halk Partisi'nin denetimine verilme­sinde hepsi birleşiyor. Aralarındaki bütün sözde ayrılıklar, Halk Partisi ve rlp doğrultusunda somutlaşan temel ayrım gündeme gelince ortadan kalkıyor. Böyle bir olgunun ortaya çıkması, sosyalist hareketin bütünlüğünün ne demek olduğunun ve sosyalist hareketin gücünün, çok belirgin bir kanıtı oluyor.

Herkesin bir öznel nedeni olabilir. Öznel neden, herkesin kendisinden başka kirrıseyi ilgilendirmez. Sosyalist hareket için önemli olan nesnel konum. Herkesin nesnel konumu ise çok açık. Lafazanlık veya &a.rihsel anı antatma­la gizlenemez. Sosyalist hareket bağımsızlığını kaybedemez. Tekrar etme": Gerektiğinde ve somut durumda işçilerin Halk Partisi'ne oy yermesini istemek başka, devrimci geleneği olan işçi örgütlerinin Halk Partisi'nin denetimine p. çirilmesi çabalarının işbirlikçisi olmak bambaşka. Işbirlikçilik, hiç bir yön­tem veya imajla ortadan kalkmaz.

lşbirlikçiliğin tarihsel sorumluluğunu veya sorumsuzluğunu anlamak için sosyalist bilinç gerekli. Sosyalist hareketin bağımsız gelişimine bağlılık ge­rekli. Ama herkes bu düzeyde olmayabilir. Bu düzeyde olmayanlar için bir ko­lay yol var: Burjuvazinin istek ve bekleyişlerine bakmak. Burjuvazinin bUJÜn en temel istek ve bekleyişlerinden birisi, OISK'in tavandan tabana Halk Par­tisi'nin denetimine girmesi. Ve yine tekrar etmeli. Bunun için burjuvazinin, ilerde geri alma hesabıyla, vermeyeceği ödün ve razı olmayacağı oyun yok.

Ancak bütün o�unların da sonu yok. Çünkü Türkiye'nin gelişme doğrul­tusu belli. Bugün sosyalizm yönündeki gelişmeyi durdurmak mümkün değiL. Bugün DISK'in sosyalistleşmesiı:ıi durdurmak mümkün değil. Her oyun geçici kalmaya mahkum. Her oyun, kısa bir süre sonra, sosyalistleşme sürecini hız- . Iandırmaya �ebe. Petrol Kimya-Iş'teki gelişmeler, bu hızlandırma sürecinin ilk göstergesi olacak. Çok sürmeyecek. Herkes görecek.

Page 4: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

i --------------------- ----

TlJRKiYFOE YIJRIJYIJS

büyük sermaye ıçın

cc SIKIVÖNETiME GiDEN

Sıkıyönetime geçiş konusunda ay­lardan beri sıkıntılı bir arayış yaşayan MC'nin bu uRurda hazırtadı�ı kanlı oyunlar dizisinin brr bölümü daha geçti. Rimiz hafta Gaziantep'te sergilendi ..

Alışılmış bir deyimle "operasyon" adı verilen kanlı sahnelerin Gaziantep'te. ki bölümünde 6 kişi öldü.

Bu gibi olaylardaki tutumu pek ma· lum Bab-J Ali basınının "Operasyon ta· mamlandı" şeklindeki manşetleriyle bit.­ti�i ilan edilen kanlı gösterinin enkazı önünde Cumhuriyet'e "Gaziantep'den Notlar" yazan Mehmet Mercan şöyle de­di:

". Tanklıı bazukalı, bombalı, mit· ralyözlü operasyon bitmişti. Herkes ateş hattından üzerindeki ler ve tozu silme­den dönüyor makamına. Ve herkes An· kara'lara haber yetiştiriyordu, yanşırca­sına. Yetkililer 24 saatlik operasyonun bilançosunu şöyle açıklıyorlardı:

. Maalesef üç şehit verdik ... " Mercan, guvenlik yetkililerine "Biz

ölü sayısını 6 diye duymuştuk" diye so­ruyor, ısrarla "Hayır üç" cevabını alı­yordu ...

Neden sonra yetkili Mercan'a "Haa" diyordu; "Siz anarşisUeri de sayıyorsu­nuz!.. ..

RASLANTI DECIL; KURGU! ...

Gazeteci Mehmet Mercan önemli bir noktaya ışık tutacak ilginç bir ipucu sergiliyordu. Çünkü bu kez, önceki ay­larda meydana gelen Malatya olaylarının tersine, beylik deyimle "anarşistler"in ölülerinden çok, güvenlik görevlilerinin ölü sayılan önemliydi! ...

YURUYUŞ· 15 HAZIRAN 1976·4

• • HER VOL MÜBAH

Mercan'ın sorulannı yanıtlayan gü­venlik yetkilisinin "Ankara'lar"a olayın özeUikle bu yanlı;)I vurgulaya vurgulaya iletmesi elbette anlar:ısız de�i1di ..

Gaziantep olayı raslanb da de�i1di. Olaylar üzerine bir açıklama yapan TIp Genel Başkanı Behice Boran şöyle di­yordu:

". Gaziantep operasyonu, daha ön­ceki Zeytinburnu ve Malatya operasyon­ları ile birlikte uygulanmak istenen daha büyük bir planın bir parçasıdır. Bir gaze­tede yayınlanan Batı Almanya çıkışlı bir haberi, Devlet Güvenlik Mahkemeleri savcısının açıklamasının ve GazianLep operasyonunun bir gün arayla izlemesi raslantı de�i1dir ... "

Boran, açıklamasında MC iktidarı­nın, "Aşın sa�a da, aşın sola da karşı· yız, sloganı ve göri.inümü altında asıl sol, ilerici, demokratik güçlere yönelecek bir sıkıyönetim veya do�rudan askeri mü· dahale tasarladı�ını" belirterek, bunun için MC'nin "makyavelce lertiplere" başvurdu�unu söylüyordu ...

PERŞEMBENIN GELIŞI

Aslında, "Perşembenin gelişi Çar­şambadan bellidir" örneli, önceki hafta­nın son günü Cephe'nin dört yaka numa­ralı orlaeı Bursa'da konuşuyor ve "CHP kanlı terör hareketlerini koruyor" diyor­du ... Bayram - seyran dinlemeden söy· lenen bu sözlerin, muhtemel bir kanlı gelişmenin habercisi oldueu üç gün son­ra anlaşılacaktı ...

Son aylarda yönetimiyle birlikte mutfaRınl da "Hel il-i hoş" kabilinden MHP'ye kaplıran Bab·ı Ali'nin Milliyet'i,

komandobaşının konuşmasını birinci sayfadan başlarda dört sütun üzerinden veriyor ve orta sayfasının önemli bir bö­lümünü de BaşbuR'a sunuyordu! ..

OLAYLARA TERCüMAN

Bir gün sonra, yani geçtilimiZ haf­tanın ilk günü Tercüman, Gaziantep'e giden yollan mayınlamaya başlamıştı bile.

öteden beri ve özellikle son dö­nemde dövize çevrilebilir mevduat he­saplarıyla MC'nin büyük ortagına derin ilişkiterle baglı gazete Federal Almanya İçişleri Bakanlıgı'nın bir raporuna da­yanarak bir haber veriyordu. Resmi ra­porlara hangi oranlarda dayandıRı me ş­kuk habere göre, "Yurtdışındaki Maocu gruplar Türkiye'de ihtilale hazırlanıyor· lar" idi! ..

Daha neler neler oluyordu da, kim-senin haberi yoktu!...

#

Sınır kapıları uyarıimış, Almanya'­dan rapor istenmişti! ...

Haberin, sözü edilen gazetede deh­şetli bir biçimde verildiRi günün ertesin· de Gaziantep olayı patlak veriyordu. Halka de�i1 ama "olaylara" gerçekten tercüman oluyordu gazete.

Işin yakasına yapışınca gerisini de getiriyordu. Cumartesi günü Kayserı'de konuşacak olan Süleyman Demirel'in konuşmasını bu konuya teksif edeceli­ni de "üstün" bir gazetecilik hizmetiyle yerine getiriyordu! ..

DoRrusu beş gün öncede, cephe ba· şının hafta sonu hangi konularda konu­şacaeını bilmenın, gazetecilikten öte başka hizmetlerle ilgisi vardı ve olayların

harareti, "hizmet aşkı" ile kan4mca, kumun üstünde kalan hantallık unutulu­yordu ...

BIR BUKET! ..

Nitekim daha sonraki günler "Türki­ye'nin 10 Cumhuriyete bölüornek isten­digi" haberi, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısının açıklaması ve Ga· ziantep olayı kaba bir buket görünümü kazandı.

Olaylar bütününün arzettiRi bu kaba görünümden, "Ahmak dostun olacaRma akıllı düşmanın olsun" ömeRi tedirgin olan Bab-ı A1i'nin en iri tirajlısı şunlan söylemekLen kendini alamadı:

". özellikle 12 Mart sonrasında uy­gulanan bir metod vardı: Sıkıyönetim sü· relerinin uzatılması için TBM Meclisine tezkere gönderilmeden önce mutlaka anarşik bir veya birkaç eylem ortaya çıkardı veya çıkanlıverirdi ... '·

Gazete şimdi soruyordu: "Gazian­tep de buna mı benziyordu? ....

Açıkçası, süklüm püklüm gözler önünde oynanan oyun Sıkıyönetime baRianmak mı isteniyordu? ...

Bab·ı Ali'nin irisi, maksuda delil ama apaçık sırılan mazrura dikkati çeki­yordu ...

Cephe Başı'nın bundan bir süre ön· ce Ankara 'da Universite rektörleriyle yaptıRı bir toplantıda onlan sıkıyöneti· me ikna etmeye ça!lşbRı, ancak bu ko­nuda olumlu cevap aJamadlRı henüz unutulmamışken, türlü-çeşit oporlula süslenerek hazırlanan Gaziantep olayının gerçek yüzünü elbette gözlerden kaÇın­mak mümkün olamamıktıdır.

ÖNEM LI A YRINTI LAR ..

önceki aylar içinde Malatya'da ser­gilenen dizinin bir bölümü belli oranda farklılıklarla tekrar sahnelenmi,tir. Bu farklılıklar nedir? Bu konuda Cumhuri­yet gazetesinin Adana bölgesi temsilcisi Mehmet Mercan 'ın ilginç gözlemlerine bakmak gerekecektir:

". önceki gün sabahkl tedbirsizlili kimse arfetmiyor. Kim emir vennişse as­ker, polis adeta ellerini kollannı saıııya­rak enkaz arasına ginneye çalışmış, ifte bu arada evdekilerden biri gizlendili yerden

,�andarma eri Ömer Çevik'i tan·

nuŞtl ... Polis ve jandarmalann olay yerinde

"ellerini kollannı sallayarak" gezmeleri için elbette bir sebepler olmalıydı! ..

Nereden bakılırsa bakılsın poHs ve jandarmalımn park. yerinde gezinti yapar gibi olay yerinde dola,tınlmaları hususu bir hayli karanlık ve mide bulandıncıdır.

Güvenlik kuvvetlerinden verilecek ölü sayısının tezgahlarlar açısından iki önemli sonucu olmak gerekir: Birincisi, kamuoyunda yaratılmak istenen psikp· lojik ortamla. Ikincisi, bundan böyle sahneye konacak bölümlerde daha fazla kan akıtmak için dayanılacak gerekçe­lerle ilgilidir ...

Olayın sarılmaya çalışıldılı kılıfın kokusu bütün çabalara rılmen burunla­ra çarpmaktadır. Nitekim DP Konya

Page 5: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

ı­i

Milletvekili özer ölçmen Perşembe günü Millet Meclisinde gündem dışı bir konuş­ma yaptı ve "hükümetin Gaziantep'te olay çıkacaRını daha önceden bildilini söyledi.

Herşey bütün aynntJlanyla açıkbr: Bütün unsurlanyla MC tarafından nakış gibi öriilmekte olan bir dizi tertip, bütün inandıncılık özelliklerinden yoksun halde sipsivri ortada kahvermiştir.

BEDA V A KOÇ REKLAMı

Cephe, kan dökmeyi artık oı_ean bale getirmiştir. Büyük sermaye ve gerici müttefikleri cephesi, temelde işçi sınıfı­na karşı yürüttüRü mücadeleyi aynea bu saf1ıalarda sürdürmektedir. Ekonomik ve sosyal alanlarda kuııanlCll'1 barutlar tü· kenmiştir. Demokratik hak ve özgürtük­lerin, işçi haklannın gısbı ve sömürünün açıkça gündeme getirilmesinden öte çıkış yolu bulamamaktadır.

Bu karanlık görünüm önünde serma· yenin önde gelenlerinden biri, iş haya­tının 50. yılını kutlarnaRa devam ediyor. "Kıymetli" basının üçüncü sayfalanm is­timlik eden Vehbi Koç Türkiye Radyo Televizyon Ku.nunu'nun televizyon ekranlanna da 40 dakika misafir oldu.

Televizyondaki 40 dakikalık prog­ramla bedava reklam yapan Cumhuriyet zengini zat, gazetelere ödediRi parayı TRT'nin sırtından çıkardı...

GeçtiRimiz haftanın Perşembe ge· cesi, televizyon ekranlanndaki Koç rek-

söz konusu hür sahibi

zat "muva(fakiyetinln sımm sabahlan erken kalkmak ve namaz kılmakla saR' ladlRınl" açıkladı ve bunun üzerine bir iki ıvır-zıvır şey daha ekledi.

Halkın vergileriyle (inanse edilen TRT kurumuna milyonlarca liraya malo­lan Koç reklamında, takdimcinin ilginç bir sorusu vardı ve doRrusu "sabah çayı kaçta içersiniz efendim" gibisinden so­rulan unutturacak kadar yerindeydi. Takdirnci Koç'a şöyle sordu:

"- Şimdiye kadar neler yapmadı· nız? .. "

Neme lazım, "Hür Teşebbüs" namı altında herşeyi yapan bir zala sorulabi· lecek en terbiyeli soru da buydu ...

BIR BILDIRI VE SAHIPLERI

GeçtiRimiz hafta sessiz sedasız ya­yınlanan bir bildiri çoRu kişinin gözün­den kaçtı. Cumhuriyet Senatosu Kon­tenjan Grubunun yayınIadıRı bir bildiri· de, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün tepkileri süren son demecinin "yeterin· ce destek gönnediRi" belirtildi.

Aralannda Nihat Erim'lerin, Naim Talu'lann yer aidıRı Kontenjan Grubu, Lisan-ı münasiple, Korutürk'ün "Panis· lamizm" ve "Panti.irkizm"e çatmasını uygun bulmamıştı.

Oysa çeşitli üniversitelerin öRretim üyeleri topluca yaptıklan açıklamalarla Cumhurbaşkanının konuyla ilgili görüş· lerini paylaştıklannı irade etmişlerdi...

Kontenjan Grubunun, önümüzdeki muhtemel gelişmeler karşısında alacatı lavn belli etmesi bakımından bildiri ay· dınlatıcı ...

CHP VE SAC MANYETIK

CHP 'deki cadı kazanı kaymyor. Geçtilimİz hafta gerek grup, gerekse parti meclisi toplantılannda gözlenenler bu yargıyı doRruladı.

CHP Fenel Başkanı Bülent Ecevit'in önceki haftanın son günü Sivas'ta yaptı­Rı konuşmada yeni olan hiç bir şey yok­tu. "Gizli rapor"u kalbi derununa gizle­diRi anlaşılan Ecevit'in ve Merkez YÖ· netiminin, raporun sermaye lehine taŞı­dıRı anlamdan memnun olduklan anla· şılıyor.

Bi� gün önce Merkez Yönetimi tara·

"ATININ BACAOINI KıRAN SEY/S"

Cından "uyanıdıRı" bildirilen Gençlik Kollan Başkanı Zeki Alçın'ın Sıvas top· lantısında hiç de uyanlmamı, gibi dav­ranması gözlerden kaçmadı.

CHP içinde Eyübo�lu·Topuz kll�l· ne karŞı belli bir mücadele verecek gö· rünümü taşıyan Deniz Baykal kanadının ise "Gizli Rapor" ile hiç ilgilenmemesi ve Merkez Yönetimine bu konuda cen­tilmence destek aniamma gelen sessiz· HA"i ilginçtir. Baykal·Topuz çekişmesi­nin aslında kişisel sütriişmeden öte pek de fazla içerik ve anlam taşımadlRına en somut bir önıek teşkil eden bu olgu, CHP'nin, genel sıyasal yelpazede saRın manyeti�inden kurtulamadıRml tescil ediyor ...

SaRda, gericiliRe doRru çekilen ha· rekat, CHP'yi de derinden etkiliyor. So­la karŞı, her türlü tezgahlarla vuruculuRa varan "Daha çok saR" çekiliş CHP'yi sarsıyor.

SEYISIN GÜNAHı

Parti Meclisi toplantılarının ikinci

ve son günü bir konuşma yapan CHP Ankara Milletvekili 11yas Seçkin'in 'u sözleri dikkat çekicidir:

tt. Parti saRa çekiliyor. Artı:k hiçbir şeye talip deRiiim. Ama bugünkü Genel Merkezdekilerle sonuna kadar mücadele edeceRirn ... "

Seçkin'i konuşturan elbette ciddi sebepler mevcuttur. Nitekim Seçkin'in Genel Sekreur Orhan Eyübollu 'nu gös· tererek "Bu genel sekreter, yanıılara ha­zırlanan atlann bileklerini kıran seylsten rarksızdır" şeklindeki sözleri anlamlıdır.

Demokrasinin korunup, yerleştiril­mesinde üzerine düşen görevlerin gereR! yerine, ta baştan beri sennayeye güven· ce aramakla aşınan partinin son duru­munda, elbette başta Genel Sekreter ol­mak üzere tüm yöneticilerin sorumluluk­lan vardır. Söyle bir merkez yönetimine tahammül gösteren Genel Başkanın ise sorumluluklan daha alırdır ...

Partiye ciddi, tutarlı ve güven vere· cek bir demokratik işlev kazandırama­makta derece derece tüm CHP'liIer suç­lu.

,_alk parli.de tıı._. talıya tiL ·,lI.Iitibll

"GızLI RAPOR". IKIlii SEÇIM. Llti.ılNDEN B/R AY SONRA PARTI NICLI.S/'NDE OKUNDU. RAPORA. NECDET UDUR VE BULENT ECllvIT KAR ŞI ÇlITI,

SON PARTI NECLISI BILDIRI· SlNDE RAPORUN INCBUNltEDIOI· NIN AÇIKLAJlNASI GERÇBILBR/ YANSlTIIlYOR.

HoIk Partisi'nin "",.",,,.h Parti Medisi top!ant_ -.ra açıklonln bildiri gerçekleri Y ... Slımıyor. Bildirid., CHP etiketii MIT r_ yeddli orpnt"da incelenmediii i leri ,;ıMliyor, HoIbu� lIıHli'i bl_yan ''GIıli tb­por" 1975 ydı IWtm ayında yopılon PiU1i Meclisi topioııllllnda .......... ı. ıanbul Mill_kill Necdet Ulur'un yoptıjı k_maya Ecevit'In "1ıIIıIInIII'1o" katılın.ısınd ... .on .... porun _i1 ..... i kıırara bllloıtdı. Şimdi aynı E_ vit'in bu raporu reddetmekten i ........ koç_ IlIlnç .-,oy ... ,

Ho/k Partlsl'nIn .. rt tortıı .... h Parti Meclisi topiontuındaıı sonra yaya>-lanan bildirinin son p.r.,nr. ,öyle: "Parti Meclisi, basında tartıtmııLva .. buı kuruluıl.rda da üzllndlye neden olan bir raporun 6 ... blr aençllk kolon toplantı" ..... tartı"""y. ,umılrn.ık üz .... .... "1 ...... ,' pyrl mmi bir taslak ol­makl. beraber, gerel< içerlliyle ..... k haııtbnı, biçimiyle bu ....... q1111111 ft yetki li ot ... I."n on.yından veya in<elemosinden seçmedIlini saptanıt,tır .. bu türlü konul.rda öıelllkle dıkıc.adl dav .. nılm .... u istemi,tir."

H.lk Parti.i·nln bu bildirisi tipik "tavpm k.ç, tazıya tu'!" poIitikosım ha· tırlatıyor. IUlk Parti.i Gençlik KoII",1 yönetkileri, wnlikleri dtmeçlerle wl

MHP orpnhiını. benim .. y ... blr .... tede Irlrib ettirdiklori y_1a " ........ larım" savunm.kta dıw.m ediyor. IUlk PIrti.i y6netici lerl bunlan.."momeyI tercih ediyor. Kim"yi in.ndırm.ym .çıklamalarla oiiyı .. çlltlrmeyi ........

lıyor, Halk P�rtisj bildirisini" gerçekçi olmayan ymw bunda kilmıyor. ı,te isim

ve tarih verilerek yapıtan konuJmalar ve "incelemeler": Bu rapot. sonradan yapılan pek az eklo ... hariç, olduııu ıibi 1975 Eki m .. çimlerinden sonra yapı lan Parti Meclisi toplantısın. getirildi ve okundu. Bunun Uzerine hrti Meclisi Uyelerinden iki kişi hariç hiç kim .. görüş belirtmedi.

Raporun Parti Meclisi toplantısında. okunmasın<b;n sonra tstanbul Millet· vekili Necdet Uiur söz aldı. Once raporda ismi ıeçen bazı klnuelerin "kata· I .. nmak" istenmesini oie1tirdi. Bunun bir :ınsafsı%lıic" ve "nankörfOk" olduAu· nu söyledı' Daha sonrı ri,porun genel yapısı üzerinde özetle $" konu,mayı yaptı :

''Ben emniyet müdürliiIU YQPtını. Size fÖyuyryim. Bu r'dJ'0l duyulur du­yu/max pol" raporu damlıHint y/ye«lı. BundD" ""rlulmak miim-*n dtlll. Bu rapor Hal. Part"i llt ikrici pçwrin aroıuıt açmoı\ tçin /fuUaIUilu4.Iı. &i yiizden bu reponın reddedilmeıi. )'oYfnlanmanıotı wyoı\ M)'lIm., ,.,..ı\iyor .• r

Necdet UAur'un konuım.asından sonra kimse SÖ1 ılmadı, Toplanttyı yö­nelen CHP Genel B_ık.nı. "Sayın Ulur'un &örüılerine bUtllnilyie katılıyo­rum" dedI. Bunun üzerine de Necdet tilıır'un önerı.i, bm haline ""IrildI. Bu kir.ırı dolrudan dolruya Ecevit dikte.ettirdi.

BUıun bunl.r varken, Eceviı'in �.porl. ııaill demeçl.,ı ve ht'i Meclisi'·

nin .on bildiri.i h.vada k,�yoT. Ancak ha .. d. k.ıanı d. açıklımak .... klyor. Ecevit, neden "meıru or.anlınn'· reddcttiji bir raporu tekrar piyasaya mn bir ekip hakkında "tllılik" hükümlerini uy ....... ıyor? EyllboJlu·Topuı oidbiııl

.. yıllatmamak ıçın mi! Yoksa "tavpna kaç, tazıy. tut" poIitikaaı>tılblt ii'-reji mi? 4

YURUYUŞ· 15 HAZIRAN 1'7' · '

Page 6: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

TÖR-DER 'DE HEDEF:

EN GENiş TABANLA, iLKELi, KALıcı BiRLiK ıLHANALKAN

Kapitalist dünya ile birlikte, aeır bir bunalıma dolru sürüklenen Türkiye'de; en güçlü öRretmen ör· gütü genel kurula gidiyor, Ilerici, demokrat ve sosya· Iistlerin adım başı kurulan tuzaklar karşısında en faz· la uyanık olması gereken bir dönemde, Türkiye'nin "kader yılı" denebilecek bir zaman aralıemda, güçlü, bilinçli, demokratik kitle örgütü TöB·DER, üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmenin sorumlulueuyla katşı karşıya, Bu sınavdan birleşmiş ve güçlenmiş ola· rak yüz akıyla çıkmak için, ne yapmalıyız? Bu nokta­da ilericilere, yurtseveriere ve demomUara düşen gö· revler nelerdir? Sonımlulu�unu da üsUenerek bu konudaki gÖriişlerimizi açıklamayı gerekli gördük,

Kapitalist dünyanın sürekli bir nitelik kazanan buna1lml, dışa baeımh güdük Türkiye kapitalizmini gelişmiş kapitalist ülkelerden daha çok etkiliyor. Bu­nalım arttıkça, egemen güçlerin emekçi yıeınlar üze­rindeki baskılan da artıyor. Egemen sınıflar emekçi yıemlann ekonomik, demokratik, mesleki ve toplum· sal haklannı kısıtlamanın tüm yolJannı anyor. Serma· ye slDırl, bunalımdan kurtulabilmek için, emekçi sı­nıfları biraz daha fazla sömürmenin bilincinde". üc· retlerin dondurulup, fiyatlann başıboş bırakılması, grevlerin Bakanlar Kurulu karanyla ertelenmesi, ör· gütıü mücadele üzerindeki baskı ve terörün gün geçtik· çe yoeunlaşması, bunalımdan kurtulmak isteyen ege­men güçlerin her bunalım döneminde başvurdukım yönt.emlerdir. Bu çaedışı yöntemlere süreklilik kazan· dırmaya çalışan burjuvazi, kendi koydueu kuralları da çilneyerek, Türkiye'yi tam boy açık faşizme götürmenin yollarını anyor.

Ekonomik ve toplumsal alandaki bu gelişim, ka­çınılmaz olarak tüm çalışanlann örgütlü mücadelesini gündeme getiriyor. Baskı ve teröre raernen örgütlen· me güçleniyor. Ve egemen güçlerin baş hedefi, örgüt­lü mücadele oluyor.

Uzun süreli bir örgütlenme deneyine sahiP .. en kritik dönemlerde bile, örgütlü olmanın gereklerini unutmayan TöB-DER'in; bilinçli, yurtsever demokrat üyelerine yapılan acımasız baskılann nedeni budur. Bu yüzden 12 Mart döneminde bir gecede 3500 öe· retmen zindana tıkılmış, Anayasa deeiştirilmiş, me· murtann sendikalaşma hakkı gasbedilmiştir, TöS yö· neticileri haksız yere aylarca zindanlarda tutulmuştur.

tık örgüUerini 7 Mayıs 1921'de kuran ö�retmen· ler, 55 yıllık bir örgüUü mücadele deneyi taşıyor, öe­retmen Dernekleri Milli Federasyonu ve TöS dönemi­nin doeru ve yanlışlannı özümleyen TöB·DER, özel­likle geçtiRimiz bir kaç yıldan önemli dersler alarak çıkml4br. Öyle ki 1976 Türkiye'sinde TöB·DER içe· risinde demokratik kitle örgütlerine bakış açısı önem­li boyutlara ulaşmıştır, özellikle 1971 öncesi hatırla· nırsa, bugünkü olumlu gelişim kolaylıkla görülebilir.

GÜNDEMDEKI SORUNLAR

Bugün öRretmenlerin çoeunlueu, siyasal parti· lerle demokratik kitle örgütlerini kanııtırmıyor. De· mokratik kitle örgütlerinin gücunü abartarak, onları maceracı, yanlış eylemlere zorlayan göıi.işler, kararlı mücadele sonucu önemli ölçüde etkisiZleştirilmiştir, Buna raRmen içinde türlü olumsuzluklan ve sapmaları taşıyan ve sesleri sayılanndan çok çıkan bir kısım un· surlarla mücadele, TöB·DER'in gündeminde olmalı· dır, Daha açılı;

· Kitle örgütlerini ikUdar mücadelesi veren ve ik­tidan amaçlayan siyasal partilerle eş anlamda gö· renlerle, · Kitle örgütlerini, siyasi partilerin yan örgütü olarak deRerlendirip bu örgütleri rarklı siyasi çiz· gilerin mücadele ajanı haline getirmek isteyenler· le, · KitJe örgütlerini tamamlyle siyasi özden yok­sun göstererek, ekonomik, demokratik, mesleki sorunlan; genel yurt sorunlarından soyuUayan· larla, · Kitle örgütlerinin yapısmı ve Işlevini duraean, donuk ve deRişmez kabul edenlerle mücadele ge· reklidir.

Ancak, yukarda sayılan ilkelere açıkça yönelen bir karşı çıkış pek görülmemektedir. Sanki herkes

YIIRIIYIIŞ - 15 HAZIRAN 1976 -.

bu temel tesbitierde tam bir görüş birliei içindedir. Gerçek durum bu ise, TöB-DER içindeki gruplaşma­ların sebebi nedir? Sizce bu yanıltıcı görünümün ne­denini dünya görüşlerinde ve demokrasi anlayışlann· da aramalıdır, Temelde dünya görüşleri ve demokrasi anlayışlan biribiriyle çelişen grup ve unsurlann bu ilkelerde içtenlikle birleşmeleri mümkün deeildir. önemli denek taŞı, bu ilkelerin hayata geçirilmesi doerultusunda gösterilecek çalışmalardır.

MÜCADELE HEDEFLERI

TöB·DER 'in sosyal mücadeledeki yerini, üyeleri· nin, siyasal yönelişlerinden çok sınıfsal ve mesleki konumlan belirler. TöB·DER temsil etti Ri kitlenin çıkarlan doRrultusunda, öncelikle kısa vadeli ve genel olarak uzun vadeli talepler için mücadele etmelidir. ıçsel yapıda hiçbir ayrılıea, hiçbir tahrike olanak ver· meyecek şekilde somut hedeflerde birleşilmelidir,

Yandaş kuruluşlarla hiç deeilse hedef tesbitinde ve bu tesbit doeru1tusunda paralel tavır anlayışında birleşmenin olanaklan saelanmalıdır, "Grevii Toplu Sözleşmeli Sendika" hakkı için mücadele yoeunlaş· tınımalı ve yaygınlaştınlmalıdır. Giderek işçi sendi· kalan ile üst düzeyde örgütsel birlik sallanmahdır.

TöB-DER ve bütün kitle örgütleri, dayandıklan tabanın gereksinmelerini saptamak, gelen önerileri olgunlaştırarak, tekrar tabana mal etmek ve bu süreç içinde kendi tabanıarını eeitmek, bilinçlendirmek için mücadele etmelidir,

Ekonomik, demokratik mesleki ve toplumsal ajanlardaki baskı ve sömürüyü - özellikle kendi ala­nında - teşhir etmek gerekir. Kapitalist�mperyalist sistemin e�itim ve kültürümüz üzerindeki oyunlannı ve sonuçlarını, somut örneklerle açıea çıkarmak, ka­rarlı, tutarlı etkili bir mücadele yürütmek önemli bir görevdir.

öeretmenlerimizin ylCınla birikmiş, özlü k ve mesleki sorunlan vardır. Bu sorunlann somut tahlil· leri yapılıp, öncelikle çözümlenmesi gerekenlerin çö· zümü için ueraş verilmezse, geniş bir kitleyi kapsayan ölretmenlerin birliei saelanamaz. Bu sorunlar küçüm· senir, görmemezlikten gelinirse kitle örgütlerinde önemli bir ilke çienenmiş olur. Bu amaçla tüm TöB­DER şubelerinin ve di�er demokratik kitle örgüt tem· silcilerinin katılacaCı "ölretmen Sorunlan Kurulta· yı "nın daha fazla zaman kaybedilmeden toplanması gerekir. Ankara TÖB-DER Şubesi'nin Genel Merkeze sundueu bu konuyla ilgili önerinin önümüzdeki TöB­DER Genel Kurultayı'nda görüşülmek üzere gündeme getirilmesi yararlı �Iacaktır. "öeretmen Sorunlan Kurultayı"nda; ölretmenlerin hakları, ödevleriı so·

rumlulukları, geçim, güvenlik ve hukuki sonınlan, e�itim, öCretim özgÜllüeüne ilişkin sorunim, ölret­men daeıhmma, atarnalara, öeretmen yetiştirilmesine ilişkin sorunlar .. , ve eIilimin demokratihle,tirilm"i... enine boyuna tartışılmalıdır,

DEMOKRASI MÜCADELESINDE TÖR - DER

öte yandan verilmekte olan; BaRımSlzLık, De­mokrasi ve Sosyalizm mücadelesi ülkemizde demom­si - anti-demokrasi çabşması biçiminde uç vermek­tedir. Bu yüzden demokrasi mücadelesi veren tüm anti·faşist, anti�mperya1ist kuruluşlarla birlikte TöB· DER; demokrasi saflannda daha etkin biçimde yerini a1malıdır.

Demokrasi mücadelesinin özellikle kendi alanına düşen "eeitimin faşistleştirilmesi" çabalanna kaqılık, "eğitimin demokratikleştirilmesi" mücadelesini ön plana çıkarmalı ve bu u�urda akti! mücadele verme· lidir. Bunun için de;

Eeitimin her kademesinde öRretmenin söz ve karar sahibi olması, yönetime demokratik yollardan gelebilmesi, yöneticilerini demokratik bir biçimde se­çe bilmesi, eRitimin gerici çaedışı niteliRini deliştirip, "üretime yönelik eeitim" uygulamasının gerçekleş· tirilmesi ve tüm üniversite ve yüksek okullardaki eRi· tim-öCretim özgürlülünün sallanması yolunda müca­dele edilmelidir.

Günümüz koşulJannda üzerinde önemle du.rulma­sı gereken başka bir konu da dlsiplin sorunudur. Uzun vadeli çalışma, esneklik, yanlış bir şekilde disiplinliz. lik anlamına gelebilir. Tersine esnek ve uzun vadeU bır mücadele ancak disiplinle sallanabilir. DisiplID; De­mokratik merkeziyetçilik içerisinde ele alanınab ve yorumlanmalıdır. Yani tüzük hükümlerinin ve kUrUI� tay kararlarının örgütümüz için oluşturduRu çerçeve­yi parçalamadan; mücadelemizi ileri, yeni boyutlara ulaştırmalıyız. Bu tavır bir yandan kiUemizi nk:el ola· rak ço�altacak, öte yandan TOB-DER'ln blrllkleUliDl daha bir etkinleştirecektir.

Sonuç olarak; uzun ve kısa vadeli tüm hedeftere ulaşabilmek için; TöB·DER içerisinde en geni, taban­lı birliei oluşturmak asgari şarttır. "Ne pahasına olur­sa olsun birlik" anlamında delil: Kalıcı, ilkeli blrlik. Ilkeleri hayata geçirecek dolru çizgide ve bilinçli, ka­rarlı saelam unsurlarla birlik. Tüm ilerici yurtsever ve demokratlann büyük bir sabırla ve gereken emeklili göstererek birleştirici ve toparlayıcı olmalan gerekir.

Unutmayalım ki bölünmüşlük; ancak egemen &:üç. lerin işine yarar.

Page 7: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

i

�1fi/1�fAa�':iE�lS:A���Y �:K::::%t

Ş

IJ�':sı

i E m ı HRASI· AYNI ZAMANDA ILLER BANKASI MODIJRLER KURULUNDA

. FIERl KAYA, iKi öZEL BORU

FA881K.ASI ILB ILLER BANKASI ARASINDAKı ALışVEJlışLERDE YAPILAN USUUiVZLOKLE· BB, KURUL OYESI OLARAK KARşı ÇıKMıŞ, BU

J:ı�:ı;�g�:r�fr/.�;%ı°if�� :ıfYı:��: mu·· [ ı i ELESI· ZERI DAVRANıŞLARı SONUCUNDA, ILLER

BANKASıNıN ÇEŞITLI KADEMELERlNE ço. BEKLBNMIş MC YANLıSı ÇlKARCtLARIN TSP­KISINI ÇEKMEKTE GECIKMEDt. DAHA öNCE BANKANıN MALZEME DA/RE$I REISI IKEN b?::%.

Z�ı;,

Ky���C�L���

AıK

���� S i mUT II·R UGRASIIR SONRA MC TARAFINDAN öNCE DAIRE RElsL/. CINE, ORADAN DA D.8NETÇ!LIGB OETIRILEN TAHSIN UGRAK, 3 HAZIRAN GtJNO YAPILAN MODORLER KURULU TOPLANTıSıNDA FIKRI KAYA 'YA KARŞI FIILI 'SALDIRIDA BULUNA· RAK AKL/NCA KAYA 'YA GGZDACı VERMEK VE IICTIDARDAKl ELE BAŞLARıNA YARAN· MAKISTBDI.

AŞAGIDA, FIKRI KAYA 'NIN DERGIMIZE VER· 0101 öZEL DEMECI BULACAKlIINIZ,

"Yönetime ka.tılma" hakkında bilgi verir misiniz?

tller Bankası Yönetim Kurulu dört üyeden olu­şur. Biri Maliye, dijteri tmar ve ıskan BakanllAı tara­fından atanan iki üye ile 23 sayılı yasa uyannca seçi­len bir üyeden oluşan bu kurula, Genel Müdür başkan­lık eder.

23 sayılı yasanın öngördü�ü seçime, kururnda ça­lışan tüm işçiler, teknik elemanlar, memurlar ve bü­rokraUar kat.ılırlar. Seçilen üye, Müdürler Kurulu üyesi olur. Buna yönet.ime katılma deniliyor.

Herkes aday olabilir mi? Yahut seçilebilme be­lirli kurallara bağlanmış mıdır?

Aday olmak belirli kurallara ba�lanmıştır. Aday­lık için, yüksek öA'renim koşulu öngörülmüştür. Ay· rıca ön seçim denilen bir aşamadan sonra finaJ seçim­lere geçiliyor: ön seçim, memurlar içindir. Bu seçi­me, yüksek öRrenimini Lamamlayan kişiler katılabili­yor. Seçim sonucunda en fazla oyu alan üç kişi fina­i� kalıyor. DiA'er üç üyelik final adaylarını da yetkili sendikalar gösteriyor_ Böylece, üç memur adayı, üç sendika adayı arasında en çok oyu alan aday üye olur.

Siz sendika olarak hangi yıl yönetime k.atıldınız? Hangi yıl seçildiniz?

Biz sendika olarak 1972 yılında seçime katılma olanaRını Danı�tay kararlarıyla saA'layabildik. 23 sayı' lı yasa, bu yıla kadar gerçek işleyişine kasten kavuş­turulmamllftı. Sadece Iller Bankası için deRii, SSK iş­yeri için de aynı uygulama vardı. Danıştay bu iki iş­yeri için de, sendikalara aday gösterme olanaA'1 verdi. önce Sosyal-lif Genel Ba�kanı Özcan Kesgeç, daha sonra ben, aynı yılda yani 1974 yazında seçimi kaza­narak Müdürler Kurulu'na üye olduk.

Seçilmeden önce tasarladığınız yahut propagan­dasını yaptığınız işleri gerçekleştirebildiniz mi? Ya­da gerçekleştirebilme olanağını bulabildiniz mi?

Hemen belirLeyim ki, seçim mücadelesine başlar­ken herlfeyin çözüme kavulfturulabileceRini vehmet­medik. YapabileceA'imiz ilflerin son derece sınırlı ola­caRınl açık �çik anlattık. aalfka bir deyişle, düzenle­diRimiz toplantılarda, daRıttlRımız bildirilerde ve astı­A'ımız afişlerde seçildiRimizde, Sendikamızın ve diRer üye tabanı olan kitle örgütlerinin verecekleri mücade· leyi yönetim kademesjne kadar uzatacaRımızl, vurgu­layarak belirtmilft.ik. örıütsüz bir kilfi olarak yapabile­cek çok az ,eyin olacaA'lnı Ilrarla açıkladık.

Örgütlü mücadele ile neyi amaçlıyorsunuz?

öncelikle sendikamızın, üyesi işçiler adına toplu sözle�me ve grev yapma olanaRı var. Bu durum, bir yanda işçilere ekonomik olanaklar saRiarken, öte yan­da demokratik bir ortamın, olulfumunu sallıyor. Yırni &endikamız, Iller Bankası'ndaki demokrat.iklelf­me mücadelesine fiilen öncülük ediyor. Diler örgüt­ler, yani Tüm·Der ve Tüted hızla üye tabanını gelilfli­riyor. Şimdi sendikamız ile Tüm-Der ve Tüted ineri temsilcileri orlak komiLe kurarak demokratikle4me yolunda kalıcı sonuçlar almak yönünde uA'ralf v-=riyor­i ....

Iıler Bankası işleyişini son zamanlarda basından okumaya başladık. Bunun, sizin çalışmalarınızın bir sonucu olduğunu söyleyebilir miyiz?

Demokratik mücadele ile bu mücadelenin ekono­mik temelleriyle olan iIi,kisini seçildikten &On"r. çok iyi kavradım. Bir kez. demokrasi mücadele.i soyut bir

uRraş deRildir. Ekonomik taban sarsılmadan demok­ratikle�me sürecinde kahcı adımlar atmak olanaksız. Bu, bir yanda tüm çalışanlara yapılan ve yapılması ta­sarlanan baskılara karşı çıkarken; öte yanda, özel sek­tör yararına sürekli olarak döndürülmek istenen çar­kın olabildiRi kadarıyla yavaşlat..ılması, giderek durma­sı yolunda çaba göstermeye çalıştım. Mücadelemde, gücümü aşan bu durum karşısında örgütlerimizi ve basını harek�te geçirmek yoluna başvurdum.

iki yıllık üyeliğiniz sırasında, Bankanın diğer yö­neticileriyle sizi karşı karşıya getiren olayları kısaca sayar mısınız?

Jik olay: üye oıdu�um güne kadar, büyük proje­ler, yabancı firmalara veriliyordu_ Ben, bu işleyi,e karşı ödünsüz olarak mücadele ettim. Banka yönetci­leri, başlangıçta bana raRmen karar almakta devam et­tiler. Sonunda, bu işlen vazgeçme zorunda kaldılar.

Ikinci önemli çatışmamız : Simel Şirketi oldu. Si­mel Şirketi, yıllardır taşra müt.egallibesine ve müteah­hitlere büyük olanaklar saRlamıştır. B\.i, şirketin kuru­luş amacından saptlA'ınl ısrarla açıkladım. Şimdi bu sorun, Millet Meclisi'nde soruşturma konusu olmuş­tur.

Bir diler olay da, en son basına yansıyan boru yolsuzluRudur. Bana Kurul'da saldırılmasına neden olan da, bu olayın basına yansıtılmasıdır.

Daha birçok konu vardır ki, hepsini sıralamaya gerek duymuyorum.

Bütün bu karalara, karşı oy yazısı yaıdınız mı?

Evet. Bir yıla yakın bir süre tüm' karşı oy yazıla­rım yayınlanıyordu. Ben bu kararları herkese ula,tır' maya ve bilgi sahibi yapmaya çalılfıyordum. Iller Ban­kuı yönetimi bu işleyiŞlen çok rahatsız oldu. Bir önerge verilerek, bundan böyle kar,ı oy yazılarımın yayınlanmaması kararlaştırıldı. Ben, bu karara da, karlfl oy yazııı yazdım. Görev aldılım Kurul ve ben­zeri kurullarda kitleleri ilgilendiren kararlar verilir. Bunun için üyelerin karşı oylarını ıerekçeleri ile bir­likte yazmaları yasal görevleridir. Ben de bu görevimi yerine getirmeye çalliftım. Iller Bankası Müdürler Ku­rulu karaları devamlı olarak yayınlanır. Bu kararlar iL­ler Bankası çevresi ile ilgili çevrelerde okunur. Karlfl oy ve gerekçeleri, 3 kurul üyesinin aldılı karardan sonra Müdürler Kurulu tutanaklarında yayınlanmaz oldu. önemli olan karlfl oy yazılarının gerekçesi ve kitleye ulqmaaı idi. Bu uygulama ıenilf ölçüde enıel getirmedi. Ilıi duyanlar bizzat bana ıelerek kar,ı oy­larının gerekçelerini sormaya balfladılar. Bu da doRal bir sonuç. Zaten ıerçekler bürokratik yollarla kitle­lerden gizlenemez ki.

Son bir soru. Bildiğimiz kadarıyla Müdürler Ku­rulu üyelerinden biri CHP iktidarı nmanında atandı. Bu üye ile bidikte davranmıyor musunuz?

Hayır. Ru üye dilter üyelerle birlikte davranıyor.

TÜTED ANKARA ŞUBESI KONGRESI

TVTED Ankaro Şubai 0l4la,u;.1ii GeMI Kuru­lu 5 Haziran günil Ma/ÜM Miihudw.,; odoaı toplanh ı.alonunda yapıldı. Dinleyici alınmoyan toplantıya yedi yüzün üzen-nde üye kohldL

Bir kitle örgütünün şube Irongrai için yw...1r oranda ıoyılabilecek bu katılımm nedeni, "oIolGl1Ültii'· bir hauanın eatirilmiş olI'PUUı. 0l4lon ,enel .uruldıı M­çimlere katılmayıp .alonu ferlreden muhaler-t ını .. bir üyenin aki Yönetim Kuruluna yöıwlttili .Ia,.­hôrlık iddialarına ıohip ç.lrm.ş, Genel Kuruldon .,nra

da teknik elemanlar al'Ollnda tedu-,inliJr YdI'VlGn bu durumu olunuuz yönde körülrlemişti. Tdnilr eleman­lan "uicdanlorınm .aine ,. uymaya çalıran iddiııc,. ların jmza toplamaltuı üzerine Nçimler yenMn4i. Kongre önce.inde yarohlan, orlamdan yatal'lonmoy. uman ''Teknik Elemanlarm Deurimci Bir",i" "..bu umduAunu bulamadı. .eçimleri Yönetim Kurulu,," destekleyen "Demokratik Güçbirlili" "..bu bzonch. Bu boşarının, k..-ır çekifmcleri bir YGLLO itc,.," ilni düzeyde tartlfmayı amaçlayan etlrin çabolGnn .onueu olduAunu belirtmek gerek. Seçimi wananların oal başar"ı burada.

Kongreden edinilen izlenim şu: Kitlaini elrono­mik demokratik ;'temler dolrultıuundo yönlendir­mek ue harekete geçirmekle yükümlii bir Iritle örıütü­niin yönetimine, ne kadar çaba gö.terilirH ıö.teriı.in, ani çıhışlarla yada örgütün işlevini kiiçü"..yc" tav.,.. larla gelinemiyor. örgütün uarlık nedenine, itleııinin .ınırlanna, demokratik hak ve özgürliilderin .ınırlon­nın genişletilme.i mücadele.ine baklf aç/.ll beU,wyici oluyor. Kongreden önce yöneticileri Iritıcden Irorlr­makla itham edenlerin lrontlŞma Iii,...in; " rut'lamalan­na ralmen, eleştirel ue açıklayıcı konuşmalann etiril; bir biçimde ıiirdüriilme.iyle bu gerçek bir Ir" d4Iaa uurgulandL •

Genel olarak kongrenin olumlu bir adım oldu­lunu .öylemek mümkün. Bir kez telinile elemanlan" kendi aralarındaki tart,şmaların ileri düzeyde tutul· m06ının gerekliliA; ortaya çıkıyor. Görü" .rin eyl«m programları çerçeve.inde konmOlı, e"ştiTil'rin ilke"r ue .omut çol" ma hedefleri üzerinde yolunlaşllnlmOll olumlu gelişmenin bir yanL Kongnden önce .UÇlayıcı iUlup ue tauırlarla yaratılan tedir,inUk MUCllm," ,ide­rilme.i de diler bir olumlu adım sayılmah.

Demokratik kitle örgütlerinin çolr çeşitli .iy .. ' ,örüşü barındırm061 dolal. Ancalr .iyOMJI ilrtidara yü­';iye,. kuruluşlar olmadıkları ııe olamayacaklan do açık. 8u nedenle çallfma biçimi ııe pro,Nmlan ıiy.-101 elilimleri delil, tabanın .omut taleplerini içermeli durumunda. Bu ;'e. eylem proıromlarının balıtruızlı" ve demokrui mücadeleıi do'rultu.unda hayata ,eçi­rilmelini ,ündeme ,etiriyor. tJlk8mizd' ,idc,." ,eniş­leyen toplumlOl muluJle'etin ör,ütlli pc' dönii,me.� aynı zamanda tüm demolrrotik Irille örtütlerinin de kendi tabanıarında en ,eniş birii'" "larrnu.yla miim­lliin olacak.

ı'OR OYOŞ • J 5 HAZIRAN J 916 • 1

Page 8: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

--- ıseı sıNıFıNı BASKı VE TERöR, BURJUVAZININ ıŞÇı SıNıFıNA KARŞI DEGIŞMEZ SILAHLA· RINDAN. ANCAK; SINIF MÜCADELELERI VE NESNEL KOŞULLAR BAŞKA SILAH· LARı DA GEREKLI KılıYOR. BUNLAR· DAN EN öNDE GELENI, ıŞÇı sıNıFıN· DAN YANA GöRÜNÜP ıŞÇı HAREKETINI DIZGINLEMEK. BIR BAŞKA DEYIŞLE, ıŞÇı HAREKETINI BELIRLI sıNıRLAR ıÇINE KILlTLEMEK. TÜRKIYE'DE BU MISYON AGIRLlKLI OLARAK CUMHU· RIYET HALK PARTISI'NE DÜŞTÜ

6 YIL öNCE DISK'I YOK ETMEYI ÖNGö· REN YASA DEGIŞIKLIKLERINI HAZıR· LAYANLAR 6 YIL SONRA DISK'E KATI· lıYORLAR. BU DÖRTBAŞı MAMUR TA· SARlYI HAZıRLAYANLAR BUGÜN DE 6 YIL öNCEKI GÖREVLERINDE. ANCAK BU KEZ PLANLAR, DIsK'I YOKETME YÖ' NÜNDE DFGIL, DISK'E KATILMA YÖ' NÜNDE YÜROTÜLÜYOR. 1 5 · 1 6 HAZI· RAN'IN 6. YıLDÖNÜMÜNDE CEREYAN EDEN EN ÇARPıCı OLAYLARDAN BIRI, BU.

1 5 · 1 6 Haziran işçi direnişinin üzerinden 6 yıl geçti. Geride bırakılan yılların sayısından daha önem­li olan, bu yılların yoğunluğu. Geçen 6 yıl içinde ya· �nan olayların niteliği.

Türkiye'"i" tarihsel gelişiminin sonuçları, sanki geçtiğimiz 6 yılın içine hep birlikte sıkıştı. Tarihsel gelişimin ürünü olan sınıflar, en yoğun mücadeleleri"; seçtijimiı 6 yıl içinde verdiler. Türkiye toplumunun gelişim çizgisini belirleyen temel güçlerin, sanayi bur­juvazisi ve işçi sınıf, olduğu, bu mücadelelerle birlik· te, bu mücıdelelerin içinde apaçık ortaya çıktı.

"ıŞÇı SıNıFı" TARTıŞMALARlNIN SONU MU?

Bu ortaya çıkış, kimsenin yadsıyamayacağı net­lik ve boyutJarda eereyan etti. 1970 yılının L S - 16 Haziran! ile birlikte "işçi sınıfının vırlığı" bir bölük fantezi meraklısı dışında, kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek olarak kabul edildi.

Ancak ortada unutulmaması gereken başka ger­çekler de nr. Işçi sınıfının varlığını kabul etmek, top­lumsal çözümlemelerde gerçekçiliğin yerleşmesine doğru atılan bir adım. Ancak, bu tek başına yeterli değil. Geçmişi değerlendirip geleceği aydınlatabilmek için, "var olan" işçi sınıfının niteliği hakkında daha ayrıntılı değerlendirmelere girişrnek zorunlu oluyor. Bu deierlendirmelerde anahtar rolünü oynayacak şu sözler Engels'e ait:

'ToplumlOl ve ıiya.ol gelifmeıinde. ifÇi .ını{ı, Almanya 'd4, Alman burjullOZ;'i o ülkeler burjuvcu;';n­den ne kcıdar geri ;'e, Ingiltere ve F1lJnMJ ifçi .ınıfın­don bir O kcıdar geridir. Böyle e{endiye böyle uşak. KGklbalık, ıollom, yolun Ile akıllı bir proleter .ını{ için UMltk kOfullannın eurimi, kalabelık, zengin. yo' lun ue güçlü bir burjuva ıını{ın uarlık koşullannın ge· lişme.i ile birlikte gider. Burjuvcui"in çeşitli bölümle­ri ve hele en ilerici bölüntiitii, biiyük .arnıyiciler • • iya. Mıl iktidan ellerine alıp da deuleti gerektinimleri uya· rınco dönü!tiirmeden önce, işçi hareketi hiç bir zo­rtı4n balınuız degildir, hiç bir zaman .alt proleter bir �itelik taşımaz. Ifte ancok o zamandır ki, patronlar ıl. işçiler aNJIındok; çohşmo eli kulalındo bir durum -ılır ue artık ertelenemez; işçi .ınıfı orhk aldolıcı :ımutlar, hiç bir zoman gerçeklefemeyecek uaadlerle "endini oyakllamaz ... "

Almanya 'do Burjuua Demokratik D'urim. Sol Yayınları .: 276

- -

HANGI ıPUÇLARı?

Engels'ten alınan yukarıdaki bölüm büyük açık­lık getiriyor. Hem de bir çok bakımdan.

Birinci açıklık, burjuvazinin ve proletaryanın görece güçleri konusundaki yanlış değerlendirmelere ilişkin. Doğru olan, burjuvazinin ya da proletaryanın gücünü başka ülkelerin burjuvazisi ya da proleuryası­na göre tartmak değiL. Bu, başka amaçlar için yapıla­bilir. Ancak, ülkenin somut siyasal pratiğinde geçerli olan, bu sınıfların gücünü, O ülke içerisinde diğerine göre değerlendirmek. Bu, Türkiye proletaryasını, ör­neğin Fransız ve italyan proletaryası ile karşılaştıra­rak Türkiye işçi sınıfından umudu kesenlerin unut­mamaları gereken bir nokta.

Alıntının ikinci bölümünde söylenenlerin getir­diği açıklıklar ise daha da önemli. Çünkü söylenenler Türkiye'nin geçmişine ve geleceğineışık tutuyor.

Geçmişe bakalım. Gerçekten de garip bir du­rum: Türkiye'nin "sol aydınları", işçi sınıfının varlı­ğını 1 970'de, 15 - 16 Haziran olayları ile anIayabili­yor. Burada, doğal olarak sol aydınların bir bölümü kastediliyor. Işçi sınıfı, 1970'in sıcak yaz günlerinde aniden ortaya çıkmadığına göre, bu gecikmiş kabul neye dayanıyor?

Neye dayandığını, Engels'in sözlerinde bulmak mümkün. Işçi sınıfının varlığı, beraberinde kendi ba­şına ve doğrudan doğruya işçi sınıfının "balım.ız " hareketini getirmiyor. Işçi sınıfının bağımsız hareketi için gerekli koşullar, sanayi burjuvazisinin iktidarı alıp, devleti kesin denetimine sokmasıyla oluşuyor. Işçi sınıfı bundan önce de var. Ancak, burjuvazinin çeşitli kesimleri arasındaki mücadelelerde ikincil ve yan bir unsur olarak.

Ikincil ve yan unsur oluş, teorik çerçeve eksik kalınca, "yok"luğun kanıtı sanılıyor. Yangılgı burada. 1960'larla birlikte Türkiye'de sanayi burjuvazisi dev­let üzerinde daha geniş bir egemenlik kurdukça, dev­let mekanizmasının işleyişi en çok sanayi burjuvazisi­nin çıkarlarına göre biçimlendikçe, proletaryanın ba­ğımsız hareketi için gerekli koşullar olgunlaşıyôr.

"ıŞÇı SıNıFı POLlTlKASI"NIN DÜNÜ

Burjuvazinin, işçi sınıfına karşı yürüttüğü poli­tikanın niteliğini belirleyen unsurlardan biri de bu. Doz,,! değişkenlik göstermekle birlikte, baskı ya da terör, burjuvazinin işçi sınıfı politikasının değişmez silahlarından. Gerek işçi sınıfının burjuvazinin şu ya da bu kesiminin peşine takıldığı dönemlerde, gerekse bağ.msız hareket dönemlerinde, butjuvazinin kadim ve vefakar silahı, baskı.

Ancak, sınıf mücadeleleri ve nesnel koşullar, başka silahları da gerekli kılıyor. Bunlardan en önde geleni, işçi sınıfından yana görünüp işçi hareketini dizginlemek. Bir başka deyişle, işçi hareketini belirli sınırlar içerisinde kilitlernek. Bu misyon, en ağırlıklı olarak Cumhuriyet döneminin en eski partisi Cumhu­riyet Halk Partisi'ne düştü. Bundan önce de, Halk Par­tisi'nin gerçek babası ıttihat ve Terakki'ye düşmüştü.

1 908 burjuva demokratik devriminde, işçi sını­fı, ıttihat ve Terakki'nin peşine takıldı. ıttihat ve Te­rakki hareketi, hem giderek radikalleşen işçi hare­ketlerini temsil ettiği burjuvazi adına denetleyebilmek hem de hareketin gücünden yararlanabilmek için işçi sınıfına sahip çıktı. Işçiler, "aldatıcı umutlar ve hiç bir zaman gerçekleşmeyecek vaadler" için Ittihatçıla­rın peşine takıldılar. Iktidara geldikten sonra, ıttihat­çıların cevabı, sıklaşan grevlerin karşısına baskı ve terörle çıkmak oldu.

Daha sona 1.919'lar. Ittihatçılar yine işçi sınıfı içinde dayanak ve denetim peşinde. Bizzat kendileri "işçi örgütleri" kuruyorlar. Ama o dönemde Marksiz­me daha yakın olanların tümü bu örgütlere şiddetle karşı çıkıyor. ıttihat ve Terakki damga" işçi örgütleri­nin gerçek nitelik ve amaçlarını onlar da biliyor.

ıttihat ve Terakki, yıkılıp yok oluyor. Bundan sonra Cumhuriyet dönemi. Cumhuriyetle birlikte işçı sınıfını yerine göre sevip yerine göre dövme tekeli Halk Partisi'ne geçiyor. En ilginç nokta şu: Marksiz­me yakın örgütler kuruldukça, ya da Marksist örgütle­rin çalışma olanakları arttıkça, Halk Partisi naylon işçi örgütleri ile, parti kasasından beslenen sahte işçi liderler ile işçi hareketinin yolunu kesmeye çalışıyor.

1930'larda, işçi kuruluşlarında "işçi liderteri· nin" Parti tarafından atanması yolunda büyük çabalar harcandıktan sonra (2. sayfadaki çeviri ye bakınız) CHP iktidarının son yıllarında son örnekler ortaya Çı­kıyor. 1 946'dan sonra Halk Partisi, işçi sınıfını ve sen­dikal harekei denetim altında tutabilmek için Parti'ye bağlı bir "işçi bürosu" kuruyor. Daha 1 946'larda, si· yasi rakiplere karşı güçlü, burjuvazin:n nezdinde ikti· dar alternatifi olabilme yolunun, işçi sınıf. üzerinde denetim kurmaktan geçtiği anlaşılmaya başlanıyor_ CHP, 30 yıl sonra, bu gerçeği tam anlamıyla gyq. yacaktır.

1 5·16 HAZIRANıN 6. Yı LDöNÜMÜNDE

1 5 - 16 Haziran işçi direnişi 6 yll 6ncıe padak verdi. Direniş, sendikalar YUUlnda y.,hnak 1_ değişikliklere karşı idi. DeAlşlkllkler, DevrimcI I,çl Sendikaları Konfederasyonu (DISK)'nu i,çl .ınıfı içinden silmeyi anaçhyordu. Bunlar hep billnly .... Ancak 15 - 16 Huiran direnişinin 6. ylldlnOmOnde. bilinenler ve bilinmeyenelere ilişkin çok illinç olay­lar eereyan ediyor.

6 yıl önce, DISK'i yoketmeyi ÖlılÖren y ... de­ğişikliklerini huırlayanlar, 6 yıl sonra OISK'e katı .. •

yorlar. Söz konusu tasarının Meclis'ıeki seliıimi il· ginç. Aynı amaca yönelik bir tuan önce AP'liIer ta­rafından hazırlanıp sunuluyor. CHP'li ve de "ortan .. solundaki" parlamenterlerin alternalif US3nsl üzerine, AP'liler kendi usarılanndan vu geçiyoriar. ViilfJÜÇle­riyle CHP'nin getirdiii tasınyı destekliyorla.r. Çünkü, DISK.'in yokedilmesi açısından daha marifetli bir ıı· sarı vardır ortada.

Bu dörtbaşı mamur tasarıyı hazırlayOın sendika kurmayları bugün de görevde. Ancak bu kez pl.ınlırı DISK'i yokeıme yönünde deAii, DISK'e katılma yö­nünde yürülÜYor. 15 - 16 Haziranın 6. yıldönümünde cereyan eden en çarpıcı olaylardan biri, bu.

Ilginç gelişmeleri, fikir ya da karakter deiiıik· likleriyle açıklama olanağı yok.

CHP MISYONUNU HATıRlıYOR

CHP dün "işçi sınıfı politikası"nı baskıyıol ya dı; işçi liderlerini CHP muternedi yaparak yürüttü. Buliin her iki yol da kapalı. Baskı, CHP'ye düşmüyor. Işçi Si· nıfının konumndaki nitel farklılık ise. doArud.ın CHP mutemetleri yaratılmasına izin vermiyor. Işçi sınıfınm tabanındaki bilinçlenme, bu nitelikte kişileri uzun sü­re yerinde bırakacaAa benzemiyor. Geleceğini dülÜ­nen işçi liderleri ve sendika yöneticileri, bu gerçeji göz önünde bulunduruyorlar.

Sonuçta, işçi sınıfı karşısında, CHP misyonu­nun özü deAii, biçimi değişiyor. CHP, ırtık ilÇi sımfı. nın kanısına sosvalizm adına. "en" vı dı "hııkiki ,...

Page 9: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

- -cü CEMBERi--

etiketli kozlarıyla çıkmak zorunda kalıyor. Ko",llM bunu gerektiriyor. Anuk, operasyo­

adnde bir farklılık yok. Farklılığın olmayışı, .ıl946· ...... n bu yana Türkiye'nin değitmesinden ileri

1946'IMda sendikal hareketin CHP'lileştiril-1976'Iarda aynı hareketin sosyal demokrat­... "tınln .... arasında niteıikçe hiç bir fark yok. Çünkü

de nitelik olarak gerici. Diklat edilmesi gereken nokta da burada. 8u­

Türkiye'de sendikal hareketin tavanda" tabanı demokntl�urılması, sosyaUzm bir yana, de­

için bile yeterli güvence getirmiyor. Tersine, güvensizlik kaynağı. Türkiye'de demokrasi­

sendika yönetimiyle ve tabandaki işçi­ilÇi SlOlfı mreketinin sosyalistleşrnesi. Burjuyuinin en büyük korkusu da burada. ÇÜ"­

pndemdeki, uzun vadeli değil, yakın bir tehlike. sosyalist örgütün işçi sınıfı içinde attığı

ynı n tehlikeyi burjuvazi için daha da . ',orI,uttıcu bir niteliğe knuşturdu.

sonunda CHP misyonuna daha sıkı bir bi­yrıldı. Hem siyasi rakipleri karşısında güçlü,

de burjuvazi nezdinde iktidar alternatifi olabil­sermayeye ve işçi sınıfına aynı anda güvence ve­. 'rebil",,'ku,n geçiyor. Iktidardan düşüş ve gelişen sos­

Halk Panisi'nin "kısıtlı entelijansiyası­i sınıfını hatırlattı. CHP lideri Ecevit, CHP kur­

• '"'"ııı." nın sınıf tahlillerindeki yeri köylümüzden son­işçi sınıfını, demokrasinin en güçlü teminatı

bbul etti. Oemokntik sol dUşünce forumun­da, Iktidar için, çojunluktan da önemli olan koşulun, "iıÇi hareketi ile bütünleşebilmek" olduğunu ilan et­ti. Daha sonn. sıra sermayeye güvence vermeye geldi. Gerçekleştirilen yönetim dejişikliği ile bu sağlandı.

Bugün, kendine yanaşılan işçi sınıfının en yo­lun ve en güçlü bulunduAu ıstanbul'da, CHP örgütü bütünüyle sermayeye güvence ekibinin elinde. "Dra­matik bir rastlantı" deAii, uyumlu bir çakışma. Uyum, pratikte sık sık görülüyor. Türkiye proletaryasının nabzının attığı şehirde, işçi sınıfını sosyalist örgütten kopuma çabalarına, sermayeye güvence ekibinin Jdamları ıevkle ve bilinçle katılıyor. Hem de sosyalist örciite ka'll hiç bir ittibklan çekinmeyerek.

PAZARA SüRüLEN DIOER ÖZELLIKLER Işçi sınıfı hareketinin tavandan tabana CHP'li­

leştiritmesi, örneklerine her gün rastlanan bir girişim. Bu, günlük uygulamalarla ilerletilmeye çalışılan uzun dönemli bir uğraş. Hemen hemen burjuvazinin tek kozu. Çünkü açık faşizm dışında işçi sınıfı hareketi­ni frenlemenin ya da bir başka sermaye partisinin kuyruğuna takmanın imkanı yok.

Ancak CHP'nin bu uğraşta başarı samı da çok kısıtlı. Çünkü işçi tabanındaki sosyalistleşme ne CHP' nin işçiler arasında umulan ölçüde yayılmasına, ne de sendika yöneticilerinin açıktan açığa CHP'lileşmesine izin veriyor. işçi sınıfını çevreden kuşatarak etkisiz bırakma olanaklarının sınırlıltğı, sermaye için klasik yöntemlerin, yani açık faşist uygulamaların gündeme getirilmesini zorluyor.

GeçtiAimiz haftanın olayları beklenen tır man i­şın yeni ve üst düzeydeki örneklerini sıralıyor. CHP'· nin ünlü umuma açık raporu ile 'yeni perde açıldı. DGM savcısının açıklamaları acele yetiştiriidi. Ve ni­hayet Kara Kuvvetleri Komutanı'nın bizzat yönettiği gazetelerde yazılan Gaziantep Meydan Muhaberesi.

Olup bitenlerin, ikili bir amaca yönelik olduğu defalarca söylendi: Ya sıkıyönetimli bir tevkif ve ten­kil düzeni, ya da daha sağa ititmiş bir CHP 'nin "rejimi kurtarmak için" AP'nin kucağına düşürülmesi, anti­demokratik yasa ve uygulamalar karşısında bütünüyle sessiz kalması .

Ancak, daha kuvvetli olan ikinci almaşığın da kendi içinde çeşitli alma.şıklar içerdiğini unutmamak gerekiyor.

Birincisi, CHP -AP almaşığı daha çok .seçim sonrası için düşünmüyor. Sermaye için 1977 seçimle­rine kadar MC'den vazgeçmenin bir anlamı yok. Ikin­cisi, muhtemel bir koalisyonsuz CHP iktidarına karşı sermaye hazırlık yapıyor. Hazırlığını, CHP'yi törpüle· yip, olaylar karşısında daha sağa iterek sürdürüyor. Daha açığı, sermaye, CHP'den başka güvenceler de is-tiyor.

CHP Genel Başkanı Ecevit'in son konuşmaları istenen bu güvencelere ilişkin. Ornek'leri şunlar:

"Yurt dışındaki Türkler" MC iktidarının en ilkel tekrrlemelcrinden biri. Yugoslavya üzerine konu-

BUGON CHP'NIN Y ANAŞTlCI ıŞÇı SıNı­FıNıN EN YOOUN VE EN GüÇLü BULUN­DUCU ıSTANBUL'DA. CHP öRGOTü Bü­TüNü ILE "SERMAYEYE GüVENCE" EKI­BININ ELINDE. "DRAMATIK BIR RAST­LANTı" DECIL. UYUMLU BIR ÇAKlŞMA. UYUM, PRATIKTE SıK SIK GöRüLüYOR. TüRKIYE PROLETARYASININ NABZININ ATTICI ŞEHIRDE. IŞÇt SıNıFıNı SOSYA­LIST ÖRGüTTEN KOPARMA ÇABALARı­NA "SERMAYEYE GüVENCE" EKIBININ ADAMLARı ŞEVKLE VE BILlNÇLE KATI· lıYOR. HEM DE SOSYALIST ÖRGOTE KARŞI HıÇBIR ITTIFAKTAN ÇEKINME. YEREK.

şan Ecevit buna bile sahip çıktı. TRT ekranıuında uzun uzun Yugoslavya'daki Türkleri ve sorunluını anlattı. Ecevit kısaca, "böyle bir sorun söz konusu ise bunun da anahtarı bende" demeye setirdi. MC'nin si· lahlarını da kullanabileceğini kanıtladı. Belki de çok gereksiı yere. Ancak sermaye ile kuru�cak verimli bir diyalog, bunları bile gerekli kılıyor.

Ikincisi, Gaziantep olayları sırasında Ecevit'in Parti Meclisi'nde yaptığı konuşmaya ili ,kin. Ecevit ilk kez bu konuşmasında "sol görünüşlü grupluın", "Ulke bütünlüğünü tehlikeye düşürdüğünü" kabul eni. Söı konusu grupların sosyalist değil, "sol görünüşlü" ol­dukları doğru teşhis. Ancak bunların "ülke bütiinıüAij. nü tehlikeye dÜ$Ürdüklerini" söylemek mümkün delil. ülke bütünlüğünün bu şekilde tehlikeye düşmeyeceği· ni başta Ecevit herkes biliyor. Ama etkili çevrelere, ülke bütünlüğü konusunda hassas olunduğu ihYS etti­riliyor. Böyle bir zorunluluk duyuluyor.

ELLER, MAŞALAR VE NESNELER

Türkiye'de oyun büyük oynanıyor. Dünyanın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar oyunun büyük oynanmasını gerektiriyor. Çünkü, " patronlarla işçiler ara'Sındaki 'çatışma eli kulağında" bir durumda. Erte­lenemiyor. Işçi sınıfı "aldatıcı vaadlerle" ve "gerçek­leşmeyecek umutlarla" oyalanacak durumdı değil. Sütün bunlara karşılık burjuvazinin elindeki kozlar sı­nırlı. Manevra alanı artık tarihsel olarak daralmış du­rumda.

Oyun nasıl oynanırsa oynansın, son tahlilde sos­yalist hareketi işçi sınıfından tecrit etmeyi amaçlıyor. Açık faşist uygulamaların da, mevcut parlamenter dü· zen çerçevesindeki CHP kuşatmasının da amacı bu. Her ikisinde de eller, sermayenin elleri. Her ikisinde de maşaların tUltuğu, maşa bite olmayan "nesne"ler, "sol görünUmlü" gruplar. Kendini sosyalist sayan kişi­ler. Oyunun hem acıklı hem de güıÜnç .yanı ise, maşa ile oradan oraya oynatılan bu grup ve kişilerin kendi­lerini "el" saymaları. Değil el, maşa bile olamayan "nesneler"in ayıımaları için mutlaka bir musibeı (te­rekli deAi!. Birn gÖZlerini açmaları yeterli.

Page 10: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

BASKENT -- TEN 1200 KM -

ÖTEDE TıRMANıŞ TABLOLARı • • •

Kan, bölgeler arası d ... __ ·�_rr;- !Capitalizmin etitsiz gelişme yaauının acılan içinde kıvranan doltu illerimizden biri. Burjuvazi gerek kendi doA:rudan sö· mürü kanallarıyı., gerekae devlet mekanizması kana­lıyla bu yöre emekçilerini, geniş köylü kitlelerini yo­lun bir şekilde &ömürmü, \Le sömürüyor.

Bu yöre emekçilerinin yıilınla sorunları var. tş­sizlik, yoksulluk, açlık, yol, okul, haıtahane, bu yöre emekçilerinin bll4llca sorunları.

Kars'da MC partileri 1973 seçimlerinde boyla­rının ölçüsünü aldılar. ışçiler, köylüler, ilerici ve de­mokratik güçler 1973 seçimlerinde MC partilerine hayır dediler. Bu nedenle, Burjuvazi ve onun karanlık adaRı MC'nin boy hedeflerinden birisi, Kara'taki işçi ve köylü ylRınlarl ile ilerici - demokratik ,üçter oldu.

Burjuvazinin karanlık odaAı MC, başLa i,çi sını­fı olmak üzere liim emekçi kesim ve tabakalara, top­lumun demokratik güçlerine yönelttiRi bukı ve ,id­deLi, cinayetleri , anLi-demokraı,ik uygulamaları bu ilde de katmerli bir biçimde yürütüyor.

MC'nin karanl ık güçleri sömürülerini bu bölgede baskıcı yöntemlerle, ,eriatçı - dinci uygulamalarla, ayırımeı bir poliLika ile kaLmerli bir biçimde yürüLü­yor. Burjuvazinin, anti-demokratik uygulamaır, baıkı­lar, düşük ücret, Larımda düşük fiat uygulamuı, !.arım­la ilgili sanayi ürünleri fiyatlarının yüksek tutulmuı, aAır vergi uygulamaları ile yürütı.üRü sömürü mekaniz­maıı bu bölgede katmerli bir biçimde yürüyor. Bu sömürü uygulamaları, MC ikLidarında daha da ileri bo· yutlara ula,Lı. Sömürüye, baskıya, anti-demokraLik uYKularnalara kar,ı Lepkiyi baskı alLında LuLmak için ilerici ve demokratik güçler üzerinde yolun baskılar uyııulanıyor. Buna raRmen, burjuvazi ve onun karan­lık odaRı MC'nin baskıcı yöntemine raRmen, (aşisı. elilimlerin ekonomik Lemellerinin yok edilmeıi, de­moluatikle,me, politik demokratikleşme yolunda, başta işçiler olmak üzere geniş köylü ylRınl.rl, ilerici ve demokratik rüçler, kararlı ve dirençli bir mücade­lenin içindeler.

YORAYAŞ - IS HAZIRltN 1976 - I D

YSE'DE ıŞÇILER ZORLA MHP'YE UYE YAPTIRILıYOR

MC iktidan ile birlikte YSE'de tayin ve bukı uygulamaları yoRunluk kazandı. önce CHP-MSP dö­neminde müd�r olan İskender Ureyil görevinden ah­narak başka bir yere atandı. MüdürlüRe Erzurum'dan MHP sicilii bir kişi getirildi. MHP'li zatın müdürlüRü ile birlikte işçilerin üzerindeki baskı uygulamaları yo Runluk kazandı. MC partilerini benimsemeyen mu'

'VakkaU işçiler işten uzaklaştırıldı. MHP'li bu zat, milliyetçililini birkaç yönlü yü­

rütüyor. özellikle 1973 seçimlerinde MC partilerine oy vermeyen köylerin yol ve su sorunlarının çözü­münde alınacak tedbirler uygulanmıyor. BöyleHkle MC adına ceza kesiliyor. Müdürün diRer bir "milliyet· çilili" de işçileri zorla MHP'ye üye yapmak isteme· si. Bu istele uymayan işçilere işten atılma tehdidi savrulmakta.

ET-BALIK KURUMUNDA A YRı BIR BASKı

Et·Balık kurumunda 250'ye yakın işçi çalışı­yor. Toplu sözleşme yetkisini DISK'e bal lı Besin-İş almış. Ayrıca işyerinde &arı Tek Gıda-Iş'in de birkaç üyesi var. Burada işveren durumunda olan müdür ve yöneticiler işçilerin Besin-tş'ten ayrılmaları ve sarı Tek Gıda-İş'e üye olmaları ve giderek DISK'in, Besin' İş'in sesini kısmak için her türlü baskıya başvuruyor. özellikle Besin-tş'i etkisiz hale getirmek, giderek üye­lerin sarı Tek Gıda-İş'e üye olmalarını saRlamak için işçilere yolun bir baskı yapılmakta; bir yandan da işçilere yemek verilmiyor, tahrik ediliyor, işyerinde Besin-ış üyelerine kürurler, hakaretler yaRdırılıyor.

Iı;yerinde ayn bil' baskı yöntemi de Tüm-Der'li memurla. üzerinde yürütülüyor. Ihbar ve şikayetlerle ilerici demokrat memurlar bakanJıRa jurnaJleniyor, haklarında kovuşturma açılması için her türlü çabaya başvuruluyor.

SUT FABRIKASıNDA

Kars'ta Süt Fabrikası'nda da MC odaRı ayrı bir uygulama içinde. İşçiler, dinci·şeriatçı yöntemlerle zorla saA:clla,tırılmak istenmekte. MC'nin MSP kana­dında Karslı bir bakan var: Abdülkerim DoRru. DoR­ru işçiler arasında "dolru" tanınmayan bir bakan. Bu zatın döneminde, özellikle teksitl işkolundaki iş­yerlerinde, MISK'in örgütlenmesi için işçiler üzerinde yolun baskılar uygulanıyor. özellikle Sümerbank'a balh (abrikaJarda MSP'li!eştirme yolunluk kazandı.

Süt Fabrikasında bir taraflan mescit yaptırıl­mış. Bir yandan da cuma günleri kentten 5 kilometre uzaklıktaki rabrikadan işçiler servis arabasına alınarak zorla kentteki camiye cuma namazına götürülmekte. Ayrıca MSP'li bakanın direktifleriyle iktidann emrin­de vurucu güçlerin oluşturulmasına çalışılıyor.

MHP'LILER DEVLETIN HASTAHANESI

VE HALKıN SACUCı

Kars, $Osyalizasyon uygulamaaı alanı içinde olan bir ii. Ama sosyalizasyonla ilgili en ufak bir gij­rüntüye rastlamak güç. Hastahane bir iki doktorun sö­mürü alanı haline ııetirilmi,. Kötii yaşama ko,ulları, yetersiz beslenme emekçilerin .. Ilılını etkiliyor. Has­talık ve ölüm oranı artıyor. Haatalar, hastahaneye ya­Lırılmadan önce bir iki doktorun muayenehanesinden ııeçiyor. Sosyaliuayon bölgesi olmasına raRmen, özel olarak bir iki dokıOra para vermeyen hasLalar hastaha· neye yatırılmıyor. Hele Fikret Koç ayrı bir milliyetçi bu haslahanede. Kendisi dahiliye doktoru ve özel bir muayenehanesi var. Hutahanenin doktoru evini MHP' ye tahsiı etmiş. MHP il binası ve özel muayenehaneıi de aynı binada. Hem hulahahe doktoru, hem saRiık tüccarı. Ayrıca da MHP'li. Haalahaneye gelen hasta­ların önce Fikret Koç'un özel muayenehanesinden geçmesi gerekiyor. Halkın sallıRı, bu ullık tücca­rına baRiı.

BIR MHP'LI MUDUR VE RADYO EVI

Bilindili gibi MC'nin hedefledilti alanlardan bi· riıi TRT. MC'nin bu alandaki uygulamaları herknçe biliniyor. MC'nin TRT'deki oyunlannın bir uzanı. da Karı Radyo Evi'nde yürütülüyor. öncü adında ... ·

cı bir mahalli gazeterle yazı yazan, kafataaçı, ırkçı ola· rak bilinen Mevlüt I,ık bir yazııında ilerici ve demolı:· ratik çevrelere çamur attlRı için ödüllendirilerek Kan Radyo Evi müdürlülüne getiriliyor. MC böylelilı:Je bu kurumu f8J}istleştirme yodlunda bir adım daha atm .. oluyor.

DlGOR'DA MC'LI AJAN PROVOKATÖRLER

Digor Kara'ın bir ilçesi. Yoksullulun, .faletin, hastalılın emekçilerin yazgııı haline ııetirildiRi ilçeler­den biri. Doktortuz, ilaçıız, yoksul bir ilçe. 1960' lardan $Onra oy toplama gerekçesiyle bir hutahane yapılmış. thalesi eski AP'Ii bir milletvekiline verilmi,. Bu yol1a bu zat zengin edilmiş. Ama hastahane, cam­ları ve duvarları ile Oigor emekçileri için bir 5Ü' eu ... olmaktan öteye gitmedi. O gün bugün doktor yüzünü görmediler. Gelen doktor ya bir ay ya da iki ay kal­mış. Yol, su ayn bir dert. Sermaye çevrelerinin tanm ürünlerine düşük bir fiatla el koymaları ayn bir dert Digor emekçileri için.

MC faşistleştirme, jumal ve baskı mekanizma­ıını burada doruk noktuına ula,tınnış. MC'nin MSP, MHP, AP, CGP ilçe başkanları hem bir sömürü meka­nizması kurmuşlar, hem de ek görevle ajan-provoka­törlük görevlerini yürütüyorlar. MC'H ilçe bqlı:aıı1an çe,itli yön�mlerle ilerici-demokrat memur ve ötret­menJeri jurnallemekte, çeşitli oyunlar tertiplemek&.. Derici ve demokrat memur ve ölretmenlerin aüqüıı­leri MC kanalıyla sallanırken, diRer yandan bir takım devlet memurlannın evlerine ıeceleri saldırılar y.pd­makta ve bu saldın ve tertipler ilerici öRrenci nı 61-retmenlere yüklemlrnek istenmektedir.

SILVAN TUTUN ıŞÇILERI DIRENIŞTE

Sermaye çevrelerinin bir aömürii aJanı da tütün· dür. Tütün üreticiliRi n tütün i,çiliRi üzerinedir. Bu sömürü mekanizması tütün ekiciai köylüden, tütünü i,leyen işçiye, vasıtalı verırilerle tütünü tüketen tüke­ticiye kadar uzanır. özellikle bu alanda çaJı,an kadın işçilerin sömürülme,i daha da yoRun. Hele Bitlis, SU­van gibi yerlerde uzun süredir san sendilı:acılıtın töt aaldıRı bu alanlarda işçilere Ulari ücret bile öden­miyor.

Silvan'da tekel müdürlütüne ballı yaprak tütün n

bakım i,leme evinde 550'ye yakın işçi çaJışıyor. Çah­şan işçilerin çolu da kadın. Ailelerin ,eçimi, buradan verilen ücretlere balıı. Alır ,ömüri.i ko,uUuı yanında bir de Türk-İş 'e bal lı 581'1 Tek Gıda-İ, bu aömUrüy. ortak olmuş. Bu yolla i,çileri burjuvaziye pe,te, çe· kiyor. Alır sömürü koşullarında çalı,an, e,it i,e etil ücret alamayan, çoRunlulu kadın i,çileri kendi yu­gılanyla başbaşa bırakmak için Tekel Müdürlütü ayn bir karar alıyor. Dörtbin tona yakın tütünü Adana i,leme ve bakım, evine n.,kli için 18 Mayıı 1976 tari· hinde ihale yapılır. Bu karar çoRunlulu muvdIt.t du­rumda olan işçileri v� çocuklannı açlıkla bBfb .. a bı' rakmak demektir. Bunun üzerine i,çiler tütünün SU­van 'da işlenmesi için .direndiler. Aç kalmamak için, çocuklarına ekmek yeti,tirrnek için, çocukJan ve y .. -Iıları ile birlikte direndiler. Ama MC burada da bukı' eı ııüçlerini harekete ,eçirmekle ,ecikmedi.

ÇolunluRu kadın olan i,çilere bukdar yapıldı. I,çiler ve çocuklara dayak atılarak karakola ııölÜrii.l­mek i.lendi. Alın abnmayacak kürlirierle i,çiler lah­rik edilmek i.tendi.

Page 11: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

GeçtiRimiz hafta içinde Milka pastahanesinde çalışan işçiler işverenden, daha önce DİSK'e baRh Turizm-ı"e üye olmaları nedeniyle işlerine son veri­len biri kadın olmak üzere 7 işçinin tekrar işe alınma­sı ve kendilerine yapdan baskıya son verilmesini iste­diler. Ancak işveren, bu isteme, işçileri polise şikayet ederek ve onların da işlerine son vererek cevap verdi. Olayın başlangıcı ve nedenleri konusunda Milka işçi­leri muhabirimize şu açıklamayı yaptılar:

"Dört yLl önce Oleyis'e üye olmuştuk. Oleyis işyerimizde toplu sözleşme yapmadıRı gibi, güncel sorunlarımızı bile çözemedi. İşveren bizi asgari ücre­tin altında çalıştırıyordu. Ayda 399.- TL alan arka­daşlarımız vardı. Müşterilerden alınan yüzdeleri dahi vermiyordu. Sigortasız çalışan arkadaşlarımız vardı. İşyerimize 200 - 300 metre uzaklıkta olan Meclis'ten çıkan kanunlar bizlere uygulanmıyordu. Senelerdir çalışıyorduk, yine de asgari ücretin altında para a11-yorduk. Emekli olduA"umuzda, çalışamaz hale geldi­A"imizde halimiz ne olacakLı? ış güvenliA"imiz yoktu. Sendikalaşmak sorunlarımızı çözecekti. Oleyis'in patronların sendikası olduA"unu, işçiyi sattlA"lm de· falarca görmüştük. Bizim işkolumuzda DıSK'e baA"­lı Turizm-İş sendikasının işçilerin ekonomik ve de· mokratik haklannı savunmada ne denli başarılı oldu­lunu diA'er işyerlerinde çalışan arkadaşlarımızdan ölrenmiştik. Turizm-Iş'e üye olduk.

PATRON : "OLEYIS'E tlYE OLUN ! "

Sendikamız, işverene toplu i ş s9zleşmesi çaA'rı­ıında buiunduRu zaman, bizlerin senaikaya üye oldu­lunu öA'renen işveren ne yapacaRını şaşırdı. Bu sen­dika ile ..ı. toplu sözleşme yapmayaealını, bu sendi­kayı işyerine sokmayacalını belirtti. Tekrar Oleyis'e üye olmamızı istedi. Biz de sendika seçmekteki özgür­lütümüzü ve Oleyis'in patronların sendikası oldul'unu anlatmaya çalıştık. Kararlı oldulumuzu gören işveren bizleri işten atmakla tehdit etti. Yıllardır o işyerine emek vermiş olan arkadaşlarımızdan biri kadın olmak üzere 7 sinin işine son verdi. Hali bu sendikada israr edersek hepimizi atacaltını belirtti. Işverenin insafsız­hlını, kanunlara saygısızlıltını bir kere daha görmüş, şahit olmuştuk. Mücadelemizin sürdürülmesi gereki­yordu. Bizler işimizden olabilirdik. Ama bizden son­ra bu işyerinde çalışan arkadaşlarımıza miras bırak· malıydık. Onları da düşünmeliydik.

Sendikamız yasal yollardan mücadelesini sürdü-' rüyordu. 5.6.1976 günü işyerine maaşlarını almak üze­re gelen 7 arkadaşımızı işveren işyerine sokmak iste­medi. Biz de işverenden bu arkadaşlarım ız ın tekrar işe alınmasını ve sendika konusunda bizlere baskı yap­mamasını istedik. İşveren o arada polis çaltırmış. Po­lis bizleri hırpalayarak karakola götürmek istedi. Sen­dika başkanımıza haber verdik. Başkanımız İsmail Aslan'ı ve bizleri karakola götürdüler."

ıSMAIL ASLAN KONUŞUYOR

Turizm-İş sendikasının Ankara Şube Başkanı Tİp üyesi ısmail Aslan ise olay hakkında şunları söy­ledi:

"5.6.1976 günü daha önce sendikamıza üye ol· maları nedeniyle i,inden atılan 7 işçi işyerine ücret­lerini almak üzere gitmilf. İşveren bu işçileri işyerine 50kmamak istemiş. O işyerinde çalışmakt.a olanlar ise işverenden arkadaşlarının işe alınmasını istemişler. Patronun polis çaltırması üzerine üyelerimiz beni ara­dılar. Olay yerine gittilim zaman ilolisin üyelerimizi tart.aklayarak götiirmek istediQ:ini gördüm. Polise üye­lerimizin halen orada _ Çalı,.!l" i,ç,iler olduluıu.ı. an

.lat­

maya çalıştım. poLis ben de dahil 19 üyemizi zorla ka­ruola götürdü. Bizleri karakola .ötürürken de "kesin kararlıyız bu .ibi eylemlere prim vermeyeceliz. Amir­terimiıden emir aldık" dediler, Karakoıda ifadelerimiz

• • • VE TBMM - DEN 200- METRE

kasden uzatıldı. Geç saatlere kadar bekletildik. Salı­verilmemiz için ketil istediler. poLis bu tutumlanyla açıkça işveren tarafında yer aldı.

Emniyetten çıktıktan sonra işyerlerine dönen üyelerimiz de işlerine a!ınmadılar. Işlerine son verildi­Rine dair bir belge de verilmedi. İşveren sendikal Caa· liyet nedeniyle üyelerimizin ' işlerine son verdi. Işten çıkarılan üyelerimizin hakları aranmak üzere yasal yollara başvurulmuştur. Zafer Milkah işçilerin ola­caktır."

öte yandan bu işyerinde işlerine son verilen 19 işçiden ikisi kadın i,çidir. Adları Münire Kalta110Rlu ve Talia özdemir olan bu işçiler "İşveren kadın oldu­lumuz için bize erkek arkadaşlardan da daha az ücret veriyordu. İş güveniiRimiz yoktu. Ancak biz erkek ar­kadaşlarımız gibi sendikalaşırsak iş güvenliRimize ka­vuşacaktık. Onlarla birlikte mücadele etmeliydik. He­pimiz işçiydik. Kurtuluş yolumuz ortaktı. Bu nedenle mücadelemizi sürdüreceRiz. Erkek arkadaşlarımıza omuz vereceliz. Kimse bizi sendikamızdan kopara­maz" demişlerdir.

ROMA OTEWNDE CINAYET TEŞEBBüSLERl '

Ankara'da .tari.,i Roma Hamamı karşısında turis­tik bir otel var. Roma Oteli. Bu otelde 96 işçi çalışır. Devrimci Roma Oteli işçileri bundan 3 ay kadar önce DISK'e baRh Turizm-İş sendikasına üye oldular. Tu­rizm-İş toplu sözleşme çalmsında bulundu. İşveren­lerin hepsi aynı. Anayasa, kanun, hak, hukuk tanımı­yorlar. Toplu sözleşmeye yanaşmadılar. İşçiler işve­renin bu tutumuna karşı 4 Mayıs'ta (rev katan aldı. İşverenin toplu sözleşme ııörüşmelerine oturmasını saRIadLiar. Ancak işveren işçileri korkutmu, sindir­rnek istiyordu. İşçilere silah çekildi. Bazlıarı dövü!­dü. İşçiler bu tür davranışların kendilerine gözdaRı vermek için yapıld�itım biliyorlardı. Kararlı oldukları­nı grev kararından vazgeçmeyeceklerini tekrarladılar. Işçilerin bu kararlı tutumu işvereni çileden çıkardı. Gözü dönmüş işveren, Diyarbakır'dan kiralık katiller, getirtti. Kiralık katiller işçilerden en kararlısını gözle­rine kestirdiler. 9.6.1976'da gece yarısı görevi başın­da Bektaş Kızılocak'ı alır şekilde bıçakla yaraladılar_ Bektaş Kızılocak'ın hayatı tehlikede.

öte yandan, olayı göre'n Bektaş'ın arkadaşları Analartalar Karakolu'na tanıklık etmeye gittiler. Polis patronun polisi. Polis emir almış, işçilere prim vermeyecek, grevleri kıracak. "Yalancısınız, arkada­şınızı yaralayanın ismini dahi bilmiyorsunuz" diye tanıkları kıyasıya döver. Dayak yiyen tanıklardan biri şöyle diyor. "Bu ülkede yasaları takan yok diyorlar­dı. Pek inanmıyordum. Şimdi anlıyorum polisin pat­ronlardan yana olduRunu."

.

Turizm-Iş Ankara Şube Başkanı İsmail olayı sav­cllıRa aksettiriyor. oövülen üyeler için adli tıp raporu almaya çalışıyor. Kiralık katillerin ismi öA'renilip, sav-' cllıRa ihbar ediliyor. Savcılık ihbarı yapanların ifade­lerinin alınması için dilekçeyi ilgili mercilere yollu­yor. Ilgili merciler dilekçeyi hasıraltı etmeyi çalışıyor­i ....

otsK'e baQ:h sendikalar basın toplantısı yapıyor ve olayı kınıyorlar. Basın bülteninde şöyle deniyor:

"İşveren çevreleri ve onların politik ikidarı MC'· nin, .:temoklat ve ilerici güçlere ve ku�luşlara ta­hammülü kalmamıştır. ışçi sınıfının, emekçi halkımı­zın, devrimci gençliRimizin mücadelesi her defasında en sert bir şekilde bastırılmaya çalışılmakta, faşizan baskılar yeni boyutlara ulaşmaktadır. Yönetimden beklenen tarafsızlık ve objektiflik ilkeleri kalmamış­tır. Sermayenin politik temsilcileri çıkarmış olduRu yasaları bile uygu'1i.mamakta, her ııeçen gün hukuk devleti ilkesi çiRnenmekt.e ve zarar görmektedir.

Bütün bu durumlar karşısında biz devrimci sen· dika örgütleri, DİSK'e baRtı Turizm-İş sendikası üye· lerine karşı girişilen çaRdışı baskı ve işkence yöntem­lerini protesto eder, yöneticileri tarafsızlık ve hukuk Ilkelerine saygı .östermeye bir kez dat')a davet ederiz,"

ÖTEDE • • •

EKSTAŞ'TA PETROL KlMY A-IŞ'IN BAŞARıSı Şereflikoçhisar, 3 Haziran 1976 Puar; ... t 16.

s.ı.ralan. Eksta.ş işçileri, toplu halde ellerinde dövizler davul zuma ile f.brikay. dolru yüriiyorlar. Çevrede biriken Koçhisar halkı, Ekstq'h işçilere sevai ,öderi­lerinde bulunuyor.

İşçilerin, kutlamak üzere fabrikaya dotru yürüyü­şe geçtikleri olay, İşveren ile Petrol Kimy.·I, .mdika­Si arasında yapllacak olan toplu i, sözleşme •. Toplu sözleşme görüşmeleri uzunca bir süredir devam edi­yordu. Sonunda, devrimci Petrol Kimya-t, sendik ... -nın isteklerini, işveren kabul etmek zorunda kaldı. Ekstaş işçileri bu nedenle mutlu idiler.

Bu sırada, İlçenin emniyet komiseri bir ara yürü­yüşe engel olmaya çalıştı. Sözde izinsiz yürüyüş ya­pılıyordu. Her an "olay çıkabilirtldi. ışçilerin cevabı da kesin oldu: Biz gösteri yapmıyoruz, IÖzleşmeyi kutluyoruz. üstelik biz işçiyiz; disiplin, sorumluluk nedir, biliriz.

Bu sözler üzerine güvenlik kuvvetlerinin başında­kiler "sözleşmeniz kutlu olsun" diyerek yolu açtılar. Işçiler yürüyüşlerine devam ettiler. Eııerinde bulunan dövizlerde, şu sloganlar dikkati çekiyordu:

"Yaşasın işçi sınıfının örgütlü mücadelesi" "Yaşasın hakkımızı alan devrimci sendikamız", "Yaşasın işçi sınıfının demokratik mücadelesi" İmza töreni sırasında söz alan sendika yöneticisi,

devrimci mücadelede, gerek tüm dünyada ,erebe Tür­kiye'de işçi sınıfının birlik ve dayanışmaaının zorunlu bir şart olduRunu vurguladı.

Daha $Onra işçilerin coşkun gösterileri arasında sözleşme imzalandı. Sözleşme ile ilıili olarak görüşle· rini ' sorduRumuz Petrol Kimya-İ, sendikUl Ankara Şube Başkanı EJ,lt Erkut şunlan lÜyledi:

"Burada imzalanan toplu sözleşme, tüm işçilerin onayından geçmiştir. Biz devrimci sendikacılık ilkele· rinden hareket ediyoruz; tabanın söz ve karar sahibi olduRuna inanıyor ve sözleşmeleri öncelikle işçilerin onayına sunuyoruz. Sizler imzalıyonunuz ve yine aiz­lerin gözleri önünde imzalıyoruz. Ama sarı sendikacı­lar, sarı sendikalar böyle yapmazlar. Yapamazlar. Sözleşme, kspalı 'kapılar ardında, işçiden habeniz im· zalanır. Ancak altı ay sonra sözleşmeden haberi olur işçinin.

Daha ileri h.klar için daha çok mücadele ede­ceRiz."

YOROYOŞ ; ı6 HAZIRAN lt7' : I I

..... -, ,..-. ,.. -, ... -.. .... -... .. -... . -..... . ----,----------_ .....

Page 12: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

L · i ,

I · ı r ,

DIJNYADA YIJRIJYIJS

FRANKO- NUN

TERÖR AYGıTı

RAYINDAN CIKIYOR -

ıSPANYA'DAKI GELIŞMELER. FAŞIST BIR DEVLEI' A YGl'FlNDA. BASKıLARıN SORUMLULUÖÜNUN ,TEK BIR KİŞIYE VEYA DIKTATöRLüK HEVJ>ŞULERIN"E\ DAY ANMADJÖINI; F AŞlı,MlN

'y ARA TII�

����,\���.:z:::=ırı��; BıR CANAVAR GIBI �CAı( YENI KlJR.' BANLARLA YAŞ�Yı'BILPIG1NI GöSTE�';

MEIÇ,TEDIR. . .,; �0 •• d" % -=

luan Carlos'un, franko döneminin yetiştirdiği en usta faşistlerle elele $Ür­dürmeye çalıştığı, rejimin dış görünü­şüyle ilgili "estetik ameliyatltlar hazırla· mrken, rejimin temel direği olan baskı aygıtı daha da sağlamlaştırılmaya çalı­şılıyor.

Sağlamlaştırılmaya çalışılan kurum· lar ar.ısında "ordu" önemli bir yer tut· makla birlikte, bu kurum, on yıllar bo­yunca yaratılan aygıtın sadece bir par­Çası. 8u arada bazı kaderci yorumlar bile yapılıyor: örneğin haftalık Camblo 16 dergisi, istendiği takdirde muhalefe­tin birkaç saat içinde dağıtılabileceğini ileri sürüyor.

AYGıTıN TEMELI ATılıYOR

Bugünkü rejimin dayandırıldığı dev· let aygıtı. Franko'nun iktidarı alışından bu yana düzenli olarak yaratılmışsa da, bu süreçteki en önemli halka 1 950'ler­de Amerikan istihmbarat örgütleriyle birlikte oluşturulmuştur. 1950 yılları, ABD'nin faşist franko rejimine karşı tutumunda önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu yıllardan, özellikle Tru­man doktrininin uygulanmaya başlan­masından sonra, ABD, franko rejimi­ni kayıtsız şartsız desteklemeye ve güç­lendirmeye başlamıştır. Soğuk savaşın getirdiği bu politik dönüşümü, 1951 yı­lında C.J .H. Hayes şu sözlerle dile geti· riyordu: "Barışı tehdit eden franko'cu Ispanya değil, hayasızca saldırganlaşan Rusya'dır." ABD, bu "barış"ı, Avru­pa'nın ikinci dünya savaşından sonra gördüğü en baskıcı devlet aygıtını Ispan­ya'da kurarak "güvence altına" almış­tır.

ıÇ ŞEMA NASIL?

Arias Navarro ve Fraga iribarne iki· lisi tarafından ayakta tutulmaya çalışı­Irn, 1 950'le�in

.�adigarı b

_U devlet aygı­

tı, resmen bırbırınden bagımsız olan üç kesimden oluşmaktadır: Genel Kurmay'a bağlı silahlı kuvvetler; Hükümet'e bağlı Sivil Muh.fıılık; O.G.S.'yc (Genel Gü·

YURUYUŞ · J 5 HAZIRAN J 976 · J 2

venlik Idaresi) bağlı PoLicia Armada. Gerçekte bu üç kesim de, genel kurmay içindeki çok dar bir grup tarafından yö­neltilmektedir. Bu grubun en tanınmış isimleri -General Campano, Merry Gor­don ve Taix Planas'tır. Bu üç kesim, yal­nız yönetim ve kadro yapısı olarak içiçe değillerdir; aynı zamanda, iç örgütlen­me olarak da tıpatıp birbirine benze­mektedirler.

ISTIHBARAT SERVISLERI

Genel Kurmay'a bağlı olarak çalı­şan en az üç haber alma servisi bulundu­ğu bilinmektedir. Bunlardan, Albay fi­del Davila Jalon tarafından yönetilen Askeri Emniyet (S.M.l, askeri üsleri n gü­venliğinden sorumludur. General Jose Dapano Amigo başkanlığındaki dış ha· beralma ya da casusluk servisi de, aynı CIA gibi, jeopolitik bölgeler esasıyla alt servislere bölünmüştür. üçüncü is­tihbarat servisi ise, Ordu Siyasi Istihba­rat Servisi (SIPE) ya da Ordu istihbarat Servisi (SIE) adıyla bil inmektedir. Bu örgüt, ordu i9'inde bir veya birden çok koordine casusluk ve gözetleme servi­sinden oluşmaktadır. Bu servisi n eski yöneticileri arasında, General Salvador Bujanda ve Guimera; en tanınmış üyı!leri arasında da Albay Jose Saenz de Tejada belirtilmektedir.

DEVLET ıÇINDE DEVLET

Genel Güvenlik Idaresi (DGS)'nin, çok gelişmiş bir teknik servisi bulundu­ğu bilinmektedir. Albay Miguel Ternero T oledo tarafından yönetilen bu kuruluş çok çeşitli araçlara sahiptir; ve sansür ve habeleşme araçlarını dinleme konuların­da uzmanlaşmıştır. DGS, sınırlarda gö­revli olan kolunun dışında, Kamu Düze­ni Idaresi adında bir dış servise, Dokü­mentasyon Servisi adındaki bir iç servise sahiptir. Bu son servisi n başında Albay Gregorio Mareategui Azcoııa bulunmak· tadır; asıl görev olarak dışa yönelik bir casusluk örgütü olarak çalışmaktaysa da, hükümeti ve bakanları hedef alan bir da-

hili servisi de bulunmaktadır. Bölüm komiseri Mario Arroyo Ma­

tute tarafından yönetilen Kamu Düzeni Idaresi '"in iki temel hedefi vardır:

1- Suç Araştırma Bölümü'ne gelen fiilleri önlemek.

2- Sosyopolitik Araştırmalar BölÜ· mü 'ne intikal eden bozguncutukları bas­tırmak. Sosyopolitik Araştırmalar Bölü· mü'nün perde arkası yöneticisi. 1 958', den beri bu görevde bulunan Satumino Yague Gonzales'tir. Bölümü" eski yöne­ticileri arasında, bugünkü başbakan Car­los Arias Navarro bulunmaktadır.

Y ARAMAZ ÇOCUKLAR

Sivil Muhafızlık örgütü ise doğru­dan doğruya devlet başkanına bağlı bir genel müdür tarafından yönetilmektedir. Çok gelişmiş bir haberalma servisi bulu­nan bu örgüt birçok bakımdan Genel Güvenlik Idaresiyle paraiellik içindedir.

Bütün bunların yanısıra, UlUSiIli Ha­reket Istihbarat Servisi (SIMN) adında sonuncu, ve muhtemelen diğerlerinin hepsinden daha eski olan, bir haberalma örgütü daha bulunmaktadır. Bütünüyle içe dönük çalışmaları bulunan bu servis, devlet kurumlarındaki ve sendika örgüt­lerindeki casusluğu yürütmektedir. An­cak 1 950'Ierde Amerikalılarla birlikte diğer istihbarat örgütlerinin kurulmasın­dan sonra bu servisin önemi kaybol-muştur.

Birçok alanda haber alma servisle­rinin birbirini tamamlar nitelikte olması,

hatta bazen aynı görevi yapması, iktida­rın bütün siyasal faaliyetleri tam dene­timi altında tutma isteAini göstermek­tedir. Fakat aynı amaçla birden ful .. is­tihbarat servisi kurulm;.sının asıl amacı başkadır: Bu da, söz konusu örgütleri birbirine karşı kullanarak, tek tek sahip oldukları gücü daha iyi kontrol altında. tutmaktır.

KONTROLDEN ÇıKıŞ

franko'nun ölümünden sonra, Jua.n Carlos'un, bu örgütlerin kontrolünü am garantiye alamadığı, şefierinin güvenini sağlayamadığı ileri sürülüyor. Hatta. daha franko'nun ölümünden önce, bu karma­şık yapının boIşındı bulunan sorumlula­rın bağımsız karar almıılvııu tanık olu-­nuyordu. Örneğin Carrero Blanco'nun öldürülmesinden sonra Sivil MuhaflZ ÖI"­gütünün genel müdürü I"iestı uno hIIdJ. metin onayına başvurmadan o&apnosdi durum ilan etmi,ti. Demokntik Askeri Birlik (UMD) üyesi olmoWlndon kutk ... lanılan dokuz subayın geçen yu tutuk­lanmıısı €b bunun örnekleri ansındadır. Bu tutukl.m.I .... GeııeroJ AııPI c.m�. no tarafından, o sıralvda Helsinki kon­feransında bulunan Arias Nava.rro'nun haberi olmadan yerine ,etirilmişti. (ie.. çen Mart ayında ıD, Vitoria, Besaurj ve Tarragona'da meydana gelen olaylar sı­rasında da aynı bağımsız tutuma başvu­rulmuştu. O sıra€b da, Içişleri Ibbnı Fraga Iribarne yurt dışında bir gezide bulunuyordu.

APOLETLI YARDAKÇILARIYU ...

Page 13: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

Carrero Blanco'nun öldürülmesi, Portekiz'deki gelişmeler, franko'nun ölümü, bu başına buyrukluğun gelişme­sinde önemli bir rol oynamıştır � Bu du­rum, doğal olarak ülke içindeki baskı­ların daha da yoğunlaşması durumunu yaratmaktadır.

GERÇEK NEDEN

Bu gelişmeler, faşist bir devlet ay­gıtında, baskıların sorumluluğunun tek bir kişiye veya diktatörlük heveslileri­ne dayanmadığını; faşizmin yarattığı baskı mekanizmasının kendi kuralları içinde doymak bilmeyen bir canavar gi­bi ancakyeni kurbanlarla yaşaYClbildiğini göstermektedir. Öte yandan, baskı me­kanizmasının gitgide kendi başına buy­ruk hale gelişi, aslında devlet aygıtında baş gösteren içten' çözülmenin, dağılma­nın göstergelerinden biridir. Bu da, fa­şist rejimin toplumsal temellerinin sarsıl­dığını göstermektedir.

S.E.I.S.

Başına buyrukluğun gelişmesinde rol oynayan örgütlerin başında Istihba­r.ıı ve Güvenlik Özel Servisi (SEIS) sayol­nu.ktadır. Bu servis, SO yıllarının sonun­da Ordu Bakanlığı'nın yönetiminde ve Amerikan gizli servislerinin sıkı işbirliği ile kurulmuştur. Eski CIA ajanı Philip Agee'ye göre, "Quantum" adıyla da bili­nen SEIS'in CIA ile doğrudan bağlantı içindeki tek örgüttür. Devlet hiyerarşi­si içinde, bu servis, devlet başkanı ile genel kurmay arasında yer almaktadır. Ancak, genel kurmayın başına getirilen kişi genellikle aynı zamanda SEIS'in ba­,ında bulunmuş.ur. Servisin bilinen en son şefi general urlos fernandez Val­lespin'dir. Resmi ölar.ıık, ne hükümetin ne de hükümet başkanının SE IS 'in işle­rine doğrudan müdahale hakkı yoktur. Serviste çalışan yedi yüz kıdar subay­dan yarısının kıdrolu olduğu, yarısının ise belli dönemler için değiştirildiği tah­min edilmektedir. SEIS'in başlıca fonk­siyonu diğer haber alma servisleri arasın'­daki eşgüdümü sağlamak ve elde edilen istihbaratı merkezileştirmcktir. Öte yan­dan, bu servis, özellikle Madrid ve Barse­lona'da bulunan yüz bin kadar telefonun dinlenmesini koordine etmektedir.

ARIAS NA VARRO

FAŞIST öRGOTLERE DAYANıYOR

Fakat bu servisin faaliyetleri sadece haber almayla sınırlı değildir. "Özel ko-

mandolar" adı da verilen bir eylem kolu olduğu bilinmektedir. ülke içindeki de­mokratik muhalefetin gelişmesiyle bir­likte , SEIS gitgide bu koluna bağımlı hale gelmektedir. Bu örgüt, Palladin, Dünya Gizli Devrimci Eylem Aygıtı, Aginter Presse, Portekiz Kurtuluş Ordu­su gibi faşist grupların desteğini de al­maktadır. /SEIS'in asıl dayandığı güç olan bu örgütler, aynı zamanda en az kontorl edilebilen örgüt ve güçlerdir de.

Devlet aygıtındaki en son büyük de­ğişiklik Carrero Blanco'nun öldürülme­sinden sonra gerçekleştirilmiştir. Carre­ro Blanco, 19S0'lerin sonuna doğru, fn,nco'nun SEIS aracılığıyla sahip ol­duğu gücü dengelernek amacıyla Başba­kanlık DÖkümanusyon Servisi'ni (SDPG) kurmuştu. Bu servis, Blanco'nun ölümü­ne kad;u Jose Sanmartin Lopez, ve on­dan sonra da komutan Juan Valverde Oiaz tarafından yönetilmiştir. Diaz, Ari­as Navarro'nun güvenilir adamlarından­dır. Başbakan SDPG'nin faaliyetlerinden bilgi sahibi olabilen tek kişi başbakan olmuştur ve bu durum, Franco ve onun SEIS'i ile bir rekabet durumu yaratmış· tır.

KAYNAŞMA

Blanco'nun ölümünden hemen son­ra SDPG'nin kadroları SEIS'inkilerle bir­leştiriimiştir. "Ulua"lar olarak adlandı­rılan fanatik sağ, faşist unsurların gerek tüm devlet aygıtındaki gerekse istihba­rat örgütlerindeki en büyük dayanakları bu servis olarak bilinmektedir. Dolayı­sıyla, Ispanya'nın politik yapısındaki herhangi bir değişimin, devlet aygıtının " temizlenmesi" nden, gerçek anlamda demokratikleştirilmesinden .ıyrı düşünü­lemeyeceği ortaya çıkmaktadır.

Franko'nun ölümünden sonra, kapi­talist ülkeler kamuoyunda umulduğu gi­bi baskı ve terör uygulamalarının azal­maması, aksine yoğunluğunu artırması, buna bağlanmaktadır. Bir yandan Ulke içindeki

' demokratik hareket rejimin te­

mellerini sarsarken, diğer taraftan yü­zeyde manevralarla rejimin sadece dış görünüşünün deAiştirlimeye çalışılması, fiili iktidarın devletin "gizli" aygıtlarının eline geçmesiyle sonuçlanmaktadır.

SI VIL YARDAKÇILARIYLA ...

PORTEKIZ KOMONIST PARTISI'NIN CUMHURBAŞKANı ADAYı OCfAVIO PATO KIMDIR?

25 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Por­tekiz Komünist Partisi tarafından aday gösterilen Octavio Pato, şu anda· Kurucu Meclis'teki komünist grubun da başkanı bulunu­yor. Pato, PKP'nin Merkez Komitesi Politik Komisyonu ve Sekre­tarya üyesi.

Geçen ayın i 8'inde adaylığı karara bağlanan S i yaşındaki Oc­tavio Pato Parti'ye 16 yaşında girmiştir. lizbon'a 30 kilometre uzaklıktaki Vila Franca de Xira kentinde orta haUi bir aileden dün­yaya gelen Pat o 14 yaşından sonra bir çorap fabrikasında çalış­maya başlamıştır.

Pato 1 945 yılında yan-gizli çalışmaya başlamış ve Pıtri Ian­fından, birleşik bir gençlik hareketinin (Mud-Juvenil) oluşturul­masıyla görevlendirilmiştir. Birkaç yıl boyunca da bu örgülün belli başlı yöneticileri arasında yer almışbr. i 947 'de Octavio Pato bü­tünüyle gizli çalışmaya başlamış, Portekiz Komünist Partisi'nin lizbon 'daki bölgesel örgütünün yönetimine getirilmiştir.

Pato, beş yıl sonra 1 952'de Merkez Komitesi Sekretaryası'na, bir süre sonra da Yürütme Komisyonu'na getirilmiştir. Bu dönem­de Parti organı Avante'de de görev almış, gazetenin beUi başlı bası­mevlerinin kontrolünü yürütmüştür.

1 96 i yılında tutuklanan Octavio Pato 1 8 gün ve gece boyunca Salazar'ın siyasi polisi PIDE 'nin elinde işkenceye tutulmuş ve 4 ay tam tecrit durumunda tutulmuştur. Sekiİ buçuk yıl hüküm giyen

Pato 1 970 yılında bırakılmıştır. Pato bundan sonra yeniden gizli

çalışmaya başlamıştır. 25 Haziran 'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri Porte­

kiz'deki siyasal gelişmelerde bir dönüm noktası niteliğinde olacak. Portekiz Komünist Partisi'nin seçimlere yaklaşım tarzı ve politika­sındaki temel doğrultular geçen ay şu şekilde açıklanmışb:

" I . Demokratik sürecin güçlenmesine, istikrar kaunm8Slnl ve

sürdürülmesine katkıda bulunmak: 2. Yeni bir "anti-komünist kutsal ittifak".n oluşmasım en­

gellemek : bunun için, işçi sınıfının, halk kitlelerinin ve demokratik

güçlerin, özellikle koınünistlerle sosyalistlerin yakınlaşmasına ve

birliğine katkıda bulunmak : 3. Halkla silah h kuvvetler .rasındaki ittifakın ve silahlı kuv­

vetlerin birliğinin, 25 Nisan 1 974'ün kurtuluş ilkeleri ve anayasa­

mn uygulanması temeli üzerinde korunmasına katkıda bulunmak;

4. Son seçimlerde dile gelen halk iradesinin somutlaşması, ya­

ni cumhuriyet meclisinde bir sol çoğunluğun yaratılması ve Ko­

münist Partisi'nin de katllınasıyla bir sol hükümetin kurulması için

gerekli koşulları yaratmak. 'i

YtlRtlYtlŞ - ı s HAZIRAN 197' · d

,

. : i , i

i

o ' ;

Page 14: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

APN Ajansı:

i AFRİKA SİNSICE OYUNLAR KARŞısıNDA

, r : , , ( . . "

r

,

• Angola Halk Cumhuriyeti Başbakanı Lopo du Nascimenlo'nun Sovyet­

ler Birliei'ni ziyareti üzerine Sovyet APN ajansının Yuriy Dolgov imzasıyla yayınIadıRı bir yonı�cla. ABD ve batılı müttefiklerinin, Güney Afrika'daki sömürgelerin tasfiyesi sürecini frenlernek ve son hücum anını geciktirmek ama­cıyla kurtuluş hareketlerine göz kırptı�ı belirtildi. Yorumda özetle şu gJrüş­lere yer verildi:

"Halkçı AngaJa'nın zaferi, Afrika'nın güneyinde, özellikle Rodezya ve Namibiu'da kurtuluş savaşlarının yükselişinde en önemli rolü oynamıştır. Gü· ney Arrika Cumhuriyeti'nde özgürlük u�runa mücadele edenler için elverişli kOfullar ortaya çıkmaktadır. Halkçı Angola'nın daha da güçlenmesi, kurtuluş hareketinin yükselmesinde, Afrika'daki ant.iemperyalist, ilerici e�i1imlerin ya­yılmasında, ulusal gelişmesini sosyalizme yJnellen ülk�lerin desteklenmesinde önemJi bir etken olacaktır."

Bilim Y .yıııl�rı

P.k. 265 ShtkU:. - ISTANKtl • .

atICONE KADAR ÇıKAN KITA"'A"

1. rk�::�'" " ..... iKl y�y",

1.aI HuMI'midI

2. � ..... TaruyC" yC' Girqi

1�:n:�nriu,

s. �i� .. ='" w s.,.. Un.uk,..

V. V ..... nc · S. Gr.h .. nIIV - I. Oı.ılwbllSyn" ...

4. Ay...., W' S.,rMic .. 1ni (TükeMi) A, (;0II101n ....... . Ci. I'rnı�ı . J. Mt:�ıer

S. Qiyakktik ye 'hnhl Maırryalb.ııı hı.ind B,Ulm A. Sııirkin - O. Y ;.khul

6. kapitaliYoNin U,I!ftumi Pulillii:l M. Ryı�in;ı · G. C :hcrniL.n ...

7. SendihJ:u OYoı·,in" K. Mark, · "'. ":nICI'IM ' V,L I A'nin

M. .:nd'h,ırik,n." Sür"c:inin 'I' ... n\'l Sorunlım Su ... �·I·1 Ikn" yimi 1 925 . 1 940 Y;lh.Iı ıK,M,·jık

9. Iki A\,IıI;an 'l'ü,"i)" , lş\,i ";arıi.,i 1); .... ;aLO' Ih;Jıill' IIIII,1I1

ı n. \'I'ni Ik-... ;iın TI'urilninin .:Iq ıi,i�i i. raıııııı \ı' '\r,ilo;a'it;a sııııll:ıı

'ı." ı. \\ .. .ı,ı"

YURUYUŞ " /5 HAZIRAN /976" /4

c-a

20'1'1,

1 0 '1'1.

10 '1'1,

:LO '1'1.

Hı TI.

I !'. Tl,

�---��-�.----�---,��-"-------

GURURLA DESTEKLEMEK

"Yumuşama ve banş içinde birarada yaşama politikasını enerjik bir bi­çimde sürdüren Sovyetler Birliei, gerginliein yumuşamasından, tarihin çökme­ye mahkum ettiei ırkçı rejimIerin kurlanlması ve Afrika'daki ve diAer geliş­mekte olan ülkelerdeki yeni·sömürgeci sistemin korunması için yararlanma de­nemelerine kesinlikle karşıdır. Aynca Moskova, kurtuluş hareketlerine ve ile­rici ülkelere kesin ve etkin bir yardımda bulundueunu da gururla belirtmek­tedir. Moskova, emperyalizmle mücadelede müttefik olarak kabul ettiAi ülke· lerin dayanışmasına destek olma isteeindedir. Zimbabve, Namibia ye Güney Afrika Cumhuriyeti'nde özgürlük mücadelesi verenlerle dayanışmalannın SSCB ve Angola tarafından belirtilmesi; haklı davalannın desteklenmesi için tüm ilerici güçlere yapılan çaen; Moskova'nın bu politikasının doeal bir ifade­sidir. SovyeUer Birliei'nin, savunma gücünün artınımasında Angola'ya yardım etme taahhüdü, Afrika'nın özgürlüeüne düşman olanlan telaşa düşürmüştür."

SINSI SALDıRıLAR

. . ABD ve batılı müttefikleri, şimdi yeni oyunlar peşindedirier; Güney Afrika'daki sömürgelerin tasfiyesi sürecini frenlemek ve son hücum arum ge­ciktirmek amacıyla kurtuluş hareketlerine ve baeımsız ülkelere göz kırpınu­tadırlar. Afrika, birHeinin giderek daha ince ve sinsice saldınlara ulrabldılı tarihsel anlardan bir�ni yaşamaktadır. Şimdiye dek başansız kalan, Afrika devletlerini ve dieer gelişmekte olan ülkeleri sosyalist devletlerden koparına denemeleri de son bulmamıştır. Son on yılın tarihi ve Angola'daki olaylar, Sovyet-Angola Qrtak bildirisinde yer alan şu sözleri kanıtlamaktadır: "Afrika ülkelerinin sosyalist ülkelerle ve dieer ilerici dünya ülkeleriyle eylem birlili, antiemperyalist ve antisömÜlgeci mücadelelerinin başan güvencesidir."

iKi KARŞıT POLITIKA

"Gelişmekte olan ülkelerin, Afrika Birliei örgütü'nün ve ballanbsızlar hareketinin siyasal gücünün artışı gerek Washington'da gerekse Moskova'da deeerlendirilmektedir. Ancak, bu deeerlendinnelerden farklı farklı sonuçtu çıkanlmaktadır. ABD, üçüncü dünyanın "radikalleşrnesini ve bütünleşmesini" engeııemeye çalışmaktadır. Sovyetler Birlili ise, bu tarihsel sürecin tqJ.dılı zorunlu ilerici, antiemperyalist etilimin ortaya çıkışını görüyor ve bu eplme destek olmak istiyor. Bu iki politikadan birinin ölüme mahkum olduRu. dile-­rinin ise geleceee dönük oldueu konusunda hiçbir kuşku yoktur."

ı ı, Şili Deniminin Oi:�tlikkri Rcn� CaJtiııo

12. MmJb.JD \it Maoia. V. Kri"" Jo",

LS. l.aıu. Amcriu'da Dn-ria W.M. B�u�r - 8. Hvtmann . H, i...cckrtt

'4. Çald .. Troçkilm w kartı Dftri.cl 011 M. Bıı�m;ano ...

15. " ... 1 .... Kalk ..... ft Tirkiye \* .. Içın Küçük

16. 'orUkia'ck Oal(irtitia şafatı AI ..... ,.. (;unhlll

1 7 . \*eni Dn-m. TeorikriHI IEk-tdrW 2. Debray ft l .. '" A.wrib'. � J .. c11 Woddiı

IK. ·hn ... da Kııpitalia.ı. CriltftH'li w T._ ..... Gunthcr IIneU

19. Pt'nıaıon \it" Anwribn Olkri iKıır Mdnikıı".

20. 'rt'uridr n 'ra(ikt� tkn;uu "Dr-Mok,...'isı ,\. Mi�hin

2J. SuYy�I�, 8irlijj:i Kom.nuı 'arıiti Tarihi H. " .. n .. marfO ...

22. Maruiıi .. CI.Ct' Yuıl.n K. M,ırk,, · .... t:lllt!b \'.1 , ı.�nin

2S. Mauixmin ı:konumik "'rcu,il�ri" F .. Kurhash

24. S8KP 2�. Kun.,,,ıi Ibpıı,br . "rlıdr, - Kunu�m;ıbr

�!'i. IhI IK:,ri"l .. n'll:ı "'aı)il;ıli�nıdt'n SIIM)·all:cm.· (:"çiıı Sun","" Ihılı;:.ırisl;ı" lIilinıl" 1 .\I.:ııknıı�i Tarih t-:u.�'ilii.,ji

26- ı)iıı lIilillı WL' "'I'bdı' Ili 'I." IıII :-ı.·h.ulı

II.HTL

" TL

i i TL

" TL

H.MTt

17 ... TL

II.HTL

leTL

'.M TL

7.MTL

so TL

n.sOTL

IUOTL

IUOTL

SO '1'1 ..

IUO TI,

Page 15: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

KDLTflR ve SANATTA YDRDYDS

MiLiTAN - IN BiR BUCUK YILI

-

MESUT ODAlAN

Ocak 1975'te yayımlanan ilk sayısında Militan'ın

"Halkın Dostlar,'nm yürüttüğü kavgayı, yaşanan bun­ca şeyin ardından, daha net, daha keskin ve bu kez gücünün çok daha bilincinde" olarak sürdürmeyi amaç· ladıiı belirtiliyordu. Mart 1970 - Eylül 1971 tarihleri arasında 18 sayısı yayımlanan Halkm Do,ilaTl dergisi �kıyönetimcc kapatılmışt •. Militan da Haziran 1976 tarihli 18. sayıslYIOll yayımına son verdi. Bu benzerlik ilginç görünse bile, buradan 'yola nkarak başka ben­zerlikler aramak yanıltıcı olur. Çünkü kapanış neden­leri farklı.

Kuruculardan Ataol Behramoğlu, Militan'ıo ka· panışini iki nedene bağlıyor: maddi sorun ve kadro­l.ışma sorunu. Bunların ilki yeni bir olgu değil; yeni olmaması, göreli önemini azaltıyor. Ikincisi, hele bu­radaki anlatımıyla, daha önemli. Şöyle diyor Ataol Behramoğlu kapanış sayısında: " Dergimizin yayını sırasında, bugünkü koşullarda, salt ortak bir sanat kül­tür anlayışının tutarlı ve sürekli bir yazı kadrosu oluş· turmaya yetmediğini gördük". Doğru bir saptama. Bir yanılgıyı ve bir eksikliği gösteriyor. Yanılgı, devrimci gnat söz konusu olduğunda, "salt ortak bir sanat kül· tür anlıyışının" yeterli olacağını düşünmekte. "siya­gL çizgide anti faşist - anti emperyalist konumda" ol· mak gibi bir koşulun belirtilmiş oln:ıası da yanılgıyı ortadın kaldırmıyor. Çünkü asıl önemli olan, o ko­numda yer alındığının söylenmesi değil; o konumdan Türkiye'nin ve dünyanın nasıl değerlendirildiği, nasıl bir anti-empeyalist, anti-faşist mücadele önerildiği ve yürütüldüiüdür. " Sanat siyasetten ayrı düşünülemez" diyenlerin, devrimci sanatın da devrimci siyasetten ay· rılamayac.ıığını unutmamaları gerekir. Ortak bir dev­rimci siyaset anlayışında birleşilmeden, ortak bir sa·

...,r .n�yı,ında birleşen rutar/ı bir kadro oluşturabile· c::eiini dÜlÜnmek, elbette bir yanılgı. Eksiklik de bura­dan geliyor ve Militan'ın, başl.mgıçta, "daha net" ol· mayı amaçladığı halde, bazı konularda yeterince net· leşemediğini ortaya koyuyor.

BAŞLANGıÇTAKI HEDEFLER

Bugün anlaşılmış 8örünen bu yanılgısına ve eksik· liğine rağmen döneminin en iyi edebiyat dergisi olan Militan'ın hedefleri birinci sayısında şöyle belirtili­yordu:

a) "Sanat · kültür ortamında çeşitli görünüşlerde yaygınlığını sürdüren küçük burjuva kökenli tutumlar ve yönelişiere karşı toplumcu sanat-kültür anlayışının kavgasını vermek",

b) "Toplumcu sanat kisvesi altında, özellikle son zamanlarda bir yaygınlık kazanan şematik, sekter, mekanik anlayışlara karşı mücadele vermek",

c) "Sanatın toplumun ve devrimin hizmetinde, fakat özgün bir uzmanlık ve anlatım alanı olarak var olduğunu" vurgulamak,

d) "T oplumcu sa�atın bütün sağlıklı öğelerini toplamak", "yeni, genç, militanca arayışlara" yer ver· mek,

e) "Ulusal olanın önemini vurgularken, enternas­yonal anlamda devrimci ve insani olanı gözden yitir­memek",

f) "Sanat ve kültür sorunlarını kitlelerin devrimci özlemleriyle birleştirmek" .

Militan, genel olarak, bu hedeflere olanaklarının ve ömrünün elverdiği ölçüde yaklaşmıştır. Bu arada, yukarıdaki hedeflerde, küçük burjuva eğilimlerle 501 sekter eğilimleri benzer ölçüde Önem taşıyan olgular olarak ele almanın, günümüzün koşullarına pek uygun düşmediğini belirtmek gerek. Nitekim, Ataol Behram­oğlu da kapanış yazısında bu nokıaya deginiyor,

iLiR IJUÇUK YıLıN DÖKÜMÜ

Militan'ın gerçekleştirebildiklerinin. başldngıçtd­ki hedefler açısından daha açık ve nesnel bir değerlen·

-------,-�----,-- ----

dirmesini yapabilmek için 18 sayının içeriklerinin bir dökümünü yapmak gerekiyor.. Bu döküm, önce yazı türleri açısından. daha sonra da bu yazıların konuları ıçısından yapıldı.

Bir buçuk yılın sonunda, ilanlar dışında derginin toplam sayfa Sayısı 1444. Bu sayfaların yazı türlerine göre dağılımı şöyle:

Eleştiri - inceleme yazıları ile şiir· ler ilk iki sırada. Bu durum, 18 sayı ayrı ayrı ele alın· dığında da fazla değişmiyor. Yalnızca, iki sayıda (sayı 6 ve 14) röportaj-soruşturma yazıları, bir sayıda da (siyı 1 5) şiirler en büyükyeri kaplıyor. Bu arada bazı sayılarda inceleme · eleştiri yazılarının oranı % 65'in üzerine çıkıyor.

BIR ŞIIR DERGISI

Bu yazılar ele aldıkları konular bakımından ince­lendiğinde, Militan'ın daha çok şiire ağırlık veren bir dergi olduğu ortaya çıkıyor. Dergide yayımlanmış 106 deneme · inceleme - eleştiri yazısının 38'i (% 36) şiir üzerine. Bu yazıların 27'si de Türkiye'li 'şairlere ayrılmış. inceleme - eleştiri yazıları arasında, önem bakımından daha sonra, genel olarak sanat - edebiyat sorunlarını ele alan yazılarla (% 13), genel olarak kül· tür sorunlarını inceleyen yazılar (%12) geliyor. Ro­man konusuna ayrılmış inceleme·eleştiri yazılarının oranı ise % 1 1 . Militan sayfalarında sinema ve tiyatro yazılarına daha az yer ayrılmış (%6 ve % 7). Hikayeyi konu alan inceleme - eleştiri yazılarının sayısı ise sa· dece S (% 4.7). Belli başlı imzalar: Marx, Engels, lu· naçarski, Ataol Behramoğlu, Mehmet Ergün, Cihat Ozaydın, Asım Bezirci, D.B. Sandalcı.

Militan'da 28 Türkiye'li şairde" 146, 11 yabancı şairden 46 şiir yayımlanmış. Bu arada, Nazım Hik· met, A. Kadir, Rıfat Ilgaz, Ahmed Arif, gibi toplumcu şairlerimizin şiirlerine, onları tanıtan, sanatlarını ince· leyen yazılara sık sık ve geniş ölçüde yer verildiğini belirtmek gerek. Ayrıca, Militan'ın gerçek bir emek ürünü olan Tevfik Fikret özel sayısının da (sayı 8 . 9) altı çizilmeli. Küba'lt Jose Marti, Macar Attila lozsef, Şili'li. Pablo Neruda Militan'ın şiirlerine de geniş yer vererek tanıttığı şairler arasında. Bunlar, derginin daha önce belirlenen hedeflerinin birçoğunu büyük ölçüde gerçekleştirdiği noktalar. Bunlardan bir baş­kası da, yetenekli genç şairlere önem veri lmiş, onlarla yazışmalara girişiimiş, onların şiirlerinin yayımlanmış olması. En çok şiiri yayımlanan şairler: A.Kadir, Rı­fat Ilgaz, Ataol Behramoğlu, Can Yücel, A. lozsef,

BIR YASAKLAMA GEREKÇESI

Bir süre öncf' lumeye çıkan Ça�daş Sahne çalı­şanları, "Grev" adlı oyunu Kırıkkale ve Eskişehirde oynamışlardl. Bursa'da 4 gün süreyle oynanması gere· kf'n oyun, Vali'nin yasaklamasıyla iptal edildi.

Tiyatro yöneticileri bu antidemokratik uygulama karşısında Danıştay'a başvurdular. Danıştay. Vali'nin yasaklaması hakkında "yürütmenin durdurulması ka· rarı" verdi.

Aneak turne şartlarına göre, belirli günlerde öteki kenLlerle yapılan turne ba�lantllarının tamamen aksa· ması sonucunu getiren gecikme, oyunun şimdilik Bur· sa'da oynanabilmesini olanaksız kllıyor.Grey adlı oyun, Bursa'da 1973 yılında, olomotiv �anayii işkol· larında çalışan beş bini aşkın işçinin direnişini konu ediyor, belgelere dayanarak i

lose Marti, Nihat Behram, Yaşar Miraç, T. Fikret, O. Veli, P. Eluard, K. Özer.

Militan'da oldukça az hikaye ya�ımlanmış oldu­ğunu görüyoruz: toplam 12 hikaye. Hikayedler Ad· nan Özyalçıner, Bekir Yıldız, Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Erdal Öz, Aysel özakın, Vsevolod Garşin, Andrey Platonov.

Anı • röportaj - soruşturma yazıları da, genellikle, yukarıda sözü edilen sanatçılar üzerine. Bunların ara­sında Nazım Hikmet özel bir yer alıyor. Militan'ın

Nazım'ın genç kuşaklara tanııılması yolundaki sürek· ii çabası övgüye değer.

DOGRULARLA YANLıŞLAR BIRARADA

Dergide çeşitli konularda söylenenleri ele alıp tartışmak, bir genel değerlendirme yazısının sınırlarını aşıyor. Ama çok yeni ve çarpıcı olduğu için, Nihat Behram'ın son sayıda yayımlanan klQ yaıısım değinj· lebilir. Derginin 1 7. sayısında Sovyetler Birliği DOğu Dilleri ve Edebiyatı Enstitüsü Türkoloji doçentıerin· den Tevfik Melikov'un "Genç Türk Şiirinde Ilerici Yöneliş" başlıklı bir incelemesi yayımlanmı,tt. Ni· hat Behram, önce, bu yazıdaki siyasal deAerlendir· me leri onaylamadığını söylüyor. Arkasından, " Siya· sal sorunları böyle bir yazıda tartışma konusu yap· mak hatalı ve anlamsız bir tutumdur" sözleriyle "EI· bette bu yaklaşım için 60 sonrasının siyasal ortamı ve gelişiminin değerlendirilmesi ... gereklidir" sözleri ar· darda gelen cümlelerde yer alıyor. Sonra, edebiyatın dili evrensel olduğu için bir başka ülkenin edebiyatı üzerine anl.amlı yorumlara varılabilir; ama siyasal mü­cadele söz konusu olduğunda bu olanaksızdır, denili· yor. Daha sonra da, "gençlik hareketleri içinde her türlü anarşist, troçkist ve maoist eAilimleri" doğdu· ğunu" söylediği için Melikov, "bilgi hacmi" kıt ol· makla suçlanıyor. Birbiriyle çelişen cümlelerin ardar· da sıralandığı, "bir başka ülkedeki siyasal mücadele· nin değerlendirilmesi ve yorumu oIamk5lzdır" gibi irkiltici yargdan varan yazının sonunda da JÖyıe de· niyor: "Devrimci şiirle burjuva ,iiri arulOdaki ayırımı ve devrimci şiirin öne fırlayı,ım değerlendirmeyi amaçlayan bir incelemede, devrirm:i . siyasal rnOCade­leyi fraksiyonlarına dek nitelerneye blkmak, yuan o ülkenin insanı olsa bile, böyle bir incelemenin sın ... •

ları dışındadır". Böylece, �d rahatsız edici olanın. "anarşizm, lroçkizm ve maoizm"den söz edilmesi ii

olduğu anlaşılıyor. Sonuç olarak bu yuı, başlangıç· ta değindiğimiz "netleşememe"nin somut gösterge· lerinden biri. Üstelik en kötüsü de, aynı sayının sunu, yazısında Nihat Behram'ın bu düşünceleriyle derginin görüşünü yansıtttğının belirtilmesi. Bu durum, önemli bir dergi olan Militan'ın ömrünü kısahan nedenlerden biri olarak düşünülebilir.

Militan doğrularl .ı yanlışları yan yana sergileyen bir dergiydi. EdebiYJıır:nız için değerli ve öğretici bir deney. Edebiyatıillııın şu son bir buçuk yılını an­lamak isteyenler için, bu bin beş yüze yakın sayfa, mutlaka başvurulması gereken kaynaklardan biri olacak.

10 Haziran günli dr Balıkesir Valisi yasakladı oyu· nu. Gerekçe aynen �öyle:

"Sendika adına Ilimize getirtmek talebinae bu· lundu�unuı "CıltEV" isimli oyunun 'neşredilen eser· lerden olmadı�ı "e yazarının'da bulunmadıeı ancak teksir halinde hazırlandığı görülmüştür. Bu itibarla mezkur oyunun oymııırması sakıncah görülmüştür.

bilgilerinizi riea ederim.

imza

NACl SABACAN BALIKESıR VALISI

Tiyatro yöneticileri bu yasaklama Için de Danış· tay'ıı baş\'uracaklannı açıkladılar.

1 "494

l'URUYUŞ · 15 HAZIRAN 1976 · 1 5

Page 16: BÜTÜNLÜGÜ - TÜSTAVtustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yuruyus/y_76_062.pdfdis Sabri'yi atadı. (5 ve 14.1.1932 tarih li Hakimiyeti Milliye) 1932 yıhndaCHP, "sarı" örgütleyiciliğiyle

BURJUVAZiNiN HESAPLARıNDA CHP -NiN YERi

5 HAZIRAN 1 976 GÜNÜ BURSA'DA TOP­LANAN TÜRKIYE ıŞÇı PARTISI MERKEZ YÖNETIM KURULU'NDA GENEL BAŞ­KAN BEHICE BORAN'IN Y APTıOl KO­NUŞMANIN "FAŞIZMIN TlRMANIŞI VE CHP" ILE ILGILI BÖLÜMÜNÜ OKUYUCU­LARIMIZA SUNUYOR UZ

Defalarca vurgulayarak belirttik; faşizmin tır­mandırılışı "harekatı" silahlı saldırılar ve "faili meç­hul" cinayetlerle 501'u sindirmekıe" ve tam boy açık faşizm için bir "anarşi ortamı" hazırlamakta" ibaret değildir. faşist yönetimi sistemleştirme ve pekiştir­me operasyonu planlı bir şekilde yürütülmektedir.

Hedef dörtfooür: Yürütme düzeyinde 1 ) Devlet aygıtını ve 2) ordu yüksek kademelerini; ideolojik dü· zeyde 3) öğretim kurum ve kadroların. ele geçirmek; sınıfsal düzeyde de 4) işçi sınıfını 've onunla birlikte tüm ilerici tabaka ve kitleleri baskı ve kontrol altına almak.

Bu dörtlü operasyon, bir yanıyla çok partili ve parlamentolu görünüm altında faşist bir yönetimi pe­kiştirrnek içindir, öbür yanıyla da, tam boy açık ve askeri faşizm için hazırlıktır. MC iktidarının ve onun başını çeken Demirel-Türkeş ikilisinin planı budur.

ORDUDAKI OYUNLAR

Son ay ve haftılarcb ordu yüksek kademelerin­de yer .ı.n oı.yı.nı. Ilomim-TürItq ikilisinin P",­majı oIduju, bu ""demeı.,e kendiı ... ine uygun düşen ki,ileri .. timek istedikleri basında dol.ylı .e dol.ysız olank O iwtar yazıldı ki, bir sır olmaktan çıktı. Bu girişimler, dörtlü operasyonun yukarda belirttiiimiz iki yanmlbn ikinci5ine ilişkindir. Gerekli gördükle­rinde bir askeri müdahaleyi, en azından bir sıkıyöneti· mi gerçekleştirebilmek için ordu kademelerinde deği­şikliğe girişmişlerdir. Kış aylarında sıkıyönetim öne­rilerini arka arkaya getirip de kabul euiremeyince bu "ayarlama" yoluna başvurmuşlardır. Ne var ki, bu "operasyon" da hızla istedikleri sonucu vermemiştir. Iş henüz askıdadır. Hava kuvvetlerinde orgeneral sayı­sını arttıran kanun Meclis'den geçecek mi, yoksa yeni atanan komutan Ağustos'taemekli mi olacak? Alpka­ya davasında verilen hükme Genel Kurmay Başkanı'­nın itirazı Askeri Yargıtay'da ne sonuç verecek? Oz­aydınlı'nın açtığı, Hava Kuvvetleri'ne yapılan atamayı iptal davası na'511 bir karara bağlanacak? Bunlar denk­lemin henüz çözülmemiş rneçhulleridir.

BÜYÜK SERMAYE NE ISTIYO�?

Bu yazının iki yanlı bir anlamı var. Birincisi, MC iktidarı o kadar sıkışık, işleri yürütemez durumdadır ki, sıkıyönetim veya daha doğrudan bir askeri müda­haleden başka kendisi için çıkar yol göremiyor. ikin­cisi, M.G.K.'undan bir sıkıyönetim kararı çıkartabil­mesi "Oç Yıldızlı Dengelinin akıı hocalığına kalmışsa, bu iş suya düşmüş demektir, hiç değilse şimdilik.

Ama bir sıkıyönetim ilanını isteyecek, "Oç Yıl­dızll Dengeliden ve MC iktidarından çok daha etkin görüşler de var. Büyük burjuvazi de sıkışık' durumda. Işçi sınıfına, onun ücret ve yan ödemelerin artırılması taleplerine, sendikal örgütlerine artık açıktan açığa öfkeli tavır almaktadır. Büyük sanayi sermayesi MC hükümetini sert biçimde eleştirmekte ve kendi arasın­da dayanışmayı ve işbirliğini pekiştirip işçi sınıfına, onun taleplerine ve ilerici sendikalarına karşı diren­me kararları almaktadır. Yan ödemelere paydos edil­mesi, ücretlerin işverenlerce saptanması, grevlere karşı dayanışma fonu kurulması, otuz günden fazla kıdem tazminatı verilmemesi sadece işkolu düzeyinde toplu sözleşme yapılması ve kamuoyunda işverenler lehine yoğun propaganda yürütülmesi bu kararlar arasın­dadır.

MC iktidarı büyük sanayi sermayesinin ilişkile­rine ve taleplerine duyarlı olduğunu bir daha göster· miştir. 1 910'de 15-16 Haziran büyük işçi sınıfı göste­rilerine yolaçmış olan 274 sayılı sendikalar kanununu işverenler lehine değiştirmek girişimleri yeniden htz· Iandirilmiştir. Çalışma Bakanlığında bu konudı "giz­li" çalışmalar, hazırlıklar yapıldığı birkaç lün önce gazetelerde çıktı. Demirel, Odılar Birliği'nin Genel Kurul'nda yaptıAı konuşmada vergi sisteminin "eko­

, nomik istikrarı ve gelişmeyi uğlaylCl olması sereii"n­den, "vergi mükellefinin ağır bir uıyik altında olu­şundan", "ihracat seferberliğinden", sözetti ve işve· renleri Marksist cereyanlara "karşı dikilip mücadele etmek" görevine çağırdı.

CHP'NIN DURUMU

Bu olup bitenler ve olagelenler arasında CHP'­nin tutumu dikkat çekicidir. CHP, kendi solundaki

kanadı koruduğu, onun başını çekti!i vb. yollu sağ'. dan gelen saldırılar karşısında çekingen ve ürkek bir tutumda olmuştur. Sol, ilerici kuruluşların dIlenIedi­ği kitle gösterilerine karşı çıkmış, kendi Uyelerinin bunlara katılmasını yasaklamış, kendisini sol kanatlın sıyırıp ayırma çabası içinde olmuştur. Yalnız son za­manlarda lideri Ecevit'in beyanlarında emekçi halk kitleleri ile bütünleşme ve ilerici sol kuruluşlarla bir yakınlaşma doğrultusunda yeni bir tutuma yönelme belirtileri görülmüştür. Hatta bazıları bunu, CHP'nin yeni bir "strateji" benimsernesi olarak yorumlarnış­lardır. Ama şimdi bir gizli rapor ortaya çıktı. Bunun karşısında Ecevit'in takındığı tavır konusunda basında çıkan haberler doğruysa, - kamuoyu önünde bir tepki göstermediği ortada - "CHP'nin yeni bir strateji be­nimsediği" yollu değerlendirmelerin en azından şüp­heli olduğunu, eski tutumun devam euiğini işaretli­yor. Hele büyük tirajlt bir gazetede çıkan bir yazıya göre, söz konusu raporun ilk şeklinin CHP Merkez Yönetimindeki değişiklik olmadan önce Parti Mecli­sinde okunmuş olması bu görüşümüzü daha da güç­lendiriyor.

Yine daha önce birkaç kez belirtmistik; Büyük burjuvazi ve diğer sağcı çevreler işçi sınıfına ve diğer demokratik, sol güçlere karşı almayı ıasarladıklMI "Tedbirlere" CHP'yi ortak etmek istiyorlar. Durup durup tekrarlanan CHP-AP koalisyonu veya işbirliği önerilerinin altında bu var. CHP ile pazarlığa oturup işçi sınıfı ve sol üzerinde bir anlaşmaya varsalar, bü­yük burjuvazi ve iktidarı için bu toplumsal güçleri te­pelernek daha kolay olacak. Istek ve hesap bu.

Söz konusu raporun yazılmasında parti için hi­zip çekişmeleri ve kimler ne denli rol oynamış olur­sa olsun, raporun objektif işlevi ve anlamı CHP 'yi sol'dan koparıp ayırmak ve burjuvaziye güvence ver­mektir; tam boy açık faşizme gidiş olasılığı karşı­sında 501'u ihbar edip, faşizmin önüne "işte istediği­niz kurban" deyip atmak taktiğidir. Büyük burjuvazi· nin ve diğer sağ görü,lerin istekleri doğrultusunda atılmış bir adımdır bu rapor. CHP açısınd.ın Mfife alınacak bir olay değildir_

CHP, "IoI'un '" _i" DI_ iii "�'IIL " ""nadı" olmak arasında bir tercih y� .. çIıfIW .çık, IUWlI, kamlı bir biçimde _ya ıı..,.. Jde. mek durumundadır. 5ürJit ikisi arıısınıia Ik .... .. y.lpal ..... 1ı ""lamaz. Şimdiye k;ıdar CHP, IIderIııin emekçi kitlelerin iıok .. öı&ilrlliklerini ......... ..... nuşmaları ile, "sol'un .., ...... dı" � al­du_ Parti pratiğinde ise, sürekli soI'dan ayn ,. uzak durma, h.na ona karlı olmak çaNlarıyi. "..,'ın sol kanadı" olma tablosunu çizdi. Gençlik kollarının ra­poru karşısında Ecevit'in suskunluğu bur çerçeve içinde anlam kazanıyor. Demokratik, ilerici Iwnu· oyunun gözleri bUJÜnlerde özellikle CHP ve Ecevit üzerindedir.

-

AP'nin organı sayılan bir gazetede akıı hocafığı eden nam lı "Oç Yıldızlı Denge" 50n yazısında açıkça böyle bir öneride bulunmaktadır. Hatta yaptığı öne­ri, sıkıyönetim ilanından da öre bir askeri mühadaleyi içerir görünmektedir. şöv.1e ki, "üç Yıldızı! Denge" 12 Mart Muhtırası'nın M.G.K.'nun "b.-şkanı ve üyeleri olan zamanın Cumhurbaşkanı ve Başbakanının dışın· da verilmesini" eleştirmekte ve böyle verildiği için "devlet yönetimindeki müşterek ve samimi bir çalış­ma büyük ölçüde zedelenmiştir" demektedir. Anaya­saya göre ancak tavsiye kararları almakla görevli isti­şari nitelikteki bir kurulun üyeleri "Oç Yıldızlı Den­ge"ye göre "anayasa kuruluşlarına rehberlik edecek tarihi görevlerle karşı karşıya bulunmaktadırlar" Sö­zünü ettiği görev de M.G.K. 'nun hür demokratik par­lamento sözüne yönelmiş tehlikenin süratle memle­ketten sökülüp atılmasını sağlayacak kararları alması­dır. Kimli�i meçhul yazara göre parlamento, bundan önce olduğu gibi, bu kararları da saygıyla karşılaya­caktır. EMEKÇI KITLELERIN SA VUNULMASI BIll DENGE HESABı Mil